Ecem
Karşımızdaki manzaraya baka kaldık. Eren tam karşımızdaydı. Ama bu imkansızdı. Eren hemen yanımızdaydı çünkü.
Ateş öne çıkıp ilerledi. "Kimsin sen?"
"Tamam." Bir ışık topu yaptı. "Bu kabul mü?"
Direkt Ebru'ya baktı. "Gelecekte Ebru'dan alınan bir dna parçasıyla zaman makinesi yapılacak." Topu küçültüp yok etti. "Böylece zaman yolculuğu yapa bileceğiz."
Arda öne atıldı. "Böyle bir şey olmayacak."
"Ama oldu. Burada oluşum kanıt." Arkasından altı yaşlarında iki çocuk çıktı.
"Seni çocuklarınla tanıştırayım. Oğlun Aras. Kızın Alev."
Çocuklar birden kanatlarını açtı. Bunlar insan değil vampirdi. "Ayrıca onlar vampir."
Çocuklar etrafta uçmaya başladı. Eren şaşkınlıkla izliyordu. Tabi bizde.
"Hadi inin artık geri dönmemiz gerekiyor."
Kemerinden daha önce görmediğim bir makine çıkarttı. "Süper, şarjı bitmiş. Burda bir süre kalmamız gerekiyor."
"Çok değil sadece iki saat kalabiliriz."
"Sonuçta kendi kalem. Çocuklar içeriye. Güneşte çok kaldınız."
Çocuklar tepemizde geçerek kaleye girdiler. Bizde girip oturma odasına geçtik.
Ateş "makineyi kim yaptı?" diye sordu.
"Gelecek hakkında bilgi veremem. Zamanda yolculuk hassas bir konu. Ebru benden daha iyi biliyor."
"Hiç değişmemişsin Eren. Hâlâ sinir bozucusun."
"Üzgünüm Ateş kurallar böyle." Başını çevirip Ateş'e baktı. "Bunun cevabını ögrenmek istiyor musun?"
"Bilmiyormuş gibi yapma Ateş."
"Daha fazla bilgi veremem. Dengeleri bozar."
"Vermesen daha iyiydi. Artık gitsen mi ya?"
Ateş kalktığında Eren Lena'nın yanından kalkıp gelecekten gelen kendisinin yanına oturdu.
"Hayır küçük ben bunun cevabını kesinlikle veremem."
"Zaman hassas bir denge içerisinde. Bu dengenin bozulması geçmişi ve geleceği mahveder."
"Ama bunu ögrenmem gerekiyor."
"Söyleyemem. Bu durumda olmamız bile dengeyi bozabilir."
"Sizinke konuşmam." Alper ozuna inerken Alev yanına indi. "Çocukları görmeniz. Bunlar dengeyi bozabilir."
Aras tek kanadıyla Alper'i gösterdi. "Bu bizi kurtaran abi."
Kanatlarını açıp indi Aras. Makineye uzandığında Eren makinayı aldı. "Aras az önce neden bahsetti?"
"Anlatamam diyorum küçük ben. Dengeleri bozarım."
"Teknik olarak sende öylesin."
İkisi beraber çıktığında Alev uçup Lena'nın kucağına indi. "Anne babam 'anne ne benziyorsun' diyor."
Alev'in kanatları aynı Lena'nın kanatları gibiydi. Aras uçup kucağıma indi. "Bana da kan avcısı diyor" Kanatları Kevin'ın kanatlarına benziyordu.
İkisi beraber uçup havada dönmeye başladılar.
"Ama bu." Lena'da uçup aralarına katıltı. Bunu bir tek ben biliyordum. Bu bir nevi selamlaşmaydı.
"Lena bu tarih öncesi vampir selamlaşması değilmi? "
Yere inip beklemeye başladılar. İkisi beraber Lena'nın kanatlarının altına girdi.
Abim elini alnına koydu. "Yine şu garip olaylardan değilmi?"
Çocuklar uçup bbimle Ada'nın önünde durdular.
Ada eğilip önündeki Alev'i kucağına aldı. "Adın ne bakalım."
Alev elini uzatıp Ada'yı gösterdi. "Sen da..."
"Hadi çocuklar gidiyoruz artık."
Herkes geldiğinde Eren makineyi geri verdi.
"Bak az önceki anlattıklarımı kimseye anlatma."
Çocuklar babalarının yanına gittiğinde ortadan kayboldular.
"Ecoş az önce ne oldu?" Ada şoktan çıkamamışken yanıma geldi.
"Bilmiyorum Ada. Olayların içindeyim ama bilmiyorum."
Eren az önce ne konuştuysa durgundu.
"Söyleyemem yenge. Kendime sözüm var."
Eren, Alper'e baktı. Her ne konuşmuşlarsa Alper'le bir ilgisi vardı. "Neyse ben biraz Drago'yla uçacağım. Biraz hava almam gerekiyor."
"Bende geleyim mi?" Lena kantlarını açıp uçuş için hazırlandı.
"Hayır Lena. Kendim uçacağım."
Eren çıktığında oturduk. O an uzun süredir Chris'i görmediğimiz geldi aklıma.
"Hayır. Babam onu savaşçı askerlere katacak. Şuan sıkı bir eğitimde."
Başımı yanımda oturan Kerem'in gögsüne yasladım.
"Güzelim canın bir şeymi istiyor?"
Bunu nasıl bile bilmişti? O an canım tatlı istemişti.
"Ne istiyor bakalım benim güzel bebeğim."
"Neli tatlı istiyorsun? Sütlü şerbetli?"
Abim telefonunu alıp birine bir şeyler yazdı.
Başını kaldırıp bana baktı. "20 dakikaya geliyor küçüğüm."
"Sende küçüğüm. Yanındaki olmasada olur."
"Bu yüzden istemiyorum işte. Daha sabah kuru temizlemeden aldım."
Kalkıp abimin yanına oturdum. "Ne saklıyorsun abi?"
"Hiç bir şey. Ne saklıyor olabilirim?"
"Elementleri, hayvanları, her şeyi."
"İsteyerek olmadı." Bana döndü. "Senin bunlarla uğraşmanı istemiyor."
"Bu isteğiniz imkansız abi. Benim görevim bu."
Mert kalkıp bir şey demeden odadan çıktı.
Çok kötü bir haldeydi. Çiçeği almak için hayvanından vaz geçmişti. Hepimizin yapacağı şeyi yapmıştı. Eda'da peşinden gitti.
"Mert'in neyi var? Bugün neşesi yok."
"Ateş çiçeğini alabilmek için Cesur'la olan bağını kopardı."
"Sizin hayvanlarla olan bağınız kopamıyordu değil mi?"
"İşler öyle ilerlemiyor." Arda dik bir pozisyona geldi. "Hayvanlarla bağımızı sağlayan şey elementler. Mert'in gücü yavaş yavaş zayıflayacak."
"Nasıl yani?" Bunu soran Ateş'ti.
"Bunu biliyor mu?" Bu Alper'di.
Mert gücünü kaybedeceğini bile bile çiçeği almıştı.
"Bir hayvandan bağı kopardığınızda başka bir hayvana bağlanamazsınız."
"Yani Eren için kendi gücünü verdi." Kerem'in gözleri dolmuştu.
"Evet. Tanıdığım en fedakar insan."
"Hemen geleceğim." Abim kalkıp çıktı. Kerem ise fırsatını bulmuşken yanıma geldi.
Toprağın 4 koruyucusu odaya girdi. Gelmişlerdi. Efe'nin üzeri tamamen orman meyvelerinin lekeleriyle doluydu. Özgür yine yapacağını yapmıştı.
"Hoş bulduk abla." Özge omzundaki Alvin'i yere indirdi.
"Özgür beyaz tişörtünün intikamını aldı."
"Küçük bir lekeydi Özgür." Efe odadan çıktı. Diğerleri ise oturdu.
"Küçük felan değildi." Özgür kollarını göğsünde bağladı.
Abim yarım saat sonra geldiğinde yanında Eren'de vardı. Daha iyi görünüyordu.
Abim poşetten tatlıyı çıkartıp sehpanın üzerine koydu. Büyük bir paket baklavaydı.
En sevdiğim tatlıydı baklava. Bunu nasıl bilebilirdi.
"Abi benim hakkımda bilmediğin bir şey varmı merak ediyorum."
"Yok küçüğüm. Senin hakkında bilmediğim bir şey yok."
Kalenin renk değiştirmesiyle bahçeye çıktık.
"Neden geldin?" Eren bu her kimse tanıyor gibiydi. "Neden geldim diyorum Toprak."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.23k Okunma |
108 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |