
Merhaba arkadaşlar çok uzun zaman oldu farkındayım. ama şehir dışına çıkmıştım anca gelebildim.
48. bölüm
Fırat Ateşoğlu.
İçimdeki öfke ve sinir ile bağırdım.
“Sürün! Hadi hadi beyler bu ne? Kır bahçesi mi bura haydi!”
Askeriyenin içine yeni acemilerin eğitiminden sorumlu olmadığıma rağmen onlara eğitim vermekle meşguldüm. Bunu yapmak zorundaydım çünkü sakin kala bilmem için bir şeyler uğraşmalıydım. İki haftadır Umay Ankara’da benden uzakta bir şehirde kalmayı tercih ediyordu.
Her şeyi yanlış anlamıştı oysaki. Bir kere beni dinleseydi oda beni anlayıp hak verecekti ama kaçmak daha kolay gelmişti ona.
Eğitim alanın içinde koşan askerlerden gözlerim ayırmadan sigaramı çıkartıp yaktım. Nefeslenmeye ihtiyacım vardı ve her nefes aldığımda ciğerim yanıyordu.
“iyice kafayı yedi.” Dedi Ayça.
Cihangir; “sus. Şimdi bizi de süründürecek.”
“adam ne hale geldi be. dağ gibi adam iki haftada eridi eridi.” Dedi Kubilay.
Alperen; “aşk acısı bu adamı bile erittiyse bizi öldürür ben söyleyeyim.”
Metehan; “Umay hanım da ne zalımın kızıymış be. bir dinlemedi komutanımı. şunun haline bakın, adamın gözlerinden ateş çıkıyor resmen.”
Arkamda oturup dedikodumu yapan tim benim onları duymadığımı düşünüyorlardı. Konuşmalarıyla daha da sinirleniyordum. Üzüntümü bastıran şey sinirdi artık.
Hızla arkamı döndüğümde hepsi far görmüş tavşan gibi kala kaldılar. Hepsi aynı anda ayağa kalktıklarında iki adım atıp karşılarına geçtim. Gözlerimde her ne gördülerse Cihangir Ayça’nın elini tutup, “Bambi gel bizim işimiz var.” Dedi telaşla.
“ne işiniz var?” diye sorduğumda ayça panikledi, gözlerini sağ sola çevirip kaçacak yer ararken Cihangir imdadına yetişti.
“komutanım bizi Tuğrul komutanım çağırdı biz bi gidip bakalım.” Dedikten sonra Ayça’yı arkasından sürükleyek götürmeye başladı.
Kafamı yana çevirdiğim anda Metehan korkmuş gözlerini iyice açarak bana baktı, “komutanım yeni ölümden döndüm.” Deyip öbür tarafa koşmaya başladı. Arkasından bakarken söylendim. “yavşak.”
Diğer tarafta duran Alperen ona baktığım an elindeki jelibonları yere döktü panikle. Kubilay onun dibinde kıvranırken uyduracak bir yalan aradığı belliydi. İkisinde daha fazla dayanamadığım için genzimden gelen sesle bağırdım. “siktirin gidin!” dediğim anda ortalıkta tozları bile kalmadı.
Kendimi sandalye ye attım. Burnumun dibini sıkarken başımın ağrısının dinmesini bekliyordum.
“sinirini çocuklardan çıkarma Tetik. Sen bunun olacağını bilmeliydin.” Yanımdan gelen ses Sancar’a aitti tabi ki.
“nerden biliyim lan ben. Ben bunu düşüneceğini nerden bileyim!”
Benim sözlerime inanmak onun için zor olandı galiba. Kolayı kendi düşündükleriydi.
“sana zaman ver dedim. Ama sen yine gittin arkasından.” Dedi bıkmış sesle.
“gittim de ne oldu lan sanki. Yanında yine o şerefsiz vardı. Ona sarılıp onun elini tutuyordu.”
Bendense onun yanında olmasına izin vermişti. Ben ona yaklaşamazken o, o adamın yanında olmasına izin vermişti.
“zamana ihtiyacı var. O adam da arkadaşı.” Bıkkın sesi hala beni bir şey olmadığına ikna etmeye çalışıyordu.
O adamın gözlerini görmüştüm ben. O, Umay’a farklı bakıyordu. Ve bu bende, onun gözlerini oyma isteği oluşturuyordu.
Yüzümü Sancar’a çevirdim, “o adam, Umay’a aşık.”
Dediğimde hızla bana döndü. Mimikleri kolay kolay belli olmayan Sancar’ın bile şaşkınlığı gözle görülüyordu.
“nasıl lan?”
“bildiğin aşık. Gözleri farklı bakıyor, beni görünce sinirleniyor ve Umay’a yaklaştırmak istemiyor.”
İlk gördüğümde onları içimde oluşan acıyı hatırladım. Birbirleriyle olan yakınlık çok farklıydı Onu Umay’ın sevgilisi sanmıştım.
“İstanbul’a geri gelmeyecek mi?” kafamı o konuya takmamam için başka bir konu açmak istemişti. Ve bende isteğine ayak uydurdum.
“bilmiyorum.”
******
Umay Akarsu.
İçimi yakıp kavuran şeyin artık ne olduğunu bilmez haldeydim. Beni kullanması mı, yoksa bana olan aşkının yalan olması mı?
Derin nefesler almak için uğraşırken titreyen ellerimle arabanın kapısını açtım ve indim. İki hafta önce apar topar kaçtığım evime geri gelmiştim.
Yanımda dikilen bedene döndüğümde onun gözlerinin bende olduğunu gördüm. Yalancı bir gülümse yerleşti dudaklarıma. Kendi isteğimle değil, dik durmaya çalışan bedenimin ortaya koyduğu bir savunma şekliydi.
“Umay, emin misin?” endişeli olduğu sesinden belliydi.
Omuzlarımı kaldırıp indirdim. “ben buraya aitim. Onun için kendimden vaz geçemem.”
Sonsuza kadar kaçamazdım ya, elinde sonunda geri dönmek zorunda kalacaktım. Kendi hayatımı onun için mahvedecek değildim. Ondan önceki Umay nasılsa şimdi de öyle olacaktı, belki daha farklı.
Kapıyı anahtarla açtığımda Mutfaktan gelen seslerle Elif’in evde olduğunu anladım. Küçük adımlarla ona doğru yürüdüğüme yemek hazırladığını gördüm.
“Elif.” diye seslendiğimde gözleri anında beni buldu. Elindeki havuç ve rendeyi bırakıp koşarak bana sarıldı. Özlemiştik birbirimizi.
“Kiraz çekirdeğim, neredesin sen? Öldüm meraktan?” titreyen sesine sahip çıkmaya çalışırken beni boğmakla meşguldü.
Telefonum kapalı olduğu için bana ulaşamaması normaldi.
“ geldim işte Elif. bırak boğulmak üzereyim.”
Bana sarılmaya son verdiğinde rahat bir nefes almıştım sonunda. Yüzüme bakarken gözlerinin kan çanağına döndüğünü fark ettim. Onun durumu da benden farklı değildi tabi ailecek büyük bir olay yaşamışlardı.
“sen iyi misin Elif?”
Elimi tutup koltuğa oturttu beni ilk önce. Kendisi de yanıma oturduğunda neyi nasıl anlatacağını sorguluyor gibiydi.
“Umay, Fırat haklıymış.” Dedi iç çekerken. Ben zaten yalan söylediğini düşünmemiştim. Elif’in amcasına ulaşmak için beni kullanmasını kaldıramamıştım.
Konuşması için ona zaman vermek istedim. Belli ki ben burada yokken çok şey olmuştu.
“şirketlere kayyum atandı. Bizim de işin içinde olduğumuzu düşündüler.” Dediğinde üzüntüyle kalbim kasıldı. Elif’in babası bu şirketi kendi başına kurmuştu. Tanıdığım adam vatanına, bayrağına bağlı bir adamdı.
“amcam, bazı organizasyonlarda bizim şirketi paravan olarak göstermiş.”
Son sözlerinde artık sesi tamamen kısılmıştı ve ağlıyordu. “bizim mekandan başka bir şey kalmadı.”
“çok üzüldüm Elif. ama doğrular elinde sonunda ortaya çıkar.” Dedim ona destek olmak için. Bu ne kadar yeterliydi bilmiyorum ama onun yanında durmaktan başka bir şey gelmezdi elimden.
“fatih nasıl?”
“o Fırat’la konuştu. Onun haklı olduğunu düşünüyor. Araları iyi.” Burnunu çekerken bana cevap verdi.
Soner, Elif’in ve benim elimden tutarak ikimizde kaldırdı. Gözlerinde gördüğüm yaramaz çocuk bir şeyler planlıyordu yine.
“hadi artık, ağlamakla bir yere varamazsınız. Eski Umay ve Elif nerde? Hemen pes edecek kadar zayıf mısınız?”
“ne yapalım ki?” Elif hala iç çekerken konuşmaya çalışıyordu. Onu böyle görmeye daha fazla dayanamadığım için elini tuttum.
“ne demek ne yapacağız? Bir yıl önce ne yapıyorsak onu yapacağız. Kalk hadi işe dönmemiz lazım, bu kadar tatil yeter.”
****
Mekanın içinde koşturan Elif’e takıldı gözlerim. Sabah hüngür hüngür ağlayan kız gitmişti. Ona en iyi gelen şey her zaman çalışmaktı zaten. Bütün her şey hazır olduğunda aynanın karşısında kendime döndüm.
Sadece iki hafta içinde çökmüştüm sanki. Vücudumu saran siyah elbise bileklerime geliyordu. Uzun kulları ve boğazıma kadar gelen yakası sanki matem havası yaratıyordu. İçimi kemiren duygu artık dışardan da görülür şekildeydi.
Kızıl saçlarımın rengi bile solmuştu sanki. Derin bir soluk alarak sahneye doğru küçük adımlar attım. İşimi yapmak zorundaydım. Hayata bir yerden devam etmem gerekiyordu.
Sahneye çıktımda etrafımı saran alkışlar dışında bir şeyler aradı gözlerim iki mavi göz. Farkında değildim ama onu görmeyi deli gibi arzuluyordum. Taburenin üzerine yerleştiğimde etraftan tek çıt çıkmıyordu. Bütün gözler beni takip ederken gözlerim merdivenlerden inen bedenlere takıldı.
İçlerinden en aşina olduğum bendenle yerimde kasıldım kaldım. Hiç zaman kaybetmeden çıkmıştı yine karşıma. Ellerimin titremesini bastırmak için bacağımın üstüne yerleştirip omuzlarımı dikleştirdim. Diğerleri timin kalanıydı Kurt timi tüm üyeleriyle buradaydı.
Soner arkamdan gelip kulağıma “devam etmen gerek Umay.” dediğinde onları izlediğimin yeni farkına varıyordum.
Kafamı ona çevirdim, “bana eşlik et.” Dediğimde ikiletmeden kafasını salladı. Yanımda bir desteğe ihtiyacım vardı. Yanıma çektiği tabureye yerleşip gitarı kucağına yerleştirdi.
Hazır olduğunda çalmaya başladığında her zaman yaptığım gibi gözlerimi kapatmadım. Onun burada olduğunu bilmek gözlerimin kapanmasına mani oluyordu.
İsmin yankılanır mavi duvarlarda
Sensiz bu ev yarım bir cümle gibi
Ortalandı defter kalbin hizasında
Durur imzasız ömrün mürekkebi
Yalvarırım sana, görsen ya bir beni
Açsa çiçeği artık şu özlemlerin
Yağmurlara yürür gözlerimin yaşı
Şaştı, düzelmiyor mevsimlerim
Gel, görüşelim
İlk kısımlarda ona bakmaktan kaçınırken içimde bastıramadığım özlem duygusu ona yönelmeme sebep oldu. Gözlerimi çevirdiğimde beni izleyen maviliklerinde özlem ve korku vardı.
Cayıyorsam, canım, ederimden
Ne acımdan ne de kederimden
Sana yıldızları ödediğimden
Ama haberin yok bunun bedelinden
Bi' yanım korktu, bi' yanım âşık
Bi' yanım yandı en güzelinden
Bi' yokuştum, nereleri aştım
Ama sana geldim ta ezelimden
Şarkının kalan kısmı tamamen ona olan aşkımı anlatır gibiydi. Ben onun için ödediğim bedel onun oyununa alet olmaktan başka bir işe yaramamıştı.
Şarkı bittiğinde elime dokunan el Fırat’tan gözlerimi çekmeme sebep oldu. Soner elimi tutarken bana destek olmak istemişti. Fakat Fırat bunu çok farklı sinirle ayağa fırlamıştı. Onunla birlikte ayaklanan timin gözleri sadece bizim üzerimizdeydi.
Fırat bana doğru bir adım attığında sahne arkasından patlayan silah sesiyle herkes bir yere kaçışmama başladı. Fırat bana doğru koşarken kafama dokunan demir metalle olduğum yerde kala kaldım. Hareket dahi edemezken Fırat bir anda durdu.
“Umay sakin ol.” Dedi ama ben kendimden beklenmeyecek bir sakinlikle öylece duruyordum. Arkamdaki beden kulağıma yaklaştı.
“benimle geliyorsun! En ufak hareketinle beynini dağıtırım.” Dedi korkutucu sesiyle.
Fırat karşımda dururken adam beni alıp götürecekti. “bırak lan kızı!” kükrer gibi konuşurken arkamdaki adam silahı sadece bir saniyeline hareket ettirip Fırat’ın arkasında duran Alper’e ateş etti. Alper yere yığılırken adam beni sahnenin arkasına sürükledi. Boynumda hissettiğim minik acının iğne olduğunu anlamam iki saniyemi almıştı.
Son hatırladığım Fırat ve timim bağrışmalarıydı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 50.33k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |