
Leyla çalan zille, dersi bittiği sınıftan çıkıp öğretmenler odasına giderek eşyalarını bırakmıştı. Bir kaç öğretmen arkadaşıyla selamlaştıktan sonra kendi hazırladığı meyve suyunu alıp bahçeye inmeye karar verdi. Henüz iki dersi daha vardı. Aşağı kata, kantinin olduğu kata inince burnuna dolan kokuyla öğürmemek için kendisini zor tuttu. Kantinden çıkan öğrencileri, Leyla'nın yanına gelip selam verip hal hatır sormuşlardı. Daha fazla dayanamayan Leyla, "çocuklar, kantinden çok acaip bir koku geliyor, bozulan ve kokan bir şey mi var acaba?" Diye sormuştu. İki kızdan ismi Zeynep olan konuştu.
"Hayır öğretmenim. Hatta çok güzel döner kokuyor, bide şimdi yedik çok güzeldi." Onlar öyle diyince Leyla'nın midesi mümkünmüş gibi daha çok bulaşmıştı. Daha fazla duramayacağını düşününce, kızlara veda edip bahçeye koştur koştur çıktı.
Derin derin nefesler alıp gözüme kestirdiği bir banka doğru gidip oturdu. Midesini daha iyi hissedince eline aldığı meyve suyundan bir kaç yudum içti. Şimdi daha iyi hissediyordu. Kendisine odaklanıp, midesini yatıştırmakla meşgul olan Leyla, filede karşılıklı voleybol oynayan çocuklara bakınca yüzünde istemsiz bir tebessüm oluştu. Zamanında ne çok oynarlardı. Özellikle beden derslerinde iki gruba ayrılır maç yaparlardı. O zamanlar çok geride kalmamıştı. Ne de olsa o da yakın zamanda öğrenci olmuş taze bir öğretmendi. Çocukları arş ara izleyip gözünü onlardan tamamen çekmeden kocasını aramaya karar verdi. Özlemişti sanki. Gözü oynayan çocuklarda telefonun açılmasını bekliyordu.
"Alo canım..." Leyla'nın tebessümü büyümüş, heyecanla kocasına cevap vermişti.
"Yusuf'um, nasılsın? Müsait miydin?"
"Müsaitim canım. İyiyim, çalışıyordum sen nasılsın?"
"Bende iyiyim çok şükür. 10 dakikam vardı seni aramak istedim."
Yusuf Eymen'in sesine yansıyan gülümsemesi, içini kıpır kıpır ediyordu.
"Karım beni çok mu özlemiş?"
"Biraz. Aklıma düştün de bir arayayım dedim. Ne de olsa kocam beni aramıyor..."
Yusuf Eymen yanlış anlamıyorsa Leyla ona nazlı nazlı trip atıyordu. Şaşkındı.
"Leyla'm... güzel karım, inan çok işim var yoksa hep kalbimdesin." Öyle bir kelam ediyordu ki, erimeden edemiyordu.
"Hep mi? Kalbindeyim..."
"Hep... kalbimdesin."
"Sende."
"Biliyorum güzel karım... ee sen ne zaman çıkacaksın?"
"Bugün tüm dersim dolu Yusuf. İki saat sonra çıkacağım."
"Anladım canım, senin çıkışta gelip almamı ister misin?"
"Gerek yok Yusuf'um ben otobüsle geçerim eve. Hatta bir kaç işim var belki onlarıda hallederim ama emin değilim. Direk eve de gidebilirim"
"Tamam canım, dikkat et kendine"
"Ederim merak etme. Yusuf...?"
"Şöyle Leyla'm..."
"İçimde çözemediğim bir durum var, böyle... canım sıkılıyor ama ne olduğunu da anlayamıyorum. "
"Canını sıkacak moralini bozacak bir olay mı yaşandı? Okulla alakalı bir sorun mu var yoksa ?"
"Hayır, hiçbiriyle alakalı sorun yok. Sadece benim canım sıkılıyor bir yere sığamadığımı hissediyorum. "
"Olur arada böyle canım, temiz bir hava alıp kendine gelseydin "
"Dışarıdayım zaten. Bahçede oturuyorum. "
"Güzel şeyler düşün Leyla'm, o güzel canını sıkma olur mu ?"
"Tamam Yusuf, ben seni daha fazla tutmayayım işlerini hallet sen."
"Tutmuyorsun beni güzelim. İşlerimi halledip direk yanına geleceğim. Seni seviyorum Leyla'm..."
"Bende. Bende çok seviyorum. Yusuf'um. Allah'a emanet ol."
"Sende canım, görüşürüz."
Leyla, konuştuğu bu zaman zarfının ardından zili duymasıyla ayaklandı. Son iki derste dahi burnuna dolan kokunun, bulantısını tetiklemesiyle sıkıntıyla dersi bitirmeye odaklanmıştı. Nihayet son ders bitince eşyalarını toparlayıp eve gitti.
Evden içeriye girince çantasını hemen vestiyere asıp banyoya gitmiş, rengi giden yüzüne su çarptıktan sonra bir süre aynaya bakıp solgun çehresini izlemişti. Mide bulantısı geçsede kendisini halsiz hissediyordu. Üzerini değiştirip rahat birşeyler giydikten sonra öylece yatağa uzandı. Kendisini müthiş yorgun hissediyordu. Çok geçmeden uyuya kalmıştı zaten.
~
"Asaf! Buraların hali ne ya! Savaş mı çıktı?" Aybala mutfağın dağınık halini görünce ufak çaplı bir şok geçirmişti. Her yer her yerdeydi. Ali Asaf karısına yemek yapıp romantik bir an yaşatmak istese de eline yüzüne bulaştırmıştı. Başta risk almak istemese de denemekten zarar gelmez düşüncesiyle işleri içinden çıkılmaz bir hale sürüklemişti. Ay bala Onun bu haline kızmak istese de göstermiş olduğu çabası ve gayreti sonucunda onu ne kadar düşündüğün bilinciyle bütün sinirleri yok olmuştu.
"Yavrum valla farketmeden oldu. Sana sürpriz yapmak istemiştim ama elime yüzüme bulaştırdım sanırım..." Ali Asaf'ın mahcup bakışlarına kıyamayan Aybala ona doğru yürüyüp ellerinden tutmuştu. "Teşekkür ederim sevgilim... beni düşünerek girştiğin bu işin sonucu kötü olsa da niyetinin güzelliği o kadar kıymetli ki anlatamam. Ha kızmadım değil ama nur anlıktı o. Bana yardım edersen affedebilirim" karısının şakağından uzunca öptükten sonra, "Asıl sen bana yardım et yavrum. Kabahat benim. Hatta elini sürme birşeye. Ben halletmeye çalışağım."
"Yaaanii, şimdi ortalığın daha fazla batmasını istemem. En iyisi beraber yapmak."
"Aşk olsun be güzelim. O kadar mı ümitsiz vakayım?"
"Öyle demeyelim de, bu konuda tecrüben yok diyelim."
"Şu bana her ne olursa olsun kıyamayışların, içimde tarifi olmayan duygulara sebep oluyor... ve ben sana daha ne kadar aşık olabilirim bilmiyorum..."
"Hmm... öyleyse güzel."
Ali Asaf'ın yardımıyla mutfağı bir güzel toplayıp temizlemişti Aybala. Arada mahcup ifadelerle Aybala'nın almış olduğu gönlünü tekrar alıyordu. Mutfakta ki işlerini bitirdikten sonra güzel bir çay demleyip kendini dükkanından bizzat kendi yaptığı tatlılardan getirip servis etmişti. Ali Asaf'ın hiç şüphesiz en sevdiği şeylerden bir sevdiği kadının elinin değmiş olduğu bu nefis tatlılardı.
"Yavrum ellerine sağlık her zaman ki gibi dokturmüşsün yine" Aybala kocasına içten bir tebessümle bakıp, "Afiyet olsun Aşkım"
Hem çay içiyor hemde tatlı yiyorlardı. Kendi aralarında konuşup gün kritiği yapıyorlardı.
"Ee güzelim..? Nasıl geçti günün?"
"Aynı, bildiğin gibi. Çok şükür herşey yolunda. Sen ne yaptın, senin günün nasıl geçti?"
"Benimde öyle güzelim. Klasik yazılım kodlamaları vs.... bu arada haftasonu yazılım mühendislerinin katılacağı bir konferansa davet edildim yavrum. Muhtemelen iki gün yokum, istersen sende gel hem gezeriz biraz"
"Dükkanı bırakamam ki, şu sıralar yoğunuz. Arada organizasyonlar falan da oluyor randevu alanlar var onları bırakamam aşkım. Başka zaman gitsek..?"
"Sen nasıl istersen güzelim. İkinci güne kalmamaya çalışırım."
"Bittiği gibi gel Asaf. Özlerim seni"
"Hmmm.... karım beni çok mu özlermiş?"
"Özlerim tabi, kocam değilmisin?"
"Kurban olurum seni verene, gel bakalım şöyle " kolunu kaldırıp yanını işaret etmişti. Aybala büyük bir zevkle kocasının yamacına sokulup onun huzur ve güven vadeden geniş göğsüne yaslanmıştı. Kocası onu bir güzel sarıp sarmalamış, ona duyduğu büyük bir aşkla bağrına basmıştı.
~
Leyla yüzünde hissettiği dokunuşlarla gözünü aralamıştı. Bir kaç saniyelik karanlıktan sonra netleşen görüntüsüyle, yüzünde ki dokunuşun sahibini, kocasını gördü.
Yusuf'un bakışlarında ki merak ve şefkat sözlerine yansımıştı. Zira karısı gün içerisinde pek uyumazdı. Alışılagelmişin dışında bir durumdu.
"Canım, sen bu saatlerde pek uyumazdın. İyi misin?"
"İyiyim Yusuf'um, merak etme. Uykum varmış demek ki..."
"Hasta mı oluyorsun acaba? Hastaneye gidelim mi ? "
Yataktan doğrulan Leyla, kocasının endişesini gidermek ister gibi emin ve dinç bir ifadeyle teklifini reddetti.
"Gerek yok ki, gayet iyiyim sen telaş ediyorsun. Gün içerisinde uyuyan hasta mı oluyormuş hem..?"
"Rengin de solgun duruyor Leyla. Sen inkar etsen de iyi görünmüyorsun. Hadi hazırlan hastaneye gidiyoruz, en azından tahlil falan yaptıralım içimiz rahat olsun"
"İçim demek istedin sanırım..? Ben telaşlı değilim ve gayet rahatım"
"Belli. Dediğin gibi içim rahat etsin hadi kalk üstümü değiştirmemiştim zaten hemen gidelim"
"Gitmeyelim ya, ne gerek var ? "
"Leyla. Cidden kızıyorum artık. Hastaneye gitmek istemeyen mızmız çocuklar gibisin."
"Senin gibi olgun olamıyorsam kusura bakma ."
Yusuf Eymen gözlerini kısıp kendisine alıngan bir tavırla konuşan karısının iyi olmadığına emindi. Leyla onun bakışlarına dikkat edince gözlerini kaçırmıştı istemsiz.
"Bakma şöyle"
"Nasıl ?"
"Böyle işte dikkatli."
"Leyla'm-...
Leyla aklına gelen ihtimalle Yusuf'a döndü hızla. "Yusuf! Ben hamile olabilir miyim!?"
Olma ihtimaliyle yüzleştiği bu varsayım ister istemez heyecanlanmasına sebep oldu. Ama her zaman ki Yusuf ve bilmiş cevapları en güzel açıklaması oldu.
"Mantıklı. Hatta bu alınganlığının en güzel ihtimali." Onun bu cümlesiyle gözlerini devirsede konuşmaya devam etti. Eli karnını bulmuş, umut dolu bakışlarla Yusuf'a bakıyordu.
"Ayy gerçekten miiii? Olabilir mi ki..?"
"Valla, hem bilimsel hem de biyolojik olarak bu ihtimali değerlendirince yüzdesi oldukça yüksek duruyor. Bilmiyor olamazsın değil mi Leyla'm..? Daha fazla izah etmemi ister misin? "
"Yusuf. Şöyle anlarda bu ifadelerle olayın içinde ki heyecanımı nasıl baltaladığını izah etmemi ister misin?"
"Tabi ki Leylacığım, mantıklı ve makul olan her açıklamaya gayet açığım biliyorsun. "
"Allah aşkına kalk Hastaneye gidelim Yusuf. Yoksa senin bilimsel ihtimallerin be son derece makul tespitlerin içinde boğulacağız"
"Beni böyle seviyorsun ama. ve bu benim karakteristik özelliğim. Elimde değil. Farketmeden oluyor, bilerek yaptığım birşey değil. Ama söz konusu bilgim dahilinde birşey olursa söylemekten çekinmem biliyorsun."
Leyla tebessüm ederek başını aşık olduğu kocasına bakarak iki yana sallamıştı.
"Biliyorum sevdiğim, hadi gidelim. İyi ki varsın ve kocamsın."
"Sende canım, sende Leyla'm..."
~
Hastaneye Gidip tahlil yaptırmışlardı. İkisi de hastane bahçesinde oturup sonuçların çıkmasını bekliyordu. Yaklaşık bir buçuk saat sonra doktorun yanına gidince bu halinin sebebinin yorgunluk ve vitamin eksikliği olduğunu söylemişti doktor. Leyla hamile olma ihtimalini sorunca böyle bir ihtimalin olmadığı söylenmişti. Demek ki heyecanlanmasına sebep olan bu ihtimal henüz onlara nasip olmamıştı. Hastaneden aldıkları tavsiye ve önerilerle ayrılıp, beslenmesine dair dikkat etmesi vurgusu yapılmıştı doktor tarafından. Arabaya binip eve doğru yola çıkmışlardı
"Senin şu veri yüzde ihtimalin tutmadı bak"
"Valla bilim de yanılabilir Leylacığım. Ne de olsa kul yapımı. Bende şaşırdım ama değilmiş."
"Bende bir an baya kuvvetli ihtimal vermiştim ama değilmiş, hayırlısı ya..."
"Aynen canım. Rabbim zamanı gelince nasip edecektir."
"Yusuf'um benim hal çok uykum var "
"Eve gidelim yemeğini ye, vitaminli besinlerden tüket, sonra uyursun güzelim. Muhtemelen değerlerin düşük olduğu için yorgun hissediyor uykuya ihtiyaç duyuyorsun."
"Muhtemelen. Doğru diyorsun.
Yusuf, biliyormusun? İyi ki hayatıma girdin. iyi ki Rabbim yollarımızı kesiştirdi. Senle beraber hersey o kadar kıymetli ve anlamlı ki... çok şükür"
"Çok şükür Leyla'm, sen benim hayatıma renk veren can olanımsın. Benim degerlimsin..."
Hani hayatın en güzel yanları sevdiklerinin varlığıyla mana kazanıp anlam ifade ediyor ya, işte onlar da asıl manayı birlikteliklerinde bir oluşlarında, hayatın onlara düşen paydasında buluyorlardı. An'ın kıymetini birbirlerinde bulup, değerini paha biçilmez kılıyorlardı. Önemli olan güzeli görmekti. Güzelin kötüyü örtmek gibi görünmez bir tarafı vardı. Bu karşılıklı sevgi alışverişinden doğan bir kalpten kalbe giden bir yolla mümkündü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.94k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |