Omzuna yattığım Kerem'in saçlarımla oynmasına izin vermiştim. Öylece her zamanki gibi gölü izliyorduk.
Kerem resmi olarak artık abimin korumasıydı. Yarın işe başlayacaktı. Ve ben ondan ayrılmak istemiyordum. Kolunu sırtıma indirip kendine çektiğinde saçlarımı öptü. "Güzelim sizi bırakmayı hiç istemiyorum."
"Abin çok ısrar etti güzelim."
"Değilsin bebeğim. Ne oldu anlat."
"Yanınızdan ayrılıp bir tatlıcıya gittik. Emre geldi. İngiltere'ye taşınacakmış."
"Emre'yle ayrıldığımızda onu dinlememiş tim. Her şeyi yanlış anlamışım."
"Bunun geri dönüşü yok biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum ve pişman değilim. Tekrar teklif etsen tekrar kabul ederim."
Bu kez sıkıca sanki hiç bırakmayacakmış gibi sarıldı. O sırada bulutlardan biri kar tanesi şeklini aldı. Beni çağırıyordu.
"Gidecek misin güzelim ?" diye sordu.
"Sadece bakıp geleceğim." Yanından kalktığımda uzandı. "Uyumuş olursam da yanıma yat."
Başımı sallayıp uzaklaştım. Hava tamamen kararmıştı. Bir kaç dakika sonra Ebru'yu gördüm. Yanında Gölge ile öylece bekliyordu.
Kurtlar ulumaya başladığında yanlarına varmıştım. " Geldim Ebru neden çağırdın?"
"Hoş geldin Sare. Biliyorsun Gölge alfa kurt. Ve çok yaşlandı. Seni buraya hangi yavruyu seçeceğini gör diye çağırdım."
"Bilmiyorum. En büyükleri Amarok."
Oturup beklemeye başladık. Gölge, başıyla Amarok'un sırtından ittirdi. Seçimi yapmıştı. Ardından ulumaya devam etti.
"Seçimini yaptı. Amarok sonraki alfa kurt."
"Evet, çok çabuk büyüdü. Önemli bir işin yok değil mi?"
"Ben babamın yanına gitmeye karar verdim."
"Ebru saçmalama. Babanın bir katil olduğunu söylemiştin. Ve şimdi yanına gideceğini söylüyorsun."
"Tek cinayetle kalmıyor. Tacizde var."
Duyduklarım karşısında Ebru'ya döndüm. "Ebru gidemezsin."
"Gitmem gerek. Son kez konuşacağım." Bana döndü. "Arda yanımda olacak."
Ebru
Sare yanımdan ayrıldığında önüme dönüp Gece'yi izlemeye başladım. Yanıma gelip başını dizime yasladı. Başını okşarken belli belirsiz hırladı. İçimdeki korkuyu hissetmiş olmalıydı. Yarın seneler sonra babamı görecektim. Efe'yi götürmeyecektim.
Yanımda sadece Arda olacaktı. Gelmesini istemiyordum ama gelmekte ısrarcıydı. Gölge başını kaldırıp yüzüme baktı. Bir kaç saniye sonra tekrar indirdi.
O an anlamıştımki gitmemi istemiyordu. Ne yapacağımı düşünürken uyuyakaldım.
Sabah kalktığımda Arda'yı gördüm. Oturmuş öylece karşıya bakıyordu. Doğrulurken "Arda" dedim.
Ayağa kalktığımda Arda'da kalktı. Beş dakika sonra ormandan çıkmıştık.
"O adam sana dokunmaya kalkarsa ben kendime hakim olamam."
"Deneyeceğim asenam deneyeceğim."
Yaklaşık yirmi dakika sonra ayarladığımız yere geldik. Terk edilmiş bir yerdi. Etrafra hafif bi küf kolusu vardı. Bu yer beni ürkütmüştü. Arda'nın koluna sarıldım. O ise elimi tuttu. "Her zaman yanındayım."
"Bir an önce seni burdan götürmek istiyorum."
"Bende gitmek istiyorum. Ama son kez göreyim."
"Görülmeye değmez ama yinede sen bilirsin."
Bir kaç dakika sonra babam geldi. Üzerinde ceket vardı. Önü açık olduğu için görünen mavi tişörtü, kahverengi pantolonla tamamen uyumluydu.
Arda bir adım atarak önüme geçti.
"Tek geleceğini sanıyordum kızım." Babam ceplerinde olan ellerini çıkarttı. "Büyümüşsün."
"Büyüdüm. Daha doğrusu zorunda bırakıldım."
"Bırakıldım. Annemi öldürdüğünde 15 yaşındaydım. Efe ise sadece 12 yaşında bi çocuktu. İkimizde zorunda bırakıldık."
"Anneni öldürdüğümde sarhoştum."
Gözleri baygın baygın bakıyordu, kızarmıştı. Babam bir adım attığında Arda tamamen önüme geçti. Havada acayip bi gerginlik vardı. Bunu hissedebiliyordum.
Arda yavaş yavaş yanıma geldi. Önümdem çekilmişti. Babamın elindeki silaha baka kaldım. Boş gelmemişti.
"Sen ne hakla kızımla arama girersin?"
"Asıl sen ne hakla kızım dersin? Sen bu kızın gözleri önünde annesini öldürdün."
"Sebebi önemli değil. Olan önemli. Pişman olman hiç bir şeyi değiştirmeyecek."
Babam af dilermiş gibi baktı gözlerime. Gözlerimi kaçırdım. Annemin, benim ve Efe'nin ruhunu öldürmüş birini aff edemezdim.
Bakışlarım Arda'ya döndü. Bakışlarında öfkeyi hissettim. Babamın silahı bana doğrultup ateşlemesiyle Arda'nın önüme atlaması bir oldu. Büyük bir küre yapıp babamı içine hapsettim.
Ardından üzerimdeki tişörtü çıkartıp kanayan yere bastırdım. Onuda kaybedemezdim. "Arda" derken ağlamaya başlamıştım. Başını zar zor çevirip bana baktı. "Ağlama." Elini kaldırıp akan yaşları sildi. "Bunu yapma bana."
Boştaki elimle gözlerimi silip telefonumu çıkarttım cebimden. Sare'yi aramayı denedim ama nafileydi. Telefonu çekmiyordu. Sevdiğim biri daha gözlerimin önünde ölecekti.
Ama bu kez daha acı olacaktı, çünkü bu kez ellerimin altındaydı. Yapacak tek bir şey vardı. Bulutları kullanacaktım.
Yarım saatin sonunda Sare'nin çalıştığı hastaneden bir kaç kişi geldi. İçlerinden birini tanıyordum, o kişi Demir'di. Hemen çöküp nabzını ölçtü. "Ne zaman vuruldu."
"Yarım saat olmuştur" dedim sesim titrerken. İçlerinden biri yanıma gelip kaldırdı. Bir dakikanın sonunda ambulanstaydık. Sadece bir köşede oturmuş sessizce ağlıyordum.
Hastaneye geldiğimizde dakikalar içinde ameliyathaneye aldılar. Ben ise koltuklara oturdum. Başımı ellerimin arasına aldım. Beş dakika sonra Demir'in sesini duydum. "Kan grubunu biliyor musun?"
Uzaklaşan adım sesleri eşliğinde yaşlar gözlerimden ard arda düşüyordu. Yaklaşık on dakika sonra diğer koruyucuların seslerini duydum. Ama ne dediklerini anlayamıyordum. Yanıma biri oturduğunda başımı yerden kaldırıp çevirdim. Eda'yla göz göze geldim. "Tatlım ne oldu?"
"Babam, boş gelmemiş. Sare nerede?"
"Ameliyata girdi. Tanıdığım en iyi doktor."
Başımı tekrar eğip ellerimin arasına aldım. Bana günler gibi gelen iki saatin sonunda Sare ameliyathaneden çıktı. Tüm hayatım söyleyeceklerine bağlıydı.
"Gayet iyi." Gelip yanıma oturdu. "Onu sen kurtardın Ebru."
"Ben bir şey yapmadım ki." Bakışlarım Sare'ye döndü. "Yaptın. Orada tampon yapmasaydın kesinlikle kaybederdik."
"Bilmiyorum şuan kontrol amaçlı yoğun bakımda kalacak. Ama Arda çok güçlü. Bunuda atlatacak."
"Ama ben tlatamayacağım. Babam annemin katiliydi. Arda'nın da katili olmasın."
"Buna benim bile yetkim yok Ebru. Ama yarın görebilirsin."
"Evet sadece kontrol amaçlı. Kurşun tam kalbinin üzerine gelmiş. En ufak hatada öle bilirdi."
"Görevimi yaptım." Tek elini omzuma koydu. "Ayrıca arkadaşıma yardım ettim."
"Sen yıllık izinde değilmiydin?"
"Evet yıllık izindeydim. Ama arkadaşım için bunu geride bıraktım. İyi olacak."
"Benim Efe ve Arda'dan başka kimsem yok."
"Biz ne güne duruyoruz. Seni çok iyi anlıyorum." Başını kaldırıp karşısına baktı. Büyük ihtimal Kerem'e bakmıştı. "Benzer dönemden geçtim. Hemde en güzel günümde."
Eren
İki gün geçmesine rağmen Arda hâlâ hastanedeydi. Biz ise o gün kaleye dönmüştük. Şimdi ise bahçedeki masanın etrafında toplanmıştık. Aramında bir tek Arda ve Ebru yoktu. Onlar olmadan eksiktik.
Masaden kalkıp kaleye girdim. Üst kata çıkıp bana ait olan odaya girdim. Yatağa yatıp gözlerimi kapadığımda kapı açıldı. Lena'nın sesini duydum. "Uyuyacak mısın?"
Gözlerimi araladım. "Evet bebeğim uyuyacaktım."
"Önemli bir şey söyleyecektim ama sonra sonra söylerim artık." Elini karnına koydu.
"Güzelim ne anlatmaya çalışıyorsun ya?"
Bir anda gözlerimi açıp doğruldum. "Az önce ne dedin sen?" Sesim hafiften titriyordu.
Ardından yanıma gelip oturdu. "Şimdi uyu hadi."
"Güzelim şimdi nasıl uyurum ben?"
Kendime çekip sıkıca sarıldım. "Lena ben bugünü bekliyordum." Geri çekilip gözlerine baktım. "Bir korkum daha var. Ya babam gibi olursam?"
"Olmazsın. Harika bir baba olacaksın."
"Sende harika bi anne olacaksın."
"Her zaman ki gibi her gece saraya gidicem."
"Lena, sizin için her şeyden vaz geçerim."
Kalenin rengi griye döndüğünde çıktık. Serena gelmişti. "Eren senin Drago ile beraber kratere gelmen gerekiyor."
Bakışlarım yanımdaki Lena'ya döndü. Başını sallayıp onayladığında yere inen Drago'nun üzerine çıktım.
"Bende geleceğim." Alper Drago'nun yanına geldi. Seri bir hareketle yanıma çektim. Arkama yerleştiğinde uçtuk. Serena'da uçup yolu gösterdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.24k Okunma |
108 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |