Miran
yildirtegin

Gece.....

Gündüzün konuşmaya cesaret edemediklerini saklayan eski bir dost gibi çöker kentin üstüne.
İnsanların gülümsemeleri yavaş yavaş silinir yüzlerinden; çünkü kimse kendi yalnızlığını gündüzde göğüsleyemez.
Gecenin bir vakti, saat kaç olursa olsun, bir yerlerde biri uyanıktır.
Ama uyanık olmak, yaşamak değildir.
O kişi, kendi geçmişine karşı uyanıktır.
Susmuştur, ama beyninde kelimeler çığlık çığlığa.
Her “iyi geceler” bir yalandır aslında; bazı geceler iyi değildir, bazı insanlar asla uyuyamaz.
Kimse bilmez, gece olunca sustuklarımız çoğalır, söyleyemediklerimiz birikir.

Gece, geçmişi unutamayanların cehennemidir.
Gündüzün sahte huzurunda bastırılan her yara, geceyle birlikte kanamaya başlar.
Dışarıda sokak lambaları titrerken, içeride yürekler titrer.
Bazen bir müzik açılır usulca, sesi kısık ama etkisi yüksek.
Sözleri değil, sustukları çarpar insanın içine.
Çünkü bazı şarkılar, kalbimizin sakladığı şeyleri ifşa eder.
Ve bazı sessizlikler, çığlıktan daha keskindir.

Gece, çok şey bilir ama hiçbirini anlatmaz.
O yüzden güvenilirdir.
Çünkü kimseyi yargılamaz, kimseyi ele vermez.
İnsanlar gündüz dostlarını sever ama geceyle sırdaş olur.
Geceyle konuşur, kimse duymadan.
Kimi içinden dua eder, kimi küfreder, kimi sadece susar.
Ama hepsi aynıdır: Duyulmak istemez, anlaşılmak ister.

Gecenin içinde öyle bir şey vardır ki, en güçlü insanı bile çocuk gibi titretir.
Çünkü gece, gözle değil, kalple görülür.
Çünkü gece, dışarıda karanlık ama içeride daha da karanlıktır.
Ve karanlık, aslında rengini insandan alır.
Kimilerinin gecesi koyu siyahtır, kimilerininki gri…
Ama hiçbiri bembeyaz değildir.

Gece, aynaya bakınca insanın gerçekten kendini gördüğü tek zamandır.
Sakladığı gözyaşını, dudaklarının titrediğini, omuzlarının çöktüğünü…
Çünkü gece ayna değildir, röntgendir.
İçini gösterir, ruhunu söküp önüne koyar.
Ve sonra sana hiçbir şey demeden gider.
Gündüz geldiğinde herkesin suratına bir maske yapıştırır.
Sanki dün gece kalp kırılmamış, sanki iç çekişler duyulmamış gibi.

Ama bilmezler...
Gece unutmaz.
Gece, tüm kırıkların tarihçesini tutar.
Her yalnız kalanı kaydeder.
Ve her içe atılan kelime, yıldız olur gökyüzünde.
O yıldızlar, sadece süs değildir;
Her biri, bir suskunluğun göğe yazılmış şeklidir.

Bu yüzden geceye iyi davran.
Çünkü gece, senin en dürüst halini bilir.
Ve bazen seni senden daha iyi saklar.

Ve gece uzadıkça, insanlar kısalır.
Boyu değil, yüreği küçülür.
O güçlü duranlar, gözlerini tavana dikip hayatla pazarlık yapar.
“Biraz daha dayanırsam geçer mi?” der biri içinden.
Ama gece geçmez, gece bekler.
Gece sabır ister, dirayet ister.
Çünkü gece, insanın en çıplak hâlidir.
Ne statü kalır, ne ünvan, ne makyaj, ne roller…
Geriye sadece hakikat kalır.
İnsanın özüyle yüzleştiği tek zaman dilimi:
Uykusuzluk ve sessizlik.

Kimse bilmez, ama gece boyunca uyumayanlar aslında bir şey değil, birilerini bekler.
Bir mesaj, bir arama, bir ses, belki sadece bir işaret...
Ama o beklenen gelmez.
Çünkü gece, bekleyenin sabrını test eder.
"Gerçekten vazgeçtin mi?" der.
“Yoksa hâlâ umut mu ediyorsun?”

Bazı geceler uzun değildir, ama içindeki düşünceler saatleri süründürür.
Bir dakika, bir ömre eş olur.
Bir göz kırpışı, bin pişmanlık getirir.
Ve bazen, sadece bir “keşke” bütün geceyi ele geçirir.
O “keşke” öyle büyür ki, boğazına oturur insanın.
Ne ağlayabilir, ne susabilir.
Arada kalır.
Tıpkı gece gibi.

Gece, içinden çıkamadığın bir labirenttir.
Bir ışık ararsın ama her ışık gözünü kamaştırır.
Çünkü gerçek huzur, gözle görülmez.
Bazıları dua eder huzura, bazıları alışır huzursuzluğa.
Ve çoğu, en iyi kaçmayı öğrenir.
Ama gece, kaçanı yakalar.
Ne kadar uzağa kaçarsan kaç, karanlık senden bir adım önde olur.
Çünkü o senin içindedir.

Gece boyunca alınan kararlar, sabahları tanınmaz hâle gelir.
Çünkü gece, duyguların hüküm sürdüğü zamandır.
Sabah, mantığın…
Ama herkes bilir ki en gerçek hisler, mantığın sustuğu anlarda ortaya çıkar.
O yüzden en doğru kararlar belki de geceleri alınır.
Ya da en tehlikeli olanlar…

Ve gece, kimsenin görmediği şeyleri görür.
Bir annenin dua ederek ağladığını,
Bir çocuğun korkudan battaniyenin altına saklandığını,
Bir adamın sigaranın ucunda geçmişini izlediğini,
Bir kızın eski mesajlara tekrar tekrar baktığını…
Görür ama konuşmaz.
Çünkü gece sır tutar.2

Gece, herkesin mezarıdır biraz.
Ya bir duygunun, ya bir hayalin, ya da bir insanın toprağa verildiği zamandır.
Ama ertesi gün kimse bunu bilmez.
Çünkü cenazeler sadece kalbin içinde gömülür.
Ve gözyaşları bazen damlamadan da akar.
Gece, ağlamayan gözlerdeki ıslaklıktır.1

O yüzden…
Geceyle savaşma.
Çünkü onunla baş edemezsin.
Sadece kabul et.
Çünkü gece, senin unuttuğunu sanıp da hatırlayan yanındır.
Gündüz herkesin yüzüne baktığın, gece kendine döndüğün zamandır.
Gece, insana dönüştüğün yerdir.

 

 

Mesaj : 08.05.2025 00:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...