
3. Kişi ağzından;
Zehra Kralhan ona verilen adrese gelmişti.. Akif Zehra'ya doğru bakmış
"Hazır mısınız?" Demişti
"Evet hazırım. Akif sen burda kal. Geleceğim.." dedi ve yavaşça denize doğru odaklanmış elleri cebinde denizin kokusunu içine çeken amcasına daha doğrusu babasına bakmıştı. Ve yavaşça yaklaşıp
"Amca " demişti Zehra
İsmail Deniz Zehra'ya doğru döndü
"Yoksa baba mı demeliyim?" Dedi Zehra
İsmail Deniz bir an şok oldu. Kendine gelmesi biraz zaman aldı... Düşündü kendi kendine İsmail Deniz bitmişti Zehra herşeyi öğrenmişti...
Acaba İshak Deniz mi söylemişti?!
"Kızım..." Dedi yavaşça sessizliğini bozdu İsmail Deniz
Başını salladı Zehra ve
"Öğrendim... Öğrendim baba..!" Dedi Zehra
...
"Ama nasıl?" Diye sordu İsmail Deniz
"Annem bana bu belgeleri verdi. Savaş ise seni buldu." Dedi Zehra
"Özür dilerim... Her şey için..." Dedi İsmail Deniz
"Seni affetim baba..!" Dedi ve sarıldılar Zehra ve İsmail Deniz
...
• Zehra Kralhan •
Babamı buldum. Babamı buldum ama sevdiğim adamı kaybettim...
Savaş seni çıkartacağım..!
Ömrüm boyunca Rojhat'ı asla affetmeyeceğim. Ölsem de ölse de affetmeyeceğim..
Belki de farkında değil ama bu yaptığı ile benim yavrum babasız kalabilir veyahut ben kimsesiz kalabilirdim.. amma ve lakin Savaş olmasa bile benim yanımda olduğunu hissettiriyordu.
Gece olmuş Yalı'da ki odada kapkaranlık halde pencereden dışarı izliyordum belki bi umut bunlar rüyadır ve bir anda eve gelecek diye bekliyordum.
Üstümde hala mor dizin azıcık altında biten balon kollu dekoltesiz yakası siyah çizgi detaylı bir elbise vardı ve saçlarımı maşa yapmıştım sadece altlarını hafif maşa yapmıştım.
Sağ elimi sürekli olarak ritimli bir şekilde köprücük kemiğimin ortasında gezdiriyordum.
Bir şeyler düşünmeli ve bir an önce kocamı çocuğumun babasını oradan çıkarmam gerekirdi.
Çünkü o da beni o çukurdan çıkarmıştı ve ben sevdiğim adama ihanet etmem.!
Rojhat'a gelirsek onun elimden o kadar kolay kurtulacağını zannetmiyorum keşke o operasyonda izin vermeseydim onun kurtulmasını istemiştim çünkü zaten ailesinin vebali üstümdeydi birde benim yanımda ki operasyonda vurulmuştu.
Geçmişe dönüş;
Eşyalarımızı almıştık ve direkt olarak görev yerine doğru yola çıkmıştık artık poliscilik oynuyorduk.
O arabayı sürerken bende sağ koltuk prensesi gibi oturmuş yolu izliyordum asla herhangi bir şekilde muhatap bile olmuyorduk ne o ne ben iki kelime bile etmiyorduk artık daha bir kaç sene önce birbirimiz ile gülmekten zevk alan biz şimdi muhatap bile olmuyorduk birbirimiz ile.. anılarımızı unutmadım unutamam da biliyorum ancak onu sevmiyordum biliyorum onun yanında olduğum için ne heyecanlıydım ne de kalbim ağzımda atıyordu hiç biri olmuyordu dokununca bana hoşlanmıyordum iğreniyordum resmen ancak o yani Büyük Patron dokununca bile kendimden geçiyordum etkilendiğimi itiraf ediyorum ancak aşık mıyım bilmiyordum.
Konudan çok çıktım ilk operasyonu yapacağımız yere varmıştık peki şimdi ne olacaktı tabi ki söylenen adamı şak diye alıp getirtip konuşturacaktık hah bu benim saniyeler içinde yaptığım şeyler tabi benim yöntemlerim farklı :)
Kapının önünde ben bir taraftan Rojhat bir tarafa durduk elimizde silahlarımız mevcuttu adamlar da bir kısmı benim arkama bir kısmı ise Rojhat'ın arkasına geçmişti Rojhat kısık sesle
"Hadi bakalım 3 deyince dalıyoruz ve hepsini öldürüyoruz ardından gereken adamı alıp direk çıkıyoruz " dedi benim için kolaydı ben tek başıma yapabilirdim ha yapamıyor olabileceğim şeyler de vardı tabii
"Okey" dedim kısaca
"1" dedi
"2" dedim
"3" dedik aynı anda ve daldık
Herkesi her şeyi talan ettik ardından adamı aramaya başladık
O bi yandan arıyor ben bir yandan kulağımda ise Büyük Patron'un sesi geldi
"Arka odaya bak! " Dedi onu dinledim
Yavaş yavaş arka odaya doğru yol aldım elimde ki silahımı da dikkatli tutmaya çalışıyordum
"Dikkat et!" Dedi yine benim dikkatli olmam bana bişey olmaması umrunda olmalı ki böyle söylüyordu sürekli ve bana bişey olmaması için uğraşıyordu
Hapisteyken bana bugün karışan yarın yok oluyordu içerde de adamları vardı peşimden ayrılmayan adamları özellikle Derya orda görevliydi hatta bazen içim dolduğunda - ki bu sebepsiz oluyordu-
hasta rolü yapıp Doktor Derya'nın yanına gitmek istiyordum ve gidiyordum da neyse çok uzatmadan devam edelim
Arka odanın kapısını yavaşça açtım baktım arkası dönük bir adam vardı ve tam o sırada arkamda biri olduğunu hissettim hemen reflekslerimi kullanıp yere yatırıp kolunu ters çevirdim arkamda olan kişinin ise Rojhat olduğunu gördüm
"Senin burda ne işin var " dedim
"Seni etrafta göremeyince merak ettim en sonda burda olduğunu fark ettim ve yanına geldim" dedi
"Ve kolumu bırakır mısın çünkü feci şekilde acıyor da aaaağğ " dedi
"Al kolunu sakın bir daha böyle bişey yapma gördün zararlı sen çıkıyorsun" dedim
"Haklısın neyse bu kim" dedi fısıltı halinde konuşuyorduk o bağırması bile fısıltı halindeydi
"Ben galiba adamı buldum " dedim
"Buldun neyse bir anda dal ve bacağına sık!" Dedi Büyük Patron
"Beni anladıysan öksür hafifçe " dedi
*Öksürdüm*
"Güzel aferin " dedi
"Üç dediğimde dalıyoruz ben bacağına sıkacağım ki hareket edemesin sende esir al " dedim
"Bir iki üç " dedim ve daldık ben hemen bacağına sıktım oda arkasına geçti ve silahını tam kafasına dayadı
Adam bizi görünce korkmuşa benziyordu
"S-siz kimsiniz ?" Diye sordu
"Burda soruları ben sorarım sen kimsin ve burası kimin hemen söyle!" Diye bağırdım.
"Ben Rahim Karaman ve burası da Deniz Yaman'ın mekanı ben sadece bir kaç bişey almak için geldim." Dedi
Aklıma not ettim bu adları Rojhat ise bu isimleri telefonuna yazıyordu daha doğrusu not ediyordu.
"Salih gel buraya! " Dedi Rojhat
"Buyrun Komiser'im" dedi Salih
"Çabuk gel oğlum al şunu götürün arabaya takın kelepçeyi karakola götürün!" Dedi Rojhat
"Emredersiniz Komiser'im!" Dedi Salih
Ardından da adamı aldığı gibi götürdü bende silahı belime geri taktım oda aynısını yaptı kulağımda yine aynı ses
"İyi misiniz?" Dedi Büyük Patron
"İyiyiz" dedim kısık ama onun duyabileceği bir ses ile onların öğrenmemesi gerek yoksa iyi şeyler olmayabilirdi.
"Her şey tamam hadi çıkalım" dedi Rojhat
"Tamam" dedim
...
Adamlar adamı arabaya götürdü ve karakola doğru yola çıktılar
Bizde tam o sırada gidecekken camların silah sesleri ile çatlayıp parçalanması ile direkmen ellerimizi silahlarımıza attık
Ve kendimize siper aldık.
"Saldırıya uğradık hemen destek ekip gönderin tekrar ediyorum saldırıya uğradık destek ekip gönderin" diyerek telsizi ile destek ekip istiyordu Rojhat
Acaba Savaş ne yapıyordu öğrenmiş miydi bizim bu durumda olduğumuzu gerçi öğrenseydi telsiz ile haberleşirdik acaba çekiyor mudur gerçi çekiyordu en son ama ne saçmalıyorum ben odaklanmam gerek
Adamlar içeriye girmişti bizde hala sıkıca silahlarımıza sarıldık ve çat çat hepsini indirmeye çalışıyorduk ve başarıyorduk da ancak zordu çok zordu şu 10 dakika içinde beter hale gelmiştik baya zordu resmen geberiyorduk
Rojhat'ın yüz ifadesi tabiri caizse
'hepinizi gebertecem o*** c**** ' diyordu
Daha sonra hızlı hızlı hepsini öldürmek için saklandığımız yerden çıktık ve hızlı bir şekilde hepsini öldürdük biri hariç tam onu vuracakken bir kurşun sesi geldi ancak bu benden değildi kimdi
Arkamı döndüm ancak keşke dönmeseydim Rojhat tam dalağından vurulmuş halde bana bakıyordu eli vurulduğu yere gitti bana baktı ben de şok içinde ona baktım sonra arkamı dönüp dann diye adamı vurdum hemde kalbinden adam direk öldü herhalde
O sırada kulağımda bir ses ve ben nefes nefese konuşuyordum
"Zehra iyi misiniz?" Diye sordu
Bende "değiliz saldırıya uğradık" dedim ve bir kaç saniye bekledikten sonra
"Ve Rojhat vuruldu ambulans çağırın" dedim
"Hemen destek yolluyorum sizi hastaneye götürsünler" dedi hızlı hızlı ve telsizi kapattı bir beş dakika sonra tabi ben o sırada kanı durdurmaya çalışıyorum
Ambulans geldi hemen Rojhat'ı aldılar ve ambulansa attılar
Bende peşlerinden ambulansa bindim kanı durdurmaya çalıştılar ve kulağımda o ses geldi
"Rojhat bey ölüyor kan durmuyor" dedi hemşire
Hemen ölü gibi durdum telsizime dokundum ve "Rojhat ölüyor Büyük Patron " dedim ve telsizi kapattım
Şimdiye dönüş;
Bu anlarımızı hatırladığım da 'keşke ' dedim içimden
Çünkü eğer ki ölmesine izin verseydim. Belki de Savaş bu durumda olmazdı.
Çok da uzatmadan kolumda ki saatime baktım ve saatin çok geç olduğuna kanaat getirdim ve üstümü ayarlayıp duşa attım kendimi...
İki şampuan bir saç kremi ve duş jeli yaptıktan sonra bornozumu giyip çıktım..
Ayarladığım ve yatağımın üstüne bıraktığım kıyafetlerime baktım bir iki üç dakika .. dalmıştımım.
Özlemiştim onu özlemiştim. Şu an burda olsaydı kim bilir ve beni bu halde görseydi.. of hayal ettikçe daha fazla özlüyordum.. hayal etmeyi kesmem gerekiyordu. Şu anda onu yeniden buraya getirmenin yollarını aramam gerek..
Çok da uzatmadan ilk olarak yavaşça ve bebeğime zarar vermeyecek şekilde iç çamaşırlarımı giydim ve de yatağın üstünde kalan pijamalarımı aldım ve yavaşça giyindim.
Ve de çok umursamadan yatağa yatacaktım ki aklıma Savaş'ın kendi elleri ile saçlarımı kuruttuğu anlar geldi..
Geçmişe dönüş;
Arabaya binmiştik birlikte onun büyük ve özel arabasında yol alıyorduk yol boyunca ben her konuşmak istediğimde ağzım ve dudaklarım sanki mühürlenmiş gibi açılmıyordu.
En sonunda benim için aldığı dağ evine geldik önden geçip kapıyı açtım ve onu içeri davet ettim oda hemen içeri geldi omuzlarına astığı kabanı aldım ve askılığa astım.
O içeri geçip oturdu bende ona
"Patron ben yukardayım duş alıp üstümü değiştireyim " dedim oda
"Tamam ben bekliyorum" dedi
Kafamı salladım ve yukarı çıkıp gereken kıyafetleri aldım daha doğrusu hazırladım ardından hızlıca duş aldım ve çıktım hemencecik saçlarımı kurutmadan üstümü giyinip aşağı indim tabiki inmeden önce cilt bakımı yapıp öyle indim patron bana baktı ancak saçlarımda biraz fazla oyalandı gibi sonra yavaşça yanıma geldi ben olduğum yerde dikildim kaldım elini saçlarıma attı ve eli ile okşadı ıslak olduğunu anladı ve bana
"Saçlarını neden kurutmadın?" Diye sordu
"Ö- öyle" dedim. Ah! niye kekeliyorum kiii!
"Demek öyle ha?!" Dedi Savaş
Ve ardından elimi tuttu sonra
"Gel hadi!" Dedi sert sesi ile
Birlikte yukarı çıktık ve benim yatak odama doğru gittik beni yatağa oturttu ve eline hızla saç kurutma makinesini aldı ve taktı sonra da yavaş yavaş saçlarımı kurutmaya başladı ben şok aynı zamanda gözlerim dolu dolu onun saçlarımı kurutmasını bitirmesini bekledim... Bitirdi benim gözler hala dolu doluydu gözlerime baktı oyalandı oyalandı baktı ve bana dedi ki
"Doldurma o güzel gözlerini " dedi yumuşak bir sesle çok yumuşaktı. Bende ona
"Kız çocukları için babaları çok önemlidir bilir misin bilmem ama benim babamda bana böyle yumuşak davransın isterdim" dedim gözlerim hala doluydu..
"Ben gerekirse sana hayalindeki baba da olurum yeter ki dolmasın o güzel gözlerin.." dedi göz yaşlarım boşalmaya başladı. Göz yaşlarım onun lacivert gömleğine damlıyordu başımı göğsüne geliyordu şuan bi eli ile kafamı tutmuş okşuyor diğer eli ile de omzumu okşuyordu..
Ağlıyordum içim dışıma çıkana kadar ağlıyordum normalde böyle bişey başkasının önünde olsa ağlamam ancak bilmiyorum Savaş olunca göz yaşlarım kendiliğinden dökülmeye başladı kendimi onun yanında güvende hissediyordum..
Bir süre sonra ağlamam durunca yüzüme göz şisliğimi ve o mor göz altım için biraz makyaj yaptım ardından ceketimi aldım ve beni bekleyen bir Savaş Bey 'i görünce direkt yanına gittim
Şimdiye dönüş;
Aynadan kendime baktığımda ıslak ve hafif kıvırcık saçlarımdan su damlaları dökülüyordu.
Savaş olsaydı izin vermezdi direk gelir kuruturdu..
Her duştan çıktığım da kendisi gelip saçlarımı kurutur okşar ve severdi saçlarımı bende onun kini kurutur ve okşardım.. biz birbirimizde hayat bulmuştuk. Ve biri bizden bu hayatı almaya çalışıyordu.
Bu hayatın meyvesi de karnımdaki bebekti.
Pijamalarımı giymiş ardından da makyaj masamın altında ki sepetten saç kurutma makinesini aldım ve fişe taktım ardından da yavaşça saçlarımı kurutmaya başladım.
Bir süre sonra kuruduğuna emin olduğum bir anda bıraktım ve fişi çektim, yine sepetine geri koydum.
Ardından da yavaşça hem kendimi rahat hissettirecek hem de bebeğime zarar vermeyecek şekilde uzandım. Sağ yüzük parmağımda bulunan , Savaş'ın bana verdiği baget yüzük ile yavaşça oynamaya başladım.
Sonra da elimi yavaşça karnımın üzerine koydum ve karnımı yani bebeğimi okşamaya başladım...
"Annecim... Babanı kurtaracağız ve yanımıza yeniden gelecek emin olabilirsin.." dedim kendi kendime mırıldanarak
....
Sabah saat 9.30' da kabus görerek uyanmıştım geçmişten kalan yaralar yalnız kaldığım için kendini hatırlatıyordu.
Çabucak kalkıp hazırlandım ve sırf bebeğim için kalkıp kahvaltı yaptım.
Ardından da aşağıda beni bekleyen Akif bey ile birlikte Karargâha gittik...
..
Bir süre sonra Karargâha varmış ve içeri hızla girmiştim Emre de tam o sırada yanımda bitmişti.
"Zehra iyi misin?" Dedi endişe ile hamile kaldığımdan beri benimle ilgiliydi gerçi hep ilgiliydi ama neyse yanımda kocam yani Savaş olmadığından dolayı beni korumaya ve bana yardımcı olmaya çalışıyordu.
Kısa süre içinde odaya ulaşmış ve
"Hiç iyi değilim Emre! Savaş'ı neden hala kurtaramıyoruz ?! Bu kadar mı güçsüzüz ! " Dedim sinirle
"Kardeşim sakin ol.. hem kendine hem de bebeğe zarar vereceksin..!" Dedi Emre
Daha fazla uzatmadan konuyu değiştirdi.
"Eee peki o aşerme dönemi mi ne o başladı mı? Canın bir şey çekiyor mu?" Diye sordu
Gözlerim dolu dolu iken ona
"Ben sevdiğimi aşeriyorum.. bana onu getirebilecek misin?" Dedim ve odadan çıkmasını istedim çok geçmeden çıktı..
Ardından da çok geçmeden geri geldi ve bana doğru bakıp
"Şimdi sana iki haberim var biri iyi biri kötü.." dedi Emre
" Evet söyle.." dedim
"İlk olarak kötü haberden başlıyorum... Bu habere bak.." dedi Emre ve laptopu bana uzattı.
" Ünlü mafya babası ve Büyük Patron lakaplı Savaş Kralhan hapishanede bir çok insan onun çıkması için protestolar yaparken daha fazlası sosyal medya vb her yerden kendisini linç ediyor." Dedim haberi okuyup
"Eeee ne diyorsun bir şey yapalım mı bunlara?" Dedi Emre
"Ateş olsa cürümleri kadar yer yakarlar... " Dedim ve Emre'ye doğru bakıp
"Kendilerine çok güveniyorlar ama henüz beni tanımıyorlar..! Emre.. ne yapacağını biliyorsun." Dedim Emre'ye bakarak
"Peki .. sıradaki haberi söylüyorum.. annen gidiyor ancak onu yakalayıp konuşturursak bir şeyler yapabiliriz misal İshak Denize gözdağı verebiliriz daha da önemlisi onun da aynı acıları çekmesini sağlayabiliriz.." dedi
İşte bu plan kafama yatmıştı.
"O hâlde savaş başlasın.." dedim
" Gidin ve onu getirin.. " dedim
...
3. Kişi ağzından:
Reyyan Ahu Deniz herşeyi halletmiş bir şekilde elinde eşyalar ile birlikte kaçıyordu tabi kaçmak denirse buna..?!
Tam havaalanına giderken Kralhan Karargâhı askerleri tarafından tutulmuş ve karargahın sorgu odasına doğru getirilmişti. Elleri bağlı bir halde sandalye de oturuyor ve
"Ben bir şey yapmadım kimsiniz siz tanımıyorum bile sizi imdat!" Diye bağırıyordu.
Kapı açıldı ve içeri çok sevgili kızı Zehra Kralhan girdi.
"Merhaba anneciğim" dedi kinayeli sesi ile Zehra
...
" Evet anneciğim artık konuşmayacak mısın?" Dedi Zehra
"Ne istiyorsun benden?!" Dedi Reyyan hanım
"Babamın pardon amcamın kim olduğumu görmesini yıllarca işkence ettiği kızın ne hale geldiğini görmesini istiyorum... Şimdi konuş..!" Dedi Zehra
...
Zehra yavaşça sorgu odasından ayrıldı ve kapının önünde bekleyen Emre'ye dönüp elinde ki ifadeleri Emre'ye doğru uzattı.
" Burayı bul ve senden istediklerimi oraya yerleştir. Bomba , patlayıcı vs ne varsa hepsini orda görmek istiyorum zamanında yaptığı şeyleri parası ile ödesin istiyorum tıpkı zamanında babama yaptığı gibi.. üstelik kendisinin en düşkün olduğu şey.. Para.! " Dedi Zehra ve ordan ayrıldı.
Emre ile birlikte odaya giriş yaptı Zehra ve Emre'ye dönüp
"Yarına kadar hepsi halledilsin istiyorum Emre.. bir de yarından sonra ki gün için balo davet gibi etkinlikler var mı bir baksana..?" Dedi Zehra
"Hemen bakıyorum" dedi ve telefonundan bakmaya başladı
" Evet buldum... Yarın gece saat 23.00' da bir davet var ve şansa bu davete davetlisin.." dedi Emre
Zehra da Zafer gülüşü atıp
" İşte bu..!" Dedi
....
Her şey hazırdı Savaş Kralhan bu daveti biliyor ve televizyonda yayınlanacak olduğunu da biliyordu.
Kendisi ve tabi ki İshak Deniz de bu daveti izliyordu televizyondan..
Ve işte başlıyordu bütün sahte yüzler ordaydı boş boş kamera görüp kameraya karşı sahte maskelerini takıyor iyiyi oynuyorlardı...
Ve işte geliyordu Zehra Kralhan... Savaş'ın gözbebeği..!
Üstünde gümüş duran bir elbise giymişti saçlarını topuz yapmış ve üzerine ise pırlantalı kolye takmıştı.. Savaş'ın verdiği yüzüğü ise sol tarafına takmıştı alyansın hemen önüne..
Savaş ise bunu görür görmez ne kadar özlediğini fark etmişti ve kendi kendine
"Dayan Savaş dayan.." diyerek hatırlatmıştı.
Davette herkes gülüyor ve sohbet ediyorlardı bir kişi hariç Zehra Kralhan...
Bir süre sonra Zehra sahneye çıktı ve arkada ki beyaz perdeye doğru bakıp projeksiyonu oynatmak istedi.
Arkada ise canlı canlı İshak Deniz'in bir dünyaya yetecek kadar parası mevcuttu.
Eline bir bardak ve küçük kaşık alıp birbirine vurdu Zehra ve dikkatleri üzerine çekti Savaş ne olacağını kestirmeye çalışıyordu arkada herkesten uzak bir şekilde yayını izliyordu.
"Evet şimdi bu sahte hallerinize ara vermenizi isteyeceğim sizden ... Şimdi buraya bir bakın.. bu ne biliyor musunuz? Sevgili İshak Deniz'in sevgili İsmail Denizden kaçırıp ve de üstüne Kara yollarla elde ettiği paralar..!" Dedi Zehra
Ve elinde bir bomba patlatma tuşu bulunan kumandayı çıkardı elinde sımsıkı tuttu.
"Ve bu da bir daha bu paralardan eser kalmayacak olan bombalar..! " Dedi Zehra artık korkmuyordu..
Ne İshak Deniz ' den ne de bir başkasından çünkü o Zehra Kralhan idi. Kimseden korkmaz ve kimsenin önünde de eğilmezdi..!
Etraftaki insanlar korku ile birbirine bakarken hapishanede erkekler de birbirlerine korku dolu bakıyordu..
Bir anda arkalarını döndüler erkekler ve arkalarında Savaş Kralhan 'ın karısına gurur dolu gözlerle baktığını gördüler...
" Ve ... 10' dan geriye sayacağım ardından da sıfır dediğim anda bu tuşa basıp bütün bu parayı ve zenginliği çöp edeceğim..!" Dedi Zehra
" 10" dedi
"9" dedi
"8" dedi
"7" dedi
"6" dedi
"5" dedi
"4" dedi
"3" dedi
"2" dedi
"1" dedi
Ardından da sinir dolu bir gülümseme ve sesle
"0" dediği anda tuşa basmış ve gelen ' bom!' sesi ile bütün paraların patladığını görmüş ve duymuşlardı..
Hapishanede ise İshak Deniz sinirle ağzından soluyarak
"Seni kaltak!" Dedi sinirle
O sırada Savaş'ın kolu İshak Deniz'in omzunu sıktı ve
"O BENİM KARIM..! VE SEN ONA KARŞI DÜZGÜN KONUŞACAKSIN! " Dedi Savaş Kralhan
"O benim karım..! Ve ben Savaş Kralhan'ım karıma gelen lafı veyahut herhangi bir şeyi affetmem..! Ben affetmem..!" Dedi Savaş Kralhan
Zehra orada İshak Denize verdiği gözdağı ile Zafer gülümsemesi yaparken
Savaşta hapiste bunu yapıyordu...
Ve bu İshak Deniz için bir sonun başlangıcı idi..!
....
Gelecek bölümden;
" Sen kimsin..! " Dedi Savaş
"Kimsin de benim sevdiğim kadına böyle zarar verip ağlatabiliyorsun.!" Dedi
"Ben onun babası -" diyecekti ki sözü kesildi İshak Deniz'in
" Sen babası değilsin bunu herkes biliyor.. Zehra ve ben biliyoruz ... Zehra'nın babasının aslında kıskandığın ve nefret ettiğin ağabeyin olduğunu biliyoruz..!" Dedi Savaş
Ardından da asit dolu kovaya bakıp
"Sevdiğim kadının acıları için.. o çığlık çığlığa ağlamaları için.. sende aynı acıları çekeceksin..! Hemde benim gibi..!" Dedi ve sinsi gülüşü belirdi Savaş Kralhan 'ın
Gelecek bölümden fragman bitti...
SON
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.14k Okunma |
119 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |