51. Bölüm

Emir

Asi
yazarasi

Sabah erken saatte kapı çaldı. Laden yataktan fırlayıp hemen kapıyı açmaya gitti. Düşündüğü gibi gelen Taru'ydu. Hiç düşünmeden onun kollarına atlayıp hemen sarıldı. Onu şimdiden deli gibi özlemişti. Taru da öyle. Onu düşünmekten gece boyu gözüne uyku girmemişti. Ona sıkıca sarılıp kokusunu içine çekti. Sonra Taru yataktan yeni kalktığı için hala dağınık olan saçlarını eliyle okşamaya başladı.

Laden, Taru'dan birkaç adım geri gidip yüzüne baktı ve gülümsedi. Elleriyle saçlarını düzeltmeye çalışıp "dün gece sabaha kadar oturduk da o yüzden biraz geç kalktım"

"Hala uyduğunu bilseydim daha geç gelirdim. Seni uyandırmak istemezdim"

"Hayır hayır iyi ki geldin. Zaten şimdiden seni çok özlemiştim" dedi. Sonra Taru'nun elinden tutup "içeri gelsene" dedi.

Taru "aslında hemen saraya gitmem gerek. Kral ve kraliçe benimle konuşmak istemişler" Elindeki çantayı Laden'e uzatıp "gitmeden önce sana eşyalarını getirmek istemiştim." Renkli bir paketi daha ona doğru uzatarak "ve bir de bunu"

Laden merakla Taru'nun elinden paketi aldı ve hemen açtı. İçinde gri uçuş uçuş çok güzel bir elbise vardı. Helusa’dakiler kadar güzel ama farklıydı ve tam onun bedenine göreydi. Sonra paketin içinde pas parlak gümüş bir zincir de olduğunu fark etti.

Taru "sana çok yakışacaklarını düşündüm. Merak etme bedeni tam sana göre"

Laden "hangi sıra ayarladın bunları. Bu elbise çok güzel ve de çok zarif"

Taru gülümseyerek "bu bir sır"

Paketin içindeki gümüş zinciri çıkarttı. "Sizin dünyanızda bu işler nasıl oluyor bilmiyorum ama bizim gezegenimizde erkekler aşık oldukları kızlara hep böyle kendi elleriyle yaptıkları bel zinciri ya da diğer adıyla aşk zinciri hediye ederler. Sonsuza kadar birbirlerine bağlı kalmak için ve ben de bir tane sana hediye etmek istedim. Sende çok güzel duracağından eminim"

Laden "keşke benimde sana verebileceğim bir şey olsaydı"

Taru "gülen yüzün ve aşkıma karşılığın benim için en büyük hediye"

Laden "bu elbiseyi sanırım önümüzdeki ay Ayça'nın düğününde giyeceğim haberin var mı bilmiyorum tabi eğer istersen sen de benimle....."

"Kesinlikle orada olup sana eşlik edeceğim. Seni bu elbise içinde görmek harika olacak ve beline aşk zincirini kendi ellerimle takmak isterim eğer sen de istersen"

"O günü sabırsızlıkla bekleyeceğim"

"Bende" dedi ve Taru hiç ayrılmak istemese de "sanırım artık gitmem gerek"

"Ah, tabi geç kalma git"

"Sonra yine geleceğim" dedi ve Taru dev beyaz kanatlarını açıp gökyüzüne uçtu.

Laden ise elindeki elbiseye gülerek bakarak onu hemen denemek için odasına çıktı.

*******

Taru büyük saray kapısından içeri geçti. Soğuk ve loş ışıklı koridordan geçip askerlere kral ve kraliçenin huzuruna çıkmak istediğini bildirdi. Askerler ona onay verip taht odasına giden büyük kapıdan içeri geçmesi için kapıyı açtılar. Kral ve kraliçe kızları ile taht odasında tahtların da oturuyorlardı. Yüzlerinde sanki çok uzun zamandır onu bekliyormuşlar gibi bir ifade vardı. Taru başını biraz eğdi yumruk yaptığı sol elini sağ elinin içine alarak onlara asker selamı verdi. Ve başını geri kaldırdı. Helen'in delici bakışlarını üstünde hissedebiliyordu. Kral, Taru'ya başını sallayıp selamını karşıladı.

Taru "Huzurunuza çıkmak benim için bir onurdur majesteleri ve sizden bir ay önceki hatam için af diliyor ve özürlerimi sunuyorum lütfen kabul edin" sonra tekrar kralı eli ile selamladı ama bu sefer kral cevap verene kadar elini indirmedi.

"Yüzbaşı Taru sizin bir hatanız olmadığı komutan Yakuza'nın titiz çalışması sayesinde ispatlanmış oldu. Aslına bakacak olursak utanarak söylemeliyim ki kızım Helen'in değerli Maya ve dostlarından özür dilemesi lazım."

Helen kralın lafını kesip "elbette en kısa zamanda sayın Maya'dan özür dileyeceğim"

Kraliçe lafa girdi. "Lütfen bu konuyu artık daha fazla uzatmayalım. Bu hanedanımız için çok kırıcı bir olay oldu, maalesef"

Kral "seni de aslına buraya bu yüzden çağırdık Hasbekli Taru. Bugün senden büyük bir istekte bulunacağım umarım bu isteğimi kabul edersin." (Hasbek Taru'nun soyadı ve geldiği bölgeyi ifade eder)"

"İsteğiniz benim için bir emirdir. Ve bu emri yerine getirmek benim için şereftir majesteleri"

"Lafı uzatmayacağım. Senden kızım ile evlenmeni istiyorum."

Taru bir anda kulaklarına inanamadı duyduğu şey karşısında neredeyse ağlayacaktı. Göğsünde çok kuvvetli bir acı hissetti. Emin olmak için bir daha sordu.

"Affedin ama ne demek istediğinizi anlayamadım" dedi sesi titreyerek. Tüm kalbiyle yanlış anlamış olmayı diliyordu.

Kraliçe "bu çok bencilce bir istek gibi gözükebilir Hasbekli ama kızımın geleceği buna bağlı. Düşüncesizce hareket etti. Hem ailesini hem de kendini zor durumda bıraktı. Biz bunu kabul ediyoruz ama halk da artık ondan nefret ediyor. Tek çaremiz sensin artık. Kızımla evlenmeni ve herkese o gün ki olayın bir yanlış anlaşılma olduğunu göstermeni istiyoruz. Biliyorum bu pek doğru bir davranış değil ama lütfen sen de bizi anlamaya çalış. Kızımızın hayatının mahvolmasına izin veremem."

"Affedin beni kraliçem ama eğer vaktinde yetişemeseydim prenses Helen'in hatası yüzünden tam beş kişi ölebilirdi. Ve biride Perus halkının Maya'sıydı. Böyle bir şey olsaydı karşımızda intikam ateşi ile yanıp tutuşan Perus halkı ile karşılaşmamız an meselesiydi. O yüzden affedin beni ama bu emri yerine getiremem"

Prenses Nehilis "lütfen Hasbekli komutan cevabınızı bu kadar çabuk vermeyin. Bu bizim için çok önemli hanedanımızın onuru söz konusu"

Kral "Eğer en kısa zamanda düğünü yaparsak kraliyet damadı olarak her istediğini yapmaya hazırız" Kral’ın onurunun zedelendiği ve ne kadar çaresiz olduğu yüzünden okunuyordu.

Helen sahte gözyaşları ile "çok büyük bir hata yaptım pişmanım ve bu yüzden halkımız artık bizden nefret ediyor. Ne olur komutan Taru bu isteğimizi geri çevirmeyin. Kendim için hiçbir şey istemiyorum. Hepsi hanedanımız için ayrıca bana verilen her türlü cezayı da kabul ettim zaten"

Taru "Hayır, dediğim gibi bu emrinizi kabul edemem. Her şeyi her istediğinizi yapmaya hazırım ama bu olmaz çünkü"

"Çünkü ne" dedi kraliçe merakla. Ama Helen, Taru'nun ne diyeceğini bildiği için hemen lafa girdi.

"Beni bağışlayın majesteleri ama komutan Taru'yla özel olarak konuşmak istiyorum"

Helen ayağa kalkıp Taru'nun yanına gitti.

"Lütfen benimle gelin komutan" diyerek kapıyı işaret etti.

Taru, Helen'in yüzüne karşı soğuk bir tavırla "üzgünüm majeste ama cevabım kesin. Sizinle evlenmeyeceğim çünkü benim kalbimde"

O sırada Helen sırtını ailesine dönüp öfkeyle Taru'nun kulağına fısıldadı.

"Eğer o lanet çeneni hemen kapatmazsan senin ve sevdiğin kadının sonu olur"

Sonra Helen ailesini selamlayıp Taru'ya çıkması için tekrar kapıyı gösterdi ve o mecbur kalıp dışarı çıkınca arkasından da kendisi çıktı. Büyük salondan çıkar çıkmaz Helen, Taru'yu kolundan tutarak üst kata kadar çekiştirdi. Taru etrafta askerler olduğu için bir şey yapamadı fakat Helen kendi odasına çıkıp kapıyı kapattığı andan kolunu ondan sertçe çekip kurtardı.

"Eğer bir daha Laden'in saçının teline bile zarar vermeye kalkışırsanız"

"Ne yaparsan beni öldürür müsün? Buna cesaretin var mı? Taru ımm... hayır bence yok ve ben hala bir prensesim o yüzden üslubuna dikkat et."

"Laden'e bir daha zarar vermeye kalkışırsanız, işte o zaman inanın neler yapabileceğime siz bile şaşırırsınız"

"Hadi ama komutan Taru saçmalamayı kesin. Helusa da katil olmak mı bu görülmüş şey değil. Bunu ne siz ne de diğerleri yapabilir. Bu kanımızda yok tabi ben istisnayım"

"Bu zamana kadar Helusa'da böyle bir şey görülmedi. Çünkü bu zaman kadar kimse kimseye böyle canice bir şekilde zarar vermeye kalkışmamıştı. Ama siz kalkıştınız. Siz yapabiliyorsanız elbet birgün canı yanmış bir insanda öfke ile gelip size aynısını yapabilir. Bundan hiç şüpheniz olmasın."

"Bana ne yapacağın umrumda bile değil. İstersen öp istersen öldür. Fakat istediğimi alamazsam o kızı sağ bırakmayacağım seninde bundan hiç şüphen olmasın."

"Onun yanından bir an olsun ayrılmayacağım"

"Kraliyet çağırırsa gelmek zorundasın. İnan bana askerlere verdiğim birkaç emir ile onu senden ayırmam çocuk oyuncağı. Ayrıca seni satın alamazsam bu tehditlerle istediğimi Laden'e yakın olan başka birisine yaptırırım. Hiçbir zaman huzur içinde ve güvende yaşayamaz ama eğer sen benim olursan o zaman söz veriyorum Laden'i rahat bırakırım"

"Bana aşık değilsiniz bunu biliyorum. Peki öyleyse ben başkasını severken neden ben? Sizinle evlensem bile hep sizden nefret edeceğim bunu bile bile neden?"

"Evet sana aşık değilim ama seni istiyorum. İlk gördüğüm andan beri istiyorum hem de. Bana aşık ol ve ya olma umurumda değil sen benim ol yeter."

"Beni bir oyuncak gibi sahiplenmek istemenizin nedeni Laden değil mi? Onu kıskanıyorsunuz. O bir Maya sizden daha güçlü bir konumda. Herkes onu seviyor, herkes ona saygı duyuyor. Fakat siz bir prenses olsanız dahi hiçbirine sahip değilsiniz. Bu yüzden değil mi ona karşı bu öfkeniz? Onu öldürmek istemenizin sebebi de buydu. Çünkü onun yerinde olmak istediniz ama onu öldürmeyince sıradaki planınız ona ait olan her şeyi elinden almak olmalı"

"Hayır o kötü birisi. O dünyalı onu o yüzden öldürmek istedim."

"Şu halinize bakın sizce kim daha kötü? Şeytan kralı öldürüp perus halkını kurtaran Laden mi? Yoksa günahsız beş kişiyi gözünü bile kırpmadan öldürmeye çalışan siz mi?"

"KES SESİNİ KES" diye bağırdı Helen. Sonra tekrar Taru'nun kolunu tutup "ya benim olursun ya da ikinizi de tarihe gömerim. Seçim senin komutan Taru"

Taru öfkeyle kolunu tekrar sertçe çekti. Helen bu sefer dengesini kaybedip yere düştü. Taru odadan çıkarken ise "sen benimsin anladın mı benim" diye bağırmaya devam ediyordu.

Taru saraydan öfkeyle çıkıp göğe yükseldi. O kadar sinirli ve o kadar öfkeliydi ki hızla uçarken arkasından ona seslenen Komutan Yakuza'yı bile duymamıştı. Eve gidip kapıyı sertçe kapattı. Birkaç kez kapıyı yumrukladıktan sonra çaresizce kapıya yaslanıp oturdu. Sinirden dişlerini sıkarken gözünden birkaç damla yaş geldi. İçinden "neden ben neden" dedi. Laden'e köpek gibi aşıkken onsuz nefes bile almak zor gelirken şimdi nasıl onu terk edebilirdi. Ama bunu yapmak zorundaydı. Yoksa Helen'in yarım bıraktığı işi tamamlayacağından emindi. Ne kadar ileri gidebileceğini gözlerinde ki acımasızca bakışlardan görmüştü. Onunla evlenmek zorundaydı, bunu biliyordu. Onunla evlenmek yerine ölmeyi tercih ederdi ama başka çaresi yoktu. Laden'i ondan korumanın tek yolu buydu. Onunla evlenmek ve başkalarına zarar vermesini engellemek için Helen'e göz kulak olması lazımdı. Göğsüne bir anda hançer yemiş gibi bir ağrı saplandı. Laden'i bırakmak istemiyordu onu asla bırakmak istemiyordu. Onu alıp sımsıkı tutmak içine çekmek ve asla ayrılmamak istiyordu ama en çokta o ölmesin uzun yıllar yaşasın istiyordu. İşte bu yüzden bu emri kabul etmekten başka çaresi yoktu.

Bölüm : 08.11.2024 10:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...