24. Bölüm

24. Bölüm

Merve Yıldırım
yazmakisteyenbiri0

"Nasıl görünüyorum? Bi şeyim eksik mi? Makyajım nasıl? Sanki fazla ol-"

Sevimin sözünü tamamlasına izin vermeyen Serra bıkkınlıkla belertti gözlerini. "Şimdi patlatacağım kafana bir tane! Fazla falan olmadı. Ayrıca eksik bir yanın da yok!"

 

Serra bir kez daha ne kadar sabırlı olduğunu ! Gözler önüne sermişti. Çalan kapının sesiyle Sevim giydiği elbisenin eteklerini çekiştirdi. Ellerini saçına götürüp kendince düzenledi ve boğazını temizleyip kapıya yöneldi. Bizde yanındaki yerimizi alırken salona çöken sessizlik ve gerginlik içime nüfus ediyordu.

 

Sevim kapıyı açarken Aykut kucağındaki bir demet gülü Sevime uzattı. "Hoşgeldiniz" diyen sevim çiçeği kucağına alırken Aykut bizimkilerle el sıkışıp koltukta oturan ve misafir gelmesine rağmen yerinden dahi kıpırdamayan kemallettin dedeye doğru ilerledi

 

Dede bırakın elini uzatmayı Aykutun yüzüne bile bakmadı. Aykut anneannenin yanına gidip eline uzandı. Kemalettin dedenin aksine anneanne , Aykuta elini uzattı kollarını açıp sarıldı. Sevim gibi Aykutun da anne ve babası yoktu. Bu yüzden dedesi ve babaannesi ile gelmişti. Dedesi Kemalettin dedenin karşısındaki yeri istemesede aldı.

 

Serra ve hümeyranın yanına geçtiğimde ortamdaki sessizliği bozan karan oldu. "Daha daha nasılsınız bey dedeciğim"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Adamın adını unuttuğuna yemin edebilirdim. Aykut bunu anlamış olacak ki"kâsım" diye hızlıca girişimde bulundu. "Kasım amcacığım nasılsın?"

 

"Nasıl olsun hala domuz gibi!"

Cevap beklediğimizin aksine Kasım amcadan değil Kemalettin dededen gelmişti. Kâsım amcanın kaşları hafif çatılsada mavi gözlerinin ardında muziplik belirdi. "Doğru... senden sağlamım"

Bu sözlerini Kemalettin amcadan yaşça küçük olmasına dayandırmıştı. Kemalettin amcanın bakışları sevimi buldu. "Ha bu gönlünuz hep yanluş kişilere kayaği"

 

Sevim başını öne eğerken araya giren ses Kasım amcadan başkası değildi. "Çocukların hatrına ha buraya kadar geldim. Mümkün olduğunca az konuşalım canımız sıkılmasın "

"Senun bi sıkımlık canuna tükureyum "

Neyseki bunu sadece biz duymuştuk çünkü Kemalettin dede bizim olduğumuz tarafa dönüp mırıldanarak söylemişti

 

Sevim kahveleri yapmak için kalktığında yardım etmek için Bizde ayaklandık. "Kaçmak daha iyi bi fikir olarak gelmeye başladı. "

Önündeki kahve makinesine kahveleri atarken söylediği için şaşırmış gibi kafasını kaldırdı

"Kaç kaşık oldu?"

"Beş"

Diye yanıtladı hümeyra

"Sana demiştim kaçsaydın tüm şu gerginliği iliklerime kadar hissetmiş olmayacaktım"

Serra eliyle birbirine ölümcül bakışlar atan iki dedeyi işaret etti

 

"İki azılı düşmanı dünür yapmak her yiğidin harcı değil"

 

Sevim suyunu da hazırladığı kahve makinesini yerine yerleştirip çalıştırdı. Bakışları gergin salonu buldu. Konuşan tek kişi ömerdi. Arada ona eşlik eden ise yağızdı. "Bugünü sağ atlatırsam başka günler işlemez"

Kahveler hazır olduğunda Sevim götürmek için tepsiyi eline almıştı ki Serranın kaşları birleşti

 

"Tuz atmayacak mısın?"

