
YAYIMLANMA TARİHİ; 9 ARALIK 2024...
Bölüme oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen. Onlar bana bir motivasyon.
EA-8. BÖLÜM: KIZ GECESİ
Çayımı içerken Gökçen'e baktım. Şu an Gökçen'in yatağının üzerinde oturmuş üzerinde olan tepsideki çay, kurabiye, kek, çekirdek, cips ve çikolatalardan tıkınıyorduk.
Evet çay. Evet hava sıcak ama çay her zaman içilir. Çay severim. Çay güzeldir.
"Hâlâ bir tık yok. Anlat." Dediğinde başımı olumsuz manada salladım.
"Asıl sen anlat. Nasıl oldu şu sevgili olayı? Güzel konulardan başlayalım." Dediğimde hafif kaşları çatıldı.
"Kötü bir konu mu var?" Sorgulayan gözleriyle bana bakarken burukça gülümsedim.
"Başla anlatmaya. Yoksa ben de hiçbir şey anlatmam böyle birbirimize öküz gibi bakıp tıkınarak geçiririz zamanı sonra da ben bizimkiler eve giderken giderim konuşmuyorsun diye." Çakma tehdidim ile gözlerini kıstığında şirin şirin sırıttım. Bu hâlime dayanamayıp gülümsediğinde sırıtışım tebessüme döndü.
"Burak işte. Demiştim 2 yıldır sevgiliyiz. Alt komşumuz." Utanarak söylediğinde yataktan destek alıp ona doğru uzandım ve kafasına bir tane patlattım.
"Benden mi utanıyorsun? Utanmadan anlat çünkü benim de sana anlatacaklarım var ve asıl utanması gereken kişi benim." Dediğimde kaşları havalandı.
Ömer'i sevdiğimi söylediğimde kızma bana tamam mı? Çok da utandırma. Anlayışla karşıla beni. Lütfen Gökçen.
"Ne anlatacaksın?" Merakla sorduğunda gözlerimi kıstım.
"Senin anlatman bitene kadar tek bir kelime bile etmeyeceğim."
Oflayarak gözlerini devirdiğinde kıkırdadım.
"Aynı lisedeydik biliyorsun. En son geldiğinizde mi ne anlatmıştım sana da birinden hoşlanmaya başladım diye. Onlar sonradan bizim alt katımıza taşındılar. Annem tabağa bir şeyler koyup beni gönderdikçe ben buna daha çok tutuldum zaten aynı sınıftaydık da. Ödevleri beraber yapmaya başladık, okula beraber gidip gelmeye başladık falan. Bu mezuniyet balosunda bana açıldı. Uzun zamandır benden hoşlanıyormuş. Cesaretini anca toplayabilmiş. Eğer red yerse de zaten lise bittiği için başka şehire gidip okuyabilirmiş falan diye o zamanı beklemiş, deli. Ben de işte hoşlandığımı söyledim ama arkadaşlığımızın bozulmasından korktuğum için bir şey de diyemediğimi söylediğimde çok mutlu oldu. O zamandan beri sevgiliyiz hatta aynı üniversiteye gidiyoruz falan." Dediğinde neredeyse soluksuz dinlemiştim.
"Nasıl gidiyor peki?" Merakla sorduğum soruyla derin bir nefes aldı.
"Güzel. Yani güzel bir şeymiş sevdiğin kişi tarafından sevilmek ama bazen beni çıldırtıyor. Parçalayasım geliyor onu ama gerçekten de sevildiğimi hissettiriyor. Değer verdiğinin farkındayım. Ona kızdığım zamanlar hiç küs yatmama izin vermiyor mesela. Her tribimi çekiyor. Ay dur özledim." Dediğinde kahkaha attım.
"Sevindim. Mutlu ol Gökçen. Hep mutlu ol, tamam mı?" Şevkat dolu ve bütün içtenliğimle konuştuğumda gözleri doldu, benim de gözlerim dolmuştu.
"Sen de mutlu ol manyak. Anca beraber kanca beraber. Hep beraber mutlu olalım. Mümkünse artık abim de birini bulsun da beni darlamayı kessin ve yine mümkünse İnci falan olmasın yani. O ne öyle? Abime sulanıyor. Aynı yerde bulunup yemek yemişiz biz ne demek abime sulanmak ya?" Gülümseyerek başladığı konuşmasına kaşlarını çatarak bitirdiğinde derin bir nefes aldım.
Ben de abini seviyorum Gökçen. Yapma, olmaz deme. Zaten olmayan umudumu tamamen köreltme.
"Yani sevmiş olabilir bunda kötü ne var ki?" Dediğimde kaşlarını daha çok çattı.
"Ne demek ne var? Olmaz. Kabul etmiyorum ya. Olmaz!" Hiddetle konuştuğunda burukça güldüm.
Neden olmaz? Neden olmaz, Gökçen? Neden?
Derin bir nefes alıp daha fazla kurcalamak istemediğim için yanağını sıktım.
"Tamam olur demedik zaten." Üzgün olsam da kıkırdayarak konuştuğumda homurdandı.
"Hadi sıra sende." Dediğinde derin bir nefes aldım.
"Şu 5 sene içinde bir sürü şey oldu desem?" Buruk çıkan sesimden dolayı kaşları merakla çatıldığında tekrar derin bir nefes aldım.
"İlk gelemediğimiz sene annemin yengesi vefat etti. Kendisini çok severdim. Gerçekten de çok severdim. Tek nine dediğim kişi oydu. Ondan sonraki sene annemin dayısı vefat etti. Sonra peşime bir sapık takıldı benim. Ev değiştirmek zorunda kaldık o derece. Burayı da öğrenmesin diye gelmedik kurtulana kadar. Kurtulduk ama çok sorun yaşadım. O dönemde Hakan'ın çok yardımı oldu bana." Dediğimde gözleri kocaman açılmış bana bakıyordu.
"Sapık sana bir şey yaptı mı?" Sorduğu soruyla gözlerimi kaçırdım.
"Kaçırdı." Dediğimde "Ne?!" Diye bağırdığında işaret parmağımı dudağıma götürüp susmasını işaret ettiğim zaman o da elleriyle ağzını kapatmıştı.
İkimiz de elimizi ağzımızdan çektiğimizde kapı bir anda pat diye açılmıştı.
"Bir sorun mu var ne oluyor?" Kapıdaki Ömer endişe ile ikimizi de süzdüğünde başımı olumsuz manada salladım.
"Bir şey yok." Dediğimde gözlerini kısarak yüzüme baktı.
"Gözlerin niye kızarmış senin? Ağladın mı ya da ağlamak üzere misin?" Kapıdan içeriye girip bana doğru ilerlerken konuştuğunda gözlerimi kaçırdım.
"Nereden çıkarttın bunu? Yok öyle bir şey." Dediğimde çenemi tutup başımı kendisine doğru çevirdi ve kaldırdıktan sonra hafif üzerime eğildi.
"Yok öyle bir şey ha? Ağladığında ya da ağlayacak kadar üzüldüğün zaman gözlerin kızarır kızım senin. Sen kimi kandırıyorsun?" Gözlerini gözlerimden çekmezken konuştuğu da çenemdeki elini ittim.
"Kimseyi kandırmıyorum. Gökçen ile özel bir şey konuşuyoruz." Dediğimde tek kaşı havalandı.
"Kovuluyorum yani?" Şaşkın bir şekilde bana baktığında derin bir nefes aldım.
"Kovmuyorum sadece rica ediyorum. Gökçen ile aramda kalmasını istediğim bir şey çünkü de ondan." Dediğimde burnundan nefes verip alayla gülerken başını salladı.
"Peki öyle olsun da ne zamandan beridir sadece ikinizin arasında bir özel olmaya başladı?"
"Büyüdüğümüzden beri."
İkimiz de sessizce gözlerimize baktığımızda başını sallayarak onayladı.
"Tamam o zaman." Dedikten sonra ikimize de son bir bakış atıp odadan çıktığında Gökçen şaşkınca bakıyordu.
"Az önce ne oldu öyle? Aranızdaki gerilimi sadece ben mi hissettim?" Biraz bekledikten sonra konuşan Gökçen ile gözlerimi kaçırdım, ben gözlerimi kaçırınca o da konuşmaya devam etti.
"Neyse bunu sonra konuşuruz. Sana bir şey yaptı mı o şerefsiz?"
"Fiziksel olarak da psikolojik olarak da evet." Dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı.
"1 haftaya yakın kaldım yanında şu an nasıl olduğunu yanında neler yaşadığımı anlatmak için kendimi hazır hissetmiyorum ama başıma gelmesinden korktuğunu gözlerinde gördüğüm için söylemek istiyorum ki cinsel tacize uğramadım." Sessizce konuştuğumda hızla kalkıp yanıma geldi ve bana sarıldı.
"Tamam bebeğim. Hazır olunca anlatırsın. Ben senin yanındayım, seni çok seviyorum." Dediğinde ben de bana sarılan kollarını tutup başımı göğsüne dayadım.
"5 ay önce de dedem kalp krizi geçirdi. Her şey o kadar üst üste geldi ki şu 5 senede en sonunda annem biraz kafamız dağılsın diye bizi buraya getirdi. Az kendimize gelelim istemiş. Babama derken duydum." Mutsuz bir ses tonu ile konuştuğumda sarılışını sıkılaştırdı.
"Ama ben sana ölürüm." Dediğinde başımı olumsuz manada salladım.
"Ölme."
Bu hâlime güldükten sonra bir süre daha bana sarılıp uzaklaştığında derin bir nefes aldım.
Sarılması iyi gelmişti.
"Ben bir su içip geleyim." Dediğimde başını salladı.
Odadan çıkıp mutfağa inerken büyüklerin uzaktan gelen seslerinden dolayı bahçede olduklarını fark ettim. Mutfağa girip buzdolabından su şişesini aldıktan sonra kapısını kapattım ve mutfak dolaplarından bir bardak aldım. Suyu doldurdum ve içtikten sonra bardağı dudaklarımdan uzaklaştırıp derin bir nefes aldığımda arkamdan gelen Ömer"in sesiyle elimdeki bardak yere düştü.
"Neye iç çekiyor-" cümlesini parçalanan bardak kestiğinde hemen ona döndüm.
"Hareket etme!" Dediğinde yerdeki cam parçalarına bakıyordu.
"Keseceksin kendini şimdi." Derken hızla yere dikkat ederek yanıma geldi.
"Omzuma tutun." Yanıma gelince konuştuğunda anlamaz gözlerle ona baktığımda iç çekip başını olumsuz manada salladı. Sağ kolumu omzuna koydu ve ardından eğilerek tek kolunu belime sarıp bedenimi bedenine yasladı, beni kaldırdıktan sonra camların içinden aldı ve mutfağın dışına bıraktı.
"Ben hallederim, kesme kendini." Dedikten sonra göz kırpıp yanağımdan makas aldı. Mutfağın kapısının arkasındaki fırçayı alıp camları topladı , büyük parçaları dikkat ederek topladıktan sonra mutfaktan çıkıp elektrikli süpürge ile geldi ve küçük parçaları da süpürdü. İşi bitince ellerini birbirine çarpıp bana döndüğünde hâlâ orada olduğumu yeni fark etmiş olmalı ki kaşları havalandı.
"Gittin sanmıştım malum Gökçen ile özel konuşmanız gereken bir şey varmış ya." Dediğinde benim de kaşlarım havalandı.
"Ne zaman birbirimize bir şey anlatamayacak kadar büyüdük Aysu?" Derken üzerime yürümeye başlamıştı. Sessizliğimi koruyarak geriye adımlar atmaya başladım.
"Neden susuyorsun? Gökçen'in odasında bakışların da sözlerin de çok cesurdu?" Sırtım duvara değdiğinde başımı kaldırıp yüzüne baktım ve alaya alır gibi gülümsedim. Bakışları gülüşüme takıldı.
"Sen Barışlar ile konuşurken biz geldiğimiz zaman sustuğunuzda aramızda özel konuların olduğunu ve büyüdüğümüzü anladım Ömer. Benlik bir şey değildi." Dediğimde kaşları çatıldı.
"Ne zaman öyle bir şey oldu?" Anlamaya çalışır gibi sorduğunda başımı duvara yaslayıp rahatça yüzüne baktım.
"Buraya en son geldiğimde ilk hafta Gökçen ile sizin yanınıza geldiğimizde hemen susmuştunuz. O zaman." Dediğimde gülmeye başladı. Elini başımın yanında duvara yaslayıp başını eğerek güldüğünde neye bu kadar güldüğünü anlayamamıştım.
"O günden birkaç gün sonra doğum gününü kutlamıştık Aysu. O an onu konuşuyorduk. Sürpriz yapacağımız kişinin yanında sürprizi konuşamayız ya." Dediğinde gözlerim büyüdü ve yanaklarım kızarmaya başladı.
Rezil oldum.
"Hımm, demek sen onu kafama taktın. İnanırsın inanmazsın bilmem ama ben hiçbir zaman senden bir şey saklamadım, yalan da söylemedim." Gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştuğunda yavaşça yutkundum.
Bu kadar yakın olursan ben aklımı başıma toplayamam. Ömer, geri bas. Hadi. Lütfen.
"Şimdi sen ne konuştuğunuzu söyleyecek misin?"
"Şimdi değil. Şimdi söyleyemem." Dediğimde gözlerimi kaçırdım. Ağlamamak için ellerimi yumruk yaptığımda boşta kalan eliyle yüzümü kaldırıp gözlerime baktı.
"Yine kızardılar. Demek bana şu an anlatamadığın konu seni bu kadar etkiliyor. Tamam sorun yok. Sen ağlama yeter ki bana sonra da anlatırsın." Dedikten sonra çenemdeki elini çekip parmaklarının tersiyle yanağımı okşadı ve geri çekildi. Göz kırptıktan sonra gittiğinde derin bir nefes aldım.
Amacın ne gerçekten de Ömer? Amacın ne? Seviyor musun sevmiyor musun? Belli et. Umut verip durma...
Gıcık, şerefsiz. Şimdi karşısına geçip sorsam hoşlanıyor musun diye hayır der. Şu hâl ve hareketlere bak ama. Kesin umut vermiyorum falan da der. Ay çığlık atacağım şimdi sinirden.
"Ben az önce ne gördüm?" Düşüncelerimin arasından merdiven boşluğundan çıkan Gökçen ile nefesimi tuttum.
"Ben az önce ne gördüm Aysun?" Dediğinde gözlerimi Gökçen'den ayıramadım.
Tek bir cümle söyleyeceğim.
Allah kahretmesin, sıçtım...
BÖLÜM SONU...
Ehe bişiyok bişiyok bişiyok dmdmdmd
Biraz yakalandılar ama yakalanmadılar gibi de.
Bir şey yoktu ki yani ortada Ömer azıcık bizim kızı düşündü o kadar. Hele Ömer lütfen biraz ne yolda olduğunu belli edebilir misin lütfen? Bir öylesin bir böyle. Anlayamıyoruz yani!!! Hayır Aysu'da patlayacak en sonunda yani. Az insaf şerefsiz fmfmfmfmmfd
Kendi karakterine şerefsiz demeyen yazar da ne bileyim yani dödmdmdmdmdö
Bölüm nasıldı?
Bölümde en beğendiğiniz kısım neresiydi?
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın benim minik tatlı erikleriiiiim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 964 Okunma |
159 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |