47. Bölüm

Hain Plan

Asi
yazarasi

Bangam nedenini bilmediği bir şekilde tüm gece uyuyamamıştı. Gözünü uyku tutmadığı için yataktan kalkıp kızların yanına gitmek için o gün erkenden evinden çıktı. Hava kapalıydı yağmur yağacak gibiydi. Kızların yanına giderken uykusuzluğunun nedeninin Ata ve Meriyel'i çok özlediği için olduğunu düşündü. Onların yokluğu alışır gibi değildi. Ama en azından Ayça, Vena ve kızlar sayesinde kendini daha az yalnız hissediyordu. Onlarda olmasa ne yapardı, bilmiyordu.

Derin düşünceler içinde kızların evinin önüne geldi. Kapıyı çaldı fakat açan kimse olmadı. Kızların çok derin uyuduğunu düşünüp yedek anahtarla kapıyı kendisi açtı. Kapı kilitli değildi. Buna şaşırdı. Çünkü kızların her gece evin dış kapısını kilitleme gibi bir alışkanlıkları olduğunu biliyordu. Bağırarak kızlara seslendi. Fakat cevap veren kimse yoktu. Koşarak Ayça'nın odasına çıktı. Ama oda boştu telaşla diğer odalara da baktı ama onlarda boştu.

En başta acaba bana şaka falan mı yapıyorlar diye düşündü. Fakat o diğer günler bu kadar erken saatte gelmediği için kızlar onun o gün bu kadar erken geleceğini bilemezdi. O yüzden de bu saatte bir şaka yüzünden erkenden kalkmaları saçma olurdu. Hem Ayça'nın ona kıyamayacağından da emindi.

Telaşa kapıldı acaba başlarına kötü bir şey mi gelmişti. Sağa sola dönüp kara kara düşünürken bir anda aklına o kötü ihtimal geldi. "Yoksa" dedi dışından kısık bir sesle, işaret parmağını endişe ile büküp ısırırken yoksa bugün uzay gemisi ile onları da mı gönderileceklerdi. Korktuğu başına mı geliyordu?

Peki öyleyse neden kızlar ona hiçbir şey söylememişti. Bu saçmaydı. Bu sabaha kadar onlarında her şeyden habersiz olduğuna yemin edebilirdi hatta emindi. Kesinlikle bir şeyler dönüyordu.

Koşarak evden dışarı çıktı. Kara kara düşünmeye başladı. Bir şeyler yapmalıydı fakat tek başına olursa hiçbir şey yapamayacağını biliyordu. Birilerinden yardım istemeliydi. Kimden yardım istemeli diye kara kara düşünüp dururken aklına o akşam geldi. O da pencereden komutan Taru'nun, Laden'e nasıl aşkla baktığına şahit olmuştu. Hemen gidip ona haber vermeye karar verdi. Koşarak şehir merkezine askerlerin takıldığı gazino türevi kafeye gitti. Orada ki askerlerden Taru'nun evini öğrendi ve bu sefer de soluk soluğa koşarak Taru'nun evinin yolunu tuttu.

İçinden bir şeyler için çok geç olmaması için dua ediyordu. Taru'nun evine gidip yumruklayarak kapıya vurmaya başladı. Zaten uyanık olan Taru kapıyı hemen açtı. Bangam'ı tanımasa da sabahın erken saatlerinde gelmesinden ve kapıyı kırarcasına yumruklamasından ters giden birşeyler olduğunu anlamıştı.

Bangam soluk soluğa "Ayça, kızlar, Maya ve kızlar" nefes alıp "tehlikede" dedi.

Taru endişe ile "Ne oldu, neredeler hemen söyle?" dedi.

Bangam "sanırım bugünkü uzay gemisi ile dünyaya gönderilecekler."

Taru "bu olamaz, olmamalı. Kral ve kraliçe bu emri vermiş olamaz. Bu onlar için bir felaket olur"

Tam gökyüzüne doğru havalanacaktı ki, kuzeni Çehomist yolunu kesti. "Bu işe biz karışmasak daha iyi olur başımıza yeterince bela açtın zaten o kız yüzünden"

Taru kuzenini kenara çekerken "onların felakete sürüklenmesine izin veremem. İstersen bana yardım et. İstersen de hiç bulaşma sen bilirsin" dedi.

Taru hızla gökyüzüne yükselirken Çehomist çaresizce "bekle bizi Taru, Hun ve Kebbom'la birlikte hemen geleceğim" diye arkasından bağırdı. Kendi kendine "bu akılsız çocuk bir gün hepimizi öldürecek" diye söylendi. Sonra karşısında duran ve yüzünden ne kadar endişeli olduğu anlaşılan Bangam'a baktı.

Taru büyük bir hızla uçarak hemen gemiye ulaştı. Sağ bölüm komutanı olduğu için hiç kimseye hesap vermeden direkt gemiden içeri daldı. Hızla bütün koridorlara bakıp kızları aramaya başladı. Bu esnada koridorlardan birinde sinsice gülen Helen dikkatini çekti. Bu prenses ile ilk karşılaşması olmasına rağmen onun soğuk kanlı ve hiç gülmeyen biri olduğunu biliyordu. Yani bu sinsi gülümsemenin hayra alamet olmadığını görür görmez anladı.

Acaleyle uçup yanından geçerken Prenses Helen bir anda onu kolundan tuttu. Yüzündeki sinsi gülümseme gitmişti. Bu sefer sanki bir şeylerden etkilenmiş gibi ona bakıyordu. "O tarafa gidemezsiniz komutan" dedi.

Taru ise neden diye bile sormadı. Hızla elini çekip odalara koştu. Sonunda odalardan birinde Laden'i buldu. Hemen gidip Laden'in nabzına baktı. Nabzı çok düşüktü. Gözlerine ve ağzına açıp diline baktı. Laden zehirlenmişti ve acilen müdahale etmezse ölecekti. Onu kucağına aldı. Ama tam odadan çıkarken Helen yolunu kesti. "Size buraya gelemezsiniz demiştim" dedi ve Laden'i kucağından almak için ona saldırdı. Fakat Taru ani bir hareketle çekilip onu yere itti. Yere düşen Helen öfkeyle "bunu ödeyeceksin" diye bağırdı.

Taru sinirle ona doğru bakıp "Onları zehirlenmişsin. Asıl sen yaptıklarının bedelini ödeyeceksin" dedi. Laden kucağında hızla geminin kapısından çıkarken Çehomist, Hun, Kebbom ve Bangam ile karşılaştı. Onlara diğer kızların da zehirlenmiş olabileceğini ve acele etmelerini söyledi. Taru kucağında Laden ile uçarken. Kebbom Çalıkuşu'nu, Bangam Ayça'yı, Çehomist Esram'ı, Hun'da Buse'yi kucağına aldı ve kızları kurtarmak için aceleyle gemiden ayrıldılar. Herkes meraklı gözlerle onlara bakıyordu. Hiçbirinin ise olan biteni anlatmak için vakti yoktu. Kızları kurtarmak için ellerini çabuk tutmalıydılar. Hatta gemi kalkmadan önce yetişebildikleri için Allah'a şükretmeliydiler.

Bölüm : 26.10.2024 13:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...