
DÖRT AY SONRA
Leyla gece sıcaktan bunalmış ve uyanmıştı. Rüyasında çilek görmüş ve canı aşırı çekmişti. Dayanamayıp Yusuf Eymen'i kaldırmaya karsr verdi.
"Yusuf... " Ses gelmeyince tekrar seslendi. "Yusuuf..." Normalde uykusu ağır değildi ama iki gündür Leyla ile beraber uyumuyor ve son derece uykusuz kalıyordu. Leyla sıcağın vermiş olduğu bunaltı ve ve sinirle tekrar seslendi. Her zaman a demesiyle uyanan adamın uykusunun ağır olası tutmuştu.
"Yusuf diyorum, uyansana ya...!"
Yeni yeni hareketlenen Yusuf Eymen, uyku mahmuru gözlerini zorlukla araladı. "Leyla ne oldu? Doğuruyormusun yoksa?"
"Hııı doğuruyorum. Sende anca fosur fosur uyu." Yataktan fırlamıştı resmen Yusuf Eymen. Leyla gözlerini devirerek devam etti. "Ateş bastı beni. Uyuyamıyorum... ayrıca canım çilek çekiyor hemde çok"
"Ohh... bunu için mi uyandırdın?" Leyla sinirle çıkıştı. Gözleri de dolmuştu. Ne yani ona yük mü oluyordu? İki nazını da katlanamayacaksa ne anlamı vardı kii?
"Ne demek bunun için mi uyandırdın? Kusura bakma Yusuf rahatsız olduğunu bilmiyordum ..."
Yusuf Eymen Leyla'nın hamilelik suresi boyunca alışkın olduğu tavırlara sakin ve rahat bir şekilde cevap verdi.
"Hayır güzelim, doğurmadığın için rahatladım. Bir an kötüsün sandım. Yoksa senden rahatsız olur muyum hiç? Canımsın sen, canımın canını taşıyorsun, canım kurban size..."
"Ya deme öyle. Zaten herşeye ağlıyorum."
"Tamam canım, demem."
"Çilek?"
"Hı? "
"Canım çekiyor dedim ya..?"
"Ha evet, haklısın. Benim aklım doğuma gidince unuttum bir an."
"Alıcaksın değil mi? " Yusuf Eymen onu teskin edecek eminlikte bir gülüş takınıp cevap verdi.
"Tabi ki alacağım Leyla'm... bakalım nöbetçi manav varmıymış"
"Dalga geçme Yusuf..."
"Tamam güzelliğim, ben hemen hazırlanıp çıkıyorum " Yusuf sıcak yatağından çıkıp hızlıca üzerini değiştirip çıkmaya hazırlanıyordu. Leyla ile vedalaşip çıkacakken Leyla'nın sesini işitti. "Yusuf'um dikkatli kullan. Gereksiz sollamalar yapma. Önüne geçmek isteyenlere yol ver kavga çıkmasın. Levyeli birini görünce bas gaza. Kendini koru Tamam mı?"
Yusuf Eymen bir an önce Leyla'nın eski ayarlarına dönmesini istiyordu. Zira çocuğunu tembihleyen anne modundan çikamayacaktı yoksa. Levyeli birini görünce ne demekti yahu? Bu hormonlar ne baş belası şeylerdi. Bi çocuk gibi tembihlenmediği kalmıştı. Görende yeni araba kullanıyor sanırdı. Ki, bu yeni araba kullananın şevkini kırmamak için soylenmezdi bile.
Kaşlarını kaldırıp, dişlerini sıkmış, soruyu sindirdikten sonra Leyla'ya dönmüştü.
"Leyla'm unuttun mu ben yıllardır araba kullanıyorum?"
"Olabilir Yusuf, her zaman dikkatli olman gerekiyor "
"Tamam canım olurum merak etme. Hadi dikkat et kendine birşey olursa ara. Telefonumu aldım yanıma. Allah'a emanet ol.."
"Sende Yusuf'um.."
Leyla aklına gelen hayalini süsleyen çileklerle dudaklarını yalamadan edemedi. Gözünde canlanan dutlarla iştahı daha da kabarmıştı. Hemen Yusuf'u aradı. Yusuf Eymen henüz arabaya binmişti ki çalan telefonla endişelendi "Alo Yusuf ba-.."
"Leyla iyi misin canım. Doğum mu başladı. Hemen geliyorum bekle beni." Arabadan tam iniyordu ki Leyla'nın konuşmasıyla durakladı. "Allah aşkına Yusuf, ağzımı açsam doğum mu başladı diye soruyorsun. İyiyim ben birşey daha isteyecektim sadece..." Leyla son cümlesini artık çekine çekine söyledi.
"Ne bileyim Leyla. Daha yeni aşağıya İndim. Sen arayınca birsey oldu sandım be kızım. Doğumun da bugün yarın zaten ister istemez aklım çıkıyor."
"Hamile olduğumu öğrendiğimizden beri öylesin. Hiç doğumun yaklaşmasını bahane etme."
"İhtiyatlı davranıyorum ben. Herşey mümkün bu hayatta."
"Peki ihtiyatlı kocam, şey... birde dut alirmısın. Kara dut değil ama beyaz olandan, hani bal gibi tatlı oluyorlar ya... ıhmmm... çok güzel oluyor. Hatta ağzım sulandı. "
"Tamam Leyla'm onuda alırım başka birşey istersen ara beni. Hadi görüşürüz"
"Görüşürüz hayatım.." Yusuf Eymen nihayet evin mıntıkasından ayrılabilmişti. Şimdi gecenin bu saatinde nerede çilek ve dut bulabilirdi onu düşündü. Uzun uğraşlar sonucu bir kaç yere bakmış hatta meyve sebze haline dahi gitmişti. Bir saati geçkin aramaları nihayet sonuçlanmış ve istediği meyveleri bulabilmişti. Sağolsun bir arkadaşı yardımcı olmuştu. Her ne kadar Yusuf Eymen arkadaşına ulaşamayacağını düşünse de öyle olmamıştı. Bir ara özel bir teşekkürle arkadaşını ziyaret etmeyi aklının bir köşesine yazdı. Yusuf, siteye gelince aracını parkedip meyve poşetini alıp yukarıya çıktı. Asansör durduktan sonra anahtariyla kapıyı açıp içeriye girmişti. Duyduğu ağlama sesiyle başını kaldırıp salona bakmıstı. Karısı televizyon karşısında elinde bir paket peçete hüngür hüngür ağlıyordu. Poşeti kenara koyup, hızlıca yanına gitti. "Leyla! Ne oldu!? Niye ağlıyorsun?"
"Ühüüü... " eliyle televizyonu işaret edip, ağlayarak konuşmaya devam etti. "Ühüüü Ühüüü... A-antiloplar nehirden geçerken timsahlar y-yavru antilopu yedi... Ühüüü... a-annesi hiçbir şey yapamadı Yusuf... Ühüüü... ya, yazık değil mi ama..? Annesi kim bilir ne kadar kahrolmuştur.?"
"Senin kadar olmadığı kesin."
"Hı? Ne dedin anlamadım ?"
"Haklısın diyorum. Çok üzülmüştür ama biliyorsun ki doğanın kanunu bu, o ondan o ondan beslenir. Ve bu bir döngüdür. Yeter ağladığın, helak ettin kendini canım. Hadi gel istediğin meyveleri aldım yıkayayım da biraz ye."
"Yusuf cenaze varken yemeyi mi düşüneyim ben? Az saygı lütfen.." Yusuf Eymen daha ne kadar saşıracaktı bilmiyordu. Nasıl bir psikolojinin içerisinde olduğunu anlayamadı. Bu hormonların etkisi bu kadar büyük müydü gerçekten?
Bir kaç saniye sonra Leyla sakinleşmiş ve gözlerini silerek kocasına dönmüştü. "Saçmaladım yine değil mi? Özür dilerim Yusuf'um. Duygu patlaması yaşıyorum resmen. Elimde değil. Kendime engel olamıyorum. Seni de çok sıkıyorum değil mi?" Tekrar ağlamaya başlayarak sordu. "Bende de soğuyorsundur şimdi sen? Bende olsam soğurdum hani. Çok çekilmez oldum değil mi?"
Yusuf Eymen karısına kıyamadığı belli olan bir tebessümle yaklaşıp, gözlerinden öptü. Daha sonra ellerini tutup öpücük kondurdu. "Sana ne dedim? Lütfuna da kahrına da eyvallah. Sen yavrumuzu, oğlumuzu taşıyorsun içinde. Sana nasıl kızabilirim? Bazen zorlandığımı ve şaşırdıgımı inkar edemem ama bunlar sebepsiz değil güzelim. Güzel karım... bütün yük sende, haliyle çekilecek nazın çoğu da bende. Sen yeter ki iyi ol, her haline çok şükür."
"Seni çok seviyorum yakışıklı kocam, Allah senden razı olsun. İyi ki seni sevmişim. İyi ki seninle evlenmişim..."
"Bende Leyla'm bende... iyi ki sen..?"
"Şey... Yusuf? Meyveler nerde?" Yisuf Eymen dudaklarını yalayan kadının güzel haline küçük bir kahkaha atıp elini tutarak yerinden kaldırmıştı. "Hadi gel sen mutfakta otur ben sana yıkayayım..."
~
3 YIL SONRA
"Dikkat etsene yavrum, hamilesin sen"
"Asaf! Dediğin gibi hamileyim hasta değil!" Asaf kabul etmeyen bakışlarıyla, ay kızına bakıyordu.
"Bende voleybol oynamak istiyorum. Ya Sare bile oynuyor." Dudaklarını büküp kocasına trip atıyordu. Sare, Yusuf Eymen ile Leyla'nın kızıydı. Sare'yi kucağına almış topa vurduran ikizini işaret ederek tavır koyuyordu. Ailecek pikniğe gelmişlerdi. Şimdide hep beraber top oynayan ailesine bakıp burnuna gelen karnını tutup anca onlara bakmakla yetiniyordu. Ali Asaf ise yanında nöbetçi gibi dikilip oynamasına izin vermiyordu.
"Ne yapalım biliyormusun ?"
Atarlı bir sesle, "ne ?" Demişti Aybala.
"Seninle hazır herkes kendi halindeyken yürüyüş yapalım biraz."
"İyi peki." Aybala kocasının koluna girmiş aheste aheste yürüyordu tabi sitem etmekten geri durmayarak.
"Senin yüzünden oynayamadım. "
"Yahu yavrum, yıllardır çocuk diye yalvardım resmen, şimdi doğum yaklaşmışken tehlike arzeden hiçbir şeye izin vermem."
"Ne alakası var hayatım, sen kötüyü çağırıyorsun "
"Bu kötüye çağırmak değil Ay kızım. Tedbir almak. Çok şükür çocuğumuz olacak hamilesin. Ve biz dikkatli olmalıyız "
"Bu kadar çok mu istiyordun Asaf...?"
"Çok. Ama sen ertelemek isteyince Çok üstelemedim."
"Üzgünüm hayatım, seni beklettiğim için"
"Valla bende üzgündüm ama," karısının göbeğini işaret ederek " Şu görüntü bana herşeyi unutturuyor. "
"Ama bir konuda çok nasipliyiz biliyorsun değil mi?"
"Bak işte, burada Allah'ın bana acıdığını düşünüyorum yoksa bir taşta iki kuş zor" etrafına bakan Aybala'yı kendisine çekmişti. "Kimse yok merak etme biz bize konuşuyoruz. Hemen edepsizleşme falan deme yani"
"Aman Asaf çok biliyorsun sen"
"Yalan mı yavrum? Seni tanıyorum"
"Üff tamam. Yürü hadi zaten oynamama da izin vermedin."
Hep beraber pikniğe gelmişlerdi ama Asaf sayesinde aradan sıyrılmayı başarmışlardı. Kocası daima dikkatli davranıp onladar ihtiyatla yaklaşıyordu ki, görende kendisi hamile sanırdı. Bu fikirle kıkırdamasına engel olamadı.
Hava o kadar güzel miş gibiydi ki, ciğerleri temiz havayla dolmuştu. Nefesi açılmış kendini daha iyi hissetmişti. Asaf ile arada atışsalarda sohbet muhabbet eşliğinde ki bu yürüyüş iyi gelmişti. Aslında kocası haklıydı. Nasıl oynayacaktı ki? Zaten iyice ağırlaşmış hareket alanı kısıtlanmıştı. Eli ayağı şişmiş kilo almıştı. Kendisini duba gibi hissediyordu. Bazen acaba Asaf beni hala eskisi gibi beğeniyor mu diye aklı bulunsa da tüm bu düşüncelerin yersiz olduğunu biliyordu. Çünkü sevgi, yani gerçek sevgi sevdiğinin yüzünde ki bir sivilceye bağlı değildi. Ne de olsa mecnunun sevdiği Leyla'da dünya güzeli değildi.
"Asaf ya bizim ikizlerin de bir kız biri erkek ya acaba nasıl olacaklar? Huyu suyu kime çekecek "
"Kızımız senin gibi olsunda, oğlumuz farketmez. Yok... ya da farkeder. Yavrum kusura bakma ama Aslan Zeyd gibi olmasını istemem. Fenalık geçiririm yoksa. Hergeleyi seviyorum ama çok uğraştırıyor." Aybala kıkırdayarak cevap verdi. "O zaman geçmiş olsun "Aslan" parçası, neyden kaçarsan ona tutulursun."
"Allah korusun yavrum, kınamak değilde... neyse... sağlıklı olsunda."
"Kocam be... işte adam gibi adam. İşte feraset... falan diye giriş yapacağım ama neyse sen anladın " karısına öpücük konduran Asaf tebessüm ederek karşılık vermişti.
"Bu hamilelik yaradı sanki sana. Bence bizimkiler doğduktan sonra bir tane dah-..."
"Kolaysa sen doğur! Zaten ödüm kopuyor doğum yaklaştıkça stresim artıyor. Dediğin lafa bak. Hem yeter artık. Allah nasip ederse iki evladımız olacak Yok başka doğurmak falan."
"Emin misin Ay kız?"
"İyi sana da geçmiş olsun. Çok büyük konuştun."
"Hayır konuşmadım."
"Eminsin yani?"
"Evet Asaf, eminim."
"Göreceğiz bakalım..."
~
"Nerede kaldınız kızım? Bak istediğin köfteleri pişirdim" Alparslan ortadan kaybolan kızını gözleriyle arayıp taramıştı ama bulamamıştı. Damadıyla geldiğini görünce yürüyüş yaptıklarını anladı. Geçen gün canının köfte çektiğini öğrenince hemen bugün oluşan piknik ortamında bu fırsatı kaçırmak istemedi. Üstelik kızı üç canlıydı. Yemeli, beslenmesine dikkat etmeliydi.
"Senin bu damadın oynamama izin vermeyince yürüyüş yaptık biraz."
"İyi yapmış kızım. Dikkat etmelisin kendine. Artık sadece kendini düşünerek hareket edemezsin" Aybala kocasına bakınca kısa bir an, kocasının kaşlarıyla babasını işaret ettiğini görüp "Bak gördün mü?" Demesine karşılık tekrar babasına dönmüştü.
"Haklısın babacığım. Dikkat ederim."
Banasının kucağimda Kendisine seslenerek gelen Sare'yi görünce gözleri parlamıştı Aybala'nın. Minik kuşunu görmek iyi hissettiği nadir güzelliklerden biriydi. Leyla ise kucağında kızıyla kendisine doğru gelen kocasının hemen arkasındaydı.
"Haya sen niye bijimle oynamadın?"
"Güzel kuşum benim, ben biraz kilo aldım ya hani rahat oynayamıyorum maalesef..."
"Çok mu yiyoysun sen?"
"Evet, biraz öyle sanırım... ama zayıflamama az kaldı. "
"Spoy mu yapıcaksın?" Aybala bu soruyu cevaplamak için küçük kıza yaklaşıp sessizce mırıldandı. "Sana bu sorunun cevabıni zayıflayınca versem olur mu kuşum?" Sare babasına bakınca, Yusuf Eymen başını sallayıp gözlerini kapatıp açarak onay verdi. Daha sonra sesi neşeli çıkan Sare cevap verdi. "Tamam oluy Haya..."
"Ama ben seni öpebilir miyim Sare kuşum, hı...?"
"Babam, hayan seni öpebiliy demişti dimi baba?" Yusuf Eymen bu kızın bu tavırlarına bitiyordu. Kız babalarının kızlarına neden bu ladar çabuk tav olduklarını bizzat tecrübe ediyordu.
"Evet kızım öpebilir halan." Babasını kucağından eğilip hemen halasıni öpüp herkesin gönlünü bir kere daha fethetti.
Yusuf Eymen kızıyla sofraya geçip oturmuştu. Sağolsun ne kızı ondan ayrılıyor ne de Yusuf Eymen onu bırakıyordu. Aybala sofraya oturmadan yanına gelen Leyla'ya takılarak konuştu. "Senin bu dokuz ay boyunca erkek sandığımız kızın " işaret parmağını kendi etrafında çevirerek "hepimizi parmağında oynatıyor. Ha! Halimizden memnunuz ama bu tatlılığı varya... mıncıklamamak için kendimi zor tutuyorum."
"Aybala'm ya... hiç sorma doğumda ufak çaplı, dur hatta baya büyük çaplı bir şok yaşamış olabilirim. Ultrasona da bir kaçdan fazla girmedim biliyorsun bu sebeple doktorumun ill söylediği cinsiyet üzerine hep hazırlık yaptık. Oysa dualarımızda hep önceliği kız çocuğuna vermiştik. Ama nasip işte. " Leyla kıkırdayarak devam etti. "İlk bir hafta Yusuf'la alışana kadar bize şaka gibi geliyordu. Ama biliyorsun o çipil çipil bakan yeşil gözleri ve tatlılığıyla ne güzel bir kızdı. "
"Bilmez miyim... o zaman anne olmayı çok istediğimi hatırlıyorum. Çok şükür az kaldı. "
"Bizimkiler iyi mi? Sen nasılsın?" Karnını işaret ederek söylemişti. Eline karnına giden Aybala tebessümle, "Çok iyilikler yengesi. Bende zorlanıyorum ama sorun yok hamdolsun. Gayet iyi ilerliyor."
"Ayy... bide senin ki iki tane. Rabbim iki kat kolaylık versin Aybala'm. Az kaldı inşaAllah." Kendilerine seslenen Elişeva ile sofraya geçmislerdi. Bugünkü mangal Alparslan ve Elişeva'ya aitti. Uzun zamandır el sürmüyorlardı çocuklardan ötürü. Ama bugün kendi hallerine bırakmışlardı onları. Kendileride baş başa vakit geçirmiş hemde yemeklerini hazırlamışlardı.
Beraber ailecek bir güzel piknik yapmışlardı. Kuşların cıvıltısı havanın sekineti herşey çok güzeldi. Hanımlar yemekler yendikten sonra sofrayı toplamışlardı. Aybala'ya pek iş düşmesede halinden memnundu. En son yere bir örtü serip üzerinde oturmuşlardı. Yer sofrasının yeri ayrıydı. Farklı bir havası samimiyeti vardı. Oturmayı seçtikleri yer ara ara güneş alsa da serin ve sakin bir yerdi. Aybala yanına gelen Asaf ile bakışları ona dönmüştü. "Ay kızım..."
"İyiyim Asaf, bir sorun yok" biliyordu kocasının ne soracağını. Onladar alışmıştı ki bu soruya artık duymak istemiyordu.
"Onu sormayacaktım güzelim, yavaş yavaş toparlanıyoruz eve geçeceğiz. "
"Hemen mi ?"
"Yavrum sabahtan beri buradayız. Ve saat ikindiye geliyor. "
"Olmuş mu o kadar?"
"Olmuş yavrum... Sen çantanı al araca geç ben bazı eşyaları alıp geliyorum."
"Tamam Asaf, yardım edermisin?" Elini uzatan karısının elini tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu Asaf. Aybala'nın üzerini düzelterek arabaya gitmesi için dikkatli olması hususunda mutlaka uyarıda bulundu. Zaten eşyaları alıp hemen arkasından gidecekti. Aybala aile üyeleriyle teker teker vedalaşmıştı.
~
Leyla kucağında ki kızıyla araçtan inecekken Yusuf'un oturduğu koltukta pantolonunun cebinde düşecek gibi duran dört beş yıl önce kaybettiği bilekliği (üzerinde gülumse) görünce, gözlerine inanamadı. Kaç yıl önce kaybetmişti. Nasıl Kocasında olurdu? Acaba yeni mi bulmuştu? Tüm sorularına cevap almanın tek yolu bizzat sormaktı.
Leyla Yusuf Eymen'in cebini işaret ederek sormayı tercih etti.
"Yusuf'um... şu cebinde ki ne? "
Yusuf Eymen ufak bir kaşlarını çatıp soruyu algılamaya çalışıyordu. Başını aşağı doğru cebine yoneltince yüzü gevşemisti. Eline alıp bir süre bakıp yüzünde ki gülümsemeyle karısına döndü. Bir an durgunlaşmıştı ama...
"Kazadan önce koltukta unutmuştun, bayıldığın gün..."
Leyla şok olmuş kocasına bakıyordu. "İ-inanamıyorum o günden beri sende mi? Neden söylemedin?"
"Sormadın çünkü? Bu bileklik bir parçam yani bir eşyam beni tamamlayan bir eşyam haline geldi. Bazen sadece bu bilekliği bakarak seni hatırlamak ve yüzümde gülümsemeye sebep olan yegane nedendi. "
Nasıl hiç farketmem... evde de görmedim temizlik yaparken ya da kıyafetlerini katlayıp düzenlerken hatta yıkarken. "
"Her üstüm değiştiğinde onun da yeri değişiyordu. Farketmemen çok normal sevgilim... hep benimleydi çünkü. "
"Şu an gerçekliğine inanamıyorum. "
"Uzat bileğini."
"Neden ki...?"
"Uzat bakalım sen..." Leyla bileğini uzatınca Yusuf Eymen bilekliği takıp üzerine öpücük kondurdu. "Sende daha güzel ama sen sormayinca ben üzerimde taşımaya devam ettim. Sende daha güzel... tekrar düşürürsen bir daha vermem hep bende kalır ona göre."
"Seni o kadar çok öpmek istiyorum ki " kucağında uyuyan kızını göstererek " şu an mümkün değil. "
"Eve çıkalım hallederiz.."
~
Leyla Sare'yi güzelce yatağına yatırıp üzerini ince bir örtüyle hafif örttü. Yusuf kızının yanağından hafifçe kokulu bor öpücük aldı uyanmamasına dikkat ederek. Daha sonra Leyla ile beraber ses etmeden odadan çıkıp kapıyı Aralık bıraktılar. Mutfağa geçen çift bir çay demleyip karşılıklı oturdular. "Yusuf...nereden nereye baksana. Biz oğlumuz olacağını düşünürken kızımızın olması nasıl bizi şok etmişti ama. Yaa en komiği de senin hemşireye verdiğin tepkiydi. (Hemşire Sare'yi Yusuf'un kucağına uzatınca, "hayır bu bebek bizim değil. Oğlumuz olacaktı bizim karıştırdınız herhalde" diyip ısrarla bebeği almak istemediğini ve kapıda bekleyen diğer aileye ait olduğunu diretip durmuştu. Oysa, kapıda bekleyen diğer ailenin oğlu olmuştu zaten. Karışma ihtimali yoktu. :) Yusuf kendisini bir an Türk filmi sahnesinde hissetse de olayı kabullenmesi biraz zamanını almıştı.)
Yusuf Eymen kısa bir kahkaha atıp, "cidden bebekleri karıştırdı sandım Leyla'm, o kadar kendimizi hazırlamıştık ki erkek olacağına neye uğradığımızı şaşırdık."
"Birde bana sor. O acılı anımda doktorun, gözünüz aydın nur topu gibi bir kızınız oldu demesi bütün dengemi alt üst etti. Dalga geçiyorlar sanıyorlar çıkışmıstım. Onların bu tavrıma şaşırdıkları yüz ifadesi aklıma geldikçe gülesim geliyor. Yani doğurduğumu görmesem bende inanmayacaktım"
"Bizim için baya bir sürpriz oldu. Haklısın. Ama senin hormonların kadar dengemi alt üst eden birşey olmadı. Şu an bunu rahatlıkla ifade ediyor olmam büyük bir can güvenliği." Leyla iki eliyle yüzünü kapatıp, "Yaa hatırlatmasana. Hem ben ben değildim o zamanlar. Baya saçmalamışım."
"Yok canım estağfurullah." Hala kendisiyle dalga geçen kocasına karşı arada mahcup hissediyordu. "
"Hele o canının çilek ve dut istediği zaman bana arabayı nasıl kullanmam. Nelere dikkat etmemi söylediğin o anın şaşkınlığını atamıyorum. Levyeli birini görürsem gaza basıp kacmamı istemiştin."
"Yeter tamam. Arada hatırlatıp duruyorsun zaten. Keşke unutmama müsade etsen."
"Olmaaazzz. Daha kızıma anlatacağım bu anılarımızı. "
"Ne var karnımda onu taşırken böyle oldum. Suç onun oluyor doğrudan." Suçu kızına da atmazsın be Leyla diyerek dudaklarını dişlemişti. Yusuf karısının bu haline tebessüm ederek, "Senin ne kadar kutsal bir görevi üstlendiğini biliyorum sevgilim. O hallerin beni ne kadar zorlasa da bunu da senin aracılığınla bana gelen bir lütuf olduğunu biliyorum. Sizi hayatıma dahil eden Allah'a sonsuz şükürler olsun. Seni çok seviyorum güzelim..."
"Ağlatacaksın beni. Bende seni çok seviyorum kocam. Aşığım sana. İyi ki sen..."
~
Asaf, beli ağrıyan karısının belini sıvazlamakla meşguldü Hamileliğin son aylarında özellikle son ayında olmasından ötürü ağrılarının artması ve yaşadığı zorluklardan ötürü elinden geldiğince eşine yardımcı olmaya çalışıyordu. karısının ara sıra ekşiyen yüzüne bakınca ona Merhamet etmeden edemiyordu. onun ikisi için hayatına renk katacak yavruları kendi içinde taşıması Onun için ne kadar kıymetli olduğunun başka bir göstergesiydi.
"Daha iyi misin hayatım?"
"İyiyim, teşekkür ederim Asaf. Daha iyi hissediyorum."
"Hadi uzan bakalım, uykunu alınca daha iyi hissedersin. Yoruldun bugün."
"Birşey yapmadım ki hep oturdum. Sadece bir ara yürüyüş yaptım."
"Sen ikizlerimize hamilesin yavrum. Hicbirşey yapmasan dahi çok yoruluyorsun, daha dikkatli olmalısın. "
"Tamam aşkım dikkat edeceğim. Zaten her an doğurabilirim."
"Önumuzde ki hafta yıllık iznimi kullanacağım. Aklım sende kalıyor. En azından yanında olayım. "
Karısının yatağa uzanmasına yardım edip yastığını yanına koymuştu. Böyle daha rahat ediyordu. Kocasının kendisine olan ilgisi i kadar hoşuna gidiyordu ki, onu çok seviyordu.
"Aşkım... seni çok seviyorum. Herşey için çok teşekkür ederim."
"Asıl ben teşekkür ederim yavrum. Sizi çok seviyorum. Siz bana Allah'ın lütfusunuz..."
Karısının alnına ve göbeğine iyi geceler öpücüğü kondurup yavrularına seslenmisti. "İyi geceler canlarım, sizi çok seviyorum... hayırla gelin..."
Aybala kocasının elini tutup gülümseyerek gözlerini uykuya kapamıştı.
Evet. Final bölümü yayınlandı. Okuyup destek olan kardeşlerime teşekkür ederim.
Yeni kurguma ve diğer kitabıma bekliyorum sizleri. 🌹
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 47.94k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |