
Gözlerini açtığında hastanedeydi. Abisi onu iyi benzetmiş olmalıydı. Her zamanki gibi o manyakların küçük kum torbası olmuştu. Ama abisi bu sefer ilk defa hastanelik edecek kadar ileri gitmişti ya da Laden'in bünyesi artık eskisi kadar güçlü değildi. Doğrulmaya çalıştı ama göğsündeki kuvvetli ağrı buna engel oldu. Birkaç dakika sonra odaya bir hemşire girdi. Biten serumunu çıkartırken bir yandan da ona acıyarak bakıyordu.
"Canın acıyor mu canım bir şeye ihtiyacın var mı?"
Laden yok manasında kafasını salladı.
"Biraz sonra polisler ifadeni almaya gelecek canım sakın korkma tamam mı? Artık sana kimse bir şey yapamaz. Her şeyi korkmadan anlat polislere. Sana bunu yapan Allah'ın belası, insan müsveddesi, elleri kırılasıca kimse çeksin cezasını."
Laden'in eline şefkatle dokundu, yatağının yanındaki kırmızı düğmeyi göstererek:
"Bana ihtiyacın olursa çağır canım tamam mı hemen gelirim" dedi.
Laden başını salladıktan sonra hemşire ona son bir kez acıyarak bakıp, odadan çıktı.
Laden hemşire gittikten sonra sıkıca tuttuğu gözyaşlarını bıraktı. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. “Keşke ölseydim” diyordu içinden artık bu iğrenç hayata daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı ya da kimsenin bilmediği dünyadan uzak bir yere gitsem bir daha kimse bana ulaşamasa diye dua ediyordu içinden. Dünyadan ve insanlardan uzak bir yere gitse yeterdi her neresi olursa olsun her yer bu berbat dünyadan daha iyiydi onun için.
Herkes tarafından dışlanmak nedir bilir misiniz? Oyun oynamak için çocukların yanına giderken onların "bunu oyuna almayalım" demesi. Diğer çocukların arasına küçümseyen gözlere rağmen dahil olmaya çalışırken onların "hadi şunu bırakıp da kaçalım” demesi, sınıfta hoca yerleri değiştirirken sınıf arkadaşlarınızdan birinin "hocam onun yanına olmasında neresi olursa olsun" demesi, birilerinin yanına gidince sana tuhaf bir şeymişsin gibi bakıp senden uzak durmak istemeleri, balkondan oynayan çocuklara imrenerek bakmak, bir gram sevgiye köpek gibi aç olmak, herkes tarafından taş kalpli diye anılırken her gece yorganın altında sessizce ağlamak nedir bilir misiniz? Ya da okuldan eve gelince tuvalet kapısının arkasına saklanıp "Allah'ım ne olur babam bugün beni dövmesin diye yalvarmak?" İşte onları ve daha fazlasını hepsini Laden yaşamıştı ve bunlar yetmezmiş gibi bir de her gün abilerinden ve babasından eşek sudan gelene kadar ya dayak yemiş ya da hakaret işitmişti. Onun sessizliği ve içine kapanıklığı hayata karşı öfkesi bir günde olmamıştı. Her gören onun arkasından ona "ölü gibi, ruh gibi, hayalet" gibi deyip onun hassas kalbini daha da çok yaralamıştı. Kendi öz annesi bile onun halini anlamaya çalışmamıştı. Eğer ortada ceset gibi gezen bir kız varsa bu herkesin ortak çalışmasıydı. Kimsenin ben bişey yapmadım demeye hakkı yoktu. Çünkü bazen bir insana en büyük kötülüğü hiçbir şey yapmadığınız zaman yapmış olursunuz. Kötülüğe karşı susan da dilsiz şeytan değil miydi?
Gözleri kıpkırmızı olup yorulana kadar ağladı Laden. Sonra göğsündeki ağrıya rağmen ayağa kalktı. Kolunda kalan serum iğnesini tek hamlede çıkarıp attı. Kolundan aşağı süzülen kan damlasına baktı, sonra banyo ya gidip elini yüzünü yıkadı. Başını lavabodan kaldırıp aynada kendisine baktığında ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş berbat halde bir kız gördü bu kıza o bile acıyordu. Kaşının ve dudağının patladığını bu yüzden de dikiş atıldığını fark etti. Yüzü berbat bir haldeydi. Tekrar ağlamaya başladı. Göğsündeki acıya aldırmadan derin ve güçlü bir nefes alıp aynaya bakarak hayal kırıklığı ve acı ile titreyen sesiyle
“Yeter artık bu bardağı taşıran son damlaydı son nefesimi verecek olsam bile bu kez bunun intikamını onlardan alacağım” dedi.
İçi öfke ve kinle dolmuştu artık daha fazla yaşamak istemiyordu ama ilk önce ailesinden ona yaşattıklarının intikamını almalıydı.
Banyoda elini yüzünü kurulayacak bir havlu bulamadı. Elini, yüzünü üstündeki mavi hastane önlüğüne kurulayıp yatağına geri döndü. Yatağına uzanıp boş boş tavanı seyretmeye başladı ama bu çok uzun sürmedi iki dakika sonra içeri ifadesini almak için iki polis memuru girdi.
Polis memurları yanındaki kanepeye otururken Laden dikkatlice yerinden doğruldu. İki polis memurundan koca göbekli olan, "Geçmiş olsun" diyerek konuşmayı başlatan kişi oldu.
Laden kısık bir sesle "teşekkürler" diye karşılık verdi.
"İki gündür kayıpmışsınız, bugün ise okulunuzun bahçesinde bayılana kadar dayak yemiş bir vaziyette bulunmuşsunuz fakat maalesef okulunuz kameraları arızalı olduğu için herhangi bir görüntüye ulaşamadık ve de ne hikmetse sanığı gören hiç kimse de olmamış ya da birileri onları susturmanın bir yolunu bulmadıysa tabi. Lütfen size yardımcı olabilmemiz için bize her şeyi en başından anlatır mısınız? Tam olarak ne oldu? Sizi kim bu hale getirdi?
Sonra göbekli polisin yanındaki kel polis Laden'in dediklerini yazabilmek için kalemi eline alıp ilk önce kâğıda sonra da Laden'e baktı.
Laden birkaç saniye sessiz kaldı ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hızlıca bir karar alması lazımdı ve kararını verip konuşmaya başladı.
"Ben evden kaçmıştım ama bir şey olduğu için değil sadece kafamı dağıtmak için."
"Peki bu hale nasıl geldiniz? "
Sonra polis memuru yanındakine durması için işaret verip daha samimi konuşmaya başladı.
“Bak kızım resmiyeti bırakıp seninle bir baba olarak konuşacağım benim de senin yaşında kızım var seni en iyi ben anlarım lütfen hiçbir şeyden korkmadan bize her şeyi açık açık anlat seni bu hale getiren kimse sana artık hiçbir şey yapamaz bize ifadeni verdiğin anda onu içeri tıkar hemen de bir uzaklaştırma kararı çıkarttırırız sana bir daha yaklaşamaz yaşın da küçük zaten eğer bunu yapan ailenden biri ise de sana bir koruma kararı çıkarıp seni yetimhaneye yerleştiririz"
"Hayır hayır gerek yok kimse beni dövmedi bir kaza oldu kimseden şikayetçi değilim."
"Sen şikayetçi olmasan da ortada ciddi bir suç var şu haline bak kızım bu şerefsiz her kimse ve her ne niyetle bunu yaptıysa sana bir gram olsun acımamış sen yine de seni hastanelik edene kadar döven birini korumaya mı çalışacaksın?" Seni bunun için zorluyorlarsa korkma dediğim gibi sana hiçbir şey yapamazlar artık. Sadece bize bir isim ver bizde hemen onun icabına bakalım, yoksa bu kişi ailenden biri mi o yüzden mi, onu korumaya çalışıyorsun?"
"Hayır gerçekten gerek yok bu bir kazaydı ben ailemi seviyorum ve kimseden de şikayetçi değilim."
"Bak yavrum aklını başına al şu suratına bak sence yanlışlıkla ya da kazayla biri birine bunu yapabilir mi?"
"Dediğim gibi şikâyetçi değilim"
"Anlaşıldı evladım sen bilirsin ama yine de fikrin değişirse bizi aramaktan sakın çekinme, tekrar geçmiş olsun"
"Teşekkürler"
Ve iki polis memuru odadan çıkıp gitti. Laden saf bir kızdı ama bu kadarda aptal değildi. Elbette ailesini polise şikâyet edecekti ama ilk önce yapması gereken başka bir şey vardı. Abileri, babası ve onları bu sefer de olduğu gibi her seferinde kurtaran ve kurtaracak polis Vedat’tan sonsuza kadar kurtulmak istiyorsa ilk önce bir şeyin varlığından kesin olarak emin olmalıydı. Niyeti tek taşla bir kuş değil ekibin tamamını alaşağı etmekti.
Laden yatarken odaya birkaç kez daha hemşire gelip gitti. Onunla ilgilenen hemşire ona pek bir üzülmüştü. Yemeğini getirip onun için televizyonu bile açtı. Ama işi başından aşkın olduğu için Laden'in yanında çok uzun süre kalamadı. Laden kendi haline bakmadan hemşireler ve doktorlara üzülmüştü. “Anlaşılan bu hastanenin hemşireler çok sıkı çalışıyor olmalı” dedi. Sonra ise yemeğini yiyip hatta deyim yerindeyse tabakları silip süpürdü. Çünkü dünden beri bir şey yemediği için deli gibi acıkmıştı. Karnı doyduktan sonra da hava kararana kadar televizyon izledi ve sonra da uyuya kaldı.
Birkaç saat uyuduktan sonra kapının sert bir şekilde kapandığını duydu irkilerek kimin geldiğine bakmak için doğruldu. Gelen annesiydi.
"Nasıl oldun daha iyi misin?"
Laden kafasını onu görmemek için diğer tarafa odanın pencerelerine doğru çevirdi.
"Kusura bakma daha erken gelemedim karakolda abinin yanındaydık" dedi annesi özensizce ve zoraki olduğu her halinden anlaşılan ses tonuyla.
“Sen şikâyet etmemişsin aferin ama gene de öğretmenlerden birkaç tanesi ifade vermeye geldi. Allah’tan Vedat amcan karakol müdürü de gene bize yardımı dokundu. O olmasa ne yapardı kuzum kim bilir?”
Laden annesinden bu sözleri duyunca bir kez daha yıkılmıştı. O hastane de perişan bir haldeyken öz annesi onu değil cani abisinin onu bu hale getiren abisinin yanına gitmişti ilk önce onu düşünmüştü. Hangi anne böyle yapardı ki bir de ona kusura bakma diyebiliyordu hem de kusura bakılacak bir çok şey varken sanki dalga geçermişçesine...
Laden yattığı yerden dışarıdaki siyah geceye ve yıldızlara bakmaya çalıştı. Annesinin yüzünü dahi görmek istemiyordu gözünden akan yaşları tutmaya veya saklamaya da çalışmadı bu sefer öylece akıp gitmelerine izin verdi.
Annesi ise kahverengi paltosunu çıkarıp koltuğa attıktan sonra Laden'in yanına gelip saçlarını okşamak için ellerini onun başına doğru uzattı. Ama Laden kafasını geri çekti. Bunu hiç düşünmeden refleks olarak yapmıştı.
"Kızgın olduğunu biliyorum ama abartma kardeşler arasında olur böyle şeyler."
Laden hem üzgün hem kızgın hem de şaşkındı. Annesinin bu soğuk kanlılığına ve söz konusu ona gelince takındığı bu vurdumduymaz tavrına karşı bir an ne diyeceğini bilemedi. Aslında şaşırmaması lazımdı. Annesi hep böyle biriydi. Biricik oğullarına toz kondurmazdı ama Laden bugün belki bir umut hayatında ilk defa annesinin onu savunacağını ona hak vereceğini onun için gerçekten üzülüp pişman olacağını düşünmüştü ama annesinin bu sözlerinden sonra yine hayal kırıklığına uğramıştı hem de diğerlerinden çok daha büyük bir hayal kırıklığına. Hayatında onun şu haline bakıp da acımayacak tek bir insan bile tanımıyordu ama anlaşılan annesi bu listeye dahil değildi.
"Hem sen neredeydin?" diye konuşmaya devam etti annesi, "iki gündür Mehmet abin senin yüzünden sürpriz yapıp geldiği iznini adam akıllı kullanamadı iki gün boyunca seni aradı şimdi de senin yüzünden başına bu işler açıldı."
Laden artık dayanamıyordu patlamamak için ona "sen ne biçim bir annesin sen de hiç mi merhamet yok ben niye senin hatta herkesin gözünde bu kadar değersizim" dememek için kendini zor tutuyor yorganın altından yumruklarını sıktı. Ama hiçbir şey demedi onların hayatını cehenneme çevirmeden önce şimdilik sadece susacaktı.
Gözyaşlarını silip yataktan kalktı. Annesinin suratına bile bakmadan lavaboya gitti. Geri geldikten sonra ise sırtını annesine dönüp uyumaya çalıştı. Ama uykuya dalmak bu sefer o kadar kolay olmadı. Ancak zar zor birkaç saat yatakta döndükten sonra uyuyabildi. Annesi ise onu konuşmak için zorlamamıştı bile. O lavaboya gider gitmez koltuğa kurulup dizisini açıp izlemeye koyulmuştu. Sanki söz konusu Laden’e gelince dünya yansa umurunda olmayacak bir gamsızlık ve umursamazlık takılırdı annesinin üzerine. Onun yetiştiği ailede kızlar hep hor görülürdü. O da şimdi aynısını kızına yapıyordu onu görmezden geliyordu ama ona yapılandan da daha fazla bire on katarak yapıyordu bunu kendi kızına. Zaten kocası ve çocukları da ondan beterdi. Laden'i her dövdüklerinde her seferinde sinirini ondan çıkardıklarında görmezden gelmeye o kadar alışmıştı ki bazen bir kızı olduğunu bile unutuyor hatta bazen yeni tanıştığı kişilere sadece iki tane oğlu olduğunu söylüyordu. Yani Laden için hayat gerçekten çok zordu. Ama bu gidişatı değiştirmesine az kalmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
