19. Bölüm

19. Bölüm

Yazar kamer
yazrkamer

yılbaşına özel iki bölüm atıyorum arkadaşlar herkese mutlu başarılı seneler diliyorummmmm ❤️❤️❤️

artık haftaya anca yeni bölüm gelir.

19.bölüm

Günlerdir askeriyenin içinde nefes almadan çalışıyordum, baron denen adamın Fatih ve Elif’le bir bağlantısı olup olmadığını araştırıyorduk. Dinlenen telefonlarda hiçbir şüphe oluşmamıştı, yarın olacak programın içine sızmanın yollarını arıyordum sonuç olarak herkes beni tanıyordu elimi kolumu sallayarak giremez ya da durumdan Fatih’e bahsedemezdim.

Yanımda oturan Sancar: “tetik, aklıma bir şey geldi.”

“söyle dilsiz.”

“Umay yeni vuruldu dimi, bence ikimiz kızların yanında koruma olarak girelim konuşalım kızlarla.”

“durumdan bahsedemeyiz, hem Fatih’in bir ilgisi varsa anlar.”

“kızların kendileri isteyecek.”

“o nasıl olacak akıl küpü.”

Ayça: “tetik hepimiz geçmiş olsun diye gidelim kızlara ben teklif edeyim sonuçta kadın kadını dinler.”

“bilmiyorum bu onları tehlikeye atmaz mı?”

Alperen: “zaten tehlikedeler komutanım, orda bir sürü terör yanlısı olacak.”

Metehan: “yani komutanım sizin yerinize bende gidebilirim Umay hanımı korumaya sizden şüphelenirse.” Sinirle gözlerine baktım, bu çocuk elimde kalacaktı o kesin.

“kalsın, Metehan kalsın.”

Kubilay: “komutanım, Ayça komutanımın dedikleri mantıklı.”

Araya giren cihangir, “o zaten her şeye bir çözüm buluyor, bazı şeyler hariç.”

İkisinin arasında oluşan bakışmanın tam ortasına giren Metehan bir Ayça’ya bir Cihangir’e bakarak, “siz yine kavgamı ettiniz?” Ayça anında köpürerek, “ne kavga edeceğiz, Çiço yine uğraşacak kadın bulamadı ondan.”

“ne alaka ben kadın mı arıyorum sürekli?”

“bilmem, geçen lojmandan çıkan sarışına sorsaydın keşke.”

Herkes şok içinde ikisini izlerken Alperen, “Ne! Cihangir komutanım lojmana kız mı atmış?”

Sinirle yerinden kalkan Ayça, “ev onun evi Alperen bizi ilgilendirmez. Hem komutanına öyle prensesler lazım.”

Cihangir’de Ayça’nın karşısına geçince ortam iyice gerildi, “Alperen komutanına söyle, anlamadan dinlemeden konuşmasın ayrıca benim hiçbir kızla işim yok birisi hariç.”

Metehan: “ işin olan kız kim komutanım?”

İkisi gözleriyle birbirini döverken biz kenarda ne olup bittiğini izliyorduk, resmen beni ve Sancar’ı unutmuş kavga ediyorlardı. Ayça, “ben sana söyleyeyim Metehan, komutanın bir sarışına takmış derdi o” hızla arkasında olan kapı yönelerek çıkmıştı. Öylece ayakta kalan Cihangir hırsla elini masaya geçirdi ve olduğu yere oturdu, ses çıkarmama sebebimiz ikisinin sorularının da cevapların birbirinde olmasıydı.

 

Tüm tim Umay’ın evinin önünde duruyorduk, derince nefes aldım içimde oluşan bu kanatlanma hissini bastırmaya çalıştım.

“kimse saçma sapan konuşmuyor tamam mı Metehan?”

“ben ne zaman saçmaladım komutanım aşk olsun.”

Kimseden ses gelmeyince Metehan alınmış bir sesle, “yazıklar olsun bari biriniz estağfurullah desin ya.”

Ayça, “Metehan Umay’ı görünce çenenin vidaları gevşiyor ondan diyoruz.”

Bu tim resmen beni sınıyordu, “kesin tamam, giriyoruz.”

Kapının zilini çalıp beklemeye başladık, kapıyı açan Elif’ti arkasında duran Umay ilk beni inceledi ardından bütün time bakarak kocaman gülümsedi ve “hoş geldiniz.” Dedi zaten benden başka herkese gülüyordu.

İçeri girdiğimize sesiz kalarak Ayça’nın ortamdaki garipliği dağıtma çalışmasına izin verdim. Ellerindeki çiçekleri uzatarak, “çok geçmiş olsun, seni merak ettim bütün timi arkamda sürükledim.”

Umay gülümseyerek Ayça’ya sarıldı, “teşekkür ederim düşünmen yeter Anadolu parsım benim.”

“siz ne ara bu kadar samimi oldunuz?” Umay Ayça’ya resmen Dicle’ye davrandığı gibi sıcak davranıyordu.

Kubilay: “isim bile takmış.”

Umay: “sizin aranızda kala kala kız ne yapsın? Ben size bir isim taktım ama o isim Ayça’ya olmazdı.”

Cihangir: “hem ben ona yakışan bir isim vermiştim.”

Kaşlarımı çatarak Umay’a baktım umarım her gün dediği gibi Ayça’ya da bizim için dağ ayısı dememiştir. Metehan: “Umay Hanım bize ne isim taktınız merak ettim?”

Umay muzip bir şekilde gülerek bana baktı, “Komutanız çok duydu, o size söyler.” Arkasını dönüp mutfağa çay koymaya gitti.

Hepimiz oturmuş çay içerken Ayça’ya bakarak lafa girmesi için komut verdim.

“Umay işe ne zaman başlıyorsun, açıldı mı mekan?”

“evet, yarın önemli bir organizasyon var ben de sonunda sahne alacağım.”

“hım, güvenliğin kesin mi tekrarlamasın bu olay?”

Elif: “aslında adamlar serbest kalmış.”

İşte bu bizim işimizi daha da kolaylaştırırdı belli ki kızlar güvende hissetmiyorlardı. Ayça, “koruma lazım kızlar size ne olur ne olmaz.”

Umay: “güvenlik kapıda olacak zaten.” Hemen araya girerek, “geçen seferde vardı ama girdiler içeri.”

“yabancı bir adamın yanında saatlerce rahat edemem.”

“ben gelirim seninle yarın izinliyim hem herkesi de tanıyorum.”

“gerek yok Fırat.”

“inada bindirme Umay ben sesin yanında olacağım, Sancar da Elif’in yanında olacak.”

Umay sinirlenerek yanıma geldi ve elimi tutarak, “yalnız konuşalım gel.”

Onu takip ederek mutfağa girdik, beni vazgeçirmek için tek konuşmak istediği belliydi. “Fırat, benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok istemiyorum.”

“Umay, bak bu adamlar tekrar deneyebilirler aynı şeyi. Hem sen beni yanında neden istemiyorsun?”

“ne alaka şimdi?”

“çok alaka yoksa sen bana karşı koyamamaktan mı korkuyorsun, ondan mı yanında istemiyorsun?”

Mutfak tezgâhına yaslanan vücudunu biraz daha sıkıştırarak gözlerine baktım, şok içinde bakan gözleri vücudumuzun temasıyla hızlıca kapandı ellerini göğsüme koyarak, “yok, yok öyle bir şey tamam gel ikna olacaksan.” İstediğimi almıştım hızla geri çekilerek geçmesine izin verdim, yangından kaçar gibi hızla salona girmiş yerine geçmişti bile. Bütün akşam onu izlemiş neler yapacağını takip etmiştim, mutfakta olanlardan sonra göz göze gelmemek için benim olduğum kısma asla bakmamıştı.

Üstüme giydiğim takım elbiseyle oldukça rahatsızdım, oldum olası kravat, gömlekten nefret ederdim. Hızla evden çıkmış Umay’ın çıkmasını bekliyordum kapıda. Sancar ve elif erken saatlerde gitmiş organizasyon işi için hazırlık yapıyorlardı. Kapı açıldığında kırmızı saten derin yırtmaçlı, oldukça cüretkâr göğüs dekoltesi olan bir elbise giyen Umay çıktı. Gördüklerimle zor yutkunurken bir kez daha, bu kadar cüretkâr giyinmesine sinirlendim fakat o boynundan hiç çıkmayan kolye yoktu.

“geldim, çok bekletmedim değil mi?”

“yok, çok olmadı da sen böyle Üşümeyecek misin?”

“Fırat eylül ayına girmedik bile ne üşümesi?”

“ne biliyim dekolten vicdanına kadar açıkta!”

“saçmalama ben vazgeçmeden gidelim.”

Arabama yönelip ön tarafa geçerek yerleşti, bense “ya sabır inşallah bugün birinin gözünü oymak zorunda kalmam” diyerek arkasından arabaya bindim. Derin yırtmacı yüzünden rahat edemediği ortadaydı eli sürekli bacağını bir o tarafa bir bu tara çektiği kumaşla kapatmaya çalışıyordu, zaten benim de bütün dikkatim bacağına gidiyordu biz bu yolu sağ salim zor bitirecektik. Hızla ceketimi çıkartıp bacağının üstüne koydum kaşlarını çatınca, “sıcak oldu, sende dursun.”

“arkaya koy.”

“Umay yolu sağ salim bitirmemiz için ceketim orada kalsın olur mu güzelim.” İmada bulunduğumu anlayınca cekete resmen sarıldı.

Yarım saatin ardından mekanın olduğu sokağa varmıştık, ilk önce inerek kulaklığımı gizlice taktım ve Umay’ın kapısına gidene kadar Çocukların ne durumda olduğunu sormak için sessizce konuştum, “herkes yerinde mi?”

Bambi: “hepimiz araçtayız komutanım, yakanıza yerleştirdiğimiz kamera aktifleşsin mi?”

“evet, izlemede kalın en ufak gariplikte haber verin.”

“anlaşıldı.”

Umay’ın kapısını açtığımda inmesine yardımcı oldum, “teşekkür ederim.”

“rica ederim.” Ceketimi hızla giyerek kameranın olduğu yaka iğnesini kontrol ederek mekandan giriş yaptık. Bizi gören Fatih biraz şaşırarak, “Fırat hayırdır kardeşim, sabah Sancar Elif’e yardım için geldi şimdi sen.”

Sorular sorarken vücut dilinde ne bir panik ne de bir telaş vardı bu bile biraz olsun rahatlamama sebep olmuştu. “Umay biraz tedirgin geçen sefer olanlardan ben güvende hissetmesi için geldim, bir mahsuru yoksa.” Diyerek vereceği tepkiyi ölçmek istedim.

“yok kardeşim olur mu ben sadece şaşırdım seni görevde biliyordum.”

“öyleydi dün geldim.”

Araya giren Umay bana dönerek, “ben odama gidiyorum sahne saatime var daha.”

“tamam sen odan da dinlen ben sahnenin yakınlarında olacağım.”

İkisi de yanımdan ayrılmış beni sahnenin yakınlarında yalnız bırakmışlardı, sandalyeler arka arkaya dizilmiş etrafına da bistro masaları konmuştu. En köşede her yeri görecek şekilde duran bistronun başına geçtim.

“Dilsiz, neredesin?”

“ sahne arkasında, açık arttırma için gelen eşyaların yanında.”

“Tamam gözünü Elif ve Fatihten ayırma, arkası senin.”

“anlaşıldı.”

“Akıncı.”

“Dinlemede.”

“görüntü net mi?”

“net komutanım, ilk açtığımızda kırmızı bir görüntü vardı ama neydi o.”

Araya giren Kubi, “Umay hanımın elbisesi de kırmızıydı ama bilemedim.”

Derince iç çekerek gözlerimi kapattım, benim sınavım bu ikisiydi resmen, “size ne lan! İşinize dönün işinize!”

Çiço, “güzel kadın tabi ilgi çekiyor.”

Bambi: “her kadın senin ilgini çekiyor, sadece Umay değil.”

“ne alaka canım yengemiz sayılır o bizim.”

Yenge mi kimin yengesi, kime yenge nerden çıkmıştı bu yenge meselesi şimdi?

Akıncı, “kimin yengesi?”

Aha sormak istediğim soruyu Metehan benden önce sormuştu bile, Alperen, “komutanım bence bu konu biraz daha uzarsa Fırat komutanım bizi çiğ çiğ yiyebilir.” Ulan aralarında en akıllı olan bu çocuktu yeminle.

“tamam kesin müzayede başlıyor.”

Gelen konuklar yerlerine yerleşmiş aralarında konuşuyorlardı, konuşmaların genel olarak hal hatır sorma olduğunu anlayınca etrafı incelemeye devam ettim, içeriye giren siyak deri bir elbise giyen kadın takıldı gözlerime, kendin oldukça emin yürüyor etrafındaki ilgiyi tamamen kendine çekiyordu. Arkasında getirdiği altı koruma etrafa dağılmış tetikte bekliyorlardı resmen.

“üçüncü sıra, beşinci koltuk ta oturan kadın.”

Bambi: “görüş açısında.”

“takipte kal.”

Kubi: “güzel kadınmış, niye şüphelendi ki komutanım.”

Alperen, “çok ilgi çekiyor, gizemli olması gerekirken tam tersi ondan olabilir.”

Gelenlerin hepsi gayet sesiz ve sakin girişler yapmışken bu kadın bildiğin güç gösterisi yaparak içeriye girmiş, kimseyle muhatap olmadan yerine oturmuştu. Açık arttırma başlamış herhangi bir şüpheli bir davranış olmamıştı fakat tamamen nü bir çalışma olan tablo çıktığında herkes resmi incelerken, ben altıda ki seri numarasına takılmıştım diğer eserlerin altında yazan numaralar gayet uzunken bu sadece dört rakamdan oluşuyordu. Vücudumu çevirerek, “tablonun seri numarasını alın, ona ait mi?”

“bakıyorum hemen,”

Tam o sırada o ilgi çeken kadın çantasından çıkardığı telefonuna bir şeyler yazdı, garip olan şey telefonların içeriye girmesi yasak olmasıydı.

“hedef bulundu!”

Bambi: “seri numarası resme ait değil, resmin seri numarası dokuz rakamdan oluşuyor.”

Akıncı, “hedef kadın mı?”

“evet, telefon sokmuş içeriye resmi görünce çıkardı.”

Kadının kim olduğunu öğrenmem gerekiyordu aklıma gelen şeyle,

“dilsiz.”

“dinlemede.”

“kadının arkasına geç otur.”

İkiletmeden gelen Dilsiz oldukça yakışıklı ve ilgi çekici görünüyordu, hızla kadının arkasına oturmuş benden gelecek emri bekliyordu.

“eteğine bas.”

Eteğine basılmasıyla kadın arkasına dönmüş Sancar’a bakıyordu.

“özür dile ve tanış, adın kerem.”

Sançar: “özür dilerim hanımefendi yanlışlıkla oldu.”

Kadın: “önemli değil.”

“ben kerem yılmaz bu arada” diyerek elini uzattı, kadın eline sonra gözlerine bakara dudağını kıvırdı, “Diyar Garipoğlu, sizi burada ilk kez görüyorum.”

“ilk defa katılıyorum, yurt dışında yaşıyorum ondan.”

Tam o sırada müzayede bitmiş Umay sahneye çıkmıştı. Gözleri beni aradığını anlayınca ona biraz yaklaştım beni gördüğünde rahatlayarak şarkısına giriş yaptı, “isim öğrenildi, hedef belirlendi.”

Dilsiz: “Diyar Garipoğlu.”

Bambi: “anlaşıldı.”

“görev tamamlandı.”

Akıncı: “kadını takip etmeyecek miyiz?

“dikkat çekeriz, görev sadece isim öğrenmek içindi.” Artık isimin bizi birilerine götürmesini bekleyecektik.

Bölüm : 27.12.2024 19:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...