"Atmayacağım tabiki"

Serra tuza uzandığı gibi Sevim tepsiyi ondan uzaklaştırdı. "Sizin bu koca merakınız beni benden alıyor" diye bana da atıfta bulundu çünkü bende karanın kahvesine Tuz yerine bal koymuştum. "Neyseki bal koymadın"

"Aa dolapta vardı"

Serranın yüzü buruşurken Sevim kıkırdayarak onun önünden geçti.

 

"Sen Tuz at bari "

Diye hümeyrayı sıkıştırdı.

"Ben kimseye kahve yapmayacağım"

"Ne demek yapmayacağım? Kayayla evlenmeyecek misiniz?"

Hümeyra sessizliğini korurken daha fazla beklemeyip salona yöneldik

 

Onca olan şeylere rağmen Hümeyranın sesini dahi çıkartmayışı dikkatimden kaçmıyordu. Tek benimde değil bu konuda kayanın da çok fazla kafa yorduğu kederli gözlerine yansımıştı. Ancak kaya da hümeyraya nasıl yaklaşacağını bilmiyordu çünkü o konakta neler yaşadığını öğrenememişti. Hümeyranın üstüne giderek onu kendinden soğutmak istemiyordu.

 

Düşüncelerimden ayıran ses Aykuta aitti. "Dedeciğim..." dedesi Aykutun ne demek istediğini anlamış olacak ki istemsizce elindeki kahveyi sehpanın önüne bıraktı. "Sebebi ziyaretimiz belli. Allahın emri peygamberin kavliyle kızınız sevimi oğlumuz aykuta istiyoruz "

 

Kemalettin dede huzurszuca yerinden kıpırdandı. Belkide geldiklerinde beridir ilk kez kımıldanmıştı. "Senu heç sevmiğim. Ha bu uşağı da tanimiğim. Senle dünur olmak heç istemiğim! Ula heç veresum da yok! "

Sevimin kaşları havalanırken Aykut yutkunamadı. "Mecbur vereceğum..." Kemalettin dede suratını astı "verdum gitti"

 

Sevim ve Aykut heyecanla ayağa kalktı. Karan yüzükleri alıp Aykut ve sevimin parmağına geçirdi. "Hadi hayırlı olsun"

Kurdeleyi kesmesiyle Alkış tufanı yükseldi.

Sevim ve Aykut el öpme faslına geçerken salona giren imamla Kemalettin dedenin kaşları birleşti. "Senun ne işun varidur imam efendi?"

 

"Nikah için geldi dedeciğim"

"Ne nikahi ula?!"

"İmam nikahı"

Dedesinin aksine oldukça sakin olan kocam gidip imamı salonun ortasına getirdi. Yola çıkacağımız için sevime verdiği tüm sözleri gerçekleştirip gitmek istiyordu. Bu yüzden dedeyi -oldukça zor bir şekilde- ikna edip ufak bir nişan merasimi düzenlenmişti. Ancak imam nikahı hepimize sürpriz olmuştu

 

"Önünde sonunda evlenmeyecekler mi? Ertelemenin hiç bir anlamı yok"

Karanın bakışları Aykutu buldu

 

"Evin hazır mı?"

 

"Hazır"

"İşin var mı?"

"Fazlasıyla "

Bu kez de sevime döndü

 

"Gelinlik giymek istiyor musun?"

Sevim istemsizce yüzünü buruşturdu

"O kabarık şey oldukça rahatsız görünüyor"

"Göbek atmaya hevesli misin?"

"Bunu tek başımada yapabilirim"

"O halde bi sorun yok. Kıy nikahı İmam efendi"

 

Kocam diye demiyorum iş bitiriciliğinde üstüne yok.

 

***

 

"Emri vaki gibi oldu ama dedemin fikrinden vazgeçmeyeceğini garanti edemedim"

 

Sevim en içten gülümseyip karanın eline uzandı. "Her şey için çok teşekkür ederim. Resmi nikahı en kısa zamanda biz hallederiz. Böylesi daha iyi oldu. Dedem her an vazgeçecek gibi bakıyordu "

Sevim karana sarıldıktan Sonra bana döndü. "İyi ki geldiniz"

Sarılmasına en içten karşılık verdim. "Çok mutlu olun"

 

"Sizde" diyen sesi benden uzaklaştı. Kızlarla da tek tek sarılırken bize yol görülmüştü. Kemalettin dedenin hafif tansiyonunu çıkarmıştık ama neyseki iyiydi. Vip arabımıza binip mardine yol aldık

 

"Ömer nasıl oldun?"

Yönelttiğim soruyla ömerin bakışları beni buldu. "İyiyim yengem"

Dudaklarını büzüp ağlaklı sesle "canım yengem nasıl da merak ediyor beni"

Dudaklarım kıvrıldı. Kafasını eğip ayaklarına bakan Hümeyranın eline uzandım. Ürkek bakışları yüzüme tırmandı

 

"Her ne düşünüyorsan hiçbiri olmayacak Hümeyra. Kaybolduğun o sisin içinde boğulmana izin verme"

Bunları duymayı beklemiyormuş gibi afallamıştı. Onun bu hallerini görmediğimizi düşünüyor olabilirdi ama ben onun için hep endişeleniyordum. "Kaybolduğunu hissettiğinde kafanı kaldır ve bizi gör"

 

Mesajım çok açıktı. İçine kapanmasını istemiyordum. Nihayet konuşmak için Dudaklarını araladı. "Dokuz yaşındayken tattım ben sevginin ne demek olduğunu"

Kayanın yutkunuşu buradan duyuldu. Tüm gözler Hümeyradaydı. Bunları söylerken Hümeyranın bakışları yerdeydi. "Kaya tanıtmıştı bana sevginin ne olduğunu. Annemden duymadığım sözleri, babamdan görmediğim herşeyi gösteriyordu"

 

Kayanın vücut ısısının düştüğüne emindim. "Kuzenim Kayanın bana olan ilgisini görüp babama yetiştirmişti. O günden sonra babam beni okuldan aldı. Onu görmeyi, okula gitmeyi öyle çok istiyordum ki! Hayallerim vardı. Doktor olup tüm ablaları iyileştirecektim"

Bunu söylerken gözünden bir damla yaş süzülüp ayaklarının dibine döküldü

 

Kayanın dizinde duran eli yumruk oldu. Hümeyrayı ağlarken görmek onu gerçekten deli ediyordu. "Kaya bunu öğrenince anlatmak için her kapıya gelişinde babam onu adamlarına dövdürerek geri gönderiyordu. Ve kaya buna rağmen gelmeyi bırakmıyordu. Bir gün dayanamadım. Hem Kayanın çektiği acılara hem de kendime. Çünkü babam Kayanın buraya geldiği her gün için bana da vuruyordu"

 

Kayanın tüm vücudu taş kesti. Bunu yeni öğrendiği sıkmaktan gıcırdadığı dişlerinden belli oluyordu. "Ona gitmesini ve bir daha gelmemesini istedim. Bir daha göremeyeceğimi bildiğim halde gitsin istedim. O günden sonra babam benim zehirim oldu. Daha on beşime gelmeden benden on yaş büyük birine vermeye kalkıştı. Annem biraz daha büyümem gerektiğini söyleyince babamın arkadaşı sinirlendi. Ablama..."

 

Yutkundu. Gözünden bir damla daha yaş aktı. "Ablama tecavüz edip kendince intikam aldı. Henüz on altı yaşındaydı! Evlenmelerini isteyen babam adam kabul etmeyince ablamı öldürdü. Onu eve sokan oydu ama suçunu Ablama atacak kadar adiydi! Ablamın acısı bana kafayı yedirtti. Çığlıkları, kanlı suratı, yırtık kıyafeti aklımın ucundan çıkmıyordu. Onu ben bulmuştum ama her şey için geç kalmıştım"

 

Hıçkırığını bastırmak için Dudaklarını birbirine bastırdı. Gözlerimin ardı yanıyordu. Kan çanağına döndüğüne emindim. "Odama kapandım. Tam yedi yıl boyunca kimseyle konuşmadım. Doğru düzgün odamdan bile çıkmadım. Babamın suratını gördükçe aklıma ablam geliyordu. Kaçmayı Denediğimde sonuçlarını ağır bir şekilde ödediğimden Bir daha cesaret edemiyordum. Ta ki babam para için zorla bir adama satmaya kalkışana dek"

 

"Kafama almıştım. Türkiyeden çıkacaktım. O evde gördüğüm şiddet sona ersin istiyordum. Her gün babam acaba beni kime satmaya çalışacak diye düşünmekten yorulmuştum. İstediklerini yapmadıkça kafayı yiyordu"

Bakışlarını Nihayet yerden kaldırdı. "Yine başaramadım. Yine kaçamadım. Her şey yine başa dönmüştü"

 

Kayadan bahsediyordu. Babasının onu kayaya bırakmayacağından çok emindi. Ve hümeyra kandan şiddetten nefret ediyordu. "Dönmeyecek. Ben artık kapıdan dövülüp gönderilen küçük çocuk değilim! Sevdiğim kadını babası olacak piçe bile bırakmaya razı değilim!"

Hümeyra ürkek bakışlarını kayaya yöneltti. "Sen bırakmasan ne olacak? Babam alır diyorum kaya! Vermek istediği adamla kan davası var. Beni vermezse çok kan döküleceğini biliyor"

 

"Babanın ölmesinin birşeyler değiştireceğini sanmıyorum. Annenin de babandan aşağı kalır yanı yok"

"Babamı düşündüğümden mi teslim olmak istediğimi sanıyorsun?"

 

En çok kayayı düşünüyordu. Onu Kaya'nın koruduğunu babası biliyordu. Düğünümüzü basıp karanı dahi tehdit etmişti. Kaya sıkıntıyla iç çekti.

 

Yolun geriye kalan kısmı sessizlik içinde geçti. Aile seçilebilen bir şey olsaydı değiştirmek istemeyen insan kadar değiştirebilmek için can atanlar olacağına emindim. Babam ölüp gitmişti ama ruhumda Açtığı her bir yaranın derin izleri kalmıştı

 

...

 

Karan sinirden yerde duran sandalyeye tekmesini geçirdi. "Buna cürret edenin ecdadını!.."

Hümeyrayı hatırlayıp sustu. "Dedim size... Beni almadan durmaz"

Kolumuzun altından çıkıp ayağa kalktı hümeyra. Islak kirpiklerinin ardındaki ela gözlerini darmadağın olan avluda gezdirdi. Mardine adımızı atmamızla Konağın yıkılan kapısı, inen camları, duvardaki mermi izleri karşılamıştı

 

Babaanne ve Ayşen dahil herkes iyiydi ama Konağın hali perişandı. Kapıdaki korumalardan biri telefonu karana uzattı. "Sezer çağlar ağam"

Hümeyranın Babası olacak Şerefsizdi. "Bu nasıl yürek yemek lan?! Kimi karşına aldığının farkında mısın?!"

 

Sinirden konuştukça şişen Damarları ürkütücü görünüyordu. Kocam olmasa her an kaçabilirdim. Telefon hoparlörde konuştuğundan karşıdakinin neler dediğini duyabiliyorduk. "Ben seni değil, kızı alarak sen beni karşına aldın karan Ağa. Kızı ver uzamasın bu mevzu"

 

"Uzasın bakalım nereye kadar uzayacak! Merak ediyorum "

Buradaki aşiretleri her ne kadar tanımıyor olsam da Karanın aşiretinin namını bilmeyen yoktu

"Ciddiyim karan Ağa! Düşman olmak istemiyorum!"

"Olma o zaman! Kız istemiyor! İstemediği bi adama veremezsin!"

"Kız benim fikir benim! Size ne?!"

 

Karanın boyun çıtırtısı buraya duyuldu. Dişlerini sıkmaktan çene kasları kasılmıştı. "Gel al alabiliyorsan kızı "

Telefonu kapattı. "Güvenlikleri arttırın! Aşirete haber salın. Kim varsa konağa gelsin"

"Abi yapmayın! Kan... Kan dökülmesin!"

Hümeyra gözyaşları içinde yere yığılırken karan yavaş adımlarla gidip önünde diz çöktü. Hafifçe çenesinden tutup kendine bakmasını sağladı

 

"Sakinleş. Kan yok. Senden tek istediğim cesur olman hümeyra..."

Karanın bakışları hüzünle hümeyraya bakan kayayı buldu. "Kayanın cesur olduğunu görmeye ihtiyacı var. Elinden birşey gelmiyor çünkü net değilsin. Kayayı sevdiğini biliyorum. Korktuğunu da görebiliyorum. Hislerin netse sana söz Kan dökülmeden bu işi Halledeceğim"

 

Hümeyranın ağzından duymak istiyordu çünkü karşı tarafa geçmeye kalkışırsa onu zorla tutuyormuşuz gibi olacaktı. Azıcık öyle gibiydi ama Hümeyranın kayayı sevdiğini hepimiz görebiliyorduk. Titrek ela gözleri kayayı buldu. "Onun için kendimi feda edecek kadar çok seviyorum"

Kaya bu anı bekliyormuş gibi hızla Hümeyraya koştu. Kollarını sarıp göğsüne bastırırken saçlarına bi öpücük bıraktı

 

"Kimse seni benden alamaz elma şekeri"

 

Avluya giren arabalarla Serra koluma girdi. "Düğününüzden daha kalabalık olacak diyor içimden bi ses"

Ne yazık ki haklıydı. Arabaların ve içinden inen insan sayısının haddi hesabı yoktu. Eli silahlı bi adam karanın karşısındaki yerini aldı. Sağ elini göğsüne bastırıp "buyruğun başımız üstüne ağam"

"Adamlarını kapıya dik cevdet Misafirlerimiz var. Ben söylemeden tek kurşun sıkılmayacak"

 

"Baş üstüne ağam"

Cevdetin kapıya çıkmasıyla karşı tarafın gelmesi bir oldu. Silahların cekilme sesi yüreğimi titretirken serrayla birbirimize kenetlendik. Kaya hümeyrayı yerden kaldırıp yanımıza getirdi. Üçümüzde birbirimize kenetlenmiş vaziyette olacakları bekliyorduk

 

"Ne o korktuğundan mı bunca adam karan Ağa?"

Karan Cevdet denen adama döndü. "İndirin silahları"

"Kan dökmeye niyetim de rızam da yok"

O halde ver kızı "

"Gel gör ki kızı vermeye de niyetim yok"

 

Adamın kaşları birleşti. "Benim de almadan gitmeye niyetim yok. Verdiğim mesaj açık sanıyordum"

Konağın dağılmış halinden bahsediyordu. Fena dağıtmıştı şerefsiz. Karan adama doğru attı adımlarını. Her ne kadar sakin görünse de sinirden dişlerini sıktığına emindim.

"Allahın emri peygamberin kavliyle kızınız hümeyrayı oğlumuz Kayaya istiyoruz "

 

Adam afallarken sinirden gerilen yüz hatları yaşlı yüzüne yansımıştı. "Olmaz diyorum karan Ağa! Davam var! Kızı size veremem!"

"Davan olmasaydı verir miydin?"

Bakışları biraz olsun yumuşadı. Kaşları aralandı. "Namınızı bilmeyen yok. Verirdim elbet"

"Kim bu davalı şerefsizler?"

"Fırat seyhun"

 

"Siktir!"

Ömer dilinin ucunu ısırdı. "Pardon abi"

Serra hemen önümüzdeki Ömeri dürttü. "Kim ki o adam?"

"Abimin en azılı düşmanı. İkisi de birbirinden baskın karakter olunca sürekli yarış halindeler. Çocukluktan beridir. Son zamanda da sebebini öğrenemedik ama Fırat seyhun ayrı Bi düşmanlık beslemeye başladı"

 

"İkna edersem kız bizde kalacak"

 

Adamın dudakları alayla kıvrıldı.

"Halledemezseniz kızı anında gelir alırım"

Adam arkasını dönüp giderken Kaya karanın karşısında bitti. "Abi o adam senden nefret ediyor. Hayatta kabul etmez. Naptın sen?"

"Cevdet , en iyi adamların haricinde siz gidebilirsiniz" başka Bi adama "tamirci falan çağır. Toplasınlar konağı"

 

Kayayı buldu bakışları. "Fırat seyhuna randevu ayarla. Acil olduğunu söyle"

Kahve harelerinin odağına beni aldı

"Kızları ve babaannemgili al eve geç güzelim"

Yanındaki adamına döndü "yanına birkaç adam al. Eve götürün. Başlarından sakın ayrılmayın"

 

🕐🕑🕝

 

Elimdeki tokayı örgünün ucuna bağladım. Ayşeni kendime doğru çevirdim. Önüne dökülen kahküllerini elimle düzenledim. "Teşekkür ederim öğretmenim. Çok güzel oldu "

En içten gülümsedim. "Rica ederim birtanem"

Koltukta duran tableti kucağına bıraktım. "Sadece 1 saat"

 

Aşağı yukarı kafasını sallayıp yanımdan uzaklaştı. Telefonumun titremesiyle kaşlarım birleşti. Bilinmeyen bi numaradan tek açımlık foto gelmişti. Vakit kaybetmeden üstüne tıkladım. Parmağım fotoğrafın üstünde kalırken tek kelime edemiyordum

 

Karan , kaya ve ömerin bağlandığı sandalyede birbine bağlı bomba düzeni vardı . "Kocanı son kez görmek istersin diye düşündüm"

Okkalı bir küfür savurup ayağa fırladım. "Noluyor kız?!"

Yanımda bitti. Telefonu elimden alırken yatak odasına daldım. Dolaptan siyah tayt, siyah sweatshirt alıp hızlıca giyindim. Kızıl saçlarımı yüksekten at kuyruğu yapıp sıkıca bağladım

 

Salona geçtiğimde Serra ve hümeyra hazır vaziyette bekliyorlardı. "Kocalarımızı o piçe yedirmeye niyetli değilim"

Serranın ardından hümeyra atladı. Az önceye göre oldukça iyi görünüyordu . "Kansa kan! Kayayı da kendimi de o piçlere harcatmayacağım!"

 

Az önceki kız gitmiş yerine sanki bambaşka biri gelmişti. Şaşkınlığımı üstümden atıp kapıdaki korumaların yanında soluğu aldım. "Tüm adamları toplayın! Karangili almaya gidiyoruz. Cevdet miydi neydi ona da haber verin"

"Bi sorun mu var yenge?"

"Kaybedecek vaktimiz yok hadi hadi hadi!"

 

Adam harekete geçerken bir diğer adamı buldu bakışlarım. "Bize silah getir"

"Ben bıçak istiyorum. Yalnız fazla olsun

Baya fazla"

Serra silah kullanmayı bilmediği için bıçak istiyordu. Tabiki yakın temas olarak kullanmayacaktı. Serranın atışı çok iyiydi.

"Yenge adamlar hazır. Cevdet abi geliyor sizi almaya"

 

 

Yaklaşık üç dakika sonra cevdet kapıda belirdi. "Nihayet. Kocam öldü orada"

Daha fazla vakit kaybı yapmadan arabaya atladık

 

"Sen nereden biliyorsun silah kullanmayı?"

Hümeyranın yönelttiği soruyla kafamı telefondan kaldırdım. "Bilmiyorum ki"

Kaşları birleşti. "Niye silah istedin o zaman?"

 

"Lazım olur diye"

Verdiğim her cevapla hümeyra daha da fenalaşıyordu

 

"Bilmiyorum ama kullanabilirim"

 

Arabanın durmasıyla cevdet inmemiz için kapıyı açtı. Şirkete gelmiştik. "Şirkette tuttuğunu sanmıyorum. Neden buraya geldik?"

"Fırat seyhun bizzat sahada çalışmaz. Ne olursa olsun Şirketinden yönetir"

Silahı belime takip girişe yöneldim. "Randevunuz olmadan giremezsiniz"

"Fırat seyhun çağırdı"

 

O fotoğraf bi davetti neticede. Adam bir yerleri aradıktan sonra geçmemiz için yolu açtı. "Siz giremezsiniz"

Arkama döndüm. "Onları yalnız bırakmam"

"Geçemezsin dedim"

Cevdet silahına uzanırken "Tamam biz hallederiz. Sen burda bekle. On beş dakikaya gelemezsek kendi yöntemlerinle gir"

 

Kapıdaki korumanın bakışlarını üzerimde hissettim. "Olmaz yenge hanım! Ağam öldürür beni! Ben gireyim siz bekleyin"

Cevdeti arkamızda bırakıp içeriye girdik

 

Bir kız bize eşlik ederken üçüncü kata çıktık. Fırat seyhun yazan odanın kapısını açtı kız bizim için. Sıkıntıyla girdim içeri. Kork ama düşmanına belli etme demişler. Sırtı bize dönük olan adama arada on adımlık mesafe bırakana kadar yürüdüm. Televizyon ekranında gördüklerimle sertçe yutkundum. Sadece yarım saati kalmıştı bombanın.

 

 

"Kapıdaki adamınıza çok güvenmeyin bence "

 

Bakışlarım adamın sırtını buldu. "Buraya girişin olup Çıkışın olmayacağını bilmiyor olamaz"

"Kocam nerede?"

Sakin kalmaya özen gösteriyordum.

Yavaşça bize doğru döndü. Kömürü andıran siyah harelerini üzerimizde gezdirdi. Hümeyrayı görmesiyle kaşları birleşti. Çenesi kasılırken burnundan soludu

 

"Birazdan cehennemde olurlar"

Soruma verdiği cevap canımı sıkarken bakışlarını hümeyradan çekmiyordu. "Kendi ayağınla gelmeni beklemiyordum"

"Senin için geldiğimi düşünecek kadar aptal olduğunu bilmiyordum"

Duymayı beklemediği sözlerle Dişlerinin gıcırtısı duyuldu. "O Şerefsizin Birazdan parçası dahi kalmayacak!"

 

Hümeyra silahını çekip adama doğrulttu. "Şerefsiz kelimesi sana tapulu. Kayama yakışmıyor"

Yanında duran elleri yumruk olurken hümeyraya doğru attı adımlarını. Anında önüne durdum. "Yavaş" Silahımı çıkarıp kalbinin üstüne bastırdım. "Bir daha sormayacağım. Kocam nerede!"

 

Bağırmamla yüzünü buruşturdu. Sesten hoşlanmıyordu. Bunu öğrendiğim iyi oldu. "Kıs şu sesini"

"Ben susayım Silahım konuşsun. Buna ne dersin?"

Silahı indirip ayağının dibine sıktım. Patlama sesi odayı doldururken kurşun sekip arkadaki camı indirdi

 

Kaşları birleşirken içeriye adamlar girmiş olacak ki elini kaldırıp durdurdu. "Bir avuç kadınsınız. Belanızı benden bulmayın"

"Bulmak istiyoruz belki!"

Serra yanımdaki yerini alırken televizyonda beliren hareketlilik gözüme çarptı. Uyanmışlardı.

Karanın çırpınışlayla yüreğim yandı

 

Kalbinin üzerindeki silahı bastırdım. "Ona birşey olursa öleceğimi bilsem bile burayı başına yıkarım!"

Dudakları kıvrıldı. Siyah hareleri benim aksine keyifliydi. Sanırım beni ciddiye almıyordu. Kendimden beklemediğim bir hareketle bacağına sıktım . Acıyla kıvranıp yere yığılırken kolumu boynuna doladım. Kafasına dayadığım silahla arkasına geçtim

 

Bir nevi rehin almıştım. Serra onun için hazırladıkları bıçaklardan birini içeriye giren adamın sağ omzuna isabet ettirmişti. Bir diğer adam hümeyra tarafından karnından vurulup yere yığıldı. Ardı arkası kesilmeyen adamları hümeyra ve Serra indiriyordu. "Eyvahlar olsun son bıçağım!"

 

Son bıçağını da attığında bakışları etrafta gezindi. Yerdeki cam parçalarından büyük olanları alıp adamların suratına fırlattı. Kan kokusundan midem çıkacak gibiydi. Serra çıldırmış gibi masanın üstüne çıktı ve içeriye giren ilk adamın üstüne atladı. Kendini atmasa iyiydi

 

 

"Burdan sağ çıkamayacaksınız"

 

Elimin altındaki adamın kulağına yaklaştım. Sesten hoşlanmıyordu değil mi?

 

 

Oldukça yüksek sesle "Söyle adamlarına geri çekilsinler! Yoksa kulağının dibinde kurşun patlatırım!"

Son söylediklerimle yüzü buruştu.

"Çekilin!"

Sesler sustu. Serra adamın üstünden kalktı. Fırat denen adamı ayağa kaldırdım. Boyu benden uzundu ancak Bacağından vurduğum için eğilmek zorunda kalıyordu. Ensesine dayadığım silahla adamlarına baktım

 

"Bir kişi! Bir kişi bile ters bir hareket yapmaya kalkarsa yemin ederim gebertirim bu adamı!"

"Bağırma manyak karı bağırma"

"Sensin manyak! Sensin karı!"

"Ben karı mıyım?"

"Doğru sen şerefsizdin"

 

"Güneş bomba patlamak üzere. Beş dakikası kaldı "

Tüm kanım çekildi. Kalbimin atışı kulaklarıma vuruyordu. Ekranı buldu bakışlarım. Kaya, ömer susmuş karanı dinliyor gibiydiler. Karan birşeyler mırıldanıyordu. Süreye kaydı gözlerim. Dört dakika!

Tekmemi diz kapağının arkasına geçirdiğim adam dizlerinin üstüne çöktü

 

kulağının yanına getirdim Silahımı. Boşta kalan elimi saçlarına geçirip kafasını arkaya yatırdım. "Durdur o bombayı!"

Gözyaşlarım akın etmek üzereydi. Ama tuttum. "Durdur!!!"

Odada yankılanan sesime silah patlaması karıştı. Kulağının dibinde patlatmıştım hemde. Şuuru gitmiş gibi kendinden geçti.

 

 

Adamlardan biri yaklaşmak istedi ancak hümeyra Anında onu durdurdu. İkinci kez yapacaktım ki acı dolu sesi duyuldu. "Durdurun bombayı... çözün hepsini"

Ekranı buldu bakışlarımız. Duran süreyle uzun süredir tuttuğum nefesimi bıraktım. O an beklemediğimiz birşey oldu. Kulaklarımda yankılanan sese serranın haykırışı karıştı

 

 

 

 

 

 

Bir bölüm sonu daha :)

 

 

Sizce ne oldu? Serra kimin adını haykırdı?

 

Yorumlarınızı bekliyorum:)

 

Diğer bölümde görüşmek üzere canlarım 😘

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.02.2025 19:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...