
Laden ve kızlar birkaç haftadır Ayça'nın düğünü için uğraşıyorlardı. Kızlar, hem dünya hem Helusa hem de Bangam Peruslu olduğu için üç dünyanın geleneklerine uygun bir düğün yapmaya çalışıyorlardı.
Perus da düğünler geleneksel kıyafetlerle ve onların yöresel müzikleri ile başlar sonra da dualar okunup çifte iyi dilekler sunulduktan sonra biterdi. Helusa'da ise gelinler istediği renk değerli elmaslarla süslenmiş göz alıcı kıyafetler giyer ve eşi ile herkesin önünde evlilik yemini ettikten sonra her davetli onlara düğün için güzel hediyelerini verir ve sonra gelinin ve damadın anne ve babası ya da diğer büyükleri onlar için uzun bir konuşma yapar ve düğün biterdi.
Ayça da düğününde ilk önce kendi dünyalı geleneklerine göre beyaz bir gelinlik giyecek Bangam ile dans edecek sonra Bangam'ın ülkesinin geleneksel kıyafetlerini giyip müziklerini dinleyecek en sonda ise herkesin iyi dileklerini ve hediyelerini kabul ettikten sonra düğün bitecekti. Yani çok uzun ve yorucu bir düğün olacaktı.
Kızlar günlerdir ne giyecekleri konusunda kafa patlatırken Laden, Taru'nun aldığı kıyafeti giyeceği için mutlu ve tasasızdı. Bir haftadır hazırlıklardan başını kaldıramasada Taru onu hiç ziyarete gelmediği için endişeli ve üzgündü. Çok yoğun olduğu için de Bangam'a Taru'dan haber getirmesi için rica etmek zorunda kalmıştı. Ama Bangam da Taru'nun sadece çok önemli bir iş için sarayda olması gerektiği kadarını öğrenebilmişti. Laden, Taru'nun başına bir şey gelmesinden korkuyordu ama burası dünya değildi Helusa'ydı. Helen'i saymazsa hiç kimse kötü şeyler yapmaya kalkışamazdı. Laden ne kadar üzülse de "ne de olsa o bir asker önemli işleri olmalı" diyerek kafaya takmamaya çalıştı. Ama o takmasa da kızlardan biri ağzını tutamayıp sürekli Taru'nun konusunu açıyor ve farkından olmadan onu üzüyorlardı.
Aradan bir hafta daha geçti. Sonunda bir öğlen vakti. Laden salonda oturup Ayça'nın elbisesinin astarı ile uğraşırken kızlar ona Taru'nun geldiğini ve kapıda beklediğini söyledi. Laden hızla yüzünde koca bir gülümseme ile kapıya koştu. Ama kapıya vardığın da Taru'nun suratında hiç hoşuna gitmeyen bir ifade gördü. Ona sarılmak için bir kaç adım attı ama Taru'dan bir hamle gelmeyince kendini durdu.
Endişeli bir şekilde "iyi misin Taru kötü bir şey mi oldu?"
Taru ise sadece "Benimle sahilde biraz yürümek ister misin?" diye sordu suratında buz gibi bir ifadeyle.
Laden başını salladı ve hiç konuşmadan evin yanındaki bahçenin merdivenlerinden inip bembeyaz kumları olan sahile geçtiler. Taru aklını ve düşüncelerini toparlamak istermişçesine birkaç dakika yüzünü denize çevirdi ve ufka baktı. Laden ise o gün sabahtan beri içinde olan kötü bir his yüzünden Taru'nun ona bir kaç kötü haber vereceğini sezebiliyordu. Ama bu kötü haberlerin neyle ilgili olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Taru yüzünü Laden'e doğru çevirdi. Ellerini tutup "Sen çok özelsin Laden" dedi. Laden bunun ayrılık öncesi edilen o saçma cümlelere benzediğini fark etti. Ellerini çekip "ben sadece sen beni sevdiğin zaman kendimi özel hissetim" dedi.
"Hayır böyle düşünmemelisin inan bana sen hayatım boyunca tanıdığım en cesur insansın"
Laden sinirlenmeye başlamıştı. "Neden şimdi böyle cümleler kuruyorsun lütfen saçmalamayı bırak ve benimle açık konuş Taru"
"Biz artık birlikte olamayız"
Laden'in kafasından aşağıya sanki kaynar sular dökülmüştü. Birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından.
"Lütfen bana bunun kötü bir şaka olduğunu söyle. Düne kadar benimle evlenmek isteyen ve aşk dolu bakan adama ne oldu?"
"Sanırım öyle bir adam en başından beri yoktu. Tüm hata ben de kabul ediyorum. Biz farklı dünyaların insanlarıyız birlikte olmamız imkansız"
"Vay be başka bir gezegende olsam da erkek milleti yine beni şaşırtmıyor."
Sonra ayak uçlarına basıp uzanarak Taru'yu serçe yakasından tutup kendisine çekti. Gözleri dolmuştu sesi titrerken ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
"Bana doğruyu söyle neler olup bitiyor. Bunu senden yapmanı Helen mi istedi?"
Taru istemese de Laden'i kendisinden soğutmak zorunda olduğunu biliyordu. Ellerini tutup yakasından çekti.
"İşleri daha da zorlaştırma. Artık seninle olmak istemiyorum tüm diyeceklerim bu kadar üzgünüm"
"Gerçekleri öğrenene kadar seni asla bırakmayacağım"
"Tüm gerçek şu an benim ağzımdan çıkanlar sayın Maya. Size karşı olan sevgim bitti hatta belki de hepsi de başka bir türe olan ilgi ve meraktan fazlası değildi. Bunu itiraf etmekten utanıyorum ama öyle. Uzay da her türlü gezegene gittik ama daha önce hiç kimse bir dünyalıyı yakından görmemişti. Ben de sizin bana karşı olan hislerinizi görünce bunu kullandım ama artık merakım bitti ve sizi bir daha asla görmek istiyorum. Biz Mesanlar kendi türümüz ile evlenmeliyiz kötü huylu dünyalılarla değil hoşça kalın."
Taru arkasından dönerken Laden gitmemesi için onu sağ kanadını tuttu. Ama Taru kanadını çekip arkasına bile bakmadan gökyüzüne yükselip gözden kayboldu. Laden'in elinde Taru'nun kanadından kopan bir tane tüy kalmıştı. Yaşadıkları ona çok anlamsız ve saçma geliyordu. Ama ne olursa olsun Taru'nun ona böyle davranmaması gerekiyordu. Kalbi kırıktı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Birkaç saat sonra gökyüzü de ona eşlik etti, gök yarılırmışçasına yağmur yağmaya başladı. Ama Laden yerinden bir santim bile kımıldamadı. Taru olmadan yaşamak istemiyordu. Ailesini, arkadaşlarını ve şimdi de deliler gibi aşık olduğu adamı kaybetmişti. Bu çok acı vericiydi.
Kızlar o gece Laden'in hala Taru ile olduğunu düşündükleri için onu aramaya çıkmayı düşünmediler. Ertesi gün ise sahile gelip deniz haşeresi toplamak isteyen yaşlı Perus'lu bir amca kumlarda hareketsiz yatan Laden'i fark etti. Ve hemen gidip diğerlerine haber verdi. Kızlar ve Bangam duyar duymaz koşarak sahile geldiler. Ve sahilde ölü gibi yatan Laden ile karşılaştıklarında şaşkınlıktan neredeyse küçük dillerini yutacaklardı. Bangam, Laden'i kucakladı ve hemen eve götürdü. Hepsi ne olduğunu anlayamamış endişe ve merak içerisindelerdi. Laden o gün, gün boyunca sürekli olup bitenleri düşündü. Tüm ısrarlara rağmen hiç konuşmadı, hiç yemek yemedi sadece. Hareketsiz bir şekilde yatağından öylece tavana baktı.
Ertesi gün ise hiçbir şey olmamış gibi kalktı ve yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip salona indi. Onun bu hali çok korkutucuydu. Laden sanki hiçbir şey olmamış gibi eline alıp Ayça'nın gelinlik astarını dikmeye devam ederken Çalıkuşu daha fazla dayanamadı ve Laden'in elinden astarı çekip koltuğa fırlattı. Laden bir tepki vermedi sadece boş boş bakıyordu.
Çalıkuşu, Laden'in ellerini tutup "Laden lütfen artık bir şeyler söyle iyi değilsin bunu görebiliyorum lütfen acını bizimle paylaş, paylaş ki sana yardım edebilelim"
O sırada da kızlar düğüne çok az kaldığı için bir yandan da her şeyi yetiştirmeye çalışmanın da telaşındaydılar. Ayça ile damatlığına bakan Bangam lafa dalıp "dün onu en son komutan Taru ile gördüm o bir şeyler saçmalamış olmalı" dedi. Ayça, Bangam'ın koluna bir çimdik atarak ona susmasını söyledi.
Laden kızlardan daha fazla kaçamayacağını fark edince "evet öyle oldu" dedi.
Bangam "ben demedim mi size" deyince Ayça onun kolunu sıkı bir çimdik daha attı ve Bangam acı ile inleyip kolunu ovuşturdu.
"Büyütülecek bir şey olmadığına eminim. Kesin bir yanlış anlaşılma vardır. Komutan Taru çok iyi birisi hepimiz, hatta herkes onun Laden'i ne kadar sevdiğine defalarca şahit olduk" dedi Esram
"Büyütülecek bir şey olmasa, kız niye tüm geceyi bir sahilde geçirip eve bir enkaz yığını olarak dönsün" dedi. Buse
"Evet, kesin büyük bir şeyler olmuş olmalı" dedi. Ayça
"İstemiyorsan anlatmak zorunda değilsin ama anlatırsan belki sana yardım edebiliriz" dedi Çalıkuşu.
Laden daha fazla uzatmak istemiyordu. Bu konuşmalardan çok sıkılarak "Taru beni terk etti artık yüzümü bile görmek istemiyormuş" dedi. Ve hiçbir şey olmamış gibi eline gelinliğin astarını yeniden alıp dikmeye devam etti.
Buse "oha be çüş! Bu kadarını ben bile beklemiyordum ama aslında dün ki korkunç halini hatırlayacak olursak bu gayet mantıklı bir sebep" dedi.
Çalıkuşu, Buse'ye sert bir bakış atıp boşboğazlık etmeyi kesmesi için kaş göz işareti yaptı. Sonra geri Laden'e dönüp "konuşmak istersen biz burdayız, yalnız değilsin. Lütfen duygularını saklama" dedi.
Laden yüzüne umursamaz bir tavır yerleştirip omuzlarını silkti ve "ölenle ölünmez değil mi.? Madem yüzümü bir daha görmek istemedi. O zaman görmeyecek" dedi. Ve elindekini dikmeye devam etti.
Ayça yerinden kalkıp gidip Laden'e sarıldı ve gözlerinin içine bakarak. "Laden eğer kendini iyi hissetmiyorsan düğünü erteleyebiliriz. İnan bana hiç sorun değil" dedi.
Bangam bile şaşırtıcı bir tavır sergileyip "Sevgilim haklı, sayın Maya üzgünse ve eğer istemezse bu düğün ertelenebilir" dedi.
Laden gülerek "saçmalamayın bu düğün olacak ve o gün hepimiz çok eğleneceğiz. Böyle saçma bir sebepten düğün mü ertelenir? Bu düğün için çok uğraştık ve ben sizin o mutlu gününüzde yanınızda olmak için sabırsızlanıyorum" dedi. Ve tekrar elindeki gelinliği dikmeye başladı.
Buse "benden size söylemesi bu kız hiç iyi değil bizi kandırıyor" dedi.
Laden bunu duydu ama hiçbir tepki vermedi. Çünkü bunun doğru olduğunu kendisi de biliyordu.
Günler böyle böyle geçmeye başladı. Kızlar sürekli Laden'e gelip nasıl olduğunu soruyor Laden gülümseyerek ısrarla iyi olduğunu söylüyor ve düğün hazırlıkları ile ilgilenmeye devam ediyordu. Ama güç bela akşam olup da odasında tek başına kaldığında ya yorganının altında yada duşta sonuna kadar açtığı suyun altında gözleri kızarana kadar ağlıyordu. Taru'dan nefret etmeye çalışsa da bu mümkün değildi. Hala ona sırılsıklam aşıktı ve kalbini her ne kadar kırmış olsa da hala elinde olmayarak onu görmek ona sarılmak istiyordu. Artık sadece uzaktan bile olsa onun yüzünü görmeye razı olmuştu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
