
Selam Selam Selam.
Macera, işkence ve atraksiyon dolu yeni bölüme hoş geldiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım.
Uzatmadan bölüme geçiyorum.
Keyifli Okumalar:)
♟♟♟
Deva'dan...
"Ay ben bundan nefes alamıyorum. Yüzüm gözükmesin diye ölecek miyim ben be?"
Yüzündeki pembe kar maskeni düzeltip aynanın karşısına geçti. Saniyesinde bana dönüp eliyle alnını işaret etti.
"Bunun alnında enayi yazıyor lan!"
"Senin yapacağın işi seveyim Aslı."
Yüzünden maskeyi çıkartıp sehpanın üzerine bıraktım. Ev basacaktık ama neon pembe, ayıcık kulaklı ve alnında enayi yazan bir maskeyle. Yakalanmamak için takıyorduk bir de biz bunu.
Dimi canım bende Aleyna Tilki işte.
"Ne kadar komiksin sen ya. Doğuştan mı yoksa baba tarafı Cem Yılmaz mı?"
"Ha ha ha Raife. Cidden ha ha ha."
Koltuğa oturup derin bir nefes aldım. Sinir hareketlerimi yönetmeye çalışıyordu.
"Başka maskemiz yok. Saat akşamın dokuzunda da başkasını bulamayız. Mecbur maskesiz gideceğiz."
Elindeki suyu pipetle içen türünün tek örneği çakma doktorumuz Gülce, ciğerini halıya tükürecek gibi öksürürken Esma sırtına hafifçe vurdu.
"Helal helal. Bora'nın sevgilisi işte. Konu yemek içmek mi hortum misali sömürüyorsunuz. Yavaş yani, atlı mı var arkanda."
Aslı omzuma hafifçe vurup tanıma oturdu.
"Çok konuşma Deva. Onlar birbirlerinin mümin kardeşleri. Hem maskemiz yoksa Gülce'nin doktor maskesi de mi yok? O da yüzümüzü kapatır."
Koşarak girdiği salondan koşarak çıkıp elinde dört tane maske ile geri döndü.
"Bunları takalım. Kafamıza da şapka takarız oldu bitti."
Ellerimi çırpıp ayaklandım.
"İğneler ve halat?"
Esma elini kaldırıp çantayı işaret etti.
"Burada."
"Cımbız, makas, peruk ve ağda?"
Aslı valiz büyüklüğündeki çantasını öle bayıla kaldırıp çığlık attı.
"Burada burada burada."
"Sahte kan, kör neşter ve hoparlör?"
Gülce elini kaldırdı.
"Gerçekçi organ, eter ve uyuşturucu kremi unuttun. Hepsi bende komutanım."
Kilit kırmak için bütün bildiğim alet edevatların bulunduğu çantamı sırtıma takıp hırkamın kapşonunu kafama geçirdim.
"Bugün bu iş bitecek kardeşlerim."
Aslı elini ortaya koydu.
"Annesiyle babasının onu icra ettiği güne lanet ettirmeden o evden çıkmayacağız !"
Hepimiz ellerimizi Aslı'nın elinin üzerine koyup yukarı aşağıya sallayarak bağırdık.
"Sal-ça-lı ve kal-ça-lı-lar!"
Hızla salondan çıkıp üzerlerimize montlarımızı geçirdik. İstikametimiz şam şeytanının eviydi.
Evet yani Simge.
Telefonumu çıkarıp bir yandan merdivenleri inerken bir yandan da gerekli numarayı tuşluyordum.
Sonunda çağrı cevaplandığında telefonumu kulağıma tutup alayla konuştum.
"Zümra Alin Korkmaz ile mi görüşüyorum acaba?"
Kıkırdadı.
"Alin ile görüşüyorsun tatlım. Zümra diyecek kadar uzak değilsin bana."
"Alin yine haklı dağılın gençler."
"Neyse. Kameralar iptal. Sizi hiçbiri çekmeyecek. Siz oradan çıktığınız an devam edecekler kayıtlara. Görevli zaten paket."
"Sana nasıl teşekkür etsem az Alin ger-"
Bir kaç hışırtının ardından sözümü kesen erkek sesi ile gözlerim kocaman açıldı. Koskoca Zümre Alin Korkmaz eve erkek mi atmıştı? Yohannes!
"Biraz daha bu malzemeden çalınmış havlu ile karşımda durursan olacaklardan ben sorumlu değilim."
Boğazımı temizledim.
"Yanlış bir zamanda mı aradım?"
Hemen cevap verdi.
"Hayır. Korel'in her zamanki saçmalıkları. Sen şunu unutma. Eğer işe polis karıştırsa diyeceğiniz tek şey evimizin sokağındaki pastanede kutlama yaptık. İsterseniz kameraları izleyin diyeceksin. Ben onları da ayarladım. Verdiğim plakayı taktınız değil mi arabaya?"
Bagaja çantalarımızı bırakıp arabaya bindik.
"Evet evet taktım."
"Tamadır o zaman. Kapatıyorum. Şu liseli ergenin havasını almam gerek."
Gülerek başımı salladım.
"Kolay gelsiin."
Telefonu kapatıp cebime koydum. Plan hazırdı. Gerekli malzemeler ve kişiler de yanımdaydı. O zaman siper alın.
THİS İS ISPARTAAAA!
♟♟♟
"Açılmıyor ki tükürdüğümün kapısı bir türlü."
Önce Esma ardından Aslı sonra Gülce ve en son ben . Bir türlü kapıyı açamamıştık.
"Hay ben senin!"
Kısa bir küfür mırıldandığımda kapının arkasından tıkırtı sesleri gelmeye başlamıştı. Geri çekildiğim sırada kapı bir anda açılmış arkasından pis pis sırıtan Aslı gözükmüştü.
"Lan sen nasıl girdin içeri?"
Elini dudaklarına götürüp açık balkon kapısını işaret etti.
"Dedim bu Simge mal, kesin bir şeyi açık bırakıp zıbarmaya çekilmiştir. Bir baktım ne göreyim balkon kapısı ağzına bir açık."
Anladığımı belli eder şekilde başımı sallayıp kızlarla beraber içeri girdim. Cebimden el fenerini çıkarıp şapkamı indirerek kızlara döndüm.
"Yatak odasına."
Hepsi senkronize olmuş gibi başını sallayıp üst katta olduğunu tahmin ettiğimiz odasına gitmek için merdivenleri tırmandılar. Koridordaki bütün kapıları kontrol edip en sonuncusunda ölü balık gibi yatağına yayılmış Simge'yi bulduk.
"Odaya bak leş gibi. Köpek bağlasan durmaz burada."
Çantamı yere bırakıp Gülce'nin bana doğru uzattığı eterli pamuğu alarak yatakta yatan Simge'nin yanına adımladım.
Yatağın yanındaki komodinin üzerinden ağzına bir dolu bardağı alıp, içinin şeytanlığının yansımış olduğu suratına fırlattım. Çığlık atarak bir anda doğruldu. Beni gördüğünde yüzü aniden kararmış ve kaşları çatılmıştı.
"Seni gibi şey-"
Elimdeki bezi ağzına kapatıp gözlerimi devirdim.
"Sana konuşabilirsin diyen olmadı, kapa çeneni."
Debelense de kızlar kollarını tutmuş ve kaçmasını engellemişlerdi. En sonunda bayıldığında Aslı salondan sandalye almaya gitmiş bizde plastik eldivenlerimizi giyip eşyaları çıkarmaya başlamıştık.
Sandalyeye oturtup kollarını ve bacaklarını sıkıca bağlayıp ayılması için ıslanmış suratına tekrardan buz gibi suyu bocaladım.
Yine aynı tiz çığlık ile uyandığında çantamdan bantı çıkarıp dudaklarına yapıştırdım.
Hepimiz teker teker önüne dizildiğimizde Esma'ya döndüm.
"Kızılcık şerbetim sıra sende."
Asker selamı vererek çantasından çıkardığı iğneleri arka arkaya vücudunun farklı yerlerine enjekte etti. Öldürecek iğneler değildi bunlar. Sinirleri sürekli uyarıldığı için bir tel saçını yolsak kökünden koparıyormuşuz gibi acıyacaktı sadece.
"İşlem tamam."
Esma elini birbirine vurarak geri çekildiğinde Aslı elindeki ağdayı Simge'nin bacaklarına ve kollarına yapıştırmış cebinden çıkardığı cımbız ile arkasına geçmişti.
"Bak şimdi bu ne? Böyle kaş mı olur saman yolu gibi? Bunları inceltmek lazım."
Simge ağzındaki bantla çığlık atarken Aslı hiçbir şey yokmuş gibi kaşlarını yoluyordu.
"Seni düşündüm yaza hazırlık olsun diye bacaklarını ve kollarını da alayım dedim."
İki ağdayı aynı anda çekip konuşmaya devam etti.
"Senin yüzünden kendi abimden nefret etmişken kusura bak ya da bakma umurumda değil, dua et sadece bununla kalıyorum Simge."
Diğer iki tanesini daha çekip son kalan üç taneyi de ard arda çekti.
"İnsanların hayatlarına o insanlar istemediği sürece dahil olamayacağını öğrenirsin umarım."
Gülerek ayağa kalkıp Gülce'nin uzattığı makası aldım.
"Sen şey demiştin değil mi Demir ile bana dinlettiğin yalan konuşmalarda, en çok saçlarını sevdiğini?"
Saçlarıyla aynı renk peruğu arkasından dolanıp sanki onun saçlarını kesiyor gibi kesip bacaklarına döktürdüm.
"Sana kısa saç da yakışmaz ama tüh neyse."
Masanın üzerine uzanıp kör neşteri aldım. Yerinde debelenirken elimde gördüğü neşter ile gözleri kocaman açılmış, hareketleri durağanlaşmıştı.
"Şimdi ben diyorum ki senin bir böbreğin fazla, e dışarıda onca insan nakil için bekliyor. Ki eminim o insanlar senden çok daha faydalı şeyler yapmak için yaşıyorlardır."
Tişörtünü sırtına kadar sıvazlayıp uyuşturucu kremi böbreğinin olduğu kısma sürdüm.
Tabi ki öyle bir şey yapmayacaktım, sadece o öyle sanacaktı o kadar.
Benim ona vereceğim tek zarar onun bana verdiği gibi psikolojik açıdan olacaktı.
Kremi sürüp bir mühlet bekledikten sonra sahte kanı elime ve sahte organa boca ettim. Kör neşteri bir kaç defa sırtında gezdirip en sonunda yere bıraktım.
"Hallettim Gülce, torbayı aç."
Gülce yüzünde mimik oynatmadan sahte organı Simge'nin gözünün içine baka baka torbaya koyduğunda Simge bayılmıştı.
Hadi ama bu kadar da korkak olamazdı ya?
"Sen psikolojik manyak deliysen tabi ki korkar Deva! Dua edin de kriz falan geçirmesin."
Uyanması için hoparlörü ayarlayacakken aşağıda unuttuğumu fark edip seri adımlarla aşağıya indim. Ev haddinden fazla dağınıktı.
Bu kız burada nasıl yaşıyordu be?
Tekrardan yukarı çıktığım sırada boğazımda hissettiğim soğuk metal ile olduğum yere mıhlandım. Bu plana ait bir şey değildi!
"Ses çıkarmadan arkadaşlarının yanına gidiyoruz. Eğer bağırırsan alacağım şey sadece paran olmaz ona göre."
Korkudan bütün kanım çekilirken yavaşça kızların olduğu odaya adımladım. Bıçağı haddinden çok fazla sert bir şekilde boğazıma bastırıyor, doğru düzgün nefes almamı bile engelliyordu. İçeri girdiğimde kızlar beni ve arkamdaki adamı görüp panikle geri çekilmişlerdi.
"Şimdi cici olmayan psikopat dörtlü, telefonlarınızı ve bütün değerli eşyalarınızı alayım. Tabi arkadaşınızın canını almamı istemiyorsanız!"
♟♟♟
Demir'den...
"Daha ne kadar var? Çok yürüdük valla acıkmaya başladım ben."
Sinirle arkama döndüm.
"Bora bak biz burada ne yapıyoruz? Bir işimiz var değil mi? Bitsin yemeğimizi yeriz. Ama önce bir bitsin!"
Ağlanır gibi başını iki yana sallayıp yürümeye devam etti. Derman iki adımla yanıma gelip benimle aynı hizada yürümeye başladı.
"Polis kıyafeti giydik, siren sesi için alet getirdik, peki içeri nasıl gireceğiz?"
Ona döndüm.
"Balkon kapısının kilidi bozuk, oradan içeri gireceğiz."
Başını sallayıp yürümeye devam etti. Bir kaç dakika sonra istikametimize, Simge'nin evine varmıştık. Tıpkı dediğim gibi evin etrafını dolaşıp balkon kapısının önüne ulaştık.
"Bizimkiler de maşallah eve hırsız girse haberleri olmaz. Kapı sonuna kadar açık."
Teker teker içeri girip balkon kapısını kapattık. Ev deli dehşet dağınıktı. Bizimkiler harbi ipin ucunu kaçırmıştı.
Ama bir dakika bizimkiler ne diye duvardaki televizyonu almışlardı?
Elimle Derman'ı dürtüp boş duvarı işaret ederek fısıldadım.
"Televizyonu sökmüşler."
"Sadece televizyonu sökmemişler baksana."
Ucu boş kabloları gösterdi.
"Yüksek ihtimalle ps ve xbox kutusunu da almışlar. Ama neden?"
Başımı iki yana sallayıp elimle yukarıyı işaret ettim.
"Ses yukarıdan geliyor."
Hepsi başını salladığında önden ben arkamdan Derman, Deniz ve Bora sırayla yukarı çıktık. Yavaş adımlarla Simge'nin yatak odası olduğunu tahmin ettiğim yere geldiğimde gördüğüm manzara ile anında geri çekildim.
Siktir siktir siktir!
Ne televizyonu ne de diğer hiçbir şeyi kızlar sökmemişti.
Evde hırsız vardı !
"Sende telefonunu koy poşete."
Göğsünün yanında duran bedenden kızlardan birinin boğazına bir şey dayadığı çok belliydi. Bir eliyle bıçağı tutuyor diğer eliyle poşete eşyaları doldurmaya çalışıyordu. Elim ayağım titremeye başladı.
"Alacağını aldın bırak beni. Canım yanıyor!"
"Sus!"
Derman ve Deniz karşılaştıkları tablo ile tıpkı benim gibi şok olurken Bora sendelemiş ve yanında duran saksıyı kendisiyle beraber yere düşürmüştü.
Hırsız ses ile hızla bize döndüğünde hem kılığımızdan hem de varlığımızdan korkmuş olacak ki kollarındaki Deva'nın boynuna, birazdan götüne sokacağım bıçağı daha çok bastırdı.
"Geri çekilin acımam keserim!"
Derman aniden öne atıldığında kolunu tutup geri çektim.
"Sen kimin kardeşini rehin alıyorsun evveliyatını siktiğimin pezevengi!"
"Değerli eşyalarınızı şu torbaya koyup gitmeme izin vermezseniz eğer sadece rehin almakla kalmayıp öldüreceğim!"
Sinirle yumruğumu sıktım.
"Onun hele kılına bir zarar ver! Seni buradan sağ çıkaranı siksinler!"
Bıçağı daha sert bastırınca Deva acıyla bağırdı.
"Size gitmeme izin verin de-"
Cümlesi bir anda yarıda kesildiğinde elindeki bıçağı düşürüp kafasını tutmaya başladı. Esma elindeki vazo ile yığılan bedeninin arkasında belirdiğinde Deniz ileri atılıp şerefsizin kollarını tutmuş, Derman ise yumruğunu suratına geçirmeye başlamıştı.
"Demir!"
Deva korkuyla bağırdığında hızla bedenini bedenime çekip kollarımı sırtına sardım.
"Ç-çok kork-korktum Demir!"
Ağlamaya başladığında sinirle titrek bir nefes verip başımı başının üzerine koydum.
"Ben o bıçağı sana montelemez miyim lan şimdi? İbnenin evladı!"
Derman delirmiş gibi adamı yumruklarken Deva'dan ayrılıp Derman'ı tuttum.
"Demir bırak. Bak fena olacak bırak!"
"Adamı öldüreceksin geri zekalı!"
Tekrardan kollarını kurtarmak için debelendiğinde karşısına geçtim.
"Sana dövme demiyorum bak! Bende dövücem. Ama öldürecek gibi değil, süründürecek gibi! Bu it yüzünden başımıza bela mı alalım?"
Bir süre öylece yüzüme baktıktan sonra omuz atıp tekrardan Deniz'in yanına gitti.
"Sen kimsin lan? Kimsin de benim yengemi rehin alıyorsun! Senin gözünü çıkarıp göz küreni sikerim. Göz yaşı yerine küçük denizler ağlarsın lan!"
Bora kendine gelmiş olacak ki yakalarından tuttuğu şerefsize carlıyordu. Kızlara döneceğim sırada Bora şerefsizin çenesine güçlü bir yumruk geçirmiş ve bayılmasına sebep olmuştu.
Bunlar yavaştan anlamıyordu ki anasını satayım!
Kenardan geçip kızların yanına gittim. Aslı yanıma gelip bana sarıldığında bakışlarım Deva'yı buldu. Esma'ya sarılmış hıçkırarak ağlıyordu.
"Geldiniz gibi eve gidiyorsunuz. Burasını biz halledeceğiz."
Deva usulca bana döndüğünde Aslı Derman'ın yanına giderken kollarımı ona doğru açtım.
Hızla yanıma geldi ve kollarımın arasına yasladı bedenini.
"Tamam güzelim sakin ol geçti. Ben buradayım."
Yanağı göğsüme yaslıyken boğuk bir şekilde cevap verdi.
"Biz sadece eğlenecek ve intikamımızı alacaktık. Ben böyle olacağını nereden bileyim?"
Başına uzun bir öpücük kondurup yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Bunları evde konuşacağız tamam mı?"
Dolu gözleriyle başını sallayıp yanağımı öptü. Esma kızları toplayıp Deniz'in geçirmesiyle evden çıkmıştı.
Şimdi kalmıştık bu şerefsiz ile baş başa!
Ellerimi birbirine sürtüp Bora'nın bayıltıp Derman'ın döverek ayılttığı şerefsize döndüm.
"Bora bıçağı getir."
♟♟♟
"Ulan yol kenarına bırakacağımıza polise versek ya?"
Bora atıldığında arabayı kullanan Deniz dikiz aynasından Bora'ya baktı.
"Öldüresiye dövdüğümüzden onunla beraber nezarete girmek için mi ?"
Bora başını iki yana sallayıp ellerini havaya kaldırdı.
"Eve girdi ama. Haneye tecavüz. Hakkımız yok mu?"
Derman Bora'nın ensesine hafifçe vurdu.
"Bora sen nasıl tıp okuyorsun lan bu salaklıkla?"
"Niye ki?"
"Ulan biz kendi evimizde miydik ki biz götüreceğiz polise. Demeyecekler mi sizin orada bu kılıkla ne işiniz vardı diye? Ne dicen sonra polise?"
Bora elini alayla çenesinin altına alıp parmağını şaklattı.
"Doğru doğru çok mantıklı. Ben unutmuşum onu."
Derman 'salak bu çocuk' der gibi bakıp cama doğru başını çevirdiğinde tekrardan koltuktan önüme döndüm.
"Nereye bırakacağız?"
Sorum ile Deniz'in bakışları bana döndü.
"Gecenin bu vakti ormana bırakacak kadar cani değiliz. Şu köşeyi geçelim indireceğim."
Evde dediğimi yapıp bir posta ben, ardımdan Deniz meymenetsizi dövüp ağzındaki yüzündeki kanları temizlemiştik.
Şu an nerede miydi?
Tabi ki bagajda.
Deniz dediği gibi köşede durunca hepimiz arabadan indik. Garajı açıp içini boşalttık. Zar zor ayakta duran şerefsizi yere bırakıp önüne geçtim.
"Seni bir daha ne benim ne de sevgilimin çevresinde görmeyeyim. Yoksa sonun yol kenarında değil mezarda biter, haberin olsun."
♟♟♟
"Ya kurban olayım şu markette duralım da bir şeyler alayım. Öldüm açlıktan be!"
Derman öne doğru kafasını uzatıp Deniz'e döndü.
"Abi kurban olayım çek sağa yoksa ben kendimi öldüreceğim."
Deniz gülerek başını iki yana salladı. Arabayı yavaşça sağa çekip bize döndü.
"Evde kızların üzerine çok gitmeyin. Özellikle sen Derman. Ne Deva'ya ne de Aslı'ya saçma sapan konuşursan seni yaşamak istemeyeceğin şeylerle karşı karşıya bırakırım bilmiş ol."
Derman gözlerini devirip başını sağa çevirdi.
Sadece Deniz değil bende hayatını bellerdim orası ayrı.
"Tamam kimse kızlara kızmıcak bağırmayacak. Artık inebilir miyim?"
Sabır çekerek arabadan inip Bora'nın kapısını açtım.
"Defol Bora. Beş dakika sonra gelmezsen seni bırakır eve gideriz ona göre."
Gözleri fal taşı gibi açıldığında hemen arabadan inip koşarak karşıya geçti. Sağına soluna bile bakmadı geri zekalı.
Yemek peşine geberip gidecek en sonunda o olacak!
Tekrardan arabaya binip diğerleri gibi Bora'yı beklemeye başladım. Derman koluma dokunup boğazını temizledi.
"Efendim Derman?"
Gözlerini kaçırarak konuştu.
"Aslı'ya haftaya bir sürprizim olacak. Bir yere gideceğiz beraber."
Başımı salladım.
"Eeee. İzin almaya mı çalışıyorsun?"
Hızla başını kaldırıp elini 'sen hayırdır' der gibi salladı.
"Ne alakası var? Senden mi izin alacağım ben? Haberin olsun diye dedim sadece."
Sırıtarak Deniz'e döndüm. O da bıyık altından gülüyordu.
"Abisi ben olduğuma göre. Ayrıca tamam gidebilirsiniz."
Gözlerini devirip tekrardan telefonuna döndü. Bora'da o sıra geldi ve arabaya binerek elindeki sonuna kadar dolu poşeti işaret etti.
"Size de aldım ama birer tane. Sakın benden habersiz almaya çalışmayın yoksa tıpçı olarak yemin ederim ki sizinle bir daha konuşmam."
Derman sahte bir kahkaha attı.
"Kurban olayım konuşma Bora. Bunun için değil elindekileri bütün mağazayı yerim ama yeter ki sus."
Bora cevap vereceği sırada Deniz'in aparatta duran telefonu çalmaya başladı. Arayan Deva'ydı. Aparattan çıkarıp kulağına götürerek çağrıyı cevapladı.
Sesini duyduğu gibi yüzü mahvolurken direksiyonu tutan elleri titremeye başladı.
"N-neredesiniz şimdi Deva? Han-hangi hastane? İyi mi şu an?"
"Ne hastanesi lan?"
Derman atılsa da Deniz onu takmayıp çağrıyı kapatarak telefonu bana uzattı.
"Devir hastanesi nerede biliyor musun?"
Hızla başımı salladım.
"Yakın buraya. Kızlara ne oldu? Neden hastanedeler ?"
Eliyle bembeyaz olmuş yüzünü sıvazladı.
"E-Esma. Düşüp başını çarpmış. Çok-çok kan var dedi Deva. Yoğun bakıma almışlar."
♟♟♟
Bölüm sonu.
Hehehhehe illa bir pislik yapıp da kötü sonlu bitireceğim yani edfhsjfs.
Neyse nasıldı bölüm, beğendiniz mi?
Bu bölüm adı geçen Zümra Alin Korkmaz ve Korel Yiğit Zorlu haziran ayında yayınlayacağım 'Kod Adı: KOZA' kitabımın baş karakterleri. Eğer bu bölümü haziran ayında okuyorsanız profilimden bu macera, M.I.T. ve aşk üçgenini bünyesinde barındıran kitabıma bakmayı unutmayııın.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı, bölüm ve diğer bütün duyurulardan haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 12.82k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |