25. Bölüm

25. Bölüm

Yazar kamer
yazrkamer

yazrkamer

 

instagram hesabımda karakterlerin resimlerini paylaşıyorum takip ederseniz sevinirim.

25.bölüm

Günlerdir hasret kaldığım gözleri görmek içimdeki özlemi ortaya çıkarmıştı, en zoru o gözlere doya doya bakamamak, kokusunu çekmek için sarılamamaktı. Ona olan aşkımı daha fazla taşıyamamış ayaklarının önüne sermiştim, reddetmesi bana mı zordu ona mı bilmiyorum. Geçmişini bilmeden acılarını görmeden nasıl sevmiştim, o acılarının sebebi olan mesleği istemediği beliydi peki beni ister miydi? Bunları soramamak daha acıydı. Öğrendiklerim ona olan cesaretimi kırmıştı, belli ki beni gördüğünde aklına gelen tek şey abisiydi.

 

Beni düşüncelerimden çıkaran şey Metehan’ın elinde bir dosya ile toplantı odasına girmesiydi, arkasından Tuğrul Albay girince hepimiz ayağa kalkıp hazır ola geçtik.

“Rahat! Oturun çocuklar Metehan zaman kaybetmeyelim hemen başlayalım.”

“emredersiniz komutanım.”

Metehan hızla dosyanın içinden aldığı kağıtları bizlere dağıttı ve elindeki flaşı bilgisayara takarak tahtaya bir resim yansıttı, bu o gece ismini öğrenmek için uğraştığımız kadındı.

“Diyar Garipoğlu kendisi sağ olsun bizi uğraştırmadan ismini verdi ve istediklerimize ismi sayesinde öğrendik.”

“neler öğrendin bakalım.”

“komutanım Diyar İran asıllı bir kadın, Türkiye ye geldiğinde bu ismi almış. Bizim için bu isim şimdilik yeterli, ilginç olan kısım bu hanım efendi o geceyi düzenleyen organizasyon şirketinin daimi müşterisinin asistanı.”

Kubilay: “Nasıl yani?”

“bu kadının patronu kimse hiçbir yerde adı soyadı geçmiyor, bütün işleri bu kadın yürütüyor.”

“marazla ilişkisi ne beki?”

“garip olan da bu hiçbir ilişkisi yok, iletişimi yok gibi kadının telefon görüşmelerine ulaştık temiz, zaten yıllardır aynı numarayı kullanıyor onu biliyoruz.”

“demek ki başka hatlar kullanıyor.”

Ayça: “iletişim için kurye filan da kullanıyor olabilir.”

“doğru bunu daha güvenli görmüş olabilirler.”

Albay: “kadına yaklaşmamız gerekiyor o zaman.”

Metehan: “komutanım kadın şuan Gürcistan da bir otelde.”

“anlaşıldı birimiz kadının ilgisini çekmemiz gerekiyor, Dilsiz olmaz onu gördü ben iletişime geçerim kadınla, Akıncı korumaların içine sızman lazım ağızlarından laf alabiliriz belki, Bambi ve Çico benim yanımdasınız asistan ve koruma olarak, Kubi, Çakmak sizde otelde görevli olarak gizleneceksiniz, Dilsiz güvenlik kameraları sende her an bilgi aktarımı yapacaksın.”

Albay: “plan güzel önemli olan, kadının iletişim yolunu çözmek unutmayın kimliğiniz asla ortaya çıkmamalı.”

“Emredersiniz komutanım!”

“operasyon adı Acem kızı!

 

 

Saatler önce geldiğimiz otelde herkes görevli olduğu yerlere yerleşmiş Sancar’dan haber bekliyorduk. Yanımda takım elbise ile duran Cihangir durumundan oldukça rahatsızdı, “ne oldu yine? Ne çekiştirip duruyorsun üstünü başını?”

“komutanım Allah için biz neden arazi dışı göreve çıkıyoruz?”

“oğlum görev nerdeyse biz oraya gitmek zorundayız bu nasıl soru?”

“öyle tabi komutanım ama ben kendimi çölde kalmış bedevi gibi hissediyorum.”

Ben ona sırıtıp, “dikkat et de kutup ayısı çıkmasın karşına.”

Ben ona gülerken kapıyı açarak içeri giren Ayçayla Cihangir resmen dona kalmıştı, bini bir kırmızı elbise topuklu ayakkabısı ve elinde dosyalarla bize doğru yürüyerek tam karşımızda durdu, “komutanım Sancar yerleşti güvenlik odasına, Diyar otelin restoran kısmında yemek yiyormuş yan masası bize ayrıldı hazırız.”

“tamam, herkes kulaklığını taksın iletişimde olacağız.”

Tam kapıdan çıkarken Cihangir Ayça’nın önüne geçerek, “sen böyle mi ineceksin?”

Neye uğradığını şaşıran Ayça, “nasıl iniyim Cihangir?”

“böyle inme bu çok şey…”

“ney?”

Sesimi çıkarmadan ikisine bakıyordum, ne diyeceğini bilemeyen Cihangir resmen yardım dilenen gözlerle bana baktı bense sadece omuzlarımı kaldırarak cevap verdim.

Cihangir: “şey sana olmamış gibi dimi komutanım?”

Duyduklarıyla sinirlenen Ayça, “sana sorduğumu hatırlamıyorum ayrıca rütbeni unutma!”

“unutturmuyorsun ki!”

“sen sürekli unuttuğun için ben sana hatırlatıyorum Çiço!”

Önümüzden çıkan Ayça ile Cihangir’e baktım, “bu gün kesin ben katil olurum kesin!”

Cihangirin söylediklerine gülerek, “hadi yürü sanki hiç adam öldürmedin yürü.”

Restorana indiğimizde bize yerimizi gösteren garson kılına girmiş Alperen’di. Kadının tam karşısına beni görebileceği şekilde oturmuştum, Cihangir ve Ayça yan yana oturmuş önlerindeki dosyaları açmış ve çantadan birkaç tane mücevheri masaya dizmişlerdi. Kadını gözleri direk mücevherleri bulmuş ardından uzunca beni süzmüştü, kafamı çevirdiğimde göz göze gelmiştik ela gözleri kısılarak bana gülümseyince kafamla hafifi mir selam verdim. “Akıncı haklıymış kadın mücevherleri görünce direk seninle ilgilendi.”

Ayçanın sözlerine kafamı sallayarak selam verdim kadının telefonuna casus programı yüklememiz şarttı, elimdeki kalemi yere düşürdüm zaten yan yana olan masalarımızdan dolayı kalemi kadının ayağına doğru yuvarladım. Ayağına değen kalemle yere bakan kadına seslenerek hafifçe o tarafa eğildim. “kusura bakmayın kalem benim.”

Kalemi yerden alan kadın kocaman gülümseyerek kalemi bana uzattı, “buyurun.”

Kalemi elinden alırken parmaklarına dokundum, “teşekkür ederim, bu arada ben Sedat Bilir.”

“tanıştığımıza memnun oldum ben Diyar Garipoğlu, buyurun beraber bir şeyler içelim.”

Kadın kozaya çoktan düşmüştü bu kadar kolay olmasını asla beklemiyordum, “bir toplantı yapıyorduk, buyurun siz bize eşlik edin.”

“memnuniyetle.” Yerinden kalkarak yavaşça yanıma oturdu, ortalıkta korumalarının olmaması bizim için daha iyiydi, çantasının içinden çıkardığı telefonu masanın üzerine ters bir şekilde koydu.

“tekrar tanışımıza memnun oldum, bu asistanım Yıldız, bu da satış sorumlum Tuğberk.” Söylediğim isimle Ayça birden gülmüş, Cihangir ise sinir küpüne dönmüştü.

“tanıştığımıza sevindim ben de. Bu mücevherler kimin içim karınıza mı?”

Gözlerini öylece elmaslara dikmiş bana sorular soruyordu, ben onu oyalarken Cihangir telefonu ele geçirip “ben bir lavaboya gideyim diyerek kalktı.

“ben bekarım, bunar benim tasarımlarım mücevher tasarımcısıyım.”

Gözleri ışıldayan kadın, “öyle mi?”

“öyle, denemek ister misiniz?”

“ah çok sevinirim.”

Kadını elini alarak yüzükleri tek tek deneye başladım kadın yarım saat boyunca hepsini denemiş ve yorumlar yapmıştı, aralarından yeşil parlak olanı dikkatimi çekince koluma dokunarak, “ah bende en çok onu beğendim çok zarif minik ama kenarında olan bakır işlemesi çok güzel”. Doğruydu o yüzük o kadar göz kamaştırıyordu ki günler öncesi gördüğüm gözleri anımsatıyordu.

Masaya gelen Cihangir hızla kadının telefonunu çantasının diğer yanına koyup, bana dönerek, “Sedat bey müşterilerle olan Skype görüşmenizin başlamasına 10 dakika kaldı efendim.”

“tamam Tuğberk.” Kadına dönerek koluna dokunup gözlerine baktım, “sizinle tanıştığımıza çok sevindim tekrar görüşmek isterim.”

Kadın bana daha da yaklaşarak, “bende, en kısa zamanda.”

Ayça masada olan eşyalarımızı toplayınca hepimiz restoran çıkış yaparak odaya çıktık.

Cihangir: “Allah Aşkı için komutanım yani Tuğberk ne?”

Ayça: “niye be Çiço sana çok yakıştı?”

“sana da fırsat doğdu dimi?”

Kapının çalmasıyla Cihangir açmak için o tarafa döndü, kapıdan giren Kubilay, “ya nasıl bir cazibedir bu komutanım? Kadın resmen düştü size iki dakika da.”

“saçmalama Kubilay! Görev neyse onu yaptık, sen telefonu dinlemeye başladın mı?”

“evet ama tık yok.”

Ayça: “zaten kadının kurye kullandığını düşünüyorduk, önlem olsun diye program yükledik.”

Sancar’dan gelen aramayla anında dönüş yaptım, “alo, ne oldu Dilsiz bir hareket mi var?

“tetik, bir adam girdi odasına 5 dakika durdu durmadı geri çıktı, otelden çıkmak üzere.”

“takibe alıyoruz adamı hemen!”

“Alperen çıktı.”

“tamam bize bilgi versin.”

İki saat sonra beni Arayan Alperenle anında yerimden kalktım, “alo, ne yaptın Çakmak?”

“Komutanım bu adam iki saattir bir internet kafede oturmuş oyun oynuyor, içeri girdim ve oynadıkları oyun savaş oyunu gizlice izlediğimde adamların oyun oynamadıklarını fark ettim.”

“oyun oynamayıp ne yapıyorlar oyunun içinde?”

“komutanım herhalde iletişim yollu olarak kullanıyorlar, adam çıktı biraz takip ettim otele geliyor.”

“Anlaşıldı Çakmak.”

Mesajlara ulaşmamız gerekiyordu, diğerlerini de bilgilendirdikten sonra Kubilay: “komutanım ben bir gidiyim şu internet kafeye oyun geçmişine ulaşabilirim belki.”

“silmiştir oğlum o kadar salak mı?”

“ben bulurum komutanım bu işlerden anlayan birkaç arkadaşım var.”

“iyi dene bakalım ne çıkarsa karımıza.”

“anlaşıldı komutanım.”

Bölüm : 09.01.2025 17:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...