
Selam, nasılsınız? Ben Deva. Ilgaz soyadından Aren soyadına transferimin son zamanlarından yazıyorum. Biliyorum uzun sayılmasa da hayatımın bence en önemli kısmına şahitlik ettiniz.
Demir'i gördüğüm, bildiğim, yaşadığım onlarca anımdan en özellerini okudunuz. Ama sakın üzülmeyin tamam mı? Daha bizim çocuklarımızı, nasıl resmen reenkarnasyona girdiğimizi ve en önemlisi sekiz genç insanken her birimizin nasıl anne, baba olduğumuzu göreceksiniz.
Evet finaldeyiz, yazar hanım bana bilgiler verdi özel bölümler hakkında.
Beni ve miniklerimi özel bölümlerde de yalnız bırakmayın olur mu? Annelik anılarımdan size bahsetmem gereken çok şey var.
Şimdi ise sözü yazar hanıma bırakmalıyım, malum Bora mutfağa gireli yarım saat oldu ve gıkı çıkmıyor, umarım tezgahtan hariç bir kaç şey kalmıştır içeride.
Hepinizi kocaman öpüyorum. Ben ağlıyorum ama siz ağlamayın çünkü bu bitiş gerçekten bir bitişten çok başlangıç. Haftaya özel bölüm geldiğinde ne dediğimi anlarsınız zaten.
Allah'a emanet olun. Sizleri çok seviyorum. Her daim bizimle kalın olur mu?
Aren'ler ve Ilgaz'lardan kucak kucak sevgilerle...
♟♟♟
Deva'dan...
"Sen benim kınamın düğünümden bir gün öncesinde olmasından dolayı dert yanarsın ama kudurmuş müstakbel kocan bıraksalar ikisini de aynı gün yapar. Ve en nihayetinde büyük konuştun ve al sana düğünden bir gün önce yapacağın kınana giriş anın."
Bu konuşan kızılcık şerbetim miydi yoksa karnına yerleşen velet onun hormonları ile erik dalı oynarken sırasını duygulara mı savmıştı?
"Bunu gerçekten bilmiyordum ya, söylediğin için sağ ol yengecim."
Dil çıkardığımda kırmızı pullu dantel örtüyü başıma örtüp yavaşça ayağa kalkmamı sağladı. Sözümden tam olarak on beş gün sonraya ayarlanan kınam başlamış, halaylar çekilmiş, horonlar tepilmişti ve sıra kına kısmına geçmişti.
İçeri sokmadığım ama salonun kapısının önünden de ayırmadığım Demir aşağıda erkekleri toplamış dururken bu durumdan muzdarip diğer yengem Aslı sürekli onu arayan kocası yüzünden aşağıya inmek zorunda kalmıştı.
Ve bir şey diyim mi?
Olan bana olmuş ve ağzıma sıçmıştı.
Ama ben ona boğun eğip erkekleri nerede olduğunu bilmediğim yerlere yolladım mı? Asla!
Çünkü Bora ve Derman bey Demir için ballandıra ballandıra bekarlığa veda gecesi ayarladıklarını anlatmıştı ve orada olacak olan tek şey giyinmeyi unutmuş kadınlar ve rezil ortamlardı.
Herkes benim oturduğum yerde çevremde dönüyordu. Esma tepsi ile başımda bekliyor çıkmasa bile içinde olan yavrusunu karnının üzerinden seviyordu.
"Elini sakın açmak gibi bir salaklık yapma."
Aslı yanıma geldiğinde dolmayan gözlerimle ona bakıp önüme döndüm.
Başkasının kınasında ellerimdeki mumlarla gelini turlarken ağlayan ben şimdi gram duygulanamıyordum. Biri bana suni göz yaşı fırlatabilir mi?
Esma elindeki tepsiyi Aslı'ya verip örtünün altından bana baktı.
"Kız ağlasana seni bekliyoruz burada."
"Ağlayamıyorum siz ağlamışım gibi yapın, valla yaşlarım kurudu çıkmıyor."
"Te Allah'ım."
Örtüyü kapatıp Aslı'ya döndüğünde kısa bir onay bakışının ardından bağırmaya başladılar.
"Kaynana kaynana gelin elini açmıyor."
Suna anne yanıma gelip avcumun içine altını koyduğunda kınam yakılmaya olduğu yerden devam etmeye başlamıştı.
Israrlarım üzerine tepsi kırmayı iptal etmiştim ve bu kınanın son demlerine geldiğimize işaretti.
Kızlarla karşılıklı olarak kıvırırken annem hala hıçkırarak ağlıyordu.
Hayır ben bilmeden kutuplara mı gelin oldum da annem beni bir daha göremeyecekmiş gibi ağlıyordu?
"Deva yenge şu dayıma bir şey de beni arayıp arayıp duruyor. İnmezsen aşağıya yukarı gelecekmiş."
Elimdeki süslü çalgıyı Ceylin'in eline tutuşturup başımı salladım.
"Tamam yengecim ben hemen gidiyorum şimdi."
Kaftanın eteklerini tutarak aşağıya indiğimde kapıya yaslanmış şekilde duran Demir doğruldu.
Yüzünü benden taraf döndüğünde ileri doğru atacağı adım sekteye uğrasa da dengesini toplayıp düşmemeyi başardı.
"Sev-sevgilim."
Karşısına geçip etrafımda bir tur döndüm.
"Bak gördün beni, şimdi yukarı çıkmam lazım. Görüşürüz."
Arkamı döneceğim sırada kolumu tutup bedenimi bedenine yasladı.
"I-ıh olmaz. Sürekli yakınımda olacaksın diye bir ayda evlilik merasimi halletirdik ama ben seni iki gündür göremiyorum. Özledim."
Yüzüme yerleşen tebessüm ile yanağını öpmek için uzandığımda başını çevirip dudaklarımın istikametini dudaklarına yöneltti.
"Deva son fotoğraf çekimleri için seni ar-ay bir sabredin yarın yersiniz birbirinizi."
Gülce yanımıza geldiğinde hızla bir adım arkaya adımladım.
"Tam-tamam geldim."
Demir'e el sallamak için arkama döndüğüm sırada Demir yüzünü ağlanır gibi buruşturmuştu.
"Yarın seni elimden alabilene aşk olsun Deva hanım!"
♟♟♟
"Buralarda yeni ayak satan birilerini gördünüz mü? Benimkiler külüstüre çıktı da."
Esma ayaklarını ovarak içeri girdiğinde Aslı hala kapıdaki Derman ile uğraşıyordu.
"Derman bu gece de bensiz uyu, Deva'nın gün kına gecesi olmuyor. Bu geceyi kaçıramam!"
"Uyuyamıyorum diyorum Aslı. Sen onlarla görüntülü konuşursun ama yanımda olursun, olmaz mı?"
Aslı sabır çekerek eliyle yüzünü sıvazladı.
"Olmaz! Bu gece de uyuma Derman. Bir şey olmaz."
Derman buruşturduğu suratı ile elini kapıya yaslayıp Aslı'nın alnına uzun bir öpücük kondurdu.
"Bunun acısını çıkarıcam biliyorsun değil mi?"
Derman nihayet on dakikanın ardından ikna olmuş bir şekilde kapının önünden ayrılmıştı.
Üzerimdeki ince montu çıkarıp kendimi koltuğa attığım sırada elindeki taçlar ve bir sürü ıvır zıvır ile yanımıza gelen Gülce kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.
"Sen bu takımı giyerken biz salonu bu geceye hazırlıyoruz. Hadi naş."
Yahu benim dinlenmek gibi bir ihtiyacım olduğu kimin aklına gelecekti acaba?
"Doğru sen yarın akşam bu saatlerde çok yorulacaksın."
"Kapa çeneni Raife!"
Takımı bana uzattığında ayaklarımı resmen sürükleyerek odama götürüp, bordo saten iki parça pijama takımını üzerime geçirdim.
Allah'tan beni Esma'nın kına gecesi ertesinde yaptığımız gibi bekarlığa vedaya sürüklememişlerdi.
Fermuarlı askı poşetinin içinden çıkan tüğlü terliği de ayağıma geçirip salona doğru adımladım.
"Ta daaa."
Resmen ben bir pijama takımı giyene kadar salonun boş duvarının önünü bambaşka bir ortama çevirmişlerdi.
Yerde bir sürü balonlar, duvarda kocaman harflerle yazılı 'DEVA'NIN BEKARLIĞA VEDA AŞNA FİŞNEYE MERHABA PARTİSİ' pankartı ve süslemeleriyle salonum ufak çaplı bir parti mekanına dönmüştü.
"Aramızda hamile bir bireyin olmasından ve senin yarına dinç bir şekilde hazır olman gerektiğinden şampanyalarımız alkolsüzdür. Gerçi sen alkolsüz içeceklerde bile kafayı buluyorsun ama ben uyarımı geçeyim dedim."
Aslı içi renkli şampanyalarla dolu bardakları her birimize uzatırken Gülce koltukların ortasında kalan boş alana dizdiği bordo pufları düzeltiyordu.
Masanın üzerindeki minik keklerden bir tanesini aşırıp pufa oturdum. Esma ve Gülce karşımdaki puflara oturuyor Aslı elindeki kağıttaki şeyleri bize okumak için sesini düzenliyordu.
"Bu gecenin organizasyonu şöyle. Ayaklarımızı yormamak amacıyla puflarımızda sohbet edilmesi, bir kaç küçük oyun oynanması ve evli olan bireylerin yani ben ve eltimin Deva'ya yarın akşam için tavsiyede bulunması ardından kapanış."
Boğazıma takılan kek ile öksürürken Gülce gülerek sırtıma vurmaya başladı.
"Sakın caniko detay vermezler, sakin."
Şampanyadan bir yudum alıp zar zor konuştum.
"N-ne detayı be!"
Aslı elindeki kağıdı koltuğu üzerine bırakıp yanımdaki pufa oturdu.
"Detaylar o an ne hissettiğinden ve ne hissetmediğinden çok ne yapacaklarınla ilgili olan şeyler."
Gözlerimi devirerek bardakta kalan şampanyayı kafama diktim.
"Aman kalsın. Ben abim ile seni o an hayal etmek istemiyorum. Psikolojim buna hazır değil ve asla olmayacak."
Gülerek başını salladı ve elindeki şampanyayı kafasına dikti.
"Ben onu yarın akşam görücem. Neyse ben çok acıktım, önce şu sarmaları falan yiyelim."
Esma bir anda ayaklanıp masadaki sarma tabağını kucakladı.
"Bir an hiç söylemeyeceksiniz zannetmiştim."
Pufların ortasında duran mini masaya bıraktığı sarma tabağını nefes almadan yerken gülmemek için zor duran bizi fark etti.
Yanakları kızarırken yanında duran yastığı kafamıza doğru fırlattı.
"Ne bakıyorsunuz be? İki belki de üç canlıyım ben. Dua edin hepsini bitirmiyorum."
♟♟♟
Son on dakikamı salondaki puflarda kurularak geçirmek yerine lavabonun üzerinde geçiriyordum. Neden mi?
Aslı'nın ayarı iyice kaçmış bana yarın gece taktiği verecek diye az kalsın yaşadığı her şeyi saniye saniye anlatacaktı. Ki anlatmak için de lavabodan çıkmamı bekliyordu.
"Deva çık şuradan! Anlatacaklarım bitmedi!"
Derin bir nefes alıp sinirle bağırındım.
"Kulaklarım senin kocan ile olan mahremiyetini duymak istemiyor! Ayıp be ayıp!"
Kapıya bir kaç kez daha vurduktan sonra içeriden Esma'nın sesi duyuldu.
"Deva yeğenin seni özledi içeri gelmezsen seninle konuşmayacağını söylüyor."
"Hay lanet!"
Kapıyı açıp Aslı'nın yanından hızla geçerek Esma'nın yanına oturdum.
"Bana bak yengecik beni daha doğmamış yeğenimle tehdit etme. Hem senin de benden taraf olman lazım. Bizi ne ilgilendirir onların yatak odası fantezileri canım? Allah Allah yani!"
Elindeki mısır dolu tabağı kenara bırakıp kahkaha atmaya başladı.
"Ay tamam yeter. Hadi yatalım. Oyunları da oynadık goy goy da yaptık saat üç oldu. Haydin artık."
Gülce yatmak fiilini duyduğunu anda sızdığı yerden doğrulup başını salladı.
"Kurban olayım evet yat-"
"Ne yatması be? Daha film izlicez!"
Hepimiz yüzümüzü buruştururken Aslı elindeki kumandayla bir kaç tuşa basıp ışıkları söndürdü.
Film ne miydi? Hadi tahmin edin.
Grinin Elli Tonu.
"Uyuyanı deşerim. Özellikle sen Deva. İzle ve öğren."
"Aslı gece gece kudurdu. Buradan sonrası biplenecek bölgeye girer benden söylemesi."
♟♟♟
Huzur dolu bir uykudaydım. Sırtım bu yaz sıcağında serin çarşafa temas ediyor, yüzüme vuran soğuk rüzgar uyumam için resmen beni uyuşturuyordu.
Ah birde sevgilimin o tarçın aromalı kokusu vardı burnumda. Ellerim bir gövdeye sarılmış, başım inip kalkan bir göğse dayanmıştı.
Bir dakika. Göğüs, gövde, beden?!
"Tövbe bismillah!"
Aniden doğrulduğumda üzerimdeki çarşaf belime kadar açılmış yanımda uyuyan üstü çıplak Demir'i gözler önüne sermişti.
"Senin ne işin var burada?"
Gözlerimle odayı tarayıp hızla ayağa kalktım.
"Hayır benim ne işim var burada?"
Gülümseyerek saçlarını karıştırdı ve uyku sersemliği ile bana doğru uzandı.
"Gece sizi aradık, açmadınız. Merak ettik bizde. Teras kapısından girdiğimizde bekarlığa veda aşna fişne merhaba partinde hepinizin uyuduğunu gördük. Bizde dayanamayıp sizi yatağa taşıdık. Esma ve abin misafir odasına, Derman ve Aslı Aslı'nın buradaki odasına gidince, eh senin odana da Gülce geçince bende seni kendi odama getirdim."
Kafamda çakan şimşekler ile anında duvardaki saate baktım.
"Demir saat sekiz olmuş!"
Kaşları alayla kalkarken ellerini iki yana açtı.
"Yani?"
Ayağıma yatağın kenarındaki terlikleri geçirip elimle hızla onunda kalkması için işaret yaptım.
"Demir bugün düğünümüz var, kuaför var, nikah var. Var oğlu var. Ne bu rahatlık?"
Demir ağzını açacağı sırada odanın kapısı bir anda açılmış elleriyle gözlerini kapatan Aslı bağırmaya başlamıştı.
"Müsait değilseniz toparlanın ve sen Deva çabuk eve geç. Makyözler yarım saattir seni bekliyor!"
"Al işte!"
Hızla odadan çıkıp terasa oradan da kendi evime geçtim. Salonda duran bir ordu insan ile ufak çaplı bir şoka girsem de yüzümdeki salak sırıtışı silmeden konuştum.
"Yüzümü yıkayıp hemen geliyorum."
Seri adımlarla lavaboya geçip işimi hallettim. Aslı, Gülce ve Esma ordudaki diğer kişiler ile hazırlanırken iki kişi bir yandan saçımı bir yandan makyajımı yapıyordu.
"Kurban olayım beni sünnet annesine çevirmeyin tamam mı?"
Makyajımı yapan adam bana bakıp ciddi olduğumu fark edince gözlerini devirerek işini yapmaya devam etti.
Gelinliğimi deli gibi beğenerek almıştım. Tam bir gün boyunca çarşının üstünü altına getirmiş adam akıllı bir şeyler bulamamış, tam son mağaza dediğimiz yerde gözlerimden kalpler çıkaran gelinliği bulmuştum.
Hem balık model geliyor hem de arkasından çıkan ikinci tül gelinliğe kuyruk havası veriyordu.
Abartı olmamasını kırk kere dile getirmemle bana en nihayetinde sade bir makyaj yapan makyöz işini bitirince geri çekilmişti.
Düğün kır düğünü olacağından abartı şeylere kaçmamaya özen gösterirken duvağımı da aynı ölçüde tutup, kolay çıkabilmesi için küçük taşlı bir tokayla tutturttum.
Kuaför ve makyöz ordusu gerekli ücretlerini alınca gitmişlerdi ve Aslı beni odama sürüklemişti.
Ayakkabımın altına isimleri yazarken Gülce yanıma gelip masmavi elbisesi ile yanıma oturdu.
"Beni yazdın dimi?"
Ayakkabının yüzde doksanını kaplayan ismi ile kocaman sırıttı. Elindeki poşetten çıkardığı beyaz kutuyu dizlerinin üzerine bırakıp derin bir nefes alarak açtı.
"Ben öyle uzak akrabaymış gibi takacağım şeyi keseye koyup sana veremem kusura bakma. Hem boynun da boş olmaz öyle."
Damla modeli taşlardan oluşan kolyeyi kutudan çıkararak boynuma uzandı.
"Sana hayatın boyunca şans getirsin. Bana kız kardeş olduğun için, hep yanımda olduğun için sana çok teşekkür ederim."
Buruk bir tebessümle kollarımı bedenime sardım.
"Kızlar hadi geldi- niye ağlıyorsunuz siz?"
Esma içeri girdiğinde yavaşça ayrıldık.
"Hiç duygulandık da biraz."
Başını sallayarak kapıyı kapattı.
"Gülce kapıya sen geçecekmişsin, ben içeri gideceğim. Demir'den bütün mal varlığını koparmadan bu kapıyı açma. Hadi kızım göreyim seni."
Esma girdiği gibi hızla çıkarken Gülce gülerek ayaklandı. Tam beklediğimiz gibi kapı tıklatıldığında Gülce boğazını temizleyerek hafif araladığı boşluğa doğru konuştu.
"Demir kapı bir paslanmış bir paslanmış sorma. Asla açılmıyor."
Aralıktan elini dışarıya doğru uzattığında Demir'in gülüşü duyuldu.
Yüzlük banknot uzattığında Gülce onu kenara koyup tekrardan elini uzattı.
"Bak şimdi pası geçti ama yağı eksik kalmış diye açılmıyor."
Sesli kahkahalar koridorda yankılanırken gülerek başımı iki yana salladım.
Kocamı soyup soğana çeviriyordu resmen.
"Bence bu hem pası, hem yağı, hem de olacak olan bütün kötü ihtimalleri ortadan kaldırır ha baldız?"
Elinin üzerine bıraktığı araba anahtarı Gülce ile ikimizi şoka sokarken kapı anında açıldı.
"Bu desteği bana babam sağlamadı be enişte. Hak ettin. Gir içeri ve al karını."
Demir gülerek eşikten geçtiğinde gelinliğimin eteklerini düzelttim.
Yüzünde anlamlandıramadığım bir tebessüm vardı. İç çekişinin ardından yavaşça yanıma gelip gelinliğimin üzerinde duran ellerimi tuttu.
"Çok-çok güzel olmuşsun."
Başımı eğerek gülümsedim.
"Sende çok yakışıklı olmuşsun."
Elleri yüzümü kavradığında anlıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Yanına yakışmak için yapıyoruz bir şeyler."
♟♟♟
"Efendim Aslı?"
Kulağıma tuttuğum telefona doğru konuştum.
"Konvoy sizi kaybetti. Neredesiniz siz kurban olayım ya?"
Telefonu tutmadığım elimde duran hamburgerden kocaman bir ısırık aldım.
"Sabahtan beri bir şey yemediğimi duyunca Demir ilk restoranda girip bayılmamam için bana bir şeyler aldı. Hemen arkanızdayız şu an."
Aslı sinirden derin derin nefesler alırken telefondan Derman'ın sesi duyuldu.
"Aslı ne oluyor? Doğruyor musun? Aslı?"
"He Derman daha üç aylık evliyiz ama ben milletin dokuz ayda çıkardığı bebeği rekor kitabına girmek için üçüncü ayımda çıkarmaya çalışıyorum. Tövbe tövbe!"
Telefondan uzakta gelen sesleri kahkaha atarak dinlerken Aslı bir anda odağını bana çevirdi.
"Biz mekana girmek üzereyiz. Arabadan indiğin gibi gelin odası diye ayırdığımız yere gel."
Telefonu suratıma kapattığında daha fazla dayanamayarak sesli bir kahkaha attım.
"Bu iki deliyi evlendirerek iyi bir şey yaptığımıza emin miyiz biz?"
Demir bana doğru başını çevirip konuştuğunda cevap vermeden önce hamburgerimi ona doğru uzattım.
Benimkilerin yanında insani bir ısırık aldığında bu sefer içtiğim kolayı ona uzattım.
"Bana diyorsun da sanki sen bir şey yemişsin."
Anında bakışlarına yerleşen muziplik ile hamburgerime gömülürken kırmızı ışık yanmasıyla beraber bana doğru eğilip gelinliğimin açıkta bıraktığı omzuma uzun bir öpücük kondurdu.
"Bu gün güce ihtiyacı olan kişi sensin sevgilim."
Alayla ona doğru döndüğümde omzum gibi dudaklarımda payına düşeni almış ve daha sonrasında geri çekilmişti.
"Ne kadar fesatsın sen ya. Ben burada tatlı tatlı sana yemek yediriyorum dediğin şeye bak."
Eliyle kravatını düzeltip yüzündeki pis sırıtışını bozmadan tekrardan bana döndü.
"Ben düğünde çok oynayacaksın diye demiştim sevgilim. Sen ne anladın ki?"
"Yürü git Demir. Aslı gibi bu akşam kaçmazsam bana da Deva Ilgaz demesinler."
Koladan bir yudum daha aldı.
"Demesinler zaten."
Alayla güldüğümde parmağındaki yüzüğü gösterdi. Omuz silkerek patates kızartmasından bir tane ağzıma attım.
"Aman Deva Ilgaz Aren demesinler."
Onaylar gibi başını sallayıp göz kırptı.
"Aynen öyle. Ama yine de demesinler, sonuçta bütün gün tıpkı bir ömür boyunca olduğu gibi dibinden ayrılmayacakken kaçabilme ihtimalin biraz imkansız gibi duruyor."
♟♟♟
"Ay evet anne, takı merasimi falan olmayacak. Takacak olanlar keseye bırakacaklar. Ve bu şekilde biz iki saat takılan takıları çıkarmakla uğraşıp vakit kaybetmeyeceğiz."
Annem ondan habersiz karar verdiğim bir diğer düğün detayım ile iyice krizlere girerken kokladığı kolonyayı bütün kollarına döktü.
"Ben sana bir sürü set aldım. Bileklerini boş sanıp da hor görmesinler diye iki kolunu dolduracak bilezikler aldım. Sen onları takmayacak mısın yani?"
Koklamaktan kafayı bulacağı kolonyayı yavaşça elinden aldım.
"Keseyi bana teslim ettiklerinde gelin odasına geçeceğim tekrardan. O zaman setlerden birini ve en fazla iki tane olmak üzere bileziklerden abartı olmayanları takarım. Olur mu?"
İsteksizce başını salladığında odadan çıkmıştı. Anlık olarak düşen jetonum beni iyice gererken midemdeki kelebekler resmen içeride bir savaş veriyordu.
"Heyecanlanınca midesi bulunan sana neyine iki tane hamburger? Git ağrıdan öl şimdi, salak."
Kapı tıklandığında içeri çiçekli, uzun elbisesi ile Esma girdi. Yüzümden okunduğunu tahmin ettiğim ağrı ile kaşları çatılmış anında yanıma gelmişti.
"Deva iyi misin sen?"
Başımı iki yana sallayıp karnımı tutarak geniş koltuğa oturdum.
"Çok midem bulanıyor yenge."
Hızla çantasını açıp içinden bir tabaka ilacı bana uzattı.
"Stres anında hem migrenini hem de bulantını geçirecek bir ilaç bu. Al hemen bir tane iç, on dakikaya hiçbir şeyin kalmaz."
Derin bir nefes alırken kocaman gülümsedim.
"İşte yenge gibi yenge nasıl olunur ektedir."
Masada duran suyu bana uzattığında ilacı hemen yuttum. Tıpkı dediği gibi on dakika içerisinde bulantım yok olup giderken yaslandığım yerden doğruldum.
"Nikah memuru geldi, hadi."
Aslı dışarıdan bağırındığında kapı açılmış ve içeriye babam girmişti. Gözlerinde ilk defa gördüğüm yaşlar ile titrek nefesler alıyor bir yandan da anlamayayım diye yüzüm hariç bakışlarını bütün odada gezdiriyordu.
"Hadi kızım, memur seni bekliyor."
Bana doğru kolunu uzattığında başımı göğsüme yaslayıp sıkıca sarıldım.
"Uzağa değil, şu anki evimden çok daha yakınınıza taşımıyorum baba. Ne olur ağlama yoksa bende ağlıcam kimse durduramayacak beni."
Boğazını temizleyerek hafifçe geri çekildi. Cebinden çıkardığı kutuyu bana doğru uzatıp açtı.
"Bu babaannenden hatıra. Bana evlenirken vermiş 'ilerde kızın olduğunda ona ver' demişti. Annen sana takmak için anneannenin yadigarına bakarken çarptı gözüme, varlığını bile unutmuşum. Ama sen benim yaptığımı yapıp hiç unutma bunu tamam mı? Annemden bana, benden de sana hatıra olsun."
Su damlasını andıran siyah çerçeveli beyaz taşların süslediği yüzüğü parmağıma taktı. Tekrardan kolunu uzattığında yavaşça koluna girip odadan çıktım.
Bembeyaz çiçeklerin süslediği yoldan usulca geçerken pist kısmının ortasında beni bekleyen Demir heyecandan elini koyacak yer bulamıyor gibiydi.
Hafifçe çalan giriş müziği ile Demir'in yanına ulaştığımda babama sıkıca sarılıp bana döndü. Çektiği sandalyeye oturduğumda o da yanıma oturup benim gibi nikah memuruna döndü.
"Belediyemize sunduğunuz evlilik talebini incelemiş aksi yönde bir sıkıntı almadığımızdan nikahınızı kıymak için burada toplanmış bulunmaktayız. Şahitlerin ve konukların huzurunda tekrardan sormak istiyorum."
Boğazını temizleyip önünde duran büyük defteri açtı. Bana doğru dönerek mikrofonu işaret etti.
" İyi günde kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta Erol oğlu Demir'i eşin olarak kabul ediyor musun?"
Demir'e kısa bir bakış atıp mikrofonu kendime yaklaştırdım.
"Tabi ki de evet!"
Yüksek alkışlar eşliğinde memur Demir'e dönerken mikrofonu ona doğru uzattım.
" İyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta Doruk kızı Deva'yı eşin olarak kabul ediyor musun?"
Demir uzattığım mikrofona yaklaşıp derin bir nefes aldı.
"Son nefesime kadar evet!"
Tekrardan yükselen alkışlar ile şahitlere- Gülce ve Bora'ya- dönen memur bu sefer onlara sordu.
"Siz şahitlik ediyor musunuz?"
İkisi de aynı anda onay verdiklerinde memur defteri önümüze doğru uzattı. İkimizde adımızın olduğu yeri imzaladığımızda yavaşça ayağa kalktık.
"Bende belediye başkanımızın bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz."
Demir'in ayağının ucuna hafifçe basıp bana uzatılan evlilik cüzdanını zafer kazanmış gibi havaya kaldırdım.
Demir kısa duvağımı kaldırıp anlıma uzun bir öpücük bırakarak gözlerini kapattığında sessizce mırıldandı.
"Yeni hayatına, hayatıma hoş geldin sev-karıcım. Benim karım, benim."
♟♟♟
"Bak Bora eğer horon tepmesinin bilmiyorsan o kalabalığa girme, yutarlar oğlum seni orada. Hem ben sana iki dakikada nasıl öğreteyim oynamasını?"
Beni tam horon tepecekken sırf kendi de tepebilsin yengemlere layık bir damat olabilsin diye beni gelin odasına çekip ona iki dakika öğretmemi istiyordu.
"Boş ver şimdi sen horonu yenge ben üç gündür videolarını izleyerek hallettim onu. Ben asıl şey için çağırdım seni buraya."
Masamdaki sudan bir yudum alıp ona döndüm.
"Deva yenge."
"Ay Bora sen benden büyüksün yenge demene gerek yok."
Başını salladı.
"Tamam."
Yerde duran paketli sulardan birini kapıp içti ve tekrardan bana döndü.
"Deva yenge."
"He Bora he?"
"Hani böyle filmlerde ya da kitaplarda oluyor ya gelin çiçeğini atmıyor da orada evlenme teklifi alacak kişiye veriyor."
Başımı salladım.
"Eeee."
"Heh işte. Sende aynısını Gülce'ye yapabilir misin?"
Gözlerim anında fal taşı gibi açıldığında elinde tuttuğu kırmızı kadife kutuya baktım.
"Sen Gülce'ye evlenme teklifi mi edeceksin?"
Ağlanır gibi gözlerini devirdi.
"E tabi ki edicem, bende sevgilimle evlenmek istiyorum yahu!"
Başımı iki yana sallayıp anın şokundan çıkarak tekrardan ona doğru döndüm.
"Tamam tamam veririm çiçeği ona. Ayyyyy hadi sizde evlenin de çocuk yapın. Bir sürü bebek dolansın ortada."
Alayla bana döndü.
"O sıra şimdilik sizde yenge. Bize daha var."
Gülerek omzuna vurdum ve bana uzattığı koluna girerek odadan çıktım.
Pop şarkıları çalarken pist resmen dolup taşıyordu. Millet oynamaya düğün bekliyordu anacım.
Demir'in yanına adımladığımda kollarımı tutup bedenimi bedenine yasladı. Çalan şarkıyı gözlerime bakarak devam ettiriyor bir yandan da dans ediyordu.
"Al artık koynuna beni Karam
Günahın boynuna can Karam
Anladım sensizlik haram
Gel artık insafa be Karam"
Müziğin ritmi ile dans ederken ortam tekrardan horon ile değişmişti. Gelinliği tutarak zar zor eşlik ettiğim horon bitiminde artık bütün geleneksel oyunlar bitmiş sadece pop ve benzeri müzikler kalmıştı.
Kenan'ım Doğulu'mdan tencere kapak çalmaya başladığında Demir beni piste kaldırmış ellerini belime sararak yavaşça dans etmeye başlamıştı.
"Sen Tanrı'dan hediyesin
Baharlısın, şenliklisin
Bazen eser, savurur
Bazen yanar, kavurur
Bir içim su, çok kadehsin"
Tıpkı diğer şarkılarda olduğu gibi bu şarkıya da gözlerime bakarak eşlik etmişti. Gözlerini kapayarak anlını alnıma yasladığında fısıldayarak devam etti.
"Gözlerinde kaybolmuşum
Zaman durmuş, mest olmuşum
Zaten başım dönüyor
Seni fazla kaçırmışım
Dudağından çok içmişim"
Uzun bir iç çekişinin ardından gözlerini araladığında şarkının sonlarına gelmiştik. Kulağıma doğru eğilip yavaşça fısıldadığında bu sefer gözlerini yuman taraf ben olmuştum.
"Seni fazla kaçırarak dudağından çok içeceğim bir ömüre hazır mısın Deva Aren?"
Gülerek başımı salladım.
"Yanımda olduğun, ellerinin ellerimde olduğu her an ben her şeye hazırım Demir Aren."
♟♟♟
"Lütfen pistten biraz uzaklaşın çiçeği tutacağım diye kafanıza füze yiyeceksiniz sonra."
Tıpkı Deniz abimlerin düğününde olduğu gibi mikrofona doğru konuşan Bora bu sefer heyecandan resmen titrerken mikrofona konuştuktan sonra koşarak yanıma geldi.
"Ben arkada beklicem şarkının son evli mutlu kısmında ineceksin tamam mı yenge?"
Başımı salladığımda tekrardan koşarak sahneden inmiş beni beyaz çiçeğim ile yalnız bırakmıştı.
Aslı'nın hareketi ile Demet Akalın'dan evli mutlu çocuklu şarkısı mekanda yükselirken piste dönüp çiçeği bekleyen kişilere doğru oynamaya başladım.
"Fırtına öncesi veda busesi
Gönlümün menzilinde aklın gölgesi
Ayrılık yüzünden kırdım herkesi
Şeytanın bacağını kıramıyorum"
Gülce bir şahin edasıyla elimdeki çiçeğe bakarken haline kahkaha atmamak için zor duruyordum. Çiçeği bekleyenler arasında duran Ceylin'in Gülce'den farkı yokken başımı iki yana sallayıp oynamaya devam ettim.
"Yazgımla kanlı bıçaklı
Kalbim hep alacaklı
Hayalim üç kelime o da şöyle
Evli, mutlu, çocuklu "
Şarkının sonlarına doğru geldiğimizde sanki atacakmış gibi arkama dönüp bir kaç kere yalandan kalabalığı oyuna getirerek pistten indim.
Bora arkasından ben önünden Gülce'ye yaklaşırken Gülce ne oluyor der gibi bakıyordu.
Ah benim sosyal hayatı sıfır kuzenim daha önce bu anı izlemediğinden hala olayı anlamaya çalışıyordu.
Çiçeği kocaman bir tebessüm ile ellerine tutuşturup omzundan tutarak arkasına- Bora'ya doğru- çevirdim.
Dizinin üstüne çöküp elindeki kırmızı kutuyu açarak tek taşı gözler önüne seren Bora dolu gözlerle konuşmaya başladı.
"Bütün ömrümü bir sana bir yapacağın yemeklere aşık olarak geçirmeme izin verip benimle evlenir misin Gülce'm?"
Hala şaşkınlığını üzerinden atamayan Gülce sertçe yutkunup bakışlarını önce bana daha sonra tekrardan önünde diz çökmüş Bora'ya çevirdi.
Derince aldığı nefesin ardından çığlık atarcasına bağırdığında gülerek yanına geçtim.
"Tabi ki seninle evlenirim! Evet evet evet!"
Salondaki herkes onları alkışlarken Demir yanıma gelip arkamdan belime sarıldı.
"Hepimiz artık evli barklı insanlar olarak gezeceğiz öyle mi?"
Başımı ona doğru çevirip burnuna küçük bir öpücük kondurdum.
"Aynen öyle olacak kocacım. Tabi ben karın olarak sana izin verirsem."
Kahkaha atarak boynuma küçük bir öpücük kondurduğunda kulağıma doğru fısıldadı.
"Yanında durduğum her an aklım başımdan gittiğinden ve bütün odağım sana döndüğünden ben buna sonuna kadar razıyım karıcım."
Sesindeki fesat tını ile boğazımı temizlerken Bora Gülce'nin parmağına yüzüğü takmış kendi etrafında döndürüyordu.
"Ben seninle ne yapacağım Demir bey?"
"Bir ömür boyu yanında tutup dünyanın en mutlu adamı yapabilirsiniz Deva hanım. Tercih sizin. Ama benim öncelikli istediğim beni baba yapmanız. Tamı tamına dört kere."
♟♟♟
Bölüm Sonu.
Ağlamayacağım, ağlamayacağım, ağlamayacağım.
Yarın özel bölüm gelecek olmasına rağmen şu final yazısını başlığa koymak bile içime bir kasvet çöktürdü. Neyse.
Nasıldı final bölümümüz? Beğendiniz mi?
Her çiftimize özel ve ayrıca toplu olarak bir kaç tane özel bölüm yayınlayacağım her hafta. O yüzden kitabı kütüphanenizden kaldırmayın olur mu?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı, yeni özel bölümlerden, yayımlayacağım yeni kitaplardan haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın.
Sizleri kocaman kocaman öpüyor ve özel bölüme kaçıyorum. Allah'a emanet olun, haftaya özel bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııın.❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 12.82k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |