31. Bölüm

30.Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam.

Nasılsınız?

Yeni bölüme hoş geldinizzzz.❤️

Maalesef sınırımız var. 15 oy ve 20 yorum 🩵

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?❤️

Bölüm Şarkısı: Güncel Gürsel Artıktay- Uzak Yol (Otel sahnesinden sonraki sahneler için)

Keyifli Okumalar:)

♟♟♟

Deva'dan...

"Demir Simge ile gerçekten sevgili değil. En baştan beri Simge'nin ona oynadığı oyunu kanıtlamak için kanıt arıyor. Çünkü senin duyduğun ses Demir'in kendi sesiydi evet ama montajlanmıştı. Ve Demir sana bunu kanıtlamak için onun güvenini kazanarak sevgili taklidi yapmak zorunda kaldı."

Bora ifademi tartmak ister gibi bakıyor ben ise hala ne dediğini anlamaya çalışıyordum.

"Deva bir şey de kurban olayım ya. Stresten yemek de yiyemedim kesin üç kilo verdim."

Bakışlarım abimlere döndüğünden omzumdan tutup yavaşça beni kendine çevirdi.

"Deva?"

"Bora şahsi olarak algılama. Çünkü gerçekten konunun seninle uzaktan yakından bir alakası yok. Ben artık kimseye güvenemiyorum. Sana yalan söylüyorsun demiyorum, demem de. Ama ne bu konuyu konuşmak için uygun yerdeyiz ne de uygun zamanda."

Omuzları düştüğünde başını belli belirsiz salladı.

"Peki o zam-"

"Bir sıkıntı mı var Deva?"

İkimizin tam arasına girip bana doğru dönen Derman'ı yavaşça yana doğru kaydırıp elimle Bora'yı işaret ettim.

"Yok abicim ne sıkıntısı. Bora tebrik etmek için yanına çağırdı o kadar."

Bakışları benim ve Bora'nın arasında kısa süre git gel yaşasa da en sonunda bende durmuştu.

"Niye ?Sen mi evleniyorsun?"

Gözlerimi devirip alayla başımı salladım.

"Hani evlenen benim abim ya Derman. Ondan olabilir mi ?"

Kısa bir süre öylece bakarak bekledikten sonra Bora'ya dönüp güldü.

"Kimin adına buradasın? Bora olarak mı, Demir'in arkadaşı olarak mı?"

Bora bir anda ciddileşip elini alnına selam verir şekilde koydu.

"Deva'nın can dostu, Aslı'nın biricik abisi, Gülce'nin baş belası Bora Eroğlu olarak buradayım komutanım."

Bu çocuk biraz önce Demir ve ben ayrıyız diye az kalsın ağlayacak çocuktu değil mi?

Derman elini Bora'nın omzuna atıp gülerek kalabalığa doğru yürümeye başladı.

Tam olarak bu beş dakika içerisinde nasıl bir olay gerçekleşmişti?

"Demir'in sesinin montajlı olduğunu öğrendik. Bora'nın Demir'e gıcık ama Bora'ya abi olduğunu öğrendik. Ve ayrıca Bora'nın Gülce'ye vurulduğunu alttan alttan söylemesiyle fark ettik. Daha sayayım mı?"

"Yok Raife'cim çok sağ ol."

"Deva hadi kurdele yutacağız ne yapıyorsun orada?"

Aslı beni yanına çağırdığında benden önce Derman Aslı'nın dibinde bitmişti.

"Sende mi kurdele yutacaksın?"

Aslı Derman'ı gördüğü her saniye olduğu gibi şimdi de dilini yutmuş gibi dururken aralarına girdim.

"Evet abicim. Bende, Aslı'da, Gülce'de yutacağız. Bir problem mi var?"

Bora yanımıza geldiğinde Aslı'nın elindeki kurdeleden kocaman bir parça alıp ağzına soktu.

"Ulan yavaş! Kurdeleyi parmak ucu kadar yutacaksın komple rulosuyla beraber değil."

Bora bir yandan deli gibi öksürürken bir yandan da hala kurdeleyi yutmaya çalışıyordu. Derman sırtına vurup müdahale etse de Bora kurdeleyi çıkarmamak için ağzını kapattığından boşuna debeleniyordu.

En sonunda derin bir nefes alıp gülerek bize -daha çok Gülce'ye döndü-.

"Tamam operasyon başarılı. Yuttum."

Derman 'Allah bu mala akıl versin' der gibi bakarken ellerini birbirine vurarak silkeledi.

"Operasyonu umarım kurdelenin çıkış anında da bu kadar gurur ve mutlukla anarsın kardeşim."

Hepimiz Bora'nın bu detayı yeni fark etmiş haline gülerken Esma ve abim yanımıza geldi.

"Neye gülüyorsunuz bu kadar?"

Bora büyük bir korku ile ağzını açtığında elimde onu durdurdum.

"Bora kurdeleyi biraz büyük yuttu, karnı ağrıyacak diye korkuyor şimdi."

Abim yan yan güldüğünde eliyle arkada bilgisayar ile uğraşan Alp'i gösterdi.

"Söz dahi olsa oynamadan bitmezmiş diyor Alp. Gelin hadi."

"Allaaaahhh."

Aslı büyük bir heyecan ile hepimizi ittirip salonun ortasına geçtiğinde büyükler balkona geçmişlerdi.

"Alp, yolla oradan zeybek. Hadi koçum."

Alp elini göğsüne vurarak başını salladığında salonda bir anda müzik yankılanmaya başlamıştı. Aslı neye uğradığını şaşırdığında Derman ceketini bana verip Aslı'nın yanına gitti.

Tam ortada duran Aslı'nın etrafında yarım tur kadar dönüp birer bacağını kaldırarak ilerlemeye başladı. Aslı titreyen ellerini bacaklarının yanlarında tutarken Derman kollarını kaldırıp şarkının şiddetlendiğinde tekrardan yere çöktü.

Hepimiz Derman'ı alkışlarken Aslı kızardıkça kızarıyordu. Ben düşüyorum a dostlar.

Zeybek ağır zayıf noktamdı be!

Şarkı sonlarına geldiğinde Derman tamamen diz çöküp Aslı'nın önünde elleri havada dansını bitirdi. Alkışlar salonda kıyamet koparırken ne Derman'dan ne de Aslı'dan çıt çıkmıyordu. Birbirlerine bakıp öylece susuyorlardı.

Bunlar oldu anacım. Sonuna kadar oldu!

"Cidden zeybek çok asil bir oyun. Derman çok güzel düşündü."

Esma mırıldanır gibi konuştuğunda abimin bakışları ona dönmüştü. Esma Derman'ları izlerken abimin dudakları iki yana kıvrılmıştı.

Gülme abi gülme. Abilerine düşen de kalkamayan kız olarak kalacak adım !

Balkondan annemler çıktığında Derman ayaklanmış ortada kıpkırmızı kesilen Aslı'nın yanında dikilmeye başlamıştı.

"Derman bunu nişanınızda ve düğününüzde de yapmazsan, ben eğer o asil halini çekip instagrama koymazsam seni evlatlıktan reddeder Aslı'yı Semih'e yaparım ona göre."

Derman abim yalancı bir sırıtışla güldüğünde Aslı'ya dönüp gözlerine bakarak konuştu.

"Oynarız anne oynarız. Ama sen Aslı'yı başkasına yapma düşüncesini benim akıl sağlığım için kafandan at. Bu yeşilleri başka kimseye yar etmem."

♟♟♟

Aslı Astarı: "Heyecandan midem bulanıyor." (23.52)

Aslı Astarı: "BİZ ŞİMDİ SEVGİLİ Mİ OLDUK DEVAAA?"(23.52)

Siz:" Oldunuz tabi. Artık karşına geçip 'seni seviyorum, senin için ölüyorum' demezse onu cidden ben öldüreceğim."(23.53)

Bakışları beni bulduğunda hala kıpkırmızı olan yanaklarıyla tebessüm etti. Evet yanımdaki koltukta oturuyordu. Ve evet biz mesajlaşıyorduk.

Çünkü arabanın ön koltuğunda oturan Derman uyuyor, Aslı'da ses çıkarırsak uyanır yorgunluğuna yorgunluk eklenir diye kimseden çıt çıkartmıyordu.

Ve evet arabayı Bora kullanıyordu.

"Yenge yanında yiyecek bir-"

Aslı bir anda Bora'nın omzuna vurduğunda Bora susmak zorunda kaldı.

"Sus diyorum Bora, sus. Zaten yorgun bütün gece araba kullandı. Bırak da uyusun."

Aslı fısıldayarak Bora'yı azarladığında Bora ağlıyormuş gibi yaparak dudaklarını büzdü.

"Ama acıktım be-"

Aslı sıktığı yumruğunu Bora'nın suratına salladığında ortamda en sonunda sessizlik oluşmuş, Aslı sakince arkasına yaslanmıştı. Gülerek bana döndüğünde telefonunu eline alıp mesaj atmaya başladı.

Aslı Astarı: "Deva üstüne montumu örteyim mi? (23.57)

Aslı Astarı: "Üşür mü sence?"(23.57)

Siz:" Aslı'cım üzerinde askılı elbise var ve sen üşümüyorsun da üzerinde hem ceketi hem de kabanı olan Derman mı üşüyecek?"(23.28)

Siz: "Gerçi sen şu an yanıyorsun, ondan üşümüyorsundur."(23.58)

Siz: "Görümcelik is coming NİHAHAHAHHAHAH."(23.59)

Kıstığı gözleriyle koluma çimdik attığında dil çıkardım. Görümcemdi artık elbet biraz utandıracaktım onu yani.

Araba durduğunda Bora arabayı durdurup bize doğru döndü. El hareketleriyle önce karnını, sonra ağzını daha sonra uyuyormuş gibi başını işaret etti.

Kaşlarım anlamadığımı belli eder şekilde çatıldığında Bora aynı hareketleri bir daha yapmaya başladı.

Yine anlamadığımıza omuzlarını düşürüp fısıldadı.

"Geldik diyorum. Geldik."

Arabadan inip yanımızda duran abimlerin arabasının -yani Gülce'nin- yanına adeta uçtu. Aslı gülerek montunu üzerine aldığında arabadan indik. Ön kapıyı açıp hala mışıl mışıl uyuyan abimi havanın dondurucu soğuğu ile karşılaştırdığımda yüzünü buruşturdu.

"Abi hadi geldik. İn arabamdan."

Ses vermeyince her zamanki taktiğimi -kıskandırma modunu- açıp arabamın tam yanında duran abimin arabasına yaslandım.

"Aa bende tanıştığıma memnun oldum Berk. Sen Aslı'nın eski sevgilisiydin değil mi?"

Bir anda gözlerini aralayıp doğrulduğunda hepimiz kahkaha atmaya başladık. Bakışları hemen Aslı'yı bulduğunda Aslı suspus olup yavaşça yanıma yaklaştı.

"Hadi herkes odasına. Yarın tekrardan yolculuk var iyice dinlenin."

Annem babamın koluna girip uyarısını yaptıktan sonra otele doğru yürümeye başladı.

"Ben kendime oda tutacağım. İyi geceler hepinize."

"Bende gidip yatayım. Kızlar dikkat edin kendinize."

Abime ve Bora'ya el salladığımızda sadece üçümüz kalmıştık. Derman bakışlarını Aslı'dan çekmezken en nihayetinde konuştu.

"İçeri gir istersen, üşüme. Hava fazla soğuk."

Aslı başını sallayıp kolundaki ben ile seri adımlarla içeriye yürümeye başladı. Derman gülerek arkamızdan gelirken odamıza çıkıp kapıyı açtık.

"Aslı bir dakika konuşabilir miyiz?"

Derman'a dönen bakışları ile başını salladığında odaya girmeyip koridorda kaldı. Açık kapıya uzanıp kapatan Derman'a dil çıkarıp üzerimdeki kabanı yatağın üzerine bıraktım.

Hızla kapıyı kapattığı anda arkasına geçip zar zor gelen seslerini dinlemeye başladım.

"Ben aslında herkesin içinde senin fikrini sormadan böyle bir şey yapmak istemezdim. Ama ne biliyim tutamadım kendimi o an. Sonuçta bu konuda benden çok senin fikrin önemli ve ben daha şimdiden düğündeki zeybek için anneme söz verdim."

Elimle ağzımı kapatıp güldüğümde Derman tekrardan konuşmaya başladı.

"Şu anda saçmalıyorum aslında ama ne demem gerektiğini bil-"

"Seni seviyorum."

Aslı bir anda Derman'ın sözünü kestiğinde gözlerim kocaman açılmıştı. Sabahtan beri Derman'ı gördüğü anda dut yemiş bülbüle dönen kıza bakın hele.

Başımı kaldırdığımda olduğunu yeni fark ettiğim kapı dürbününe uzanıp ikiliyi dinlerken dikizlemeye başladım.

"Bende seni seviyorum. Seni gördüğümden beri kendimi tanıyamayacak kadar."

Tebessüm ederek kapıya yaslandığımda zihnim bir kaç ay önce Aslı'nın yaşadığı heyecanı yaşadığım günleri önüme sunarken derin bir nefes aldım.

"Ben bütün senlere talibim Deva. Karşımda varlığıyla beni dünyanın en şanslı insanı yapan sana, elinde biber gazı ile beni kör eden sana ve beni her fırsatta yenen sana, hepsine. Gel, ilk defa çıkacağım bu yolda beni yalnız bırakma, sımsıkı tut elimi. Ben yanımda sadece seni görmek istiyorum."

Gözlerimi kapattım.

Hala dün gibi geliyordu o an. Sanki kapıyı açtığımda Demir karşıma çıkıp bana sıkı sıkı sarılacak, her şeyin bir rüya olduğunu söylecek gibi geliyordu.

Onsuzluğa alışmamıştım. Sadece yanımdan hiç eksilmeyen kalabalıktan dolayı acısını unutmaya alışmıştım. Tek başıma kaldığımda tekrardan yükseliyordu onsuzluğun verdiği o berbat his ruhumda.

Gerçi onları el ele gördüğümden beridir içimde ona karşı olan, benim yaka paça kalbimden attığım bütün umutlar bugün Bora'nın dedikleri ile tekrardan yerlerini bulmuşlardı.

Mantıklı değildi daha önce dedikleri. Ben basit bir aldatılma mesajı ya da görüntüsü almamıştım. İkisinin de oynanıldığını az çok tahmin edebilirdim ama sesi, hele de sürekli sürekli Simge'nin beni araması ile söyledikleri kafamda Demir'in sesinin oynanılabileceği hakkında en ufak bir şüphe bırakmamıştı.

Sırt üstü yatağa uzanıp tavanı gözetlemeye başladım.

Özlemiştim.

Sesini, gülüşünü, saçlarını.... Ama en çok kokusunu. Hayatımda ilk defa güveni duyduğum kokusunu.

Bazen Aslı sanki onun gibi kokuyor gibi geliyor, delirmediğime inanmak için bir bahane bulup dibine girerek kokluyordum. Aynı olmadığını fark ettiğimde ise içime çöken hüznü, kendimi bir yere kilitleyip hıçkıra hıçkıra ağlamadan atamıyordum.

Dışarıdan her şey çok güzel gibi gözükmesini sağlamak için, kapanmadan o kadar çok kez basmıştım ki yaralarıma artık benden izinsiz kanayamıyorlardı bile.

Kapı açıldığında içeri yüzünü yelleyerek giren Aslı yüzüne gömdüğü yastık ile çığlık atıp duruyordu.

Derin bir nefes alıp tekrardan yarama basarak yüzüme tatlı bir gülümseme yerleştirdim.

"Aptal aşık iyi misin?"

Yüzünü yastıktan çektiğinde kocaman bir nefes aldı ve yüzüne yapışan saçları düzeltti.

"Kalbim ağzımda atıyor Deva. İçimde öyle bir heyecan var ki her yerim titriyor, buz kesiyor."

Yataktan doğrulup onun yatağına geçtim. Yastığı yatağına bırakıp bana döndü.

"Sen şimdi güzel bir duş al, bende o ara bize kahve yapayım. Sonra da dertleşiriz biraz tamam mı?"

Yüzü anında parladığında hızla başını salladı ve beni yanağımdan öpüp banyoya doğru koşturdu. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp siyah minik yıldızlı pijamalarımı giyindim. Kahve için ısıtıcıya su koyduğum sırada telefonuma bildirim gelmişti.

Gülnur hoca mesaj atmıştı.

Gönderen: Gülnur Hoca

"Devacım selam, bu saate rahatsız etmek istemezdim kusura bakma ama acil ulaşmam lazımdı sana. Okul için verilen raporlu devamsızlık hakların sonuna gelmiş durumda. Pazartesi derslerine gelmen gerekiyor. Mesajımı gördüğüne dair bana bir işaret bırakırsın olur mu?"(23.20)

Gönderilen: Gülnur Hoca

"Mesajınızı gördüm hocam. Haber verdiğiniz için teşekkür ederim. Pazartesi günü görüşürüz. İyi geceler."(00.28)

Gitmek için bir yılımı heba ettiğim okuluma haftalardır gitmeme maceram burada son bulmuştu.

