
Alesta’nın sözleri yankılanırken, Ateş Krallığı’nda yeni bir çağ başlamış oldu. Cadılar şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar. Hiç kimse, Ateş Kralı’nın böyle bir karar vereceğini beklemiyordu. Ateş Kralı, tahtının önünde dimdik durarak Alesta’ya doğru bir adım attı. “O halde, Alesta… Bugünden itibaren Ateş Krallığı’nı benimle birlikte yöneteceksin.” Kalabalık bir anda hareketlendi. Luna ve ona destek veren birkaç cadı bu karardan rahatsız olmuştu. Onlara göre, bu geleneklere aykırıydı. Fakat Ateş Kralı’nın kararı tartışılmazdı. Alesta artık Ateş Krallığı’nda sadece bir sınav kazananı değil, yöneticiydi. Ancak bu, onun için yeni bir sorumluluk anlamına geliyordu. Kendi halkının güvenini kazanmalı, düşmanlarını tanımalı ve krallığın dengesini korumalıydı. Bir sabah, sarayın yüksek kulelerinden birinde, Ateş Kralı ile baş başa konuşurken ona en büyük sorusunu sordu: “Neden ben?” Ateş Kralı gülümsedi, ama bu gülümsemenin ardında derin bir anlam vardı. “Çünkü kaderin seni buraya getirdi. Sen sadece bu sınavları kazanmadın, kuralları değiştirdin. Bir liderin yapması gereken de budur.”Ancak her şey bu kadar kolay olmayacaktı. Luna ve ona inanan bazı cadılar Ateş Kralı’nın kararına karşı gizlice birleşmeye başlamıştı. Bir gece, karanlık bir mağarada toplanan bir grup cadı, Luna’nın etrafında diz çöktü. “Bu yeni düzeni kabul etmiyoruz!” diye fısıldadı biri. “Ateş Krallığı, tek bir kişi tarafından yönetilmeli!” Luna gözlerini kısarak karanlığın içindeki gölgeleri izledi. O da kaybetmeye niyetli değildi. Alesta’ya karşı planlarını yapmaya başladı. Sınav sona erdiğinde diğer cadılar için farklı bir kader yazılmıştı. Onların güçleri geri alındı ve normal dünyalarına geri gönderildiler. Ancak Alesta, Ateş Kralı’nın yanında kalmayı seçti. Onun kaderi bu dünyaya bağlıydı.
Bu karar, ailesi için büyük bir şaşkınlık oldu. Annesi Ella ve babası Drake, Bay Simon’dan gelişmeleri duyduklarında ilk başta inanamadılar. Bay Simon, “Alesta burada kalmaya karar verdi. O artık Ateş Krallığı’nın bir parçası,” diyerek durumu onlara açıklarken, annesi Ella ve babası Drake’in yüzlerinde endişeyle karışık bir gurur belirdi. Bay Simon onlara güçlerini bir an önce geliştirmeleri için özel eğitmen ayarladığını söyledi. Onlar Bu yeni güçlerine nasıl alışacaklarını bilemiyorlardı. Ella, “Alesta gibi güçlü olabilecek miyiz?” diye merakla sorduğunda, Bay Simon onlara eğitim ile ilerleyebileceklerini ama asla Alesta’nın güçleri kadar kuvvetli güçlere sahip olamayacaklarını söyledi. Çünkü bu güçler Kehanet’in kızında vardı. Bir an önce derslere başlamak istediler. Ancak onların tek amacı kendi güçlerini öğrenmek değildi… En büyük istekleri kızları Alesta’ya ulaşmaktı. Onun seçimi ne kadar büyük ve önemli olursa olsun, ailesi onun yanında olmak istiyordu.
Alesta ise artık yeni pozisyonuna alışmaya çalışıyordu. Krallığın en eski yazıtlarını okumaya başladı. Geçmişte kimlerin yönetimde olduğunu ve hangi hataların yapıldığını öğrenmek istiyordu. Cadılarla daha fazla vakit geçiriyordu. Onların güvenini kazanmak için sarayın kapılarını açmıştı. Ateş Kralı ile krallığın sınırlarını korumak için stratejiler belirliyordu. Ancak Alesta’nın içini kemiren bir his vardı… Luna’nın sessizliği. Bir sabah, sarayın avlusunda, bir casus onun yanına yaklaştı ve eğilerek fısıldadı: “Luna bir şeyler planlıyor, majesteleri…” Alesta gözlerini kıstı. Bunu zaten hissetmişti. Ama şimdi… Savaşa hazırlıklı olmalıydı. Bir gün, Ateş Kralı ona ciddi bir ifadeyle baktı ve dedi ki: “Seni uyarıyorum, Alesta. Güçlerin yalnızca sana ait. Ancak düşmanların onları senden almaya kararlı. Her zaman tetikte olmalısın.” Alesta içinden derin bir nefes aldı. Bu savaş daha yeni başlıyordu…
Alesta, Ateş Kralı’nın uyarısını aklından çıkaramıyordu. Luna’nın ne planladığını bilmese de içindeki huzursuzluk giderek büyüyordu. Bir sabah, sarayın avlusunda dolaşırken, yanına gelen bir casus kulağına eğildi. “Majesteleri, Luna ve destekçileri gizlice toplanıyor. Normal dünyada bazı varlıklarla ittifak kurduklarını öğrendik.” Alesta derin bir nefes aldı. Beklediği haber buydu. Luna sadece kendi gücünü değil, Alesta’nın gücünü de istiyordu. “Onları durdurmalıyız,” dedi Ateş Kralı, yanına yaklaşarak. “Ama nasıl?” Ateş Krallığı’nın ötesindeki gölgeli ormanda, Luna ve müttefikleri bir araya gelmişti. “Alesta ve Ateş Kralı’nın gücünü doğrudan alamayız,” dedi Luna, gözlerinde hain bir parıltı. “Ama onların en büyük zayıflıklarını kullanabiliriz.” Luna, Alesta’nın ailesinin yeni kazandığı güçleri henüz kontrol edemediğini biliyordu. Eğer onları rehin alırsa, Alesta ne yapacağını şaşırırdı. O sırada, Alesta’nın ailesi güçlerini kontrol etmeye çalışıyordu. Bay Simon, onların eğitimine bizzat yardımcı oluyordu. “Ella, ateşi hisset, onu yönlendir,” dedi Bay Simon. Yanında gelen su cadısı ise “Drake, suyun akışına izin ver.” Diyerek ufak yönlendirmeler yapıyorlardı. Ancak bu süreç beklenenden daha zorlu oluyordu. Onlar eğitilirken, farkında olmadıkları bir tehlike yaklaşıyordu.
Alesta, ailesinin yanında olamamanın verdiği endişeyle Ateş Kralı’na döndü. “Onları korumalıyım,” dedi kararlılıkla. Ateş Kralı, ona ciddi bir ifadeyle baktı. “Luna’nın hamlesini beklememeliyiz. Onu biz bulmalıyız.” Alesta ve Ateş Kralı, Luna’nın saklandığı yerin izini sürdüler. Gizemli ormanda ilerlerken, Luna ve müttefiklerinin oluşturduğu karanlık bir aura hissettiler. Bir anda gölgelerin içinden Luna çıktı. Gözleri, intikam ateşiyle yanıyordu. “Beni durduramazsın, Alesta,” dedi hırsla. “Çünkü ne kadar güçlü olursan ol, duyguların seni zayıflatıyor.” Luna, bir hareketiyle gökyüzünü kararttı. Alesta ve Ateş Kralı, kendilerini büyük bir savaşın eşiğinde buldular. Alesta, içindeki ateşi kontrol etmeye çalışarak ileri adım attı. Bu defa, sadece kendini değil, tüm Ateş Krallığı’nı ve ailesini korumak zorundaydı… Ateş Kralı, her zaman gücünü korumak ve yönetmek için savaşmıştı. Ancak ilk defa, birini gerçekten koruma isteği içini sarıyordu: Alesta.
Luna’nın lanetli büyüsü Alesta’ya doğru ilerlediğinde, Ateş Kralı tereddütsüz önüne geçti. İlk kez bir başkası için kalkan oluyordu. Alesta, gözleri dolarak ona baktı. “Bunu neden yapıyorsun?” diye sordu. Ateş Kralı kısa bir an sessiz kaldı, sonra alçak bir sesle cevap verdi. “Senin gücün sadece büyüden ibaret değil, Alesta. Senin sevgin, sadakatin… İşte bu yüzden gerçek güce sahipsin. Ve bu, benim için yeni bir şey.” O an Alesta, Ateş Kralı’nın sadece bir hükümdar olmadığını anladı. O, içinde saklı bir iyiliği keşfetmeye başlayan biriydi. Luna, Ateş Kralı’nın bu hamlesine öfkelenerek güçlerini yoğunlaştırdı. Ancak Alesta, onun oyunlarını artık görüyordu. “Seninle işim bitmedi, Luna,” dedi Alesta, gözleri alev gibi parlayarak. “Ama bu defa kuralları ben koyacağım.”
Luna, planlarının çökmeye başladığını hissetti. Artık savaş, sadece güçle değil, cesaretle de kazanılacaktı… Ateş Krallığı’nda günler geçtikçe Alesta, güçlerinin sadece büyüden ibaret olmadığını anlamaya başlamıştı. İçindeki cesaret ve ailesine duyduğu sevgi, onu beklenenden çok daha güçlü kılıyordu. Ancak Luna’nın hain planları devam ediyordu ve Alesta, sınavdan sonraki en büyük mücadelesine hazırlanıyordu. “Luna hâlâ durmadı,” dedi Alesta, Ateş Kralı’na bakarak. “Bizi zayıflatmaya çalışıyor, ama artık ona karşı daha güçlüyüz.” Ateş Kralı, onun gözlerindeki kararlılığı gördü ve hafifçe gülümsedi. “Bu krallıkta çok az kişi, senin gibi hem güçlü hem de merhametli olabilir, Alesta. İşte bu yüzden Luna seni tehdit olarak görüyor.”
Alesta, ailesini düşündü. Annesi Ella ve babası Drake, yeni kazandıkları güçleriyle birlikte Bay Simon’un rehberliğinde eğitimlerine devam ediyordu. Ama her an onları koruması gerektiğini de biliyordu. Aynı anda, Luna ve müttefikleri Ateş Krallığı’nın sınırlarında toplanıyordu. Onun yanında gölge cadılar ve karanlık büyücüler vardı. Luna’nın amacı basitti: Alesta’nın gücünü ele geçirmek ve krallığı kaosa sürüklemek. “Bu sefer kaçamayacaksın, Alesta,” dedi Luna, etrafındaki karanlık enerjiyle güçlenerek..Ancak Alesta ve Ateş Kralı buna hazırlıklıydı. Birlikte hareket ederek krallığın savunmasını güçlendirmişlerdi. Alesta, ailesini güvende tutarken, Luna’yla yüzleşmeye kararlıydı. Ateş Kralı, Alesta’nın yanında durarak gökyüzüne baktı. “Bu savaşta yalnız değilsin. Seninle birlikte savaşacağım.”
Alesta, içindeki ateşi serbest bırakarak büyük bir kalkan oluşturdu. Luna’nın karanlık büyüleri bu kalkanı aşamıyordu. Ancak Luna pes etmedi ve Alesta’nın ailesini hedef aldı..Tam o anda, Ella ve Drake sahneye çıktı. “Biz de buradayız, kızım!” diye haykırdı Ella, kendi ateş büyüsünü kullanarak karanlık güçlere karşı savunma yaptı. Alesta ailesinin kısa sürede bu kadar becerikli olduğunu görünce şaşkınlık ve mutluluk ile içindeki gücü büyüttü. Drake ise su büyüsüyle gölge cadıları etkisiz hale getiriyordu. Alesta, ailesinin desteğini hissedince daha da güçlendi. Savaşın en kritik anında, Ateş Kralı doğrudan Luna ile karşı karşıya geldi. “Bu krallık artık sadece benim değil, Alesta’nın da yuvası. Senin burada yerin yok, Luna.”
Luna öfkeyle bağırarak son bir büyü yaptı. Ancak Alesta, ailesi ve Ateş Kralı’nın yardımıyla Luna’yı etkisiz hale getirdi. Karanlık büyü geri tepti ve Luna, güçsüz düşerek kaçmak zorunda kaldı. Savaş sona erdiğinde Ateş Krallığı’nda yeni bir dönem başladı. Ateş Kralı, Alesta’ya döndü ve ona elini uzattı. “Bu krallık artık senin de evin. Bunu birlikte yöneteceğiz.”.Alesta, ailesine baktı ve gülümsedi. “Bunu birlikte yapacağız.” Ella Alesta’ya Luna’nın planını duyduklarında Bay Simon ve Su Cadısının Jacob’ un ona öğrettiği gibi güçlerini kullanmayı zihinlerinde yerleştirdiğini söyledi. Böylece Ateş Krallığı’nda yeni bir dönem başlıyordu. Sevgi, cesaret ve birliktelik, karanlığı bir kez daha yenmişti. Ama herkes biliyordu ki, kötülük tamamen yok olmamıştı ve yeni tehditler her an ortaya çıkabilirdi... Alesta’nın Ateş Krallığı’nda kalması büyük bir söylentiye yol açtı. Bazı cadılar bu değişimi kabul ederken, bazıları ona karşı çıkıyordu. Alesta ise ailesini yanına almak istiyordu, ancak Ateş Kralı buna kesin bir dille karşı çıktı. “Baban bir su cadısı, Ateş Krallığı’nda yaşayamaz. Annen ateş cadısı olabilir ama kurallar yeterince çiğnendi. Onları buraya getiremeyiz,” dedi, sesi her zamanki gibi otoriterdi. Alesta içten içe bu karara kızsa da Kral’ın haklı olduğunu biliyordu. Bu süreçte Alesta ve Ateş Kralı arasındaki bağ gitgide güçleniyordu. Kral, onun cesaretinden etkileniyor, Alesta ise Ateş Kralı’nın katı ama adil duruşuna hayranlık duyuyordu. Ancak krallıkta yeni bir tehdit baş gösterdi. Cadıların kadim düşmanları olan Gölge Avcıları, krallığın sınırlarına kadar gelmişti. Ateş Krallığı’na düşman olan bu varlıklar, yıllardır yok oldukları sanılsa da şimdi geri dönmüşlerdi.
Gölge Avcıları, cadıların büyülerini emerek güçlenen, karanlıktan beslenen varlıklardı. Onların gelişiyle birlikte krallık içinde korku yayıldı. Meclis, bir savunma planı hazırlamaya başladı. Alesta, Ateş Kralı’nın yanında durarak bu tehditle savaşmak için hazır olduğunu gösterdi. “Bu benim de krallığım artık, ben de savaşacağım!” dedi kararlılıkla. Kral önce ona karşı çıktı. “Bu savaş bizim meselemiz, sen daha yeni güçlerini tanıyorsun,” dese de Alesta’nın gözlerindeki kararlılık onu susturdu. Kral, derin bir nefes alarak kabul etti. “Peki, ama dikkatli ol. Gölge Avcıları sadece güçlerini değil, ruhunu da ele geçirmeye çalışır. Onlarla savaşmak kolay değildir.” Alesta ve diğer savaşçılar, Ateş Krallığı’nın sınırlarını korumak için hazırlandı. Gölge Avcıları’nın saldırısı başladığında, karanlık alevler krallığın etrafını sardı. Alesta, tüm cesaretiyle onlarla savaşmaya başladı. İçindeki ateş, şimdiye kadar hissetmediği kadar güçlüydü. Alevlerden bir kalkan oluşturup düşmanları savuştururken, Ateş Kralı onun yanında savaşıyordu. İkili, birlikte hareket ederek Gölge Avcıları’nı püskürtmeye başladı. Ancak savaş bitmemişti. Gölge Avcıları sadece bir test yapıyordu. Onların asıl planı henüz ortaya çıkmamıştı. Krallık bu büyük tehdide karşı hazırlıklı olmalıydı. Alesta, artık sadece bir sınav kazanan cadı değil, Ateş Krallığı’nın gerçek bir savaşçısıydı. Ateş Kralı onun bu dönüşümüne tanıklık ederken, içten içe Alesta’nın yanında olmayı her zamankinden daha fazla istiyordu.
Günler geçtikçe, Gölge Avcıları’nın asıl hedefinin yalnızca krallık değil, doğrudan Alesta olduğu anlaşıldı. Onun içindeki kadim gücü ele geçirmek istiyorlardı. Meclis bu gerçeği öğrendiğinde endişe büyüdü. Alesta, artık sadece bir koruyucu değil, krallığın geleceği için kilit bir figürdü. Ateş Kralı ona daha da yakın davranmaya başlamıştı. Aralarındaki ilişki artık yalnızca bir hükümdar ve savaşçısı arasında değil, birbirlerini anlayan ve korumaya çalışan iki ruh arasında gelişiyordu. Bir gece, Alesta krallık kütüphanesinde kadim kehanetleri incelerken, Ateş Kralı ona katıldı. “Senin için endişeleniyorum,” dedi, sesi her zamankinden daha yumuşaktı. “Onlar seni ele geçirirse, sadece bu krallık değil, tüm büyü dünyası tehlikeye girer.” Alesta gözlerini ona çevirdi. “Ben korkmuyorum. Ama yalnız olduğumu hissediyorum. Senin bile bana güvenmediğini düşünüyorum bazen.” Kral, Alesta’nın elini tuttu. “Yalnız değilsin, Alesta. Ben buradayım. Seninle birlikteyim.” Bu an, ikisi arasında hiç olmadığı kadar güçlü bir bağ oluşturdu. Artık Ateş Krallığı yalnızca bir savaş alanı değil, Alesta için kaderini şekillendiren bir yerdi. Fakat bu bağ, Gölge Avcıları’nın dikkatini daha da çekecek ve büyük bir savaşın başlangıcı olacaktı.
Gölge Avcıları’nın lideri, gölgelerin arasından belirerek ilk kez yüzünü gösterdi. “Sen bizim için yaratıldın, Alesta. Bizimle gel, senin gerçek yerin burası değil!” diye fısıldadı, sesi bir uğultu gibi etrafta yankılandı. Alesta irkildi. Ateş Kralı, kılıcını sıkarak bir adım ileri attı. “Onun yeri benim yanım,” diye hırladı. Gölge Avcıları, Alesta’yı kandırmaya çalışıyordu. Karanlık güçleri ona fısıldıyor, zihnini ele geçirmeye uğraşıyordu. Alesta derin bir nefes alıp içindeki ışığı hissetti. “Ben kim olduğumu biliyorum,” diye haykırdı ve tüm gücüyle alevlerini serbest bıraktı. Gölgeler titredi, karanlık geriledi. Bu savaş daha yeni başlıyordu, ama Alesta artık yalnız olmadığını biliyordu. Ateş Kralı onun yanındaydı ve bu, her şeyden önemliydi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.86k Okunma |
385 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |