2. Bölüm

2. Bölüm

İrem
yazarfalann

Dışarıda bir dünya vardı. Bilmediğimiz hayatlar hiç tanımadığımız insanlar... Işığının yandığını gördüğümüz bu evlerde yaşanmışlıklar vardı. Kaybedilenler ve kazanılanlar...

 

Sana dayatılanları yaptırmalarına izin verme. Ne olursa olsun karşı gel onlara. Kendinden ödün verme. Evet düştüğün zamanlar da olacak. Kalkmasını bil o zamanlarda. Mümkünse seni düşürmelerine izin verme. Kaybetmek ya da kazanmak önemli değil. Önemli olan ne kadar yol kat ettiğindir.

 

Gün yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı. Alarmdan birkaç saat önce uyanmıştım ve pencerenin pervazına yaslanmış bir şekilde, etrafa bakıyordum. Geçen arabaların seslerini, okula giden çocukların seslerini ve bu sabahki olan derin sessizliği dinliyordum.

 

Okula daha birkaç saat olduğunu fırsat bilerek duş almaya karar verdim. Duştan çıktığımda okula bir saat kaldığını gördüm. Hasta olmamak için ıslak saçlarımı kuruttum. Daha sonra mutfağa inip kendime sade bir filtre kahve yapıp içtim. Ani bir kararla saçlarımı kıvırcık yapmaya karar verdim ve kendimi maşa yaparken buldum. Bugün çok sakin bir sabah oluyordu.

 

Maşa yapmayı bitirdikten sonra okul formamı giydim. Sıra cekete gelmişti. Ceketimi elime aldığımda Asil'in ceketimi omzuma bıraktığı anıda buldum kendimi ama kendime gelmem çok zaman almadı. Yüzümün çok renksiz olduğunu düşünüp, dudağıma belli belirsiz renk veren dudak nemlendiricimi sürdüm. Geri kalanlarsa her zaman rutin olan şeylerdi.

 

Sınıfa geldiğimde adını öğretmenin sorması sayesinde öğrendiğim çocuğun hala gelmediğini gördüm. Başımı sıraya koyup biraz uyumak istedim. Filtre kahve içmeme rağmen gözlerimi açamıyordum. Duş almak bile uykumu açmamıştı. Gözlerim kapalıyken bir hareketlilik hissettim. Duvar tarafından geçip yanıma oturmuştu. Yarı uyanık olmama rağmen kafamı kaldırmadım.

 

Teneffüs zili çaldığında kantine gidip Türk kahvesi almaya karar verdim. Ayık kalmamı ancak Türk kahvesi sağlayabilirdi.

 

Şimdi gireceğimiz ders matematikti ve ayık kalmam lazımdı. Matematiği seviyordum ama yapamıyordum. Aramızda garip bir ilişki vardı. Türk kahvesi hazır olduğunda aldım ve parmaklarımı kağıt bardağın üstüne sardım. Ellerim üşümüştü.

 

Sınıfa çıkarken okulun koridorunda bir pano dikkatimi çekmişti. Panonun üstünde okuldaki tiyatro kulübünün düzenlediği bir oyun vardı. Oyunu konferans salonunda oynayacaklardı ve okulun bütün öğrencileri davetliydi. Bu hafta cuma günüydü.

 

Tiyatroya hep ilgim vardı ama asla tiyatro kulübüne girmeye cesaret edememiştim. Çünkü ben ağır eleştiri kaldıramıyordum. Çok heyecanlandığımda sinirlendiğimde ellerim titrerdi. Kendime mani olamazdım. Okuldakiler bazı anlarda çok gaddar olabiliyordu. Tiyatroya olan sevgimin nefrete dönmesini istemedim.

 

Zorba insanları asla anlamıyordum. Birine acı çektirmek, açığını bulmak, asılsız dedikodular çıkartmak, iftira atmak nasıl zevk verebilirdi? Ben etrafımdaki insanlar üzülmesin diye kırk takla atarken kalp kırmak ne kadar kolaydı?

 

Çocukken çok fazla zorbalığa maruz kalmıştım. Onlardan daha sessizim ve birkaç yaş küçüğüm diye zorbalığa maruz kalıyordum. Onlar gibi olmadığım için dışlanıyordum. Onların hayatında hep fazlalıktım. İstenmeyen, hor görülen, oyunlara dahil edilmeyendim. Kendi hem cinsimdi bana bunları yapan. Bir başkası değil. Tuvalette boğazımı sıkan, ayakkabıma basıp beni yere düşürmeye çalışan, küçücük yaşımda hakaretler eden onlardı. Yaptıkları karşısında ortaya bu çıkmıştı. Ezik, pasif, kendini korumaktan aciz bir yaratık...

 

Bu düzeni artık yıkmamın vakti gelmişti. Ses çıkarmamın vakti geldi de geçiyordu. Baş kaldıracaktım artık. Tepkimi koyacaktım. Beni koruyacak kimsem yoktu etrafımda. Beni ancak ben koruyabilirdim.

 

Şuan değilse ne zaman?

 

Beni düşüncelerimden ayıran, çalan zil sesiydi. Koşar adımlarla sınıfa çıktım. Ders bedendi ve voleyboldan sınav olacaktık. Sınıftakiler aşağıya iniyordu. Hoca onlara spor salonuna inmelerini söylemişti .Aniden bir farkındalıkla ne yaptığımı hatırladım. Bugün beden dersi vardı ve ben eşofmanımı getirmeyi unutmuştum. Hatırladığım anda kafama bir şaplak attım. Hoca bu konularda çok titizdi. Belli ki benimle uğraşmaktan çekinmeyecekti. Üstelik ona ben izin vermiş olacaktım.

 

Herkes soyunma odasına ilerlerken ben sahanın ortasında kalmış hocaya ne diyeceğimi düşünüyordum. Ben sahanın ortasında dikilirken koluma bir el dokundu. Ürperip hemen geri çektim. Koluma dokunan kişi oydu. Asil...

 

''Ne dikiliyorsun böyle sahanın ortasında?''

 

Bu çocuk konuşmayı biliyor muydu ya?

 

Peki Güz sen çocuğun konuşması için bir harekette bulundun mu? Gözlerini kaçırmak ve teneffüs zili çalar çalmaz çocuktan öcü görmüş gibi kaçmak dışında.

 

''Sence ne yapıyor gibi görünüyorum.''

 

Birkaç saniye beni süzdü ve sonra konuştu.

 

''Put gibi dikiliyorsun.''

 

İçimden bir ya sabır çektim ve konuştum.

 

'' Eşofmanımı evde unuttum ve hocanın gazabından nasıl kurtulabilirim onu düşünüyorum. Oldu mu? Tatmin oldun mu?''

 

Güz kendine gel. Tamam kendimizi koruyacağız. İnsanlara haddini bildireceğiz dedik de alt tarafı soru sordu. Hemen niye tersliyorsun? Üstelik sana ceketini getirdiğinde teşekkür bile etmedin.

 

''Biraz fazla mı agresifsin sen. Konuşmuyorken daha sempatiktin.''

 

Gözlerimi devirdim. O da kaşlarını çatmıştı.

 

'' Bence de susarak daha iyi anlaşıyoruz. Biz devam edelim. Konuşmadan konuşmaya...

 

Arkasını dönüp erkeklerin soyunma odasının olduğu yöne doğru gitti. Birkaç dakika sonra geri geldi. Bu sefer elinde bir şey tutuyordu. Eşofman...

 

Elindekini bana doğru attı. Yakaladığımda şaşkın şaşkın suratına bakıyordum.

 

''Yanlış anlama. Sırf o beden hocasının cıırtlak sesini duymak istemediğim için yapıyorum bunu. Zaten çekilmez biri. Bağırdığı zaman hiç katlanamıyorum..''

 

''Ben bunu alamam.''

 

Eşofmanı ona geri uzattım ama almadı.

 

''Seçim senin ya sana uzattığım eşofmanı giyersin ya da ders boyunca o kadının sana bağırmasını dinlersin.''

 

Kendime vazgeçmek için bile fırsat vermeden soyunma odasına girdim ve uzatttığı eşofmanı giydim. Beli çok bol gelmişti. Bağcıklarından tutup sıkıca bir düğüm attım. Paçaları da çok uzun olduğu için içe doğru katladım. Emanet gibi duruyordu.

 

Soyunma odasından çıktığımda hoca çoktan gelmişti. Sınav için kızlı erkekli gruplar oluşturmuştu. Parmak pas, manşet falan çalışacaktık. Bedenden sınav olmak gerçekten bana çok saçma geliyordu ama itiraz etmeye hakkım yoktu. Hepimiz sahanın etrafına ikişerli ikişerli dizildik. Benim partnerim Asildi.

 

Şaşırdık mı? Hayır

 

Asil bana topu çok yukarıdan atıyordu. Ben de ona çok aşağıdan atıyordum. Ben kısa değildim o fazla uzundu. Ben 1.75'tim. O 1.90-1.95 vardı. Belki daha uzundu. Top asla havada kalmıyordu. Gözü yerdeydi. Yavaş yavaş artık pes edecektim. Resmen bedenden kalacaktım. Şaka gibiydi. Asil pes etmek üzere olduğumu anlamış olacak ki önüme geçip beni durdurdu.

 

Tekrar denediğimizde gelişme vardı. Artık top daha uzun süre havada kalabiliyordu mesela. Sınav bittiğinde hoca ikimize de 90 vermişti. Zil çalınca apar topar soyunma odasına gittim ve üstümü değiştirdim. Eşofmanı ona yıkadıktan sonra verecektim. Voleybol oynamak daha doğrusu oynayamamak beni susatmıştı.

 

Sınıfa koşar adımlarla çıktım ve sırama oturdum. Tekrar kalkmaya çalıştığımda arkamda bir yapışkanlık hissettim. Sırama bir şey dökülmüştü. Sıranın altından hızlıca aldığım ceketimi belime sardım. Tuvalete koşar adım gittim. Etrafta birilerini göremeyince yan döndüm ve aynadan arkamdaki manzaraya baktım. Tam oturduğum sıranın renginde bir sıvıydı. Dokunduğumda bu sıvının oje olduğunu anladım.

 

Kim böyle bir şey yapardı?

 

Arkamdaki tuvaletin kapısı açıldığında burada yalnız olmadığımı anladım. Çıkan kişi oje lekesini görmüştü. Tanımadığım birine koz vermek istemiyordum. Oje lekesinden çektiği bakışlarını bana çevirdi. Ben tuvaletin çıkışına doğru yürüdüğümde kolumdan tuttu.

 

'' Dolabımda yedek bir eşofmanım var. İstersen sana ödünç verebilirim.''

 

''Yok teşekkür ederim benim var.''

 

''Bu arada Alya ben''

 

''Ben de Güz''

 

''Tanıştığıma memnun oldum.''

 

''Ben de''

 

Koşar adımlarla soyunma odasına girdim ve formamı giydim. O ojeyi dökeni bulacaktım ve hesabını soracaktım. Belime sardığım kolej ceketini giydiğimde erkek parfümü kokusu sayesinde ceketin Asil'e ait olduğunu anlamıştım. Yine de bu beni ceketi giymekten alıkoyamadı.

 

Sınıfa çıktığımda Asil sıra oturmuş, camdan dışarı bakıyordu. Gözlerini cam kenarından üzerime doğru çevirdiğinde beni uzun uzun süzdü. Ceketini giydiğimi anlamıştı.

 

''Ceket... Yakışmış.''

 

Aniden gelen farkındalıkla ceketi çıkarmaya çalıştım ama izin vermedi. Kolumu tutmuştu. Kolumu tutan elini çektim ve ceketi bir çırpıda çıkardım. Ona uzattığım ceketle hiç beklemediğim bir şey yapmıştı.

 

Ceketi oturduğum sıranın üzerine sermişti.

 

 

Bölüm : 27.11.2024 12:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
İrem / GÜZDEN KALANLAR / 2. Bölüm
İrem
GÜZDEN KALANLAR

2 Okunma

2 Oy

0 Takip
2
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...