
[Gece. Larson ailesinin evi. Olayların ardından sabaha karşı.]
Evin salonu savaş alanı gibi. Kırılmış camlar, devrilmiş sandalyeler ve yerde birkaç kan damlası… Yüzleşmelerin izleri hâlâ odanın her köşesinde yankılanıyor. Sessizlik, sadece ağır nefeslerin ve duvar saatinin tik taklarıyla bozuluyor.
Patrick, yerde diz çökmüş, başını ellerinin arasına almış. Yanında Sally, çocukları ile birlikte uzak bir köşede oturuyordu.
Michel, koltuğa oturmuş, gözleri sabit bir noktada. Elindeki battaniyeye sıkıca sarılmış. Ellie, onun yanına çömelmiş, kızının titreyen omzunu okşuyor.
Jill, mutfağın kapısında sessizce sigarasını içerken gözleri hâlâ salondaki kaosun izlerini tarıyor. Amelia, bir köşede sessiz, ama gözleri hâlâ Julia’nın düştüğü noktayı izliyor.
Leo, pencerenin önünde ellerini cebine sokmuş, kimsenin gözüne bakmıyor.
Ve bir anda...
Kapı yeniden çalıyor.
Bu defa üç kez.
Ellie, refleksle başını kaldırıyor. Jill hemen mutfak kapısında dikleşiyor. Patrick doğrulmaya çalışıyor, ama Jill kapıya ondan önce ulaşıyor.
Kapıyı açtığında karşısında uzun boylu, gri paltolu bir adam duruyor. Saçları yağmurla ıslanmış. Elinde bir zarf.
Adam:
“Bay ve Bayan Larson’a. Adım Dr. August Ryland. Nancy James’in ruhsal tedavi geçmişiyle ilgili bir acil durum var.”
Jill (soğuk bir sesle):
“Yine mi?”
Ellie, kapıya yaklaşır. Adam, ona doğru ciddi ama yumuşak bir ifadeyle zarfı uzatır.
Dr. Ryland:
“Nancy, dün gece akıl hastanesinden kaçtı. Ancak kaçmadan önce bir not bıraktı. Sadece siz okuyabilirsiniz dedi.”
Ellie (korkuyla):
“Ne... ne demek bu?”
Dr. Ryland:
“Onun geçmişine dair bazı detaylar... Daha önce açıklanmamış şeyler. Sizin anneniz Maureen’le ilgili... Travis Quinn’le... Ve 2001’de New York’ta olanlarla.”
Leo (şaşkınlıkla):
“Yine mi o olay?”
Patrick, bu sözleri duyunca ayağa fırlar.
Patrick:
“Bir dakika... Travis o değil demişti. Ama Nancy...”
Sally (gerilimle):
“O zaman bu zarfta ne var?”
Dr. Ryland, ciddi bir ifadeyle:
“Gerçekler.”
Jill, zarfı Ellie’ye verir ve gözlerini kısar:
“Gerçekler. Her zaman acıtır.”
Ellie zarfı titreyen elleriyle açmaya başlarken, kamera tüm karakterlerin yüzlerini tarar. Gerilim yeniden yükselir.
Ve o sırada evin arka kapısından biri hızla kaçar.
Michel aniden ayağa fırlar:
“Julia yok!”
Herkes yerinden fırlarken kamera arka kapıdan çıkan bir kadın silueti gösterir. Julia, elinde kanlı bir bezle geceye karışmaktadır.
Amelia (fısıltıyla):
“Hayır… bu da değil... bitmedi.”
Bölüm, Jill ve Ellie’nin birbirlerine göz göze bakmalarıyla sona erer. Jill sessizce Ellie’nin elini tutar.
Jill (fısıltıyla):
“Ne olursa olsun… seni bırakmam.”
[ZARFIN İÇİNDEN ÇIKAN MEKTUP – ELLIE LARSON’A HİTAP EDİLMİŞ]
Sevgili Ellie,
Bu satırları okurken bana nefret dolu olacağını biliyorum. Olsun. Nefret bir ceza değil, bir mirastır siz Larson’lara göre. Babanız Victor gibi bir adamın evlatlarına başka ne miras kalabilir ki?
Ama artık gerçek zamanı geldi.
Maureen’in ölümü, sadece bir öfke nöbeti, sadece bir kıskançlık krizi değildi. O bir plandı. O planın bir parçası da senin anneni yaşatmak değil, susturmak üzerineydi.
Maureen, yıllar boyunca benimle Victor’un geçmişini araştırmıştı. Victor’un, 2000-2001 yıllarında New York'ta yaşanan bir dizi cinayetle bağlantılı olduğunu fark etmişti. Ama o cinayetlerin faili olarak adlandırılan kişi Travis Quinn değil... o adamın gerçek adı: Victor Walker — sizin babanız.
Evet, Victor Larson bir takma addı.
Ben sustum. Çünkü Victor beni tehdit etti. Amelia’nın annesi Julia’ya zarar vermekle... senin doğmamış çocuğuna bile zarar vermekle...
Ama Maureen susmadı.
O gece... ben sadece bir tetiktim. Tetiği çeken benim ama silahı doğrultanlar, yalanlarla örülmüş bu ailenin ta kendisiydi.
Şimdi neden kaçtığımı biliyor musun? Çünkü Julia’nın bana “öldü” dediği bir çocuğun yaşadığını öğrendim. Ve o çocuğun... kim olduğunu biliyorum.
“Karanlık içimizde yaşar Ellie. Ve ben içimdeki karanlığın sadece bir yankısıydım.”
Nancy
Mektup bittiğinde Ellie’nin elleri titriyordur. Jill, mektubu onun elinden alırken gözleri bir satıra kilitlenir:
“Julia’nın ‘öldü’ dediği bir çocuk... yaşadığını öğrendim.”
Jill (sessizce):
“Bu çocuk... kim?”
Patrick, bir adım geri çekilir. Amelia’nın gözleri büyür. Michel, annesine korkuyla bakar.
İç Mekân – Larson Evi – Gece
Zarf ve mektup salonun ortasında, sanki bir bomba gibi, her şeyi yerle bir etmişti. Ellie’nin gözleri hâlâ kâğıttaki kelimelerde donmuş kalmış gibiydi. Jill bir adım geri çekildi, elindeki mektubu yavaşça yere bıraktı. Michel, annesinin yanına yaklaşıp elini tuttu.
Jill (boğuk bir sesle):
“Julia’nın... ölü dediği bir çocuk... yaşıyor mu?”
Patrick:
“Bu saçmalık. Bu... Nancy’nin zihninde ürettiği bir... hastalıklı fantezi olabilir.”
Amelia (sessizce, ama kendinden emin):
“Hayır. O böyle şeyleri uydurmazdı. Julia bana geçmişten hiç bahsetmedi. Ama her zaman bir şey sakladığını bilirdim.”
O an evin sessizliğini alt üst eden bir şey oldu.
Kapı güm diye açıldı.
Sürgülü kapı zorlanmadan, içeriden bir güçle savrulmuş gibiydi. Jill ve Ellie hızla yerlerinden kalktılar. Patrick, refleksle Michel’in önüne geçti.
Kapıda Julia duruyordu.
Yüzü bembeyaz. Saçları dağılmış. Gözleri kıpkırmızı. Ellerinde bir şey yok ama nefesi düzensiz, gözlerinde delirmişe yakın bir korku.
Julia:
“Nancy’nin söylediklerine... inanmayın. O sadece sizi birbirinize düşürmeye çalışıyor!”
Ellie (öfkeli, çatık kaşlarla):
“Yalan mı söylüyor Julia? Söyle! Babamın geçmişi hakkında neyi saklıyorsun?!”
Julia:
“Ben... sizi korumaya çalıştım.”
Jill:
“Kimi korumaya çalıştın? Kendini mi, Victor’u mu... yoksa hâlâ hayatta olduğunu iddia ettiğin o çocuğu mu?”
Amelia (sessizce):
“Ben miyim o çocuk?..”
Sessizlik. Julia’nın yüzü çöktü.
Birden, evin arkasındaki camdan dışarıdan gelen bir ışık huzmesi belirdi. Bir araba farı. Ardından bir kapı çarpması. Biri yaklaşıyordu.
Nancy James.
Bitap halde ama kararlı adımlarla içeri girdi. Gözleri yaşlı, ama içinde yılların intikamını taşıyan bir ateş vardı.
Nancy:
“Yeter artık bu oyunlar. Gerçek yüzleşme burada başlayacak.”
Patrick:
“Bize başka ne saklıyorsun, Nancy?”
Nancy:
“Ben değil... Julia anlatmalı. Julia, onların kardeşi değil... anneleri. Ve o çocuk, sandığınızdan daha yakında.”
Ellie:
“Ne diyorsun sen?.. Michel mi?.. Michel mi o çocuk?!”
Julia (sessizce, gözleri dolarak):
“Hayır... Michel senin kızın. Ama... Amelia... benim ilk çocuğumdu.”
Donmuş bir sessizlik. Patrick geri çekilir. Ellie ağzını kapatır. Jill, başını çevirir. Amelia ise olduğu yerde kalır.
Amelia (boğuk bir sesle):
“Sen... benim annem misin?..”
Julia (ağlayarak):
“Evet... Ve seni korumak için her şeyi yaptım. Ama geçmiş peşimizi bırakmadı.”
Nancy başını sallar. Ardından ceketinin cebinden bir şey çıkarır. Bir başka mektup. Jill hızla hamle yapar.
Jill:
“Bu sefer senin ağzından değil, yazdıklarından öğreneceğiz.”
İç Mekân – Larson Evi – Gece – Sessizlik Kırılır
Julia, gözyaşları içinde hâlâ ayakta durmaya çalışırken Nancy ileri atılır. Odanın içi sanki zamanın dışına çıkmıştır. Jill, Ellie ve Patrick bir köşede durup olanları izlerken Amelia, hâlâ az önce duyduğu gerçekle sarsılmıştır.
Nancy (soğuk, derin bir öfkeyle):
“Yıllar geçti, Julia. Yirmi beş yıl boyunca sessiz kaldım. Ama senin gibi bir yalancı yüzünden bir kadını, Maureen’i, mezara gönderdim. Şimdi konuşma zamanı.”
Julia (titreyen bir sesle):
“Ben kimseyi öldürtmedim. Ben sadece... onların güvenliği için sustum. Amelia’yı korumak için.”
Nancy (sertçe):
“Onların güvenliği için mi?! Onları kendi yalanlarının içinde büyüttün. Patrick, Ellie... onlar hiçbir zaman senin çocukların değildi. Yalancı bir masal anlattın! Maureen’in yerini çaldın. Onun ailesini... onun hayatını!”
Patrick (boğuk bir sesle):
“Ne? Annemizi sen mi... sen mi öldürttün Nancy?”
Nancy (bağırarak):
“Hayır! Ama Julia'nın yalanları yüzünden elimde başka çare kalmamıştı!”
Julia (Nancy'ye doğru bir adım atarak):
“Sen zaten hastaydın Nancy! Ruhun zehirliydi. Ben çocukları sevdim! Onları gerçek bir aile gibi büyüttüm. Maureen seni artık istemiyordu, bunu kabul edemedin!”
Nancy (dudakları titreyerek):
“Ben... onu seviyordum. Onu ellerimle mezara koyarken hâlâ seviyordum. Ama sen... sen bizden her şeyi çaldın!”
Julia (sesini yükselterek):
“O kadın kendi çocuklarına bile annelik yapamıyordu! Ben olmasaydım, Ellie de Patrick de mahvolurdu. Amelia’yı da sen mahvettin! Onun geçmişini çaldın, çocukluğunu çaldın!”
Nancy:
“SEN onun geçmişini yok ettin! Kendi kanından olan çocuğu bile kandırdın! Ona teyzesi olduğunu söyledin!”
Amelia (gözleri dolarak):
“Yeter artık...”
Ama sesini kimse duymuyordu.
Nancy (dişlerini sıkarak):
“Ben kendi ellerimle adalet dağıttım Julia! Senin karanlığını o çocuklardan temizlemek için.”
Julia (Nancy'nin yüzüne yaklaşarak):
“Ama unuttuğun bir şey var Nancy... Sen ne kadar silah sıkarsan sık, geçmişi susturamazsın.”
Nancy (elini beline götürür):
“Geçmişi susturamam belki... ama seni susturabilirim!”
Ellie:
“Hayır! Nancy sakın—!”
Nancy'nin elinde parlayan küçük tabanca odaya bir kez daha ölüm sessizliğini getirir. Ancak bir el daha hızlı davranır: Jill.
Jill:
“Yeter artık!”
Jill, Nancy'ye omzundan çarpıp onu yere düşürür. Silah elinden fırlar. Julia yere yığılırken Amelia sonunda bağırır.
Amelia:
“Durun artık! Hepinizden nefret ediyorum!”
Ellie, hızla annesine, Julia’ya koşar. Jill Nancy’yi yerde tutarken Patrick, silahı alıp uzaklaştırır. Michel, salonun bir köşesinde nefes nefese kalmış halde hâlâ olanları anlamaya çalışıyordur.
Nancy (dişlerinin arasından):
“Bu daha başlangıç... O çocuk... o çocuk benim günahımı taşıyor!”
Julia (hırıltıyla):
“Senin değil... benim çocuğum o. Ve onu senden korumak için ne gerekiyorsa yaparım.”
Michel (Nancy’ye bakarak, titreyen sesiyle ama kararlı bir tonla):
“Senin tek günahın, bir sürtük olup herkesi kendi cehennemine sürüklemek. Biz sana benzemeyeceğiz. Hiçbirimiz…”
Nancy bir anlık şokla geri çekilir. O an, evin içindeki herkes Michel’in artık çocuk olmadığını, içinde tuttuğu öfkenin ne kadar büyüdüğünü fark eder.
Nancy, Michel’in sözleriyle sendeleyerek birkaç adım geri gider. Gözlerinde bir anlık korku, ardından tanıdık bir öfke kıvılcımı belirir. Salon bir anlığına sessizliğe bürünür.
Nancy (dişlerini sıkarak):
“Babanızın karısını ben öldürmedim. O zaten ölmüştü... Ben sadece bitirdim.”
Patrick (yumruklarını sıkarak):
“Sana kimsenin ölme hakkı verildi Nancy? Kimsin sen? Tanrı mı?!”
Nancy (gülerek, gözleri Ellie’ye çevrilmiş):
“Tanrı yok Ellie. Sadece karar alanlar var. Ve ben karar aldım. Hepinizin yaşamasına bile ben karar verdim.”
Ellie birkaç adım öne atılır. Jill ise hâlâ Michel’in yanındadır, onu geride tutmak için kolunu tutar.
Ellie (boğuk bir sesle):
“Senin kararların yüzünden annemiz toprağın altında! Babam… babam kendini asarken ne düşünüyordu biliyor musun? Belki de seni susturamadığı için…”
Nancy (yavaşça yaklaşır):
“Ya da belki seni susturamadığı için. O adam sizi koruyamadı Ellie, hiçbirinizi.”
Tam o anda, Julia öksürerek doğrulur. Yüzü solgun, göğsünde hâlâ kan izi vardır. Herkesin dikkati ona döner.
Julia (zayıf ama net bir sesle):
“Yeter. Her şeyin bir bedeli var Nancy. Ama senin ödemen gereken bedel daha başlamadı.”
Nancy, Julia’ya yaklaşır. Ama Amelia, araya girer. Gözlerinde öfke ve yaşlar karışmıştır.
Amelia:
“Bir adım daha atarsan… seni oracıkta gebertirim.”
Nancy'nin gözleri Amelia'nın gözlerinde bir tehdit değil, nihayet gerçek bir düşman görür. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra salonun camından gelen bir sesle herkes irkilir. Michel hâlâ Jill’in arkasında siper almıştır. Jill gözünü Nancy’den ayırmadan Ellie’ye fısıldar:
Jill:
“Bu gece ya her şey biter… ya da hepimiz mahvoluruz.”
Nancy, Julia’ya doğru bir adım daha atacak gibi olurken Jill, karanlık bir tebessümle öne çıkar. Gözlerinde küçümseme, sesinde ise iğneleyici bir soğukluk vardır.
Jill (kollarını kavuşturarak):
“Ah… ne kadar da gerçekçisin, Nancy. Sanki yalan söylemeyi hiç öğrenmemişsin gibi. Hadi ama, hepimiz biliyoruz senin gerçeği sadece kendi çıkarına kullandığını.”
Nancy (bakışlarını Jill’e çevirerek):
“Sen hâlâ buradasın demek… Sahte şöhretinin enkazından sürünerek çıktığını düşünmüştüm.”
Jill (gülerek ama gözleri parlayarak):
“En azından benim geçmişim kitaplara yazıldı Nancy. Seninkiyse mezar taşlarına.”
Michel (dişlerinin arasından):
“Bu artık iğrençleşmeye başladı…”
Ellie (yüksek sesle):
“Yeter artık! Hepiniz! Bu, bir mahkeme salonu değil. Bu, hâlâ bir ev! Ve burada artık korku yok! Sadece hesap zamanı var.”
Nancy, bir an durur. Nefesi hızlanmıştır. Jill ona adım adım yaklaşır. Sessizlik aniden ağırlaşır.
Jill (sert ama sakin bir tonda):
“Senden nefret ediyorum, Nancy James. Ve bu dünyada bir tek şeyden daha çok nefret ettim… o da senin bir zamanlar bize dokunabilecek kadar yakın olman.”
Nancy’nin eli silahına gider gibi olur ama Julia öne atılır:
Julia:
“Yaparsan… bu sefer sonun olur.”
Nancy (gözlerini Julia’ya dikerek, küçümseyici bir gülümsemeyle):
“Ne yapabilirsin ki… benim kız kardeşim. Sen mi engel olacaksın? Sen mi durduracaksın beni, Julia?”
Julia, bir an donakalmış gibi olur. Gözlerinde öfke ve yılların yorgunluğu karışık bir şekilde dalgalanır. Soluğu kesik kesiktir ama sesi net çıkar.
Julia (kararlılıkla):
“Senin kardeşin olmak, benim en büyük lanetimdi. Ama artık seni durduracak kadar güçlü olduğumu biliyorum.”
Nancy (alaycı bir şekilde başını yana yatırarak):
“Güçlü mü? Sen bir ömür boyunca korkarak yaşadın, Julia. Hep gölgemdeydin. Şimdi kalkıp bana meydan mı okuyorsun?”
Jill (Nancy’nin arkasından, tıslayarak):
“O artık yalnız değil, Nancy. Senin oyunlarını bozmak için buradayız. Hepimiz.”
Nancy, Jill’in varlığını tekrar hissedince gerilir. Elini ceketinin altına, silahına yaklaştırır ama tam o anda Michel, gözyaşları ve öfkeyle dolu yüzüyle öne atılır.
Michel:
“Hepiniz susun! Sadece susun!”
Nancy (Michel’e dönüp sertçe):
“Küçük kız... bu işlere karışma.”
Michel (dişlerini sıkarak, göz göze gelir):
“Sadece tek bir şey biliyorum... Bu evde senin gibi biri artık nefes almamalı.”
Ellie, kızına bakar. Gözleri dolar. Ardından Julia'nın önüne geçerek Nancy’ye doğru bir adım atar:
Ellie:
“Senin sonun yaklaşıyor, Nancy. Ve bu kez... kimse seni kurtaramayacak.”
Nancy, gözlerindeki deliliğin parıltısıyla etrafındakileri süzdü. Silahını bir an havaya kaldırdı, sonra aniden geri çekildi. Tüm gözler ona çevrilmişken, salonun arka kapısına yöneldi ve hızla kaçmaya başladı.
Michel (çığlık atarak):
“Kaçıyor! Durma Amelia!”
Amelia, Michel’in arkasından fırladı. İkisi de evin arka bahçesinden dışarı çıktılar. Gecenin serin havası yüzlerine çarparken, Nancy uzaklaşmaya çalışıyordu. Michel'in gözleri kararmaya başladı ama hız kesmedi.
Amelia (nefes nefese):
“Michel, yavaşla! Bekle, sen...”
Bir anda Michel tökezledi. Göğsünü tutarak yere dizlerinin üzerine çöktü.
Michel (kısık sesle):
“Nefes... alamıyorum...”
Amelia hemen geri dönüp Michel’in yanına diz çöktü. Gözleri panik içindeydi.
Amelia:
“Hey! Michel! Bana bak! Sakin ol, tamam mı? Derin nefes al. MICHEL!”
Michel’in elleri titriyordu, alnından soğuk terler akıyordu. Nefesi boğuk, yüzü bembeyazdı.
Ellie ve Patrick, içeriden gelen seslere koşarak dışarı çıktılar.
Ellie (çığlık atarak):
“MICHEL!”
Ellie, kızına sarıldı. Gözyaşları yüzünü ıslatırken, Amelia gözlerini Nancy’nin uzaklaşan siluetine çevirdi.
Amelia (dişlerini sıkarak):
“O orospu bunun da sorumlusu...”
Patrick (Ellie’ye):
“Ambulans çağırıyorum. Sakin ol. Michel, buradayız. Dayan.”
Michel (kısık ve zor duyulan bir sesle):
“Baba... beni... bırakma...”
Ellie, kızının yüzünü elleriyle tuttu.
Ellie (titreyen sesiyle):
“Asla bırakmam canım. Hiçbir yere gitmeyeceksin. Söz veriyorum.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 715 Okunma |
206 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |