Elime aldığım silahla bir anda geri geri gidip silahı ona doğru doğrulttum . Kendimden hiç beklemediğim bir cesaretle:
- “Beni bir gece yarısı kandırıp buraya getirmek zorunda mıydın, Bunun başka yolu yok muydu?”4
Dedim yüksek sesle. Mirali şaşırmış bir şekilde ellerini havaya doğru kaldırarak:
- “Ne yapıyorsun Gülnaz sakin ol , o silahı yavaşça yere bırakıp bana gel ve her şeyi anlat . Bana bir şey olacağından değil kendine bir zarar vermenden korkuyorum” dedi2
Söyledikleri her ne kadar mantıklı olsa da içimde yanan ateşi söndürecek kadar serin değildi. Adımlarımı yere sağlam bir şekilde bastırıp:
-Hayır “Bunu hak ettim. Hep hak ettim. Ben birisinin ölmesine sebep oluyordum. Bir çocuğun masumiyeti, günahsız bakışları… ben onu annesiz bırakacaktım ve ben… Ben yaptım, senin yüzünden” dedim sesimdeki titremeyle.2
Karşımda , bana gözlerinin derinliklerinden bir şeyler söyleyen Mirali vardı. Yüzündeki ifade, kalbimdeki yükü biraz daha ağırlaştırıyordu. Onun o kadar yakın ve bir o kadar da uzak olan bakışlarını yakalayınca kalbim sıkıştı.
“Gülnaz, bana bir açıklama yapmalısın. Kimin ölümüne sebep oldun? Gerçekten anlamıyorum kurbanın olayım bırak o silahı” dedi1
Söylediklerini duyunca gözlerimi kaçırarak:
“Mirali, ne diyeceğimi bilmiyorum. Her şey o kadar karıştı ki… Benim suçum , bunu anlaman gerek.” Dedim.
*Mirali* yavaşça adımlarını bana doğru atarak:
-“Senin suçun mu? Ne demek ‘senin suçun ’? O konaktakilerin daha önce sana ne yaptıklarını biliyorsun. Hadi ama, kendine dürüst ol! Bunu kabul etmen gerek. Buna sen sebep olmadın, Gülnaz!”3
Dediklerini duyunca gözlerimi kapatıp sesimi boğarak:
-“Evet, yaptım… Ama bir anlık öfkeyle, bir delilikle… Ne olur beni anla artık bir ömür boyu bu yükle yaşamak zorundayım.” dedim.1
Mirali söylediklerimi duyduğunda duraklayıp, derin bir nefes alarak:
-“Ve senin bu yükün bana taşındı öyle mi? Senin kararların yüzünden herkes bir bedel ödüyor, Gülnaz. Hadi, son kez… İçindeki korkuyu, pişmanlığı, her ne varsa kabul et ve kendini kurtar. buna izin vermelisin.” Dedi.
Söyledikleri karşısında sessizce, fakat kırık bir sesle:
“Ben… ben bunu yapamam, Mirali. Eğer seninle bir hayat kurmayı hayal ettiysem, bu hayalin içinde ben de yokum artık. Beni sevsen bile, bu geçmişten kaçamazsın. Ben ben cani birisiyim” diyerek silahı kafama dayadım.” Bir anda verdiğim kararla korku ve endişe dolu bakışlarıyla4
Mirali, yavaş ama kararlı bir şekilde:
-“Hayat bir bedel değil, Gülnaz. Geçmişle değil, gelecekle yaşanır. Senin içindeki acıyı anlıyorum ama seni kaybetmek istemiyorum. Benimle kal. Geçmişi silmek belki mümkün olmayacak, ama onu bizimle birlikte taşımak zorunda değilsin. Lütfen indir o silahı bu hayatı bana zindan etme” dedi.3
Bu cümleleri söylerken sesindeki çaresizliği görünce gözlerimden süzülen yaşları silip bir adım geri atarak:
-“Bir gün seni kaybedeceğimi biliyorum, Mirali. Ama ben kaybetmeye alıştım. Bir insanın taşımaması gereken kadar ağır bir yükle yaşayamam ben. Lütfen anla beni. Artık yaşamamın bir anlamı yok” dedim.
Mirali şaşırmış ve endişeli bir şekilde ellerini aşağı indirip gözlerinden akan yaşlar eşliğinde:
-“Ey aşk sevmeyi bu kadar mı aziz bildin ?
Hiç bir şey demeden sürgüne mi gittin
Ben senin yolunda ruhu revan iken
Sen bana uzaklardan ne diye hüzün getirdin?
Senin için diyar diyar gezdiğimi bilmez misin ?
Beni bir boşluğa itip de gidemezsin
Ben senin için en güzel yol iken2
Ne diye dikenli yollardan gitmeyi seçersin ?
Madem gitmeye bu kadar hevesliydin
Gelip de kalbimi neden mecruh eyledin ?
Sana bakan her saniyem bir ömrüm iken
Heybende bir yudum ayrılık mı getirdin ?”
diye dilinden bu mısralar dökülmüştü. O an yine her şey alt üst olmuştu . Ben ben neden her defasında, onun her söylediğine kanıyordum ? O yine beni kendine çekmenin bir yolunu bulmuştu. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadığım gibi tüm benliğimi ele geçirmiş bu karanlık tarafıma da engel olamıyordum. Bir yandan sebep olduğum onca şey, bir yandan da karşımdaki ağlamaklı bir çift yeşil gözler, benim arafta kalmama neden oluyordu . Elimdeki silahı daha da iyi kavrarken diğer elimle de bana doğru ağır adımlarla ilerlemeye çalışan Mirali’ ye, gelmemesi için ona doğru uzatarak:4
- Lütfen lütfen gelme Mirali . Kafamın içindeki sesler susmuyor. Eğer ölürsem beni affet. Sözümde duramayacağım için özür dilerim.”
Dedim. Mirali sert ve emin adımlarla bana doğru yavaş adımlarla ilerlerken yüzünde son derece bir ciddilik vardı.
Ellerini kalbine doğru uzatıp:
- “Sana,bu kalbim sadece senin için atacak diye söz vermiştim . Madem ölmek istiyorsun gel beraber ölelim, bu kilise ikimize mezar olsun . Sensiz bu hayatın ne önemi var ?” Diyerek cebinden cıkardığı çakıyı boğazına dayadı.3
Aman Allah’ım ben ölmeyi de mi beceremiyordum . Neden her şeyi elime yüzüme bulaştırıyordum . Mirali’ nin yüzündeki ciddiyetlik bir anda içeme bir korku saldı. Başımdan ayak tırnaklarıma kadar bir titreme tutmaya başladı. Öyle bir bakıyordu ki kendini öldürmekten bir an bile tereddüt etmeyecekmiş gibiydi. Korku ve endişe dolu sesimle:
-“ saçmalama bırak o çakıyı” derken sesimdeki titremeden de anlaşılacağı gibi büyük bir korku binmişti üstüme.
O da sert ve keskin bir ses tonuyla:
- Benim kimsem yok senden başka eğer ben ölürsem kimse üzülmez. Ama sen ölürsen beni öksüz bırakacaksın Gülnaz . O yüzden seninle ölmeye de varım bir ömür yaşamaya da” dedi kendinden emin bir şekilde3
Gözlerindeki ciddiyetlik her geçen saniye biraz daha artıyordu. Boğazına öyle sert bir şekilde dayamıştı ki çakıyı , bıçağın altında damla damla kanlar damlamaya başlamıştı. Kendisine bir delilik yapacak diye büyük bir panikle:
- “Tamam tamam ne olur bırak o çakıyı” bağırmaya başlarken aynı zamanda kafama dayadığım silahı da yavaşça geri çektim. Silahı çektiğimi görünce:
- “Yere bırak silahı, hemen yere bırak Gülnaz” dedi sert ve keskin bir şekilde. Söylediklerine boyun eğmek zorundaydım . Ama bir yandan da silahı bırakmak istemiyordum . Söylediklerini yapacaktım. Elimdeki silahı bırakıp büyük bir hüzünle yere çöktüm . O da elindeki çakıyı bırakıp yanıma, yere çöktü. Gözlerim gözleriyle buluştuğu anda yerle yeksan olan bu hayatıma umut dolu bakışlar doğmuştu. Kendimi en güvenli hissettiğim tüm limanlarım sanki ordaymış gibiydi. Ama aynı şekilde yaşamaya da mecalim kalmamıştı kendimi onun kollarına bıraktım . Yumuşak ve sakin bir ses tonuyla:
O an yere bıraktığım silaha gözüm kayınca sert ve hızlı bir şekilde silahı alıp ayağa fırlarken:
- “Geçmedi Mirali ,geçmedi!” diye bağırmaya başladım .
Silahı tekrar aldığımı fark eden Mirali hızlı bir hamleyle elimden tekrar silahı almak için uzandı .1
Aramızda çıkan harbede gittikçe şiddetlenirken:
- Lütfen bırak Mirali lütfen ben herkesin hayatını mahvediyorum görm... Daha sözümü dahi bitiremeden duyduğum tok ve şiddetli silah sesiyle atraftaki kuşlar uçuşurken ortamı derin bir sessizlik kaplamıştı bir anda her şey dondu . Her şey durdu...11
Evet arkadaşlar çok duygulanarak yazdığım bir bölüm oldu beğenip yorum yapmayı unutmayın #Mirnaz# 😊 beğenip yorum yapan herkese en içten dileklerimle tesekkürler diliyorum efendim ❤️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
6.59k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |