
Luna’nın sözleri Alesta’nın içine bir şüphe tohumu ekti. “Bu savaş bitmedi.” Bu cümle, etrafına çöken sessizliği adeta bıçak gibi kesmişti. Alesta gözlerini kısıp Luna’yı süzdü. “Sadece kendin için mi savaştın, yoksa senin de hizmet ettiğin birileri mi var?” Luna sinsice gülümsedi. “Beni bu kadar kolay mı çözeceğini sandın?” O an, Luna’nın gözlerinde bir şey parladı. Sanki… bir gölge. Birden ortamı bir uğultu sardı. Büyüyle zincirlenmiş olan Luna’nın bedeni titremeye başladı. Cadılar geri çekildi. Ateş Kralı bile kaşlarını çattı. Alesta’nın içini kötü bir his kapladı. Ve sonra… Luna’nın gözleri simsiyah oldu. Luna’nın vücudu, kendi iradesi dışında kıvranıyordu..Ağzından çıkan ses, onun sesi değildi. “Kehanet tamamlandı, ama oyun daha yeni başlıyor.” Alesta bir adım geriledi. Bu, Luna değildi. Bu, başka bir varlıktı. Kral, kılıcını çekip büyülü bir bariyer oluşturdu. “Geri çekilin! Bu, sıradan bir lanet değil.” Ama Alesta geri çekilmedi. İçgüdüleri ona bu savaşın sadece Luna ile sınırlı olmadığını söylüyordu. Bu, daha büyük bir karanlığın ilk işaretiydi. Ve eğer Luna bile bu gücün kontrolüne giriyorsa… O zaman asıl düşman henüz kendini göstermemişti. Ateş Kralı gözlerini Alesta’ya dikti. “Bu, kehanetin tek bir kısmıydı.” Alesta kaşlarını çattı. “Ne demek istiyorsun?” Kral derin bir nefes aldı. “Bize hep kurtarıcıdan bahsettiler. Ama hiç kimse… onun karşısındaki karanlıktan söz etmedi.”
Alesta’nın kalbi hızlandı. Demek kehanetin tamamı hâlâ bilinmiyordu. Ve eğer karanlık taraf şimdi uyanıyorsa… Asıl savaş şimdi başlıyordu. Alesta’nın yüreği hızla çarpıyordu. “Kehanetin tamamı bilinmiyorsa… benim kaderim de belirsiz mi?” Ateş Kralı başını eğdi. “Bunu ancak sen öğrenebilirsin, Alesta.” Ama o an, Luna’nın bedeni korkunç bir şekilde titredi. Gözlerinden simsiyah gölgeler sızıyordu. Cadılar dehşetle geri çekildi. “Bu… onun içindeki karanlık büyüyor!” diye bağırdı biri. Ateş Kralı büyülü bariyerini güçlendirdi. Ama Luna, çığlık atarak zincirlerinden kurtulmaya çalışıyordu. “HAYIR!” diye inledi. “BENİ ELE GEÇİRME—” Ama sesi yarıda kesildi. Birden gökyüzü karardı. Alesta’nın içi ürperdi. Ve tam o anda, Luna’nın vücudu havaya kalktı. Etrafında simsiyah alevler dans ediyordu. Sonra… gözlerini açtı. Ama artık Luna yoktu. Onun yerine, bilinmeyen bir varlık konuşuyordu. “Biz hep buradaydık.”
Ses sadece duyulmuyordu. Alesta’nın zihnine işliyordu. “Ve nihayet… uyandık.” Ateş Kralı gözlerini kısıp kılıcını kaldırdı. “Bu ruh… kadim bir varlık.” Alesta, Luna’ya doğru bir adım attı. Ama bu onun bildiği Luna değildi. Gözleri simsiyah olmuştu. Yüzü soğuk ve ifadesizdi. Ama en korkutucu olan şey… Tüm cadılar, onun önünde diz çöktü. Alesta’nın gözleri büyüdü. “Ne yapıyorsunuz?!” Ama cadılar kontrol altında gibiydi. Sanki… büyülenmişlerdi. Ateş Kralı’nın sesi sert çıktı. “Bu varlık, onların ruhlarını ele geçiriyor.” Alesta yumruklarını sıktı. “Ben buna izin vermeyeceğim.” Ama içten içe, hiç bu kadar korkmamıştı. Çünkü hissettiği güç… Her şeyden daha güçlüydü. Ve onu durdurmak için… Ömründeki en büyük savaşı vermesi gerekecekti. Alesta’nın içini derin bir korku kapladı ama geri çekilmeyecekti. Bu, onun savaşıydı. Gölge Kraliçe, Luna’nın bedeninde hüküm sürerek Alesta’ya baktı. “Sen… karşımdaki son engelsin.” Alesta dişlerini sıktı. “Seni durduracağım.”
Ama tam saldırmaya hazırlanırken, karanlık varlık elini kaldırdı. Ve aniden… bütün cadılar çığlık atarak yere düştü. Alesta gözlerini büyüttü. “Ne yapıyorsun?!” Gölge Kraliçe alaycı bir gülümseme sergiledi. “Beni durdurmaya mı çalışıyorsun? O zaman dostlarını kurtarmayı dene.” Ateş Kralı hemen bariyerini güçlendirdi, ama çok geçti. Karanlık, bütün cadıları yavaşça içine çekiyordu. Alesta’nın içi titredi. “Hayır…” Gölge Kraliçe, yeniden konuştu. “Ben karanlık tarafın ilk adımıyım. Ama… ben bile gerçek düşman değilim.” Alesta irkildi. “Ne demek istiyorsun?!” Ama o an, etrafı alev alev parladı. Ateş Kralı, kılıcını hızla kaldırdı ve Alesta’nın önüne geçti. “Karanlıkla oynamak istiyorsan, önce beni geçmelisin.” Dedi. Ama Gölge Kraliçe sadece güldü. “Senin bile bilmediğin sırlar var, Kral.” Ve birden… yeryüzü titredi. Alesta’nın bedeni buz kesti. Çünkü yer çatlamaya başlamıştı. Ve karanlığın içinden, ikinci bir varlık belirdi. Ama bu sefer… onun yüzü tanıdıktı. Luna’nın arkasında, Ateş Kralı’nın eski danışmanı Durian vardı. Alesta’nın nefesi kesildi. “Hayır… sen—” Ateş Kralı da donup kalmıştı. “Durian… sen öldün.” Ama danışman sadece güldü. “Ölmedim, Kral’ım.” Dedi. “Sadece doğru tarafı seçtim.” Gölge Kraliçe onun yanına geçti ve başını hafifçe eğdi. “Artık kehaneti gerçekten anladın mı, Alesta?”
Alesta yumruklarını sıktı. “Siz… uzun zamandır bunu planlıyordunuz.” Gölge Kraliçe hafifçe başını eğdi. “Ve sen, bu oyundaki son taşıksın.” Ama Alesta bir adım attı. Artık korkmuyordu. “Yanılıyorsun.” Dedi. “Ben sadece bir taş değilim.” Ve elleri alev aldı. Ateş Kralı gülümsedi. “Ve bu savaş, yeni başlıyor.” Gölge Kraliçe ve Durian, Alesta’nın yanan ellerine alaycı bir şekilde baktı. “Bize karşı koyacağını mı sanıyorsun?” diye sordu Durian, sesi küçümseyici bir tınıyla. Alesta gözlerini kıstı. “Sanmıyorum. Biliyorum.” Tam o anda, gökyüzü sarsıldı. Ateş Kralı, büyülü kılıcını kaldırdı ve devasa bir ateş dalgası gönderdi. Alevler, karanlığı yırtarak ilerledi… Ama tam Gölge Kraliçe’ye ulaşacakken, karanlık bir kalkan belirdi ve ateşi yuttu. Alesta’nın gözleri büyüdü. Bu normal bir güç değildi. Bu bilinen büyünün ötesindeydi.
“Gerçekten de sanıldığından daha güçlüsün.” Dedi Gölge Kraliçe, başını hafifçe yana eğerek. “Ama hâlâ bizim karşımızda durabilecek kadar güçlü değilsin.” Birden, Luna’nın bedeni yeniden titremeye başladı. Sanki içindeki gerçek Luna, son bir çabayla savaş veriyordu. “Alesta…” diye inledi. Gözleri bir anlığına eski rengine döndü. “Beni bırakma…” Alesta’nın yüreği sıkıştı. Luna hâlâ içerdeydi. Ama Gölge Kraliçe’nin elleri onun etrafında karanlık bir büyü halkası oluşturmaya başladı. Ateş Kralı öne atıldı. “Onu tamamen ele geçirmeye çalışıyor!” Alesta, kendi içindeki gücün çağrısını hissetti. Bu son şansıydı. Luna’yı ya şimdi kurtaracaktı… Ya da onu ebediyen kaybedecekti. Ve içgüdüleri ona ne yapması gerektiğini söyledi. Alesta kendi içindeki ateşi serbest bıraktı. Ama bu kez büyüyle değil. Kalbiyle.
Ellerini açtı ve doğrudan Luna’ya seslendi. “Luna! Sen bu karanlığa ait değilsin!” Luna’nın bedeni bir kez daha titredi. Gözleri siyah ile kahverengi arasında gidip geliyordu. Gölge Kraliçe, Alesta’ya öfkeyle döndü. “SUS!” diye bağırdı. Ama çok geçti. Alesta bir adım daha attı. “Sen hâlâ benim arkadaşımsın!” Luna hıçkırarak bir çığlık attı. Ve o an, içindeki karanlık sarsıldı. Ateş Kralı gözlerini kısıp Alesta’nın yaptığı şeyi fark etti. “Kalbini kullanıyor.” Bu, büyüyle kazanılabilecek bir savaş değildi. Bu, bir ruh savaşıydı. Luna’nın bedeni şiddetle titredi. Gölge Kraliçe kontrolü kaybediyordu. Alesta son bir adım daha attı ve elini Luna’nın omzuna koydu. Ve o an Bütün karanlık çığlık atarak parçalandı. Luna, bedenini saran gölgelerden kurtularak dizlerinin üstüne çöktü.
Gölge Kraliçe, öfkeden titriyordu. “Bu imkânsız!” Ama Alesta gözlerini ona dikti ve gülümsedi. “İmkânsız diye bir şey yoktur.” Ve tam o anda, Ateş Kralı kılıcını kaldırarak son büyüsünü gerçekleştirdi. Alevler, karanlığı tamamen yutarken, Gölge Kraliçe’nin çığlığı etrafa yayıldı. Ve sonra her şey sessizleşti. Luna, soluk soluğa Alesta’ya baktı. “Beni… kurtardın.” Alesta hafifçe gülümsedi. “Her zaman.” Ateş Kralı yanlarına gelip elini Alesta’nın omzuna koydu. “Sen gerçekten kehanetteki kızsın.” Alesta derin bir nefes aldı. Ama savaş bitmemişti. Çünkü Gölge Kraliçe yok olmuş olsa da… Onun ardında bıraktığı korku ve sırlar, hâlâ çözülmeyi bekliyordu. Ve Alesta artık biliyordu… Bu, sadece başlangıçtı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.86k Okunma |
385 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |