
Gece henüz bitmemişti, ama artık herkes kendi karanlığıyla baş başaydı.
Michel, cebinde bulduğu gizemli zarfı hala dikkatle inceliyordu. İçindeki o tek kelime: “Dinleyin.”
Kafasında sorular dönüyor, ama cevabını en çok istediği kişi Ellie’ydi.
Ellie, Jill için ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da içinde büyüyen o huzursuzluk, artık bastırılamaz bir yük haline geliyordu.
Leo ve Daisy’nin buldukları işaretler ise sanki birbirine bağlanıyor, tehlikenin kapıya iyice dayandığını haber veriyordu.
Patrick’in Evi – Sabahın İlk Işıkları
Patrick, sabah erken uyanmıştı. Elleriyle kahve fincanını sımsıkı tutuyor, pencerenin önünde duruyordu. Dışarıdaki sessizlik içine işliyordu.
Bir yandan Jill ile Ellie’nin evliliği, Shantel’in doğumunun yaklaşması ve yaşananlar kafasını meşgul ediyordu.
Öte yandan, o gizemli “Dinleyin.” mesajı ve Leo ile Daisy’den gelen endişe sinyalleri onu huzursuz ediyordu.
Telefonu titredi. Ekranda Ellie’nin adı belirdi.
Derin bir nefes aldı.
Cevap verdi:
“Ellie… bugün konuşmamız lazım.”
Telefonun diğer ucundaki ses biraz titriyordu. Ellie, kısa bir an sessiz kaldıktan sonra derin nefes aldı:
“Patrick… Evet, doğru zamanda konuşmamız gerekiyor. Michel bir şey buldu. Elinde garip bir zarf var. İçinde sadece ‘Dinleyin’ yazıyor.”
Patrick, kahvesini masaya bıraktı ve pencerenin önünden uzaklaşıp koltuğa oturdu.
“Bu… daha önce karşılaşmadığımız bir işaret olabilir. Leo ve Daisy de rahatsız. Bir şeyler geliyor, Patrick. Şehrin üstünde karanlık bir bulut gibi.”
Patrick ellerini ovuşturdu. “Hazır olmalıyız. Hemen Michel ile buluşuyorum. Şehrin sessizliği, belki de son uyarıdır.”
Jill’in Evi – Gece yarısı
Jill, loş ışıklı odasında oturuyordu. Karnı giderek büyüyordu, bebeğin hareketlerini hissetmek onun için hem huzur hem de endişe kaynağıydı. Geçen aylarda yaşadığı komplikasyonlar, her an kötü bir haber alma korkusunu beraberinde getirmişti.
Derin bir nefes aldı, ellerini karnına koydu.
“Her şey yolunda olacak,” diye fısıldadı kendi kendine. Ama kalbinde bir ağırlık vardı, sanki bir şeyler ters gidiyordu.
O sırada telefon çaldı. Ekranda Ellie’nin adı belirdi.
“Ellie...” dedi Jill, sesi yorgun ama kararlı.
“Jill, seninle ve bebekle ilgili endişeliyim. Bu mesajı sadece biz değil, Leo ve Daisy de aldı. Şehrin üstünde karanlık bir şeyler dönüyor.”
Jill gözlerini kapattı. “Biliyorum. Bu bebek, bu aile... Her şeyin merkezinde. Ama ben güçlüyüm. Dayanmak zorundayım.”
Telefonu kapattıktan sonra pencereye yürüdü. Dışarıda yağmur başlamıştı, damlalar camda ritmik bir melodi tutturuyordu.
“Dinleyeceğiz,” diye mırıldandı. “Ama önce savaşacağız.”
Patrick’in Evi – Gece Geç Saatler
Patrick, oturma odasında ayakta duruyordu. Yüzünde yorgunluk ve sinir vardı. Karşısında Sally duruyordu, gözleri dolu ve öfkeli.
“Patrick, artık dayanacak gücüm kalmadı! Bu evde her şey üstüme geliyor. Jill’in durumu, Michel’in karışıklıkları... Sen de hep uzaklarda!” Sally’nin sesi titriyordu.
Patrick, derin bir nefes aldı, sertçe karşılık verdi:
“Sally, ben de bu yükün altında eziliyorum. Ama senin bu tavrın, aileyi parçalamaktan başka bir işe yaramıyor.”
“Parçalanmak mı? Belki de artık seninle değil, kendimle yüzleşmem gerekiyor!”
Sally, ellerini havaya kaldırdı. “Burada duramam, bu ev bana zehir oldu.”
Patrick’in gözleri sertleşti. “O zaman git! Evden çık. Artık burada olmayacaksın!”
Sally, kısa bir süre şok içinde kaldı, sonra gözyaşları içinde kapıya yöneldi.
“Beni böyle atamazsın,” diye fısıldadı.
Ama Patrick arkasını döndü ve kapının kapanma sesi evin içine soğuk bir boşluk bıraktı.
Jill’in Evi – Gece
Telefon çaldı. Jill, yorgun ve endişeli haliyle açtı. Ekranda Sally’nin adı parlıyordu.
Sally’nin sesi titrek ve sinirliydi:
“Jill, sen kendini fazla zorluyorsun! Bunu böyle devam ettiremezsin. Bu bebeği düşün, kendini düşün! Neden yardım istemiyorsun?”
Jill’in cevabı sertti:
“Sally, sen ne anlarsın? Beni yargılamaya hakkın yok! Her şeyle baş etmeye çalışıyorum, ama sen sadece eleştiriyorsun!”
Sally, daha da yükseldi:
“Sen hep böyleydin! Her zaman en zor yolu seçtin! Bu çocuk burada bizim için değil, senin için bir yük olmasın!”
Jill telefonun diğer ucunda sessiz kaldı. Derin bir nefes aldı ama aniden yüzü soldu, nefesi kesildi.
“Jill! Ne oluyor?” Sally panikle sordu.
Jill, yere yığıldı.
Hastane – Acil Servis
Ellie, aceleyle hastaneye ulaştı. Doktorla birlikte odada bekliyordu.
Doktor ciddi bir ifadeyle konuştu:
“Jill’in durumu kritik. Hamileliği komplikasyonlu, erken doğum riski var. Şu an için doğum yok ama her an tetikte olmalıyız. Ellie, senin desteğine ihtiyacı var. Stres ve yorgunluk her şeyi kötüleştiriyor.”
Ellie, Jill’in elini sıkarak kararlı bir şekilde:
“Biliyorum, yanında olacağım. Pes etmeyeceğiz.”
Ellie, doktorun sözlerini dinlerken dudaklarını sıktı. İçindeki korku ve çaresizlik, gözlerinde yaş olarak belirdi ama gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Sinirden nefesi hızlanmış, yüzü gergindi.
Tam o sırada kapı sertçe açıldı.
Michel, yüzünde endişe ve acele karışımıyla içeri girdi. Yanında Patrick vardı; o da hızlı adımlarla odaya daldı.
“Jill nasıl?” Michel sesini yükseltti.
Ellie, titreyen sesiyle cevap verdi:
“Durumu kritik ama şu an stabil. Doktorlar her an tetikte.”
Patrick, Ellie’nin yanına yaklaşarak omzuna hafifçe dokundu.
“Buradayız, Jill için ne gerekiyorsa yapacağız.”
Michel, Ellie’nin gözlerine baktı.
“Güçlü ol, biz de buradayız.”
Ellie, sinirle başını salladı. “Ağlamıyorum. Sadece... sadece dayanmak zorundayım.”
Ellie, Michel ve Patrick, Jill’in odasında endişeyle beklerken kapı tekrar açıldı.
Bu kez Leo ve Jack hızlı adımlarla içeri girdiler. Leo’nun yüzünde ciddi bir ifade, Jack ise gergin ama kararlıydı.
“Durum nasıl?” diye sordu Leo, Ellie’ye yaklaşarak.
Ellie hafifçe başını salladı.
“Jill’in durumu kritik ama şu an stabil. Doktorlar her an tetikte.”
Jack, Jill’in yanına yaklaşarak hafifçe elini tuttu.
“Buradayız, Jill. Bu savaşı birlikte kazanacağız.”
Patrick, Leo’ya dönerek:
“Bize gelen mesajları da paylaşmamız lazım. Şehirde işler karışıyor, herkes tetikte.”
Leo kaşlarını çattı.
“Biliyorum. Daisy ve Michel’den endişe verici haberler var. Artık zaman kaybetme lüksümüz yok.”
Herkes birbirine bakarken odadaki atmosfer hem umut hem de korku doluydu.
Şehir Parkı – Akşamüstü
Sally, parkta bir bankta yalnız oturuyordu. Hava serinlemiş, yapraklar hafifçe sallanıyordu. Ellerini dizlerinin üzerine koymuş, uzaklara dalmıştı. İçinde karmaşık duygular, pişmanlık ve yorgunluk vardı.
Telefonu titredi. Ekranda Leo’nun adı belirdi.
Derin bir nefes aldı ve telefonu açtı.
“Leo?”
Leo’nun sesi ciddi ve ağırydı:
“Sally, Jill hastaneye kaldırıldı. Durumu kritik. Ellie ve ekip burada, ama her şey çok hassas.”
Sally’nin nefesi kesildi.
“Ne oldu? Nasıl… Nasıl böyle oldu?”
Leo, sesini yumuşattı:
“Hamilelikte komplikasyonlar var. Çok dikkatli olmamız lazım. Jill güçlü ama durum ciddi.”
Sally, gözlerini kapattı ve başını iki elinin arasına aldı.
“Keşke… keşke daha farklı olsaydı her şey.”
Leo, hafifçe iç çekti:
“Şimdi destek olman gerekiyor. Aileye ihtiyacımız var.”
Sally sessiz kaldı, parkın sessizliğinde yalnızlığı daha derin hissetti.
Şehir Yolu – Gece
Sally, arabasının direksiyonundaydı. Gecenin sessizliği içinde farların ışığı yolun çizgilerini aydınlatıyordu. Elleri direksiyona sıkıca kenetlenmiş, yüzünde derin bir hüzün vardı.
Gözleri dolmaya başladı, boğuk bir sesle mırıldandı:
“Her şey benim yüzümden... Jill’in, bu bebeğin... Bu aileyi parçalayan her şeyin sorumlusu benim.”
Gözlerinden yaşlar süzüldü ama ağlamaya cesaret edemedi, sadece nefesi kesildi.
“Keşke...” diye devam etti fısıltıyla, “keşke farklı yapabilseydim.”
Kendini toparlamaya çalıştı ama içinde büyüyen suçluluk, adeta yakan bir ateş gibiydi.
Araba yavaşladı, Sally derin bir nefes aldı ve gözlerini yolun karanlığına çevirdi.
Şehir Yolu – Gece
Sally, gözyaşları içinde, suçluluk duygusunun ağırlığıyla arabayı sürüyordu. Karanlık yolda, hızını artırırken kontrolünü kaybetmeye başladı.
“Her şey benim yüzümden...” diye fısıldadı, sözleri rüzgarla karıştı.
Bir anda direksiyon hakimiyetini yitirdi. Araba sağa savruldu, lastikler asfaltı kaybetti.
“Hayır, hayır...” dedi Sally panikle, frenlere bastı ama yol kaygandı, araba hızla uçurum kenarına doğru sürüklendi.
Bir çığlık yükseldi, sonra karanlık...
Leo’nun Telefonu – Gece
Leo, telefonunu defalarca çaldırıyordu. Ekranda Sally’nin adı görünüyordu, ama hiç cevap vermiyordu.
“Sally! Lütfen aç!” diye seslendi panikle.
Telefon sinyali zayıflamaya başladı, Leo sinirle telefonunu cebine attı.
Sally’nin Telefonu – Gece
Sally’nin telefonu, arabayla birlikte devrilirken araçtan fırladı, bir daha çalmadı.
Leo – Karanlık Yol
Leo, telefonla Sally’ye ulaşamayınca endişesi iyice büyüdü. Hemen arama yapmaya başladı, ama sinyal yoktu.
“Bir yerde... bir yerde olmalı...” diye mırıldandı çaresizce.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 715 Okunma |
206 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |