
Elimdeki Bilekliğe baktım dolu gözlerle. "Hissettin mi?"
Cevap gelmesini bekliyormuşçasına sustum.
Gelmedi. Artık hiçbir zaman gelmeyecekti.
"Teyze oluyorsun serra'm"
Gözümden süzülen yaş Bilekliği ıslattı.
"Seni bir müddet affedemeyeceğim. İçimde kocaman öfkelerle, sorularla, boşluklarla bıraktın beni. Kardeşlik bu değildi. Birbirimizden ne olursa olsun birşey saklamayacaktık. Ama sen sakladın"
Burnumu çektim. Elimdeki çiçeği mezarın başına koydum. Zoraki kalktım ayağa. Bilekliği çantama atıp çıkışa doğru yürüdüm. Ağlamam dinmek bilmiyordu. Üç günlük izne ayrılmıştım. Bugün okula dönmem gerekiyordu. Karan her ne kadar gitmemi istemesede evde kaldıkça daha kötü oluyordum. Serranın yanına ilk kez gelmiştim. Gelecek cesareti bulamamıştım kendimde.
Kimseye dememiştim. Karan uyurken erkenden çıkmıştım evden. Yaklaşık on dakika aralıksız konuşmadan ağlamıştım.
Kapıda pijamalarıyla bekleyen karani görünce gözyaşlarımı sildim. Gözlerindeki çaresizlik herşeyi anlatmaya yetiyordu. Müdahale edemiyordu ama içten içe bu hallerime deliriyordu.
"Ne zaman geldin? Uyuyordun diye demeden çıktım"
"Çıktığın dakikada geldim "
Adımlarını bana doğru attı. "Seni çok iyi anlıyorum birtanem. Ama yapma böyle. Artık sen iki canlısın. Çaresizim Güneş. Sevdiğim kadın her geçen gün gözlerimin önünde eriyor ve ben hiçbirşey yapamıyorum"
Bir haftada üç kilo vermiştim. Son zamanlarda yemek kavramı hayatımdan çıkmıştı.
Bir eliyle belimden tutup diğer elini Karnıma koydu. O an öyle bir his çöktü ki içime. Sanırım bir kabullenmeydi. Ben hamileydim. İçimde bir can taşıyordum ve toparlanmak zorundaydım.
Gözlerimin dolduğunu gizlemeye çalıştım.
"Onun sana ihtiyacı var Güneşim"
Başımı eğdim. Elimi karanın elinin üstüne koydum. "Özür dilerim bebeğim. Toparlayacağım bizi"
Başımı kaldırdım. Kendine çekip sarıldı. "Sen çok güzel bir anne olacaksın güneşin kızı"
Ayrılıp binmem için arabanın kapısını açtı.
Okulun önüne geldiğimizde karanın yanağına sulu bir öpücük bırakıp arabadan indim. Sınıfa doğru ilerledim.
Beni görünce ayağa kalkan öğrencilere oturmalarını söyledim. "Hayırlı olsun öğretmenim"
Erkanı buldu bakışlarım. Anlaşılan haber çabuk gelmişti. "Teşekkür ederim erkancığım"
"Öğretmenim biz kazandık"
Bu kez de berfine döndüm.
"Gerçekten mi? Çok sevindim"
"Ödül için hafta sonu gidin dediler öğretmenim. Derslerimiz birikti diye"
"En doğru karar olmuş berfinciğim. Çok geride kaldık. Hemen derse geçiyoruz çıkaralım kitaplarımızı"
Temizlik yarışmasında kazanmamız biraz olsun gülümsetmişti. Çok emek vermişlerdi.
Eve çıkmadan önce hümeyranın kapısını çaldım. Bir dakika sonra kapı kaya tarafından açıldı. "Gel yenge"
"Hümeyra yok mu?"
İçeriye geçtim. "İçeride. Gidecek birazdan"
Hümeyra elinde bir çantayla salonda belirdi. "Akşama gelin beni istemeye tamam mı?"
"Gitme diyorum sana"
"Kaya beş yüz kere konuştuğumuz konuları tekrarlamayalım lütfen"
Kaya susup koltuğa sindi. "Nereye?"
"Konağa. Babam illa evine istedi ya. Namus onun için çok önemli ya!"
