14. Bölüm

14. Bölüm

Yazar kamer
yazrkamer

tekrardan merhabalar arkadaşlar, yeni bölümle karşınızdayım lütfen oy kullanıp düşüncelerinizi benimle paylaşın.

Hem tanışmış oluruz canlarımmm ❤️❤️❤️

 

14.bölüm

Onu görmek haftalardır içimde olan sıkıntıyı benden alıp götürmüştü, öyle ki yeniden nefes aldığımı hissettim, uzun zamandır hissetmediğim bu hissin Fırat’la hayatıma tekrar girmesi yeterince can sıkıcıydı. Sabahları gözümü açtığım an ilk işim perdeleri açıp onun camına bakmak olmuştu bu bir ay içinde, bunun tek sebebi abimdi emindim bana onu hatırlattığı için bu kadar önemsiyor, onun için korkuyordum.

Çantamı hazırlayarak aşağı indim, Elif kapının kenarına koyduğumuz pufa oturmuş beni bekliyordu. Gözleri beni bulunca yalancı bir sinirle konuşmaya başladı.

“Umay, niye her akşam seni bekliyorum ben?” dedi. Aaa kuru iftira kendi koşa koşa iniyor sonra suçu bana atıyordu.

“arkadaşım olduğun için.” Dedim sırıtarak.

“hayır, enayi olduğum için.”

Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Gerçekten gözlerim düşebilirdi. Haklıydı kız. “Ne alaka kızım ya geldim işte.”

“hep hadi hadi diyorsun bende çabucak hazırlanıyorum ama sen ohoooo!”

“ay elf, abartma aşkım söz yarın ben daha önce incem.” Diyerek kolunu çekiştirip dış kapıyı açtım.

Bahçeye çıktığımızda yan bahçede kalabalık birilerin olduğunu fark ettim, daha dikkatli baktığımda o gün konserde canımızı kurtaran askerler olduklarını anladım. Birbirinden iri, uzun ve her hallerinden asker oldukları belli altı erkek vardı, aralarından birini Fatihin doğum gününde görmüştüm. Uzun boylu, esmer, ürkütücü şekilde kurşun gibi gri gözlere sahipti. Aralarında benim boylarımda sert duran ama güzelliğine hayran bırakan bir kadın vardı, ben onları incelemeye dalmışken Dicle’nin bize seslenmesiyle bütün gözler bize döndü,

“Umay, Elif gelsenize.” Ayıp olacağını düşünüp onlara doğru hareketlendik,

“iyi akşamlar.”

Dicle: “iyi akşamlar kızlar, abimin arkadaşları.” Dicle’nin lafı biter bitmez aralarından hafifi sarışın olanı önüme atlayıp, “merhaba ben Metehan, daha önce karşılaşmıştık.” Dedi. Sevimli bir tipti.

“evet, kusura bakmayın çok müsait bir zaman değildi malum.” Diyerek hatırladığımı belirttim.

“öyle tabii, biz komutanımın komşusu olduğunuzu bilmiyorduk yoksa geçmiş olsun demeye gelirdik.” dedi. Hafif güldüm söylediklerine belli ki timin en sevimlisi buydu. Ben cevap veremeden, sessizce bizi izleyen Fırat Metehan’ın ensesinden tutup kolunun altına çekti,

“Metehan, oğlum sen neden tutuyorsun kızları bırak işleri vardır.” Kolunun altında Metehan kıpkırmızı olmuş sesini bile çıkarmıyordu, Fırat’ın bu tavrını garipseyip biraz da sinirlenmiştim, onu sırf sinir etmek için,

“olur mu öyle şey, Metehan bey haklı bir teşekkür bile edemedik o gün.” Dedim gözlerimi Fırat’a dikerek.

Elif: “öyle tabi hayatımızı kurtardınız.” Diyerek onayladı beni destek kuvvetim.

Fırat gözlerini kısmış bana bakıyordu, “görevimiz, teşekküre gerek yok.” Onu yok sayarak gözlerimi diğerlerinde gezdirdim ve aklıma gelenle gülümseyerek konuştum.

“şöyle yapalım, bu gün benim sahnem var buyurun gelin bizim misafirimiz olun.”

Metehan parlayan gözlerle bana baktı ardından hemen Fırat ensesini sıkınca kısık bir inleme duydum. Aralarında Fırat ve diğerlerine göre daha zayıf olan yaşının daha genç olduğunu anladığım, “gidelim komutanım ya dağ bayır gezmekten içimiz kurudu.” Dedi. Yazık kıyamam ya bu da çok temiz yüzlüydü, hayır inşallah Fırat çocuğun üstüne çok gitmiyordur. Şuna bak tentene benziyordu.

“önce komutanım demeyi kesin. Sancar ne diyorsun?” demesiyle hepimiz sessizce kenarda duran adama döndü o ise milim kımıldamadan sadece kafasını salladı, Elif ise kulağıma eğilerek, “bu ne be buzdolabı gibi adam, dili yok mu bunun?” demesiyle panikledim. Nesin kızım sen patavatsız filan mı?

“şiiii! Duyacak adam!” ben uyarana kadar Sancar keskin gözlerini Elif’e dikmişti, sert ve ilk defa duyduğum ürpertici sesiyle, “olur, gidelim.” Dedi. Ulan bu kesin çıplak elle adam bile öldürüyordur. Sesiyle ben bile bu kestim.

“tamam, arabanız var mı? Biz de boş yer var.” Diyerek nezakette bulundum. Malum yol yordam bilen insandık yani.

Dicle, “ben sizle geleyim.” Aralarından uzun karakaşlı, kara gözlü ama bir o kadar sevimli görünen adam, “Ayça’da benimle gelir, siz sığarsınız arabaya.” Dediği an kız kocaman kahve gözlerini devirerek, “ben kızlarla giderim.” Dedi. Duyduklarıyla sevimli dediğim adam birden köpürmüş, sinirle canavar gibi görünmüştü bana.

“git! Benden başka herkesle git zaten!” dedi. Gözlerimi kıstım ve anında dedikodu hislerim devreye girmişti. Bunların arasında kesin bir şey vardı.

Herkesin ikisine baktıklarını anlayınca ikisi de birden susup farklı yönlere yürüdü, “hadi Mekanda görüşürüz.” Diyerek hızla kızın yanına gittim.

“merhaba, Umay ben.” Dedim elimi uzatırken.

“Ayça bende kusura bakmayın emrivaki yaptım ama” dedi elimi sıkarken. Çok tatlı bir kızdı. Hele güzelliği valla ben eridim şuan.

“olur mu canım hem kız kıza gideriz ne yapacaksın o dağ ayılarıyla?”

“ben sürekli onlarla dağdayım zaten.” Söylediklerine kocaman gülümsedim.

“bebeğim onlar varoluşsal ayı, e dağda gezdiklerinden öyle dedim. Senden anca Anadolu parsı olur.” Sözlerimle kahkaha atıp ellerini karnına koydu,

“ay çok sağ ol ya, bunlar bana Bambi diyor seninki daha iyi geldi kulağıma.”

Elif: “gözlerin ceylan gibi ya ondan öyle demişlerdir, kim verdi sana bu ismi?”

Ayça kafasını çevirip demin tartıştığı adama baktı, “ Cihangir, time ilk girdiğim gün verdi bu ismi bana.” Dedi. Gözlerim anında Elif’i buldu ve tabili o da havadaki elektriği hissetmiş olmalı ki kulakları dikilmiş kurt gibi bana baktı. Bir şeyi de kaçır be kızım.

 

Mekana geldiğimizde Fatih bizi karşılamış, arkadaşının gelmesine çok sevinmişti. Onları güzel bir masaya yerleştirerek, odama hazırlanmak için geçtim, sade beyaz kolları çan gibi uzun, mini bir elbise seçtim. İçimi kaplayan heyecanı kalabalık bir o kadar özel olan misafirlere yordum. Sahne arkasına geldiğimde perde kenarından ön masaya baktım, Fırat tam ortaya oturmuş yanına Metehan’ı oturtmuş kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Derin bir nefes çekip sahneye çıktım, o gök mavisi gözlere bakarak sandalyeme oturdum, mikrofonumu elime alıp,

“hepiniz hoş geldiniz, şimdiden iyi eğlenceler herkese.”

Ümidim tükendi bitiyor
Ardına bakmadan gidiyor
Söylemeye dilim varmıyor
Söylediler yandım kül oldum

Bir görünüp bir kaybolup beni düşürdün derde
Bakışların gözlerime bilmem yüreğin nerde
Anladığım duyduğuma göre sevdiğin varmış
Haritalardan bildiğim o şehirde bir yerde.

Açmayan tomurcuk kurur mu
Bu yürek seni unutur mu
Hayata son vermek olur mu
Anlamadım yandım kül oldum

Bir görünüp bir kaybolup beni düşürdün derde
Bakışların gözlerime bilmem yüreğin nerde
Anladığım duyduğuma göre sevdiğin varmış
Haritalardan bildiğim o şehirde bir yerde.

şarkının son kısmında Fırat’ın bende olan gözleri bulutlandı, o gök mavisi gözlerini bir kasvet kapladı sanki, ben şarkıyı bitirdikten sonra o kasvetli gözler bana tutunup gözlerimde bir şeyler aradı. Tam ikinci şarkıya geçecekken bir silah sesi duyuldu, insanlar çığlık atıp yerlere atlarken ben sahnede but gibi dururken ikinci bir sesle kolumda bir acı hissettim. Kafamı çeviremeden büyük bir beden beni sararak hızla sahnenin arkasına çekti, “Umay!”

“Umay! Kendine gel!” koluma baktığımda bembeyaz olan elbisem kan kırmızısına kaplanmıştı ama ben acı hissedemiyordum.

“kokma bir şey yok. Tamam mı güzelim sadece bir sıyrık.” Dedi ama ben yoğun bir şok içinde olduğum için aval aval yüzüne baktım.

“burada kal hemen geleceğim.” Tam yanımdan kalkerken diğer elimle gömleğinin yakasını tutup kendime çektim,

“gitme!” diyebildim zar zor bulduğum sesimle.

Bu davranışıma Afallayan Fırat kafasını sallayıp beni göğsüne bastırdı, ikinci defa olan bu durum ilkinin tam tersi beni güvende hissettiriyordu. Telefonunu çıkartıp bir şeyler yaptı, arka taraftan bize doğru gelen adam yanıma oturdu.

“Kubilay, Umay’ın yanından ayrılma hemen geleceğim!”

“Umay, sorun yok güzelim korkma. ”dedi.

Gömleğinde benim kanımla yerinden kalktı, belinden çıkarttığı silahla hızla dışarıya doğru hareket etti. Kubilay ise beni koltuğa oturtup, “ben Kubilay, Umay hanım tanışmadık.” Onun rahatlığına şok olmuş gözlerle baktım bunu anlayınca, “merak etmeyin, bizimkiler halleder şimdi. Ben ilk yardım uzmanıyım kolunuza bakayım.” Bu ne rahatlık be kardeşim içerde vızır vızır kuşunlar gezerken adam sakin sakin konuşuyordu. Valla pes. Kolumu açtı tam bakacakken buna izin vermedi kolumu elbiseden yırttığı parçayla sardı.

Biz kolumla uğraşırken iki el silah sesi daha duyunca korkuyla “Fırat!” diyerek yerimden kalktım. Kalkmamla başım döndü ama yerimden kıpırdamadım, dayanmam gerekiyordu kimse benimle uğraşamazdı şimdi. Perdenin arkasından çıkan Fırat’la derin bir nefes çektim, “geldim. Hadi seni doktora götürelim.” Daha lafını bitiremeden gözlerim karardı, ellerini belime koyduğu an ben bilincimi kaybetmiştim.

Bölüm : 22.12.2024 15:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...