En zoru da yanımda değilken bile içimde tutamadığım umut ile, karşı karşıya gelince hissiz gibi davranmaktı.

Hayatımda ilk defa başaramayacağımı düşündüren bir zorluk.

Sadece ona karşı.

♟♟♟

"Tanrım kötü kullarını
Sen affetsen, ben affetmem. Bütün zalim olanları
Sen affetsen, ben affetmem
Bütün zalim olanları
Sen affetsen, ben affetmem"

"Siz deli misiniz? Alo? Deva, Aslı? Neden ağlıyorsunuz?"

Bağırarak şarkıyı söylerken bir yandan da deli gibi ağlıyordum. Hayır ağlıyorduk.

"Kapatıcam bak."

Aslı Derman'ın radyoya uzanan eline vurup parmağını tehdit eder gibi salladı.

"Bu radyoyu kapatırsan seninle ömür boyu konuşmam Derman ona göre. Gider annenin dediği o Semih'le evlenir onunla zeybek oynarım."

Cümlesinin sonuna doğru sesi iyice kısılmış yüzünü dizine gömmüştü.

"Siz beni delirteceksiniz o olacak."

Arkadan öne doğru uzanıp sesi son kademeye getirdiğim anda şarkı bitmiş diğer şarkı başlamıştı. Ellerimi iki yana açıp sallanmaya başladım.

"Bu şarkı Bergen'e gelsin be. Kraliçeye gelsin."

"Gelsin be."

"Gözlerin nemli nemli, başını hiç öne eğme
Ayrılık onur değil ki benim için üzülme
Ayrılık onur değil ki ah benim için üzülme."

Aslı'da olduğu yerde sallanmaya başladığında yanımda duran su şişesini alıp şarkıyı devam ettirdim. Ağlarken ne kadar olursa işte.

"Bundan sonra adını kırk yılda bir anarım
Sende kaybettiğimi başkasında ararım
Benim için üzülme
Benim için üzülme"

"Belki Bergen değildik ama, bizde bundan sonra adını kırk yılda bir anarız."

Derman burada olduğunu belli eder gibi boğazını temizlediğinde gözlerimi kapatıp sallanarak şarkıya eşlik etmeye devam ettim.

Deniz abim annemleri eve bırakmak için onları kendi arabası ile İzmir'e götürürken, hem turu için hem de bizi tek göndermemek için bizimle gelen Derman'la rotamız İstanbul'du.

Bugün pazardı ve ben yarın okula gidecektim. Deniz abim Derman'ın getirdiği deliller ile o şerefsizin önce mesleğini elinden almış, bana karşı uzaklaştırma kararı aldırmış ve böbürlendiği adını iki paralık etmişti.

Evet tutuklanmamıştı. Çünkü ben yaşıyordum. Olay onlara göre bu kadar basitti.

"Sen şimdi bizi getirmek için taa İstanbul'a kadar geldin ya, ne yapacaksın burada?"

Aslı Derman'a döndüğünde sabahın bu köründe olan trafik yüzünden duran araba sayesinde Derman'da ona dönmüş hala dolu olan gözlerini sağ eliyle silmişti.

"Pazartesi günübirlik Uludağ turuna katılacağım."

Aslı başını salladığında Derman elini yanağından çekip önüne dönmüştü. Trafikte de aşk yaşamasınlardı yani.

"Dedi Demir'in kirpiğini trafikte alıp, tutar mı tutmaz mı yapan kız."

"O zaman trafik kilitti ve biz olduğumuz yerde bekliyorduk."

"Tıpkı şu an gibi yani?"

"Aman be!"

"Abi daha ne kadar yolumuz var?"

Derman saatine ve yola bakıp bana döndü.

"En az iki saat."

Elimi ağzıma götürüp yalandan esnedim.

"Gelince kaldırırsınız."

Arkama yaslandığımda Derman alayla cevap verdi.

"Emredersiniz sultanım."

Kıkırdadım.

"Bundan sonra haremi ben yönetiyorum."

"Ha?"

Üçlü koltuğun hepsine iyice yayıldığımda gözüme bandımı taktım.

"İyi geceler diyorum iyi geceler."

♟♟♟

"Tamam Derman yaptırın. Jantını da motorunu da yaptırın. Baş başa kalmak için arabamı bahane etmenize gerek yoktu aslında."

Telefonu kapatıp cebime koydum. Montumun cebinden çıkardığım anahtar ile kapıyı aralayıp İzmir'e götürdüğüm bütün eşyalarımı içine alan üç valizimi de içeriye soktum.

"Evim evim güzel evim."

Montumu çıkarıp evin bütün camlarını açtım. Bir aydan fazladır adam akıllı eve girilmiyordu ve ev inanılmaz havasızdı.

Odamda temizlik yaparken giymek için ayırdığım kıyafetleri üzerime geçirip seri adımlarla banyoya ilerledim.

Kapalı ev nasıl oluyordu da bu kadar tozlanıyordu?

Temizlik kovalarımı ve süpürgemi salona götürüp derin bir nefes alarak temizliğime başladım. Halı, koltuk, cam, silme, süpürme her şey.

Demir ile ilk komşu olduğumuzu anladığımız günkü makinem değildi şu an kullandığım. Sesten rahatsız olduğu ve gecelere kadar çalıştığından, benim de temizlik perilerimin her an yoklama alacağı tuttuğundan yepyeni makinemi annemlere verip kendime sessiz bir süpürge almıştım.

Ki daha önce de İzmir'deyken abimler süpürge sesinden nefret ettiklerinden annem bana sessiz bir makine almıştı ama ben 'süpürge dediğin çektiği şeyin sesini bize duyuracak' diye inat ettiğimden o makineyi bir kere kullanmamıştım.

Bana ders çalıştırırken söylediği üzere sardunyalara alerjisi vardı. Sırf bu yüzden evimdeki dört saksı sardunyayı yazlık eve bıraktırmıştım.

Hatta sırf o çok seviyor diye kendime bergamotlu çay stoğu yapmıştım.

Gibi gibi bir sürü şey.

Bakıldığında gerçekten hayatımın merkezine onu almıştım. Evim hatta temizliğim gibi ona göre şekil almıştı.

Saat artık akşam vakitlerine gelirken zihnim mutluluktan, bedenim yorgunluktan ölüyordu. İşim en sonunda bitmişti ve ben kendimi sıcak bir duşla ödüllendirmiştim.

Isıttığım su ile kendime güzel bir kahve yaptıktan sonra titrek bir nefes alarak çıkmak istediğim için terası kontrol ettim.

Oradaydı.

Ona aldığım, ikimizin isimlerinin yazılı olduğu kupa ile bir şeyler içiyor, arkasına yaslanmış önündeki bilgisayara bir an olsun bakmıyordu.

İçimdeki gidip ona sıkıca sarılma istediğini tam olarak ne geçirirdi?

Kapıyı sessizce araladığımda kulağıma dolan müzik ile titrek bir nefes aldım.

"Kalktım baktım gecenin üçündeymişim
Ben nasıl bir adamım hiç sevilmemişim
İstanbul'dan gitmeyi hep denemişim de
Sen aklıma gelince geri gelmişim"

Hafifçe kapıya yaslanıp onu izlerken telefonunda gelen müzik bir anda kesilmiş, birinin aradığını gösteren zil sesi çalmaya başlamıştı.

Başını geriye atıp telefonu çevirdiğinde arayan kişiyi görmüş, ayağıyla üzeri boş sehpayı sertçe devirmişti.

"Bıktım artık Allah'ım, bıktım. Ne olur bana bir yol göster."

Sesi ağlamaklı çıktığında istemsizce yaslandığım yerden doğrulmuştum. Derin bir nefes alıp çağrıyı cevapladı.

"Efendim Simge?"

Gözlerimi yumup yavaşça yere oturdum. Dizlerimi kendime çekip üzerimdeki hırkaya cebinden telefonumu çıkararak iyice sarındım.

"Evet dışarıdayım. Evde değilim."

Yalan söylüyordu.

Telefonu kulağından uzaklaştırıp tekrardan derin bir nefes aldı.

"Simge meşgulüm şu an. Yarın konuşsak olur mu? Toplantı için sunu hazırlıyorum şirkette."

Yanına gelmesin diye yalan söylüyordu.

Telefonu kapatıp koltuğa doğru fırlattı. Acı çektiği her halinden belli oluyordu ve bu Bora'nın dedikleri ile birbirlerini fazlasıyla tamamlıyordu.

İçimdeki umutların kalbimi raydan çıkaracağı kadar.

Başımı kapıya yaslayıp tekrardan onu izlemeye koyulduğumda sessize aldığım telefonum çalmaya başlamıştı.

Dizlerimin üzerinde duran telefonu çevirdiğimde gördüğüm numara ile duraksamıştım.

Demir'den sonra niye beni arıyordu?

Titrek bir nefes alıp çağrıyı cevapladığımda Simge'nin sesi duyulmaya başlamıştı.

"Yüzüğümü çok beğendim sevgilim. Önceden mi almıştın?"

Gözlerimi kapatıp sesleri dinlerken etrafı balkondan gelen Demir'in hıçkırıkları bölmüştü.

Kalbim sıkışıyordu.

O ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve o ağladıkça ben ölüyordum.

Simge'nin sesinden sonra telefondan kulaklarıma dolan ses ile aniden ayaklanıp bakışlarımı inanamaz gibi Demir'e çevirdim.

O karşımdaydı ama telefondan sesi geliyordu!

Tıpkı diğer dinletilen telefonlar gibi sesi geliyordu!

Demir karşımdaydı, yemin ederim Demir karşımdaydı!

"Evet sevgilim Deva ısrar ettiği için almak zorunda kalmıştım."

Telefon elimden yere düştüğünde Demir aniden sesin geldiği yöne -bana- doğru dönmüştü.

Kıpkırmızı gözleri ve dağılmış saçları ile gördüğüne inanmıyor gibi başını iki yana sallayıp tekrardan bana döndü.

O doğru söylüyordu!

Hepsi Simge'nin işiydi. Demir beni aldatmamıştı, bana o iğrenç şeyleri söylememişti!

O benim karşımdaydı!

Gözlerim dolup taştığında mutfaktan çıkıp terasa girdim. Yavaş adımlarım koşmaya dönüştüğünde yolumun sonu o kolları olmuştu.

Kollarımı bedenine sardığım an kollarını bedenime sarmış beni sımsıkı tutuyordu.

"Özür dilerim özür dilerim özür dilerim. Ona inanıp da sana inanmadığım için çok özür dilerim."

Vücudu kaskatı kesildiğinde omuzlarımdan tutup beni bir adım geri çekti.

"S-sen öğrendin mi ? Gerçeği öğrendin mi?"

Deli gibi inanmak istiyor ama inanamıyor gibi bakıyordu. Başımı onu onaylar şekilde salladım.

"Öğrendim. Onun nasıl bir yalancı olduğunu, senin sesini taklit edip de bizi Simge'nin bitirmeye çalıştığını öğrendim."

Tekrardan beni kendine çekip sarıldığında titrek bir nefes aldı.

"Biz... bitmedik dimi Deva? Başaramadı dimi?"

Ağladığı için çatallaşan sesi ile iyice kalbim parçalanırken göğsüne yaslı başımı salladım.

"Başaramadı Demir. Başaramadı."

Kahkaha atmaya başladığında saçımın üzerine bir buse kondurup burnunu saçlarıma gömdü.

"Çok özledim Deva. Her şeyden çok ilk defa güveni duyduğum kokunu çok özledim."

Bende çok özlemiştim. Aynı onun dediği gibi güveni hissettiren kokusunun üzerime sinmesini çok özlemiştim.

Bir adım geri çekildiğinde elleri yanaklarımı kaplamış dolu gözleriyle dolu gözlerime bakıyordu.

Dakikalar artık saat olmuş gibi geçiyor gözlerimde yaşamak ister gibi bakıyordu, bakıyordum.

Elimi ensesine götürüp dudaklarını dudaklarımla buluşturduğumda ise en nihayetinde zaman durmuş ve biz kalmıştık.

Sonsuza dek.

♟♟♟

Bölüm Sonu

Evetttt barıştılar. Simge yılanı sonunda hata yaptı ve bu iş bitti.

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motive kaynağım. ❤️

Sizleri kocaman öpüyor ve aklımdaki sürprizler ile haftaya cumartesi gününü iple çekeceğimi söyleyerek kaçıyorum.

Hoşça kalınnn ❤️

 

Bölüm : 18.12.2024 18:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...