
Taru yorucu ve bir o kadar da acı verici bir günün ardından nihayet Helen'den kurtulup biraz kafa dinlemek için evine doğru uçmaya başlamıştı. Fakat eve yaklaşıp kapısının önünde bekleyen Kebbom, Hun ve Çehomist'i görünce hiç de öyle olmayacağını anladı. Yere inerken
"Niye beni evde girip beklemediniz" diye sordu.
Kebbom "aslında iki saattir evin içinde oturmuş seni bekliyorduk. Fakat artık gelmeyeceğini düşündük ve tam da şimdi evlerimize dağılmak üzereyken geldin"
Taru "Sanırım düşündüğünüz gibi yapıp evlerinize gitmelisiniz. Benim bugün biraz kafa dinlemeye ihtiyacım var."
Çehomist "asla! Senden olan biteni dinlemeden hiçbir yere gitmeyeceğiz."
Taru umutsuzca kapının koluna baktı. Çehomist'in bu gece tüm olan biteni dinlemeden gitmeyeceğini biliyordu. Kapıyı açıp içeri girdi. Diğerleri de Taru'nun arkasından gidip salondaki gri renkteki koltuklara geçip oturdu. Çehomist ilk önce birkaç dakika bekledi. Lafa Taru'nun başlamasını umuyordu. Ama ondan çıt çıkmayınca daha fazla dayanamadı.
"Sen kafayı mı yedin Taru sevdiğin kadını öldürmeye çalışan prenses Helen ile nasıl nişanlanırsın hem de bize bile söylemeden. Haftalar önce nişanlanmışsınız ve biz bunu herkes gibi sen düğüne prenses Helen ile el ele kol kola girince görüyoruz. Biz senin dostunuz. Dostlar bugünler içindir. Neden bize hiçbir şey söylemedin? Anlaşılan Helen seni bir şeylere tehdit etmiş, peki neden gelip bizden yardım istemedin?" Çehomist içindekileri hiddetle tek nefeste döktü ve koltuğa yaslandı. Mantıklı bir açıklama bekleyerek Taru'ya baktı.
Taru ise sadece "üzgünüm" demekle yetindi. Çehomist ve diğerleri onun ne kadar üzgün ve berbat bir halde gözüktüğünün farkındalardı. Fakat bu cevap akıllarında ki binlerce soru için yeterli değildi.
Hun "dostum bizimle dalga mı geçiyorsun?"
Kebbom "üzgün olduğunu görebiliyoruz ama bize her şeyi anlatman lazım üzgün olmak hiçbir şeyi değiştirmez"
Çehomist "Ne olursa olsun böyle yapmak zorunda değildin. Bize en başında gelip her şeyi anlatsaydın. Hep beraber bir yol bulabilirdik."
Taru yere doğru eğdiği kafasını kaldırıp Çehomist'e baktı. Çehomist'in lafları onu sinirlendirmişti.
"Bunu isteyerek mi yaptığımı sanıyorsun? Ben çok mu mutlu gözüküyorum. Sence başka şansım olsa denemez miydim? Kral ve Kraliçe bana bu emri bizzat verdi. Ayrıca Helen'in neler yapabildiğini daha önce hepimiz gördük. Ben Laden'i ölmek üzereyken kendi ellerimle kurtardım o gün. Bir kaç dakika sadece birkaç dakika daha geç gitseydim ölebilirdi. O yüzden bir daha buna izin veremem prenses Helen onunla evlenmem karşılığı Laden'i rahat bırakacağına dair söz verdi. Bu yüzden Laden'i rahat bırakması karşılığında her istediğini yapmayı kabul ettim"
Çehomist "ve sende buna inandın ha. Helen'e nasıl güvenebilirsin o senden istediğini alsa bile ileride Laden için tehdit oluşturmaya devam edecektir"
Kebbom "peki bize niye söylemedin neden her şeyi tek başına sırtlamaya çalışıyorsun?"
"Söylesem ne fark edecekti ki? Karşımızdaki prenses Helen. Her yetki ve güç onun elinde. İsterse bizi bir kodese bile taktırabilir o zaman Laden'i nasıl koruyabilirim ki?"
Hun "senin bu yaptığına hemen havlu atmak denir. Biraz cesur ol ve sevdiğin kız için savaş."
"Bu savaş ona zarar verebilecekse buna nasıl cesaret edebilirim. Tek bir şüphe veya yanlış hareketle Helen hepimizi ateşe atabilir"
Kebbom "sanırım Taru haklı. Helen'i küçümsemek sonumuzu getirebilir. Ona karşı daha dikkatli olmalı ve oynayacaksak derin düşünüp çok daha büyük oynamalıyız."
Hun "yine de hemen nişan takman mı gerekti? Ben sevdiğim kadına bunu asla yapamazdım."
Kebbom "bunu diyene bak. Sen daha sevdiğin kadına açılamadın bile."
Çehomist "kime?"
Kebbom "kime olacak Buse'ye."
Hun "saçmalamayı kes yok öyle bir şey."
Kebbom "o yüzden mi onu her gördüğünde soğuk terler akıtıyorsun, elin ayağın birbirine dolaşıyor ve kekelemeye başlıyorsun" dedi her zamanki muzip gülüşüyle.
Hun öksürüp boğazını temizledi. Sırtını dikleştirip "her neyse konumuz şimdi bu değil. Helen ile nasıl başa çıkabiliriz onu düşünmeliyiz."
Kebbom "komutan Yakuza'dan yardım istesek, o bizi daha önce savunmuştu. Belki yine bize hak verir ve yardım eder."
Taru "Komutan Yakuza tam bir emir kulu. Asla kraliyet ailesini karşına almayacaktır. Hatta neyin peşinde olduğumuzu öğrenirse bizi durdurmaya bile çalışabilir."
Hun "doğru Yakuza bize yardım etmeyecektir"
Kebbom "o zaman bu işte yalnızız"
Hun "aynen öyle"
Taru "bana yardım etmekte kararlıysanız, bunu kimseye sezdirmeden yapmalısınız."
Çehomist "Bize Prenses Helen'i tamamen etkisiz kılacak bir şey lazım. Öyle bir şey olmalı ki Kral ve Kraliçe bile artık onu savunamamalı ve yetkilerini elinden almak zorunda kalmalı"
Taru ve Hun aynı anda "Kamera kaydı" dedi.
Taru "bir şekilde prenses Helen'i her şeyi itiraf ederken kamera kaydına alabilirsek ondan kurtulabiliriz"
Çehomist "ama Helusa'da teknolojik aletleri kullanmak yasak. Eğer yakalanırsak başımız derde girer."
Kebbom "ayrıca kamerayı nerden bulacağız? Kameralar sadece uzay gemilerinde ve üst sınıf mühendislerin elinde. Ayrıca hepsi de sınırlı sayıda bir tanesi bile kaybolsa hemen anlaşılacaktır."
Taru, Çehomist'e bakıp "sen teknoloji mühendisisin gidip bir tanesini kısa süreliğine alamaz mısın?"
"Ben işin yazılım kontrolü tarafındayım. Dokunma yetkisi bende yok. Ayrıca olsa bile Kebbom'un dediği gibi kameralardan biri bile kaybolsa hemen fark edilecektir ve herkes aramaya koyulacaktır"
Kebbom "O zaman ne yapacağız?"
Çehomist "umutsuzluğa kapılmak yok. Başka bir çözüm yolu arayacağız."
"Peki ya kamerayı kendimiz üretsek?"
Çehomist "bu mümkün, fakat çok zaman alacaktır. Ayrıca malzemeleri bulmak ve doğru şekilde birleştirebilmek ustalık gerektiren bir iş."
Hun "malzemeleri dert etmeyin onlar benim için çocuk oyuncağı. Unuttunuz mu, ben geminin mekanik kısmındaydım. Gereken her türlü malzemeye istediğim zaman ulaşabilirim."
Kebbom "bende kamera yapımı için gizlice teknik bilgileri toplamaya çalışırım."
Taru "Bunu mümkün olduğu kadar gizlice yapmalıyız. Kimse bizden şüphelenmemeli"
Çehomist "düğünden önce ne kadar zamanımız var?"
Taru "emin değilim. Helen düğün için acele ediyor. Ama görkemli bir düğün istediği için düğünün bir buçuk iki aydan daha önce olacağını sanmıyorum."
Çehomist "bize bunu daha önceden söyleseydin üç ay vaktimiz olacaktı. Ama artık sadece bir buçuk yada iki ayımız var."
"Şunu söylemeyi artık keser misin? Ben de size haber vermek istedim ama Helen beni resmen kalede tutsak olarak tutuyor. Bugün ise nasıl izin verdi de buraya geldim bilmiyorum. Neyse eğer yine kaleden çıkamazsam. İşleri bensiz yürütmek zorunda kalabilirsiniz."
Çehomist "sen merak etme kamerayı yapıp, sana ulaştırmanın bir yolunu bulacağız. Dostlar böyle günler içindir."
"Teşekkür ederim kuzen, bu iyiliğinizi asla unutmayacağım.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
