
16. BÖLÜM:
HERKESİN KENDİ ÇAPINDA BİR HAZİNESİ VADIR: MAL, MÜLK, İNSAN DUYGULAR, HİÇLİK ……..
Babam bu iri şöforle nerdeyse aynı irilikteydi. Adam ona doğru hamle yapacakken babam ona atılan yumruğu hava da tutup şoförün karnına bir iki yumruk geçirdi. Üçüncüyü de indirecekken babama boşta kalan eli ile sol rövaşata attı. Babam hafif sarsılırken benim gözyaşlarım şimdi babam için akıyordu. İkisi de geri çekilirken babam yere tükürerek pis pis sırıtmaya başlamıştı. Keyfi yerindeydi.
“Solaksın.” Babamın bu halleri herkesi ürkütebilirdi. Beni bile bazen ürküttüğü alırdı. Tabi ürkütmek istemediği tek şey ben olabilirdim. “Kızım çok bakma.” Babam herife bir tekme atıp yere düşürürken hızına yetişemeden şoförün elindeki bıçağı gördüm.
"BABA DİKKAT!" Çığlığım bile geç kalmıştı. Şoför yerde yatarken bacaklarını babamın ayaklarına dolamış, bıçağı da bacağına saplamaya çalışıyordu. Babam son anda fark edip geri sıçrayınca bıçak sadece pantolonunu kesmiş geçmişti.
"Vay piç." Babam bu sefer hiç merhamet etmeyecekti. Şoförün kafasına öyle bir tekme indirdi ki adam bir iki saniye titreyip hareketsiz kaldı. “Kızım sana kaç kere elini kaldırdı.” Bana soru sorma şekli naif ama tamamen ürkütücü böyle şeyleri daha önce de gördüğümü hissetmiştim. Fakat gördüğümü hatırlamıyordum. Aldığım darbelerden yanlış şeyler de hissediyor olabilirdim. Bu lanet şoförün bana kaç kere el kaldırdığını bile hatırlamıyordum.
Babama düşünceli bakıyordum. Bu onu daha da sinirlendirmiş elindeki adama sinirini yansıtacaktı. “Bakma ve duyma.” Sesi o kadar soğuk ve acımasızdı ve tandıktı ki ani bir refleksle gözlerimi yumup kulaklarımı da ellerimde kalan güçle kapatacakken “O zaman hak üçtür.” Dediğini duydum. Sonra kırılma sesleri bir, iki, üç ellerim o çığlık ve kırılma sesleri ile kafamı iki elimin arasına sıkıştırıp duymamak için çabalıyordum.
“Kaç yerimi kırarsan kır bunlar bana tırs gider.” Az önce bağıran o değilmiş gibi hala arsızdı. Gözlerim meraktan ve çaresizlikle açılmış ellerim babamın yaptığı ile yan taraflarıma salınmıştı. Babam çok kemik kırdığını biliyordum. O bir dövüşçüydü. Binlerce kez ringe girip parçalamış kırmıştı. Ben ise korkuyordum. Babamdan değil olduğu kişiden de değil benim için her şeyi yapacak olan içimdeki garip tanıdık histen…
Gözümü alan far ışığı ile bu karanlık ambiyans bozuldu. Yanımıza yaklaşan arabaya gözlerim kısık bir şekilde baktım. Kuşbaylar gelmişti.
Babam nefes nefese kalmış bana doğru gelirken ben hala yerde oturmuş ona bakıyordum. Gözlerindeki o karanlık ifade yavaş yavaş kaybolup yerine endişeli baba bakışları geliyordu.
"Kızım nasılsın? Canın çok acıyor mu?" Yanıma çömelip yüzümdeki morlukları incelemeye başladı.
"Baba sen nasıl buraya geldin? Neden tam zamanında buradaydın?" Sanki beni duymuyordu. Hızlıca yanıma gelen kişileri durdurarak gardını almıştı. Elini tutarak “Onlar düşman değiller.” Durdum düşündüm değillerdi. “Sanırım.”
“Altay’ın adamları bir kızı bile koruyamazken nasıl en tepeye çıkacak?” Bu kelimeler Bülenti kızdırmış olduğu yüzünden belliydi. Babama doğru adım atacakken Erdem onu durdurmuştu. “Sizi böyle yetiştirdiğimi sanmıyorum. Özellikle benim kızıma karşı.” Ne babam kimi yetiştirmişti. Bu ikisini mi hiçbir şey anlamamıştım. Bir sürü cevaplanmayan soru vardı ve bu aralar duygularım ve zihnim bulanmış sanki benle dalga geçiyordu. Sürekli dejavu hissi yaşamaya başlamıştım. Resmen duygu şizofreni olmuştum. Öyle bir şey var mı? Bir ara araştırmak gerek.
“Fatih abi.”
“Abiniz değilim Erdem. Kızımı bu halde bulmuşken hiç değilim.” Nutkum tutulmuştu. Kurcalamaya çok halim yok diyeceğim fakat meraktan çatlıyorum. Erdem Hafif bir şekilde sırıtmıştı. Bülent ise küfür ederek bir an arkaya bakarken şoför ayakta ve sinsice babama yaklaşmış bıçağı saplaması an meselesi iken biz bunu nasıl göremedik diye düşünürken babam yine onu gafil yakalayıp arkasını gözlerim ile zor yakaladığım bir hızla karnına sert bir tekme geçirmişti.
“Bülent Asili götür.” Bülent sözünü ikiletmeden bana yönelmişti Şok üstüne şok yaşamış artık bünyem ve zihnim kaldırmıyordu. Bülent başımda durup beni sanki nasıl kaldıracağından şüphe ediyordu. Ne yani bu iri kıyım adam beni kaldıramaz mı diye düşünüyordu. Yavaşça sanki kırılacak eşyaymışım gibi kaldırdığında sadece incitmek istemediğini anlamıştım. Kafamı ise arkayı görmemi sağlayarak kapatmıştı. Beni geldikleri arabaya götürürken etraftaki adım seslerini duymuştum. Ben ise arkaya babam ve Erdeme bakacakken o taraftan bir ses yükseldi. Bakmaya korkmuştum. Babam veya Erdemin sesi değildi. Şöforün sesiydi fakat bu sefer daha acı bir şekildeydi.
“Asil arkaya sakın bakma.” Sesi onun karakterine zır bir şekilde sakin soğuk ve sanki anlamlandıramadığım bir incelik vardı. “Küçük bir kız için fazla şeyler yaşadın dinlen merak etme burayı biz hallederiz” o incelik bir abi gibiydi. Belki de gerçekten deliriyorum. Onu iyice gömüldüm sanki tüm seslerin kaybolmasını umarak arkadaki ses devam ederken…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.74k Okunma |
375 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |