
Canlarım, üçüncü bölüm kısım bir ile an itibari ile yayında. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya not bırakmayı ihmal etmeyiniz.
Yorumlarınızı da bekliyorum. Bölüm sonundaki soruları cevaplamayı unutmayınız.
Sıranın ne Nikke’ye ne de ailemden herhangi birisine denk gelmesini istemiyordum. Bu yüzden de ne yapmam gerektiğinin farkındaydım. Yapmam gereken şey, buradan bir an evvel çıkıp ailemin yanına ulaşmak ve onlara yardımcı olabilmek.
“Toana, bu birliğin nasıl bir birlik? Ne zaman bir araya geldiniz ve ne kadar süredir varsınız?”
Çevreme göz atarken Toana’dan gelecek yanıtı bekliyordum. Toana, sağ eli ile çenesini ovduktan sonra derin bir nefes aldı. Bu hareketi gözümden kaçmadı. “Çok, çok uzun zamandır varlar ama doğru zamanın gelmesini bekliyorlardı. Daha önceleri İmparatorluğu yok etmek adına çabaları oldu ama başarısız oldular. Şimdi gizleniyorlar.”
Bulunduğumuz alandan çıkmak için harekete geçmemiz ve daha fazla vakit kaybetmememiz gerektiğini biliyordum. Bu yüzden de “Anlıyorum,” dedim. “Onlardan nefret ediyorum.”
Bu sözlerimin ardından bir ses duyuldu. İki insana ait konuşmaydı bu. Korkudan dizlerim bağı çözüldü, soluğum kesilir gibi oldu. Ya İmparatorluk Askerleri ise gelen? Ne olacaktı? Nasıl onlarla baş edecektik?
Bende panik hüküm sürerken Toana oldukça rahat görünüyordu. “Eyvah!” dedim korkumu belli eden bir ses tonuyla. “Geliyorlar. Şimdi ne yapacağız?”
Ayak sesleri gitgide yaklaşıyordu. Bedenimin buz kesmiş gibi donduğunu fark ettim. Bakışlarım istemsizce Toana’ya kaydı. Toana’nın nasıl bu kadar sakin kaldığını anlamam mümkün değildi. Çünkü bendeki durum tam tersiydi. Kalbim sanki ortadan ikiye bölünüp patlayacakmışçasına hızla atıyordu. Resmen kalbimin her atışı kulaklarımda yankılanıyordu.
Ben saklanmak için harekete geçtiğimde, Toana kolumu tuttu. Bakışlarım ondan yana dönerken korku içinde “Ne yapıyorsun?” dedim. Sesim düşündüğümden daha cılız çıkmıştı.
Tam o sırada açılan kapının cızırtılı sesi duyuldu. Kolumu Toana’dan kurtarmak için çabaladığımda bakışlarım kapıdaydı. “Geldiler! Bizi yakalayacaklar!” dedim dehşetimi tüm benliğimde hissederken.
O sırada iki silüet göründü. İçeri çok aydınlık olmadığından yüzlerini seçemiyordum.
“Korkma,” dedi Toana. “Gelenler birliğimizden Tarık ve Voelina.”
Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyor ve rahat olabiliyordu? Anlayamıyordum. Kolumu sertçe çekip ondan nihayet kurtarabildiğimde ona güvenmediğim için saklanmak için yeniden harekete geçtim. Tam o sırada Toana’nın tüm bedenini bir ışık dalgası sardı. Bu ışık sayesinde çevremi artık daha net görebiliyordum. Hatta gelen kişileri de. İçeri giren kişiler bizim gibi giyinen insanlardı. Dolayısı ile söylediği doğruydu. Gelenler, imparatorluk askeri değildi.
“İmparatorluk ve bizim dışımızda burayı kimsenin bilmediğini sanıyordum.”
“Bize yardım etmeye geldiler,” dedi Toana soğukkanlı bir şekilde. “Bir süre sonra daha fazla kişi varlığını fark edecektir. En azından bunu umuyorum. Burada olanları ne kadar çok kişi bilirse o kadar iyi.”
“Gelenlerin Tarık ve Voelina olduğunu nereden bildin?”
“Telepatik iletişimimiz sayesinde tabii ki. Sana bunu yapabildiğimizi söylemiştim.”
“Nasıl? Ben bunu yapamazken sen nasıl yapabiliyorsun?”
“Tarık’ın zihni fazlasıyla gürültülüyken Voelina ise ona göre daha sakindir. Bu ve aramızda yaptığımız zihinsel konuşmalar geldiklerini anlamama sebep oldu. Merak etme. Bunun nasıl yapıldığını sana da öğreteceğim,” derken hala çok sakindi. Bu kadar sakin olmasına anlam veremiyordum.
“Başkaları olmasının imkanı yok. Diyorum ya sana, onları zihinlerinden tanıyorum,” dedi düşüncemi okumuşçasına. Oysa ben istemeden düşüncemi okuyamaz sanıyordum. Demek ki okuyabiliyordu.
“İmparatorluk askerleri geliyor. Gitmemiz gerek,” diyen Tarık da Toana gibi pek soğukkanlı görünüyordu. On beş yaşlarında olduğunu düşündüğüm ufaklık olan Voelina ise, ona göre daha endişeli görünse de sakin olmak için kendisini zorluyor gibiydi.
Tarık, geldikleri yerden çıkmak için ilerlemeye başlayınca istemsiz de olsa onları takip etmeye başladım. Ayaklarım tek bir adım dahi atmak istemiyordu ama başka çarem yoktu. Buradan ancak onların yardımı ile çıkabilirdim. Dolayısı ile adımlarımı zoraki de olsa atmalı ve onların peşine takılmalıydım.
Pas kokan bu yerden çıktığımızda karşımıza upuzun bir koridor çıktı. Koridorda hiç ışık yoktu. Bu yüzden aydınlatma işlemini Toana sağladı. Onun sayesinde koşarak ilerliyebiliyorduk.
“Kod 37 ihlal edildi! Hareket eden her hedef vurulacaktır!”
Robottan yükselen mekanik tehdidi duyduğumuz halde durmadık; aksine koşuşumuz daha da hızlandı. İmparatorluk askerleri ve robotların ateşlediği lazer ışınları bize doğru hızla ilerliyordu. Tam vurulacağımızı sandığım anda, bir şey oldu. Lazer ışınları bir türlü bize ulaşmadı, aksine hep bizi teğet geçti.
“Bunu hanginiz yapıyor?” diye sorduğumda ikisi de aynı anda “Biz yapmıyoruz,” dediler. Demek ki Tarık ve Voelina yapmıyordu. Toana da çevremizi aydınlattığına göre bunu yapan kimdi?
“Kolye!” dedi Tarık heyecan içinde. “Kolye ışıldıyor.”
Kolye mi ışıldıyordu? Ellerim istemsizce kolyeme gitti ve kolyemden yayılan sıcaklığı hissettim. Kolye, bizi mi koruyordu? Kolye sayesinde koruma kalkanı ortaya çıkmış olmalıydı. Başka bir açıklama bulamıyordum. Bu durum beni şaşırtmakla kalmayıp aynı zamanda şok etmişti.
“Az kaldı,” dedi Tarık heyecan içinde. “Sabredin. Birazdan buradan çıkacağız.”
“Evet, evet. Çıkacağız,” diyerek onu onayladı Voelina. “Portal az ileride.”
“Portal mı?” diye sorduğumda sesim beklediğimden gür çıkmıştı. Portalların varlığını duymuş ama daha önce hiç görmemiştim. Büyükannemin vefatından kısa süre önce anlattığına göre portallar, bir bölgeden başka bir bölgeye ışınlanmayı sağlıyordu. Ucu nereye çıkıyordu kimse bilemezdi. Bir portala girildiğinde eğer şanslı olunursa iyi bir bölgeye çıkılır, eğer şanssızlık sizi ölüm gibi kovalıyorsa da kötü, varlığını hiç görmek dahi istemeyeceğiniz bir bölgeye çıkardınız. Her türlü sıkıntılıydı yani. Korkuyordum. Hem de çok.
Bir süre daha koştuğumuzda büyükannemin anlattığı portallardan ilk kez görüyor olmanın hem heyecanını hem de şaşkınlığını hissediyordum. Kalbim gülle gibi atıyor, aklımsa gidişimizin nereye olacağını sorgulayıp duruyordu. Sakinleşebilmek adına ellerimi yüzüme doğru salladım ve kendime gelmek için çabaladım. Bu portalın birazdan içine girecek ve ışınlanacaktık.
Karşımıza çıkan portal büyükannemin anlattığının aksine dairesel değildi ve hareket etmiyordu. Ne dönen bir halka vardı ne de ışıkla dolup taşan bir enerji girdabı göremiyordum. Karşımızda sadece devasa büyüklükte olduğunu düşündüğüm ve üzerinde garip simgeler bulunan bir kapı vardı.
Tarık, kapıya yaklaşıp “Elen vars ak tem, silo enar…” dedikten sonra, kapının üzerindeki simgeler yanıp sönmeye başladı. Daha sonra kapı eğilip bir parşömen gibi büküldü ve ortada bir kapı kalmadı. Daha sonra beyaz renkte bir ışık dalgası ortaya çıktı. Oldukça göz alıcı ve bakmamızı zorlaştıran bir ışık dalgası. Kollarımı yüzüme siper etmek zorunda kalmıştım.
Işık ortadan kalkıp çevre yeniden kararıp bu parlaklık kalmadığında ve Toana ışığını kullanarak ortamı aydınlattığında imparatorluk askerleri bize yaklaşmak üzereydiler.
Portal gerçek şekliyle ortaya çıkıp tıpkı büyükannemin anlatılarındaki gibi göründüğünde Tarık, koluma yapıştı ve beni çekti. “Acele etmeliyiz,” dedi tedirginlik içinde. “Çabucak portala girelim.”
Daha sonra onların peşinden portala girdim. Portala girmemizin ardından vücudumda garip titreşimler hissettim. Sanki tüm hücrelerim atomlarıma kadar dağılıp tekrar bir araya geliyordu. Ürperti içinde titredim. Bu his hoşuma gitmemişti.
“Zamanla alışırsın,” dedi Tarık.
Portalın içinde hiç ışık yoktu. Sanki karanlık bir yerdeydik. Ortam bir karadeliğin içini andırıyordu. Nasıl ki karadelik her şeyi yutuyorsa bura da bizi yutmuş gibiydi. Kussaydı da bir an evvel rahatlasaydım keşke. Zira midem bulanmaya başlamıştı.
Çok kısa süre sonra portalın içinden çıktık ve kendimizi portalın dışındaki bir yerde bulduk. Burası neresiydi hiçbir bilgim yoktu.
BÖLÜM SONU SORULARI
1: Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
2: Yeni karakterleri daha iyi tanımak ister misiniz?
3: Elissa ile diğerleri sizce nereye çıktılar? Tehlikeli mi yoksa güvenli bir bölgeye mi?
4: Sizce sonraki bölümde neler olacak? Düşüncenizi bekliyorum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |