
Bu gün size iki bölümle geldimmmmm ❤️❤️❤️
17. Bölüm
Saatler süren yolculuğun sonunda evimizin olduğu sokağa girince rahat bir nefes aldım, kapının önünde bir o yana bir bu yana yürüyen Elif’i görünce bir şeyler olduğunu düşündüm, “bir şey mi oldu acaba?”
“her şey yolunda dedi Sancar.”
“Elif niye kapıda bekliyor o zaman?” sorumu cevapsız bırakarak arabayı bizim evin önüne park etti, indiğim an boynuma yapışan Elif koluma çarpınca “ahh” diyerek inledim.
“dikkat et Elif Umay yaralı.”
“çok korktum, bütün gece Sancar’a yalvardım yanına gelmek için ama getirmedi hanzo.”
Tek kaşımı kaldırarak, “sen Sancar’la beraber miydin?” sessizce bizi dinleyen Fırat kaşlarını çatmış bizi dinliyor bir yanından da beni Elif’ten uzaklaştırmak için kolu mu tutuyordu. Elif panikle, “ Ne! Saçmalama Umay, seni merak ettiğim için numarasını aldım.”
“ha beni merak ettiğin için?”
“evet başka neden olacak?”
“e ben Fırat’ın yanındaydım ya onun numarasını alıp arasaydın ya.” diyerek pis pis sırıttım bozulan Elif’in yüzü al al olunca, “o panikle aklıma gelmedi. Ayrıca sen yaralı değil misin, dinlenmen gerekiyor hadi.”
“duş almam lazım, yardım eder misin?”
Fırat beni kendine çevirerek, “Umay yarana su değmemesi lazım dikkat et. Ben sonra gelip pansuman yaparım.”
“gerek yok biz hallederiz.”
“Umay, geleceğim dedim hadi girin içeri.”
Kapıyı açan elifle beraber üst kata çıkarak banyoya girdik, üstümü çıkartırken bir yandan da Elif’i dinliyordum. “sen gittikten sonra polisler geldi, adamlar gece yarısı yakalanmış.”
“sen nerden duydun?”
“Sancar söyledi.”
“hımmmmm.”
“ne hım?”
“Sancar pek konuşkan değil de ondan garip geldi.”
“uzaktan soğuk bir adam ama gece çok korktum, seni de öyle göndermek içime oturdu, oda sağ olsun her soruma cevap verdi.”
“merak etme iyiyim Fırat başımdan ayrılmadı.” Bu sefer kaşlarını kaldırarak “hım” diyen Elif olmuştu, gözlerimi devirerek küvetin içine girdim. “çok yorgunum, kolum da ağrıyor.”
“tamam ben şimdi seni yıkayım, sonra uyur dinlenirsin.”
“çok teşekkür ederim aşkım, valla tek yapamazdım.”
Elif Saçlarımı ıslatıp sabunlamaya başladığında gözlerimi kapatarak kendimi suyun içine gömdüm. Yarım saattin sonunda banyodan çıkmış üstüme ne giysem diye dolaba bakıyorduk. “kolum ağrıyor çok hareket ettiremiyorum.”
“sporcu croplarından giy birde şort.”
“evdeyim zaten rahat ederim.” Üstümü giymeme yardım ederken kapının sesiyle, “sen uzan Umay.”
“tamam”
Yatağımı açarak içine yerleştim, saçımda ki havludan rahatsız olarak çıkardım. Ayaklarımı uzatarak rahat bir nefes aldım, dün olanlar resmen saçmalıktı Fatih öyle Fırat’ın dediği gibi bir değildi. Yani çok nazik, çok kibar bir adamdı kimseyle derdi olmazdı ama böyle mekânlar arasında rekabetin olduğunu ve arada mekânlara baskın yaptıklarını duymuştum.
Ben öyle dalmışken kapının çalmasıyla kafamı çevirerek, “gel” komutu verdim. Kapının açılmasıyla mavi gözleri görmeyi beklemediğim için afalladım, “gelebilir miyim?”
“gel.” Yanıma yaklaşarak gözeri saçlarıma gitti, aşağı inen gözleri göğsümde ve tam cropun içinde kalan kolyeme değdi. Yerimde hareketlenerek, “bir şey mi oldu?” gözleri tekrar gözlerime çıkınca,
“yok, ilaçlarını getirdim ağrın olur. Hem de pansuman için geldim.”
“teşekkür ederim.” Yatağın diğer tarafına dolanarak yatağın ucuna oturdu, yaralı kolumun bandajını açarak gözlerini tekrar bana çevirdi.
“acıyabilir, sen diğer tarafa baksan iyi olur.” Kafamı çevirip gözlerimi duvara diktim, duvarda duran tahta da binlerce resim vardı hepsini üst üste dizip, raptiye ile tutturmuştum. Kenarında sadece Ali’nin olduğu resim gözlerime ilişince yaramın acısı gün yüzüne çıkmış, elimi tutan Fırat’ın elini sıkarak sakinleşmek istedim.
“acıdı mı?” diyen Fırat’a kafamı çevirdim gözlerindeki merakla bana bakarken cevap verdim.
“çok acıdı.”
O kolumda ki yarayı soruyordu ama ben yüreğimde oluşan acıyı dile getirmiştim. Beş kurşunla şehit düşen abimin de canı acımıştı ve ben bu acının en küçüğünü dün öğrenmiştim.
“geçti bak bitti.”
Beni o kör kuyudan çıkaran sesiyle derince bir nefes aldım, o bandajı sararken ben onu izliyordum. İşi bitince yerinden kalkmadan bana yaklaşarak yanımda duran havluyu aldı ve saçlarıma örttü, elleriyle saçlarımın ıslaklığını almaya çalışıyordu, “ne yapıyorsun Fırat?”
“ne yapıyor gibi duruyorum? Islak saçla durma hasta olursan daha zor iyileşir yaran.”
“gerek yok, ben kurutmam saçlarımı kendi kurur.”
“olmaz öyle.”
“bırak karıştı hep. Şimdi nasıl tarayacağım?”
Havluyu alıp ayağa kalktı gözlerini etrafta gezdirerek makyaj aynasına yöneldi, ne yaptığını izlerken tarağı aldığını gördüm. Yanıma gelerek omzumdan tutarak beni kaldırdı ve arkama yerleşti, “Fırat ne yapıyorsun bırak?”
“saçlarını tarayacağım işte.”
“gerek yok, Elif tarar.”
“Umay itiraz etme işte, hem o sana çorba yapıyor.”
“abarttınız iyice hasta değilim ben.”
“yardım ediyoruz işte sus hadi.” Saçlarımın ilk uçlarını taramaya başladı, sonradan yavaş yavaş üstten tararken uyuşmaya başladım. O kadar narin tarıyordu ki sanki dokunmuyordu tarak saçlarıma, derince nefes çektiğini fark ettim. Fazla yakın olduğumu anlayınca biraz öne doğru çekildim, işini bitirdiğinde yerinden kalkıp tarağı duvarın dibinde olan masaya bıraktı. Gözleri resimlere takılınca hafif gülümseyip, “sesin çocukluğun mu?”
Gösterdiği resimde yine yeşil bir elbise giymiş kocaman gülümseyen beş yaşında küçük Umay vardı, kafamı sallayarak onayladım, diğer resimlere bakıp geçen sene 29 Ekim kutlamalarında çektirdiğim Türk bayrağının altında kocaman gülümseyen resmime bakarak,
“gözlerin Türk gözü, gülüşün Turan.”
Fısıldayarak söylediği sözlerle oturduğum yere mıhlandım sanki. Hayatım hiç duymadığım bu sözler kalbimin en derin yerlerinde bir şeylerin hareket etmesine sebep oldu. Yumuşacık bakan gözleri birden sertleşti ve gözlerime baktı ardından kolyeme bakarak kaşlarını çattı, sürekli değişen bu ruh haline anlam veremedim.
“ben gidiyim, yemekten sonra ilaçlarını iç ağrılarını keser.” Cevap vermeme izin vermeden resmen koşar adım odadan çıktı, garip davranışına sinirlenerek kendi kendime söylenmeye başladım. “deli mi ne, bir geliyor bir gidiyor kendi kendine.” Kafamı yorganın altına çekerek yattım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 50.33k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |