10. Bölüm

Venüs 4J Yurdu

Asi
yazarasi

Laden evden çıktığında otobüsünün kalkmasına daha bir buçuk saat vardı. Bir anlık öfke ile valizini alıp çıkmıştı işte o evden. Zaten başka ne yapabilirdi ki? Bu zamana kadar o evde yaşayabilmesi bile bir mucizeydi.

Annesi ise elinde valizini görünce ona dönüp bakmamış, nereye diye sormamış, ilk defa ayrıldığı kızına bir hoşçakal bile dememişti. Hatta Laden ona hayatında ilk defa sarılmasına rağmen en ufak bir tepkiyi bile çok görmüştü. Halbuki abilerinden birinin ayağına taş değse yeri göğü inletirdi annesi ama Laden söz konusu olunca nedense herkes çok zalimdi. Okuldaki ve etrafındaki herkeste öyleydi. Herkes onunla ölü, asık surat, ruh, hayalet, cadı, tabut vs. diye dalga geçiyordu ama kimse neden böylesin diye sormuyordu Laden'e. Onun yaşam enerjisini yaşama sevincini alıp götüren onu bu kadar asık suratlı yapan şeyi kimse merak etmiyordu. Laden'de böyle birisi olmayı hiç istemezdi ama başka türlüsü elinden gelmiyordu ki nasıl mutlu olunur bilmiyordu. Azıcık mutlu olacak olsa bile hayat ona bunun bedelini misli ile ödetiyordu zaten. İnsanlar onun sessizliğini yargılayıp tuhaf tuhaf baktıkça o daha da içine kapanıyordu. Ama artık her şeyi geride bırakmanın vakti gelmişti. Elinde artık yeni bir başlangıç için çok büyük bir şans vardı ve onu mümkün olduğunca iyi değerlendirmeliydi. Bunu biliyordu.

 

O gece hava soğuktu. Buz gibi soğuk otogarda tir tir titreyerek bekledi otobüsü. Otogar küçük bir ilçede olduğu için içeri geçip oturabileceği boş bir yerde ne yazık ki yoktu. Onu görüp üzülen ve niye bu kadar erken geldiğine anlam veremeyen birkaç çalışan sağ olsunlar ona içi ısınsın diye iki defa çay getirmişti.

Uzun beklemenin ardından sonunda Laden'in otobüsü de geldi. Laden nedenini anlayamadığı bir şekilde çok heyecanlanmıştı. Tüm korkularına rağmen umutla baktı otobüse. Bu onun ilk evden ayrılığı ve ilk yolculuğuydu. Ayağa kalkıp otobüse doğru gitti. Sonra doğru otobüse bindiğinden emin olmak için defalarca otobüsün önündeki yazıyı kontrol etti. Doğru otobüse bindiğinden emin olduktan sonra otobüse binen insanların ne yaptığına baktı ve Laden'de sonunda herkesin yaptığı gibi yapıp valizini muavine verdi ve otobüsün arka tarafındaki koltuğuna gidip oturdu. Ama etrafındaki insanlara baktıkça gene içinde bir burukluk olmuştu. Herkes otobüse ya annesi ya sevgilisi ya eşi ya da arkadaşı ile binmişti. Tek başına binenleri bile birileri muhakkak uğurlamaya gelmişti. Ama Laden yalnızdı. O kadar uzun yolu saatlerce yalnız gidecekti. O an yanında bir arkadaşı veya onu seven herhangi biri olmasını o kadar çok istedi ki ama yapabilecek bir şey yoktu. Belki bir gün bu yalnızlığından kurtulabileceği bir arkadaş edinirdi. Yani en azından öyle umuyordu. İçindeki bu burukluğu biraz olsun dindirebilmek ve unutabilmek için kulağına kulaklığını taktı ve gözlerini kapadı.

 

★★★★★★★★★

 

Gözlerini açtığında nihayet sabah olmuştu. Otobüs de Çanakkale'ye yaklaşmış sayılırdı. Ama Laden gece bir gıdım olsun uyku uyuyamamıştı. Çünkü onun için otobüs yolculuğu sandığından çok daha rahatsız edici geçmişti.

Küçük koltuklar, arka sırasında bir türlü koltuğuna sığamayan adamın sürekli dizi ile onun koltuğuna vurup durması, yüksek sesle telefonla konuşanlar, evdeymiş gibi rahat edip çoraplarını çıkaranlar, çenesi düşük otobüs şoförü ve muavinler, ani frenler vs. ona bu yolculuğu çekilmez kılmıştı. Gerçekten insanların bu kadar düşüncesiz olmaları çok kötüydü. Onun dışında herkes sabaha kadar mışıl mışıl uyumuştu ama o gözlerinden uyku akmasına rağmen sabaha kadar uyanıktı. Tek zevk aldığı şey ise muavinin iki defa yaptığı çay kahve ikramıydı. Mola da durdukları bir tesisten aldığı kek ve bisküvi ile de çayını yudumlayıp açlığını bastırmıştı.

Öğlene doğru otobüs Çanakkale merkez otogarında durdu. Ve yolculuk sona erdi. Laden otobüsten inip valizini aldı. Sonra şaşkın şaşkın etrafına bakınmaya başladı. Buradaki otogar yaşadığı kasabadaki otogardakinden çok daha büyüktü. Ve her şey ona çok karmaşık geliyordu. Birilerini arayıp yardım isteyebileceği telefonu da yoktu ona yardım edebilecek herhangi bir tanıdığı da. İş başa düşmüştü artık. Laden için tabana kuvvet yürümekten başka yapacak bir şey yoktu. Sağındaki solundaki herkese sora sora koca valiziyle oradan oraya gitti. Sonunda öğlenden sonra saat iki gibi nihayet yurduna gelmeyi başarabildi.

 

Çok yorgun aç ve huysuzdu. Sanki bir şeyleri eline yüzüne bulaştıracakmış gibi bir his vardı içinde. Bu duygudan nefret ediyordu Laden ama nedense hep böyle hissetmekten kendini alamıyordu. Yurdun önünde durup derin bir nefes aldı sakin kalmaya ve kendini her şeyin iyi olacağına dair düşünmemeye zorladı.

Sonra valizini çekiştirerek yurdun önündeki yeşil demir kapıyı itip içeri girdi. Kapıdaki güvenlik listeden onun ismine bakıp 3.kat 33 numaralı odaya gitmesini söyledi. Laden yurt binasına doğru giderken her yere baştan aşağı bir göz attı.

Yurt Binası yedi katlıydı. Çok güzel bir bahçesi vardı ve çok bakımlı gözüküyordu. Laden ilk izlenim olarak yurdu beğenmişti. Bu yurdun mütevazi bir havası vardı ve bu Laden'in hoşuna gitmişti. Binadan içeri girdi asansöre binip üst kattaki odasına çıktı. Odasına girmeden önce zoraki de olsa yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Oda arkadaşları ile iyi geçinmek istiyordu. Şu an için en büyük korkusu kötü oda arkadaşlarıydı. Bu yüzden elinden geldiğince güler yüzlü olma niyetindeydi. Kapıyı açıp içeri geçti ama ortalık dağınık olmasına rağmen etrafta kimse yoktu.

Laden "herhalde daha gelmediler belki de hala okuldadırlar" diye düşündü. Fırsattan istifade onlar gelene kadar valizini boşaltıp dolabına yerleştirdi. Sonra da hemen bir duş alıp çıktı. Odada 4 yatak 4 çalışma masası bir banyo bir de tuvalet vardı. Klasik 6.tip kyk türü bir yurt odasıydı. Laden'in yatağı da kapıdan içeri girince sol tarafta pencerenin yanındaydı. Birkaç saat daha kızları bekledi ama gelen giden olmadı. Laden onlarla tanışmadan yatmak istemese de daha fazla dayanamadı ve sıcak yatağına girdi. Bir yandan da buraya geldiği için mutluydu çünkü artık onunda bir yatağı vardı.

 

★★★★★★★★★

Laden gece yarısı odaya giren kızların sesi ile uyandı. Kızlar odaya bağıra çağıra konuşup kikir kikir gülerek girmiş kapıyı da o kadar sert kapatmışlardı ki Laden istemeden de olsa sinirlenmişti. Odaya girince Laden'i gören kızlar ona tuhaf bir bakış attıktan sonra ilk olarak uzun boylu, siyah fönlü saçları, iddialı makyajı, esmer, sıska ve sinsi bakışları olan kız Laden'e "merhaba" dedi. Laden de en az onun ki kadar yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirip "merhaba" diye cevapladı. Sonra kız "ben Melis" dedi. Sonra da sırayla diğer kızlarda “merhaba” ve “hoşgeldin” diyerek isimlerini söyledi. Melis gibi zayıf uzun boylu ve abartılı makyajı olan ama Melis'e nazaran daha beyaz tenli ve güzel olan kızda Meral'di. Gene diğer ikisi kadar süslü olan fakat onlardan biraz daha kısa ve diğer ikisinden bir tık daha zeki ve umursamaz gözüken kısa saçlarının ucunda mavi ombreler olan yuvarlak yüzlü kız ise Esram'dı. Hepsi yarım ağız Laden'le merhabalaşıp tanıştıktan sonra kendi işlerine dönmüşlerdi. Laden daha ilk bakışta bu kızlara ısınamamıştı. Onları daha ilk defa görüyordu. İyi mi kötü mü nasıl insanlar hiç bilmiyordu. Ama daha şimdiden kılık kıyafet ve konuşmalarından bile o kızlarla çok iyi anlaşamayacağını biliyordu. Çünkü Laden sessiz sakin birisiydi. Az da olsa oda arkadaşlarının kendisine benzemesini istemişti. Ama bu kızlar hiç sessiz sakin tiplere benzemiyordu. Ve ona takındıkları yapmacık tavırdan odada dördüncü bir kişiyi hiç istemediklerini de gayet net anlamıştı. Laden kendi kendine "tamam hemen üzülme herkes senin istediğin gibi olmak zorunda değil hem onlarla dost olmana da gerek yok zaten sadece aranı mümkün olduğunca iyi tut yeter" dedi. Ama gene de üzülmüştü işte.

Kızlar kendi aralarında sohbet muhabbet ederken o tekrar sırtını dönüp yatağa yattı. O an “Anlaşılan dünyanın neresine gidersem gideyim bir şekilde yalnız kalacağım”diye düşündü.

Ertesi gün oda arkadaşları öğlene kadar yatarken Laden kalkıp okula gitti ve kaydını yaptırdı. Durmadan soru soran okul müdürüne kırk tane yalan uydurmak zorunda kalmıştı ama sonunda okula kaydını yaptırmayı başarabilmişti. Laden okula hemen o gün başladı. Sınıfındaki herkes yeni geldiği için ona sıcak davranmıştı. O da elinden geldiği kadar herkesle samimi olmaya çalışmıştı. “Belki de şansım dönmeye başladı” dedi içinden. Hatta hayatında ilk defa bir arkadaş edinmişti. Çok tuhaf bir adı vardı ve cıvıl cıvıl neşe dolu bir kızdı. Tesadüfe bak ki ikisi de aynı yurtta kalıyorlardı. Ama o Laden gibi ailesi tarafından istenmediği için değil üniversiteyi kazanana kadar sıkı bir şekilde ders çalışabilmek için o yurda kendi isteği ile yazılmıştı. Zaten Laden'in kaldığı yurdun asıl amacı da buydu lise öğrencilerini birçok ders programı ile okuldan sonra da ders çalıştırmaya teşvik edip üniversiteye hazırlamaktı. Ama tabii ki çocukları ile baş edemeyip oraya gönderen ailelerin sayısı da oldukça fazlaydı. Zaten yurtta her gün özel ders verilmesine rağmen katılım zorunlu değildi. Bu da hem öğrenciler hem de veliler için kafa rahatlığı sağlıyordu. Buraya gelen öğrenciler baskıcı ailelerinden ya da aileleri şımarık çocuklarından kurtuluyordu. Bir de işte nadir de olsa gerçekten evdekinden daha verimli ders çalışabilmek için o yurda gelen Laden'in yeni tanıştığı tuhaf isimli Çalıkuşu gibi öğrencilerde vardı.

Çalıkuşu, Laden gibi 1.60 boylarında ama onu aksine bembeyaz teni, açık kahverengi saçları ve küçük gözleri olan bir kızdı. Onun adeta etrafına ışık saçan pozitif enerjisi çok uzaktan bile fark edilebilirdi. Tuhaf ve alışılmışa gelmişin dışındaki ismi de anlattığına göre annesini Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu isimli romanını çok sevmesinden geliyordu.

Çalıkuşu, Laden'e ilerde çok iyi bir çocuk doktoru olmak istediğini bu yüzden iyi bir üniversite kazanabilmek için kendi isteğiyle o yurda yazıldığını ama hafta sonları çok sevdiği ailesini görebilmek için geri eve döndüğünü söylemişti.

Laden, Çalıkuşu ile konuşurken onun ne kadar şanslı olduğunu düşündü. Onu seven bir ailesi ve gerçekleştirmek istediği bir hayali vardı ama Laden niye yaşadığını ne için hala nefes alıp verdiğini bile bilmiyordu. Amaçsızca oradan oraya savrulan bir yaprak gibi hissediyordu kendisini. Çalıkuşunun sıra arkadaşı o günlük gelmediği için Laden o gün Çalıkuşunun yanına oturmuştu. Ama sonraki günler en arka sırada pencere kenarında erkek bir sınıf arkadaşı ile oturacaktı. Laden en azından duvar kenarındaki en arka taraf değil de pencere kenarındaki arka taraf olduğu için mutluydu. Çünkü yıllarca duvar kenarında oturmaktan gına gelmişti. Sıra arkadaşı da kendisi gibi sessiz sakin bir çocuk olduğu için de bir sıkıntı yaşamayacağını düşünüyordu.

Günler böylece geçip gitmeye başladı. Laden her geçen gün okula daha çok adapte oluyordu. Hala soğuk ve sert mizacını üstünden atamamıştı zaten bunun bir anda olması mümkün de değildi ama en azından bu okulda kendini dışlanmış ve ezik hissetmiyordu artık. Yeri gelince arkadaşları ile konuşup onlara dahil olmaya çalışıyordu.

Okulu da çok büyük ve aynı yurdu gibi çok güzel yeşil çimlerle ve ağaçlarla kaplı bir bahçeye sahipti. Laden'e göre bu okul dünyanın en güzel okuluydu. Yemyeşil ve kocaman okulunu çok seviyordu. Eskiden okula gitmek istemez, okul ona bir işkence gibi gelirdi ama bu okul çok farklıydı. Her gün buraya gelmek için can atıyordu. Ama okulun aksine yurtta işler pek güzel gitmiyordu. Oda arkadaşlarının dağınık ve gürültücü tavırları canına tak etmişti. Hatta birkaç defa onlarla ağız dalaşı yapmış iyice araları bozulmuştu. Özellikle iki oda arkadaşı ona düşman kesilmişti. Tek sebepleri ise Laden'in onlardan daha temiz ve sessiz olmalarını istemesiydi. Laden'in bu konu da bir suçu yoktu. Çünkü her gece sabaha kadar süren telefon konuşmaları, sohbetleri ve kahkahaları onu sabaha kadar uyutmuyor çoğu gün okula yarım yamalak uyku ile gitmek zorunda kalıyordu. Meral ve Melis gerçekten Laden'in sabrını sınıyorlardı. Belki de amaçları onu bezdirip odadan kendi isteği ile gitmesini sağlamaktı. Ama bilmiyorlardı ki Laden'in gidebilecek başka hiçbir yeri yoktu. Esram ise hep çekimserdi. Halinden hiç şikayetçi değildi bazen Laden'e hak verse de Melis ve Meral ile arası bozulur diye hiçbir şeye ses çıkarmıyordu.

Laden, Çanakkale'ye geleli neredeyse 3 hafta olmuştu. Annesi ise bir kez bile onu arayıp sormamıştı. Laden her gün içten içe buna üzülüyor bazen derste derin düşüncelerle uzaklara dalıp gidiyordu. Birkaç defa onun bu hallerini görüp ne olduğunu soran Çalıkuşu'na da utandığı için hiçbir şey anlatmamış, bir bahane bulup geçiştirmişti. Ama Laden daha nereye kadar bir başına idare edebilir bilmiyordu. Yurdun bir yıllık parası önceden ödenmişti çok şükür ki buna yemek ve diğer masraflar da dahildi. Ama çamaşır deterjanı, peçete gibi ihtiyaçları kendisi karşılamalıydı. Annesinin verdiği paradan çok az bir meblağ artmıştı. Ve bu parayla nereye kadar idare eder bilmiyordu. Ayrıca abileri ve babası ne kadar ceza aldı? Onları ihbar edenin kendisi olduğunu öğrendiler mi? Öğrendilerse ona bunun hesabını ne zaman ve nasıl ödeteceklerdi? Ya yurtta kalma süresi bitince ne olacaktı? Geri eve mi gitmek zorunda kalacaktı? Annesi onu bir daha o eve kabul edecek miydi? Gibi aklında tonla soru vardı. Ayrıca burayı çok sevmişti buradan ayrılmak da istemiyordu. Oda arkadaşları ile geçinemese de yurdu çok güzeldi, okulu çok güzeldi, hatta yurt yemekleri bile çok güzeldi.

 

Laden aklında bin tane dert ile uğraşıyordu. Bu kadar dert arasında mutlu olmaya çalışmak da onun için çok yorucuydu.

★★★★★★★★★

Yine Laden'in okuldan döndüğü bir gündü. Laden yurttan içeri girdi. Odasına çıkıp üstünü değiştirip hemen zemin kattaki yemekhaneye inecekti. Resmen açlıktan ölüyordu. Ama odasının önüne gelince hiç tanımadığı bir kadınla karşılaştı. Kapısının önünde durmuş sanki birisini bekliyordu. Laden bu kadını daha önce birkaç kez görmüştü aslında, 28-29 yaşlarında balık etli, beyaz tenli, güzel bir yüze sahip yurdun hizmetlilerinden birisiydi. Laden herhalde bir şey isteyecek dedi içinden. Yavaşça kadına doğru yürürken kadında onu fark etti ve gülümsedi.

Laden daha kapının önüne gelmeden. Kadın "Laden değil mi?" diye sordu. Laden adını bilmesine şaşırmıştı acaba bir sorun oldu da idareden mi gönderdiler diye anlık bir paniğe kapıldı. Ama kadın onun bu şaşkın halini görünce beklemeden lafa daldı. "Ben Günel, Vedat abinin teyzesinin kızıyım" dedi. Yüzünde koca bir gülümseme ile yardımcı olmak istermiş gibi bir hali vardı. Ama Laden hala çekiniyordu ve aklında soru işaretleri vardı. Çünkü içinden "kesin Vedat amcayı da abilerimle ve babamla birlikte içeri artırdığımı biliyor, belki de onu özellikle yanıma yolladılar" diye düşündü.

Günel, Laden'in bu çekingen halini de görebiliyordu.

"Müsaitsen gel biraz içeride konuşalım odan boş ben daha demin sana bakmaya gelmiştim kimse yok içerde rahat rahat konuşuruz" Laden, Günel'in ne konuşmak istediğini merak etmişti. Sanki ondan ona bir zarar gelmez gibi duruyordu.

Laden "tamam" dedi. Ve odadan içeri geçtiler. Gerçekten de oda da kimse yoktu. Zaten kızlar hep gece yarısı ya da akşam üstü gelirlerdi. Laden okul çantasını bırakıp, yataklardan birine oturmuş onu bekleyen Günel'in yanına gitti. Yatağın bir köşesine o diğer kösesine Laden oturdu. Birkaç dakika sessizlik oldu sanki ikisi de lafa başlamak için doğru kelimeleri arıyor gibiydiler. Sessizliği ilk bozan Laden oldu daha fazla dayanamayacaktı. "Yaptıklarımı duymuşsunuzdur herhalde buraya bunun için mi geldiniz sizde bana Vedat amcanın karısı gibi hakaret edip vurmaya mı kalkacaksınız?" Laden bunları her zamanki gibi sert mizacı ile direkt ve pat diye dile getirmişti. Ama anında bu tavrından pişman oldu. Hatta korku ile saçmaladığını düşündü. Çünkü bu kadında hiç öyle bir tip yoktu.

Onun bu ciddiyetini gören Günel de onun kadar ciddi bir tavır takınıp lafa öyle başladı. "İkisinin de elleri kırılsın inşallah" dedi. Laden şaşırmıştı duymayı beklediği kelimeler bunlar değildi.

"Nasıl yani?"

"Basbaya ikisinin de elleri kırılsın! Bakma Vedat abi teyzemin oğlu ama o Allah'ın belasını gram sevmem. Beni arayıp: “yanına bir kız göndereceğim göz kulak ol” dediğinde de ona rahmetli teyzem hatırına yardım etmiştim. Normalde hiç gönlüm yoktu ama aynı kızın Vedat abiyi hapse tıktırdığını o uyuz yengemin ağzından duyunca içimden helal olsun be dedim" sonra Laden'e dönüp " helal olsun kız sana!" Dedi.

Laden hala şaşkındı.

"Neden ama size ne yapmıştı ki Vedat amca?"

"Ne demek size ne yaptı? Sana da mı bir şey yaptı yoksa?"

"Yok. Hayır, ama ben bakışlarından kendimi bildim bileli hep rahatsız olmuşumdur"

"Gözü kör olasıca sen bilmezsin ama biz hepimiz zaten sülalede ona sapık Vedat deriz bizim o taraflar da zaten hep onun adı çıkmıştı."

Günel böyle konuştukça Laden ona karşı bütün gardını indirmeye başlamıştı. Hatta onu sevmeye bile başlamıştı. Nihayet ona hak veren biri çıkmıştı sonunda. Bunun ne kadar kıymetli ve güzel bir şey olduğunu düşündü. O zamana kadar hiç hissetmediği iki duyguyu hissetmişti o an. Güvenmiş ve minnettardı.

"Size ne yaptı ki Vedat amca siz niye sevmiyorsunuz onu?" diye sordu merakla Laden tekrardan.

"Sizli bizli konuşmaya gerek yok kuzum Günel abla de sen bana"

"Tamam Günel abla siz niye sevmiyorsunuz onları?"

"Anlatayım kuzum ama aramızda kalsın tamam mı? Zaten senin gibi benim hikayemi de burada çok az kişi bilir. Yıllar önce bir evlilik yaptım, gencim cahilim tabi o zamanlar önüme çıkıp seni seviyorum diyen herkese aptal gibi inanı veriyorum. Yirmi üç yaşında yaptım bir çocukluk ailemin hiç istemediği bir hödük ile gittim evlendim dedim ya gencim, cahilim o zamanlar. Benimkinin kaba saba halleri, kıskanç tavırları, hoyrat halleri nasıl hoşuma gidiyordu ilk zamanlar anlatamam. Hep diyordum ki erkeğim benim be! Bu korur kollar güçlü kolları ile sıkıca kavrar beni. Ama öyle olmadı. Günler geçtikçe o öküzün gerçek yüzünü görmeye tiksinmeye başladım. Geçte olsa aklım yerine gelmeye başladı. İlk başta bana romantik gelen ağır abi, hödük tavırları biraz zaman geçtikten ve aşk denilen o büyü bozulduktan sonra bana güzel gelmemeye başladı. Pisliği, kabalığı, anlayışsızlığı, beni köle gibi kullanması, bana bir eşya gibi davranması, hiçbir şeye izin vermemesi, herkesten kıskanması ama bana insan değil sanki başka bir şeymişim gibi davranması bir süre sonra bana illallah ettirdi. Evde ne kavgamız bitiyordu ne gürültümüz. Bir süre sonra dayaklarının da ardı arkası kesilmemeye başladı. Beni kollarıyla sıkıca sarar sever korur dediğim adam. O kolları ile her gün beni bayıltana kadar dövmeye başladı. Geçte olsa anladım ki bir kadının kendini koruyacak bir erkeğe değil, kendini kendi kendine koruyabilecek cesarete ihtiyacı olması lazımmış. O çok güvendiğim adam artık benim düşmanım olmuştu ve kendimden korumam gereken tek kişi oydu.

Bir gün zor da olsa kaçtım evden polise sığındım. En başta benim ki boşanmaya yanaşmadı. Polis de pek oralı olmadı. Ama ben pes etmedim tekrar tekrar kaçtım elinden. Çünkü biliyordum kaçmazsam ölümüm bu adamın elinden olacaktı. En sonunda elli tane şikâyet onlarca darp raporundan sonra onu boşadım ve uzaklaştırma kararı aldım ama bu onu durdurmaya yetmedi. Nereye gitsem geldi buldu beni. Onun yüzünden onlarca evde değiştirdim işte en sonunda da burada izimi kaybettirebildim. İki senelik evlilik ve kaçışın sonu bu yurt işte üç yıl önce buraya geldim ve hala ondan saklanıyorum. Belki de çoktan peşimi bırakmıştır, aramıyordur beni artık ama işte gene de korkuyor insan. Geceleri yatarken kapıyı kilitledim mi diye tekrar tekrar baktırıyor bu korku hala insana." Sonra pür dikkat kendini dinleyen Laden'e baktı Günel.

"Kusura bakma başını şişirdim"

"Hayır hayır sorun değil istediğiniz kadar anlatabilirsiniz. Ben sizi dinlerim zaten benimde sizden pek bir farkım yok."

"A! Pardon ben sana Vedat abiden niye nefret ettiğimi anlatacaktım değil mi lafa dalınca unuttum bir an. Ben eşime kaçtığım zamanlar ailemi bana karşı Vedat abi ve karisi doldurdu. Hatta sadece ailemi değil bütün herkesi bana karşı doldurdular. Karı koca arkamdan konuştukları yetmiyormuş gibi bir de eşimin beni dövdüğü zamanlar herkese benim eşimi aldattığımı eşimin de bana o yüzden bu kadar sert davrandığını söyleyip üstüme iftira attılar. Bende çok çektim yani onlardan geçen ay da utanmadan beni arayıp yardım istediğinde onların bu yüzsüzlüğüne karşı şok geçirdim. Ama rahmetli teyzemi çok severdim sırf onun hatırına o şerefsize yardım ettim. Yanlış anlama kuzum seninle hiçbir sorunum yok. Hatta dün yengem beni arayıp başlarına gelenleri anlatıp o kızı ne yap ne et yurttan attır dediğinde seni bu yurda getirmekle ne kadar iyi bir şey yaptığımı anladım. Harbi esaslı kızmışsın herkes senin kadar cesur olamaz. Bundan sonra beni de bir ablan olarak bil ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa benim yanıma gel. Çünkü biz seninle aynı yolun yolcusuyuz kader ortağı sayılırız. Tabi Allah korusun senin kaderin asla benimkine benzemesin. Ama duyduğuma göre artık senin de kimin kimsen yok benimde. Lakin üzülme baş başa verir her şeyin üstünden geliriz. Boşver biz kaybettiklerimize değil bizi kaybedenler kaybettiklerine yansınlar. Yurt konusunu da para konusunda merak etme ben senin hakkında her şeyi öğrendim artık sen bana emanetsin."

Laden'in gözleri dolmuştu. Hayatında ilk defa gördüğü bir kadından bunları duymak onu hem çok mutlu etmiş hem de çok duygulandırmıştı. Günel ablanın Allah tarafından ona gönderilen bir melek olduğunu düşünüyordu. Dünya da hala böyle insanların olması mucizevi bir şeydi onun için. Gözünden akan birkaç damla yaşı sildi.

"Teşekkürler ama sana yük olmak istemem Günel abla anlattın ya senin derdin sana yeter."

Günel kalkıp Laden'e sarıldı. "Sakın ha bir daha böyle bir şey duymamış olayım. Dedim ya sen bana emanetsin artık. Hem belli mi olur bugün ben sana yarın sen bakarsın birlikte geçini verir gideriz."

"Teşekkürler, Günel abla sende yardıma ihtiyacın olursa beni çağırmaktan çekinme elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım."

"Biliyor musun Laden seni ilk gördüğüm de soğuk bakışlarından çok korkmuştum ama insan seninle birkaç dakika vakit geçirince o soğuk bakışlarının altında sıcacık bir yüreğinin olduğunu anlıyor."

Sonra odanın çıkış kapısına doğru yöneldi. "Neyse kuzum benim aşağı katta halletmem gereken bir ton iş var ben şimdi gideyim ama sen sık sık gel yanıma tamam mı? Zaten kime sorsan söyler benim nerede olduğumu. "

Laden "tamam abla" dedikten sonra Günel çıkıp gitti. Laden ise sanki üstünden büyük bir yük kalktığını hissediyordu. Günel abla ona öyle bir güven vermişti ki aklındaki soru işaretlerinin çoğunu öyle bir kapatmıştı ki bir anda Laden'in hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Laden Allah'a karşısına böyle iyi ve güler yüzlü bir insan çıkarttığı için şükrediyordu. Günel tam bir melekti.

 

Bölüm : 05.09.2024 13:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...