
Leyla hastaneden çıktıktan sonra ağzı kulaklarında yürüyüş yapıyordu. Biraz yürümek, yalnız kalıp hava almak istedi. Bu haberi hala sindirebilmiş değildi. Ama içi içine de sığmıyordu, telefonu çantasından çıkardığı gibi Yusuf'u aradı. Bir kaç çalıştan sonra açılmıştı telefon. "Alo canım..."
"Yusuf ne yapıyorsun?"
"Çalışıyorum Leyla'm sen napıyorsun?"
"Yürüyorum bende, öğleden sonra dersim boştu. Şimdi eve gidiyorum. "
"Bende on, on beş dakikaya çıkacağım neredesin tam olarak seni alayım.."
"Ben o zamana kadar eve giderim herhalde, gerek yok. Direk eve gel sen.."
"Emin misin canım, bu sıcakta yürumeseydin keşke"
"Ne zamandır yürüyüş yapmıyordum Yusuf'um, iyi oldu. Hem rahatsız olmadım zaten."
"Peki canım. Dikkat et kendine, istediğin birşey var mı?"
"Yok Yusuf, sen gel yeter."
"Güzelim benim, Allah'a emanet ol evde görüşürüz."
"Sende Yusuf'um, görüşürüz" Leyla dudaklarını ısırıp tebessüm etmişti. Telefonu çantasına atıp derin bir nefes alarak yürümeye devam etti. Yol üstünde gördüğü parka dikkat kesilince, oyun oynayan sallanan çocuklar ona anne olacağını, ve nasip olursa çocuğunu alıp buraya geleceğini anımsattı. Sahi anne olmak... Ne farklı ve müthiş bir histi. Şayet olursa kızıyla, ya da oğluyla oyun oynama hayalleri kurdu. Sıcaktan terlerseler sırtına koyacağı bezinden, tatlı tatlı konuşup her istediğini yaptıracak potansiyele sahip evlat portresinden hayallerini yuva yaptı. Çocuğuyla çocuk gibi duygular yaşamanın heyecanını şimdiden duydu. Bu anı bekliyormuş gibi hem çok hazırlıklı hemde tecrübesiz oluşundan endişe duydu. Öğrenmeyi severdi Leyla, çocuk nasıl bakılır öğrenmeyi, anne olmayı öğrenmeyi...
~
Yusuf Eymen eve gelmiş ve Leyla ile birlikte akşam yemeklerini yemişlerdi. Leyla, nasıl söyleyeceğine karar verememiş, nasıl bir sürprizle açıklasam diye düşünüp durmuştu. Şimdi mutfaktaki bulaşıkları makinaya yerleştirirken, tüm bunların çokda önemli olmadığını farketti. Zaten zar zor tutuyordu içinde. Elinde ki işi bırakıp hızlıca salona gitti. Yusuf Eymen elinde ki telefona dikkat kesilmiş birsey okuyor gibi görünüyordu. Salonda oturan kocasının yanına gidip hiç beklemeden içini döktü. "Yusuf Eymen, ben hamileyim. " o bir an önce söyleyip rahatlamanın etkisi ve heyecanıyla yüzünde ki tebessümle bakarken, Yusuf Eymen usulca başını telefondan kaldırıp normal bir ifadeyle kendisine, henüz algılamadığı haberin rehavetiyle konuştu. "Öyle mi ? Ne güzel..." Tekrar elinde ki telefona dönüp kaldığı yerden devam etti. Leyla'nın şaşkınlıkla kaşları kalkmıştı. Öylece kendisini anlamayan kocasına bakakaldı. Yusuf Eymen, elinde ki telefondan okumuş olduğu makaleye bir an ara verip daha demin duyduğu şeyi düşündü. Karısı hamileyim demişti değil mi? Yani, yanlış duymamıştı?
Leyla, kocasının başta çatilan, daha sonra gevşeyip yerini gülümsemeye bırakan bakışlarını görünce taşların yeni yeni yerine oturduğunu anladı. Yusuf Eymen, hala elinde ki telefona bakarken gülümsemesi genişlemiş ve dişleri görünür hale gelmişti. Başını karısına çevirip, "doğru mu duydum ben? Sen hamilemiyim dedin?"
Leyla tebessümle başını aşağı yukarı sallayarak onu onaylamış ve hemen cevap vermişti. "Evet. Doğru duydun bebeğimin babası. Hamileyim..."
Elinde ki telefonu bırakıp, yerinde duramayan heyecanlı olduğu her halinden belli olan bir ifade ve hareketle elini saçlarının arasından geçirip arkaya taramıştı. "Emin misin? Geçen haftalarda hastaneye gidince böyle birsey olmadığını söylemişti.?"
"Eminim. Bugün annemin yanına gittim. Kan tahlili verdim ve ultrasondan baktık Yusuf'um, çok başka bir histi."
"İnanamıyorum, nasıl bana haber vermezsin." Şimdi daha çok gülüyordu. "Baba oluyorum, anne oluyorsun Leyla'm... Allah'ım, bu ne güzel bir haber... ahah... bizim de bir yavrumuz oluyor Leylam... çok şükür, çok şükür..."
Leyla'nın elinden tuttuğu gibi koltuktan kaldırıp kucakladığı gibi etrafında bir kaç tur döndürdü. Bir an aklına gelenle durup Leyla'yı yere indirdi. Dikkatle ona bakıp, "iyi misin? Fazla sarsmayayım seni. Bebeğimizin nevri dönsün istemem. " karısının alnından öpüp yüzünü avuçları arasına aldı. "Allah'a sonsuz şükürler olsun, çok mutlu ettin beni. Dile benden ne dilersen.."
Leyla'nın gözleri dolmuş, Yusuf Eymen'in elini tutup yeşilin en güzel tonuna ev sahipliği yapan gözlerine bakarak, "yanımda ol, hep yanımda ol Yusuf'um... beni hep sev ve yalnız bırakma."
"Asla! Kurban olurum sana, size. Rabbim ömür verdikçe hep yanınızda olacağım."
~
Aybala sabah erkenden kalkıp Leyla'lardan çıkmış kendi evine geçmişti. Bugün öğlene doğru gidecekti kafeye. Eve gelip bir duş aldıktan sonra pijama takımını giyip aynanın karşısına geçmişti. Hala uykusunu almış sayılmazdı. Resmen sabaha karşı uyumuşlardı. Suyunu aldığı saçlarını tarayıp aynadan bakarak örmüştü. Muhtemelen Asaf, akşama doğru gelir diye tahmin ediyordu. Yüzüne Gül mayasını sıkıp mis gibi kokusunu içine çekmişti. Daha sonra omzumda ki havluyu balkona çıkarak aşmıştı kuruması için. Odaya döndüğünde ortalığı toplayıp mutfağa geçmişti. Önce dolabı açıp ne var ne yok ona baktı. Midesi kazınmış hissediyordu. Bir tane domates, salata ve peynir çıkarıp Kendisine sandviç ekmek arası yaptı. Yaz aylarında özellikle çk fresh ve hafif oluyordu. Yanına da sallama çay yapmıştı bir bardaklık, bir güzel yedikten sonra bardağını yıkayıp, masayıda sildikten sonra yatak odasına yönelip yürümeye başladı. Lakin duyduğu zil sesiyle yönünü değiştirip kapıya bakmaya gitti. "Kim o? " Diye seslenince cevap alamamıştı. Farkında olmadan kaşlarını çattı. Niye ses vermiyordu ki zile basan? Anlam veremedi. Dürbünden bakınca da kimseyi göremedi. Kaşları daha da çatılmıştı. Gündüz saati hırsız falan da olmaz diye düşünüp tekrar çalan zille kapıyı açmaya karar verdi.
Kapıyı açınca bir demet lale buketi ile karşılaştı. Beyaz bir Lale buketi... o kadar güzel ve zarif duruyordu ki onun büyüsüne kapılmış buketi tutan kişiyi unutmuştu bile. Buket aşağıya inince buketin sahibi meydana çıkmış oldu. Aybala, heyecanla "Asaf! Niye haber vermedin bende seni akşam bekliyordum. "
Karısına sarılan Ali Asaf, "sürpriz yapmak istedim güzelim, işim biter bitmez geldim.." Ali Asaf'tan ayrılan Aybala, geri çekilip içeriye girmesini bekledi.
"Gel hadi, içeriye geçelim kapıda kaldık. Dürbünden bakıyorum yok kimse, sesleniyorum kim o diye yine tık yok. Anlamalıydım senin olduğunu."
"Bir an kapıda ağaç olacağım sandım. Anahtarımı da bulamadım. Gerçi bilerek zile bastım o ayrı ama..."
Aybala, başını yana eğmiş tebessümle kocasına bakıyordu. "Aç mısın aşkım? Gerçi benimkide soru açsın tabi. Erkenden Gelmişsin kesin kahvaltı da yapmadın..?"
"Yapmadım yavrum ama dünden beri pek uyudum sayılmaz, biraz yorgunum. Önce bir duş alıp üzerimde ki bu ağırlığı atmak daha sonra biraz uyuyup kahvaltı yapmak istiyorum. Uçakta kahve içmiştim zaten kesti o beni. Sadece dinlenmeye ihtiyacım var"
"Tamam canım. O zaman sen duşa gir bende sana rahat birşeyler hazırlayayım. "
"Tamamdır güzelim, sağol."
"Ha bu arada bugün işe gitmiyorsun deği mi ?"
"Evet, normalde akşama gelecektik ama ben erken döndüm işlerimi halledip "
"Aslında bende gitmeyeyim bugün zaten program falan da yok bizimkiler idare ederler. Hiç olmadı akşama doğru bir kontrole giderim"
"Nasıl istersen güzelim, sürekli istesin zaten biraz vakit geçiririz "
"Tamam aşkım, ben Ayla ablayı arayıp haber veririm. Hadi sen duşa gir bende sana kıyafet ayarlayayım, dün Leyloşumla sabahladık resmen benimde uykum var"
Asaf, karısını onaylayıp banyoya girmişti. Aybala ise, Ayla'yı arayıp geç geleceğini söylemiş, herhangi önemli bir durumda kendisini aramasını iştemişti. Nihayet aramalarını yapıp bir kaç işini de hallettikten sonra yatak odasına gitmiş ve ne ara duştan çıktığını bilmediği kocasını yatakta gözleri kapalı halde buldu.
"E aşk olsun ama, bende seni bekliyordum. Bensiz yatağa girmedim." Gözleri kapalı gülümseyen Asaf kollarını açarak "Seni bekliyordum yavrum, hem yatağa girmedin üstüne uzanıyorum farkındaysan. Sadece gelmeni bekliyordum. Gel hadi..."
Aybala Omuzlarını silkip "banane gelmiyorum..." Demişti. Asaf, bu yorgunluğun üzerine nazını beklenemezdi. Kalktığı gibi karısını kucaklayıp yatağa yatirmıs yanına da yatarak ince pikeyi üzerlerine örmüştü.
"Bu yaptığın hile tamam mı?"
"Neresi hile,.pardon?"
"Rızam olmadan yatırdın buraya"
"Emin misin rızan olmadığına?"
"Hayır değilim, sadece seni özledim..."
"Bende yavrum, sanki kendimi yıllardır evli ve sende ayrilmakta zorluk çeken ihtiyar kocalar gibi hissettim..."
Ayabala kahkaha atıp, kocasına sokuldu. Özlemişti onu. Ne de olsa iki güne yakın uzak kalmışlardı.
"Ee neler yaptın anlatsana ? "
"Sunum yapmaktan yorulduğum ve aynı zamanda sunum dinlemekten bunaldığım bir konferans oldu. Niye saatini bu kadar uzatırlar anlamıyorum. Sonuçta herkesin bir dinleme ve algılama kapasitesi var. "
"Haklısın. Bende oldum olası uzun süren, saatler alan konferans ve toplantılardan sıkılmışımdır. Peki... hiç gezdiğin yerler oldu mu? "
"Yok be güzelim, arkadaşlar teklif etti ama bir dahaki sefere seninle gideriz. Benimde pek gezesim yoktu.."
"Olsaydı gidecekmiydin?" Asaf, karısının bu haline bakıp tebessümle cevap verdi.
"Biri bana işin bittiği gibi gel diyince, başka birseye kulak kesilemedim. Bir an önce geldim..."
"Yaa ama sen nasil yakışıklı ve düşünceli bir kocasın?"
"Öyleyim değil mi?"
"Evet. Öylesin..."
"Küçükken beni babana karşı övdüğünde, Alparslan babamın homurtularını duymaktan çekinirdim ama şimdi öyle değil. İsterse sülalen gelsin zerre çekinmem."
"Bak senn... çekinmezsin demek?"
"Çekinmem tabi. Çocuktum o zaman. Korkuyordum babandan daha doğrusu korku değilde geri duruyordum. Çünkü Alparslan babam sen ne zaman beni çağırsan çok memnun yüz ifadesiyle orada olduğumdan ne kadar mutlu ve memnun olduğunu göstermekten çekinmiyordu sagolsun. "
Aybala kahkahalarla gülerken Ali Asaf da ona katılmış daha sonra alnına öpücük kondurarak uyumasını söylemişti.
"Hadi güzelim gözlerin küçülmüş, bir kaç saat uyuyup dinlenelim..."
"Tamam kocam bey, seviyorum seni" Asaf'ın dudağının kenarı kıvrılmış, o da ona olan aşkını fısıldamıştı. "Çok seviyorum seni..."
Karakterlerimden en çok hangisinin ismini begeniyorsunuz favori ciftiniz hangisi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.94k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |