22. Bölüm

BÖLÜM 22

Dide🌱
yazardide

*SÜREYYA’NIN AĞZINDAN*

Sabah uyanınca Gökçe, ben ve Deniz hep beraber kahvaltımızı ettik. Üzerine keyif kahvelerimizi içerken Çağatay’dan mesaj geldi.

“Yarım saate sendeyim, düğün mekanı bakmaya gidelim.”

Bu mesaj üzerine Deniz ve ben hazırlanmaya başladık. Çağatay’ın henüz Deniz’den haberi yoktu. Amacımız Deniz’i sonradan görme, itici ve küstah biri gibi gösterip benden soğutmaktı. Mesela Çağatay’ın beyaz dediğine Deniz siyah diyecekti. Canından bezdirip yaka silktirecektik. Ölümü gösterip sıtmaya razı edecektik. Çağatay kendi ağzıyla bu işten vazgeçtiğini söylemeliydi. Deniz Karadeniz’den geçirdiği keşanını sırtına atıp karakterine bir de Karadenizli tiplemesi katacaktı. Biz evden çıkmak için kaban ve botlarımızı giyerken Gökçe de hazırlanmıştı.

-Sen nereye kız?

-Ya abla, düşündüm de Onur’un bu işlerle hiçbir alakası yok. Biz onunla arkadaştık. Diyorum ki yanına mı gitsem?

-Haklısın Gökçe’cim ama nasıl gideceksin? Biz bırakamayız bizi Çağatay alacak, Nevra’nın da duymaması lazım?

-Evet ablacım, arka sokakta Nevra’nın adamlarından kimse yok sabah ekmek alırken bakmıştım.

-Bak sen ajana. O zaman ben bir Çelebi’yi arayayım o halleder bu işi.

Hemen aradım, o da hemen açtı.

-Alo Çelebi?

-Süreyya’m her şey yolunda mı?

-Evet, evet. Benim bir işim var evden çıkacağım ama Gökçe de Onur’u görmek istiyormuş. Çağatay ve Nevra fark etmeden sizin eve nasıl gelebilir diye düşünüyorduk.

-Canım benim, sizin arka sokağınızdaki çiçek satan amca bizden biri. Onun çaprazında da başka bir araba orayı kolaçan ediyor. Gökçe, 48 ÇA 148 plakalı araca binerse onu buraya sağ salim getirirler.

-Çelebi şaka mı yapıyorsun sen?

-Hayır hayatım, niye şaka yapayım? Sizi o şeytanlara yem edeceğimi, burada böyle elim kolum bağlı oturacağımı mı sandın yoksa? O iki kişi sadece söylediklerim, daha çok kişi sizin oralarda kamufle halde sizi koruyor.

-Çelebi beni her gün daha da şaşırtıyorsun.

-Siz nereye bu arada?

Ona, Çağatay'la düğün mekanı bakmaya gidiyoruz diyemezdim.

-Arkadaşım geldi, onunla beraber olacağız.

Sonuçta yalan değildi. Arkadaşım gelmişti ve beraber olacaktık. Tek eksik Çağatay'ın da bizimle beraber olacak olmasıydı...

-Tamam hayatım. benim bugün biraz toplantım var. haberleşiriz sonrasında o zaman.

Telefonu kapadıktan sonra Gökçe’ye plakayı söyledim. Binerken ve inerken yazmasını tembihledim. Biz Çağatay’ın arabasına binerken o da dediğimi yapıp binerken mesaj atmıştı.

Çağatay arabadan inip arkadaşımla tanıştı. Ama arkadaşım olarak değil kuzenim olarak tanıştı.

-Merhabalar, Çağatay ben. Süreyya’nın erkek arkadaşıyım.

Deniz, keşanını savurup anında trip moduna girdi.

-Ha bu deli uşak bilmiy mi bizim adetlerumuzi?

-Ben yanlış bir şey mi yaptım, inanın bilmiyorum.

-Çağatay evet, bizim orada yeni tanıştığın insanın etrafında önce sağdan sonra soldan dönersin hani bu sağını gördüm iyisin solunu gördüm yine iyisin sen iyi bir insansın demek gibi bir şey.

-Hee, dön bakayum etrafımda!

-Tabi tabi, hemen döneyim. Önce sağ mı sol mu?

-Önce sağ.

Çağatay hiç sorgulamadan hemen hem sağdan hem soldan döndü. Halbuki böyle bir adetimiz yoktu, bunu az önce uydurmuştuk.

-Tamam olduysa eğer, hadi gidelim Süreyya.

-Hee oldi oldi, aç bakayum kapımi.

-Siz de mi geliyorsunuz?

-Sen ne demek istiysun ula? Ben bu gızı seninlen yalınuz mu bırakayum? Sen bu gızlan gönül eğlendireysun? Paralarum ha senu!

-Yok hayır, yanlış anladınız. Buyurun tabi.

Çağatay arka kapıyı açınca Deniz tekrar söylendi.

-Yook, ben arkada gidemem. Gusarum vallahi.

-Kusar mısınız?

-Evet kusar Çağatay ya. Çocukken kusmuştu bir kere arkada oturunca, o yüzden hep öne oturur artık. O öne otursun ben otururum arkaya. Hadi gidelim.

Bir şekilde arabaya yerleşip de yola koyulunca Deniz bu sefer de şarkı istedi.

-Çal bakayum bizim oralardan bir türki.

-Yani bu arabada o tarz şarkılar hiç yok ama?

-Ne tarz varidür?

-Daha çok yabancı.

-Ben gavur müziğini sevmiyrım. Belki anama küfrediyler nereden bileceğum?

-Anneniz kaç yaşında?

-Oho anam sağ, 93 yaşında.

-Ha iyi o zaman, bu grup daha genç annenizi tanıyor olamazlar. Siz kafanızı yormayın rahat olun.

O sırada açtığı ilk müzikten küfürlü bir söz yükselince Deniz’de yükseldi.2

-Uyy nerelere gideyim, anam anam garip anam. Ne diyırlar sana.

-Sizin İngilizceniz mi vardı?

-Ula sen bağa cahil mi diysun?

-Yok estağfurullah

-Sen ne anlarsın cahil kadın mı diysun?

-Hayır olur mu öyle şey?

-Çok konuşma yaşlı bunak mı diysun bağa?

-Hayır asla demiyorum öyle şeyler.

-He aferun sağa, hele bi de bak o zaman nolii?

Böyle tartışa tartışa bırak daha önce içeri girmeyi adını zar zor söyleyebildiğim ultra lüks düğün mekanlarına gezintiye başladık.

*GÖKÇE’NİN AĞZINDAN*

Ablamın tembihlediği gibi 48 ÇA 148 plakalı arabaya binerken mesaj attım. Şoför koltuğuna baktığımda Necati abiyi gördüm.

-Necati abi?

-Gökçe’cim, seni ben götüreceğim eve. Çelebi abi öyle emretti.

-Tamam abi sorun yok o zaman.

-Az biraz yolumuz var biliyorsun ki, anlat bakalım?

-Ne anlatayım ki abi? Okulda yok şuan neyse ki önümüzdeki hafta tatil de daha fazla geri kalmayacağız konulardan.

-Okula ne zaman geri döneceksiniz? Hem yenge hem sen?

-Bilmiyorum ki abi, yakında döneriz umarım…

Necati abiyle dertleşe dertleşe eve varmıştık. Ablama yine eve geldiğime dair bir mesaj attım o da karşılığında;

“Ben kafayı yemek üzereyim, Deniz rol yapmaktan yoruldu artık bahane bulamıyor ama Çağatay asla pes etmiyor! Son bir gayret… Onur’a selam söylemeyi unutma bu arada.”

Şeklinde bir mesaj gelince gülümsedim ve eve girdim. Hizmetçi ablalar kapıyı açıp Onur’un odasında olduğunu söylediler. Odasını tarif ettiklerinde hemen odasına koştum. Kapısını tıklattım ama duymadı, adını seslendim yine duymadı. Bu sefer kapısını hafifçe açtım. İçeride yere yatmış kulaklıklarını takmış müzik dinliyordu. Hemen telefonumdan müzik uygulamasına girdim telefonumu onun kulaklığına bağladım ve TurkodiRoma’dan “Yay Burcun Seni Geriyo” adlı şarkıyı çalmaya başladım. Şarkının ilk rütümlerini duyunca çok şaşırdı eli hemen telefonuna gitti kontrol etti ve kulaklığına *GÖKÇE* diye birisinin yani benim telefonumun bağlı olduğunu görünce hemen kapıya baktı. Beni görünce kulaklığını kulağından çıkarttı yerden kalktı ve gülümseyerek bana doğru geldi. Telefonumdan kulaklık bağlantısını kesip şarkının sesini odaya yaydım.

“Yay burcun seni geriyo ama biliyorum, say günleri yavrum geliyorum.”

-Saydın mı yavrum günleri? Bak geldim.

-Saymaz mıyım yavrum.

İkimizde kahkaha atıp sarıldık birbirimize. Yanlış anlaşılmasın birbirimize yürümek için “yavrum” demiyorduk. Aksine dalga geçmek için demiştik öyle de olmuştu. Müziği kapatıp odasındaki camın karşısındaki koltuğa oturduk.

-Sence gerçekten yay burcu olduğum için mi bu kadar gerginim Gökçe yavrum?

-Tabi o da bir etken bir de Gökçe’sizlik olunca… bir de bunlara Selin’sizlik eklenince gerginlik tavan olur be yavrum.

-Of be Gökçe! Ablan o gün okulda yaptığı konuşmadan sonra ne okula gittim ne Selin’i gördüm. Berbat bir haldeyim. Neden bilmiyorum ama ablan bana iyi geliyordu. Hiçbir psikoloğun iyi gelmediği kadar hem de.

-Ablamın var öyle antidepresan halleri. Çok iyi empati yapmasından kaynaklı bu da. Bak sana ne diyeceğim. Selin’i arayayım gelsin mi?

Onur birden heyecanlanmıştı ama çaktırmamaya da çalışıyordu.

-Saçmalama ya kızı kaç kere kovdum gelir mi hiç! Sahi gelir mi hiç?

Hafifçe güldüm. Çünkü sitemle başlayan cümlesi soruyla bitmişti.

-Denemekten ne kaybederiz? Arıyorum hazır mısın?

-Sen bilirsin, ben ısrar etmiyorum.

Israr etmiyordu ama aramamı dört gözle bekliyordu. Hızla aradım Selin’i. Açtı hemen.

-Alo Gökçe?

-Selin nasılsın?

-Yani iyiyim de sana daha doğrusu size karşı biraz mahcubum. Malum okuldaki olaylar falan…

-Aman bırak şimdi ablamı, beni. Biz Onur’la beraber evlerinde oturuyoruz gelsene sende?

-Yok Gökçe ya Onur istemez beni orada. Daha önce gittim de olmadı yani. Boş ver sen beni.

-Yok yok tek ben değil Onur da istiyor gelmeni.

-Gerçekten mi?

Telefonu Onur’a uzattım, biraz tereddütle alıp konuşmaya başladı.

-Selin?

-Onur, iyi misin?

-Selin özür dilerim, iyi değildim. Acaba gelsen de bunları yüz yüze mi konuşsak?

-Peki geliyorum.

Telefon kapanınca Onur telefonu koltuğa atıp kendini tekrar yere attı.

-Acayip saçma mı konuştum yoksa ultra acayip saçma mı konuştum Gökçe?

-Tam bir aşık gibi konuştun Onur, tam bir aşık gibi.

 

Bölüm : 11.01.2025 15:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...