23. Bölüm

23. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Merhaba merhaba merhaba. Nasılsınız?

Ben iyiyim çok şükür.

Bu bölüm çoook önemli iki konuğum var. Kendileri biricik kankam, kardeşim ve aynı zamanda canikomun kitabı olan UFAK TEFEK KARIŞIKLIKLAR'dan.

Konuklarımdan Kuzey kocam olur yavşamazsanız sevinirim.

Oy vermeyi ve yorum yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım.

Bölüm Şarkısı: Yalın-Aşk Diye

Keyifli Okumalar:)

♟♟♟

Deva'dan...

"Ölüyorum, Derya anne su !"

"Ulan hala anne diyor!"

Şey, böyle bizi iki saat kadar geri götürecek bir iksir var mı? Ya da sihirli bir tuş falan?

Varsa aşağıya linkini bırakabilir misiniz?

Çünkü abimi mapusa sevgilimi toprağa gömmek için çok gencim !

"He yani Derman'ı hapishaneye, Demir'i mezara göndermende bir sıkıntı yok, sadece bunu genç yaşta yapacak olmanda mı sıkıntı var ? Sen delisin Deva."

"Dinime küfreden bari müslüman olsa. Sus şimdi bu hengamede kim vurduya göndermeyeyim seni Raife."

Demir yerde renkten renge giren Orkun'u dövmek için kendisini tutan Bora'yı ittiriyor, Derman desen sinir krizi geçiriyor ve benim mükemmel bir tanecik Deniz abim onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Öl-ölüyorum ben."

Orkun öksürürken annem şoka girmiş bir şekilde mutfaktan çıkıp buzdolabındaki sürahinin içindeki suyu Orkun'un suratına çarptı.

Halım !

Koltuğum!

"Anne ne yapıyorsun sen?"

Deniz abim bağırdığında annem sürahiyi koltuğa bıraktı.

"Ölüyordu çocuk su verdim oğlum. Su candır ya."

"Ya sabır ya selamet!

Demir'in önüne geçip kollarımı deli cesareti bedenine doladım.

"Demir hastaneye gitmemiz lazım, ölecek."

Sinirden soluk soluğa başını eğdi:

"Sana ne Deva? Ölecekse ölecek sana ne! Ne ilgilendiriyor bu meymenetsiz seni?!"

Yemin ederim benim Demir'ime biri 'zeka yok edip mallık var etme' büyüsü yapmıştı. Yoksa benim Demir'im kim, bu kimdi canım!

"Demir salak mısın sen? Ben onu mu önemsiyorum? O ölürse sen hapse girersin ! Aşık olduğum zekanın başlat tuşuna bas artık kurban olayım."

Bir anda gerçekler dank etmiş gibi afallamış şekilde bana baktı. Debelenen bedeni durulduğunda ikimizi görerek arkadan başlayan Derman'ın böğürmeleri Aslı'nın çığlığı ile bıçak gibi kesilmişti. Kızdaki ses değil katanaydı mübarek.

"Yeter be! Ayı seni görse önünde diz çöker böğürmenden. Bir sus! Azıcık medeni ol medeni."

Derman'ın önüne geçip bir elini beline koyup bağırmaya devam etti.

"Sen bütün gün kızlarla sürt ama kendi kardeşin abim gibi mükemmeli ile tatlı tatlı ilişki yaşarken ayı gibi böğür. Hangi devirde yaşıyorsun sen? Tek hücreliler falan mı?"

Derman'ı tutan Deniz abim çekildiğinde Aslı bir adım geri attı. İyi bile yapmıştı ben şu an onun yerinde olsaydım ayaklarımı kıçıma vura vura kaçardım.

"Ne saçmalıyorsun sen? Ayrıca aynı şey mi?"

Aslı Derman'ın suratına doğru eğilip sahte bir kahkaha patlattı.

"Kendin dedin ciddi ilişki insanı değilim diye. Bir de utanmadan ciddi ilişkilere saçma sapan tepkiler veriyorsun!"

Derman'ın kaşları çatıldığında olay Demir ile benim ilişkimin ortaya çıkmasından çok Aslı'nın üstünü kapatmaya çalıştığı ama başaramadığı kıskançlığının gün yüzüne çıkmasıydı.

Canım görümcem benim ilişkimi kurtaracak diye kendi bir öküze beslediği duyguları bilmeden gün yüzüne çıkarmıştı.

"Sen hasta mısın? Ta terasın ucundan bizi mi dinledin ? Asıl sen nerede yaşıyorsun, Matrix filminde mi ?"

"Ne dinlicem be ben senin gibi öküzünü? Takmışsın bir eski sevgiliyi unutmak için yenilerini kullanmaya. Nasıl bir ukte bırakmışsa artık kız sende, hırsını senin tek gecelik ilişkilerin ile karıştırıp benim görümcemle abimin arasını bozmaya çalışıyorsun. Bir daha deneme canını yakarım!"

Aslı çantasını alıp bir hışımla yanımıza geldi.

"Sende sinirimden nasiplenmek istemiyorsan tut şu Orkun denen insanlık müsveddesini otoparka gel. Hastaneye gidiyoruz."

Bana döndü.

"Sende geliyorsun."

Aslı kapıyı çarpıp evden çıktığını yerde hala deli gibi öksüren Orkun hariç herkes donmuştu. Aslı az önce ne yaptığının farkında mıydı?

"Hiç sanmıyorum. Birazdan güncelleme gelir ona da sen merak etme."

Demir boğazını temizleyip tek eliyle yerde hala öksüren Orkun'u kolundan tutup kaldırdı. Orkun elini bana doğru uzatıp konuşmaya çalıştı:

"Deva'm bana yardım et, beni bu kro vari insanla yalnız bırakma."

Demir bana doğru uzanan eli tutup büktü. Orkun acı içinde bağırırken Demir'in az önce kontrolüm altına alınan siniri tekrardan harlanmıştı.

"Bak seni son kez uyarıyorum koçum. Benim sevgilime bir daha sahiplik eki içeren bir kelime ya da içine onu da alarak ortak bir gelecek hakkında konuşursan seni isot fabrikasında dinlene dinlene döverim. Anladın mı lan?!"

Orkun bir şey demeyince Demir sinirle gülüp kapının yanına gitti. Bize doğru dönüp haber verir gibi konuştu ve bakışlarıyla yanını işaret etti.

He gülüm abim buradayken ben senin yanına geleyim de kavuşmamız ahirete kalsın dimi?

"Ben bu dallamayı hastaneye götürüyorum, gelecek biri var mı?"

"Ben geleceğim oğlum, damadımın katil olup olmadığını bilmem lazım. Ona göre dedikodu grubuna kızım evleniyor diye ilan çekeceğim de."

Demir istemsizce kıkırdadığında başını salladı.

"Ben geliyorum Demir. Bizim arabayla takip ederiz seni."

Esma elindeki telefonu gösterip konuştuğunda kıkırdadım.

"Aslı beni de çağırıyor. Ben onun gazabını çekemem, gidiyorum."

Deniz abime bakarak konuştuğunda abim başını sallamıştı. Allah'ım resmen olmuşlardı bunlar!

Benim daha sözde, nişanda, kınada, nikahta ve düğünde giyeceklerim hazır değildi. Kahretsin, onları en yakın zamanda hazırlamam gerek!

Abimi tanıyorsam- ki kendimden iyi tanıyorum- bu nişandı kınaydı max bir ay içinde hallolurdu. Aceleci adamdı ne yapalım canım. Anne karnından sekiz ayına girdiği gün çıkan abimden sabır bekleyeniniz yoktur umarım.

Derman tek kelime etmeden Demir'e omuz atarak kapıdan çıktığından onunda geleceğini anlamış olduk.

"Ben Esma'yı, annemi ve az önce yanınızdan geçen artisti alıp sizi takip ederim. Hadi gidelim."

Başımı sallayıp dışarı çıktım ve ayakkabılarımı giydim. Demir tiksinir gibi takımının ucundan tuttuğu Orkun'u tabiri caizse asansöre atıp zemin katın tuşuna bastı. Demir ve Bora ile aşağıya merdivenlerle inip Orkun'u da alarak garaja indik.

Aslı arabaya yaslanmış söyleniyorken bizi fark ettiğinde sustu. Demir ne beni ne de Aslı'yı Orkun'un yanına oturtmayacağını kesin bir dille ifade edip Orkun'u öne oturtmuştu. Bizimkiler de arabaya bindiğinde Demir hastaneye doğru sürmeye başlarken Aslı'ya seslendi:

"Abicim sen yukarıda ne yaptın az önce? Tamam bizi desteklemen çok güzel bir şey ama bunun onun hayatı üzerinden dem vurarak yapman ne kadar doğru sence?"

Çok şükür aşık olduğum zekasının başlat tuşuna basmıştı Demir.

"Başka türlü anlayacak kapasite yok o manda yavrusunda. Size verdiği tepkiye bak! Anasını sanki kendi sütten çıkma ak kaşık çevresindekilere laga luga yapıyor. Sinir şey!"

Kıkırdayıp elimle omzunu sıvazladım.

"O çok kıskanç biri Aslı. Haddinden fazla evet kabul ediyorum ama onun huyu bu. O benim abim ve yirmi yıl boyunca anladığım tek bir şey varsa şu an Demir'i bulduğu ilk tenhada dövmek istiyor. Çünkü korkuyor. Yanındakileri paylaşıp onların mutsuz olma ihtimaline dayanamıyor. Sırf bana özgü bir şey değil bu. Küçükken mahallede ondan büyük kızlarla oynadığında onlar ben evleneceğim dediğinde onlara küsüyordu. Babaanem sağ olsun bir kız ile bir erkeğin birlikteliğinin kadına sadece zülüm getirdiğini sürekli tekrar edip abimin kafasına kodladığından o da bu şekilde sanıyordu, hala sanıyor."

Aslı yarı şaşkınlık yarı sinir ile başını sallayıp arkasına yaslandı.

"Derman'a bir daha aşık olmadıysa ben bir şey bilmiyorum."

"Evet Raife Derman'a bir daha aşık oldu ama sen hala hiçbir şey bilmiyorsun."

Orkun acı içinde inlerken eve araba ile on dakika mesafede bulunan hastaneye giriş yaptık.

Acil kısımdan girip de Orkun'u içeriye teslim ettiğimizde Demir ellerini silkip bana döndü.

"Hadi gidiyoruz işimiz bitti."

Sabır çeker gibi başımı sallayıp gözlerimle annemi işaret ettim.

"Sence annem Orkun buradan çıkmadan oturduğu yerden kalkar mı ?"

Arkamızda onu süzen anneme dönüp baktı.

"Kalkmaz."

Omuzlarını silkip yanıma oturdu. Tam karşımızda tekrardan damarları kabaran Derman ile boğazımı temizleyip oturduğum yerden hafifçe doğruldum.

"Kavuşmamız ahirete kalmasını istemiyorsan uzaklaş Demir. Derman seni diri diri yakacak gibi bakıyor."

Bakışlarını benden almadan konuştu:

"Ben zaten kardeşinin aşkı ile yanacağım kadar yanmışım, o gelip de beni yaksa ne olur yakmasa ne olur?"

Yanaklarıma hücum eden kan ile başımı önüme eğdim. İltifat edip de kalbimi ağzıma tırmandıracak zaman mıydı şimdi canım?

"Seni seviyorum."

Güldü.

"Ben daha çok."

Aslı ayağa kalkıp lavaboya gittiğini söyleyerek yanımızdan uzaklaştığında Demir yeni bir şey fark eder gibi konuştu:

"Bora nerde ?"

Güldüm.

"Sence nerede?"

Elimi suratına koyup bıkmış vaziyette bir nefes verdi.

"Yemin ederim Bora'yı tanımasam doğuştan hamile diyeceğim ya. Bir insan evladı nasıl her dakika yemeği düşünür anlamıyorum ki?"

Ben anlıyordum. Çünkü belli etmediğim her zaman aç olan yanım beni her dakika yokluyordu.

Bana dönüp tebessüm etti ve ayaklandı.

"Ben gidip şu milli açımızı alıp geleyim de kafeteryada insanlara yemek kalsın değil mi sevgilim?"

Başımı salladığımda güldü ve koridora doğru yürümeye başladı. Annem gözüyle yanını işaret ettiğinde ayaklanıp yanındaki sandalyeye oturdum.

"Damadım pek bir yakışıklıymış maşallah."

Esnerken bir anda boğazıma kaçan tükürüğüm ile deli gibi öksürürken bir yandan annem sırtıma vuruyordu.

"Ben onun yakışıklılığını şuradan çıktığımızda halledeceğim anne sen hiç merak etme."

Bize bakmadan konuşan Derman'a dönüp ağzımı açacakken yanımıza gelen Esma ve abim ile sustum.

"Ben bir Orkun'un durumuna bakacağım, sen burada bekle tamam mı ?"

Abim Esma'ya bakarak konuştuğunda Esma gülerek başını salladı.

"Bende geliyorum."

Derman ayaklandığında ikisi de acil kapısından içeriye girdi. Annem hala ayakta duran Esma'yı alıcı gözü ile süzdüğünde kıkırdadım.

Derya Ilgaz ile çöpçatanlık gururla sunar.

"Kızım sen çok güzelmişsin, benim de çok yakışıklı oğlum var. Seni ona alayım mı ?"

Esma anında kızarmaya başladığında gülerek ayaklandım ve elimi Esma'nın omzuna attım.

"Dimi anne ya fıstık gibi kız. Tam Deniz abime göre, huyu huyuna suyu suyuna valla."

Annem başını salladığından çantasından çalan telefonu çıkardı.

"Efendim Doruk?"

Babamla konuşmaya başladığında Esma'ya döndüm.

"Ha bizim taze gelin ne ara abim ile bu kadar samimi oldu acaba? Bir öğrenebilir miyim ?"

Kaşları alayla havaya kalktığında annemin iki yanındaki sandalyeye oturdu.

"Üstüme iyilik sağlık, ne samimileşmesi. Alt tarafı iki yetişkin birey gibi konuşuyoruz."

Başımı 'yav he he' der gibi sallayıp bize doğru gelen abimlere döndüm.

Hey maşallah be!

Annem resmen iki tane şaheser fırlatmıştı dünyaya. Hele şu duruşa bak, hele şu endama bak.

Maşallah deyin be!

"Sırada bekliyormuş şu an ciddi bir şeyi yokmuş. Midesini yıkayıp taburcu edeceklermiş."

Hepimiz başımızı salladığımda Derman bana döndü:

"Acaba ne zaman bana söylemeyi düşünüyordun sevgili yaptığını ?

Sesli bir şekilde yutkunup hafifçe doğruldum.

Şimdi sıçmıştım işte!

"Açıkçası aklımda olan şeyi söylersem daha çok kızacağın için susuyorum. O zaman geldiğinde bak ben sana sevgili yaptığımı bu zaman söylemek istiyordum ama benim biricik kıskanç sevgilim çenesini tutamadığı için diyeceğim."

Her bir kelimemde daha çok kasılan çenesi ile dilime ana bacı sövdüm.

Çok fena sıvamıştım.

Abimin karşısında biricik kıskanç sevgilim demek de neyin nesiydi ?

Hızla yerimden fırlayıp nefes almadan konuştum.

"Ben bir Aslı'ya başlayıp deliğe düştü her halde gelemedi bir türlü."

Kafeteryaya doğru seri adımlarla giderken daha doğrusu kaçarken Bora'ya bağıran Demir'i gördüm. Yanında genç bir kız vardı ve o da tıpkı Bora gibi yemeklere ağlayacak gibi bakıyordu.

"En azından senin gibi sevgilimi istemeye gelen beşik kertmesine istemek için geldiği kadının sevgilisinin ben olduğumu söylediğimde 'hayır o benim beşik kertmem ben onların damadıyım' dediği için alerjisi olduğunu bilerek adamın ağzına isot dökmüyorum. Ben sadece benim sevgilim olan yemekleri koruyorum bu uğurda da kızı düşürdüm. Kazayla. Allah'tan yere alerjisi yokmuş , yaşıyor bir şeyi olmadı. Midesi temizlenmesi de gerekmedi. Zaten hastanedeydi benim yüzümden hastanelik de olmadı."

Bora'nın dediklerine gülmemek için dudağımı ısırdım.

Cidden Bora'nın yemek aşkı benim yemek aşkıma açık ara fark atardı.

Yanlarına gittiğimde bana doğru dönen kız şaşkınlıkla konuşmaya başladı.

Eh tabi canım her gün bizim gibi kaçıklar çıkmıyordu insanların karşısına.

"Oha, alerjisi olduğunu bile bile sevgiline bir nevi sarkıntılık eden herifin alerjisi olduğu şeyi mi yedirdin? Tam psikopatça. Beni bile geçmişsin. Ölmediyse sıkıntı yok da. Yine de yapmayaydın iyiymiş."

Bakışlarım konuşan kıza döndüğümde onun da bana baktığını fark ettim.

Ama yiğidi öldür hakkını yeme kız çok güzeldi.

"Ha bu sırada kıvırcık saçlı abinin konuşmasından çıkardığım kadarıyla adının Bora olduğunu öğrendiğim abi. Sayende kalçam artık aramızda yok. Yere nasıl düştüysem artık uyuştu."

Bora'ya dönüp konuştuğunda içimden gülüp Demir'e döndüm.

Canım benim nasıl da tatlı tatlı duruyordu. Oyyş yakışıklılığına kurban.

"Arkadaşlar tekrardan anons geçiyorum Deva an itibariyle periyot dönemine girdiğinden yapacağı hareket her zaman olduğundan daha saçma olabilir. Şaşırmayın, iyi günler."

Raife'ye gözlerimi devirdim.

Benim sevgilimdi o tabi ki övecektim. Allah Allah!

"Demir doktor bulmamız lazım. Derman tekrar kudurdu. Deniz abim sakinleştirmeye çalışıyor. Aslı şu an yanlarında değil ama yanlarına geldiğinde Derman hâlâ aynı halde olursa bu sefer Aslı'nın içinden çıkan aslan Derman'ı parçalar ki bu gidişle Aslı 'nın içinden değil Deniz abimin içinden çıkan aslan Derman 'ı parçalayacak. Çünkü abim son demlerinde."

Demir başını sallayıp saçımı kulağımın arkasına aldı.

Beni eritmek için doğru bir yer değil burası sevgilim, cız!

"Tamam Devam. Ben de doktor bakmak için çıkmıştım ki şu dangalağın hâlini gördüm."

Yanımızdaki kız bize bakarak bir şeyler düşünmeye başladığında yanımızda duyduğum ses ile oraya döndüm.

"Defne, güzelim? İyi misin?"

Demir kadar olmasa da afeti devran taş, doktor bir arkadaşımız kızın yanına eğilip onu yerden kaldırdı.

Anaa biz kızı yerde unutmuştuk ya la!

"İyiyim abiciğim sen onlara bak bence. Onların durumu benden daha kötü. Demir abi sevgilisi Deva 'nın beşik kertmesinin alerjisi olduğunu bile bile ona isot yedirmiş. Deva ablanın abisi ya da kardeşi olarak algıladığım Derman adlı kişi sebebini duymadığım bir sebepten dolayı kuduruyormuş. Yani onların durumu daha acil."

Parmağıyla beni ve Demir'i gösterdiğinde kıkırdadım.

Demiştim ama millet her gün bizim gibi deliler ile karşılaşmıyor diye.

"Anladım ama anlamadım. "

Kardeşi ile uğraşan doktor ile Derman aklıma geldiğinde telaşta konuşmaya başladım.

"Doktor bey. Derman abim çok sinirli biridir. Şu an da aşırı sinirli. Bir uyuşturucu ya da sakinleştirici yapabilir misiniz insanlık namına?"

"Abi yapıştır gitsin uyuşturucuyu."

Adının Defne olduğunu öğrendiğim kız konuştuğunda kahkaha atmamak için kendimi sıktım.

Kızı alıp yanaklarını sıkmak istemem normal miydi ?

Bu arada evet onun da ismi d ile başlıyor ve bu demek oluyor ki, son karşılaşmamız olmayacak.

Doktor bize doğru geldiğinde konuşamaya başladım.

"Suyuna falan koyabileceğim içtiği anda bir seksen yere serileceği bir sakinleştirici verebilir misiniz bana ?"

Doktor bana 'deli herhalde' der gibi bakıp başını olumsuz anlamda salladı.

"Öyle bir şey tıpta var olsa da hastanede ameliyat harici verilmez. Ki öyle suya karıştırıp da kullanılabilecek bir şey değil."

"Ben ne yapacağım o zaman ?"

Boğazını temizleyip yanında bulunduğumuz ilaç dolabından bir kutu aldı. Üzerini okuyup içinden bir kapsül bize uzattı.

"Bunu bir şekilde ona içirin. Suya karıştırılmadan içilmeli. Dediğiniz gibi o kişiyi iki seksen yere yatırmaz ama duygularını geçici olarak yansıtmasını engeller. Yani sizin deyiminizle çıldırmaz."

Başımı salladığımda uzattığı ilacı aldım.

Onu bunu geçin ama çocuk cidden çok yakışıklıydı ve alan yaşadı tabiri üzerine cuk oturuyordu.

"Yanında sevgilin var be yavaş!"

"Cidden çok teşekkür ederim doktor bey. Hayatımı kurtardınız desem yeri var."

Dudakları iki yana kıvrıldı.

"Ne demek insanların hayatlarını kurtarmak görevim."

Gülerek başımı salladığımda Demir'de doktor ile tokalaştı. Bir teşekkür faslından sonra seri adımlarla koridorda volta atan abimin yanına gittim.

"Abicim bak biraz önce doktor geldi yanımıza bize bu ilaçları verdi hastanede salgın mı ne varmış herkes bunlardan içecekmiş. Bende sana getirdim, iç de Allah korusun bir şey olmasın sana."

Yani cidden biraz daha fazla saçmalayamazdım.

Hastanede salgın ne?

Allah'tan bunu düşünüp de yalan olduğunu anlayacak zeka onda yoktu da çatık kaşlarla elimdeki ilacı alıp içti.

Sonraki bir saat ise resmen yorgunluktan ayaklarımı benden alıp götürmüştü. Aslında hayır bütün bedenimi götürmüştü.

Derman çakırkeyif olmuş gibi gezerken Aslı ona bakıp bakıp sabır çekmiş, Deniz abim ile Esma aralıksız sürekli birbirlerine bakmış, Bora deseniz açlıktan annemin çantasındaki millattan kalma gofreti yiyip uyumuştu.

Benim biricik sevgilim ise sırf ben sıkılmayayım diye benimle uygulamadan satranç oynamıştı. Üç turun sonucunda her zamanki gibi galip geldiğimde hastanede çok şükür işimiz bitmiş eve gitmek için yola çıkmıştık.

Orkun fazlasıyla iyi olduğundan onu bir otele bırakmış ve yolumuza öyle devam etmiştik.

Derman yolda ilacın da etkisi ile uyuya kalınca Demir ile Deniz abim onu eve kadar taşımıştı. Neyse ki uyurken tatlıydı da gidip onu üstüne atlayarak uyandırmamıştım.

Demir herkesle vedalaşıp Aslı ile kendi evine geçmiş, yatmadan önce arayacağını ve kesinlikle açmam gerektiğini sıkıca tembih etmişti.

Lavaboda rutin işlerimi halledip odama geçtim ve üzerimi değiştirip yatağıma yattım. Demir hissetmiş gibi aradığında gülerek çağrıyı cevapladım.

"Efendim damat bey?"

Güldüğünde tebessüm edip yatakta yan döndüm. Telefonu kulağımın üzerine bırakıp ellerimi de yorganın altına soktum.

"Orada durumlar nasıl gelin hanım? Duruldunuz mu biraz?"

"Derman uyuduğu için anlık olarak sıkıntı yok. Uyandığında bakacağız artık."

Hımladı.

"Dikkat et tamam mı?"

Güldüm.

"Dikkat etmesi gereken sensin akıllı. İlk bulduğu tenhada dövecek seni."

Güldü.

"Olsun, ilişkimizi kabul etmesi için beni dövmesi gerekiyorsa eyvallah. Kapım her daim açık."

İstemsizce esnediğimde o da esnedi.

"Hadi zekasına aşık olduğum sevgilim yat artık. Yarın okul var."

Ağlanır gibi sesler çıkartmaya başladı.

"Eksiğiniz var Deva hanım, yarın içinde senin de dahil olduğun bir toplantı olacak komitede. Beraber gideriz diye düşünüyorum."

"Düşünmem lazım."

Kahkaha attığımızda derin bir nefes aldı.

"Biri bana iş dediğin yerine başka bir meziyet bulana kadar hayatında o denli önem arz eder demişti. Şimdi düşünüyorum da senden önce aklımda sadece biraz daha fazla çalışmak varken resmen şimdi canım istemiyor."

Bu iyi bir şey miydi?

"Bu senin açından iyi bir şey mi kötü bir şey mi?"

İç çekti.

"İçinde senin olduğun bir şey nasıl benim için kötü olabilir? Var mı sence böyle bir şeyin imkanı?"

Kalbim gümbür gümbür atarken konuştum:

"Yok mu?"

"Yok."

Tebessüm ettim.

"Seni seviyorum."

"Ben daha çok seviyorum."

Sesi gülümserken yatakta sırt üstü yatmaya başladım.

Bu adama sahip olduğum için çok şanslıydım.

Hem de çok.

♟♟♟

"Ay Derman yeter artık. Dört derstir işsiz gibi kapının önünde bekliyorsun, gitsene artık."

Kaşlarını alayla kaldırdı.

"Yok ya. Ben gideyim sonra biricik kıskanç sevgilin yanına damlasın dimi. Avcunu yalarsın."

Sabır dilercesine başımı sallayıp çantamdan telefonumu çıkardım.

Allah'tan beyefendi telefonumu almak için yaşımın çok büyük olduğunu fark edip bunu bir nimetmiş gibi söylemişti.

Gönderilen: Sevgilim

"Derman hala dibimde ve gideceğe benzemiyor. Evde buluşsak olur mu ?" (14.20)

Mesajım anında görüldüğünde sırıttım.

Gönderen: Sevgilim

"Tamam sevgilim, yüzünü göreyim de nerede olursak olalım fark etmez."(14.20)

Ona öpücük emojisi gönderip telefonu montumun cebine koydum. Kapının önünde duran arabama bineceğim sırada elimden anahtarı alıp sürücü koltuğuna kendi geçen Derman'a bakarak sinirle soludum.

Benim kızımı, benden izinsiz kullanmak mı?

Derman için Yasin toparlamaya başlayabilirsiniz çünkü çok yakında öldürülecek. Ben tarafından!

İçimden tövbelerimi çekip ön koltuğa bindim. Radyoyu açıp Derman'a bakmadan yolları izleyerek eve vardık.

Seri adımlarla yukarı çıkıp üzerimi değiştirdim ve mutfağa yemek yapmaya giriştim. Bulgur pilavı, et sote ve salata. Tadaaaa işte bu kadar.

Yaklaşık iki saatin sonunda her şey bitmişti. Belimi tutarak salona geçtim. Derman koltukta dizi izlerken uyuyakalmış öylece yatıyordu.

Elinden kumandayı alıp televizyonu kapattım. Babası ödüyordu sanki faturayı haspama bak!

Evet faturayı babası yani babam ödüyor.

Yemeklerden birer tabak koyup çaktırmadan terastan Demir'in evine girdim.

"Demir, neredesin ?"

Arkası bana dönük şekilde salondaki geniş masaya yaydığı kağıtlarla uğraşıyordu.

"Buradayım sevgilim gel."

Gözlerinden gözlüğünü çıkarıp kollarını açtığında elimdeki tepsiyi sehpaya bırakıp koşarak sarıldım. Kollarını bedenime doladığında başımın üzerine bir öpücük kondurdu.

"Benim sevgilim bana yemek mi getirdi?"

Kıkırdadım.

"Evet. Kokmuştur diye şey ettim."

Güldüğünde ondan ayrılıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Hayır konduramadım.

Kondurdum da yanağına konduramadım.

Çünkü bilin bakalım ne yaptı?

Evet yüzünü çevirdi.

Dudaklarım dudaklarıyla buluştuğunda sırıtmaya başladı. Geri çekildiğimde gözleriyle yemeği işaret etti.

"Sende kendi yemeğini alıp yanımda yesene. Sabahtan beri görmedim seni hem de beni yalnız bırakmamış olursun."

Başımı olumlu anlamda sallayıp eve geri girdim. Kendime de yemeklerden koyup onun evine geri geçtim.

Beraber yemeklerimizi yedikten sonra Derman hala uyuduğundan toplantıya kadar televizyon izlemeye karar verdik. Tıpkı Ceylin ile beraber film izlediğimiz günkü gibi yanağımı göğsüne yasladım.

Kıskanın benim sevgilim var.

Ve onun sadece BENİM yaslanabileceğim göğsü.

"Ben demekten utandım sen yapmaktan utanmadın. Görmemiş misin kızım sen?"

Evet. Demir gibisini ilk defa görmüştüm ne yapayım.

Kapı çaldığında oflayarak ayağa kalktığında kıkırdadım.

"Ben bakarım."

Oflaması sırıtmaya döndüğünde resmen yattığı koltuğa iyice yayıldı.

"İyi bak bakalım. Hem de alıştırma olmuş olur senin için gelin hanım."

Gözlerimi devirip ara hole geçtim. Üzerimdekileri düzeltip kapıyı açtığımda üzerinde varla yok arasında bir etek ve bu havada 'ben malım' diye bağıran sütyenden hallice bralet üstüne giydiği resmen transparan gömlek ile sırıtan kıza kaşları çattım.

Hayır Demir'in dediği üzere kız kuzenleri çok küçüktü ve hayır başka kardeşi de yoktu.

Yani bu kız bana kırmızı alarm çaldırıyordu.

"Merhaba Demir'e bakmıştım ama."

Boğazımı temizleyip kapıya yaslandım.

"Sen kimsin?"

"Simge ben. Demir ile bir işimiz vardı da."

Biliyorum evet tanımadan etmeden ön yargı çok ayıp bir şeydi. Ama size bir şey söyliyim bu kız karşımdayken bu da benim umurumda değildi.

"Show ana haberden iyi akşamlar. İşimiz var diyerek sevgilisi hakkında gizem yaratan insan görünümlü kaşarı dilim dilim doğrayarak öldüren şahsın savunması şu oldu: 'Kaşarı doğradık diye suçlu olduk. Adalet bitmiş bitmiş.'"

♟♟♟

Deniz'den....

Ellerimi birbirine sürtüp derin bir nefes aldım.

Zor bir şey değil Deniz. Alt tarafı kapıyı çal ve akşam yemeği teklif et bu kadar.

On dakikadır kapısının önünde volta atıyordum ama o zili çalmaya bir türlü cesaret edemiyordum. Derin bir nefes alıp tekrardan zili çalacağım sırada kapı açılmış ve korktuğum şey olmuştu.

Evet kapıdayken yakalanmıştım.

"G-günaydın."

Aynı benim gibi şok olmuş şekilde bakarken başını hızla sağa sola salladı.

"Günaydın. Nasılsın?"

Bana sordu dimi?

Yani burada bir tek ben olduğuma göre. Evet evet bana sordu.

"Çok iyiyim, sen?"

Gülümsedi.

Ayaklarım tekrardan titrediğinde içimden bir küfür mırıldandım.

"Bende iyiyim."

Beklenti ile bakarken boğazımı temizledim. Ne diyecektim ?

Hah yemek, teklif, çıkma teklifi evet!

"Bu akşam müsaitsen yemeklerini çok sevdiğim bir yer var buraya yeni şube açmışlar, oraya beraber gidelim mi?"

Sesli bir şekilde yutkunduğunda başını belli belirsiz salladı.

"O-olur tabi. Gidelim."

Derin bir oh çekip güldüğümde tebessüm etti.

"T-tamam o zaman yedide alırım seni."

♟♟♟

Üzerimdeki takımdan hallice ceketi düzeltip derin bir nefes aldım. Derman içeride horlayarak uyurken Deva ise komitede toplantıya gitmişti. Annem ise.... o da babamla beraber aşk tazelemek için gezeceklerini söyleyip gitmişlerdi.

Saat yediye on var olmuştu. Ayakkabılarımı elime alıp ıslak mendille üzerindeki lekeleri temizledim.

Bunu girişte dahi olsa evin içine dahil olduğu yerde yaptığımı Deva'ya söylemeyin olur mu?

Dırdırının pek sonu gelmez de.

Ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattım. Elimde Deva'nın arabasının anahtarı- çünkü akıllı olmaktan uzak kardeşime gelirken arabamı getir dediğim halde kendi arabasıyla geldiği için- merdivenlerden aşağıya indim.

Kapıyı çalıp beklemeye başladım.

İki saniye sonra üzerinde mavi uçuş uçuş bir elbise ile duran Esma kapıyı açtı. Olduğum yere mıhlanırken hareket yetkim sıfırlanmıştı.

Nasıl bu kadar güzel olabiliyordu?

Bir de bu güzelliği sadece ben göremiyordum değil mi? Kahretsin!

Elini yüzümün önünde sallayıp bir adım geri çekildi.

"Deniz, iyi misin?"

Sanmaktan çok uzak eminim ki hayatımda Esma'dan başka kimse ismimi bu denli güzel söylememişti.

"Hah."

Başımı sağa sola sallayıp tebessüm ettim.

"İyiyim, dalmışım sadece."

Tebessüm edip başını önüne eğdi.

"Hazırsan gidelim."

Portmanto olduğunu tahmin ettiğim yerden kabanını alıp üzerine geçirdi.

Ulan elbisesi kapandı ama hala çok güzel. Çarsaf?

Yok artık Deniz kendine gel!

Kapıyı kilitleyip önden aşağıya indi. Arkasından inip anahtarla arabanın kapılarını açtım. Ön koltuğun kapısını araladığımda tekrardan tebessüm etti ve bindi. Kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçtim.

Arabanın her tarafına sinen kokusu ile derin derin nefesler aldım. Allah'a şükür hava soğuktu da camı açarak kokuyu dağıtmıyorduk.

Yirmi dakikalık yolun ardından restoranda vardığımızda arabayı valeye teslim edip içeriye girdik.

"Hoş geldiniz."

Görevli elindeki liste ile girişte beklerken isimlerimizi sordu.

"Esma ve Deniz."

Listeyi kontrol edip tebessüm ederek bize döndü.

"Esma Ilgaz ve Deniz Ilgaz. Doğru mudur?"

İkimiz birden öksürmeye başladığımızda görevli kadın ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyordu.

"Evet biziz ama Esma hanımın soyadı yanlış olmuş. Işık olacaktı."

Görevli mahcubiyetle başını salladı.

"Kusura bakmayın telefonda bazen ses kesildiğinden ve genelde mekanımıza çiftler geldiğinden böyle yazılmış olmalı. Tekrardan özür dileriz."

Başımızı sallayıp yirmi üç numaralı masamıza geçtik. Esma'nın sandalyesini çekip ardından kendi sandalyeme oturdum.

"Ne yemek istersin?"

Menüyü bırakıp tebessüm ederek bana döndü.

Çok güzel güldüğünü söylemiş miydim?

"Senin zevkine güveniyorum. Sen seçsen daha iyi olur."

Gülüp başımı önüme eğdim. Garson yanımıza geldiğinde boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

"Bize iki tane gold dallas, ortaya Akdeniz salata. Ve...."

Esma'ya döndüm.

"Ne içersin?"

"Limonata."

"İki tane de limonata."

Garson gittiğini etrafı inceleyen Esma'ya döndüm.

Kızıl saçlarında hafif dalgalar omuzlarına dökülmüştü. Her şeyde olduğu gibi bu da yüzündeki gülümsemesi ile ona çok yakışmıştı. Bakışlarımız kesiştiğinde parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Esma."

Ufak bir tebessüm etti.

"Efendim Deniz?"

Boğazımı temizleyip gömleğimi elimin tersiyle düzelttim.

"Aslında bu konuşmayı yemekten sonra yapmam gerekiyordu ama ben daha fazla dayanamayacağım."

Yutkunduğunda ne diyeceğimi anlamış gibi bakmaya başladı.

"Çok düşündüm. Seni o eczanede gördüğüm andan beri düşünüyorum. Olurunu olmazını, ama konu sen olunca elimde olumsuz hiçbir şey kalmıyor."

Kirpiklerini kırpıştırdı.

"Şu an aklımda sabah kafa patlattığım ne o cümleler var ne de süslü kelimeler. Hepsi silindi gitti sanki, bilmiyorum. Sadece bildiğim iki şey var. Biri seni her gördüğüm an titreyen bacaklarım ki bunu şu an yaşadığım için biliyorum."

Derin bir nefes aldım.

"Diğeri de , bu zamana kadar yanımda duran yalnızlığımın kollarının seninle paslanmasını istemem. Ömür boyunca."

♟♟♟

BİRİLERİ OLDU BİRİLERİİİİİ.SSDHFDH

Bölüm sonuuu.

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Ay ben yazarken bayıldım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Onlar benim tek motivasyon kaynağım.

Sizleri seviyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere Allah'a emanet olun.

 

Bölüm : 06.12.2024 18:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...