
Ertesi sabah Laden erkenden uyandı. Annesi hala uyuyordu. Laden bir an düşündü “fırsattan istifade bir daha kaçıp bu sefer çok daha uzaklara onu bulamayacakları ve kendisinin de bir daha eve dönmek zorunda kalmayacağı bir yere gitseydi daha güzel olmaz mıydı acaba?” diye ama sabretmeliydi. Bir gün bunu yapacaksa da henüz bunun vakti değildi. İlk önce aklına koyduğu şeyi yapmalıydı. İçinde durmadan ağlayıp, kaçmak, özgürlüğe kavuşmak için çırpınan küçük kızın biraz daha beklemesi lazımdı. Laden yataktan kalkıp lavaboya gitti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra yine aynadaki solgun yüzüne baktı. Yaralarına dokundu. Aynadaki dağınık kâküllü, iri gözlü, siyah saçlı, buğday tenli, 17 yaşındaki kızın halı o kadar perişandı ki gözlerindeki hayat ışığı o kadar sönmüştü ki ona baktıkça içi acıyor ve tekrar ağlamaya başlıyordu ama bu sefer sözü sözdü bu artık yediği dayakların sonuncusu olacaktı. İntikamını ne yapıp edip alacaktı.
Gözyaşlarını silip banyodan çıktı. Odanın köşesindeki iki kapaklı krem renkli dolabın yanına gidip kapağını açtı. Düşündüğü gibi kıyafetleri buradaydı. Üstündeki hastane kıyafetlerini çıkarıp kendisine ait olan eski ve tozlanmış kıyafetlerini giymeye başladı. Siyah delikli çorabı, siyah kot pantolonu, gri okul forması ve yine okulda kaldığı gece gezindiği sınıflardan birinde bulduğu oversize siyah ceketi. Kıyafetleri de aynı içi gibi kasvetliydi. Ama Laden siyah giyinmeyi seviyordu sanki siyah giyince daha az dikkat çekiyor daha çok görünmez oluyordu ayrıca siyahın kendisine en çok yakışan renk olduğunu da düşünüyordu. Sonra dolabın alt kısmında duran siyah sneakerlarını aldı bu ayakkabıları o kadar uzun süredir giyiyordu ki her tarafı solmuş ve dökülmüş içler acısı bir hal almıştı ama Laden ailesine yeni ayakkabı için minnet etmek istemediği için hala bunları giymeye devam ediyordu.
Üstünü tamamen giyindikten sonra uzun siyah saçlarını da gelişi güzel topladı koltukta uyumaya devam eden annesine baktı. O uyanana kadar bahçeye çıkıp hava almanın fena olmayacağını düşündü. Yavaş adımlarla odadan çıktı. Çünkü hızlı yürüdüğünde hala göğsü ağrıyordu. Şeytan abisi ona öyle hızlı vurmuştu ki göğsü mosmor olmuştu. İşin kötü tarafı ise eve gidince yine onunla karşılaşacak olmasıydı. Onu çoktan serbest bıraktıklarını biliyordu. Çünkü hep böyle olurdu abileri bir halt işler babasının arkadaşı olan karakol müdürü polis Vedat amca da hep bir şekilde onların pisliklerinin üstünü kapatırdı.
Laden aklı düşüncelerle dolu bir şekilde aşağı inip hastanenin bahçesine çıktı. Saat daha çok erken olduğu için etrafta birkaç insan dışında kimse yoktu. Hastanenin bol ağaçlı ve kamelyalarla dolu bahçesine gitti. En köşedeki kamelyalardan birine gidip dizlerini karnına çekip ellerini de ceketinin ceplerine sokarak oturdu. Hava biraz soğuktu ama insanı titretecek kadar değildi. Aylardan aralıktı ama kıyı kesiminde oturduğu için ceketle idare edebiliyordu. Laden ilk başta biraz üşüse de sonra bedeni hemen soğuk havaya alıştı. Laden yaklaşık bir saat hiç kıpırdamadan oturdu hem gelip geçen insanları izliyor hem de yapacağı planını düşünüyordu. Her şeyi düşünmeliydi. Bir şeyi bile gözden kaçırmak istemiyor hatta bulabilirse daha fazlasını bile istiyordu. Her şeyi iyice planladı fikri tamamen aklına oturunca kamelyadan kalkıp hastanedeki odasına doğru yürümeye başladı. Şaşılacak derecede kendini rahatlamış hissediyordu daha plana başlamamış olsa bile yapacaklarını ve ondan sonrasında olacakları düşünmek bile onu rahatlatmaya yetmişti. Hatta böyle bir planı bu kadar kısa sürede akıl ettiği için kendiyle gurur bile duymuştu. Belki de bu plan uzun zamandır aklındaydı ama cesaret edemiyordu ta ki bardağın son damlası taşana kadar.
Odaya gelip kapıyı açtığında karşısında uyanmış yattığı yeri toplayan annesi ile göz göze geldi. Annesi ona umursamaz bir bakış attıktan sonra
"Döndün mü bir an tekrar kaçtın sanmıştım" dedi. Aslında sanki içten içe bunu istermiş gibi.
Laden bir şey demedi yanından geçip yatağına oturmak için yeltenirken annesi
"Oturma baban gelmiş aşağı da bizi bekliyor" dedi. Sonra bir eline çantasını diğer eline katladığı battaniyeyi alarak konuşmaya devam etti.
"Sakin eve gidince de asilik yapma baban ve abilerine gözükmeden hemen odana git sesin de çıkmasın" dedi.
Laden gözlerini dikmiş dik dik annesine bakıyordu. Hep alıştığını düşünse de her seferinde annesinin söz konusu ona gelince takındığı bu soğuk kanlı haline hala hayret etmeden duramıyordu.
"Bana öyle dik dik bakma anladın beni değil mi?"
Ladin derin bir nefes alıp gözlerini devirdi alt dudağını kuvvetle ısırdıktan sonra "anladım" dedi.
Annesi odadan çıktıktan sonra Laden son kez odaya baktı. “Keşke bu odada biraz daha kalabilseydim diye” geçirdi içinden o eve gitmeyi hiç istemiyordu. Laden'e göre her yer o evden iyiydi ama mecburdu başka gidecek hiçbir yeri yoktu istemeyerek de olsa odadan çıktı. Yavaş adımlarla aşağı inip hastanenin önüne çıktı. Hastane kapısının önünde onu bekleyen lacivert Doblo'ya doğru ilerledi. Ama içinde gördüğü şey tekrar canının sıkılmasına neden oldu.
Mehmet abisi Doblo’nun arka tarafına yayılmış pişkin pişkin sırıtarak ona bakıyordu. Bu sanki bir zafer işaretiydi. Sanki ona bakıp "bak gene tüm hıncımı senden çıkardım yine seni bir güzel benzettim ve yine her şey yanıma kar kaldı" diyordu. Laden'in içindeki kin ve nefret onu görünce tekrar harmanlandı. Ondan o kadar nefret ediyordu ki şuracıkta onu gözünü kırpmadan öldürebilme şansı olsa bunu tereddüt etmeden yapabilirmiş gibi hissetti. Ama şimdilik sessizce hiçbir şey demeden arabanın arka tarafına geçip oturdu. Doblo’nun kapısını kapatıp tam arkasına yaslanırken abisi elini omzunda hissetti "aferin küçük velet benden şikayetçi olmamışsın” dedi iğrenç bir şekilde sırıtmaya devam ederek. Laden tiksinti ile abisinin kolunu omzundan attı. Bu hareketinin üzerine abisi kaşlarını dikleştirip ona yaklaşarak: "bana bak küçük p*ç kaşınma bu dayak sana yetmediyse söyle haberim olsun bende daha fazlası da var." Laden sinirden dişlerini sıkıyordu ama gene hiçbir şey demedi. Bu caniden korkuyordu onun ne kadar pislik olduğunu ve neler yapabileceğini en iyi o biliyordu. O yüzden şimdilik susmaktan başka seçeneği yoktu. Arabanın ön tarafında oturan annesine ve babasına baktı. Onlar da abisinin tehditlerine karşı her zamanki gibi sessizlerdi. Kendi elleriyle büyütüp yetiştirdikleri canavarlarına her zamanki gibi hiçbir şey demiyorlardı.
Birkaç dakikalık kısa bir yolculuktan sonra arabaları evlerinin bulunduğu sarı renkli apartmanın önüne geldi. Araba durur durmaz Laden hızlıca arabadan çıkıp eve doğru yürümeye başladı ve yine her zamanki gibi zemin kattaki komşuları balkonlarına çıkmış gelen gideni dikizlemekle meşgullerdi. Laden'i görünce de o kapıdan içeri girene kadar ona dik dik bakıp süzmeyi ihmal etmediler. Laden onların bu kötülük dolu bakışlarına maalesef her zaman maruz kalıyordu. Zemin kattaki emekliler yaz kış gece gündüz demeden balkona oturup milleti gözleri ile taciz etmeye ve dedikodu yapmaya bayılıyorlardı. Bu yüzden de Laden onlardan oldum olası hep nefret etmişti. Merdivenlerden çıkarken hemen arkasından babasını sorguya çektiklerini de duyabiliyordu.
"Ay Kemal oğlum bulmuşsunuz sizin kızı gözünüz aydın."
"Evet, bulduk bulduk" diye geçiştirmeye çalıştırdı babası.
"Ben onu dün görmüştüm aslında apartmanın önünde ama sonra abisini görünce korktu herhalde hemen geri kaçtı.”
"Ergenlik işte çocuk daha o, neyse iyi günler size" diyerek araya giren annesi konuyu kapattı ve apartmandan içeri girdiler.
Laden yukarı çıkarken bu sefer de babasının sinirle söylendiğini duydu.
"Ele güne rezil etti bizi geri zekâlı kızın." (KızıN!)
Sanki Laden onun değil sadece karısının dünyaya tek başına getirdiği bir şeymiş gibi, ama Laden üzülmedi. O bunları her zaman duyuyordu hatta daha beterlerini de. Evin kapısının önüne geldi zile bastı ama açan olmadı Sedat abisi evde değildi anlaşılan. Sonra hemen arkasından ona yetişen Mehmet abisi geldi annesi ve babası ise biraz yaşlı olduklarından hala yukarı çıkamamışlardı. Mehmet abisi onu eli ile kenara ittikten sonra cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Laden içeri geçip odasına gitmeye çalışırken abisi birden onu kolundan tutup tekrar uyardı. "Yemek yemek tuvalete gitmek haricinde o odadan çıkmak yok tamam mı yaraların iyileşene kadar okula da gitmek yok zaten senin yüzünden yeterince rezil oldum ve başıma yeterince iş açıldı bir dahakine acımam çekerim ipini anladın mı?"
Laden bir düşmana bakar gibi gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Abisi kolunu sıkıp "anladın mı lan" diye tekrar edince. Sessizce "tamam" deyip kolunu ondan kurtardı ve hemen odasına geçti. En azından odası ayrıydı. Bu evde güvende olmasa bile ailesi onu rahatsız edene kadar burada biraz huzurlu sayılırdı. Bu odada bir yatağı bile yoktu. Eski oturma odasında kalıyor ve çekyatta yatıyordu. Ama o buna bile razıydı bu bile abileri ile aynı odada kalmaktan bin kat iyiydi. Sadece onlardan uzak olmak istiyordu. Sadece biraz huzur istiyordu. Üstünü bile değiştirmeden kendini hemen yatağa yani yatak olarak kullandığı çekyata attı. Uzun bir süre sessizce ağladı ve sonra derin bir uykuya daldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
