
Selam Selam Selam.
Nasılsınız? Nasıl geçiyor hayat?
YENİ KİTABIM "MUM IŞIĞI KÜLLERİ"NE DE BEKLENİYORSUNUZ🩵
Diğer iki kitabın bölümü de saat 20.00'da gelecek.
Uzatmadan. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizleri öpüyor ve bölüme geçiyorum.
Bölüm Şarkısı: Evdeki Saat-Sarmaşık
Keyifli Okumalar :)
♟♟♟
Deva'dan...
3 Hafta sonra...
Bir sevgilinizin olmasından daha iyi bir şey varsa o da sizinle aynı bölümü okuyup size ders çalıştırmayı çok seven bir sevgilinizin olmasıdır.
Ama sizinle aynı bölümü okuyup size ders çalıştırmayı çok seven bir sevgiliniz olmasından daha kötü bir şey varsa o da hiç bıkmadan aralıksız ders çalıştıran bir sevgilinizin olmasıdır.
Misal Demir gibi. Ah aşkım benim, aralıksız üç saattir bana proje ve statik dersini anlatıyordu. Haberi yoktu ki son bir buçuk saattir yüzüne bakıp acaba çocuğumuz olursa kime benzer diye düşündüğümü....
"Demir Allah aşkına bu günlük daha çalışmayalım beynimi hissetmiyorum. Kulağımdan aktı gitti kesin."
Elindeki siyah kahve bardağını masama bırakıp bana döndü:
"Sevgilim zaten hepi topu üç saattir çalışıyoruz sık biraz dişini."
Gözlerimi pörtleterek çalışma sandalyemde arkama yaslandım.
"Bana bak yemin ederim ayrılırım senden. Az önce ilerdeki çocuklarımızın kime benzer düşüncemi acımadan aklımdan silip dakikasında ayrılırım. Bu ne zekilik canım Allah Allah. İnsan sevgilisi için biraz salak taklidi yapar."
Kaşları imayla havalanıp sırıtmaya başladığında dediklerim hissetmediğim beynimden bir daha geçti. Ben az önce ona ilerdeki çocuklarımız kime benzer düşüncemi söyledim değil mi?
"Bez getiriyim mi Deva. Lazım falan olur hani."
Salak bir gülümseme ile ayağa kalktım.
"Hiii bak nasıl yanık kokuyor ortalık kesin yemeği yaktım ben. Gerçi yakmak için önce yapmam lazım dimi?"
Odadan çıkıp bulduğum ilk yükseklikten kendimi atmak için kaçakken Demir bileğimden tutup beni gerisin geri koltuğuma oturttu.
"Bence her şeyiyle sana benzeyen bir kızımız olsun."
Düşünür gibi yapınca kaşları çatıldı.
"Ha yok, hayır olmasın. Bir de aklım onda kalırsa deli gibi gezerim ortada. Bizim en iyisi seninle alakası olmayan çocuklarımız olsun nasıl fikir?"
Gülerek elimle yüzümü kapattım.
"Demir sipariş mi veriyorsun yok bize benzesin yok sana benzemesin?"
Güldüğünde devam ettim.
"Ayrıca bana benzemeyecekler de kime benzeyecekler, anneleri ben değil miyim?"
"Arkadaşlar dip not geçiyorum Deva periyot döneminde yani akıl servis dışı hormonlar online. Onun yerine utanacağınız şeyler yapabilir. Uyarı bitti."
Kaşlarımı çatıp şaşkınlıktan açılan ağzımı kapattım. Raife çok haklıydı.
"Yoksa sen başkasından mı yapacaksın çocuğu?"
Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıp güldüğünde istemsizce dolan gözlerime içimden bir küfür savurdum.
"Boyun posun devrilsin tamam mı? Çalışmıyorum ben ders falan. Sen git o çocuğu yapacağın kişiyle ders çalış!"
Ben şu an ileride Demir'in benimle değil de bir başkası ile çocuk yapacağı ihtimaline ağlıyordum değil mi?
HAYIR AYRICA ÖYLE BİR İHTİMAL YOK!
Masadan kalkıp bu sefer bileğimi koruma altına alarak odadan çıktım. Banyoya girip kapıyı kilitleyerek musluğu açtım. İçim çıkarcasına ağlarken Demir kapıya vurarak kapıyı açmamı söylüyordu.
"Demir git buradan, yüzüne bakınca başkasıyla çocuk yapacağın aklıma geliyor."
Ağlamaya devam ederken güldüğünde çöktüğüm lavabodan hışımla kalktım. Gülünecek ne vardı? Çok mu komikti başkasıyla çocuk yapmak?
"Tekrar not geçiyorum Deva malın önde gideni, su katılmamışı!"
Kapıyı açıp ellerimle gözlerimi sildim.
"Ne gülüyorsun be adam?"
Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırıp yaslandığı duvardan doğruldu.
"Sevgilim iyi misin sen? Ne başkası, ne çocuk yapması en son ders çalışıyorduk biz?"
Cevap verecekken kapı çaldığında Demir'e bakmadan kapının yanına gittim. Esma gelmişti. Ağlayarak kapıyı açtım.
"Esmaağ Demir benden başkasıyla çocuk yapıyor!"
"Ne?"
"Ne ?"
Kapının solundaki duvara yaslanmış Aslı büyük bir bağırış ile içeri daldı. Ayakkabılığın yanında gördüğü Demir'i yakasından tutup cırlamaya devam etti.
"Sen ne biçim abisin utanmıyor musun benim gül gibi görümcemi aldatmaya !"
Esma bir bana bir Aslı'ya bakıp en nihayetinde karar vererek Aslı'nın yanına gitti. Kollarını Demir'in boynundan çekip bir yandan da kızıyordu.
"Demir sen bir gitsen de ben bunları toparladıktan sonra gelsen? Aksi takdirde Aslı tarafından boğulacak Deva tarafından derin yüzülecekmiş gibi duruyor."
Bana doğru baktığında tekrardan aklıma gelen ihtimal ile ağlamaya başladığım için hızla başını salladı.
"Lütfen önce ağlamamasını sağlar mısın? Yoksa buradan bir adım bile atamam."
"Tamam sen git ben halledeceğim."
Demir son kez bana bakıp eliyle saçını geriye atarak açık kapıdan çıktı. Esma evini ateşlere vermişiz de üstüne o ateş ile keyif mangalı yapıyormuşuz gibi bize bakıp en sonunda konuştu ;
"Deva iyi misin sen ?"
Yüzümü buruşturup yanımdaki peçeteye burnumu sildim.
"Sevgilim benden başkası ile çocuk yapacağını söylüyor nasıl iyi olabilirim kızılcık şerbeti yengem?"
Eliyle yüzünü kapatıp yanıma adımladı.
"Periyot döneminde misin sen?"
"Evet niye ki ?"
Sabır çeker gibi tavana bakıp eliyle beni göstererek Aslı'ya döndü.
"Hadi bu hormonlarla savaştı da yenildi sana ne oluyor Aslı? Abini dövmek ne ?"
Aslı yanıma gelip ellerimi ellerinin arasına aldı.
"Canım görümcem abimle aranızda tam olarak ne geçti ?"
Ona doğru döndüm.
"Bana sana hiç benzemeyen çocuklarımız olsun dedi. Bu ne demek Aslı? Anneleri sen değilsin ben başkası ile çocuk yapıcam demek değil mi ?"
Esma'ya dönüp 'Allah bize sabır bu mala da akıl versin' der gibi bakıp yanımdan kalktı.
"Devacım anlıyorum periyot dönemindesin ve hormonlar tavan ama bunu Demir bilmiyor. Çocuk senin on dakika içerisinde kafayı yediğini düşünüyor. Ona bir açıklama yapman gerekmez mi?"
Aslı atıldı.
"Boşuna dövmüşüm abimi görümcem, senin yüzünden beni eve almazsa burada kalırım ona göre."
Esma yanıma gelip eliyle arkasını işaret etti.
"Şimdi Demir'i arıyor, iyi olduğunu söylüyor ve çocuğun aklını ona geri veriyorsun tamam mı?"
Ağlanarak başımı salladım. Mutfağa gidip telefonumu aldım. Arama sekmesine girip numarasını tuşlayacakken Bora beni aramaya başladı. Çağrıyı cevapladım.
"Efendim Bora."
Telefondan fazlasıyla hışırtı geliyordu.
"Bora ne diyorsun ses gelmiyor ?"
"Yenge kızları hazır et korku evine gidiyoruz."
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana baktım.
"Bora iyi misin sen? Ne korku evi?"
Bir kaç hışırtıdan sonra ses daha normal gelmeye başladı.
"Yenge bir korku evi varmış yeniymiş sanırım oyunu ağlamadan bitirene iki yüz lira yemek çeki veriyorlarmış, duramadım bende. Hepimiz oraya gidiyoruz. Ben abinleri ve biricik sevgilini hallediyorum sende Aslı'yı, Esma'yı ve Gülce'yi hazır et. Tamam mı?"
Görecekmiş gibi başımı salladım.
"Tamam söylüyorum kızlara şimdi."
"Eyvallah yenge. Allah'a emanet ol."
Telefonu kapattığında mutfaktan çıkıp salonda hala hararetli hararetli konuşan kızların yanına gittim.
"Kaldırın kaseleri anacım korku evine gidiyoruz."
♟♟♟
"Ne giyerse giderdi hoşuma. Öyle tatlı bela ki başıma. Darlamasa bide her durumda. Öyle bir sevicem ki sonra."
Göz ucuyla Demir'e bakıp tekrardan cama döndüm. Tamam ben hormon maduru olabilirdim de ona ne oluyordu? Ve ben niye bu adama trip atmak istiyordum?
"Ay görümcem düşünsene biri bu şarkıyı açmış seni düşünüyor. Çok romantik be!"
Kıkırdayıp Aslı'ya dönüp cevap vereceğim sırada Demir atıldı.
"Emin ol her şarkıda gözlerinin onu aradığı biri var."
Aslı bir woah efekti gibi bağırınca ona döndüm.
"Kimmiş acaba o? Tanıyor muyum?"
Dudağı sağa doğru kıvrıldı.
Hayır arkadaşım eriyorum Allah Allah!
"Fazlasıyla yakından tanıyorsun hatta karşında duruyor. Sevgilin oluyor kendileri. Ya da başka bir tabirle annenin damadı senin gelecekteki kocan."
Gözlerimi kıstım.
"O sevgilim dua etsin onu çok seviyorum. Yoksa elimden çok çekeceği vardı."
Alayla gülümsedim.
"Hatta bir şey diyim mi, hala elimden çok çekeceği var."
Bana doğru yaklaşıp burnunu burnuma dokundurdu.
"Senden gelecek her şeye razıysa demek ki."
Gülerek başımı önüme eğdim. Ne tarafa düşmeliydik?
"Kucağına doğru."
"Oha Raife oha!"
"Haftaya Salı günü bir işin var mı? Akşam üstü gibi?"
Demir bana bakarak konuştuğunda başımı sağa sola salladım.
"Bildiğim kadarıyla yok. Niye ki?"
Bana doğru dönüp sinsice sırıttı.
"Sürpriz."
"Abi kuyruk acısı çekiyorum yeter artık. Aşkınızın ilk gösterimini izlemek zorunda mıyım ben be?"
Arka koltuğa dönüp güldüm.
"E Deniz abimin arabası ile gitseydin Aslı."
Yüzünü buruşturdu.
"O Derman denilen playboy köpek böceğinin yanına ölsem oturmam. Sıkıntılı bir birey kendileri."
Sesli bir şekilde kahkaha attım.
Nerede kalmıştı bunların aşkını üç sezon Türk dizisi halinde çekecek dizi seti?
"Aslı biraz düzgün mü konuşsan abicim?"
"Ay sanki yalan bir şey söyledim. Geri kafalı hanzonun teki."
"Aslı!"
"Ay tamam be!"
İkisinin konuşmasını gülerek izlerken Demir'in tutmam için bana verdiği telefonuna bildirim geldiğinden bakışlarım o tarafa döndü.
"Sevgilim bildirim geldi."
Başı bana döndüğünde omzunu silkti.
"Sesli okuyabilir misin?"
Başımı salladım. Telefonun şifresiz ekranını açtığımda karşımda gördüğüm resim ile tebessüm ettim. Ceylin ile beraber film izlediğimiz gün benden habersiz çekmeye çalıştığı fotoğrafı ekrana koymuştu. Başım göğsüne yaslı onun dudakları ile saçlarımın arasındaydı.
"Deva böyle bir sevgiliyi hak edecek ne yaptın? Allah aşkına tarif falan varsa versene?"
Aslı arkadan konuştuğunda kıkırdadım.
"Tarifi bende gizli canım kıskanma. Çalış senin de olur."
"O biraz yavaş çalışsın bence."
Demir'de dönüp 'yapma ya' de gibi baktım. Derman'a neden laf ettirmediği belli olmuştu işte. Hak veriyordu ona.
"Allah Allah bende çalışmasaydım o zaman Demir? Derman gibi konuşma sinirim bozuluyor."
Bir eli direksiyonu tutarken diğer elini kaldırdı.
"Adam haklı, ben şu an bir yanağım mor olmadığına şaşırmıyor değilim açıkçası. Kardeş bu, elalemin erkeğinin üzüp üzmeyeceğini bilmeden ona emanet falan etmek, zor iş."
Ona doğru yan döndüm.
"Peki elalemin erkeği, söyliyim Derman'a emanet etmesin beni sana."
Gülerek başını iki yana salladı.
"Ben artık damat kategorisindeyim Deva hanım, biraz zor."
Gözlerimi devirip mesaja tıkladım.
Gönderen:0532-***
"Selam Demir ben Simge. Müsait olduğun bir gün bize gelir misin? Şu projeyi halledelim."(19.20)
Okurken büyüyen gözlerimle Demir'e döndüm.
"Bu kız seni hangi yüzle evine çağırıyor? İlla alnına sahipli mi yazayım? Tapulu malım diyip olmayan yüzüğümü bu da tapum diye mi gözüne sokayım? "
Gülerek bana bakarken devam ettim.
"Hakikaten neden benim yüzüğüm yok?"
Başını beni onaylar anlamda salladı.
"Bence de olmalı sevgilim ben dünden razıyım , hemen dönüp bir kuyumcuya gidebiliriz."
Elimi dudaklarına örttüm.
"Dikkatimi dağıtma şu an sinirlenmem lazım!"
Dudaklarının üzerindeki elimi öptü.
"Ne yazayım?"
"Ne yazmak istersin?"
"Ana avrat sövüp de bir ağız dolu kaşar falan demek istiyor olabilir."
Omzumu silktim.
"Cevap vermeyeceğim. Bu cevabı hak eden bir mesaj değil. Hak ettiği şey bambaşka ama şu an durum müsait değil."
"Ledies and gentlemens savaşa hazır mısınız?"
♟♟♟
"Bora senin ayarladığın korku evine tüküreyim. Bu ne be! Burada ahır var ahır! "
"Deva ben korkuyorum."
Korku evi nedir? Görüntüsü ile olsun atmosferi ile olsun korkunç bir evdir değil mi? Ama en nihayetinde evdir. Hani tuğlalı muğlalı bir yapıdır.
Ama bizim karşımızda duran koskoca arsada testere sesi gelen bir ahır değildir.
"Bence biz hiç girmeyelim."
Derman öne atıldığında Bora ortaya atladı.
"Olmaz. Bu işin sonunda yemek için çek var. Hayatta gitmem."
Kolunu çimdikleyip ona döndüm.
"Bora yemek diye diye hak yoluna değil de bok yoluna gideceksin haberin olsun."
Kollarını birbirine bağladı.
"Bir girelim bakalım beğenmezsek çıkalım, olmaz mı?"
Deniz abim konuştuğunda hepimiz ona dönmüştük. Adam bu durumda bile mantıklı düşünebiliyordu anasını satayım.
"Tamam o zaman herkes beni takip etsin."
Bora asker selamı verip de ince bir yola doğru yürümeye başladı. Hepimiz dediği gibi onu takip ederken bir anda havlamaya başlamayan köpek ile Bora çığlık atıp Demir'in arkasına saklandı.
"Hoşt, kıtmire söylerim bak. Ulan hoşt!"
"Bora köpek yanında değil sadece sesi geliyor."
Etrafına bakıp sırtını dikleştirdi ve boğazını temizledi.
"He ben yanlış duymuşum o zaman. Neyse devam edelim."
Alt geçidi andıran yerin içinden geçip etrafı tellerle kaplı yere girdiğimizde büyük bir gürültü koptu.
Alt geçidin kapıları kapanmıştı!
"Ulan bizi kapattılar buraya. Kesin öldürecekler bizi!"
Bora feryat figan bağırarak tepinirken Derman kolunu tuttu.
"Sen korku evi diye mafyaların boynuz tokuşturdukları yere mi getirdin bizi birader?"
"Hayır ya. Yemin ederim korku evi yazıyordu!"
Demir sabır çeker gibi etrafa bakıp tekrardan bize döndü.
"Telefonu çeken var mı?"
"Hayır."
Hepimiz aynı anda cevap verdiğimizde Bora ellerini bacaklarına sertçe vurup ağlamaklı konuştu.
"Ölmek istemiyorum."
Sinirle bir nefes verip Bora'ya döndüm."
"Acaba burada böyle mal gibi bağırmak yerine çıkış yolu mu arasak?"
Aslı hızla yanıma gelip koluma koala gibi yapıştı.
"Sen korkmuyorsun değil mi? Ben senin yanından ayrılmayacağım canım görümcem benim."
İstemsizce gülüp başımı iki tarafa salladım. Bir anda tekrardan yükselen testere sesi ile yerde yanıp sönmeye başlayan yol bize sesin geldiği yeri -ahırı- işaret ediyordu.
"Ben oraya ölsem gitmem."
"Aman be Derman ne mızmızlandın gidip çözelim şu işi hadi."
Deniz abim koluyla onu ittirip diğer elini tutan Esma'ya döndü:
"Korkuyor musun sen?"
Esma başını iki yana salladı.
"Hayır buna korkulur mu? Alt tarafı ortamı biraz daha değiştirilmiş korku evi değil de ahırı işte."
Deniz abim başını salladığında Demir gelip elimi tuttu. Parmak uçlarıyla yüzük parmağımı okşamaya başladı.
"Demir ne yapıyorsun?"
"Buradan çıkışta yüzük alacağım parmağını sağlama alıyorum sevgilim."
"ARTIK DEVAM MI ETSEK AŞK İLİŞKİLERİNİZ BİTTİYSE!"
Aslı bağırdığında hepimiz sıra ile ilerleyip ahıra girdik. Bora Derman'a resmen yapışık gezerken bir yandan da ayağına taş deyse çığlığı basıyordu.
Bir de ben korkmuyorum diye gezmiyor muydu?
En sonunda ahırın sonuna geldiğimizde karşımıza çıkan bir düzenek ile büyük bir ses yükseldi.
"Sağdan üçüncü, kendini önünde duran düzeneğe bağla!"
Bora yaklaşık yirmi kere sağına bakıp sayıp da çıkanın yine kendisi olduğunu görünce Derman'ın arkasına saklandı.
"Beni oraya ölseniz bağlayamazsınız!"
Tekrardan birkaç hışırtı eşliğinde o ses yankılandı.
"Yemek çekini üç katına çıkarıyoruz."
Anında bize döndü.
"Ben kendimi o tahtaya zımbalamaya gidiyorum."
Al işte! Yemek dedin mi akan sular kuruyordu Bora için.
Kocaman tahtaya kendini bağlayıp bize el salladı.
"Siz arkadaşınızı bırakıp ahırdan çıkıyorsunuz ve arka tarafta kalan evin içine gizlenmiş kasadaki anahtarı almak için bahçeye saklanmış şifreyi buluyorsunuz."
"Hayır ben böyle kalamam tek başıma. Namusumu kirletmeyeceğinizi nereden bileceğim? Olmaz gidemezler!"
Demir bir adım ileri çıktı.
"Gitmeyeceğiz tabi olum bir sus sen."
"Ahırdan çıkmanız için son sekiz saniye! Yoksa buradan hiçbiriniz çıkamazsınız!"
Hepimiz seri adımlarla Bora'yı arkamızda bırakıp ahırdan çıktık. Demir benim zorum ile ahırdan çıkarken hala arkasına bakıyordu. Bir kaç adım atıp evi gördüğümüzde bir anda etrafta köpek sesleri duyulmaya başladı.
Bembeyaz bir çarşaf giyinmiş adam elindeki üç tane köpeği tasmasından tutuyordu.
Demir bir kaç adım yaklaştı.
"Merhaba?"
Adam bir anda elindeki köpekleri saldığında hepimiz çil ordusu gibi bağırarak kaçmaya başladık.
"Ulan Bora senin yapacağın işe sıçayım!"
"Bir daha Bora'ya güvenip de bir yere gidersem Allah da benim belamı versin!"
Hepimiz bağırarak eve girerken Deniz abim ve Demir arkamızdan hızla kapıyı kapattılar.
"Bu iş oyundan çıktı, defolup gidelim artık buradan!"
Derman yüksek sesle konuştuğunda Deniz abim ve Demir ayna anda konuştu.
"Bora orada kaldı!"
Aslı ve Gülce korku ile bana sarıldığında karnıma vuran ağrı ile inledim.
"Ulan sen birde periyot dönemindeydin değil mi? Böyle zamanlarda uğrak oluyorlarmış görümcem dur ben senin yerine dua okuyayım."
Aslı'nın dediği ile iyice tırsarken derin bir nefes aldım.
"Ulan açın kapıyı. Oyun falan oynamayacağız biz!"
Derman bağırdığında bahçeden Bora'nın çığlığı duyulmaya başladı.
"Midesine de yemeğine de başlayacağım şimdi. Sırf iki tabak fazla yemek için öldürtecek kendini geri zekalı."
Stresle iyice ağrımaya başlayan karnım ile olduğum yere oturdum. Asıl geri zekalı olan bendim de reglimin ilk gününde böyle yerlere geliyordum.
"Deva iyi misin?"
Gülce elini yanağıma koyup ateşime baktı.
"Deva yanıyorsun sen!"
Bağırarak konuştuğunda elimle ağzını kapattım.
"Reglimin ilk gününde böyle oluyor Gülce bağırma. Zaten herkes telaşlı birde benimle uğraşmasınlar."
Başını sallayıp çantasından bir şişe su çıkardı. Suyu uzatıp içeceğim sırada yanıma elinde bir harita ile gelen Aslı haritayı önüme bırakıp yanımda dikilmeye başladı.
"Görümcem bu haritayı kim getirdi?"
Kolumu tutan Aslı konuştuğunda şok olmuş gibi ona döndüm. Ben az önce hem elimi tutan hem de yanıma gelen Aslı'mı dedim?
Kafamı çevirip yanıma baktığımda yüzünde maske ile bekleyen adam bize doğru döndü.
"BİSMİLLAH!"
Çığlık atarak kalkmaya çalışıp da kalkamayınca Gülce kolumu tuttu. Hızla beni çekerken kendi de dengesini kaybedip yanıma oturdu.
"Bu kim lan?"
Elindeki elektro şoku çalıştırıp üzerimize doğru gelen adam bir anda bizim gibi yere yığıldı. Derman az önce adamın suratına indirdiği yumruğunu okşarken Demir yanıma geldi.
"Deva iyi misin sevgilim?"
Başımı belli belirsiz salladığımda Demir ayaklanıp adamın yanına gitti. Yumruğunu suratına tutup tehdit eder gibi bağırmaya başladı.
"Bu şıçtığımın oyununu bitirin artık. Bak sevgilim iyi değil, hepinizi dayak manyağı ettirtmeyin bana."
"Abi tamam sakin al işte bitti oyun. Süreniz doldu arkadaşınızı alıp çıkabilirsiniz."
Megafondan ses çıktığında köpek sesleri dinmişti.
"Sizi bütün her yere şikayet edeceğim görün siz!"
Aslı işaret parmağını tehdit vari sallayıp bağırmaya devam etti. Demir tekrardan yanıma gelip beni kucağına aldı ve ayağıyla açtığı kapıdan ikimizi de çıkardı.
Peşi sıra hepimiz evden çıktığımızda tahta düzenekte çırpınan Bora bize bağırmaya başladı.
"İMDAT. BURADAYIM, DEMİR YARDIM ET!"
Derman Demir'den önce Bora'nın yanına gidip ellerini çözmeye başladı.
"Bora uzun bir süre görüşmeyelim kardeşim. Tamam mı?"
Bora ağlamaklı bir şekilde kanını bacaklarını yoklayıp konuştu:
"Ben annemi istiyorum."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Demir beni yere indirip arabanın kapısını açtı.
"Sen şimdi buraya uzan ben direkt eve süreceğim tamam mı?"
Başımı salladığımda Demir kapıyı kapatıp Deniz abim ve Derman'nın yanına gitti. Derman yanıma gelmek için hareketlendiği sırada onu durdursan Deniz abim bana el sallayıp eliyle arayacağını işaret etti.
Bora ön koltuğa binip bana doğru döndü.
"Ben çok özür dilerim yenge, benim yüzümden ne hale geldin."
Tebessüm edip ayaklarımı kendime çektim.
"Seninle alakalı değil Bora. Hem sen anlat, bir şey yaptılar mı sana içeride?"
Başını sallayıp arkasına yaslandı.
"Sesini duyduğumuz elektrikli testereyi karnıma bacaklarıma değdirdiler. Ben sonrasını hatırlamıyorum bayılmışım. Sonra elinde silah vardı adamın bana doğrulttu sonra ben yine bayılmışım. "
"Eee."
"Sonra uyandığımda oyun bitti dedi. Ben öldüm mü falan diye sorunca adam anlattı bana, acıdı sanırım. Elektrikli testerenin ucunda silikon varmış silah da sahteymiş."
Dayanamayıp güldüğümde Bora kollarını birbirine bağladı.
"Yenge ne gülüyorsun ölüyordum ben orada, aklımı yitirdim sandım."
Gülerek omzuna vurdum.
"Yemek için bir daha böyle şeyler yapmazsın artık."
Dayanamayıp gülmeye devam ederken Demir arabaya binip kemerini taktı. Dikiz aynadan bana bakıp arabayı çalıştırdı.
"İyi misin güzelim?"
Güzelim mi? Hayır ağlamıyoruz!
Başımı salladığımda tebessüm edip arabayı çalıştırdı. Başımı koltuğu yaslayıp gözlerimi kapattığımda karnımdaki sızı ile kendimi uykunun kollarına bıraktım.
♟♟♟
Serin bir hava suratıma çarptığı anda vücudum havalanmıştı. Demir'in tarçın kokusu buram buram burnuma gelirken kollarımı boynuna doladım. Dudaklarını başımda hissettiğimde minik bir tebessüm edip uyumaya geri döneceğim sırada gelen çığlık ile olduğum yerde sıçradım.
"Şştt tamam korkma."
"Yenge ne oldu sana? Demir dayı ne yaptın yengeme?"
"Ceylin sessiz ol dayıcım yengen biraz rahatsız. Onu yatırayım sonra konuşuruz."
Bir kaç dakika sonra kapı sesi gelmiş ve bedenim yumuşak yatak ile birleşmişti. Başımı sağa çevirdiğimde yastığın aynı Demir gibi kokması ile tebessüm ederken derin bir nefes aldım.
Kapı bir daha açılıp kapandığında yanımdan gittiğini sandığım sırada yatağa uzanan ikinci beden ile gözlerimi araladım.
Üzerini değiştirmiş lacivert çizgili bir pijama takımı giymişti. Elini başına yaslamış yatarak beni izliyordu. Gözlerimi daha fazla dayanamayıp kapattığımda son duyduğum şey onun sesi olmuştu.
"Benimle evlenir misin?"
♟♟♟
Sesler boğuk şekilde fazlasıyla uzaktan gelirken yavaşça gözlerimi araladım. Demir yanımda değildi.
Doğrulup yataktan çıktım. Gözlerimi ovuşturarak odadan çıktım ve sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım.
"Ben gelinimi göreceğim Demir. Anne terliğini bilmem kaç yıl sonra dostun bellettirme bana."
"Anneanne uyuyor diyorum anlamıyor mu? Baktım biraz önce rahatsız edemeyiz yengemi?"
E ama bu Ceylin'in sesiydi?
Adımlarım yavaşlarken istemsizce elimle saçlarımı düzeltip mutfağa girdim. Açık olan teras kapısında çıktığımda haddinden fazla olan kalabalık ile kaşlarımı çattım.
"Yengee."
Ceylin yanıma geldiğinde hala geçmeyen ağrımı zorlamayarak eğilip ona sarıldım. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda bana tebessüm ederek bakan annem yaşlarında duran kadına tebessüm edip başımı eğdim.
Demir'e dönüp ne olduğunu soracağım sırada bizim terasın kapısı açılmış ve içeriye ellerinde poşetler ile Derman ve Deniz abim girdi.
Anında beni bulan gözleri ile poşetleri yere bıraktı. Derman bana doğru gelip gülerek ellerini beline koydu.
"Müjdemi isterim abicim, İstanbul'a taşınıyoruz."
♟♟♟
Bölüm Sonuuuu.
Nasıldı beğendiniz mi bölümü?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizleri kocaman öpüyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Hoşça kalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 12.82k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |