27. Bölüm

BÖLÜM 27

Özge Karail
yazarozgekarail

Ateş Krallığı’nda sular durulmuş gibi görünse de, derinlerde bir şeyler hâlâ kaynıyordu. Alesta, günlerdir hissettiği o açıklanamayan huzursuzluğu artık görmezden gelemiyordu. İsyan geçici olarak bastırılmıştı ama bu, Gölge Efendisi’nin geri çekildiği anlamına gelmiyordu.Taht odasında her zamanki gibi bir toplantı vardı. Ateş Kralı, Bay Simon ve Alesta bir araya gelmiş, dünyanın dört bir yanından gelen haberleri değerlendiriyorlardı. “İsyan durdu, ama cadılar arasındaki bölünme derinleşiyor,” dedi Bay Simon, sesi endişeliydi. “Selina ve yandaşları gizlice hareket ediyor. Onları takip etmek giderek zorlaşıyor.” Alesta, gözlerini kısarak düşündü. Bu kadar çabuk pes etmeyeceklerini biliyordu. “Onların peşinden gitmeliyiz. Eğer bu durumu çözmezsek, sadece Ateş Krallığı değil, tüm büyülü dünya tehlikeye girer.” Ateş Kralı, her zamanki ağırbaşlı tavrıyla başını salladı. “Bu işin arkasında yalnızca Selina yok,” dedi. “Gölge Efendisi’nin amacı bizi bölmek. Ne yazık ki başarılı oluyor gibi görünüyor.”

Alesta’nın içini bir ürperti kapladı. Gölge Efendisi’nin planları her zamankinden daha karmaşıktı. Ama onu asıl tedirgin eden şey, ailesine dair duyduğu endişeydi. Son günlerde onları daha fazla düşünmeye başlamıştı. Kötülerin annesi ve babasına ulaşmak için neler yapabileceğini biliyordu ve bu düşünce onu huzursuz ediyordu. Aynı anda, Ateş Krallığı’nın çok ötesinde, Gölge Efendisi’nin adamları harekete geçmişti bile. Selina, karanlık bir mağarada, etrafında toplanmış bir grup cadıya talimatlar veriyordu. “Ateş Kralı ve Alesta çok meşgul. Onların dikkatini burada tutacağız,” diye fısıldadı, gözleri hırsla parlıyordu. “Ama asıl hamlemiz başka bir yerde olacak. Alesta’nın ailesi artık koruma altında değil. Onlara ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı.” Yanında duran sinsi bir cadı kıkırdadı. “Annesi ve babası gücün ne demek olduğunu bilmiyorlar. Onları yakaladığımızda Alesta’nın zayıf noktasını ele geçireceğiz.” Selina başını onaylarcasına salladı. “Onlar sadece birer piyon. Asıl hedefimiz Alesta ve onun gücü. Eğer onu kontrol edebilirsek, Ateş Krallığı’na hükmederiz.” Bu sırada Alesta, sarayın bahçesinde beyaz yapraklı büyülü ağacın yanında duruyordu. Bu ağaç, cadıların güçlerinin dengede kalmasını sağlayan kadim bir semboldü. Ancak son günlerde Alesta bu ağaca her yaklaştığında kendini daha huzurlu ama aynı zamanda daha yorgun hissediyordu. Ateş Kralı onu uzaktan izliyordu. Alesta’nın yüzündeki yorgunluğu fark etmişti. Son günlerde daha sessizdi, sanki bir şeyler onu derinden etkiliyordu. Yavaş adımlarla yanına yaklaştı. “Alesta, bir şey mi düşünüyorsun?” diye sordu, sesi her zamankinden daha yumuşaktı. Alesta başını kaldırdı. “Ailem,” dedi iç çekerek. “Onlar için endişeleniyorum. Gölge Efendisi hâlâ özgürken güvende değiller.”

Kral bir an sessiz kaldı. Onun bu kadar hassas olmasını anlayabiliyordu. Alesta’nın gücü ne kadar büyük olursa olsun, kalbindeki bağlılık en zayıf noktasıydı. “Onlar güvende,” dedi sonunda. “Ama haklısın. Dikkatimiz başka yere kayarken onları unutamayız.” Alesta derin bir nefes aldı. “Ben burada kalıyorum, ama onlar orada… Eğer onlara bir şey olursa kendimi affetmem.” Ateş Kralı, Alesta’nın elini nazikçe tuttu. “Endişelenme. Onlara zarar gelmesine izin vermem.” O gece, Alesta’nın hissettiği huzursuzluk bir kâbusa dönüştü. Rüyasında annesi ve babasını karanlık bir mağarada zincirlenmiş halde gördü. Karanlık figürler etraflarını sarmıştı ve aralarından biri öne çıkarak fısıldadı: “Ne kadar güçlü olursan ol, onların hayatı bizim elimizde.” Alesta bir çığlıkla uyandı, nefesi kesilmişti. Gözleri panik içinde etrafına bakındı. Ateş Kralı hemen odasına gelmişti, yüzünde endişeli bir ifade vardı. “Ne oldu?” diye sordu, sesi koridoru dolduruyordu. Alesta gözlerini ona dikti. “Onlara ulaşmalıyız. Bir şeyler yapmalıyız. Yoksa çok geç olacak.” Ateş Kralı başını salladı. “Bay Simon’ la iletişime geçeceğim. Aileni koruma altına alacağız. Ama senin de güçlü olman gerekiyor. Eğer zayıf düşersen, bu onların işini kolaylaştırır.” Alesta derin bir nefes aldı. “Ne gerekiyorsa yapacağım,” dedi kararlılıkla. Gölge Efendisi’nin planları gittikçe karmaşıklaşıyordu. Ateş Kralı ve Alesta, hem kendi krallıklarını korumak hem de Alesta’nın ailesini güvende tutmak için birlikte hareket etmek zorundaydılar. Ama ikisi de biliyordu ki bu sadece bir başlangıçtı. Gerçek savaş hâlâ ufukta bekliyordu ve düşmanları ne kadar güçlü olursa olsun, birbirlerine duydukları güven ve bağlılık bu savaşı kazanmalarının anahtarı olabilirdi.

Ancak bir soru hâlâ cevapsızdı: Kehanette bahsedilen düşman gerçekten Alesta’nın sevdiği biri miydi? Eğer öyleyse, bu savaş yalnızca güçle değil, kalbin en derin köşesindeki duygularla da kazanılacaktı. Alesta, Ateş Kralı’nın odadan çıkmasının ardından derin bir nefes aldı. Kafasındaki düşünceler durmak bilmiyordu. Kehanette bahsedilen “sevdiklerinden biri düşmanın olacak” sözü zihninde yankılanıp duruyordu. Eğer bu kişi Luna değilse… Ya ailesinden biri zarar görürse? Ya bir gün Ateş Kralı bile… Bu düşünceler ruhunu kemirirken, avuçlarını sıkarak ayağa kalktı. Korkuya teslim olamazdı. Güçleri ne kadar büyükse, sorumluluğu da o kadar ağırdı. Eğer ailesini korumak istiyorsa, daha güçlü olmak zorundaydı. Tam o anda odanın kapısı hafifçe aralandı ve Bay Simon içeri girdi. Yüzündeki ciddiyet, bir şeylerin yolunda gitmediğini belli ediyordu. “Kötü haberlerim var,” dedi alçak bir sesle. “Gölge Efendisi’nin adamları hareket halinde. Ailene yaklaştıklarına dair izler bulduk. Koruyucularımız onları bir süre oyaladı ama…” Alesta’nın yüreği ağzına geldi. “Ama ne?” Bay Simon duraksadı. “Annen ve baban güvendeler, ancak Gölge Efendisi dikkat dağıtmak için başka bir hamle yapmış. Dünya’daki cadılar arasında büyük bir kargaşa var. Bazı cadılar, Ateş Krallığı’nın kurallarına baş kaldırıyor. Kimliklerini gizlemek yerine, artık insanlara varlıklarını göstermek istiyorlar.” Alesta’nın gözleri irileşti. Bu, büyülü dünyanın en eski yasasına doğrudan bir meydan okumaydı. Eğer büyücüler ve cadılar kimliklerini açığa çıkarırsa, denge bozulur ve her iki dünya da kaosa sürüklenirdi. “Bu Gölge Efendisi’nin bir tuzağı,” dedi Alesta dişlerini sıkarak. “Dikkatimizi dağıtmak için her yolu deniyorlar.”

Bay Simon başını salladı. “Ve maalesef başarılı oluyorlar. Ateş Kralı ve sen krallığı korumakla meşgulken, onlar yavaş yavaş dünyadaki nüfuzlarını artırıyorlar. Eğer bir şey yapmazsak…” Alesta’nın gözlerinde kararlılık belirdi. “Onlara fırsat vermeyeceğim,” dedi kesin bir dille. “Aileme zarar vermelerine izin vermeyeceğim.” Aynı anda, dünyada huzursuzluk giderek artıyordu. Gölge Efendisi’nin ajanları, Ateş Krallığı’nın kurallarını eleştirerek cadıları birbirine düşürmeye devam ediyordu. Kimliklerini saklamaktan bıkan ve özgürlük isteyen bir grup cadı, insan dünyasına açılmayı savunuyordu. Bu grubun lideri, eskiden Ateş Krallığı’na sadık olan ama artık isyan eden, güçlü bir cadıydı: Viora. Viora, bir zamanlar Ateş Kralı’nın en sadık muhafızlarından biriydi. Ancak krallığın katı kuralları, onun özgür ruhunu hapsetmişti. Şimdi Gölge Efendisi’nin vaatlerine kanmış, büyülü dünyayı baştan aşağı değiştirmeye kararlıydı. Gizli bir toplantıda, etrafına toplanmış cadılara sesleniyordu: “Neden Ateş Kralı ve Alesta’nın kurallarına uyalım?” diye bağırdı. “Biz de güçlüyüz! Onlar kendi dünyalarında yaşarken, biz neden saklanalım? İnsanlara kim olduğumuzu gösterelim!” Kalabalıktan destek sesleri yükseldi. Viora, bu kargaşayı büyütüp Ateş Krallığı’nı içeriden sarsmayı planlıyordu. “Alesta güçlü olabilir ama kırılgan. Onun zayıf noktasını biliyoruz,” dedi sinsi bir gülümsemeyle. “Ailesi… Onları ele geçirirsek, Alesta’ yı da düşürürüz.” Alesta, olanları Ateş Kralı’na anlatmak için hızla taht odasına yöneldi. Kapıyı açtığında Kral’ı düşünceli bir şekilde ayakta buldu. Onun yüzündeki endişeyi görmek, Alesta’nın içindeki karmaşayı daha da büyüttü. “Dışarıda işler çığırından çıkıyor,” dedi Alesta, sesi titriyordu. “Cadılar ikiye bölünüyor ve ailem tehlikede. Onlara yardım etmeliyim.” Ateş Kralı, ona doğru birkaç adım attı. Gözleri, alıştığı soğuk ve mesafeli bakışlardan uzaktı. Bu kez, içinde bir sıcaklık ve endişe vardı. “Alesta, senin burada kalman gerekiyor,” dedi yumuşak ama otoriter bir tonla. “Ateş Krallığı’nın dengeye ihtiyacı var. Eğer gidersen, burası çöker. Ama ailen için her şeyi yapmaya hazırım.”

Alesta, onun sözleri karşısında bir an duraksadı. İçinde karmaşık duygular vardı. Ateş Kralı’nın korumacı tavrı kalbini ısıtırken, ailesinden ayrı kalma fikri onu huzursuz ediyordu. “Ama… Ya onlara bir şey olursa?” diye sordu, sesi neredeyse fısıltı gibiydi. Ateş Kralı, onun gözlerinin içine baktı. “Sana söz veriyorum, onlara bir şey olmayacak. Senin ve aileni korumak için ne gerekiyorsa yaparım.” Bu sözler Alesta’nın kalbindeki endişeyi biraz olsun hafifletti. Onun yanında durduğunu bilmek, yalnız olmadığını hatırlatıyordu. Bir anlık sessizlikte, aralarındaki mesafe neredeyse kaybolmuştu. Alesta, onun kendisine bir adım daha yaklaştığını fark etti. Ateş Kralı’nın sesi daha da yumuşadı. “Alesta… Ne olursa olsun, senin yanındayım.” Bu kelimeler, Alesta’nın kalbini hızlandırdı. İlk kez, Ateş Kralı’nın soğuk ve mesafeli maskesinin altında, gerçek duygularını açığa çıkardığını hissetti. Ancak tam o anda, sarayın kapıları büyük bir gürültüyle açıldı. Bir muhafız, nefes nefese içeri girdi. “Majesteleri! Dünya’daki cadılar arasındaki çatışmalar büyüyor. Bazı cadılar insanlara kimliklerini açmaya hazırlanıyorlar!” Ateş Kralı’nın yüzü sertleşti, gözlerinde kararlı bir ateş yandı. “Bu bir savaş ilanıdır,” dedi. Alesta, derin bir nefes aldı. Biliyordu ki bu sadece bir başlangıçtı. Hem Ateş Krallığı’nı korumak, hem de ailesini kurtarmak için daha büyük bir mücadele onları bekliyordu. Ve bu kez, Gölge Efendisi’nin oyununu bozmak için birlikte hareket edeceklerdi.

Krallığı’nda gerilim her geçen gün artıyordu. Gölge Efendisi’nin sinsi planları, hem büyülü dünyayı hem de insan dünyasını tehdit eder hale gelmişti. Dünya’daki cadılar arasında başlayan huzursuzluk, hızla ikiye bölünmeye dönüşmüştü. Bir grup, kimliklerini açığa çıkarmaktan yana olurken, diğer grup eski düzenin korunmasını savunuyordu. Bu karmaşa, Ateş Krallığı’nın dengelerini de sarsmaya başlamıştı. Alesta, her ne kadar güçlü bir cadı olsa da ailesine olan endişesi kalbini sürekli meşgul ediyordu. Babası Drake ve annesi Ella, Ateş Kralı’nın koruma emriyle güvende tutuluyordu ama Gölge Efendisi’nin onları hedef aldığı gerçeği, Alesta’ yı rahat bırakmıyordu. Taht odasında bir toplantı yapılmıştı. Ateş Kralı, etrafında toplanan yüksek meclis üyelerine sert bir ifadeyle bakıyordu. Masanın başında oturan Bay Simon bile gerilmiş görünüyordu. “Dünya’daki cadılar arasında başlayan bu isyan, sadece bir başlangıç,” dedi Ateş Kralı. Sesi derin ve otoriterdi. “Gölge Efendisi dikkat dağıtmaya çalışıyor. Amacı yalnızca düzeni yıkmak değil, Alesta’nın gücünü ele geçirmek. Onların planlarını boşa çıkarmalıyız.” Bay Simon başını salladı. “Ancak bu kolay olmayacak Majesteleri. Viora ve destekçileri, insan dünyasına açılmayı bir hak olarak görüyorlar. Üstelik her geçen gün daha fazla cadıyı yanlarına çekiyorlar.” Ateş Kralı’nın yüzü sertleşti. “Onlara haklarını hatırlatmak gerekiyorsa, bunu yapacağız. Ama kimliklerimizi açığa çıkarmalarına asla izin vermem.” Alesta, sessizce kenarda duruyor ama her kelimeyi dikkatle dinliyordu. Ateş Kralı’nın ne kadar kararlı olduğunu biliyordu ama kalbinin derinliklerinde, ailesi için endişelenmeden duramıyordu. Toplantı sona erdiğinde, Alesta sessizce bahçeye yöneldi. Beyaz, ışıldayan güç ağacının altında durdu. Ağacın parlak yaprakları, her zamanki gibi huzur vericiydi ama Alesta’nın içinde büyüyen fırtına dinmiyordu. Ailesini korumak için burada kalmak zorundaydı ama onlara ulaşamamak kalbini parçalıyor gibiydi. Tam bu düşünceler içinde kaybolmuşken, arkasında tanıdık bir ses duydu. “Seni böyle düşünceli görmek alışılmadık bir şey, Alesta.” Ateş Kralı, ağır adımlarla ona yaklaştı. Gözlerindeki ciddiyetin altında, Alesta’ ya karşı beliren koruyucu bir sıcaklık vardı. “Ailem için endişeleniyorum,” diye fısıldadı Alesta. “Gölge Efendisi onları ele geçirmeye çalışırsa, onları nasıl koruyacağım?” Ateş Kralı, birkaç adım daha yaklaşıp onun yanında durdu. “Onlara zarar gelmesine izin vermeyeceğim,” dedi kararlılıkla. “Ama senin burada kalman gerekiyor. Eğer ayrılırsan, bu krallık çöker. Sen bu diyarın kalbisin artık.” Alesta, derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Kalbindeki karmaşa ne kadar büyük olursa olsun, Kral’ın sözleri bir şekilde içini rahatlatıyordu. “Peki ya Luna?” diye sordu birden. “Kehanette bana en yakın olanın düşmanım olacağı yazıyordu. Ya Luna bir gün gerçekten karşıma düşman olarak çıkarsa?”

Bölüm : 07.05.2025 02:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...