48. Bölüm

48. Bölüm

Esma Nur
yazarnunur

YAYIMLANMA TARİHİ; 2 Kasım 2024..

48. Bölüm;

 

Lodos'tan;

 

Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş ve şişmiş annemi gördüğümde kaşlarım iyice çatıldı.

 

"Anne ne oluyor?" Dediğimde gözleri elimdeki pusetin içindeki Asel'e düşmüş ama hiçbir tepki vermeden geri gözlerime çıkmıştı.

 

"Gürkan. Gürkan Defne'yi kaçırdı oğlum."

 

KUZEY'DEN

DEFNE'NİN KAÇIRILMA HABERİNİ ALMADAN YARIM SAAT ÖNCE;

 

İçime çöken huzursuzlukla derin bir nefes alıp yerimde kıpırdandım.

 

"Bir şey mi oldu?" Başını omzuma koymuş bir şekilde benimle film izleyen Zeynep konuştuğunda tekrar derin bir nefes aldım.

 

"Güzelim beni bu film hiç sarmadı hem içime sıkıntı da çöktü. Çıkalım mı?" Dediğimde başını omzumdan kaldırdı ve salladı.

 

Sinema salonundan çıktıktan sonra Zeynep bana döndü.

 

"Sahile doğru yürüyelim mi? İster misin?" Dediğinde başımı onaylar manada salladım.

 

Sanırım deniz havası almak bana iyi gelirdi.

 

Sessiz sakin bir şekilde 5-10 dakika içinde deniz kenarına gelmiştik. Banklardan birine oturduğumuzda başına göğsüme yasladı.

 

İçimdeki sıkıntıyı dağıtmak için yapmayı en sevdiğim şeylerden birini yapmaya karar verdim yani Zeynep ile uğraşacaktım.

 

Kafasına biraz çenemi sürttüğümde yerinde kıpıdanıp bana baktı.

 

"Bir şey mi oldu?" Dediğinde sırıtıp çenemi yanağına sürttüm. Yüzünü buruşturup geri çekilse de alttan alttan gülümsüyordu.

 

"Ya Kuzey kaç kez söyleyeceğim. Sakalların çıkmışken yanağını bana sürtme. Canım acıyor."Dediğinde sırıttım.

 

"Tamam. eve gidince Defne'ye söylerim sakallarımı keser şu iki ayda yaptığı gibi." Söylediğim şeyle kaşlarını çattı.

 

"Oh, anca Defne'yi kullan zaten." Homurdanarak konuştuğunda sırıttım.

 

"Kıskandın mı yoksa?" Dediğimde gözlerini devirdi.

 

"Yok daha neler Kuzey. Kardeşinden seni kıskanacak biri gibi mi duruyorum oradan?" Dediğinde tebessüm edip iki elimi de yanağına koydum.

 

"Hayır daha çok artık uyandığımda ilk yüzünü görmek, aynı yastığa baş koymak istediğim , bize benzeyen veletlerin dolaştığı o evin anne babası olduğumuza dair hayallerimdeki o eşsiz kadın gibi duruyorsun." Dediğimde gözlerini kırpıştırdı.

 

Evlilik teklifinin böylesi görülmedi. Yine mükemmelim.

 

"Peki o kadın olmak ister misin?" Dediğimde yutkundu.

 

Gözlerinde gördüğüm belirsizlik ile titrekçe nefes aldım.

 

Hay ben böyle işin ya. Daha sevgili olalı 2 ay oldu kız da hemen üzerime atlayacaktı ya evet diyerek. Salak Kuzey.

 

Hemen çevirmeliyim bunu. Aklıma gelen şeyle sırıtıp yanaklarına koyduğum ellerimi birbirne yaklaştırarak yanaklarını sıkıştırdım ve dudaklarının büzüşmesini sağladım.

 

Haline kahkaha atıp geri çekildiğimde kollarıma vurdu.

 

"Bak ya bir de dalga geçiyor!" Dedikten sonra hafifçe sırıttı.

 

"İyi peki ben de zaten bugün sana ayrılmak istediğimi söyleyecektim." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

 

Ulan ben burada kız ile evlilik hayali kuruyorum. O ise bana ne diyor.

 

"Ne?" Dediğimde sırıttı ve ayağa kalktığında şaşkınca yüzüne bakıyordum.

 

"Dalga öyle değil böyle geçilir yavrum."Dedikten sonra saçımı karıştırdığında elinden tutup yanıma doğru çektim ve bankta yanıma düşmesini sağladım.

 

"Yaa demek öyle ha?" Dedikten sonra tam gıdıklayacaktım ki telefonum çaldı.

 

Telefonum çaldığında ellerimi Zeynep'ten çektim ve telefonumu elime aldım.

 

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

"Efendim baba." Dediğimde babamdan derin bir nefes alma sesi geldi.

 

"Kuzey eve gelmen lazım." Derken sesi titriyordu.

 

"İyi misin baba?" Kaşlarımı çatarak konuştuğumda Zeynep oturduğu yerde dikleşti.

 

"Kuzey." Babamın sesi yardım diler gibi çıktığında yutkundum ve oturduğum yerden kalktım.

 

Bir şey olmuştu. Kesin kötü bir şey olmuştu. Defne'ye mi bir şey olmuştu yoksa abime, Güney'e, Emir'e, Erim'e ya da anneme mi?

 

"Baba, ne oldu?" Korkuyla konuştuğumda korkum sesime yansımıştı.

 

"Defne. Defne Gürkan tarafından kaçırıldı oğlum."

 

Babamın söylediği sözler beynimde dolanırken bedenim buz kesmişti.

 

Az önce Defne'nin kaçırıldığını mı söylemişti babam hem de Gürkan tarafından?

 

Babam şaka da yapamazdı ki. Şakayada vuramıyordum...

 

"Çabuk eve gel Kuzey. Bir ve beraber olmamız lazım..." Babamın çaresiz sesi tekrar kulağıma dolduktan sonra aramanın sonlandığına dair ses gelmişti.

 

"Kuzey?" Zeynep önüme geçmiş kollarımı tutarken konuştuğunda gözlerimi ona çevirdim ve kulağımda telefonu tutam elimi indirdim.

 

"Zeynep. Defne kaçırılmış." Dediğimde gözleri kocaman oldu.

 

"Ne?!" Kocaman açtığı gözleriyle hafif sesli bir tepki verdiğinde sinirle saçlarımı karıştırmıştım.

 

Puşt! Onu o gün öldürmeliydik! Dur duuur. Öldürmek onun için bu saatten sonra ödül olur. Bitti artık. Bitti!

 

"Eve gitmem lazım." Dediğimde Zeynep başını salladı.

 

"Ben de geleceğim. Hatta arabayı ben kullanayım lütfen." Dediğinde başımı salladım.

 

Arabayı kullanacak gücüm de yoktu kafam da. Onun kullanması daha iyiydi.

 

Hızla arabanın olduğu yere gittikten sonra arabaya bindik ve eve gittik.

 

Anahtarımla kapıyı açtığımda evden annemin ağlamaları geliyordu.

 

Salona girdiğimde beni karşılayan görüntülüyle derin bir nefes aldım. Bir yanda babamın omzunda annem başka bir yanda Erim'in omzunda Emir ağlıyordu ve başka bir yanda da Ezgi Güney'i teselli etmeye çalışıyordu. Lodos abim yoktu.

 

Titreyen bacaklarımla boş koltuğa çöktüğümde yanıma Zeynep oturmuştu.

 

Bizim yüzümüzden mi kaçırılmıştı Defne? Gürkan o bokum kadar bir bir hükmü olmayan aklıyla böyle bir şeye mi kalkışmıştı? Buna nasıl cürret edebilmişti?

 

"Nasıl oldu?" Dediğimde Erim bana baktı ve titreyen sesiyle olayları anlattı.

 

Derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum. Bu kadar geç bir zamanda aile olmuşken bu kadar erken bir zamanda dağılamazdık! Olmamalıydı bu!

 

Elimle yüzümü sıvazladığımda babam bana baktı.

 

"Sakallarını kes oğlum. Defne geldiğinde sarıldığın zaman canı yanmasın." Babam bana bakarak konuştuğunda başımı olumsuz manada salladım.

 

"Hayır sakallarımı kesmeyeceğim. Defne kesecek. Biz onunla öyle anlaştık. Ben evlenene kadar o kesecek sakallarımı. Hayır o kesecek. Kesmeyeceğim sakallarımı." Konuşmamada son cümlelerimi kendi kendime mırıldandığımda kimse bir şey demedi.

 

Odada ağlama seslerinden başka bir ses olmazken çalan babamın telefonu bu düzeni bozmuştu.

 

Babam telefonu açıp hoparlöre aldığında sadece telefona bakıyordum.

 

"Merhaba Özgür Marsis. Nasılsın?" Salona Gürkan'ın sesi dolduğunda ellerimi yumruk yaptım.

 

"Lan puşt. Ne bok yiyorsun? O olmayan beyninle ne yapmaya kalkıştığının farkında mısın? Bittin oğlum sen!" Kendimi tutamayıp bağırdığımda karşı taraftan bir kahkaha geldi.

 

"Ne kadar ayıp Kuzeyciğim. Niye öyle diyorsun? Aaa ben size şeyi sormak için aradım asıl. Beni kaçırıp ölesiye dövdükten sonra hissettiğiniz mutluluk gibi bir mutluluk hissediyor musunuz?" Alaycı sesi kulağıma dolduğunda dişlerimi sıktım.

 

Bir de eğleniyordu pezevenk!

 

"Ne kaçırılması be! Sen o hastalıklı kafanda ne tarz şeyler uyduruyorsun da bunu gerçek gibi empoze ediyorsun angut." Defne'nin sinirli sesi kulağımıza dolduğunda hepimiz olduğumuz yerde dikleştik.

 

Ah be güzelim. Kaçırılıp tehlikede olmasına rağmen bizi düşünüyor ve Gürkan'ı kaçırdığımıza dair bir ipucu vermemizi engelliyordu...

 

"Sen kes sesini!" Gürkan'ın sinirli sesi kulağıma dolduktan sonra kısık sesli bir inleme gelmişti peşinden.

 

"Lan." Güney sinirle ayağa kalktığında Ezgi elini tutmuştu.

 

Oturduğum yerde sinirle solumaya başladım. Biraz daha böyle konuşursa ve bir şeyler yapmaya devam ederse burnumdan ateş çıkacaktı.

 

"Gürkan kapa artık şu telefonu. " Defne'nin sesi dışında tanıdık bir kadın sesi kulağıma dolduğunda kaşlarım çatıldı hatta tek benim değil bizim ailedeki herkesin kaşları çatıldı.

 

Bu ses çok tanıdıktı. Kimdi bu sesin sahibi?

 

Biz bir şey diyemeden telefon kapanmasının ardından zil çaldı.

 

Kim gelmişti?

 

"Defne!" Annem bağırarak ayağa kalktıktan sonra kapıya koştu. Annemin ardından kapıya gittiğimizde annem çoktan kapıyı açmıştı.

 

Karşımızda Lodos abim vardı hem de elinde bebekle.

 

Bir dakika yoksa bu bebek Defne'nin iki aydır bahsettiği Asel bebek miydi?

 

Hadi canım!

 

LODOS'TAN;.

 

Annemin söylediği cümlenin ardından eve nasıl girdim. Esma gelip ne ara Asel'i kucağımdan aldı hiçbirini bilmiyorum.

 

Ama bildiğim bir şey var o da içimin çok yandığıydı.

 

Salona geldiğimden beri dirseklerimi dizlerime dayamış ellerimi saçıma koymuştum.

 

Ben gelmeden önce Gürkan ile konuştuklarını söylemişlerdi. O pezevenk bir de pişkin gibi bizi arayıp konuşmuştum.

 

Aklıma sıçayım. Onu kaçırma planını yapan aklıma sıçayım. O an keşke geberseydim de yapmasaydım o planı en azından şu an Defne evde olurdu. Canı yanmamış olurdu.

 

Zil çaldığında bu sefer kimse kalkmamıştı.

 

İçeriye ağlar vaziyette giren Esin abla ve Melis'in ardından Kutay abi girdiğinde yutkundum.

 

Adar'ın ailesi de gelmişti. Melih yoktu büyük ihtimalle bizim yapamadığımız şeyi yapıyordu. Defne İle Adar'ı arıyordu. Bizim bulmamızdan çok onun onları bulmasının olasılığı daha yüksekti.

 

Annem kalkıp Esin ablaya sarıldığında Kutay abi babama baktı.

 

"Alya kaçmış." Kutay abinin cümlesiyle Kuzey küfür etti.

 

"Allah kahretsin." Babam sinirle bağırdığında ona baktım.

 

"Gürkan aradığında arkadan gelen kadın sesi kime ait diye düşünüyoruz kaç saattir. Tabi ya. Alya'nın sesiydi o. Allah kahretsin Adar'a olan sevgisi bu kadar büyük müydü bu kızın !?" Babam koltuğa tekme atarak konuştuğunda gözlerimi kapadım sinirle.

 

İlk defa babamı bu kadar çıldırmış görüyordum ama şu an daha önemli olan bir şey varsa o da Defne ve Adar'ın bir şizofren hastası ile aynı yerde bulunmasıydı...

 

"Kaçış videosunu bulduk." Kutay abi telefonunu çıkarırken konuştuğunda ayağa kalkıp yanlarına gittim.

 

Hepimiz videoyu izlerken kamera kaydına giren Gürkan ile dişlerimi sıktım.

 

Şerefsiz Alya'yı kaçırıp yanına yardımcı almıştı resmen!

 

"Onları bir an önce bulmamız lazım." Güney korkuyla konuştuğunda onun hissettiği korkunun bilmem kaç mislini ben de hissediyordum.

 

Sevdiğin birini kaybetmenin hissini en iyi ben biliyordum ve bunu ikinci kez kaldırabileceğimi sanmıyordum.

 

Bulduğum koltuğa oturdum ve başımı ellerimin arasına alıp dizlerimi tekrar dirseklerimi yasladım.

 

Gözlerimin önüne hiçbir türlü unutamadığım o görseller geldiğinde yutkundum.

 

Asuman'ın bembeyaz olmuş bedenine ve kapalı olan gözlerine rağmen gitmeyen güzelliği geldi önce gözlerimin önüne sonra ona sarıldığımda bedeninden bedenime geçen soğukluk tekrar hissettirdi kendini oysaki önceden ona sarıldığımda bedeni bedenimi yakardı, üşütmezdi...

 

Toprağı kazışım geldi aklıma. Yetim olduğu için onu mezarına koyacak ne babası ne de bir akrabası olmaması geldi hemen peşinsen. Tek ben vardım onu mezara koyacak yakını 'sen benim her şeyimsin' demesi tekrar can buldu kulaklarımda sonra son kez kucağıma alıp o kazdığımız bir karış mezara koyuşum geldi. Anne babasının hiç bir yere sığdıramadığı bedeninin toprağa sığdığı andaki görüntü eşlik etti peşinden.

 

Üzerine dizidiğim tahtanın üzerine attığım ilk toprak geldi aklıma. Bedenimde o an olan toprak karışımı onun kokusu tekrar doldu burnuma. Önceden onun ve kendi kokumun karışımı sinerdi üzerime ama en son üzerime sinen koku onun ve toprağın kokusuydu.

 

Mezara onunla beraber bir parçamı da gömmüştüm ben, ya bunların hepsini Defne için de yaşarsam? Diğer parçamı da toprağa gömersem ne yapabilirdim ki ben.

 

Asuman'da yaşadığım her şeyin bir an Defne için geçerli olduğunu düşündüm. Kucakladığım bedeni, toprakta yer edişi, toprakla karışmış kokusu...

 

Kaldıramazdım...

 

Bir yarımı Asuman ile toprağa vermişken diğer yarımı da veremezdim. Yaşayamazdım ki bir kere o zaman.

 

Sevdiğim üç kadından birinin kaybetmiş ve kendi ellerimle gömmüşken o toprağa şimdi de ikincisini gömemezdim ki. Kaldıramazdım...

 

Hayır! Bunları düşünmenin sırası değildi şimdi. Defne eve gelecekti bizimle bıkana kadar uyuyacaktı. Daha yapılacak çok şey geçirilecek çok vakit vardı.

 

Bunları düşünmek için çok ama çok erkendi.

 

Pişmandım...

 

Defne'nin ilk geldiği zamanlar ona önyargılı ve kaba davrandığım için pişmandım hatta pişmandık. Hepsinin gözlerinden belliydi pişmanlığı. O kadar pişmandık ki artık o his gözlerimizden taşıyordu.

 

Köpek gibi pişmandık. O zamana dönsek kendimizi döverdik ama kesinlikle öyle davranmazdık.

 

Geçiremediğimiz vakitler için pişmandık, beraberken çöp ettiğimiz günler için pişmandık, Defne'ye hayvan gibi davrandığımız günler için pişmandık ama işte bu pişmanlığımız ne Defne'yi ne de o günleri geri getirmiyordu.

 

Hep yaptığımız gibi yine keşke diyorduk ama bu keşkenin yine bir hükmü yoktu.

 

Defne gelecekti ve biz bu keşkelerimizi bertaraf edecektik onun yerine iyikiler bırakacaktık.

 

Olacaktı bu, olmalıydı...

 

"Onları bir an önce bulmalıyız." Annem mırıldandığında Esin abla anneme daha sıkı sarıldı.

 

"Melih arıyor Leyla. Allah razı olsun Melih'in kardeşim dediği patronundan. Ona istediği her adamını kullanabileceğini söylemiş. Umudumuz bulunmaları yönünde Leyla. Bulunacaklar." Esin abla titreyen sesiyle konuştuğunda yutkundum.

 

Bütün ümidimizi Melih'e bağlamış ve bekliyorduk. Tek bir arama ve tek bir konuşmaya bağlıydı artık hayatımızın devamı.

 

Hayatımız artık ya mutlu ya da mutsuz devam edecekti.

 

EMİR'DEN;

 

Ablamın odasında ablamla beraber uyuduğum yatağa bakarken yutkundum.

 

Önceden bu yatağa baktığımda sevinirdim şu an neden içim yanıyordu ki? Ablamdan kötü bir haber gelmemişti bile.

 

Niye böyle karalar bağlamıştım? Ablam ölmemişti ki hâlâ yaşıyordu.

 

Kaçıncı kez çaldığını bilmediğim telefonum tekrar çaldığında elime aldım.

 

Atakan abi arıyordu. Ablamın kaçırıldığını öğrendiklerinden beri Arda abilerde toplanmışlardı Aras'da oraya gitmişti daha çok bizim hâlimiz olmadığı için Aras abim hepsini oraya toplamış ve olayı açıklamıştı. O zaman bu zamandır Atakan abi beni her yarım saatte arıyordu.

 

"Efendim?" Ağlamaktan kısılan sesimle konuştuğumda Atakan abi derin bir nefes aldı.

 

"Bir haber var mı?" Dediğinde iç çektim.

 

Keşke olsaydı...

 

"Hayır yok." Dediğimde büyük bir iç çekiş duydum.

 

"İçimde kötü bir his var. Geçmiyor. Kötü bir şey olacak hissediyorum." Söylediği şeyle gözlerimi kapattım ve ablamın yatağının kenarına çöktüm.

 

"Atakan abi öyle deme. Hayır, olmayacak kötü bir şey." Dediğimde karşı taraftan ses gelmedi.

 

"Ben aşağıya ineceğim belki telefon gelir. Bir haber gelirse ben size haber veririm şu an en beklediğimiz şey bir haber almak o yüzden ikide bir arama beni Atakan abi. Ben haber gelince bildireceğim. Görüşürüz." Dedikten sonra bir şey beklemesini beklemeden telefonu kapadım.

 

Odadan istemeye istemeye çıktım ve yavaş adımlarla salona ilerledim. Salonda olmalıydım ki bir haber geldiğinde duyabileyim.

 

Salona girdiğimde Kutay abinin telefonu çaldı.

 

"Melih, bir gelişme var mı oğlum?" Kutay abi telefonu açıp hoparlöre verdikten sonra konuşmuştu.

 

"Evet baba. Yerlerini bulduk. Polisler ve Şah'ın birkaç adamıyla oraya gidiyoruz. Ben size konum atacağım siz de hemen çıkıp oraya gelin." Dedikten sonra telefonu kapamıştı.

 

Annem ve Esin ablanın sevinç çığlıklarına bu sefer de sevinç gözyaşları eşlik etmişti.

 

Kutay abinin, Lodos ve Güney abimin bir de babamın telefonuna gelen mesajla Melih abinin konum attığını anladım.

 

Hepimiz arabalara bindiğimizde Kuzey abimin arabasını Zeynep, Güney abimin arabasını Ezgi abla sürmeye başladı.

 

Arabada giderken anın heyecanıyla haber vermeyi unuttuğum Atakan abiye hemen mesaj attım.

 

Yarım saat sürmeden depo tarzı bir yere geldiğimizde bizimle aynı zamanda polis ve Melih abinin arabasıyla beraber birkaç araba girmişti.

 

Hepimiz arabalardan inip hızla depoya doğru ilerlerken duyduğumuz bir el silah sesiyle olduğumuz yerde durduk. Bir el silah sesinin etkisini atlatamadan bir tane daha silah sesi duyduğumuzda korkuyla nefeslerim hızlandı ve korkuyla dudaklarımdan tek bir kelime döküldü.

 

"Abla?"

 

BÖLÜM SONU...

 

Hayır sövmeyin. Ben de ağladım bu bölüm. Ulan bölüm yazarken ağlayan bir insan değilim ama ağladım işte. (Ağlamışım yani LŞFKJKŞS)

 

Sizce ne olacak?

 

O iki el silah sesinin ardında ne var?

 

Ares ve Defne'ye bir şey mi oldu sizce?

 

Bölüm nasıldı?

 

Beğendiniz mi?

 

Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen.

 

Kendinize dikkat edin.

 

Allah'a emanet olun.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzereeeee.

Bölüm : 02.11.2024 16:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...