24. Bölüm

24. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam.

Nasılsınız?

Yeni bölüme direkt uğurlamak istiyorum sizi. Onlara göre zaman yılbaşı. Yeni bir kaç olayımız var.

YENİ KİTABIM "MUM IŞIĞI KÜLLERİ" NE HEPİNİZİ BEKLİYORUM 🥲🩵

DİĞER İKİ KİTAP İÇİN BÖLÜMLER 20.00'da GELECEK AŞKLARIM 🤍

Bölüm Şarkısı: Batuhan Kordel- Batan Gemi

Keyifli Okumalar:)

♟♟♟

 

Deniz'den...

Yanakları kıpkırmızı olurken gözleri hala gözlerimdeydi. Bir şeyler düşünse de bana karşı hiçbir cevap vermemişti. Karnımda oluşan delici ağrı ile boğazımı temizledim.

Ben her şeyi yanlış mı anlamıştım?

Kendi kendime mi gelin güvey olmuştum hakkında?

Ellerimi koyacak yer bulamayıp konuşmaya başladım.

"He-hemen cevap vermek zorunda değilsin ne de olsa daha yeni tanıştık."

Ellerim masanın üzerindeyken sıcak bir tebessüm etti. Garip bir dürtüyle sol gözünden akan tek damla yaşı baş parmağıyla silip gözlerini masadaki ellerime sabitledi.

Elini uzatıp önce iki parmağı ve daha sonra avucu ile tuttu elimi. Bakışları beni tekrardan bulduğunda yutkundum.

Gerçekti, değil mi?

Yanakları kırmızının her tonunu denerken elimin üzerindeki elinin baş parmağımla okşadım.

"Zorunda olduğum için değil istediğim için bu cevabı vereceğim. Sad-sadece ne diyeceğimi bilemedim o kadar."

Gülüp başımı önüme eğdim. Bu kabul ettiği anlamına mı geliyordu?

"B-bu evet demek mi?"

Tıpkı benim gibi gülerek başını yukarı aşağı salladı.

"Evet, bu evet demek."

Sesli bir şekilde yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım. Şimdi ne yapmam gerekiyordu?

Garson yemekleri getirip tek tek masaya bıraktığında eli hala elimin içinde hapisti. Tebessüm etmeye devam ederken garson yanımızdan ayrıldığında fısıldadı:

"Elimi alabilir miyim? Arada lazım oluyor."

Yeni fark etmiş gibi başımı sallayıp elimi yavaşça çektim.

Bakışlarımızdan hariç kimsenin konuşmadığı bir yemeğin ardından ayaklanıp arabaya binmeden önce biraz dolaştık. O yanından geçtiğimiz denizi izlerken ben bakışlarımı ondan çekemiyordum.

Zaten hangi deniz önümdeki bu manzaradan daha bakılası olabilirdi ki?

Kabanına sarılarak kollarını bedenine doladığında üzerimdeki kalın paltoya bakış attım. Omuzlarımı silktim.

Klişe gerçekleştirmek o yanımda üşürken zerre umurumda değildi.

Kabanı çıkarıp omuzlarına bıraktığım sırada başı aniden bana döndü. Yüzlerimizin arasında bir milim bile yokken şaşkınca açılmış gözlerine kilitlenmişti bakışlarım.

Daha önce çok kahverengi göz görmüştüm. Kardeşimde, arkadaşlarımda. Ama hiçbirinde böyle bir ton yoktu.

Sanırım ömür boyunca sıkılmadan izleyebileceğim tek göz ona aitti.

"Gözlerin çok güzel. Hiçbir şeye benzetilemeyecek kadar nadir."

Yüzünde tekrardan bir tebessüm peydahlandığında fısıldayarak konuştu.

"Senin gözlerinde çok güzel. Tıpkı aşık olunası bir deniz gibi, sonu yok.

Sert bir rüzgar estiğinde yüzüne üşüşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. Gözlerini gözlerimden hala çekmezken kulağının arkasındaki elim yanağına gitmişti.

Parmağım benden izinsiz yanağını severken gözlerini kapattı.

Bir rüzgar daha bedenimize savrulurken yanağındaki elimi eline indirdim. Avcum elini tekrardan hapis altına alırken gülümsedi. Yavaş adımlarla arabaya doğru yürüyüp araca bindiğimizde arabaya sinmiş kokusu ile derin bir nefes daha aldım.

Neyse ki bundan sonra parfümünü bulmak yerine yanına uğrayıp huzur kokan kokusunu duyabilecektim.

Yani öyle olmasını umuyordum.

Arabayı çalıştırmadan önce ona doğru döndüm.

"Sıkıntı olmazsa numaranı alabilir miyim? Yani müsait olduğunda konuşmak yani eğer istersen istemezsen yazışabiliriz de ya da hiçbirini yap-"

"Deniz, sakin olur musun? Söylüyorum."

Ensemi tebessüm edip kaşıdım. Numarasını not aldığımda kayıt etme işini eve gidince yapmak için telefonu kapatıp cebime koydum.

Arkadan sessiz bir müzik eşliğinde geçen kısa yolculuğumuzun ardından arabadan inip apartmana giriş yaptık. Merdivenleri çıkıp onun katına geldiğimizde kapıyı açıp bana döndü.

"İyi geceler."

Tebessüm ettiğinde bir adım ile yanına yaklaşıp yanağına küçük bir buse kondurdum. Geri çekildiğimde bedenime bulaşan kısmi sarhoşluk ona da yansımış gibiydi.

"İyi uykular."

El sallayıp içeri girdi. Kapısına bakıp sırıtarak yukarı çıktım. Eve girip üzerimi değiştirdim ve rutin işleri halletmek için lavaboya adımladım.

Telefonumu alıp odaya geri döndüğümde yatağa uzandım. Not aldığım numarayı rehbere kopyalayıp kaydettim.

0534*** numaralı kişi Esma'm olarak kaydedildi.

Gönderilen: Esma'm

"Senin evvelinde iyi olmayı hak etmeyen gecelerden sonra ilk iyi olan gece. Sadece bu gecen değil bundan sonraki her gecen iyi olsun. İyi geceler."

♟♟♟

Deva'dan...

Yoklama alıyorum.

Sinir stres?

Buralar bize emanet evvel Allah.

Mide?

E biz kalkalım artık.

Beyin?

Sinir stres ve kaşar saptanmasından dolayı devre dışı bırakıldı.

Sinirle ayağımı sallayıp karşımda ağzındaki sakızı 'gel bana bir tane çarp dünya da rahatlasın' der gibi çiğnerken Simge'ye bakarak ofladım.

Demir onu zorla içeri davet etmek zorunda kalmış karşımda bir dosya hakkında konuşuyorlardı. Sinir damarlarımı kabartan kıskançlık ile derin bir nefes aldım. Elini Demir'in omzuna mı koydu o?

Yok ben bunun anasını seveceğim ha!

"Deva sakin ol. Adam aşık aşık sana bakıyor diğerinden sana ne."

"Dimi Raife. Adam bana aşık, benim yani. Bu çıplak kaşar bir halt edemez dimi?"

"Edemez edemez sakin ol."

Simge gülüp bana doğru baktığında ayaklandım. Bizim toplantımız vardı değil mi?

Evet evet bizim toplantımız vardı.

"Demir?"

Tebessüm edip bana döndü.

"Efendim sevgilim?"

Başımı yana yatırıp gülerek ayağa kalkmasını işaret ettim.

"Toplantımız var sevgilim, gitmemiz lazım."

Simge başını sallayıp önünde duran dosyaları toplamaya başladı. Demir yanıma gelip telefondan saate baktığında başını salladı.

"Ben müsait olduğun başka bir zaman gelirim Demir, hem dikkatin dağılmaz böylece."

Elimi belime koyup yapmacık bir şekilde sırıttım.

"Tamam sen önceden haber verirsin bende sana tadına bayılacağın bol kaşarlı bir poğaça yaparım."

Kaşlarını çatıp elindeki dosyaları çantasına koydu.

"Ben kaşar sevmem ama sağ ol. Düşünmen yeter."

Kendi kendime fısıldadım.

"İnsan nasıl kendisini sevmezse artık."

Demir dediğimi duymuş olacak ki bir anda gülerek bana döndü. Omuz silkip kapıya doğru yürüyen Simge'nin yanına adımladım.

Kapıya kadar geçirip samimi olmaktan çok uzak bir şekilde tebessüm ettim. Aynı benim gibi bana karşılık verip merdivenlerden inmeye başladı.

Kapıyı kapatıp kapıya doğru yaslanıp beni izleyen sevgilime döndüm.

"Kapıları aç Demir. Ev leş gibi kokuyor. Midem kalktı, kusacağım."

Sesli bir şekilde kahkaha atıp yanından geçecekken belimden tutup beni döndürdü ve duvar ile kendisi arasına sıkıştırdı.

"Sen kıskandın mı acaba?"

Dudağımı büzüp hızla başımı olumsuz anlamda salladım.

"Ne münasebet canım? Ben niye kıskanayım? Allah Allah!"

Gülerek başını önüne eğip dudağıma kısa bir öpücük kondurdu ve geri çekildi.

"Peki Deva hanım peki. Ben kimim ki dimi yan, niye kıskanasın? "

Kolunun altında çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Ona doğru dönüp öpücük atarak güldüm.

"Ben gidiyorum Demir bey. Üzerimi değiştirip on beş dakika sonra geliyorum. Hazırlanmış olursanız sevinirim."

Mutfaktan çıkıp terasa geçtim ve oradan kendi mutfağıma geçtim.

Odama geçip gardırobumun önüne geçtim. Kırmızı uzun bol paça pantolon ve aynı renk ceketin içine dantel detaylı siyah saten üstümü giydim. Sade bir makyaj yapıp saçıma hafif bir su dalgası verdim. Sonrasında dolabın en gerisinden siyah stilettoları çıkardım.

Bir kaç dosyayı, çantamı ve ayakkabılarımı elime alıp kapının önüne çıktım. Kabanımı ve ayakkabılarımı giyip dosyamı ve çantamı elime aldım.

Demir'in kapısının önüne gelip zile bastığımda siyah bir takım giymiş tabiri caizse jilet gibi olan sevgilime baktım.

Resmen dünyanın sekizinci harikasıydı.

Beni baştan aşağıya süzüp kapının yanında duran çantasını alıp dışarı çıktı.

"Allah'tan bugün toplantıda erkek olmayacak Deva hanım."

"O ne demek?"

Güldü.

"Bu güzelliği sadece ben göreceğim demek."

♟♟♟

"Ay şiştim ya. Ne sıkıcıydı bu toplantı. Bir an kadın konuşurken uyuyakaldı zannettim. Yavaşlığını beynim algılayamadı artık."

Demir kahkaha atarken kabanımın kuşağını bağladım.

"Daha durun Deva hanım bunlar hiçbir şey. Siz daha hayattan bezdiren nadide holdingimiz ile görüşmediniz gerçi görüşmeyeceksiniz orası ayrı ama."

Ona doğru dönüp anlamadığımı belli eder şekilde kaşlarımı çattım.

"Neden görüşmeyecekmişim? Anlaşmayı mı bozdunuz aranızdaki?"

Başını olumsuz anlamda sallayıp arabaya bindi. Ön koltuğa geçip kemerimi bağladığım sırada arabayı çalıştırdı.

"Patronlarını hiç sevmem, yılışık insanlar. Sana karşı ters bir hareketlerinde ağızlarını ellerine verip de tazminat ödemek istemem açıkçası."

Derin bir nefes alıp bana döndü.

"Ayrıca prestiji yüzünden bilindik bir holding olduğundan aklıma ihtiyacım olan bir toplantı olur. Seni yanımda götürmem aklımı kullanmam gereken toplantılarda pek mümkün değil. Gerçi yanımda olmadığında da aklım sende kalıyor. Ne yapacağız biz?"

Tebessüm edip elimi yanağına götürdüm.

"Sen kafanı bana takmayıp işine odaklanacaksın."

İç çekti.

"İmkansızı istiyorum desene sen şuna."

Kıkırdadığımda telefona gelen bildirim yağmuru ile çantamı açtım. Telefon gelen bildirimlerden artık donmaya başlarken omuzlarımı düşürdüm.

Sırf bu ani mesaj atakları telefonumu bozdu diye Bora'ya yeni telefon aldırmazsam ne olayım.

Dedikodusuz Yaşanmayan Hava Sahası Grubundan 80 mesaj*

Bora: 20 tane fotoğraf gönderdi*(17.00)

Bora: Bana bunları alacak bir insan evladı yok mu?(17.01)

Aslı Astarı: Lan yürü git yedi tane telefon, beş tane tablet, sekiz tane akıllı saat istemişsin. Para mı sıçıyoruz biz?(17.01)

Bora: Abin sıçıyor. Toplantılardan kazandığımız paraları biriktirmese bana bunların elli katını alır.(17.01)

Bora: Buldum. Bendeki zeka ile dört tane tıpçı ekmek yer yemin ederim. (17.03)

Bora: Bu akşam yılbaşı gecesi, aklına gelen var mı? (17.04)

Bora: Çekiliş yapacağız.(17.04)

Bora: Ben kağıda yazıp çekeceğim.(17.04)

Aslı Astarı: Ok(17.05)

Siz: Katılmak istediğimizi sorduğunu hatırlamıyorum Bora?(17.05)

Bora: Yenge yapma Allah aşkına.(17.05)

Bora: Ulan yenge dedim fuck.(17.06)

Bora: Haaa bizim Derman öğrendi dimi? Sıkıntı yok o zaman. Nema problema.(17.06)

Bora: Demir Deva'ya, Deva Demir'e, Deniz Esma'ya, Esma Deniz'e, ben Gülce'ye, Gülce bana, Aslı Derman'a, Derman Aslı'ya hediye alacak.(17.06)

Siz: Bunun çekiliş olduğuna emin miyiz? Yoksa sen mi seçtin?(17.07)

Bora: Beni yakalın yenge.(17.07)

Telefonu kapatıp Demir'e döndüm.

"Demir bu akşam yılbaşı akşamı, bir programın var mı? Beraber bir yere gidelim mi?"

Başını olumsuz anlamda salladı.

"Maalesef sevgilim var. Sizinkileri ve bizimkileri alıp güzel bir restoranda yemek yiyeceğiz."

Hevesle ona döndüm. Halime kahkaha attı.

"Gerçekten mi?"

Başını salladı.

"Evet sevgilim gerçekten."

"Tamam o zaman çabuk eve sür benim hazırlanmam lazım."

Aniden ciddileştiğimde sesli bir kahkaha atıp hızlandı.

"Tamam sevgilim uçuyoruz."

Dedikodusuz Yaşanmayan Hava Sahası Grubu

Siz: Hediyelerinizi hazırlayın benim biricik sevgilim bizi yemeğe götürüyor.(17.25)

Bora: Yemek mi? (17.25)

Bora: Elini ayağını öpeyim Demir abi.(17.25)

Bora: Allah senden razı olsun.(17.25)

Aslı Astarı: Ben bu manda yavrusuna ne hediye alacağım?(17.26)

DiKKAT MAYINLI BÖLGE: Biricik sevgilin mi? Sen o biricik sevgilini al eve gel Deva.(17.26)

DİKKAT MAYINLI BÖLGE: Benim bir adım var, Derman. Hakaretlerini kendine saklarsan sevinirim.(17.27)

Aslı Astarı: Neye sevinip sevinmediğin zerre umurumda değil manda yavrusu. Adın manda yavrusuysa manda yavrusudur nokta.(17.27)

Aslı Astarı: Ayrıca abimden uzak dur türüne zor rastlanan süper zeka desem çarpılacağım şahsiyet.(17.27)

Kızılcık Şerbetim: Tamam ben hediyemi aldım. Nerede buluşacağız?(17.28)

Big Boss: Ben seni alırım. Söylediği üzere Demir'ler ile sekizde buluşacağız. (17.29)

Siz: Sen niye benim kızılcık şerbetimi alıyorsun abi? İlla evlenmeden olmaz ayakları mı çekmeliyim?(17.30)

Big Boss: Senin sevgilin ile aynı arabada oluşun gibi mi Deva?(17.31)

Siz: SİZ ESMA İLE SEVGİLİ MİSİNİZ OHANNES. BUNU KUTLAMALIYIZ. SONUNDA OLDUNUZ MU ŞÜKÜR.(17.32)

Çakma Doktor: Susun artık sınavdan yeni çıktım kafam puf oldu.(17.33)

Bora: Tamam susun. Sus yazmayın. Bundan sonra çıt çıkaranı yakarım.(17.34)

♟♟♟

"Hazırsın işte Aslı, alın yazını sildin fondötenle. Yeter artık."

Aslı homurdandığında içeriden sesli bir kahkaha attı Derman.

"Kusura bakma ama onun alın yazısı olacak kişi enayinin tekidir abicim. Boş ver sen aldırma."

Demir sinirle çenesini kaşıdığında aynadaki yansımadan gördüğümde sırttım. Sırf Derman ile arasını daha fazla bozmamak için susuyordu minnoş sevgilim.

"Sen sus be! Beni alan kişi öpüp başına koysun sen ne anlarsın öküz!"

"Sabır."

Esma siyah beyaz çizgi detaylı uzun bir tulum, Aslı saten kısa mavi ip detaylı bir elbise, Gülce siyah uzun kollu düz bir elbise ben ise omuzu açık uzun kollu kırmızı kısa bir elbise giydim.

Kısacası hepimiz yakıyorduk.

Ateşşşş.

Oturmuş makyajlarımızı yaparken kapı alacaklı gibi çalınmaya başladı. Esma seri adımlarla salona geçip kapının deliğinden bakıp bezmiş bir şekilde omuzlarını düşürdü ve kapıyı açtı.

"NEREDE O NAMUSSUZ ABLAMA BAKAN YERDEN BİTME?"

Aynı Esma gibi turuncu bir erkek içeri resmen daldığında Deniz abim hızla Esma'nın yanına gitmişti.

Bir dakika, o çocuk benim abime yerden bitme namussuz mu dedi?

Kolluk kuvvetlerini çağırın. Hemen!

"Alp ağzını topla istersen. Ne namussuzu? Kendine gel!"

Esma adının Alp olduğunu öğrendiğim çocuğun kafasının arkasına 'uslu dur' der gibi vurdu.

Deniz abim Esma'nın önüne geçtiğinde elimle yüzümü kapattım.

"Sanırım yanlış bir isimle beni çağırdın genç adam. Sıkıntı ne?"

Psikopat gibi boynunu kıtlatıp abime döndü.

"Sen benim ablama nasıl yan gözle bakarsın? Döveyim mi lan seni?"

Esma sinirle ayakkabılığa gidip elinde siyah bir beyzbol sopası ile geri geldi. Sopayı gören Alp'in gözlerindeki sinir korkuya dönüşürken etrafı kısaca tarayıp benim arkama saklandı.

Ulan olay ne ara bana döndü?

"Alp Deva'yı rahat bırak yanıma gel."

Demir ayaklanıp yanımıza geldiğinde en az Derman kadar sinirlendiği çok belliydi.

"Ya ya tabi. O elindeki sopanın beş kemik kırma garantisi var. Mal mıyım ben?"

Kıkırdayıp dayanamayarak arkama döndüm.

"Benim dalyan gibi abime yerden bitme namussuz diyip de benim arkama saklandığına göre, evet malsın Alp. Hatta suratında resmen 'aptallık benim mesleğimdir' yazıyor."

Gözleri dehşetle büyüdüğünde yüksek sesli bir kahkaha attım. Demir yanıma gelip Alp'i benden uzaklaştırarak kendi yanına çektiğinde Derman'ın bütün ilgisi bize dönmüştü.

Seri iki adımı ile yanımıza ulaşıp tıpkı Demir gibi beni kendi yanına alarak olaya geri döndü. Alp Esma'ya bakarak yalvarıyor bir yandan da abime yalakalık yapıyordu.

"Eniştem benim özür dilerim ben kendi isimlerimi sayıyordum öyle yerden bitme falan derken. Biricik dalyan eniştem benim. Affet beni."

Deniz abim gülmemek için dudağını birbirine bastırırken Esma'nın yanına gidip elindeki sopayı alıp kenara koydu.

"Bir daha Deniz'e karşı böyle terbiyesiz şekilde konuşursan bu sopayla seni dinlenerek döverim Alp. Delirtme beni!"

Alp sırıtıp bize döndü.

"Siz nereye böyle? Maşallah hepiniz podyuma gider gibisiniz. Özellikle sen, elbisen yıkılıyor."

Parmağıyla gösterdiği kişi-yani Aslı- gözlerini kısıp başını salladığında Demir ile beraber birinin daha sinirle çenesi kasılmıştı.

Derman?

Omuzlarımda duran ellerine yavaşça iki kere vurup sadece onun duyabileceği bir şekilde fısıldadım.

"Az önce Aslı'nın alın yazısı olan kişiye enayi demiştin değil mi? İnsanın kendini bilmesi ne hoş değil mi abicim?

♟♟♟

Deniz abimin arabasına ben, Aslı ve Gülce arka koltuğa Esma ön koltuğa olmak üzere binmiş, kalanları Demir'in arabasına postalamıştık.

Alp arkadaşlarıyla gezeceğini söyleyip gelmemiş Bora'da hediyesini alıp geleceğini söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı.

Restorandın önüne geldiğimizde Demir'in yüksek ısrarları üzerine giydiğim kabanı çıkarıp elime aldım. İçeri öncelikle ben ve sürü halinde diğerleri girdiğinde masamıza doğru yürümeye başladım.

Çantamı sandalyemin üzerine bırakıp kafamı kaldırdığımda karşı masamızda duran doktoru fark ettim. Bu oydu. Geçen gün Derman'a uyku ilacı verip de sayemde sevap kasan doktor, Kuzey.

"İsmini ile unutmamışsın, sevgilin var senin be!"

"Raife boş yapma. Hafızamın kuvvetli olmasını kıskandığını biliyorum, bir daha söylemene gerek yok."

Demir de yanıma geldiğinde baktığım yere bakıp geri bana döndüğünde konuştum.

"Bir selam verelim mi? O kadar ilgilendi bizimle hastanede."

Başını salladı.

"Olur sevgilim verelim."

Demir elini belime attığında beraber masalarının yanına gittik. Kuzey doktor da bizi tanımış olacak ki ayaklandı.

"Merhaba. Olaylı çiftimiz de buradaymış."

Gülerek başımı salladım.

"Merhaba doktor bey. Görünce bir selam vermek istedik."

"Lütfen iş dışında sadece Kuzey."

"Peki Kuzey."

Demir lafa atlayıp eliyle masamızı gösterdi.

"Biz arkadaşlarla yılbaşı için kutlamaya yapacaktık, bize katılmak ister misiniz?"

Kuzey başını masaya çevirip diğerlerine baktığında masanın başında duran şık giyinimli iki kişi başını salladı.

Kadın ayağa kalkıp elini uzattı.

"Merhaba, ben Kuzey'in annesiyim."

Başımı minnetle salladım.

"Çok memnun oldum efendim."

Kadın çok genç duruyordu be. Ben ablası zannetmiştim.

"Bende babasıyım."

Yanında duran adam da elini uzattığında elini sıktık.

"Çok memnun oldum."

Kısa bir tanışma faslının ardından Kuzey ve yanındaki dört genç çocuk ile masaya geri döndük. Bizimkiler ile yemekleri sipariş edip beklemeye başladık.

Hepimiz oturup havadan sudan sohbet ederken içeriye hastanede gördüğümüz o kız girdi.

"Ben geldiiiiim. Bensiz parti olur mu be?! Aşk olsun. Alındım gücendim ama size acıdım ve geldim."

Hepimizin bakışlarımız o yana döndü.

"Bensiz de parti olmaz."

Sonrasında Bora içeri girip ellerini havaya kaldırarak çığırdı.

"Defne, sizin ne işiniz var burada?" Yan masadaki Kuzey'in babası olduğunu söyleyen adam Defne'ye bağırdığında bizimkiler önüne dönmüştü. Bora hariç.

"Evden kaçtım, geldim."

Hiçbir şey olmamış gibi konuştuğunda dudaklarımı birbirine bastırdım. Ulan ben dışarı çıkarken bile kırk tane izin alıyordum o yaşlarda, evden kaçmak ne?

"Ya başınıza bir şey gelseydi. Bu saatte hele de bu günde sizin başınızda bir büyük olmadan dışarıya çıkmaya ne cürretle kalkışırsınız!" Restoranda ses yankılandığında herkes susmuştu.

"Ama babacığım şu an bir şey olmadan burada mıyız? Evet buradayız. Azar ve kızma işlemini yarın yapsan olmaz mı? Bugün eğlensek? He?" Tatlı tatlı konuştuğunda derin bir nefes alıp başını salladı Kuzey'in babası.

Babasına gülüp bize döndü ve yandan bir sandalye çekti. Genç çocuk ile Kuzey'in arasına oturdu.

"Defne." Gergin bir şekilde konuşan masamızdaki diğer kişi ile Defne ona döndü.

Kuzey ile bu çocuğun sempatisine bu denli yükselmem ne kadar doğruydu?

"Ulan sevgilin yanında gözün doysun be."

"Efendim abiciğim?" Bizimkiler sinema edasıyla Defne ve abilerini izlerken Kuzey öne atıldı.

"Ne halt yemeye buraya , bu saatte ve tek başınıza geldiniz?"

Adam haklı beyler dağılın.

"Tek gelmedik Bora abi getirdi."

Hepimiz alayla Bora'ya döndüğümüzde omuzunu silkti. Bunlar ne ara abi kardeş olmuşlardı ?

"Tanıyor musun ki sen Bora abini?"

"Evet."

Ne ara be? Ne ara tanıdın?

"Ne kadar tanıyorsun?"

"Çok az." Anında konuşup devam etti.

"Tamam az tanıyorum, tamam güvenli değil çok tanımadığım birinin arabasına binmek. Tamam , tamam, tamam ama Bora abi iyi biri ki bizi buraya getirdi. Başkasının arabasına binmedim. Sağ salim döndük. Bu yüzden gecemizi zehir etmesek olur mu? Ben geceyi zehir etmek için değil eğlenmek için geldim buraya." Dedikten sonra sustuğunda herkes sustu.

"Ona niye kızıyorsunuz kız açlıktan ölmesin bayılmasın diye yollara düştü bende onu getirdim. Konu yemek sonuçta, şakaya gelmez."

Bora konuştuğunda hepimiz kendimizi tutamayıp gülmüş Kuzey ise Bora'ya bakıp bize katılmıştı.

"Ne evde aç kalması? Evde buzdolabı yemek diğer dolaplar da atıştırmalık dolu." Dediğinde Bora şok içinde Defne'ye baktı. Defne pis pis sırıttığında Bora'nın yüzünde kocası tarafından aldatılıp dört çocuğu ile ortada kalan kadın ifadesi vardı.

"Kız Defne hani sen bana 'Bizi evde yalnız aç bi aç bıraktılar ve gittiler. Biz de çok acıktık ve dedik ki boş verin evden kaçıp oraya gidelim yoksa ne olur bize? Açlıktan gideriz böyle hık diye.' demedin mi?"

"Dedim ama ne yapayım Bora abi gerçeği söylesem almazdın bizi dedim Bora abi aynı ben kırmızı çizgisi yemek yürü kızım oradan dedim öyle oldu yani."

Bora Defne'yi kısık gözlerle süzerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Bunlar çok alemdi ayol.

Ama haklı olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

"Defne Bora'yı benden önce çözmüş." Demir konuştuğunda Defne saçını savurdu.

"Sen ne kadar da sinsi bir kızsın." Bora gözlerini kısmış bir şekilde Defne'ye bakarak konuştuktan sonra hemen yüz hâlini değiştirip sırıttı ve devam etti. "Aynı benim gibisin sevdim seni."

Herkes aynı anda güldüğünde Bora sırıtışını büyüttü.

"Yalnız sizin alerjisi olduğunu bile bile sevgilisine sarkıntılık yapan adama isot yediren abi ve onun sevgilisinin, kanımca da onların arkadaşının olduğu masada ne işiniz var?"

Abilerine ve genç çocuğa bakıp konuştu:

"Güzelim ben doktorum, Demir ve Deva ile hastanede tek sen değil ben de tanıştım ya. Onlar da burada yılbaşı kutlamaya gelince selam verdik birbirimize sonra beraber oturmaya karar verdik."

Defne başını salladığında eğer karıştırmıyorsam konuşmayı Emir adındaki çocuk böldü.

"Emir Demir'i keser Deva. Ayıkss."

"Raife sıyırdın mı sen? Ne içtin ne kesmesi be?"

"Alerjisi olduğunu bile bile isot yedirmek mi?" Emir Defne'nin söylediği şeyde takıldığı noktayı dile getirdiğinde hepimiz ona baktık.

"Bence ilk önce tanışalım sonra soruları cevaplarız. En azından adlarımızı öğrenelim."

Kızılcık şerbetim konuştuğunda gülümsedim. Aramızda aklı başında olan tek kişi olduğunu nasıl da belli ediyordu zeki görümcem benim.

"Ben Esma Işık."

Esma konuştuğunda Deniz abim gülerek onu izliyordu. Ulan sevgili dediğin böyle gözünü senden alamayacaktı be!

"Deniz Ilgaz." Abim konuştuğunda en nihayetinde gözünü kalabalığa çevirdi.

"Demir Aren."

Biricik sevgilim konuştuğunda tebessüm edip ona döndüm. Çok yakışıklıydı be!

Tü tü maşallah.

Sıra bana geldiğinde masaya döndüm.

"Deva Ilgaz."

Bizden en uzağa-Demir'in can sağlığı için- oturan Derman boğazını temizleyip konuştu.

"Derman Ilgaz."

"Aaaa sen şeysin. O gün hastanede Deva ablanın çok sinirli olan abisi için sakinleştirici aradığı abisin."

Defne'yi sevdim demiştim değil mi?

Hayır, vazgeçtim.

Derman bana alayla kaşlarını kaldırıp döndüğünde sıçtığımı belli etmemek için surat ifademi değiştirdim.

Ne demişleri?

Ölümüne inkar!

"Sakinleştirici? Virüs olduğu için önlem ilacı ne zamandır sakinleştirici olarak veriliyor? Bende niye sabaha kadar kütük gibi uyudum diyordum. Nedeni belli oldu demek."

Defne'ye döndüğümde kırdığı potun farkına varmış gibi dudağını ısırdı.

Ona 'sen ne yaptın Defne Allah belamı verecek' bakışımı attım.

"Ay sus be. Şurada birbirimizi tanıtıyoruz hemen yapıyorsun laf kalabalığı."

Aslı- biricik görümcem- duruma kurtarmak için ileri atılıp çığırdığında gözlerimi kıstım.

Seslensenize bana. Kulağımın ne kadar duyduğunu bir kontrol edeyim.

"Kızım senin benimle zorun ne?"

Derman bıkmış bir ifade ile konuştuğunda Aslı gözlerini devirip umurunda olmadığını belli edip masaya döndü.

"Ben de Aslı Aren."

"Gülce Polat." Gülce konuştuğunda herkes ona ardından Bora'ya döndü.

"Bora Eroğlu."

"Kuzey Marsis." Kuzey- namı diğer taş meteor doktor- konuştu.

"Güney Marsis." dedi siyah saçlı aynı Deniz abim gibi masmavi gözlere sahip Defne'nin bir diğer abisi.

Sıra Defne'ye geldiğinde saçını düzeltti.

"Defne İlda Marsis."

"Ares Adar Faris." dedi Defne'nin Kuzey ile arasına oturduğu çocuk.

"Erim Marsis." Aynı Defne gibi küçük olduğu her halinden belli çocuk tebessüm etti.

Son olarak aramızdaki en küçük kişi sıra kendisine geldiğini fark edince oturduğu yerden doğruldu. Bu çocuk niye bu kadar civcive benziyordu?

Sapsarı saçları ve aynı Güney gibi masmavi gözleri vardı.

"Emir Marsis."

Aklına bir şey gelmiş gibi hemen devam etti.

"Ben soru sormuştum." Emir ortaya atladığında ilgiyle Demir'e döndüm.

"Kuzey ve Defne ile karşılaştığımız gün Orkun adlı bir meymenetsizin alerjisi olduğunu bile ağzına isot dökme olayımdan dolayı hastaneye gitmiştik. Onlarla da orada karşılaştık. Kendisi Deva'nın-yani sevgilimin- beşik kertmesi olduğunu söyleyip yılışık yılışık hareketlerde bulununca eh bu hareketleriyle benimde Deva damarıma basınca iş ağzına isot dökmeme sebep olacak raddeye geldi." Demir soluksuz bir şekilde konuştuğunda bana bakıp tekrardan konuşmaya devam etti.

"Aslında biraz daha sürünmesini beklerdim ama mide yıkanması ile kurtuldu meymenetsiz." Gülerek elini tutum.

Kıskanç ve psikopat sevgilim benim!

Derman bütün iç organlarını ortaya sermek ister gibi öksürüğünde ona döndüm. Donmuş gibi Demir ile benim birleşmiş ellerimize bakıyordu.

"Helal, helal. Gözüne ay pardon boğazına durdu."

Aslı konuşurken aynı zamanda kurbanlık danaya girişen amcalar gibi bütün gücünü kullanarak Derman'nın sırtına vurmaya başladı.

Derman ölüyormuş gibi kendini gelen darbeden uzaklaştırıp Aslı'ya döndü.

"Senin benimle cidden bir zorun var ama ne olduğunu zamanla öğreneceğiz hayırlısıyla."

"E çocuklar siz okuyor musunuz?"

Deniz abimin Emir, Erim, Ares ve Defne'ye bakarak konuşmasıyla hepimiz onlara döndük.

"Evet. Okuyoruz. Lise öğrencisiyiz. Erim , Ares ve ben lise 3, Emir lise 1."

Abim bir öğretmen edasıyla ciddi ciddi başını salladı.

Annen demi öğretmendi be abi!

Evet öyleydi çaktırmayın.

"Bir hedefiniz var mı?" Deniz abim tekrardan konuştuğunda Emir atıldı.

"Benim yok. Benim için daha çok erken ya."

Deniz abim başını salladığında Erim konuştu.

"Benim de yok ama inşallah bulacağım lise 4'e kadar." Dediğinde Deniz abim yine sadece başını salladı.

"Ben ve İlda mimarlık istiyoruz."

Ares konuştuğunda hevesle ona döndüm.

"Aaa öyle mi? Demir ve ben de mimarlık okuyoruz."

Tebessüm edip heyecanla karışık konuştum. Bakın bunlar sevgili değilse ben hiçbir şey bilmiyorum.

"Gerçekten mi? Güzel mi peki?" Defne'de tıpkı benim gibi heyecanla konuştuğunda başımı salladım.

"Güzel ama zor da. O yüzden isteyerek gitmek önemli." dediğimde başını salladı.

"Peki sizler okuyor musunuz?" Güney bize doğru konuştuğunda Bora konuştu.

"Ben tıp okuyorum." Gülce ona katıldı.

"Ben de tıp okuyorum."

"Ben okumuyorum. Eczanem var. Eczacılık yapıyorum. Okulu bitirdim." Esma konuştuğunda ona baktım.

"Ben de savcıyım." Deniz abim konuştuğunda bu sefer bakışlarımız ona döndü.

"Savcı mı? Ben de avukatım." Güney Deniz abime bakarak konuştuğunda ona baktım.

Heyecanlanmışlardı.

"Ben güzel sanatlar okuyorum." Aslı konuştuktan sonra Derman devam etti.

"Ben de turizm okudum çalışıyorum."

"Ay tamam meslekleri de öğrendik ben çok açım yemek yiyelim yemek."

Sabırsızca konuşan Bora'ya baktık hepimiz.

Adam haklı dağılın.

"Evet , evet. Ben de çok acıktım." Defne konuştuğunda hepimiz ona döndük.

Garsonu çağırdıktan sonra herkes bir şey istediğinde Bora neredeyse menünün yarısını istedi.

Demir ve Defne harici herkes ona şaşkınca bakmaya başladı.

"Koçum onların hepsini yiyebilecek misin?" Derman aynı şaşkınlıkla konuştuğunda Bora başını sallayarak Derman'ı onayladı.

"E, ne var ki? Onları ben de yerim." Defne konuştuğunda bu sefer hepimiz ona baktık.

Milli açlarımız çoğalıyordu şükür.

"Hadi be?" Bora Defne'ye bakarak konuştuğunda ona döndük.

"Evet , yerim."

"Tamam o zaman başka bir gün aynı bu şekilde buluşalım ve ikimiz o yemekleri yemeye çalışalım. Ara vermeden. İlk pes eden yenilir. " Bora hevesle doğrulup konuştuğunda Defne de sırıttı.

"Olur. Yapalım."

Hepimiz güldük.

Biz böyle gülerken yemekler gelmeye başlamıştı. Hepimiz sessizleşip önümüze gelen yemeklerimizi yemeye başladık.

Yemekler bittiğinde arkama doğru yaslandım. Ne yemiştim be!

Bir saate yakın konuştuğumuzda geri sayıma on dakika kalmıştı. Demir bana dönüp elini uzatıp fısıldadı.

"Benimle biraz dışarı gelir misin sevgilim ?"

Başımı sallayıp elini tuttum. Beraber ayaklanıp el ele bahçeye çıktık. Hava'nın esintisi yüzümüzü okşarken ayın manzarasının önünde durduk. Kolları önümden dolanıp boynuma bir kolye taktı ve arkamdan belime sarıldı.

Çenesini açıkta kalan omzuma koyup fısıldadı.

"8, 7, 6, 5, 4,"

"Klişe şu an çok işime gelir. Bütün ömrüm boyunca bu klişenin gerçekliğini ispatlasak olur mu?"

Ona doğru döndüğümde elleriyle yanaklarımı sarmaladı.

"Seni ömür boyu sevmeme izin verir misin?"

Alnını alnıma yasladığında fısıldadım:

"Seni çok seviyorum."

"3,2,1"

Dudaklarıma yapıştığında gözlerimi kapattım.

Bundan daha güzel bir yılbaşım olmamıştı, olmasındı.

♟♟♟

Bölüm Sonuuuu.

Nasıldı Bölüm? Beğendiniz mi?

Bu bölüm Marsisleri daha yakından tanıdık. Ben onları ve aralarındaki bir kişiyi çok seviyorum haberiniz olsun. hkjhjkh

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyor ve bir sonraki bölüme kaçıyorum.

Sonraki bölümde yani cumartesi günü görüşmek üzere, hoşça kalın.

 

 

Bölüm : 07.12.2024 15:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...