
Selam selam selam. Nasılsınız?❤️
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Onlar benim tek motivasyon kaynağım.❤️
YENİ KİTABIM "MUM IŞIĞI KÜLLERİ"NE DE HEPİNİZİ BEKLİYORUM 🩵
Umarım beğenmişsinizdir. Daha fazla uzatmadan bölüme geçiyorum.
Keyifli okumalar:)
♟♟♟
Deva'dan...
Sırtımı yasladığım soğuk duvarın dibine çöküp başımı önüme eğdim.
Tükenmiş gibi hissediyordum. Sanki bir daha güneş doğmayacak, aldığım hiçbir nefes bana yaşam vadetmeyecekmiş gibi geliyordu.
O günün üzerinden dört gün geçmişti. Ellerimdeki ellerini Simge'nin ellerinde görmemin ardından tam dört gün kendini geceye armağan etmişti.
"Deva kızım aç şu kapıyı bak akşama yola çıkıcaz hazırlanman lazım."
Deniz abimin söylediğim gibi sözü vardı. Bu akşam Samsun'a yola çıkacak, yarın tuttuğumuz otelde hazırlanıp Esma'yı istemeye gidecektik. Esma ise benim yüzümden hevesi kursağında kalarak en mutlu gününde bile mutluluğunu yaşamayarak yanımda durmuş, dört gündür ardı arkası kesilmeyen ağlamalarıma omuz olmuştu.
Derin bir nefes alıp telefona gelen bildirimi açtım. Aslı fake hesap açmış ve bu hesaptan Simge'yi takip etmeye başlamıştı. O hesaptan gelmişti bildirim, Simge bir fotoğraf paylaşmıştı.
Titreyen parmaklarımla resme dokunduğumda gözümün önüne çıkan resimleri ile kalbime zibilyon tane ağırlık çökmüştü. Sağ elinin yüzük parmağına taktığı yüzüğü Demir'in suratına kapatıp resimlerini çekmiş, bunu benim göreceğimi bilerek paylaşmıştı.
Gözüm parmağındaki yüzüğe takılırken bizim bu konu hakkındaki sohbetimiz yavaş yavaş yankılanmaya başlamıştı kulaklarımda.
Yine aynı şeydi, aynı kişi. Simge'nin mesajını gördüğümde yükselip ondan yüzük istemiş, alacağını hatta bence bu zamana kadar çoktan almamız gerektiğini söyleyerek beni yanıtlamıştı.
Demek ki yüzük gerçekten alınmıştı, ama benim için değildi. Alınmadan önce sahibi belliydi, Simge'ydi.
Gözlerimi kapatıp acıyla gülümsedim. O bensiz mutluluğuna mutluluk katıp kendine bir aile kurmaya başlamışken ben onun acısı yüzünden abimin en mutlu günlerinden birinde onu yalnız bırakarak kendimi paralıyordum.
Bitti dediğimde biten şey onu görünce ağlamayacağıma verdiğim söz müydü?
"Deva açar mısın şu kapıyı?"
Derman'ın sesi kapının arkasından yükseldiğinde çöktüğüm yerden kalktım. Gözlerimi silip kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açtım. Beni gördüğü gibi kapıyı kapatıp içeri girmiş beni kolumdan tutup kendisine çevirmişti.
"Bak saygı duyayım diyorum, kocaman kız oldu benim ona karşı bu kadar paylaşımsız olmam onu rahatsız edebilir diyorum ama içimdeki medeniyet özürlüsü Derman bu kadar sabredebiliyor."
Kıkırdadığımda kapının yanındaki koltuğa oturup beni karşısına oturttu.
"Ne oluyor Deva? Kendin gibi davranmıyorsun be güzelim bir aydır. Kim ne yapıyor sana da sen bir türlü kendine gelemiyorsun?"
Gözlerimi ellerime çevirip yanan yanaklarımı saçlarımla gizlemeye çalıştım.
"Demir değil mi? O bir şey dedi sana?"
Adı ile yeni eğdiğim başımı yavaşça kaldırıp bana soran gözlerle bakan Derman'a döndüm. Yüzümdeki ifade ile ayaklanıp sinirle elini alnına vurdu.
"Biliyordum abi, biliyordum. O hıyar kafalı şerefsizin seni üzeceğini biliyordum!"
Tekrardan bana doğru dönüp önüme doğru eğildi.
"Ne yaptı Deva? Söyle ona göre dinlenerek mi yoksa dinlenmeyerek mi döveceğime karar vereyim."
Başımı hafifçe kaldırıp yüzümü yüzünün hizasına çıkardım.
"Anlatıcam abi. Şu nişan olayı bir geçsin, herkese her şeyi anlayacağım. Ama daha fazla kimsenin bu mutlu günlerini heba edemem."
Yavaşça omzuma vurup bakışlarıyla 'mal mısın' der gibi bakmaya başladı.
"Kimse dediğin senin ailen Deva. Deniz, abimiz. Esma, yengemiz. Biz birbirimizin üzüntüsünü de paylaşamayacaksak niye aileyiz ?"
Başımı iki yana salladım.
"Onlar hayatlarında bir kere bugünleri yaşayacaklar abi. Ben zaten günlerdir ağlamaktan gülemiyorum bile. Bırak ben onlara aile olup onların mutluklarını paylaşayım. Sonra benim üzüntümü paylaşırız. Ama şimdi değil, önce sıra bende."
Yanıma oturup omuzlarımdan tutup başımı göğsüne yasladı. Yüzümü göğsüne gömdüğümde elini saçlarıma çıkarıp yavaşça okşamaya başladı.
"Tamam. Buna da tamam. Nişana kadar gördüğüm yerde yolunu değiştiren taraf ben olacağım. Ama ondan sonra bana anlattığında, hele de tahmin ettiğim şeyi yaptıysa kaçacak olan o olacak Deva."
Biraz önce zor durdurduğum yaşlarım tekrardan akmaya başladığında burnumu çekip ayaklandım. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip Derman'a döndüm.
"Seni dışarı alabilir miyim abicik? Hani abimiz sözleniyor ya, kıyafetlerimi hazırlayacağız."
"Kiminle hazırlayacaksınız?"
Cevap vereceğim sırada kapı çaldığında elimi havaya kaldırdım.
"Aslı ile tabi ki."
Bir anda yataktan doğrulup eliyle saçlarını düzetti.
"Eee ben gideyim. Pijamalarım var, ayıp olur şimdi."
Gülerek başımı salladım. Bir de Aslı için kardeşimin arkadaşından başka biri değil demiyor muydu?
"Git tabi. Katkatlarını giy. Sadece kardeşinin arkadaşı olan Aslı için biraz daha süslen."
Gözlerini devirip hızlıca odadan çıktı. Üzerimdeki pijamalarımı çıkarıp mavi kot pantolonumu ve siyah saten gömleğimi giyindim. Topuklu botlarımı ve onun renginde siyah kemerimi takıp aynanın karşısına geçtim.
Gömleğimin açık kalan kısmından gözüken kolyem ile istemsizce durdum. Onları el ele görmeden önce içimdeki umudun belki de en büyük destekçisi olan bu kolye şu an sadece varlığıyla daha çok canımı acıtıyordu.
Saçımı toplayıp kolyeyi çıkardım. Makyaj masasının yanındaki çöp kovasına atıp morarmaya yüz tutmuş göz altlarımı kapattım.
Kapı tıklatılıp açıldığında yüzünde kocaman bir gülümseme ile Aslı içeri girdi.
"Ooo Deva hanım, yakıyorsunuz bakıyorum."
Ona doğru dönüp yanına adımladım. Sıkıca sarıldıktan sonra beni kendinden biraz uzaklaştırıp baştan aşağı süzdü. Bakışları boş boynumda takılı kaldığında gözlerimi kaçırıp arkamı döndüm.
"En iyisini yapmışsın."
Aynadan ona doğru baktım.
"En baştan beri yapmam gerekeni yaptım."
Başını sallayıp elindeki minik bavuldan elbisesini çıkardı. Yavruağzı ince askılı, uzun ama derin yırtmacı olan bir elbise seçmişti.
"Diyorsun ki güzelliğimle illa kızılcık şerbetimi zorlayayım?"
Elini beline koyup gözleriyle beni işaret etti.
"Diyene bakın bir de."
Konuşacağı sırada kapı bir anda açılmış içeriye az önceki paspal halinden eser kalmayan Derman girmişti.
"Geldi mi, ner-he hoş geldin."
Aslı'yı gördüğü gibi duruşunu dikleştirip kapıya yaslandı. Bunlar ne zaman olacaktı?
"Hoş buldum."
Bir Aslı'ya bir elindeki elbise bir de bana bakıp en sonunda eliyle ensesini kaşıdı ve tekrardan bana döndü.
"Sen ne zamandır gitmek istiyorsun diye Deniz abim asansörde hepimize yer ayırtmış kahvaltıya oraya gidecekmişiz onu haber vermemi istedi."
Aslı soran bakışlarla bana döndüğünde basımı salladım.
"Tamam abicim biz hazırlanıp aşağıya geliyoruz."
Tebessüm edip hala durmaya devam edince oflayarak yanına gidip omuzlarını ittirdim.
"Abicim istersen çık da Aslı bir giyinsin ben de hazırlayım. Ne dersin?"
Afallamış şekilde bakıp gözlerini kırpıştırdı.
"Tabii gidiyorum ben."
Hızla başını sallayıp odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Gülerek Aslı'ya döndüğümde elini dudaklarına götürüp susmamı işaret etti.
"Ben sana en son aşkını itiraf ettirme operasyonu yapalım demiştim değil mi? Vazgeçtim, gerek kalmamış. Bol sinir krizi bol kıskançlık içeren beş sezonluk Türk dizi aşkınız hayırlı olsun Aslı'cım."
♟♟♟
"Şimdi kim kim gideceğiz? Ben Aslı ile kendi arabamla gitsem siz Deniz abimin ya da Derman abimin arabasına binseniz olur mu?"
Derman hızlı ağzındaki lokmayı çiğneyip bana döndü.
"Ne gerek var canım siz yorulmayın. Siz kız kıza takılırsınız ben kullanırım arabayı."
Babam eliyle Derman abimin dediğini onaylar şekilde sırtını sıvazlayıp tekrardan masaya döndü.
"Çok iyi düşündün oğlum, kızlar zaten gelinimizin yanına gittiğinde oradan oraya koştururken yorulacaklar sen kullanırsın onlar gidene kadar dinlenirler en azından."
Aslı Boğazını temizleyip babama döndü.
"Aslında ben geldiğim gibi otobüsle giderim diye düşünmüştüm. Siz zaten bir arabaya sığıyorsunuz bir daha benim için bir tane daha araba açmayın."
Babamın lafını kesip annem öne atladı ve hızla başını sallayarak Aslı'nın ellerini ellerinin arasına aldı.
"Olur mu hiç öyle şey kızım buraya bile gelirsin sürpriz oldu, bilseydim Derman'ı yollardım gelip seni alırdı. Bir araba ne demek ayrıca ? Duymamış olayım."
Aslı ağzını açacağı sırada annem elini Aslı'nın yüzüne doğru tutup başını sağa doğru döndürdü.
"İtiraz kabul etmiyorum. Derman, sen ve Deva Deva'nın arabasıyla gidiyorsunuz. Deniz, ben ve kocacığım Deniz'imin arabasında gidiyoruz bu kadar."
Gülerek Aslı'ya dönüp fısıldayarak konuştum.
"Sen bizim aileye gelin olmak konusunda ısrarcıydın değil mi? Bence annemi tanıdıktan sonra bunu bir daha düşün derim."
Ayakkabısının topunu ayağıma vurduğunda önüme döndüm ve yemeğime devam ettim.
Kalabalık olduğunda, etrafımda benden başka nefes alan birileri olduğunda ne o ne de Simge aklımın ucuna dahi gelmiyordu.
En nihayetinde şöyle bir gerçek vardı, ben onsuz da yaşamıştım şimdi de tıpkı birkaç ay öncesinde olduğu gibi onsuz gayet iyi yaşayabilirdim. Belki biraz acır, canım yanardı ama geçerdi.
Hepimiz kahvaltılarımızı ettikten sonra deniz manzarasına karşı çay içmeye başladık. Deniz abim Esma ile konuşuyor Derman kaçamak bakışlarını Aslı'ya atıp Aslı'nın telefonla konuştuğu kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyor, annemle ben ise internetten kendimize nişan için kıyafet bakıyorduk.
"Kızım bence bu elbise çok güzel. Nişan dan on dakika önce giyinip de Derman'a göstermezsen hiçbir sıkıntı çıkmaz bence."
Annemin işaret ettiği elbiseye baktım. Lacivert derin göğüs ve yırtmaç dekoltesi olan uzun bir elbiseydi. Gerçekten çok şık ama bir o kadarda giymek için yürek isteyen bir elbiseydi.
"Anne ben bu elbiseyi değil nişandan on dakika önce nişan esnasında giysem Derman yine de bu elbiseyi benim üzerimden çıkartır ya da belime ayrı omuzuma ayrı mont giydirir bütün gün beni öyle bekletir."
Kaşlarını çatıp 'yapma ya' der gibi bana baktı.
"Sıkıyorsa annesinin izin verdiği bir şeye karışsın bakayım. Hiç acımam giderim Aslı'ya nişanda gelen kişilerden bir talip bulurum, sonra görür gününü."
Anneme bakın siz hele. Kadının içinden acımasız bir aşk katili çıktı.
Ellerimi teslim olur şekilde kaldırıp gülerek başımı salladım.
"Emrinizin karşısında boynum kıldan ince Derya Sultan."
Bedenime göre elbiseyi sipariş edip masanın ortamına geri döndük.
"Artık kalkalım mı? Söz yüzüklerini hazırlamış Macit abi, oraya gitmem oradan da takımımı almaya gitmem lazım."
Babam hesabı ödemek için kalktığında ayaklanıp montlarımızı giyindik. Aslı koluma girip benimle beraber aşağıya indiğinde Derman bakışlarıyla telefonu işaret etti.
Omuzlarımı silktim. Kızın yanına gelip seni seviyorum demeye cesareti yoktu ama her haltına karışmaya sonuna kadar yüzü vardı. Yok öyle!
Aynı Samsun'a gideceğimiz gibi arabalara binip eve doğru gitmeye başladık. Bütün yol boyunca önünden çok yanındaki Aslı'ya bakan Derman benden bol bol azar işitmişti.
Aslı desen inadına bütün yol boyunca başını telefondan kaldırmamıştı. Eee en nihayetinde kız işi biliyordu.
"Sana da öğretsin mi Deva'cım?"
"Hoş geldin ve görüşürüz Raife."
"Görüşmemek üzere Deva."
♟♟♟
Deniz abimin gerekli olan her şeyi alıp eve gelmesinin üzerinden yaklaşık üç saat geçmişti. Aslı ile ben annemin yolluk için yaptığı hazırlıklara yardım ediyor bir yandan da başımızda dikilen Derman'ı kovmaya çalışıyorduk.
"Anneciğim dördüncü çeşit poğaçayı yapıyoruz, yetmez mi artık? Zaten yolun yarısı uyuyarak geçecek."
Annem başını olumsuz anlamda sallayıp fırından çıkan poğaçaları masanın üzerine bıraktı.
"Ağzın değil elin çalışsın Deva, hadi daha yapacak bir sürü işimiz var."
Acı çeker gibi anneme dönüp omuzlarını düşürdüm.
"Daha ne işimiz var?"
"Bu poğaçaları soğuduktan sonra kaplara yerleştireceğiz, kıyafetlerimizi hazırlayacağız. Sonra senin unuttuğun benim söylemekten dilimin tüğünün bittiği topuklu ayakkabıları almak için alışveriş merkezine uğrayacağız ve bunları yapmak için sadece iki saatimiz var. Bu telaşlanmam için yeterli bir sebep mi sence?"
Yalandan ağlayarak saklama kabına koyduğum poğaçaları Derman'a uzattım.
"Bunu arabada ön koltuğa koy."
Kaşları çatıldı.
" Arka koltuğa koysam, hani oturmak falan istenebilir ön koltuğa?"
Saklama kabını karnına doğru ittirdim.
"Sen ön koltuğa koy Derman. Biz Aslı'yla beraber arka koltuğa oturacağız."
Derman oflayarak mutfaktan çıktığında Aslı poğaçaların yuvarlanmasının bittiğini işaret edip ayaklandı.
"Derya teyzecim benim işim bitti başka yapacak bir şey var mı?"
Annem üçüncü tepsiye fırına koyup Aslı'ya döndü.
"Teyze değil kızım anne. Ayrıca mutfakta yapılacak başka bir iş kalmadı. Poğaçalar pişene kadar ayakkabıları alabiliriz."
Hep beraber mutfaktan salona geçip kabanlarımı ve ayakkabılarımızı giyerek evden dışarıya çıktık.
Annemin iki arabayı da pis bulması ve yıkanmadan o arabalarla söze gidilmeyeceğinin altını çizerek belli ettiğinden alışveriş merkezine gitmemiz için taksi çağırdık.
Yol boyunca annem telefonla teyzemle konuşmuş, bende Aslı'ya nişan için aldığım elbiseyi göstermiştim.
"Görümce olarak ilk atak nişanda gelini sönük bırakmak mı Deva hanım?"
Gülerek başımı iki yana salladım.
"Ben istesem de kızılcık şerbetimi geride bırakamam Aslıcım. Ayrıca ne görümcesi? O benim hiç olmayan ablam."
Alışveriş merkezine geldiğimizde sırayla arabadan inip annemin elbisem için beğendiği ayakkabının olduğu mağazaya girdik.
Elbisem beyaz üzerinde siyah kare şeritlerin olduğu, kısa ucu kırçıllı uzun kollu bir elbiseydi. Söz ev ortamında olacağı için altına kısa topuklu, önü açık bir ayakkabı seçtiğim için annemden günlerce azar yemiştim. Nedeni ise kısa topuklu olan ayakkabını giymemin paspalca ama uzun topuklu rugan gibi bir ayakkabı giyersem özen gösterdiğimin göstergesi olacağını söyledi.
Annem resmen modayı kendi zevkine göre bir daha yönlendirmişti.
İçeri girdiğimizde bahsettiği ayakkabıyı kısaca deneyip, olduğuna kanaat getirdikten sonra numaramı söyleyip kasaya geçmiştik.
Bu işi de hallettikten sonra kapıda bizi bekleyen taksiye binip gerisin geri eve gittik.
Kalan poğaçaları saklama kaplarına yerleştirip annemin bahsettiği ve bahsetmediği her türlü işi halledip kapının önüne çıktığımızda saat yaklaşık on buçuğa geliyordu. Tıpkı sabah söylediğimiz gibi arabalara yerleştik.
Derman ısrarlarını geçirememiş ve ben Aslı'yla arka koltuğa oturmuştum. Aslı ile yorgunluktan kapanan gözlerimizi dinlendirmek amacıyla arkamıza yaslanıp ikimizde kendimizi uykunun kollarına bıraktık.
♟♟♟
"Beni sor şu dolunayın ardına sor
Yine bak yıldızlara benziyorum
O roman gibi yine bana yazdırıyo, o, o, o
Bak dolanıyo' bu kafam ve alevini harlıyorum."
"Koş derdini anlar sadece ve yaşar seni
O sonsuz gecenin ta kendisi
Tüm duyguların son raddesi, o"
Arabanın arkasında kelimenin tam anlamı ile coşarken bir yandan da bağıra bağıra şarkıya eşlik ediyorduk. Derman dikiz aynasından gülerek bizi izliyor, direksiyonu tutarak parmaklarıyla ritim tutuyordu.
"Onunlayken
Yaşarsın bak harbiden
Ayaklanmış
Umutlar gibi."
Saat gece dörde geliyordu ve bizim gittiğimiz yoldan daha uzun mesafede yolumuz kalmıştı. Biraz önce Deniz abim Derman'la konuşmuş ve saat altı gibi yol üzerinde bir yerde mola olabileceğinizi söylemişti.
Şarkı bittiğinde telefondan yeni bir şarkı seçen Aslı telefonunun çalması ile beraber oflayarak bana döndü.
"Haber almadan rahat etmeyecek. Ben onla konuşmak istemiyorum. Senin telefonundan açsak şarkıyı olur mu?"
"Kim o? Bir sıkıntı yok değil mi?"
Derman tekrardan dikiz aynısından Aslı'ya doğru konuştuğunda Aslı başını iki yana salladı. Telefonu kapatıp sakince tebessüm etti.
"Artık bir sıkıntı yok."
Derman çatık kaşlarıyla bir mühlet daha Aslı'ya baktıktan sonra önüne döndü ve sessizce arabayı sürmeye devam etti. Aslı'ya döndüm.
"Cidden kim o?" Omzunu silkip poğaçalardan bir tanesini yemeğe başladı.
"Kim olacak, abim. Annemle konuşmuş geçen gün onun yanında kalmadığımı öğrenmiş. Öğrendiği günden beri de sürekli arıyor nerede olduğumu öğrenmek için. Ben de açmıyorum."
Sertçe yutkundum. Her ne kadar artık Demir'in çevresiyle olan ilişkileri beni ilgilendirmezse de ikimizin arasında olan bu olayın iki kardeşin arasına sıçraması olmaması gereken bir şeydi.
"Aslı bak sen olayı kişileştiriyor olabilirsin, ama ne olursa olsun o senin abin. İlerde bir gün daha farklı düşünmeye başladığında suçu bende bulup da keşke demeni istemiyorum."
Ellerini ellerimin arasına alıp tebessüm etti.
"Ben olayı kişileştirmiyorum Deva. Sadece abimle arama olması gereken bir mesafe koyuyorum. Benim aynı şeyi yaşadığımı öğrense bana bunları yaşatan kişiyi yaşadığına pişman edeceğini söyleyen adam, sana bunları yapıyorsa benim gözümde bir abiliği kalmaz artık."
Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı.
"Ben ona sordum. Gerçekten yaptın mı dedim. Bana dürüst olmak yerine yalan söyleyip yapmadığını söyledi. Ben abime bile güvenemeyeceksem kime güveneceğim?"
Koltukta ona doğru kayıp başını omuzuma doğru yaslattırdım.
Haklıydı. Her insan kendi kardeşini bir koruma çemberine alıyordu. Ona yapılacak her türlü kötülük de bir cehennem zebanisini aratmayacağını söylüyordu. Ama iş kendisine geldiğinde dedikleri her şeyi unutup ona göre davranabiliyorlardı.
Gözlerimi kapattım. Benim abilerim de bana aynı şeyi söylemişlerdi ama çok şükür ikisi de bu zamana kadar ne böyle bir şey yapmış ne de bir kere olsun bana karşı yalan söylemişlerdi.
Sanırım hayatımda en şanslı olduğum konu ailemdi. Her yanlışımda her eksiğim de yanımdalardı. Umarım ömür boyunca da öyle olurlardı.
♟♟♟
Gözüme vuran güneş ışığı ile başımı sola doğru çevirip tekrardan uyumaya devam ettim.
"Deva, kızım kalk da yürü biraz kemiklerim birbirine girecek oturmaktan hadi."
Omzun sarsılmaya başlandığında omzumu sarsan eli ittirdim.
"Ya anne rahat bırakın beni birazcık daha uyuyayım, ne olur ya."
Cümlem bittiği gibi sırtımda hissettiğim delice soğukla çığlık atarak doğruldum. Derman her zamanki pisliğini yapıp yerde bulduğu ilk karı sırtımın içine atmıştı.
Bir yandan sırtımdaki karı çıkarmaya çalışırken bir yandan da Derman'ı kovalıyordum.
"Ulan ne biçim abisin sen? İnsan hiç kardeşini böyle uyandırır mı? Hele bir İzmir'e gidelim seni uyurken buzlu küvete atmayan atmayana Deva demesinler!"
Gülerek arkasını döndü.
"Demesinler zaten. Sana cadı daha çok kıyan bir isim. Şu haline bak. Ya cadı seni görse önünde eğilip mesleğini sana devreder be."
Karı en sonunda çıkardığımda elimi belime koyup gözlerimi devirdim.
"Sen önce kendine bak be çakma Playboy. Ben de senin gibi birileri beni güzel görsün diye sabahın köründe kalkıp hazırlanırsam, adeta parfümle yıkanırsam değil cadı kraliçe benimle boy ölçüşemez."
"Güzel espriymiş güleyim de boş geçmesin bari ha ha ha."
Yanımda duran kaldırımdan kar topuna alıp hızla tam suratının ortasına attım.
"Anne yanında havuç var mı, oğlunu kardan adama çevirdim de."
Gülerek anneme döndüğümde beni hiç takmayarak sabahın ilk ışıkları olmasına rağmen hala teyzemle konuştuğunu fark ettim.
"Neriman anlıyorum annem bütün güzel huylarını, zekasını hep bana vermiş de sende de birazcık kalmış olması lazım be kızım. Sana diyorum ki Samsun sen bana diyorsun ki Kastamonu. Aynı yerler mi onlar?"
Başımı iki yana sallayıp esnedim. Annem bir tık doğru söylüyordu çünkü teyzeme gerçekten anya deseniz o Konya anlıyordu.
Gözlerim Aslı'yı aradığında etrafa bakındım. Derman'ın arkasında elinde kocaman bir kartopuyla yavaş yavaş ona doğru yaklaşıyordu. Kartopunu tam kafasında patlatacağı sırada Derman arkasını dönmüş ve kartopu suratında patlamıştı.
Aslı gülerek elini ağzını kapattığında Derman kısık bir küfür mırıldandı.
"Ulan yüzüme top ata ata karizma bırakmadınız. Evde kalacağım sizin yüzünüzden, bu bana yapılır mı?"
Aslı duydukları ile ellerini beline koyup kaşlarını alayla kaldırdı.
"Yapma ya. Yüzüne kartopu atmadan önce evde kalmayacağını garanti eden kızlar mı vardı?"
Derman yüzünü ve kabanını silkeleyip Aslı'ya döndü.
"Tabii ki vardı. Hala da var."
Aslı sinirle dudağını dşlediğinde durumu kurtarmak için gülerek başını salladı.
"Eminim vardır Derman. O kadar çok vardır ki hepsi ile evlenip de birer gün arayla boşansan bütün ömrün geçer, eminim."
Derman gözlerini kısıp ona doğru bir adım attı.
"Benim gelecekte evleneceğim bir tane kadın var. O ve yeşilleri haricinde hiçbir kadın artık bana eskisi gibi gözükmüyor."
Yanından geçip arabaya geri bindiğinde koşarak Aslı'nın yanına gidip heyecandan donup kalmış bedeniniz sarstım.
"Sana şu an resmen evlenme teklif etti farkında mısın?"
Ellerimi kaldırıp oynamaya başladım. Annem en sonunda telefonu kapatıp bize doğru geldiğinde ona doğru seslendim.
" Altınları hazırla Derya hanım bu sene çifte düğünümüz var."
♟♟♟
"Derman sana diyorum ki sol kavşaktan dön,niye düz ilerliyorsun?"
Bana doğru döndü.
"Ağzının içinden konuşuyorsun. Sol kavşak derken sollasana yavşağı der gibi konuşuyorsun. Ben ne yapabilirim?"
Gözlerimi devirip alayla basımı salladım.
"Evet Derman bomboş yolda bizden başka araba olmadığı halde sana sol kavşaktan dön demiyorum sollasana şu yavşağı diyorum, evet çok haklısın!"
Önüme dönüp meyve suyumdan bir yudum aldım. Deniz abim sağ olsun uzun yolculuklarda midemin bulandığını bildiği için Derman öküzüne kıyasla beni düşünerek bir poşet meyve suyu almıştı.
" Hiç bana gidip de sen beni düşünmüyorsun ayakları yapma Deva. Sana o meyve sularını ben aldım!"
Ona doğru dönüp yüzümü buruşturdum.
"Evet canım bende dokuz aylık hamileyim!"
Hızla bana döndüğünde dil çıkardım. Ağzını açacağı sırada Aslı arka koltuktan Derman'ın omzuna elini koymuş, Derman'da elektrik etkisi yaratmıştı.
"İkinci ve son çıkış için sağa sapacaksın Derman."
Başını sallayıp sağa girdiğinde kollarımı birbirine dolayıp alayla konuştum.
"Hayret bunu nasıl sağala saplayacaksın Derman olarak anlamadın?"
Derman bana dönmeden dikiz aynasından Aslı'ya tebessüm etti. Vay anasını daha sevgili olmadan beni ona tercih etmişti.
Bu dayak istiyorum demek değil de neydi?
Yaklaşık on dakika sessiz geçen yolculuğumuzun ardından otele varmış ve arabadan inmiştik. Derman Aslı ve benim bavullarımızı odamıza taşıyıp yatacağını söyleyerek yanımızdan istemeyerek de olsa ayrılmıştı.
Üzerimizi daha rahat şeyler ile değiştirip karşılıklı yataklarımıza uzanıp bedenimizdeki dondurucu etki yaratan soğuğu azalttık.
Odanın kliması son ayarda çalışıyordu ama yine de burası kutupları andırıyordu.
"Deva benim hiç uykum yok. Biraz konuşsak mı?"
Aslı yataktan doğrulup sırtını başlığa yasladığında başımı iki yana salladım.
"Aslı yarın makyaj ve saç yaparken konuşma fırsatımız bol bol olacak. O zaman konuşsak? Ben deli gibi yorgunum. Uyumazsam yarın bu göz altlarını kapatacak fondöten bulamayız."
Gülerek başını salladı.
"O zaman Allah rahatlık versin caniko. İyi uykular."
"Sana daa."
Yorganıma iyice sarınıp gözlerimi kapattım. Belki biraz olsun yalan söylemiş olabilirdim. Uykum yoktu ve yorgun değildim. Ama adım gibi emindim ki biz o konuşmayı konuyu Demir'e değdirmeden bitiremezdik. Ve ben onun hakkında konuşmak istediğim son anda bile değildim.
Abim sözleniyordu. Demir ve onun unutmam gereken acısı bir mühlet rafta kalmalıydı. Hayatımın bir güzel anını daha adıyla mahvedemezdim. Mahvetmeyecektim.
♟♟♟
"Ben alt tonu koyu bir makyaj ve üzerine eyeliner istiyorum. Elbisem beyaz."
Makyöz başını salladığında önümdeki sayamadığım kadar çok fırçadan kalın uçlu fırçayı alıp geniş paletin ten rengi farına sürttü.
"Bakın hanımefendi ben sade seven bir insan değilim. Ben öyle açık renk far ile makyaj yapamam. Parlak farlardan oluşan bir palet ile yapacaksanız yapın makyajımı. Yoksa çekilin paşa paşa size nasıl sade harici makyaj yapılır onu göstereyim."
Aslı yarım saattir makyöz ile kavga ediyor, sade makyajın kendisine yakışmadığı hakkında tabiri caizse kadının beynini yiyordu.
"Aslı sen ne renk ayakkabı aldın kıyafetinin altına?"
"Beyaz aldım. Tek bantlı klasik model bir şey."
Hımladım. Sesler tam kesildiğinde bir anda Aslı çığlık atmış beni yerimden sıçratmıştı.
"Sen karıştırma fırçası ile far bazı mı sürüyorsun? Makyöz değil de badanacı mısınız siz?"
Çığlık ile olduğunu tahmin ettiğim kapının çalınmasına oflayarak ayağa kalktım. Annem başındaki bigudileri, Derman ise önünün yarısı açık gömleği ile içeri daldıklarında etrafta göremedikleri tehlike ile sorar bakışlarla bana döndüler.
"Bir şey yok. Aslı makyöze makyaj yaptırmayı öğretiyor sadece."
Aslı adını seslenmem ile anneme dönüp iki elini yana doğru açarak bakışları ile kadını gösterdi.
"Ama Derya anne yani şu hale bak karıştırma fırçası ile far bazı sürüyor bu kadın. Biz akşama söze gideceğiz inşaata değil, bu kadın hiçbir şey bilmiyor!"
Hepimizin yüzünde oluşan gülümseme ile kaşları çatıldığında ne olduğunu anlamak ister gibi baktı.
"Komik bir şey mi söyledim ben?"
Annem ciddileşip başını iki yana salladı ve makyözlere döndü.
"Benim kızım ne diyorsa doğrudur ya onun dediği gibi yapın ya da Derman'a söyleyeyim gerekli ücretinizi ödesin bizde vakit varken işini bilen birini bulalım."
Aslı ileri doğru atılıp annemin karşısına geçti.
"Hiç gerek yok Derya anne. Bu kadınlar toplasınlar eşyalarını gitsinler. Ben zaten yanımda bir sürü malzeme getirmiştim, hepimizin makyajını ben yaparım. Saçlarımızı da yaparım, işini bilmeyen birindense benim gibi bu işte profesyonelleşmiş bir insana ihtiyacımız var."
Derman baş parmağıyla dudağının kenarını kaşıyarak güldüğünde elimle yüzümü kapatıp kıkırdadım.
Aslı ikidir anne diyordu!
"Tamam kızım sen ne dersen olsun, ben sana güveniyorum. Sen hepimizi hazırlarsın."
Derman'ı zorla odadan atıp makyözlere gerekli ücretlerini vererek odayı boşalttık. Aslı öncelikle annemin saçını ardından makyajını yapıp aldığı büyük övgülerin gazıyla hızla benim makyajıma başladı.
Yaklaşık on beş dakikanın ardından makyajım bitmiş ve saçlarıma istediği daha doğrusu önerdiği geniş su dalgaları şeklini vermiş spreyini sıkıp asla hareket etmemem gerektiğini altını çizerek söylemişti.
En son kendi makyajı kaldığında aynı makyözlere dediği gibi sadenin yanından geçmeyen bir göz makyajını hafif tonlarda bir ruj ile tamamlayıp kendi saçını da hafif dalgalarla açık bırakıp omuzlarına döktürmüştü.
Saat yola çıkma zamanımıza yaklaştığında annem odasına gitmiş biz de giyinip aşağı inmiştik. Babam meşhur takımını giyip annemin bordo elbisesinin renginde bir mendil takmış, Derman ve Deniz abim siyah takımlarıyla tek kelimeyle harika gözüküyorlardı.
Benim ardımdan Aslı merdivenlerden indiğinde Derman resmen dona kalmış daha elbisesini görmeden sadece yüzünün güzelliği ile adeta çarpılmışa dönmüştü.
Onu eski haline geri getirip arabalarımıza dağıldık. Kızılcık şerbetimin hem bana hem de Deniz abime attığı konumu açıp bu sefer google asistanın sesi ile kimsenin tarif etmesine gerek kalmadan gereken yere ulaşmıştık.
Deniz abim adeta bir çelenk büyüklüğünde çiçeği bagajdan çıkarıp eline aldığında mecburen çikolatayı ben tutmak zorunda kalmıştım.
"Abi farkında mısın bilmiyorum ama senin sözüne gidiyoruz cenazeye değil. Yani bu çelenk biraz büyük kaçmış sanki?"
Heyecandan terlemiş anını koduna silip bana döndü.
"Oradan bakınca ne yaptığını bilecek kadar aklımın başımda olduğunu mu sanıyorsun Deva ?"
Gülerek başıma iki yana salladım. Önce Deniz abim ardından annem ve babam daha sonra Derman, Aslı ve ben olmak üzere hepimiz kapının önüne dizilip Deniz abimin çaldığı kapının açılmasını bekledik.
Üzerindeki omuzları açık, uzun yırtmaçlı ve kırmızı elbisesiyle kapıyı açan Esma otelde Derman'ı çarpan Aslı gibi Deniz abimi olduğu yere mıhlamıştı.
Abimi çikolatanın ucuyla dürtüp gülerek konuştum.
"Evet abim şu an küçük bir güncelleme hatası verdi, biz devam edelim Esma sen abimden çiçeği al çünkü onun vereceği yok."
Hepimiz gülmeye başladığımızda Deniz abim bir yanda başını iki yana sallayıp kendine gelmiş ve elindeki çelekten hallice çiçeği Esma'nın kollarına bırakmıştı.
Sırayla hepimiz birbirimizle selamlaştıktan sonra Esma kapıyı kapattığı anda tekrardan kapı çalmıştı. Esma tebessüm ederek tekrardan kapıyı açtığında karşısında teyzem onun arkasında eniştem, Gülce ve Bora dörtlüsü gülerek içeri girdi. Teyze zaten gelecekti evet ama Bora nereden çıkmıştı?
Bora herkesle selamlaştıktan sonra en son benim karşıma gelmiş tebessüm ederek sıkıca sarıldıktan sonra salondaki Esma'nın işaret ettiği yere oturmuştu. Hala üzerimden atamadığım şaşkınlık ile Gülce'nin yanına gidip koluna girdim.
"Bora'nın sizinle olmasını ne gibi bir şey açıklar acaba Gülce?"
Ellerini iki yana kaldırıp güldü.
"Tamamen tesadüf olarak gelişti Deva. Buraya gelirken yolda otostop çekmiş şekilde duran Bora'yı görünce durup ne olduğunu sordum. O da buraya geleceğini söyledi. Babam bunu duyunca kim olduğunu sordu arkadaşım olduğunu söylediğimde ise bizle gelsin arabasını servise bırakırız dedi. Şimdi de burada, böyle yani."
Anladığımı belli eden şekilde başımı salladığımda Gülce'ye de sarılıp yerime oturdum.
Deniz abim bakışlarını Esma'dan alamazken babam ve annem dünürleriyle koyu bir sohbete girmişti.
"Kızım hadi sen kahveleri yap."
Yıldız teyze konuştuğunda Esma başını sallayıp bizi işaret ederek mutfağa gitti.
Aslı,Gülce ve ben sırayla mutfağa gittiğimizde Esma alnına vurarak bize döndü.
"Ben nasıl içtiklerini sormayı unuttum!"
Gülerek elimle onu durdurdum.
"Annem ve babam orta şekerli, Derman, eniştem ve teyzem sade, Deniz abim de tuzlu içer."
Bir anda bana sarılıp derin bir oh çekti. "
"Deva hayatımı kurtardın."
Kahkaha atıp elimle sırtını sıvazladım.
"Ne demek yavrum her zaman."
Ard arda dizdiği dört tane kahve makinesine sırayla kahveleri koyup başında beklemeye başladı.
"Kızım elbisen yıkılıyor. Yakıyorsun gerçekten Deniz abim Derman abime sürekli çimdikleyin beni kesin rüyadayım diyip duruyor."
Esma gülerek başını önüne eğdi.
"Annemle beraber seçtik elbiseyi. Bana kalsa şu an giyecek kıyafetim yoktu hiçbir şey beğenemedim. "
Kahve makineleri ard arda kahvelerin hazır olduğunu belli eden sesi çıkardığında hepimiz ayrı bir kahve makinesinin önüne geçip kahveleri bardaklara boşalttık.
Deniz abim hariç herkesin bardağını tepsiye dizip tepsiyi masanın üstüne bıraktık. Esma'nın ısrarlarını göz ardı edip Gülce ile birlikte Deniz abimin bardağına üç yemek kaşığı tuz boşalttık.
"Ya sözlümü öldüreceksiniz üç kaşık ne Deva saçmalama?!"
Elimi belime koyup gülerek ona döndüm.
"Abim yaklaşık bir haftadır hamilelerin aşerdiği şeyler dahil olmak üzere bir sürü mide bulandırıcı şey yedi, sırf tuzlu kahve içtiği zaman midesi buna alışık olmuş olsun ve hepsini içip seni gerçekten çok sevdiğini bu şekilde de kanıtlayabilirsin diye. O yüzden hiç sıkıntı yapma domestos varsa ondan bekleyebiliriz."
Esma duydukları ile daha çok gülümsediğinde yanakları kıpkırmızı olmuştu.
Deniz abiminkini tepsinin Esma'ya yakın kısmına koyduğumuzda Esma tepsiyi alıp annemden başlayarak herkese sırayla kahveleri verdikten sonra en son Deniz abime kahveyi uzatıp yerine geçti.
Deniz abim Esma'nın gözünün içine baka baka kahveyi tek yudumda bitirip ceketinin cebinden çıkardığı kırmızı gülü tepsiye bıraktı.
İşte aşık adam böyle oluyordu!
"Gelelim sebebi ziyaretimize."
Babam elini dizlerine koyup Hasan amcaya döndü.
"Gençler birbirlerini görmüşler, beğenmişler. Benim oğlum da senin kıza tutulmuş. Bize de bu işi resmiyete dökmek düşer. Kısacası Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızımız Esma'yı oğlum Deniz'e istiyorum."
Esma heyecanla elimi tutup sıktığımda gülerek gözlerimi kapattım. Esma'nın eli deli gibi titrerken elimi elinin üstüne koyup ona baktım.
"Sakin ol."
Hasan amca Esma'ya döndüğünde Esma başını onaylar şekilde sallayıp gülümsedi.
"Madem gençler birbirlerini bu kadar sevmişler bize de hayırlı olsun demek düşer."
Abim gözlerini kapatıp başını öne eğip derin bir nefes aldığında gülümsedim.
Gelin kontenjanımız ikiden bire düşmüştü.
Esma ve Deniz abim sırayla herkesin elini öperken Alp elinde tuttuğu tepsi yanımıza geldi ve babam önce Esma'ya sonra Deniz abime yüzükleri takıp kurdeleyi kesti.
"Hayırlısı olsun bir yastıkta kocayın."
Büyük bir alkış koptuğunda Bora yanıma gelip kulağıma doğru fısıldadı.
"Deva biraz konuşabilir miyiz?"
Başımla onu onaylayıp salonun öbür ucuna geçtik. Derin bir nefes alıp bana döndü.
"Bunu sana söylediğim için Demir beni belki öldürecek ama ben daha fazla üzülmenize katlanamıyorum."
Tekrardan derin bir nefes alıp devam etti.
"Demir Simge ile gerçekten sevgili değil. En baştan beri Simge'nin ona oynadığı oyunu kanıtlamak için kanıt arıyor. Çünkü senin duyduğun ses Dmir'in kendi sesiydi evet ama montajlanmıştı. Ve demir sana bunu kanıtlamak için onun güvenini kazanarak sevgili taklidi yapmak zorunda kaldı."
♟♟♟
Bölüm sonuuu.
Hadi ama kim inandı Demir'in Deva'yı aldattığına?
Biraz fazla mutlu olmuşlardı ve araya biraz Simge yılanı ekledim evet.
Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Sizleri çok seviyorum. Bir sonraki cumartesi günü saat tam 12'de yeni bölümle görüşmek üzere hoşça kalın. ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 12.82k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |