Pencerenin önünde bana doğru uzanan bir el gördüm tüm bedenimde buz gibi bir korku belirdi. Yerimden hızla bir adım geri doğru attım. Ben uzaklaştıkça o bana doğru yaklaşıyordu . “Korkma” dedi Bu ses derin kısık ama tanıdık bir sesti. İşte o an donup kaldım. Ağır ve sakin bir şekilde dudaklarımı şok içinde araladım.
Nefesim düzensizdi, kalbim göğsümden çıkacak gibiydi. O burada mıydı gerçekten? Yoksa aklım bana bir oyun mu oynuyordu?
Mirali bir adım daha yaklaştı. O kadar yakındı ki, ay ışığı yüzüne vurduğunda gözlerindeki ciddiyeti görebiliyordum. Ama nasıl… nasıl buraya gelmişti?
“Duydum…” dedi, sesi fısıltı kadar alçaktı ama içimde yankılandı. “Seni istemeye geldiler, değil mi?”
Yutkundum. Boğazım kuruydu. Bir şeyler söylemek istedim ama kelimeler boğazımda düğümlendi. Çünkü ne dersem diyeyim, onun içindeki fırtınayı dindiremeyeceğimi biliyordum.
“Buraya nasıl girdin Mirali, ya birileri görseydi?” diyebildim sadece.
Yanıma iyice sokulup donuk gözlerle beni baştan aşağıya süzdü.
“ Soruma cevap ver Gülnaz seni istemeye geldiler değil mi?” dedi gözlerimin içine bakarken.
Ellerinden sıkıca kavradım. Gözlerimden akan yaşlar eşliğinde konuşmak için dudaklarımı araladım
“ Git buradan ne olursun git buradan . Babam görse sana zarar verecek. Bir darbe daha kaldıramam Mirali” dedim.
Tüm yorgun vücudumla kendimi ona sarılırken buldum gözyaşlarım omzuna damlıyor , gömleğini ıslatıyordu . Kendimi en güvenli hissettiğim kollar arasında saatlerce durabilirdim, ama onu buradan çıkarmam gerekiyordu. Birisinin kapıyı açması an meselesiydi.
“ Delirdin mi sen? Şuan odamdasın ve babama yakalanmamız an meselesi sen hâlâ niye buradasın? Yalvarırım kimse görmeden git.” Dedim ellerimle gözyaşlarımı silerken.
Gözlerindeki acı buradan bile hissedebilecek kadar derindi. Yavaş ve ağır adımlarla yanıma yaklaştı . Ellerimi tutup kalbine götürdü.
“ Gülnaz daha yeni seni bulmuşken bırakamam. Senin için atan bu kalbin sesini dinle . Eğer sen gidersen kalbimin katili olacaksın. Buna razı mısın?” dedi .
Sesindeki titreme ve sanki vücuduna hapsedilmiş gibi delice atan kalbi, çaresizliğini açıkça ortaya koyuyordu.
Mirali’nin sözleriyle olduğum yere çakıldım. Ellerimi kalbinde hissediyordum. O deli gibi atan, içinde bir fırtına kopan kalbi…
“buradan hemen gitmeli,” diye düşündüm, “onu bir şekilde bu cehennemden çıkarmalıydım”
Ama bunu gerçekten istiyor muydum? Mirali’nin gözlerindeki acıyı görmek, içimi bıçak gibi kesiyordu. Eğer gidersem, gerçekten de onun kalbinin katili mi olacaktım? Parmaklarımı hafifçe kıpırdattım, Mirali’nin elini bırakıp arkamı döndüm.
“Yapma Mirali yaptığın çok tehlikeli. Şimdi değil yarın geleceğim, kilisenin orada buluşalım . Ama lütfen git!” dedim.
Sesimi istemeye istemeye yükselttim.
Boğuk ve çatallaşmış sesiyle beni kendisine doğru çevirip ellerimden tuttu.
“Gideceğim Gülnaz ama seni çok seviyorum göz göre göre elimden kaymanı izleyemem.” Dedi.
Ağzımı açıp tam bir şey söyleyecektim ki, dışarıdan gelen sert bir ses, kanımı dondurdu.
Babamın sesiydi. Emir dolu, öfkeli, bir tını…
Mirali hemen ellerimi bıraktı. Kapının arkasında babamın adımlarını duydum. Nefesim kesildi. İçimdeki duygu fırtınası bir anda korkuya dönüştü.
“Eyvah babam! Ne yapacağız şimdi.”
Endişe içerisinde elim ayağım birbirine dolandı. Onu dışarı çıkarmaya zaman yoktu. İyi de ne yapacaktım? Birden gözüme dolap ilişti. Hızlı bir hamleyle dolabın kapağını açtım. Fısıltılı bir sesle:
Söylediklerimi duyunca hemen içeriye girdi. Kapıyı kapatırken kilidin dönme sesini duydum. Hemen dolabın önüne çöktüm kalbim deli gibi atıyor, nefesim kesiliyordu.
Kapı ardına kadar açıldı. Karşımda dev bir gölge gibi babam duruyordu.
Panikle ayağa kalktım. Mümkün olduğunca doğal davranmalıydım. Bir açık verirsem, en ufak şüphe uyandıracak bir şey yaparsam. Babam anında anlar ve beni de onu da acımadan öldürürdü.
Yanıma yaklaşıp öfke dolu bakışları üzerimde dolaşırken eliyle kapıyı işaret etti.
“Çabuk çık dışarı ve salona gel seni orada bekliyorum” dedi ve odadan çıktı.
Babam Odadan çıkar çıkmaz dizlerimin bağı çözüldü olduğum yere yığıldım . Ya görseydi, ya bizi yakalasaydı?
Düşünmesi bile korkunçtu. Babam çıktıktan sonra ben de geç çıkarsam öfkesinin daha da kabarmasına neden olacaktım.
Hemen arkasından çıkmadan önce kapının önünden odanın içine döndüm.
“Lütfen Mirali ben gelmeden buradan gitmiş ol” diye fısıldadım.
Kapıyı arkamdan usulca çektim. Salona doğru ağır adımlarla ilerlerken her kasım gergindi. Nefes alışverişim düzensizdi, içimde büyüyen korku adımlarımı boğuyordu. Salonda beni neyin beklediğini bilmiyordum ama babamın öfkesini çok iyi tanıyordum.
Beni bu saatte çağırdıysa, Karabeg’lerin önünde yapamadığını şimdi yapacaktı. Artık ne Tahir vardı ne de Abdullah Bey. Buradan sağ çıkamayabilirdim bilmiyordum
Salonun aralık kapısına yaklaştığımda eski ahşap kapı hafifçe gıcırdadı. O ses, içimdeki korkuya çivi çakan bir ses gibi duyuldu. Babam, sesin geldiği yöne başını çevirirken yüzünde yalnızca sertlik ve öfke vardı.
“Geç hele içeri,” dedi, sesi bıçak gibi keskin ve soğuktu. “Karşımda dur.”
Başımı eğdim. Titreyen ellerimi usulca önümde birleştirerek ağır adımlarla karşısına geçtim. Beni baştan aşağı süzerken bakışları midemi bulandıran bir tiksintiyle doluydu. Elindeki sigarayı sert bir hareketle küllüğe bastırdı.
“Sen ne zamandan beri büyük sözü çiğnersin?”
Sözlerindeki ağırlık iliklerime işledi. Boğazım kurudu, nefesim sıkıştı. Ellerim kontrolsüzce titrerken alnımda boncuk boncuk terler birikmeye başladı. Ama aklım, babamın öfkesinde değil, hâlâ Mirali’deydi...
Ya bahçede babamın adamlarından birine yakalansa? Ne yapardım ben .
Gözlerimdeki korku ve tedirginlik yoğun bir sis gibi üzerime çökmüştü. Babamın yüksek sesiyle birden dağıldı.
“Sana diyorum Gülnaz yüzüme bak ne aval aval bakıyorsun?” diye bağırırken elindeki tespihi sertçe önündeki masaya vuruyordu.
Babamın sesiyle irkildim. Güç bela dudaklarımı aralayabildim.
“haşa baba ben hiç sözünü çiğner miyim?” dedim.
korku tüm vücudumu sarmışken sesim çatallaşıyordu.
Babam söylediklerimi duyunca büyük bir sinirle yerinden doğrulup yanıma geldi. Elindeki tespihle sertçe kafama vurdu.
“ O zaman ne diye beni el aleme rezil ettin? Haa kim oluyorsun da beni Karabeglerin ağzına meze yaparsın?” dedi. Sesindeki öfke yüzünde korkunç bir ima oluşturuyordu.
İçgüdüsel olarak bir adım geri attım. Nefesim hızlanmış, kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu .
Konuşamadım. Yutkundum sadece. Ben her ne kadar uzaklaşsam babam daha da yaklaşıyordu.
“ Ne o ? Daha bir saat önce konuşmasını iyi biliyordun. Şimdi ne oldu dilini mi yuttun?” sesindeki küçümser ifade öfkeyle karışık bir tınıyla yükseliyordu.
Elim ayağıma dolaştı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. Aklım Mirali’deydi; babamın öfkesi ve tehditleri değil, onun yakalanma ihtimali korkutuyordu beni.
Benim yüzümden ona yine zarar gelebilirdi. Bela mıknatısı gibi, belayı üzerime çekmekten başka bir işe yaramıyordum. Etrafımdakilere sadece felaket getiriyordum.
Babam, sessizliğim karşısında daha da öfkelendi. Kolumu sertçe kavradı, gözleri öfkeden alev alev yanıyordu. Elini havaya kaldırdı. Yüzüme vuracaktı.
Tam o anda, kapıdan gelen sesle donakaldı.
Nefesim kesildi. Yoksa Mirali başaramadı mı?
Sanki başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Tüm vücudumu anlamsız bir titreme kaplarken zihnimde tek bir cümle dönüyordu.
“ Allah’ım lütfen Mirali olmasın.”
Evet nasılsınız arkadaşlar kitabımda buraya kadar okuyan can yoldaşlarım bölüm ile ilgili duygularınızı aşağıya bırakın👇👇👇
Mendil köşesi(😊😅😔😭🤔😳🥺)1
Özel köşe(bedava dert dinlenir)
👇👇👇2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
6.66k Okunma |
1.94k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |