
Mezarlık – Gece
Ay, soğuk geceyi sarsarken, mezarlığın toprak kokusu havaya karışıyordu. Leo’nun mezar taşı, ay ışığı altında puslu bir siluet gibi duruyordu. Elleri titreyen Ellie, elinde yanan bir mumla mezar taşının önüne diz çöktü.
Patrick ve Michel yanındaydı, sessizlik üçü arasında ağır ağır yayıldı. Rüzgar, ağaçların yapraklarını hışırdatarak uğuldayıp eski defterin sayfalarını hafifçe çevirdi.
Michel cebinden çıkardığı eski, sararmış defteri Ellie’ye uzattı.
“Victor Larson’un el yazısıyla... Ailenin karanlık geçmişinden bir parça. Bu defter, sırların mezarın ötesine geçmesini sağlayacak.”
Ellie derin nefes aldı, gözlerini kapattı ve fısıldadı:
“Toprağın ötesinde... hâlâ bizimle.”
O sırada, mezarın hemen dibinde hafifçe toprak hareket etti; sanki yer altındaki gizem, gün yüzüne çıkmaya hazırlanıyordu.
Polis Karakolu – Gece
Michel’in elinde yeni bir dosya vardı. Ellie ve Patrick ile birlikte, sessiz bir odaya çekilmişlerdi. Michel dosyayı açtı ve içindeki fotoğraf ve raporları gösterdi.
“Bu, Nancy’nin ölümüne dair yeni bir kanıt.
Ölüm raporu ve adli inceleme detaylarıyla birlikte,
her şey onun intihar süsü verdiğini gösteriyor.”
Ellie, avuçlarının içini sıktı, nefesi hızlandı:
“Yani Nancy aslında öldürüldü. Bu, sadece dışarıdan bakınca intihar gibi gösterildi. Ama gerçekte…?”
Patrick kararlıydı:
“Öldürüldü. Ve bu bizi başka birine götürüyor. Bu işin içinde hala büyük bir gizem var.”
Michel sayfaları hızla çevirdi, bir fotoğraf dikkat çekiciydi:
“Bakın, bu parmak izi raporu. Nancy’nin elinde, başka birinin parmak izi var. Bu, onun ölümüne karışan gerçek katilin izi.”
Ellie gözlerini kısıp sessizce mırıldandı:
“Yani oyun bitmedi… sadece şekil değiştirdi.”
Polis Karakolu – Gece
Ellie, Patrick ve Michel’in üzerindeki gerilim giderek artıyordu. Michel, dosyadaki parmak izi raporunu dikkatle inceledi.
“Bu parmak izi… Beklenmedik biriyle eşleşiyor.”
Patrick kaşlarını çattı:
“Kimle?”
Michel derin bir nefes aldı, sesinde titreme vardı:
“Bize en yakın olanlardan biri.”
Ellie gözlerini açtı, şok içinde:
“Nasıl mümkün olabilir?”
Tam o anda, kapı ani bir şekilde açıldı. İçeri giren polis memuru, elinde başka bir belgeyle geldi.
“Bu da yeni bir gelişme. Nancy’nin telefonunda yapılan incelemede, ölümünden önce aldığı gizli bir mesaj bulundu.”
Michel belgeyi aldı ve okumaya başladı:
“Her şey çok yakında ortaya çıkacak. Suskun Şehir’in gerçekleri toprakların altında değil, yaşayanların içinde saklı.”
Patrick sertçe:
“Bu bir tehdit. Ve hala işin içinde birileri var.”
Ellie, kalbinde bir korku ve kararlılıkla:
“Artık gizli hiçbir şey kalmayacak. Ne olursa olsun, gerçeği ortaya çıkaracağız.”
Ellie’nin Evi – Gece Geç Saatler
Ellie, eve döndüğünde zihni karmaşayla doluydu. Masanın üzerinde duran eski defteri açtı. Sayfaları karıştırırken, Victor Larson’un el yazısıyla yazılmış bir not dikkatini çekti:
“Bana güvenmeyin, en yakınlarınız bile sizin düşmanınız olabilir.”
Tam o anda telefon çaldı. Ekranda bilinmeyen bir numara yanıyordu. Ellie derin bir nefes aldı, telefonu açtı.
Ellie: “Alo?”
Karşıdan gizemli bir ses geldi:
“Gerçekler toprakların ötesinde değil, içinde saklı. Bırak onları aramayı, yoksa sonun benimle başlar.”
Telefon birden kapandı. Ellie titredi, ardından Patrick’e mesaj attı:
“Buluşmamız lazım. İşler karışıyor.”
Patrick’in Evi
Patrick mesajı almıştı. Baltasını kapıp kapıdan çıktı. Gözlerinde kararlılık vardı.
Patrick (kendi kendine):
“Suskun Şehir’in karanlığı, bizi içine çekiyor. Ama biz karanlıkla savaşacağız.”
Ellie’nin Evi – Gece
Michel, elinde eski bir belgeyle geldi. Ellie ve Patrick odada, endişeli gözlerle onu bekliyordu.
Michel:
“Victor’un ölümüyle ilgili yeni bir bulgu var. İncelemeler, olayın basit bir kaza olmadığını gösteriyor.”
Ellie kaşlarını çattı.
“Ne demek istiyorsun?”
Michel, eski bir fotoğrafı gösterdi. Fotoğrafta, Victor ve Jack’in birlikte olduğu bir an vardı.
“Jack, Victor’un ölümüne dolaylı yoldan sebep olmuş. Planlanmış bir tuzak vardı.”
Patrick sert bir ifadeyle:
“Yani aile içi ihanetiyle karşı karşıyayız.”
Ellie gözlerini kararttı:
“Jack’in gerçek yüzü şimdi ortaya çıkıyor. Bu savaş, kan bağı kadar derin.”
Ay ışığı, terasın metal korkuluklarına yumuşakça vuruyordu. Rüzgar hafifçe esiyor, geceyi uğultulu ve soğuk kılıyordu.
Ellie, Patrick, Michel ve Jack terasta yan yana durmuştu. Gözlerinde geçmişin gölgeleri vardı; herkesin içinde birer hesaplaşma kıvılcımı yanıyordu.
Jack, ellerini cebine sokmuş, yüzünde karanlık bir ifadeyle sessizce duruyordu. Ellie ona baktı, sesi sertti:
“Jack, artık saklanacak yer yok. Victor’un ölümüyle ilgili gerçekler gün yüzüne çıkacak. Bu şehirde herkesin bildiğinden fazlası var.”
Jack’in gözleri daraldı:
“Biliyorum. Ama ne yaptığımı birilerinin anlaması zaman alacak. Bu sadece başlangıç.”
Patrick, baltasını sıkıca kavrayarak:
“Suskun Şehir’in karanlığı hala içimizde. İhanet çok yakın, ama biz de hazırız.”
Michel hafifçe öne doğru eğildi:
“Bundan sonra adımlarımız daha dikkatli olacak. Herkesin sırrı ortaya çıkacak.”
Bir an için sessizlik oldu. Ardından, uzaklardan siren sesleri duyuldu.
Ellie derin nefes aldı:
“Hazır olalım. Çünkü gece daha yeni başlıyor.”
Woodsboro Hastanesi – Teras – Gece
Ay ışığı altında terasta duruyorlardı. Ellie’nin gözleri dolmuş, sesi titriyordu.
Ellie:
“Jack... Sana bir şey sormam gerek. Babamı… neden öldürdün?”
Jack’in yüzü dondu. Bir an sessizlik oldu; rüzgar yalnızca ağaçların yapraklarını hışırdatıyordu.
Jack (soğuk ve kararlı):
“Senin bilmediğin şeyler var, Ellie. Victor sadece senin baban değildi; onun içinde sakladığı sırlar, seni korumak için bazı şeyleri yapmam gerekiyordu.”
Patrick, baltasını yere dayadı ve sert bir sesle:
“Yeter artık! İhanetin bedelini ödeyeceksin, Jack.”
Ellie gözyaşlarını tutmaya çalışarak:
“Babamı öldürmekle neyi korudun ki?”
Jack gözlerini Ellie’den kaçırdı, yüzünde pişmanlık ve karanlık bir sır vardı.
“Bazen, sevgi bile en acı kararları gerektirir.”
Woodsboro Hastanesi – Teras – Gece
Jack’in yüzündeki karanlık gölge, Patrick’in öfkesini alevlendirmişti. Patrick, baltasını sımsıkı kavradı ve öne doğru hamle yaptı.
Patrick (sert ve kararlı):
“İhanetin bedelini ödeteceğim, Jack!”
Jack hızla geri çekildi, elini belindeki bıçağa attı. İkili arasında nefes kesen bir mücadele başladı.
Patrick, baltasını savurarak Jack’in savunmasını kırmaya çalışıyordu. Jack ise çevik hareketlerle baltadan kaçıyor, bıçağıyla karşı saldırı yapıyordu.
İkisi de yorgun ama kararlıydı. Her darbe, yılların birikmiş öfkesi ve ihanetin ağırlığını taşıyordu.
Bir anda Patrick, Jack’in kolunu tuttu, sertçe yere savurdu ve baltasını kaldırarak son darbeyi indirmek üzereyken…
Jack hızlı bir hamleyle Patrick’in bileğinden kurtuldu ve geriye çekildi.
İkisi de nefes nefese, göz göze geldiler. Sessizlik, terasın soğuk rüzgarıyla doldu.
Jack (nefes nefese):
“Bu daha bitmedi, Patrick.”
Patrick (dişlerini sıkarak):
“Seninle bu işin hesabını sonuna kadar göreceğim.”
Woodsboro Hastanesi – Teras – Gece
Patrick ve Jack birbirleriyle amansız bir mücadele verirken, Ellie de gerilimi daha da yükseltti. Gözleri kararlı, kalbi hızlı çarpıyordu.
Ellie, elindeki demir bir boruyu sıkıca kavradı, tam Jack’in arkasına geçerken:
Ellie (sesi sert ve kararlı):
“Yeter artık, Jack! Daha fazla zarar veremezsin!”
Jack ani bir hamleyle dönüp Ellie’ye saldırmak istedi ama o hızlıydı. Ellie, boruyu Jack’in koluna sertçe vurdu. Jack acıyla geriye çekildi.
Patrick, bu fırsatı kaçırmadı ve baltasını kaldırarak Jack’e doğru hamle yaptı. Ancak Jack, bıçağıyla defalarca karşılık verdi.
Üçü arasında yükselen mücadelede, terasın soğuk gece havası gerilimi iyice artırıyordu.
Ellie nefes nefese:
“Bu aile artık sizin oyunlarınıza dayanamaz. Burada bitmeli!”
Jack, nefes alırken kararlı:
“Henüz bitmedi, Ellie. Daha öğreneceğin çok şey var.”
Dövüş hızla kontrolden çıkmış, Jack iyice köşeye sıkışmıştı. Patrick ve Ellie ona doğru hamlelerini sürdürüyor, nefesler hızlanmıştı.
Tam o anda, teras kapısı hızla açıldı. Jill belirdi; elinde soğuk metal bir tabanca vardı. Gözlerinde kararlılık ve sertlik vardı.
Jill (soğuk ve kesin):
“Yeter! Bu sona ermeli.”
Jack, Jill’in gelişine sinirle döndü, ancak Jill hiç tereddüt etmeden silahını doğrulttu. Bir anlık sessizlikten sonra, tık!
Silah sesi geceyi yardı. Jack’in kafasından kan sıçradı, dengesini kaybetti.
Ellie ve Patrick dehşet içinde izlerken, Jack korkunç bir çığlık atarak teras korkuluğuna doğru savruldu.
O korkunç an, Jack 60. katın boşluğuna düşerken, yankısı tüm şehre yayıldı.
Mahkeme Salonu – Gün
Jill, resmi kıyafeti içinde mahkeme salonunun ortasında duruyordu. Avukatı yanında, Ellie ve Patrick de destek için oradaydı. Salon sessizdi, herkes dikkatle dinliyordu.
Hakim, Jill’in savunmasını dinlemek üzere söz verdi.
Jill’in Avukatı:
“Sayın hakim, müvekkilim Jill, hayatı ve sevdiklerini koruma içgüdüsüyle hareket etmiştir. Olay anında soğukkanlılıkla değil, anlık ve zorunlu bir refleksle müdahale etmiştir.”
Jill, başını hafifçe eğdi, söz aldı.
Jill:
“Benim niyetim kimseyi öldürmek değildi. Ama o anda… Jack saldırgan ve tehlikeliydi. Sadece kendimizi ve ailemizi korumak zorundaydım.”
Hakim, ciddiyetle dinledi, ardından kararını açıkladı.
Hakim:
“Mahkeme, olayın niteliğini ve müvekkilin içinde bulunduğu çaresiz durumu göz önüne alarak, Jill’in eyleminin meşru müdafaa kapsamında olduğunu tespit etmiştir. Ceza verilmemesine karar verilmiştir.”
Ellie, Patrick ve Jill birbirlerine bakıp derin bir nefes aldı. Bir yük üzerlerinden kalkmıştı.
Ellie (fısıldar gibi):
“Doğru olan oldu… Artık geriye sadece iyileşmek kaldı.”
Patrick’in Evi – Gece
Ev sessizdi. Patrick, pencereden dışarı bakıyordu; Suskun Şehir’in ışıkları uzakta soluk ve soğuk parıldıyordu. Yüzünde derin bir yorgunluk, gözlerinde ise umutsuzluk vardı.
Ellie’nin birkaç kez aramasına rağmen telefonu kapalıydı. Oda, boş ve soğuk hissettiriyordu. Patrick ağır adımlarla valizini topladı. Her eşyayı titizlikle yerine yerleştirirken, içinde taşıdığı yük biraz olsun hafifliyordu.
Bir not bıraktı:
“Ellie,
Bu şehir artık bana ait değil. Kendi yolumu bulmam lazım.
Belki de böyle daha iyi olacak.”
Valizi kapattı, kapıya yöneldi. Dışarıda gece sessizliği hüküm sürüyordu. Birkaç derin nefes aldı, ardından kapıyı kapattı ve arkasından kilitledi.
Havaalanı – Ertesi Gün
Patrick, uçağın kalkış kapısında bekliyordu. Şehri, ailesini ve geçmişi geride bırakmaya kararlıydı. İçinde bir umut kıvılcımı olsa da, büyük bir boşluk vardı.
Havaalanı – Gün Doğumu
Patrick, pasaportunu ve biletini kontrol ettikten sonra son kez dışarıya baktı. Suskun Şehir, uzaklarda solgun ışıklarıyla uyuyordu. İçinde hem ağırlık hem de yeni bir başlangıcın umudu vardı.
Yavaşça, derin bir nefes aldı ve uçağın kapısından içeri girdi. Kapı kapandığında, ardında kalan hayatının bir sayfası kapanmıştı.
Ellie’nin Evi – Aynı Saatler
Ellie, evde tek başına oturuyordu. Pencereden dışarı baktı, telefonunda Patrick’in son mesajı görünüyordu:
“Kendi yolumu bulmam lazım. Seni seviyorum.”
Gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Elleriyle telefonu sıktı, sonra derin bir nefes aldı.
Ellie (kendi kendine):
“Belki de bu, yeni bir başlangıç için gerekliydi…”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 715 Okunma |
206 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |