11. Bölüm

Karanlığın eşiğinde

Vedat Türker
yazarcizer_trk

Ebe hatun’un söyledikleri karşısında büyük bir merakla :

- “ Ne demek anlatmadığı şeyler var?”1

Dedim , kaşlarım çatık bir şekilde.

Ebe Hatun’un gözleri geçmişi hatırlayan birinin bakışlarıyla donuklaştı. Mirali’nin yüzüne baktı, sonra derin bir nefes aldı.

“Bu çocuk… Bu çocuk yıllardır bu topraklarda ama kimse onun nereden geldiğini bilmez kızım”1

Yutkundum. “Ne demek istiyorsun?”

Gözlerini bana çevirdi. “Sen onun nerede yaşadığını biliyor musun?”

Mirali’yi ilk kez o harabe kilisede gördüğümü hatırladım. O yıkık duvarların arasında bir gölge gibi yaşadığını… Ama hiç sorgulamamıştım. Orada ne işi vardı?1

“Harabe kilise,” diye fısıldadım. Onunla orada buluşmuştum .

Ebe Hatun başını salladı. “Biliyorum. Çünkü yıllar önce onun dedesi bu köye geldiğinde bana emanet etti torununu.”

Şaşkınlıkla irkildim. “Ne?”

Ebe Hatun, Mirali’nin soluk ama huzurlu yüzüne baktı. Sesi hüzünlüydü.

“-Onun dedesi, ölmeden önce bana gelip ‘Bu çocuk burada kalacak, burası onun yurdu olacak’ dedi. Gözlerindeki geçmişi hatırlayan bir edayla ona bakarken.2

Dudaklarım aralandı, ama hiçbir kelime çıkmadı.

Mirali… Yıllardır yalnızdı. O kilisede tek başına yaşadı. Kimse ona dokunmadı, yardım etmedi. Başlarından salmak için onu buraya nasıl bırakıp da gitmişlerdi.

Ellerimi yumruk yapıp istemsizce sıkarak “ ama neden?” dedim .

Ebe Hatun, başını iki yana salladı. “Bilmiyorum. Ama dedesi bunu böyle istedi. Sadece şunu söyledi: ‘Bu çocuk, kendi yolunu bulmalı. Ona dokunmayın. Eğer biri ona ulaşırsa, kaderi o zaman değişecektir.’”2

Nefesim kesildi.

Mirali’nin kaderi… Ben onu bulduğumda mı değişti?1

Gözlerim öfkeli yaşlarla doldu. “Bu kadar yıl… Yalnızdı, değil mi?”1

Ebe Hatun başını eğdi. “Evet, kızım. Hep yalnızdı.”

Yüreğimde bir şey kırıldı. Mirali’nin geçmişini hiç bilmiyordum. Ama şimdi… Bir parçasını öğrenmiştim.

Ve o şu an ölümle burun burunaydı.

Eğer onu kaybedersem… Onu yalnız bırakan herkesten ne farkım kalacaktı.

Hayır. Ona bir söz vermiştim .

O yalnız ölmeyecekti.

İçimde bir fırtına kopuyordu. Mirali’nin geçmişiyle ilgili öğrendiğim şeyler, zihnimde yankılanan sorulara yetmiyordu. Daha fazlasını bilmeliydim.

Gözlerimi Ebe Hatun’a diktim. “Bana her şeyi anlat,” dedim kararlılıkla.

Yaşlı kadın kaşlarını çattı, sonra Mirali’nin solgun yüzüne baktı. Bir an tereddüt ettiğini hissettim. Ama sonra gözlerini tekrar bana çevirdi ve başını iki yana salladı.

“Bildiğim her şeyi söyledim, kızım.”

Yalan.

Bunu gözlerinden anlayabiliyordum. Bildiği ama söylemek istemediği bir şey vardı.2

Öne doğru bir adım attım. “Bana neden yardım etmeyeceğini söyle? Mirali’nin yalnız bırakılmasını dedesi mi istedi? Peki ya ailesi? Onun hakkında bilmediğim ne var?”1

Ebe Hatun sert bir nefes aldı. Bir an konuşacak gibi oldu ama sustu.

“Bazı şeyler vaktinden önce bilinmez, Gülnaz,” dedi sadece.

Sinirle yumruklarımı sıktım. Bu ne demekti?

“Eğer yaşarsa,” dedi Ebe Hatun, sesi kısık ama kararlıydı, “belki sana kendisi anlatır.”

Eğer yaşarsa…

Bu kelimeler içimi bıçak gibi kesti. Mirali hâlâ ölümün kıyısındaydı. Önceliğim onu hayatta tutmaktı.

Ebe Hatun, yatağın kenarındaki sandıktan küçük bir bıçak çıkardı. Sonra bana baktı.

“ burada dikilip sorgu memuru gibi sorular soracağına al şu tahta parçasını Mirali’nin ağzına koy kurşunu çıkarmamız gerek” dedi masanın üzerindeki tahta parçasını gösterirken.

Nefesimi tuttum. Ellerim buz kesmişti.

Yavaşça geriye çekildim, ama gözlerim hâlâ Mirali’deydi. Onu kaybetme ihtimali bile dayanılmazdı.

Ebe Hatun, elini uzatıp bir çömlekte kaynayan koyu renkli bir sıvıyı aldı. Yaranın etrafını temizlerken, Mirali hafifçe inledi.

Hâlâ buradaydı.

Sonra bıçağı eline aldı ve derin bir nefes alarak eğildi.

Kurşunu çıkarmaya çalışırken, Mirali’nin yüzü acıyla gerildi. Ama uyanmadı.

Sessiz çığlıklar atan bir beden gibi titredi.

Ve o an, içimde tek bir şey vardı: Beklemek.

Onun gözlerini açmasını beklemek.

Ama açacak mıydı?

Ebe hatun sonunda kurşunu çıkarmayı başarmıştı. Mirali’nin acıyla her kıvranışında ben de içimden bir o kadar da kendimden nefret ediyordum.1

Ebe hatun kurşunu çıkardıktan sonra ocağa önceden koyduğu başka kızgın bir bıçakla da yarayı dağlamaya başladı. Onun her kıvranışı kalbimde bir başka yara açıyordu. O acı çekerken benim onu öylece çaresizce izlemem, canımı daha da acıtıyordu.

Benim yüzümden perişan olan iki hayat...

Ebe hatun yarayı kapatıp iyice sardıktan sonra büyük bir yorgunlukla bana döndü.

“ Eee kızım ben elimden geleni yaptım . Bundan sonrası yüce rabbimin merhametine kaldı”

Diyerek ayağa kalktı .Ocakta kaynattığı merhemi ocaktan alıp bir bez ile iyice süzerken bana mirali’ yi neden vurduğumu hiç sormadığını fark ettim . Bir insan nasıl olur da bu kadar rahat davranabiliyordu. Üstelik söylediklerine göre Mirali ona emanetken .1

Ayağa kalkıp ocağın yanına gittim.

“Sormayacak mısın?”

Sorduğum soruyu duyunca omzu üzerinden bana döndü.

“ Neyi kızım?”

“ Mirali’yi kimin vurduğunu?”

Söylediklerimi duyunca süzdüğü merhemi boş bir kutuya koyup başı üzerindeki rafa kaldırdı. Ellerini bir bezle silerken:

“ bu neyi değiştirir kızım, sana bu soruyu sorarsam bize ne faydası dokunacak? Mirali’ yi iyileştirebilir mi, ya da geçmişi değiştirebilir mi güzel kızım?”

Söylediklerini duyunca büyük bir şok geçirdim. Bu kadar iyi bir yaklaşımı daha önce hiç görmemiştim.

Ebe hatun ellerini sildikten sonra ıslattığı bezi bana doğru uzattı.

“Hadi kızım hadi, bunu Mirali’nin alnına koy geceye kadar ateşinin düşmesi gerek daha merhem koyacağım yarasına” dedi.

Elimdeki bezi alıp Mirali’nin alnına koydum. Yüzünde hiç bir ifade yoktu . Tıpkı Sakine’nin o gece gördüğüm yüzü gibi , soğuk ve beyaz.

Gece boyunca Mirali’nin ateşi hiç dinmedi . Alnına koyduğum her bez parçası anında kuruyordu.

Sabaha kadar başında bekledim.

Ama bir an olsun gözlerini açmadı . Ne bir ses... Ne bir kıpırdanma...

Öylece bir ölü gibi yatıyordu. Ellerini tutarken parmaklarının ne kadar da soğuk olduklarını hissettim . Gözlerimden akan yaşlar parmaklarına damlayınca elimi hafifçe sıkmaya çalışıyordu .

“ Biliyordum hala buradasın Mirali, bu elimi tutmaya çalıştığın her an yanında olacağıma söz veriyorum . Ama lütfen bırakma beni”1

Dedim ellerini daha sıkı tutarak.

Ebe hatun uyandığında beni öylece mirali’nin yanında görünce :

“ sen hiç uyumadın mı kızım ? Geceden beridir bir lokma bir şey de yemedin. Yığılıp kalırsan sana bakmam ona göre” dedi, raftan aldığı seccadeyi yere sererken.

O bu haldeyken ben nasıl uyur ya da yiyebilirdim, yediğim her lokma boğazıma dizilmez miydi?

Ebe hatun namazını kılıp seccadesini kaldırdı . Yavaş ve ağır adımlarla Mirali’ ye yaklaştı. Ellerini alnına koydu.

“ Hadi yavrum hadi oğlum uyan artık beni de Gülnaz’ ı da mahvettin” dedi. Sanki uyanacağına umudu kalmamış gibi.

Söylediklerini duyunca titreyen sesimle:

“ Uyanacak uyanacak beni bu halde koyup gitmez o” dedim. Ne olursa olsun umudumu kaybetmemeliydim.

Yaptığım affedilemez hatanın telafisini vermeden gidemezdi.

Ebe hatun Mirali’nin alnındaki bezi değiştirirken:

“ Gülnaz, babanlar şehre indi diye bu şekilde rahat davranıyorsun ama Sakine’ nin o kadar da hastanede tutacaklarını sanmıyorum. Baban konağa geldi gelecek, gelince de ilk seni görmek isteyecek, sonuçta evin Hanım’ını öldürmeye kalkıştın” dedi.2

Söyledikleri karşısında büyük bir şok geçirdim. Ayağa kalkıp kaşlarımı çatarak:

“ Bunları nereden biliyorsun ?” dedim.

Dün akşam hazırladığı merhemi temiz bir beze sürerken:

“ Eee kızım Sakine o hale geldi diye şuan Mirali kendi kaderiyle boğuşuyor, kendine yüklediğin yükler ağır gelmiş olmalı ki yükünü sırtlanmaya çalışana kurşun sıkıyorsun” dedi.3

Gözlerime inanamıyordum. Bütün bunları nasıl anlamıştı aklım almıyordu.1

Beze sürdüğü merhemi eliyle ovuşturdu Mirali’nin yarasını değiştirecekti belliki.

Hemen yanına yaklaşıp yardım etmek istediğimde:

“ kızım sen bırak Mirali’yi o zaten kendi kaderiyle yüzleşiyor. Senin kaderin ne olacak, onunla yüzleşmeye yüreğin yetiyor mu ? Var git evine” dedi

Her ne kadar gitmek istemesem de söyledikleri doğruydu . Belki de Sakine her şeyi anlatmıştır. Babam çılgına dönüp tüm köyde bizi aramaya kalkışmadan konağa gitmeliydim. Ne olacaksa olsun , yeter ki babam ona bir zarar daha vermesin.

Ebe hatun’un ellerini sıkıca tutarak:

“ Ona iyi bak lütfen tekrar geleceğim” dedim

Ebe hatun da ellerimi sıkıca tutarak:

“ O benim oğlum kızım . Elimden geleni yapacağım” dedi.

Son bir kez daha Mirali’ ye baktıktan sonra oradan konağa gitmek üzere çıktım.

Yazarın anlatımıyla:

Ebe hatun öylece evinden çıkan Gülnaz’ın arkasından bakarak derin bir iç geçirdi.

“Ah benim bahtsız kızım, çok yanlış kişiye tutuldun...” dedi.4

 

 

 

 

Evet arkadaşlar 11. Bölüm geldi . Arkadaşlar lütfen beğenin ve yorum yapın siz yorum yaptıkça kendimi daha da motive hissediyorum lütfennn🥺

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 11.02.2025 20:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş