10. Bölüm

EA-10. BÖLÜM; DENİZ ZAMANI

Esma Nur
yazarnunur

 

YAYIMLANMA TARİHİ; 9 ARALIK 2024...

 

 

Bölüme oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen. Onlar bana bir motivasyon.

 

 

EA-10. BÖLÜM: DENİZ ZAMANI

 

 

"Bu saatte gelmeyi kim söylemişti? Hayır yani cidden bu saatte şu nalet plajın boş olabileceğini kim düşündü? Biri bana bunu söyleyebilir mi? Kimdi o?"

 

 

İki kere plajı baştan sonra gezmemize rağmen doğru düzgün boş şezlong bulamadık diye söylenmeye başlayan Özlem ile derin bir nefes aldık hepimiz.

 

 

"Sen söylemiştin Özlem. Bu saatlerde genellikle boş oluyor dedin, eminim dedin." Savaş alayla konuştuğunda Özlem yerinde tepindi.

 

 

"Öyle oluyordu ama! Ne bileyim herkesin ana baba günü gibi buraya geleceğini?!" Tepinirken söylediği şeyler gülmemize sebep olurken onun tepinmesi birkaç kişinin bakışlarının bize dönmesine sebep olmuştu.

 

 

"Ben seni tanımıyorum Özlem. Bu deliyi tanımıyorum ben." Mustafa da alayla konuştuğunda Özlem durup kaşlarını havalandırarak Mustafa'ya baktı.

 

 

"Öyle mi Musti? Defol lan git tek başına takıl. Tanımıyormuş. Gıcık. Asıl ben seni tanımıyorum." Eliyle Mustafa'yı kışkışladığında bu davranışına güldüm.

 

 

"Herkesin havlusu yanında değil mi?" Diye sorduğumda herkes onaylar mırıltılar çıkarttı.

 

 

"Şezlonglar boş değil evet o zaman niye havluları kumsala sermiyoruz? " Diyerek sözüme devam ettiğimde Özlem ve Bahar bir anda bulunduğumuz kısımda yere oturdular.

 

 

"Doğru, güzel fikir,beğendim." Bahar çantasını karıştırırken bana bakıp konuştu ve öpücük attığında güldüm.

 

 

"Ben de tamamım." Özge ne ara çantasından çıkarttığını anlamadığım havlusunu yere sererken konuştuğunda herkes de Özge'nin peşinden havlusunu sermeye başladı.

 

 

"Teknolojide çareler tükenmez." Derken Gökçen'in yanına havlumu sermiştim. Ben havlumu serdikten sonra Ömer havlusunu yanıma sermiş Ömer'in yanına da Mustafa havlusunu sermişti.

 

 

Sırayla Savaş,Cihan, Özlem, İnci, Gökçen, ben, Ömer , Mustafa, Mehmet,Ayşe, Özge, Ali ve Bahar havlumuzu sermiştik. Evet kabile gibi yayılmıştık kumlara. Sefa'lar bu sıcakta denize gidemeyiz diyerek bizimle gelmemişlerdi.

 

 

Büyüdüler de bizi beğenmiyorlar bacaksızlar.

 

 

"Ben çok özledim denize girmeyi hiç uzanamam." Savaş tişörtünü çıkartıp havlusunun üzerine fırlattığında Cihan da ona katıldı ve denize doğru yürümeye başladılar, Bahar da üzerindeki elbisesini çıkartıp arkalarından gittiğinde Ali'nin de bir şeyler söylenerek tişörtünü çıkartıp peşlerine takıldığını gördüm . Aslında daha çok Bahar'ın peşine takılmış gibiydi ama neyse...

 

 

"Ben biraz güneşleneceğim." Gökçen üzerindeki elbiseyi çıkartıp çantasından kremini aldığında Ömer gözlerini kısarak ona bakıyordu.

 

 

"Elbisenle güneşlen." Dediğinde gözlerimi devirip Ömer'e baktım.

 

 

"Şaka mı yapıyorsun yoksa ciddi misin? Hayır şakaysa komik değil ciddiysen ise hiç komik değil." Bakışlarımı Ömer'den çekmeden konuştuğumda bana baktı ve bir şey demediğinde kaşlarım havalandı.

 

 

"Cevap?" Dediğimde sorumdan kaçmaya çalıştığını belli eden bir hızda tişörtünü çıkartıp denize doğru ilerlediğinde dişlerimi sıktım.

 

 

Şerefsiz , insan bir cevap verirdi ya da bir şey söylerdi. Beni umursamadığını bu kadar belli etme bari.

 

 

Ben de sinirle hızla üzerimdeki tişörtü ve şortu çıkartıp güneş kremimi sürmeye başladığımda Gökçen bana bakıyordu.

 

 

"Sinirlenince de ayrı güzel oluyorsun he." Gökçen gülerek konuştuğunda koluna vurdum 'sus' der gibi bakarken.

 

 

"Sinirli değilim." Derken bile sinirli çıkan sesim Gökçen'i güldürmüştü.

 

 

Ben sinirli sinirli güneş kremimi sürerken İnci çoktan üstünü çıkartıp Ömer'in yanına gitmişti.

 

 

"Ya biz niye İnci'ye de haber verdik ki? Özlem, niye söyledin?" Gökçen homurdanarak Özlem'e bakarak konuştuğunda Özlem ofladı.

 

 

"Grupta yok ki! Yolda gelirken karşılaştık onda da söylemeye mecbur kaldık. Yakalandık resmen ben ne yapayım?!" Hayıflandığında başımı denize çevirdim ve gördüğüm şeyle gülmeye başladım.

 

 

Ömer Savaş'ı İnci'ye doğru itmişti ve Savaş o anki itişle dengesini sağlayamayıp İnci'ye kafa atmıştı.

 

 

Gökçen de görmüş olmalı ki kahkahayı bastığında benim de gülüşüm şiddetlenmişti.

 

 

"Ne oldu?" Mustafa gülerek bana baktığında başımı ona çevirdim ve kafamı olumsuz manada salladım.

 

 

"Bir şey yok sadece bir şey gördüm. " Dediğimde başını sallayarak beni anladığını belli etti.

 

 

"Ya sabır, sabır da selamet." Ömer'in sesini duyduğumda başımı kaldırmama gerek kalmadan yanımdaki havlusuna oturmuştu.

 

 

"Ne oldu?" Gülerek konuştuğumda bana baktı.

 

 

"Görmedin sanki." Ağzının içinde homurdandığında Gökçen hâlâ kıkırdıyordu.

 

 

"Gökçen gülme!"

 

 

"Ama abi komikti."

 

 

"Gülme."

 

 

"Hayır güleceğim." Dedikten sonra kahkaha attığında Ömer Gökçen'e 'öyle mi?' der gibi bir bakış atıp ayağa kalktı.

 

 

"Tamam gül." Derken eğilip Gökçen'i kucağına aldı ve sözlerine devam etti.

 

 

"Ama biraz da denizde devam et." Dediğinde Gökçen abisine gülmeyeceğine dair yalvarmaya başlamıştı ki Ömer umursamadan denize ilerledi. Denize gidip biraz daha ilerledikten sonra Gökçen'i denize fırlattığında Gökçen'in çığlığı bize kadar gelmişti. Bu hallerine güldüğümde Ömer'in bakışları bana dönmüştü. Tek kaşını kaldırdığında hemen gülmem kesildi çünkü bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Oturduğum yerden hızla kalkıp koşmaya başladım.

 

 

"Koşma!" Ömer'in sesini arkamdan duyduğumda omzumun üzerinden arkama baktım. Onun da bana doğru koştuğunu görünce o anki heyecanla çığlık atıp daha hızlı koşmaya çalıştım.

 

 

Çok geçmeden beni yakalayıp kucağına aldığında bu kadar erken gelmesini beklemediğim için küçük bir çığlık attığımda bana baktı.

 

 

"O kısa bacak boyunla benden kaçabileceğini mi sandın gerçekten de?" Derken o da benim gibi hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.

 

 

Senden kaçmak mı? Ne haddime? Öyle bir şey yapabilir miyim ben Ömer'im?

 

 

"Sakın!" Bir denize bir ona bakarken konuştuğumda tek kaşını kaldırdı.

 

 

"Neye sakın?"

 

 

"Anladın sen neye sakın dediğimi Ömer! Sakın." Dediğimde güldü ve cıkladı.

 

 

"Hayır, anlamadım. Neye sakın diyorsun?" Denize girip adım adım denizde ilerlediğinde hızla kollarımı boynuna doladım. Kollarımı boynuna doladığımda duraksayıp bana baktı.

 

 

"Atamazsın beni." Dediğimde gözlerinde bir pırıltı sezdim.

 

 

"Tamam, atmam seni." Dedikten sonra denizde ilerleyip sahile yüzünü döndüğünde ne yapmaya çalıştığını anlamak ister gibi yüzüne baktım.

 

 

"Ne yapıyor-" Cümlemi bitiremeden kucağında ben varken kendini geriye denizE doğru bıraktığında ikimiz de denizi boylamıştık.

 

 

Ağzıma, burnuma dolan ve gözlerime kaçan su ile gözlerimi kapattım, Ömer'in kucağından inmeye fırsat bulamadan Ömer bizi yüzeye çıkarttığında öksürmeye başladım. Ellerimle yüzümü sıvazlayıp saçlarımı geriye doğru ittikten sonra omzuna vurduğumda gülüyordu.

 

 

"Boğuluyordum, manyak!" Derken gözlerimi açıp yüzüne baktım. Beni hâlâ kucağından indirmediği için yüzlerimiz yakındı.

 

 

"Benim yakınımdayken hatta benim kucağımdayken yani ben yanındayken mi? O biraz imkansız Aysu." Dediğinde yüzünden süzülüp çenesine gelen su damlaları benim üzerime dökülüyordu.

 

 

"Bırak beni." Gözlerimi kaçırarak konuşurken hâlâ omzunda olan kollarımı çekmiştim. Ben kollarımı çekince o da beni indirmişti.

 

 

Bakışlarım Ömer'e değmesin diye çevreme baktığımda bizi izleyen bizim kızları ve Mustafa'yı görmüştüm.

 

 

Bana en yakında olan yani denizde olan Gökçen'e doğru yüzdüğümde Ömer'in arkamdan beni izlediğinin farkındaydım.

 

 

Anca izler demek çok isterdim de keşke o da beni sevse de birbirimizi izlesek falan. Ah ulan ah. Ömer! Ne olur beni sevsen? He? Ne olur yani? Ölür müsün vicdansız?!

 

 

Bana sırıtarak bakan Gökçen'in yanına gittiğimde yüzüne su attım.

 

 

"Az önce ne oldu orada öyle? Ben ne izledim? Körpecik gözlerim neler gördü öyle?" Dediğinde göz devirdim.

 

 

"Kaçmasana kızım abimden. Niye kaçıyorsun abimden? Manyak. Kaçma da sevgili olun işte sonra da evlenip 10 çocuk yapın." Sözlerine devam ettiğinde elimi kafasının tepesine koyup Gökçen'i suya batırdıktan sonra hemen elimi çektim. Ben elimi çekince o da yüzeye çıkmıştı zaten.

 

 

"Olmayacak şeylerle kafamı bulandırma hem kaçanın ben olduğumdan emin misin?" Yüzeye çıkınca konuştuğuma kafama vurup yüzüme su attı.

 

 

"Malsın sen ha. Salaksın falan. Aptal. Sen kendi kendine hayallerini baltala baltala. Sonra gelip bana da ağlarsın ama. Ve kaçan sen misin yoksa abim mi o da belli değil. İkiniz de kaçıp duruyorsunuz. Salaklar. Bir de kaçan kovalanır derler sizde kovalayan yok ikiniz de anca kaçma derdindesiniz." Sinirle konuştuğunda çakma bir kırgınlıkla yüzüne baktım.

 

 

"İyi, demem sana bir daha bir şey." Dedikten sonra başımı 'hıh' diyerek tam ters tarafa çevirdim ve sahile doğru yüzmeye başladım.

 

 

"Lan Aysu! Bana öyle trip atıp gidemezsin." Arkamdan seslendiğinde omuz silktim.

 

 

"Gittim bile." Arkama dönmeden sesli bir şekilde konuştuktan sonra yürüyerek denizden çıktım ve havluma doğru ilerlediğimde Ayşe bana göz kırpıp başını 'hayırdır? Ne oldu?' der gibi sağa sola salladı. O hareketine omuz silkip havluma oturduğumda Ömer'in havlusunun yanındaki Mustafa bana bakıyordu.

 

 

"İyi misin? Nefessiz falan kalmadın değil mi?" Dediğinde Mustafa'ya baktım.

 

 

"İyiyim, sorun yok." Demiştim ki Ömer havlusuna oturup konuştu.

 

 

"İyi kardeşim, iyi. Korkma benden daha çok düşünemezsin. Dikkat ettim ben."

 

 

"Niye senden daha çok düşünemezmişim kardeşim? Kızı denize atan sensin hem ne kadar düşünüp düşünmediğimi nereden biliyorsun?" Mustafa hafif bir sinirle konuştuğunda kaşlarım çatıldı.

 

 

Bu Mustafa'ya son birkaç gündür ne oluyordu pardon da?

 

 

Hayırdır yani.

 

 

"Denize atmadım sadece Aysu ile beraber denize girmiş olduk. Ne kadar düşünüp düşünmediğini bilemem doğru ama emin ol çocukken hayatını kurtardığım, ailelerimiz gibi bizim de çok yakın olduğumuz kapı komşumuzu emin ol senden daha çok düşünürüm." Ömer de sinirle konuştuğunda hâlâ denizde olan Gökçen'e baktım.

 

 

Ulan Ömer Mustafa'ya saldıracak bu hâlâ yüzüyor. Ay imdat!

 

 

"Ne oluyor? Neyi tartışıyorsunuz siz şu an? Ömer, Mustafa. İyiyim ben." Dediğimde ikisi de bana baktı.

 

 

"Çok düşündüğünü söylüyorsun ama belki de Aysu rahatsız oldu. Rahatsız olma ihtimalini düşünüyor musun? O kadar da bilemezsin." Mustafa sanki ben 'iyiyim' diyerek konuyu kapatmaya çalışmıyormuşum gibi konuşmaya devam ettiğinde Ömer bir an sustu kaldı.

 

 

"Mustafa düşündüğünün aksine hayır rahatsız olmadım. Olacağımı bilse Ömer asla yapmaz zaten. Şu an tam olarak neyin kaygasını çıkartmaya çalışıyorsun? Evet rahatsız olmadım Ömer'in yaptığı şeyden ama şu anki muhabbetinizden gerçekten de çok rahatsız oluyorum!" Artık ben de dayanamayıp sinirle konuştuğumda Mustafa da Ömer de bana bakakaldı.

 

 

Ne oldu be?!

 

 

Rahatsız olmadım dedim yani. Doğru bir şey evet rahatsız olmadım. Ne öküzün trene baktığı gibi bakıyorsunuz? Aaa pardon öküzdünüz zaten doğru ama sorun şu, ben tren değilim!

 

 

"Peki." Mustafa sessizce bana cevap verdikten sonra oturduğu yerden kalkıp denize gitti.

 

 

Mustafa gittikten çok değil kısa bir süre sonra Ömer hafif bana yaklaştı.

 

 

"Demek rahatsız olmadın? Oysa ben 'beni indir' dediğinde rahatsız oldun sanmıştım." Dediğinde gözlerimi kapadım.

 

 

Neden öyle baktıklarını şimdi daha iyi anladım. Ah ulan ağzım. Bir dur da...

 

 

"Benimle o an şakalaşıyor olabilirdin, evet ama ben kimsenin seni benimle sevgili sanmasını istemezsin diye düşünmüştüm ve o an dışardan bakan kişiler bizi sevgili sanabilirdi. Seni düşündüğüm için yaptım Ömer abi." Gözlerimi açıp başımı ona çevirdikten sonra gözlerinin içine bakarak konuştuğumda sonraki abi kelimesini de dalga geçerek söylemeyi ihmal etmedim.

 

 

Evet arkadaşlar sıçmak ve sıvamak nedir, nasıl yapılır adlı dersimize hoş geldiniz. En önemli örneği şu an bendeniz Aysu çok güzel sergilemekteyim.

 

Bir kere şu çenemi tutabilsem ah neler olacak da. Olmuyor işte...

 

 

Ömer söylediğim şeylerle kaşlarını çattığında tam bir şey demek için dudaklarını aralamıştı ki Özlem elinde topla önümüzde durdu.

 

 

"Hadi voleybol oynayalım." Dediğinde bizim çocukların hepsi ayaklanmıştı. Denizdekileri de çağırdıklarında Ömer ve ben de ayağa kalktık.

 

 

"Hadi abicim (!) voleybol oynayalım da boyunun ölçüsünü alayım." Ömer arkamdan kulağıma eğilip konuştuğunda abicim kelimesini iğneler bir tonda söylemişti ve hızla yanımdan geçip bizimkilerin yanına gitmişti.

 

 

Bir dakika bir dakika. O benim ona abi dememden mi rahatsız olmuştu?

 

 

Hadi be!

 

 

10 yıl önce ona abi diyeyim diye çırpınan çocuk şimdi abi dedim diye sinir mi olmuştu? Aman Allah'ım bu gözlerim neler gördü kulaklarım neler duydu? Bu da olduysa artık bakalım daha neler olacak.

 

 

Gazamız mübarek olsun. Hayırlı işler.

 

 

BÖLÜM SONU...

 

 

Ne oldu? Bakıyorum da bir şaşırdın Aysu aksdnlkansf

 

 

Bünyene garip geldi tabii sen de haklısın dflnlajs

 

 

Bazı yazıları düzenlerken ekledim eğer yazım yanlışı varsa kusura bakmayın lütfen...

 

 

Nasılsınız?

 

 

Bölüm nasıldı?

 

 

Bölümde en beğendiğiniz sahne hangisiydi?

 

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeee. Kendinize iyi bakın, Allah'a emanet olun benim minik tatlı küçük erikleriiiim.

Bölüm : 14.09.2024 17:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...