Bakışları arkamı buldu. "Karan abi. Akşam beni istemeye geliyorsunuz değil mi?"
"Baban kabul ederse geliriz"
"Söz hakkı tanıyacağımı sanmıyorum"
Kaya ayaklandı. "O zaman hadi seni bırakayım. Akşam da geliriz"
Hümeyra ve kaya çıkarken Karan elimden tutup yukarı eve çıkardı.
İçeriye girdiğimizde salona kurulan masada gezindi bakışlarım. Kuş sütü eksikti diyebilirdim. "Karan kim için bu kadar yemek?"
"Sen ve bebeğimiz için "
Masada duran muhlamaya Doğru yürüdüm. Bir parça ekmek kopartıp muhlamaya bandım. "Sen mi yaptın?"
"Evet. Beğendin mi?"
"Ellerine sağlık kocam"
"Afiyet olsun karım"
Diğer şeylerin de tadına bakarken Karan sadece beni izliyordu. "Sen niye yemiyorsun?"
"Sen yedikçe yemiş oluyorum zaten"
Birşey olmuştu ve ben neredeyse tüm masayı yemiştim. Karanın şaşkın bakışları eşliğinde bitirdim yemeğimi. "Hiç bakma bana öyle. Üzüntüden diye düşünüyorum"
"Üzüntüden kapanmıştı hani?"
"Açılası geldi şimdi de!"
Sesim benden istemsiz yükseliyordu. Ayağa kalkıp masayı toplayacağım sırada karanda kalktı. Eline aldığı tabakları benimle birlikte mutfağa taşıdı.
"Gerçekten gidecek miyiz akşama?"
Tabakları tezgaha bıraktı. "Hümeyrayı onlara bırakamayız. Haber gelirse gideceğiz"
"Ömer nasıl karan?"
Bakışları beni buldu. Yine çaresizdi. "Odasından çıkmıyor dedi çalışanlar. Kimseyi almıyormuş da. Bir tek babaannem girmiş dün. O da zorla"
"Beni götürür müsün? Ömeri görmek istiyorum"
Aşağı yukarı başını salladı. Hızla ortalığı toplamaya koyulduk.
...
"Ömer lütfen. Aç şu kapıyı. Bak en az senin kadar benim de yaram var. Seni en iyi ben anlarım"
On dakikalık dil dökmenin ardından Nihayet ses gelmişti.
"Anlayamazsın yenge"
Sesi... sesi kısılmıştı. Kapının kolunu tuttum. "Yorulduk ama. Çocuğum şu an amcasına onu kapıda bıraktığı için küfür ediyor"
Sessizlik. "A-amca mı?"
Hareketlenme oldu. Kapının kilidi açıldı. Ömer karşımda. Dağılmış saçlar, kan kırmızı gözler, uzamış sakal...
"Amca mı oluyorum?"
"Evet. Senin yüzünden çocuğum küfürle tanıştı"
"O henüz bilemez"
"Ben içimden etmiş olabilirim. Hissetti tabi"
Sırıttı. Gidip arkamda duran karana sarıldı. "Tebrik ederim abi"
"Sağ ol ömerim"
"Abi...Ben işi bırakıyorum. Bundan sonraki kafayla sana anca ayak bağı olurum. Hata yaparım "
Karanın kaşları çatıldı. "Bir daha duymayacağım. Bırakmıyorum oğlum. Hiç bir yere Bırakmıyorum. Kafan gayet yerinde. Acı çekmek gidiklik değildir. Dibine kadar yaşa acını. Ama teslim olma. İşte o zaman sen sen olmazsın"
"Serra seni çok sevdi Ömer. Ama o vedalardan nefret ettiği için öylece gitti . Ben de kızgınım. İçimde bir alev topu var. Serra hastaymış. Acı çekmese o Şerefsiz adamı atlatamayacak bir kız değildi"
Serra oldukça zekiydi. Bir orduya tek başına zekasıyla yeterdi. Onun gibi basit bir adamı istese alt edebilirdi. Ama Serra ölmeyi seçti.
Gözümden akan yaş yanağıma süzüldü. "Serra ölmeyi seçti çünkü acı çekiyordu. Çekecekti. Kalbini küstürme ona Ömer. O vedalaşmadı, git sen onunla vedalaş"
Serranın cenazesine dahi katılmadığını biliyordum. Ömer çok kızgındı."Git ona dök içini. Yoksa yangının büyür"
Ömer çekip giderken gözyaşlarımı sildirdim. "Çıkmış"
Kayayı buldu bakışlarımız. "İyi mi?"
"İyi olacak "
"Gidiyor muyuz akşam?"
Karana döndü. "Gidiyoruz abi. Yalnız adamın gerçek derdini bir türlü anlayamıyorum. Namus bekçiliği yapacak bir adam değil "
"Öğreniriz. Akşam gizlice Konağın etrafını sarsın adamlar. Ordakilere çaktırmadan"
"Tamam abi"
Kaya giderken babaannenin sesi doldu kulaklara. "Gelin bakayım çocuklar "
Karan elimden tutup babaannenin odasına yöneltti. "Buyur sultanım"
Babaanne oturmamız için yatağı işaret etti. Karanın yüzü düşmüştü. "Sorun mu var babaanne?"
"Baban. Baban çok hastaymış oğlum. Dün hastaneden haber getirdiler. Sizi görmek istiyormuş "
"Umrumda değil "
Babaanne karanın yanına gidip oturdu.
"Size neler yaşattığının farkındayım karanım. Arada aklım gitse de unutmadım olanları. Anacığına etmediğini bırakmadı diye kızgınsın. Nefret dolusun. Ama diyeceği şeyler mühim olabilir. Babanın gizli yediği bir sürü halt olabilir. Haberdar olmak zorundasın yavrum. Baba olacaksın. Geleceğini riske atma. Derdi neymiş öğren"
"Bu yüzden her an tetikteyim ya. Hayatı bana zehir eden bir adamın ziyaretine gitmem ben"
"Emin ol Baban seni yanına sevdiğinden çağırmıyor. Bu sana ne kadar acı versede kendin için git yanına karanım"
Odayı hapseden sessizlik bir müddet sürerken Karan ayağa kalktı. Peşinden ilerledim.
"Nereye?"
"Sen burda kal"
Merdivenleri indik
"Gidecek misin?"
Bana bakmadan ilerlemeye devam ediyordu. "Derdi neymiş merak ediyorum. Kaya!"
Kaya anında arabanın kapısını açtı. Seslenişinden dahi ne istediğini anlar hale gelmişlerdi.
Karan giderken ileride ömerin de bindiğini gördüm. Kendine gelmesi biraz olsun mutlu etmişti.
Avluda tek başıma kalırken aklım hümeyradaydı. Cebimden çıkardığım telefonla hümeyrayı arayıp kulağıma götürdüm. Canım sebepsiz bir şekilde karpuz çekince mutfağa doğru ilerledim. Telefon üçüncü çalışında açıldı. "Güneş?"
"Naptın hümüşüm"
"Burada tuhaf birşeyler dönüyor ama anlayamıyorum"
"Ne gibi "
Mutfağa girdim. Dolabı açtım. Dilimlenmiş karpuzu görünce sevinçten ağlayacaktım. Hemen çıkardım.
"Kapıyı kilitlediler. Ve gereğinden fazla adam var. "
Karpuzdan bir dilim attım ağzıma. "Babam aşırı mutlu. Bu mutluluğun kaynağı beni kayaya verecek olması olamaz"
"Karan tüm önlemleri alıp gelecek. Endişelenme. Sen sadece kendine dikkat et"
"Güneş siz gelene kadar bana zarar verecekler bence "
Sesi ağlamaklı çıkınca elimdeki karpuzu bıraktım. Kahretsin karangil de yoktu!
"Sen şimdi sakin kal. Ben geliyorum "
Telefonu kapatıp kapıya yürüdüm. Nöbet tutan adamın yanına vardım. "Beni hümeyranın konağına bırakır mısınız? Üç tane sağlam adamlarınızdan ayarlayın"
"Abimin haberi var mı yenge?"
"Dediğimi yapın çok acil !"
Adam giderken karanı aradım. Açmıyordu. Benim için hazırlanan arabaya atlayıp ilerledik.
Adamlardan silah isteyip belime yerleştirmiştim. Konağın önüne geldiğimizde gelin bohçası getirdim bahanesiyle içeri girmiştim. Yolda gelirken aklıma gelen fikirle eve gidip bir bezin içine elime ne geldiyse doldurmuştum
İçeri girmek çok zor olmamıştı. Her zamanki koruma yoktu. Bir kadın açmıştı kapıyı. Hümeyranın odasının durduğumda geldiğimi görmüş olacak ki anında kapıyı açtı. Beni içeriye çektiğinde elimdeki oldukça ağır bohçayı yere bıraktım. Sorgulayan bakışları bohçadaydı.
"İçeri girebilmek için evde ne varsa attım içine"
"Niye teksin?"
"Karan, kaya ve ömer cezaevine gittiler"
"Sebep?"
"Karanın babası çağırmış"
Birsey soracak gibi olup vazgecti. Kapının ardına kadar açılmasıyla irkildik. Hümeyranın annesi çatık kaşlarla önce beni sonra yerdeki bez parçasını süzdü. "Ne bu aceleciliğiniz? Akşamı bekleyemediniz mi?"
Ses desibeli rahatsız edecek derecede yüksekti. "Bohça getirdim. Adettendir"
Yerdeki bohçaya dalga mı geçiyor der gibi bakıyordu. "Kapıdakilere de verebilirdiniz"
"İçeri girmem sizi neden bu kadar rahatsız etti anlamadım"
Kadın yerinde kıpırdanıp birinin adını yüksek sesle seslendi.
Cırtlak sesi yüzümü buruşturmama neden oldu. "Amma cırtlak anan var"
Sadece hümeyra duysun istemiştim. Bana kapıyı açan Kadın gelip hümeyrayı odadan çıkartmaya çalıştı. Hümeyra direnince kolundan tuttum. Bakışlarım annesinin üstündeydi. Nedenini bilmediğim bir şekilde aşırı sinirlenmiştim
"Kız tarafıyım ben akşam oğlan tarafı gelene kadar hümeyranın yanında kalacam"
"Olmaz öyle şey !"
"Neyse planınız açık açık söyleyin!"
Böylede açık sözlüyümdür.
Kadın dumura uğramış gibi baktı suratıma. "Yok bi plan!"
Hümeyrayı kadının elinden kurtaıp arkama aldım.
"Madem yok, burda durmam sorun olmaz "
Kadın bozulup giderken anında hümeraya döndüm. "Çıkmamız lazım buradan "
Dışarıdan yükselen sesle pencereye koştuk. Kahretsin! Fırat Seyhun. "Gelmiş. Çıkmış Güneş iyileşmiş!"
"Sakin ol ve kayayı ara "
Merdivenlere yönelen admla kapıyı kilitledim. Belimdeki silahı çıkardım. Öğretmen olma hayalleri kurarken kocam olacak mafya kılıklı ağanın hayatına sahip olacağımı düşünmemiştim.
"Bir taşla iki kuş... Karan ağanın eşi de burda"
Hümeyranın babasıydı. vay hain .
Kapı açılmaya zorlandığnda Hümeyra yanımda bitti. "Güneş, geri dur. İki canlısın "
"Hadi ama hanımlar. Zor kullanmak istemiyorum. Adam gibi çıkın siz de üzülmeyin biz de"
Pencereye yöneldim. Atlayacak gibi değildi. "Beni alın ama güneşe dokunmayın "
Ne saçmalıyordu bu kız . Eli kapının kilidine gider gibi olduğunda anında durdurdum. "Kafan mı güzelleşti senin?! Bu söylediğine sen inandın mı?"
"Evet"
Bu kız beni deli edecekti!
"Tamam. Karanın karısıyla bi işim yok neticede. Hadi aç kapıyı "
Fırat denen adamin sesi sinirlerimi iki katına çıkarıyordu.
Bizde sana verecek kız olmadığını anlamadın sanırım"
"Siz de istediğimi almadan ölmeyeceğimi anlamadınız "
"Ölsen iyi edersin çünkü alamayacaksın"
Kapıyı sert bir tekme. "Aç şunu yoksa ben açmasını bilirim!"
Bi tekmede benden o zaman. "Yiyorsa aç lan ! Aç da sana Karan ağadan daha gözü kara olduğumu ispatlayayım!"
Pis gülüşü tırmaladı kulaklarımı. "Onu anlamayan kalmadı sayende. Karan ağanın deli karısı"
"Aç yolu Karan gelmek üzeredir. Bu kez gerçekten öleceksin aptal!"
Kapı kırılıp suratıma carpacakken son anda kendimi darbeden korudum. Elimdeki silahı doğrulttum. "Bir adım dahi atarsan karandan önce ben öldürürüm seni!"
"İndir o silahı zarar vermek istemiyorum "
Hümeyrayı kendime cektim. "Aç yolu. Bak Karan verse Kaya yar etmez sana bu kızı. "
Beni duymamış gibi adım attı. "Yaklaşma! "
Durmuyordu. tetige bastım. Duman çıkararak ortalığı inleten kurşun ayaklarının dibine düştü. İşareti alıp durmuştu ancak gözleri fazla sertti. Hoş benimde ondan aşağı kalır yanım yoktu. Hamilelik hormonlarim etkisini göstermeye başlamıştı.
"Aç yolu bir daha demem! " Beni şaşırtacak birşey yapara önümden çekildi. Tek şaşıran ben değildim. "Fırat ne yapıyorsun?" Hümeyranın babası da oldukca şaşkındı. Bu adamın da işini bitirecem . Seni hain !
Dışarıdan duyulan silah sesiyle elimdeki silah savruldu. Yüzüme yediğim darbe kulaklarımı çınlatırken kafam omzuna düşmüştü . tüm sesler susmuş, Burnumdan akan kan iyi bi yumruk yediğimi gösteriyordu.
"Bırak ! Güneş! " Hümeyranın sesi kendime gelmemi sağlarken Fırat pisliği esir almıştı. Yerde duran silaha uzanacağım esnada karnıma yediğim darbeyle yere yığıldım. Sancı tüm karnımı ele geçirirken ellerimi karnıma bastırdım. "Bebeğim"
Ağzıma gelen kanı tükürdüm . "Güneş!!!" Hümeyranın çığlıkları silah sesini bastırmıştı. Bu kızın ses telleri olsam isyan bayraklarını çeker bı daha çalışmazdım.
Merdivenleri çıkan kocamın bakışları beni buldu.
Kahverengi haralerinin her bir zerresine yayılan öfke damarlarını şişirmişti. "Lan" bakışları Fırata yöneldi. Tuttuğu hümeyrayı dahi aldırmadan üstüne uçtu. Yumruğu suratına inen Fırat hümeyrayı bırakmak zorunda kalmıştı. Karana saldırmak isteyen adamı Hümeyra elinden vurdu. Babasının karana bulaşacak cesareti olmadığı için sessizce olanları izliyordu. Karan bilincini yitirmiş gibi yumruklarını fıratın suratına indiriyordu. " Onlara nasıl el kaldırırsın lan ! Benim dokunmaya kıyamadığım eşime sen nasıl yumruk atarsın!!"
kalkıp durdurmak istedim yoksa öldürecekti. Ancak sancım buna izin vermeyince olduğum yere mıhlandım. " Aaahhh!" Durdu. Bir ah edişim onu durdurmaya yetmişti. Yüzünü tanınmaz hale getirdiği adamın üstünden kalktı. Beni kollarının arasına alıp kapıya yöneldi. Hümeyranın babasının önüne geldiğimizde dur dememe kalmadan kendi durdu. Aynı anda yüzüne tükürdüğümüz adam neye uğradığını şaşırdı. Kocam olacak adam beni iyice kendine benzetmişti.
" Seni p!ç . Yanlışlıkla bile karşıma çıkma! "
Hızla kapıya ilerledi. Avluda kan gövdeyi götürüyordu. Fıratın adamları ile karanın adamları yoğun bir çatışma içindeydi. "Başka çıkışı var mı buranın?!"
Hizmetli kadın panikle ilerledi. Karan takip ederken bulanan midemi bastırmak güçtü. "Karan mide-"
Giydiği beyaz kazak kana bulandığında son hissettiğim karanın taş kesen bedeniydi. Kolları ilk defa bu kadar soğuktu. Bedeni ilk defa bu kadar sertti. ilk kez titriyordu. Ve ben ilk defa kollarından çıkmak istedim. İlk defa karanın ellerinden koşarak kaçmak istedim. Krize giren kocam tüm kemiklerimi kırmaya başladığından habersizdi. Canımın ne denli yandığından, çığlıklarımı duymaktan bir haberdi...
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen:)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |