12. Bölüm

BÖLÜM 12

Özge Karail
yazarozgekarail

Sınav 2: ATEŞİN ÇAĞRISI

Aynanın ışığı tamamen sönüp de salon tekrar loş karanlığa gömüldüğünde, sınavın ilk aşaması tamamlanmıştı. Alesta derin bir nefes aldı ve etrafına bakındı. Kimileri hala titriyordu, kimileri ise yere kapanmıştı. Yansımalarında ne gördülerse, belli ki onları fazlasıyla sarsmıştı. Gözü Luna’ya ilişti. Oldukça sarsılmış ve korkmuş görünüyordu. Ne gördüğünü düşünmeye çalıştı ama kötülüğe hizmet eden biri zaten ne görebilirdi ki? Aklına yeni sorular geliyordu. Bay Simon bir keresinde Ateş Kralı’nın da kötü olduğunu söylemişti iyi taraf sayesinde eşit davranıyormuş ama eğer kendisi de kötüyse neden kötü tarafa destek olup kazanmalarını sağlamıyordu? Tam o anda, ortadaki figür tekrar konuştu.

“İlk aşama tamamlandı. Kalbinizi tanıdınız. Kim olduğunuzu, neye dönüşebileceğinizi gördünüz. Ama unutmayın; gördüğünüz gelecek kesin değildir. Tercihleriniz, kaderinizi şekillendirir.” Alesta bu sözleri düşünerek yumruklarını sıktı. Kendi karanlık versiyonunu görmek onu ürpertmişti. Ama bir seçim hakkı vardı, değil mi? Kendini en iyi versiyonuna dönüştürmek elindeydi. “Şimdi...” Figür asasını kaldırdı, havada parlak bir sembol belirdi. “Gerçek yolunuzu belirleyeceksiniz.”

Tam o anda, salonun zemini titredi ve yirmi cadının altında ışık çemberleri belirdi. Her biri farklı renkte parlıyordu; kırmızı, mavi, yeşil, mor… Alesta’nın altındaki ışık alev rengiyle titreşiyordu. Ateş. Bu onun doğasıydı.Aynı zamanda, bazı cadıların ayaklarının altındaki ışık neredeyse yok gibiydi. Kalpleri sınavda ezilmiş olanların ışıkları zayıf ve sönüktü. Kimi cadılar ise aydınlık ve net ışıklarla parıldıyordu.“Kalbiniz ve karakteriniz sizi bu noktaya getirdi,” dedi figür. “Şimdi, bu ışıklar sizi sınavın gerçek aşamasına götürecek.” Alesta’nın kalbi hızlandı. Gerçek aşama mı? Daha şimdiden iç dünyasıyla yüzleşmek zorunda kalmıştı, daha neyle karşılaşabilirdi ki? Bir anda, ışık çemberleri genişledi ve her bir cadıyı bir kapıya doğru çekmeye başladı. Alesta’nın bedeni sıcak bir güçle sarmalandı ve aniden kendini tamamen farklı bir yerde buldu.Sınavın ikinci aşaması başlamıştı. Alesta’nın ayakları yere bastığında, etrafını saran sıcaklık yavaş yavaş azaldı. Nefesini kontrol etmeye çalışarak etrafına bakındı. Biraz önce bulunduğu loş ve büyük salondan tamamen farklı bir yerdeydi. Burası, kocaman lav akıntılarının ortasında kalan siyah taşlarla kaplı bir odaydı. Tavandan sarkan volkanik kayalar, aralarından kızıl ışıklar sızan çatlaklarla doluydu. Hafif bir yanık kokusu havada asılıydı. Etrafta başka kimse yoktu.

Tam o anda, derin ve yankılı bir ses duyuldu. “Ateş cadısı... Buraya geldin. Peki, gerçekten ateşi taşıyabilecek misin?” Alesta olduğu yerde sıçradı. Sesin nereden geldiğini göremiyordu, ama göğsünde yankısını hissediyordu. “Ben... denemeye hazırım,” diye cevap verdi. Sesi düşündüğünden daha kararlı çıkmıştı.Bir anda, önündeki siyah taş zemin çatlamaya başladı. Kırmızı alevler yükseldi ve içlerinden devasa, turuncu gözleri olan bir yaratık belirdi. Bedeni tamamen ateşten oluşuyordu, ama şekli belirsizdi. Bir an bir insan gibi görünüyor, sonra dev bir yılan formuna bürünüyor, ardından kanatları olan bir canavara dönüşüyordu. “Ateşin sana hükmetmesini mi istiyorsun, yoksa sen mi ona hükmedeceksin?” diye sordu yaratık.Alesta, içindeki korkuyu bastırmaya çalışarak geri çekilmedi. Ateşin içinden gelen bu varlık, sınavın bir parçası olmalıydı. Ama nasıl bir sınav?

Birden yaratık hızla üzerine atıldı. Alesta son anda yana sıçradı, ama yaratığın sıcaklığı neredeyse tenini yakıyordu. Bu sıradan bir illüzyon olamazdı. Gerçekti. Ateş gerçekten ona zarar verebilirdi. Derin bir nefes aldı. Ateşten korkarsan, ona hükmedemezsin. Bunu bir yerlerden duymuş gibiydi. Kim söylemişti? Annesi mi? Hayır... Bu söz, içindeki bir parçadan geliyordu.Alevlerin etrafında dans edişini izledi. Kaçmak çözüm değildi. Onu kontrol etmek zorundaydı.Ellerini kaldırdı ve içindeki gücü hissetmeye çalıştı. Damarlarında dolaşan sıcaklığı, göğsünde atan o yanmayı. Bütün bedeni bir an için titreşti ve sonra— ellerinden ateş fışkırdı. Alevler, yaratığın etrafında dönmeye başladı. Alesta onları yönlendirebiliyordu. Korku yerini kontrole bıraktı. İlk başta ateş ona saldırıyordu, ama şimdi onunla birlikte hareket ediyordu. Yaratık bir çığlık attı ve bir an için olduğu yerde dondu. Alevler küçülmeye, sonra tamamen kaybolmaya başladı. Oda tekrar karanlığa gömüldü. Bir süre sessizlik oldu. Sonra, derin ve yankılı bir ses tekrar duyuldu:“Ateş seni kabul etti. Ama bu sadece başlangıç. Gerçek sınav henüz bitmedi.” Zemin tekrar sallandı ve Alesta, bir sonraki aşamaya geçmek üzereyken kendini bilinmezliğin içine doğru çekilirken buldu.

Düşüyordu.

Etrafında yalnızca karanlık ve alev parçacıkları vardı. Hava soğuk ve sıcak arasında gidip geliyordu, dengesiz ve değişkendi. Alesta çığlık atmak istedi ama sesi çıkmadı.

Sonra, birden bire yere düştü. Ama sert bir darbe yerine, hafif bir iniş hissiyle yere kondu. Gözlerini açtığında, etrafını ateşle oyulmuş tuhaf sembollerle kaplı bir meydanın çevrelediğini gördü. Tam karşısında, uzun boylu, kızıl pelerin giymiş biri duruyordu. Yüzü gölgeler içindeydi, ama gözleri keskin ve dikkatliydi.

“Düşündüğümden daha hızlı kontrol ettin,” dedi figür. Sesi tanıdık geliyordu, ama nereden duyduğunu çıkaramıyordu.

“Sen kimsin?” diye sordu Alesta.

Figür birkaç adım yaklaştı. Gölge hafifçe dağıldı ve Alesta’nın nefesi kesildi. Karşısında duran kişi... kendisiydi. Ama farklı bir versiyonu. Daha güçlü, daha kararlı ve gözleri ateş gibi parlayan bir Alesta.

“Ben... senin içindeki güçüm,” dedi figür. “Ama beni gerçekten serbest bırakmaya hazır mısın?” Alesta şaşkınlıkla geriledi.

“Ben zaten güçlüyüm.”

“Öyle mi?” Figür elini kaldırdı ve Alesta bir anda dizlerinin üstüne çöktü. Göğsünün içindeki ateş bastırılmış gibi hissediyordu. Zayıf mıydı? Kendi gölgesine bakarak içindeki korkuların yüzeye çıkmasını izledi. Bir an için yetersiz olduğunu hissetti. Ateş cadısı olmak için doğmuştu, ama gerçekten hazır mıydı? Ama sonra, bir anısını hatırladı. Annesi ona her zaman, “Ateş, yanan değil, ısıtan olmalı,” derdi. Ateş sadece bir yıkım aracı değildi. Bir güçtü. Doğru kullanıldığında, yaşamın ta kendisiydi. Alesta gözlerini kapadı. İçindeki gücü hissetti. Alev, onu kontrol etmiyordu—o, aleve yön veriyordu. Gözlerini açtığında, etrafını saran baskı kaybolmuştu. Karşısındaki figür gülümsedi. “Hazırsın,” dedi. O anda, meydanın ortasında devasa bir kapı belirdi. Üzerinde parlayan alev sembolleri vardı. İkinci aşamayı tamamlamıştı. Ama sırada ne vardı?

Bölüm : 06.02.2025 18:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...