
Laden eve geldiğinde hava iyice kararmıştı. Otobüsün kalkmasına ise hala birkaç saat olduğu için şükretti. Dün gece uyanıp valizini hazırlamış olsa da son bir kez her şeyi kontrol edebilecek zamanı vardı. Kapıda annesine ve yabancı birine ait olan terliklerden başka bir şey görmüyordu. Yine de hala abilerinin ve babasının evde olması ihtimaline karşı deli gibi çarpan kalbi ile ürkekçe kapıya vurdu. Derin derin nefes alıp biraz bekledi. Geçte olsa nihayetin annesi kapıyı açtı. Laden biran annesinin onu eve almayacağından korkmuştu ama korkusunun boş olduğunu anladı. Onun yaptığını öğrenmiş olması çok zordu ne de olsa değil mi? Ama annesi neden ona öyle bakıyordu? Ondan nefret mi ediyordu yoksa tiksiniyor muydu? Anlaması zordu. Acaba eve geç kaldığı için mi kızmıştı?
“Ne oldu anne?” diye sordu. Ama annesi cevap vermedi. “Eve geç kaldığım için kızgınsın biliyorum. Çok özür dilerim anne ben yağmura yakalandım sonra dükkân sahibi bayan beni lafa tuttu”... diye açıklama yapmaya çalışırken annesi sözünü kesti. Geç geldiği için sinirli olmadığı hatta onun eve geç gelmesinin umurunda bile olmadığı belliydi.
"Geç içeri" dedi sadece.
"Misafir var sanırım kim geldi" diye sordu Laden.
Ama bir şeylerin ters gittiği belliydi. Salondan tanıdık bir ses yükseldi.
"Kim o gelen Nazgül? O dimi o geldi" Bu ses ağlamaklı ve aynı zamanda öfke doluydu.
Laden hiç içeri geçmek istemese de ne olur bittiğini anlamak için merakla salona doğru yöneldi. Ama daha o salona adımını bile atamadan hatta ne olduğunu bile anlayamadan karşısında Vedat amcanın karısı belirdi ve suratına okkalı bir tokat yapıştırdı. Ama hıncını alamamıştı. Küfürler ederek onu yere düşürdü ve üstünde debelenmeye başladı. Laden istese ona karşılık verebilirdi ama vermedi sadece annesine baktı. Annesinin umrunda bile değildi. Annesi onları ayırmak için en ufak bir çaba bile göstermedi ve gidip koltuğa oturdu. Laden daha demin kapının girişi karanlık olduğu için fark etmediği bir şeyi fark etti. Annesinin ağlamaktan gözleri şişmişti ve hala biricik oğulları ve kocası için ağlamaya devam ediyordu. Sanki onlar çok masum sanki onların hiçbir günahı yokmuş ve boşu boşuna suçlanmışlar gibi onlar her haltı yerken günahsız insanların canın yanması normalmiş gibi halbuki onlar sadece yaptıklarının bedelini ödeyecekti. Üzerindeki kadından kendini kurtarıp ayağa kalktı. Vedat'ın karısı arkasından küfürler yağdırırken odasına gitti. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Valizini aldı ve son kez odasına iyi kötü evim dediği yere baktı. Kendini bildi bileli oradan başka bir yere gitmemişti çünkü. Sararmış perdelere, yatak olarak kullandığı eski çekyatlara ve uzun uzun hayaller kurarken gözlerini hiç ayırmadığı o tabak dolu vitrine son kez baktı. Sonra yatak odasına gidip yediği dayakları gizlemek için kullanmaya alışık olduğu fondöteni ve annesine ait olan bir tarağı attı çantasına. Annesinden bir hatıra kalsın istiyordu kendine, sanki bir daha onu göremeyecekmiş gibi. Salona geçti annesi anlamadığı şekilde bir şeyler mırıldanıyordu. Vedat amcanın eşi ise onu görür görmez tekrar küfretmeye başlamıştı. O kadının bir şeyler öğrendiğini sanmıyordu. Bu imkansızdı. Büyük ihtimalle iğrenç kocasından onu kıskandığı için bu olayın suçunu üstüne atarak ondan aklınca hıncını almıştı. Ama bu şu an Laden’in hiç mi hiç umrunda değildi. Vedat'ın amcanın eşini görmezden gelip annesinin yanına gitti.
"Anne ben gidiyorum" dedi.
Ama annesi ona dönüp bakmadı. Laden çaresizce kapıya yöneldi. Sonra bir anda içinden gelerek o güne kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı. Hızla geri döndü ve annesine gidip kocaman sarıldı. Fakat annesi hala hareketsizdi. Laden nedense ona sarıldıktan sonra o tepki vermese bile kendini biraz daha iyi hissetti. Annesinin kulağına eğilip ona son cümlesini kurdu. "Her şeye rağmen seni seviyorum anne."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
