6. Bölüm

6. Bölüm - İkinci Çıt

Asu Güler
yazarnealaka

Evde boş boş oturmak dışında yapmam gereken tonla şey vardı. Bense bunların hiçbirini yapmak istemiyordum. Aşağı kattan birkaç bağırış sesi geldiğinde, uzandığım kanepeden doruldum. Bu sıralar sıkla gerçeklenen bir şeydi zaten. Atakanın babası Harun amca seneler içerisinde çok gerginleşmişti. Bunu bütün apartmanın fark ettiğınden eminim. Tam üstlerinde oturduğumuz için de en çokta biz farkındaydık sanırım. Bir kapı çarpma sersi daha geldi. Ardından yine bağırış.

Ablam salona girdiğinde kulağımı yer döşemelerine dayamış yüz üstü yatıyordum.

"Sen gerçekten kafayı yemişsin." Duruşumu hiç bozmadan gülümsedim.

"Harun amca umarım Atakan'ı öldürür." Hızla doğrulup ablama doğru elimi olumsuz anlamda salladım.

"Sakın öyle bir şey olursa polisi falan arama. Öldüğünden emin olunca ben ambulansı ararım." Ablam oflayarak güldükten sonra yeni aldığı ahşap masanın üzerinden bilgisayarını aldı.

"Tatile gitmeme çok az kaldı. Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum." Yerde bağdaş kurarak suratına bakmaya başladığımda kaşlarını çatıp bana bir süre baktı sonrasında yanında duran sandalyeyi çekip oturdu.

"Bazen çocukken düşüp kafanı vurduğunu, o yüzden böyle olduğunu düşünüyorum." Sakin sesi ile yüzümü buruşturdum.

"Bu konuyu tatilden döndüğünde de konuşabilirdik." Dediğimde başını hızla iki yana salladı.

"Konuşacağım şey bu değildi ama ciddiyim. Bazen sende ciddi anlamda bir ciddiyet eksikliği görüyorum." Ayağa kalakarak kendimi rahat kanepeye bıraktım ve üzerime yün battaniyeyi çekerken konuşmaya başladım.

"Ne söyleyeceksen söyler misin artık?" Ablam beni daha iyi görebilmek için çaprazımdaki koltuğa yürürken konuşmaya başladı.

"Bir ay kadar olmayacağım, bu süre zarfında annemler, Bodrumdan gelirler mi bilmiyorum. O yüzden evi yakmamamaya ve ölmemeye çalış daha da önemlisi lütfen döndüğümde başımı sokacak bie evim olsun." Ablama gözlerimi dikip bomboş baktım.

"Evi arada bir temizle, çok gürültü yapma." Dediği anda aşağı kattan bir bağırış sesi geldi.

"O işi apartman için Harun amcalar ele aldılar zaten. Ne için bu kadar kavga ediyorlar meraktan öleceğim." Ablam gözlerini devirse de aşağı kattan gelen seslere kulak kabartmadan edemedi.

"Sizden ayrı bir hayatım olduğunu ne zaman kabulleneceksiniz?" Diğer hiçbir şeyi duymasakta Atakan'ın bu isyan dolu bağırışını duymuştuk. Ablam duraksayarak yavaşça hareket etti ve yere doğru eğildi.

"İşte bak sende benim yoluma geliyorsun." Diyerek bende eğildim. İkimizde parkeye uzanmış aşağı kattaki kavgayı dinliyorduk.

"Şey dedi duydun mu? Taşınmak, mutluyum falan." Ablam heycanla Atakan'ın sözlerini iletirken elimi hızla dudaklarıma götürüp onu susturudum.

"Biliyorum salak. Kaç saattir aşağı katı dinliyorum haberin var mı senin? Ben olayı çözdüm biraz." Dedikten sonra bir süre daha aşağı katı dinledik. Olay kafamda makul bir zemine oturmaya başlamıştı ki kapı çaldı. Ablam irkilerek doğrulduğunda demin yaptığı şeyden utanç duyduğunu anlayabiliyordum.

"Utanma hemen, kimseye anlatmam." Dediğimde kapıya doğru yürüyordu. Açmadan hemen önce bana kısa bir an baktı.

"Aramızda kalsın. Lütfen." Kapıyı açtığında kıvırcık sarı saçları birbirine karışmış Yonca karşımızda dikiliyordu.

"Kuzen, hoşgeldin." Ablam demin yaptığı rezillik yüzünden samimi olmaya çalıştığı için saçmalamıştı. Yonca bizim kuzenimiz olabilirdi ama ablam ona bir kez bile böyle seslenmemişti.

"Ne?" Yonca da şaşkın bir şekilde ayakkabılarını çıkartmaya çalışırken ablama bakıyordu. Buruşturduğu yüzünü ve çatık kaşlarını bir ablama birde bana çevirdi. Bana baktığında ayağa kalktım.

"Saçmalıyor, demin benimle birlikte parkelere uzanıp aşağı katı dinledi de." Dediğimde Yonca sanki bu çok normalmiş gibi yüz ifadesini düzeltip onayladı. Kapıyı ardından kapatırken ablam bana hayal kırıklığı ile bakıyordu.

"Apartman inliyor resmen, ne diye bu kadar kavga ediyorlar." Yonca montunu kapının yanına asarken kısa bir an dönüp bana bakmıştı. Dudaklarımı dilimle ıslattım.

"Tam olarak bilmiyorum ama çözmek üzereyim." Dediğimde Yonca kendini çoktan koltuğa atmıştı bile. Kapı tekrar çaldı.

"Birini bekliyor muyduk?" Ablam sorgularken kapıyı açtı, Cemre hızla kendini içeri attı.

"Senem! Bedduaların tutmuş aşağı katta kavga var, tüm apartman inliyor." Cemreye boşver dercesine elimi salladım.

"Bu dünün haberi, tatlım." Cemre de koltuğa kurulduğunda ilk dikkat ettiğim şey üçümüzün de o aptal kristal kolyeyi takıyor oluşumuzdu. Ablam hariç, o böyle inançları olmadığını söylese de asıl mesele kolyeyi kaybetmiş olmasıydı.

Masanın üzerinden bir elma alıp ısırırken aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı.

"Seyit bugün dönmüyor mu?" Cemre başını olumlu anlamda salladı.

"Evet sabah geldi, birazdan buraya gelecek." Ablam yanıma yaklaşarak elime peçete tutuşturduğunda ağzımdan akan suyu koluma silip peçeteyi ona geri fırlattım.

"Siz hala sevgili olmadınız mı?" Ablam tüm ciddiyeti ile fırlattığım peçeteyi yerden alırken Cemreye soru sormuştu. Cemre'nin yanakları kızardı.

"Biz iki iyi arkadaşız, sevgili olamayız yani çok zor öyle bir şey." Yonca başını telefonundan kaldırdı.

"Olsanız iyi olurdu. Çok yakışıyorsunuz." Cemre sanki mümkünmüş gibi daha da kızardı. Ağzımdaki elmayı bitiremeden lafa atladım.

"Yok, korkak adamdan bir bok olmaz." Aşağı kattan bir bağırış daha koptu. Ofladım.

"Bunlar da birbirlerini mi öldürüyorlar ne yapıyorlarsa yapsınlar. Geçen gün masa kırdık diye ağzımıza sıçmaya üst kata çıkıyor şimdi gelmiş tüm apartmanı inletiyor, iki yüzlü kahpe." Dediğimde ablam bile başıyla onayladı.

"Baba neden anlamak istemiyor... bu artık... benim hayatım." Kesik kesik gelen seslerle hepimiz dikleştik. Elmayı masaya fırlatarak hızla dinleme pozisyonumu aldım, benimle birlikte ablamda yüz üstü yatarak dinlemeye başladı.

Dört kız dakikalarca yere yatmış bir şekilde aşağı katı dinledik.

"Çok merak ediyorum ne oluyor?" Yoncanın fısıldamasına hepimiz onaylayan mırıltılarla karşılık verdik. Kavganın en heyecanlı kısmında kapı çaldığında irkildim. Yonca hızla ayaklanıp kapıyı açtığındaysa karşımda Seyit'i gördüm. Sırtında çantayla, yüzünde kocaman bir gülümseme ile dikiliyordu. Yerde yatan üç kızı görmesi ile kaşları çatıldı. Sonra hızla kaşlarını havaya kaldırdı.

"Aşağı kattaki kavga mı?" Dediğinde hepimiz başımızla onayladık. İçeri hızla girip çantasını yere bıraktı. Cemreni yanına yere uzanıp kulağını parkeye dayadığında gülümsedim.

"Sizin isteklerinizi yaşamak için hayat çok kısa." Atakan'ın bağırışı ile hepimiz tek tek birbirimize baktık.

"Hoşgeldin Seyit." Dediğimde Seyit kocaman gülümsemesini tekrar gösterdi.

"Hoşbuldum." Cemreye baktı sonra gözüne Cemrenin boynunda sallanan kolye ilişti.

"Bu ne kadar şirin bir şey böyle." Dediği anda aşağı kattan Harun amcanın sesi duyuldu.

"Eğitimini, kariyerini... bir hiç için-" Seyitin telaşlı sesini duydum.

"Ay çok özür dilerim Cemre. Bu kırıldı." Duyduğumuz şeyle hepimiz aniden oturur pozisyona geçtik. Cemre'nin kolyesinin bir yarısı Seyit'in elinde duruyordu. Hızla ayağa kalktım. Herkesin şaşkın bakışları eşliğinde kafamı ellerimin arasına aldım.

"Ananı sikeyim ya." Seyit telaşlandı.

"Yapıştrırılabilir bence, ben çok özür dilerim, sertçe de tutumadım. Dokunmamla çıt dedi kırıldı." Cemre kıpkırmızı olmuş hiçbir şey söyleyemiyordu. Yonca bir elini sıkıca kolyesine sarmıştı, olanları izliyordu.

"Benim bir işim vardı." Ablam koşarak salondan çıktığında ne yapmaya gittiğini çok iyi biliyordum. Yonca ayaklanarak kapıya yürüdü.

"Deniz'e bunu denetmem gerek." Diye fısıldayarak ayakkabılarını giymeye başladığında ofladım.

"Bende odama gidip ağşayacağım. Sizde sevişiyor musunuz? Ne yapıyorsanız yapın." Diyerek salondan çıkıp odama girdim. Deri kaplı defteri çıakrttım ve yazmaya başladım.

Atakan Haspuşt bağırmayı keserse ödev yapacağım...

Bölüm : 05.12.2024 03:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...