
Canlarım, üçüncü bölüm kısım üç ile an itibari ile yayında. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya not bırakmayı ihmal etmeyiniz.
Yorumlarınızı da bekliyorum. Bölüm sonundaki soruları cevaplamayı unutmayınız.
Bütün bu yasaklara rağmen ve izlenmelerimiz de var tabii, bunları nasıl yaptıklarına bir türlü akıl erdiremiyordum. Yürümeye devam ederken düşündüm. Voelina, zihnimi okumuş gibi “Akıllar arası iletişim yöntemini biliyor musun? Aklından geçenleri okuyup sana da kendi akıllarından geçenleri söylüyorlar,” diyerek konuştu.
“Zihnimi mi okudun sen?”
“Akıllar arası iletişim. Düşünceleri paylaşıyoruz. Ses kullanmadan.”
“Toana’nın dediği şey...”
“Aynen. Konuşmak yasaktı. Başka çaremiz yoktu.”
Yasaklar bizi sessiz yapsa da zihinlerimizi susturamamışlardı. Bunu yapabilmelerinin de imkanı yoktu zaten.
“Baksanıza, o kadar şey yapabiliyorken zihnimizi nasıl ele geçiremediler? Düşüncelerimize nasıl engel vuramadılar?” diye sordum. Gerçekten de bu sorunun yanıtını merak ediyordum.
“Cevap çok basit. O kadar da güçlü değiller. Biliyorsun ki korku ile yönetilen bir imparatorlukta yaşıyoruz. Bu imparatorluk…”
“Bence artık konuşmayalım ve aramaya devam edelim,” diyerek araya girdi Tarık. “Suya ihtiyacımız var.”
Bunun üzerine aramamıza devam ettik.
Yaklaşık bir saat kadar sürdüğünü düşündüğüm bir aramadan sonra nihayet az da olsa içebileceğimiz, güvenilir bir su kaynağı bulmuştuk. Hemen az bir kısmını ayırdığımız suyu bölüştük, geri kalanını da taşımak için yanımıza aldık. Suyu taşıma görevini bana verdiler. Pek sağlıklı ve güvenilir taşıma kabı olmadığından sadece bir tane bulabilmiştik. Suyu da onun içine koymuştuk. Bu kap plastik adı verilen bir maddeden yapılmıştı. Bizim dünyamızda plastik nadir bulunurdu. Daha önce dünyada çok fazla plastik atık denilen şey kullanılıp zarar verildiğinden tekrardan bu şeylerin kullanımına nadiren izin verirlerdi. Örneğin tedavi için kullanılan serumlar gibi şeyler…
Yürümeye devam ederken aklımda hala ailem vardı. Onların bana ihtiyaçları bulunuyordu. Hayatları benim yüzümden tehlikedeydi. Onlara benim yüzümden bir şey olmasına izin veremezdim.
Biraz daha yürüdüğümüzde bir patlama sesi kulaklarımızı doldurdu. Endişe içinde çevreme bakınırken “Bu patlama sesi çok uzaktan yükseldi,” dedi Toana. “Sanki bizim yaşam bölgemizden yükselmiş gibi.”
“Ailem,” dedim dehşet içinde. “Onlara zarar veriyor olabilirler. Onların yanında olmam gerekiyor.”
Birkaç saniye sonra bir sarsıntı gerçekleşti. Sanki deprem oluyormuş gibiydi. Dengede durmakta zorlandık. Patlamanın ardından böylesine bir sarsıntı olması hayra alamet değildi. Üstelik gökyüzüne doğru yükselen bulutlar da bunun hayra alamet olmadığını kesinlikle göstermekteydi.
Gruba döndüğümde üzgün suratlarını görüyor olmak içimdeki hüznü daha da katlamıştı. “Sana güvende olduklarını söylemiştim,” dedi Toana. “Onları koruma altına aldık.”
“Bana doğru söylediğini nereden bileceğim!” diye sordum hırçın bir şekilde. Sağ elimin işaret parmağını ona doğru hırçın bir şekilde sallarken burnumdan öfkeli bir şekilde soluyordum.
“Hadi ama,” dedi Tarık. “Bu zamana kadar sana hiç yalan söylemediğimizi çok iyi biliyorsun.”
“Bunu biliyor olmam bir şeyi değiştirmiyor,” dedim aynı hırçınlık içinde. “Ailem benden, sizden daha değerli. Onlara bir şey olmadığını gözlerimle görmem, güvende olduklarından emin olmam gerekiyor.”
“Bizi burada bırakıp yanımızdan ayrılamazsın. Bu çok tehlikeli.”
“Ya seni yakalarlarsa? O zaman ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sordu Voelina. “Tarık haklı. Gitmemelisin.”
“Lütfen bizi bırakma.”
Tam o sırada kolyemde bir ısınma, ısınmanın ardından da bir parıltı belirdi. Parıltıyı daha net görmek adına kolyeyi ileriye doğru çektiğimde daha önce hiç görmediğim bir parıltı kolyeden fırlar. Daha sonra parıltılı bir yazı belirir.
“Beni takip edin.”
“Bu… bu ne anlama geliyor?” diye sordu Tarık korku dolu bakışlarla yazıya bakarken.
“Sanırım kendisini takip etmemizi istiyor. Elissa’nın kolyesi, bir yol haritası çizecek galiba bize buradan çıkmamız için.”
Daha sonra bir harita belirdiğini gördük. Bu harita, Nileg İmparatorluğu’nu tamamen kapsayacak şekilde tasarlanmıştı. Bizim bulunduğumuz konumu gösteriyordu.
Şu anda bulunduğumuz yer bana söylendiği gibi Mehayabö’ydi. Bizim yaşadığımız bölge ise haritaya göre, kuzey batıda kalıyordu. Yönümüzü değiştirirsek oraya varan yolu hızla aşabilirdik. Tabii nasıl hızla olacaksa orası biraz tartışılır ya neyse…
BÖLÜM SONU SORULARI
1) Sizce sonraki bölümde neler olacak?
2) Kolyenin başka nasıl sırları olabilir? Düşüncelerinizi merak ediyorum.
3) Sizce Voelina ve diğerleri doğru mu söylüyor?
4) Bölgeden çıkabilecekler mi? Ne dersiniz?
Yeni bölüm yarın sizlerle olacak. :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |