
Selamlağğğğrrr, nasılsınız canlar? Hepinize tatlı okumalar. 💗
🎀
Okuldan geldiğim gibi odama çıkıp eşyalarımı bıraktım. Üzerimi değiştirdim, kıyafet ve birkaç parça eşya alıp aşağıya indim. Anneannem çantamı görünce meraklandı.
"Nereye gidiyon kuzum?"
"Akşam Badem'le kınaya gideceğiz. Orada hazırlanacağım. Yani birlikte hazırlanacağız. Gece de kalırım. Çok ısrar etti."
"Haber et beni. Gidin eğlenin, gençken güzel her şey."
"Çok ısrar etmese inan gitmezdim. Üşeniyorum."
Elini yanağıma koyup yumuşak yumuşak sevdi beni. "Git kuzum, üşenme. Ne güzel arkadaş oldunuz bak. Tadını çıkarın güzel günlerin."
"Yalnız kalıyosun diye üzülmüyosun dimi?"
"Yok yavrum. Düşünme beni. Hem gara fişek var, yalnız değilim." hızlıca sarıldım ona. Benim tontiş meleğim. Ona çok kızmıştım hep. Ama ne kadar iyi bir kalbi olduğunu görebiliyorum. Dedemden ötürü onaylamamış babamı, dedem annemin kaçışının ardından kalp krizi geçirip ölünce haklı olarak anneme öfkelenmiş. Bunca yıl yalnız kalmış. Bilseydim sıcacık bir kalbi olduğunu o kadar öfkelenmezdim.
Sıcacık kollarının arasından çıktığımda başımı öptü. İyi ki var. Canım ninem.
"Görüşürüz Mehlika Hanım. Kendinize çooook iyi bakın."
"Yürü hadi sıpa seni. Mehlika hanımmış."
Gülerek yanağından makas aldım. Sonra uçan adımlarla evden çıktım. Bu sefer bisikletle gideceğim. Yeter gari ayak arabasına verdiğim kuvvet.
Bisikletimi çeke çeke bahçeden çıktım. Çantamı tamamen sırtlanıp bisikletime atladım. Yoldan aşağı süratle pedalları çevirdim.
Mutluyum galiba arkadaşlar. Biraz... Sanki içimde küçük bir yaşam alevlendi. Belki sevgiden... Belki de. Hadi bakalım. Neler olacak..
Çok sürmedi yolculuğum. Hemen vardım Bado'ların evine. Bisikleti bahçe duvarına dayayıp kapıya koştum. Zile dokundum.
Ey gidi. Buraya ilk Arda getirmişti beni. Herkese ayar oluyordum. Badem'le yoluşmuş İskender'e yumruğu çakmıştım. Ahahahahah.
Gülüşüm kapının açılmasıyla sesini kaybetti. Sessiz bir sırıtışla kapıyı açana baktım.
"Hoş geldin Asya."
"Hoş bulduk İsko."
Gülümsedi. Gülümseyince küçük gamzesi ortaya çıkıyor. "Gel hadi."
Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. "Badem nerde?"
"Odasında. Seni bekliyor."
"Sen napıyon? Nasılsın?"
"İyiyim Asya, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim." biraz da kısayım, galiba. Parmağını alnımdaki küçük tepeciğe koydu.
"Buraya ne oldu?"
Ne olacak Sinan'a kafa attım. Ahahahah. Hiç beklemiyordu he. Şok oldu.
"Sakarlık işte. Durup durup bir şeylere kafa atıyorum."
"Geçmiş olsun, dikkat et."
Başımı salladım, parmağı aşağı, gözümün altına kaydı. Güldüğümde parmağını geri çekti. O da güldü.
"Gideyim ben."
"Git bakalım."
Son kez gülümseyip Badem'in odasının önüne koştum. Kapıyı tıklattım medeniyet timsali olduğum içun.
Badem kapıyı açtı, beni içeriye çekti. Çantamı alıp beni yatağa oturttu.
"Hoş geldin. Yatıya da kalacaksın dimi. Pijama partisi yapalım." bir çırpıda söyledi bunları.
"Kalacağım." dişlerimi çaktım. Omzuma vurup o da dişlerini çaktı.
"Çok eğlenceli olacak. Yıllardır kız kankim olsun da böyle şeyler yapalım diye bekliyorum. Erkeklerden bıktım."
Kahkaha attım. "Erkeksiz güzel dünyaa."
"Ahahah. Ay.. Ay kız yemek yiyip mi hazırlansak? Hazırlanıp mı?"
"Akşama çok var. Bence önce yiyelim." aç ayı oynamaz.
"Doğru. Hadi mutfağa."
"Ne yicez?"
"Ne bulursak."
Gülerek kalktım. Kolunu omzuma attı. Ben de ona aynısını yaptım. İyi bir ikili oluyoruz galiba. Bilmiyorum. Kötü başladık, affedip kaçacaktım ama öyle bir şey yaptı ki.. Zaman makinesi buldu bana. Anılarımı yaşattı. Can.
Mutfağa gittik o şekilde. Zümrüt teyze sarma sarıyordu. Bizi görünce gülümsedi. Bizim aramızın iyi olması herkesi mutlu ediyor. Ben bile mutlu oldum lan. Ahahah.
"Naber kızlar? Aranızdan su sızmıyor bu aralar."
"Sızmaz tabi. Biz artık ahiretlik olduk. Senle Gülru teyze gibi." ahiretlik mi? Hahahah. Demek o derece olmuşuz. Onun açısından diyelim.
"İyi bakalım. Ahiretlikler. Yardım edin de şu sarmayı bitireyim."
"Ama anneee. Biz yemek yiyip hazırlanmaya başlicaz. Kınaya gitcez ya."
"Kız az kaldı gelin yardım edin hemen bitsin. Sonra birlikte yeriz. Ben de geleceğim kınaya."
"Doğru ya. Neyse zaten vakit var. Biraz da hızlı hazırlanırız."
Ellerimizi yıkayıp giriştik sarmaya. Tecrübeliyim ben heheyt. Yani biraz.
"Geçmiş olsun kızım, kaç gün yatmışsın hasta olup."
"Sağ ol teyze. İyiyim şimdi."
"Sevindim canım."
Gülümseyerek karşılık verdim. O da iyi kadın doğrusu. Ben de bugün herkese ilanı aşk ediyorum. İçimden ediyorum sıkıntı yok arkadaşlar.
"Anne biz sarıyoruz ama bu yemeğe kadar pişmez ki."
"Bugün pişirmeyeceğiz."
"Canım çekti ama he." elindeki çiğ sarmayı ağzına bastı.
"Kıız, yeme de sar."
Ağzı dolu dolu konuştu Badem "Anneğğ sarıyoğm."
Badem hiç benzemiyor Zümrüt teyzeye. İskender çekmiş annesine. Saç rengi, göz rengi hatta ten rengi bile annesiyle aynı.
Zümrüt teyze ağır bir kadın, çok olgun. Badem ise cadoloz. Ahahha bunu dediğimi duysa beni paralar. Ne olmuş yani ben de onu paralarım.
Sarmaları bitirdik yarım saate. Birlikte masayı hazırladık. İskender'i yemeğe çağırmaya Bademle birlikte gidiyorduk ki hanımefendi beni ekip lavaboya koştu. İhale de bana kaldı haliyle. Ahh Badem Ahh.
İskender'in odasının kapısına yaklaştım. Yavaşça tıklattım. Biraz bekledim, ses gelmedi. Tekrar vurdum kapıya bu sefer daha sert.
Yine ses gelmedi. Bu çocuk ne yaşıyor içeride? Uyumuş olmasın. Açıp baksam mı? Ya müsait değilse? Ses versin o zaman Allah Allah. Sinan'ın odası olsaydı direkt dalardım. Bu çocuk kibar şimdi öyle şeyler yapamam.
Öyle yavaş açtım ki kapıyı, hırsız gibi. Aralıktan içeriye doğru keskin bakışlarımı uzattım. Elinde kitap yatakta oturuyor, kapıyı açtığımı bile fark etmedi. Yuhh ama. Bu nasıl odaklanma böyle. Kapıyı kapatıp kaçsam mı? Mantıklı gibi geldi şu an. Kapıyı sert kapatırsam ayıkır herhalde.
"Saçmalama Asya." lann. Gözleri kitaptan bana doğru kalktı. Sesli niye konuşuyorsun gerizekalı!
"Asya.."
Dişlerimi çaktım hemen. Kapıyı biraz daha açıp dikleştim. "Yemek saatiymiş. Kapıya vurdum ama duymadın. Sağır mısın acaba?" sondaki olmadı gibi.
"Kitaba dalmışım, kusura bakma." gülümseyip kitabını yatağa bıraktı.
"Ne okuyorsun ki bu kadar dalıp gidiyorsun? Gerçi geçen de duymamıştın, Arda'yla geldiğimizde."
"Evet, kitap okurken çoğunlukla öyleyim."
"Ama şey... Sesimi duydun."
"Duyulmayacak gibi değildi."
"Hı?"
"Çok yüksekti yani."
"Kusura bakma."
"Sorun değil." dedi gülerek. Kalkıp yanıma kadar geldi. Kısa kısa baktım ona. O da uzun uzun baktı bana. Yani o uzun ben kısa işte. Kısa değilim lan ben yeter.
Yanağımı sıktı.
Bir dakika ne?
Lannn. Çocuk muyum ben lan?
"Çok tatlısın Asya." sağ ol ya. Kısayım diye küçük mü görüyor beni? Gülümsedim öylesine, mutfağa gittim doğruca. Çocuk muyum ben beğğğ. Asla. Belki de öyleyim. Öfff aman.
"Otur kızım. Başla sen. İskender'le Badem de gelir şimdi."
"Yusuf amca nerde ki?"
"Onun işi geç bitecekmiş, biz kınaya gideceğiz zaten bekleyemeyiz."
"Anladım." sandalyeye elimi attığımda İskender sandalyeyi çekti. Sandalyeme niye göz diktin ulenn diyen mal bakışlarımı atarken başıyla oturmam için işaret verdi. Ohaa kibarlık yapıyor. Gerçekten odunum.
"Sağ ol." diyerekten oturdum.
"Ne demek." Çok kibar çocuk ya. Yanımdaki sandalyeye oturdu.
Hayatımda ilk defa biri sandalyemi çekiyor. Ben de insanım galiba. Ahahah. İnsan muamelesi görmeye alışık değilim. Boşuna Efe demiyorlar bu oğlana. Centilmenlik akıyor. Demek ki Sevda bu oğlana boşuna akmıyor.
Harbiden... Sevda nerelerde? Hiç karşılaşmıyoruz. Kızım yat kalk dua et karşılaşmadığın için. Sorsam mı acaba? Merak mı ettin gerçekten? Yok artık. Sor işte nolacak Allah Allah.
"Sevda'yı uzun zamandır görmedim. Yani karşılaşmamak tuhaf."
"Kızım o İzmir'e teyzesinin yanına gitti."
"E okul zamanı değil mi?"
"O liseyi geçen yıl bitirdi, üniversite sınavlarına hazırlanıyor."
"Anladım."
"Dönmeyecekmiş."
"Nasıl yani teyzesiyle mi yaşayacak?"
"Annesi kolay kolay dönmez dedi. Bir süre orada kalacak herhalde."
Başımı salladım. İskender'i bırakıp nasıl gitti? Tuhaf. Aman bana ne.
"Sen niye merak ettin? Anlaşamıyordunuz." İskender'in sorusuyla ona döndüm.
"Karşılaşmamak tuhaf geldi. Dünyanın bin türlü hali var. Sevdiğimden değil de başına bir iş mi falan geldi diye... "
"Ooo bensiz başlamışsınız. Ayıp." dayak yiyecen, ihaleyi bana bırakan Bado. Karşıma, annesinin yanına oturdu.
"Yeni oturduk kızım."
"Tamam tamam." gülüp bana göz kırptı.
🎀
Bütün kızlar toplandık şarkısı eşliğinde dolabındaki tüm elbiseleri yatağın üzerine fırlattı Badem. Benim getirdiğim ceketle pantolon ikilisini beğenmediği için bana da kıyafet arıyor. Kına gecesi için fazla ciddi ve maskülen duruyormuş. Öyle olsa bile ne önemi var ki. Bence bir önemi yok.
"O kadar elbise var, hiçbiri bir işe yaramıyor."
"Önemli mi o kadar? Bir tane giyip gidelim işte."
"Asyaaa, o zaman ne uğraşıyoruz. Üstümüzde ne varsa öyle gidelim."
"Bak o da olur."
"Saçmalama. Bu işin raconu bu. Normal günümüzde en rahat kıyafetimizi giyeriz, belalara batarız, krolara çatarız, gerekirse saç baş yolarız. Fakat özel günlerde afeti devran olmayı da biliriz."
"Neyin raconu be bu."
"Mahalle kızı olmanın raconu. Çok sorgulama."
Gülerek yatağa oturdum. Elbiseleri inceleyip bir taneyi aralarından sıyırdım. "Bak bu olabilir. Siyah falan hem."
"Kızım, olmaz o. Annenin düğününde onu giymiştim. Biraz zaman geçmeden giyemem."
"Ben anlamadım bak, bence kimse anlamaz."
"Herkes anlar bence. Sen hariç."
"Çı çı çı. Niye öyle diyosun ya?"
"Özen göster biraz."
"Tamam ya Allah Allah." Özen göstermeyi de bilmiyorum galiba. Bunu daha önce de çok kez fark ettim. İnsanlar yedikleri, içtikleri, giydikleri, okudukları, izledikleri, gördükleri, bildikleri heeer şeye ve kendilerine o kadar özen gösteriyor ki. Bende o yok gibi. Yemek işte, kıyafet işte, oda işte, dizi işte diye diye yaşıyorum. Yaşıyoruz işte, ona da şükür. Kendime özenmeyi bilmiyorum. Kendimi seviyorum bence. Kendini seven kendine özenmez mi? Bozuk muyum acaba? Öfff Asya.
"Buldummmm!" hemen Badem'e döndüm. Elindeki iki elbiseyle zıplıyordu. Ahahahah. Özenmeme gerek kalmadı galiba. O benim için de özenir. Özenmek de neymiş. Elbise seçmek özenmek miymiş.
"Hangisini istiyorsun? Siyah mı lacivert mi? Aslında kırmızı da severim ama kırmızı gelinin rengi."
"Siyah"
"Ne hep siyah siyah. Ben siyahı giyerim sen de al bunu." elbiseyi bana doğru attı. Havada yakaldım. Doğrulup üzerime tuttum. Yakışır mı acep? Üşürüm la ben bunla. Zaten hemen üşüyorum. Bu elbise de hem kısa hem de kolları yok. Badem'e bir şey demeye korkuyorum. Ahahahahah. Yolar kız beni. Deli bu.
Birbirimize sırtımızı döndük, soyunup giyindik.
"Giydin mi?"
"Giydim, sen?"
"Evet." birbirimize döndük. Aynı anda ıslık çaldık.
"Kızıııım çok güzelsin."
"Sen kendine bak be. Taş gibisin taşş." abartma kızım.
Sırıtıp eline bir ruj aldı, bana doğru yaklaştı. Dudaklarımı uzattım. Güzelce boyadı. Ressam kız sonuçta. Hahah. Ben kirpiklerimle uğraşırken o da kendininkini halleti. Zaten saçımızı en önce yapmıştık. Yaptık derken... Bir şey yapmadık aslında. Açtık ve şekillendirdik sadece.
Bir de topuklu ayakkabılar piyasaya çıktı tam oldu. Onları da giyince aynanın karşısına geçtim. 'Ahh cici kıız cicili bicili giyiniincee sen kendinii bişeey mi sandııın'
Bişey sanmadım ama bişeye benzemişim.
Havaya boşalttığı parfümün içinde dans edip, odayı bin beter bırakarak oradan çıktık. Dönünce başkası toplamayacak sonuçta. Yine biz yapacağız.
"Anneğğğğ."
"İçerideyiim." sesi oturma odasından geliyordu. Ayağımızdaki takırdayan cisimlerle kaymamaya çalışarak oraya gittik.
"Ohaaaaaaaaaa, sen Bademsin tanıdım bak bu sefer. Saçlar kıvırcık olunca... Çok güzel olmuşsun." siz ne ara geldiniz ya
Badem eriyerek bana tutundu. "Sen ne zaman geldin ki?"
"İsko gardaşım çağırdı." diyerek İskender'in omzuna vurdu Arda. İskender'in deminden beri ağzından çekmediği elma yere düştü.
Ona gülerken gözlerim tekli koltuktaki Sinan'la buluştu. "Yok artık." dedi ve elindeki sodayı başına dikti. Hepsi bir tuhaf.
Badem aşktan kıvrılırken sendeledi. Allah aşkına Arda'yla olsunlar yeter artık. Koluna girdim kızın. Bayılma mayılma gibi durumlar yaşamayalım. Bu aşk neymiş böyle.
"Maşallah kızlarım benim. Ne güzel olmuşsunuz." Zümrüt teyzeye döndüm. Yalnız o da baya güzel görünüyor.
"Sağ ol teyze."
"E gidelim o zaman."
"Hıhım." hâlâ Arda'ya bakıyor bu akıllı. Kızım anlicaklar. Aloooğ. Kolundan çekerek onu olay yerinden çıkardım. Gözleri geride kaldı. Ahahahahha. Aşk böyle bir şeyse almiim cınım sağ oll. Acı falan da çekiliyo falan, uğraşamam.
Evden çıkıp kına gecesine doğru yol alan kalabalık komşu grubuna karıştık. Kendi kendine sırıtıyor Badem. Çarpıldı mı acaba? Omuzlarından tutup sarstım.
"Napıyon yağğ?"
"Türk usulü makine tamiri. Kızım dünyaya dön aloğğ."
Yine sırıttı, kendini saldı, gevşedi yayları. "Çok güzelsin dedi duymadın mı?"
"Duydum da... Hep güzelsin kızım. O söyleyince niye ayılıp bayılıyorsun?"
"Sence Asya?"
"Anlayacak millet göreceksin senceyi benceyi. Kendine hakim ol bacım."
"Taam yaa o iş bende."
"İnşallahh, yürü. Kafileden geri kaldık."
"Ben biliyom ki gitcemiz yeri." aşk insanı tatlı mı yapıyor ne. Ahahah.
"Götüürrr beni gittiğin yere."
Kahkaha atıp koluma girdi. Hızlı adımlarla diğerlerine yetişmeye çalıştık. Bu ayakkabılarla ne kadar oluyorsa artık.
Kınanın olduğu yere vardığımızda millet çoktan kurtlarını dökmeye başlamıştı. Zümrüt teyze otururken, biz göbek atmakta olan Gülru teyzeye doğru kanatlandık. Bizi görünce yüzünde güller açtı.
"Fıstık gibi olmuşsunuz kııız." bize karşı oynayarak parmaklarını şıklattı.
"O senin güzelliğin Gülru teyzemm." uçma Bado uçmaa. Tavlamaya önce annesinden başlıyor galiba.
Ortam gerçekten tam mahalle düğünü kıvamında. Renkli lambalar, tahta masalar falan. Hatta burası bir mekân değil. Bildiğin boş çimenli arazi. İyi futbol oynanır he. Mahallenin çocukları burada futbol oynamıyorsa ben de Asya değilim.
Oynamayı unuttuğum için Badem tarafından dürtüldüm. Alan analizi de yaptırmıyor. Oyna baklım Asya oyna. Sarıyor da he. Bir tane bile erkek yok, sağımızı solumuzu düşünmeden oynayabiliriz. Benim gitmek zorunda kaldığım kınalar genellikle düğün salonunda oluyor ve erkekler de gelip duruyor. Zaten ben de eşofmanla gidip arka masaların birinde annemin kalkmasını ve eve gitmemizi bekliyorum. Annem buraya böyle geldiğimi görürse şaşkına döner.
Patlamalı müzik açıldığında Badem'le el ele tutuşup zıplamaya koyulduk. İnşallah bu ayakkabı yüzünden ayağım kırılmaz. Kendimi Badem'e taşıtırım. Beni bu hâle sokan o taşısın bir zahmet. Ahahaha.
Kızın biri Badem'e çarptı. Badem kızın üstüne atlamayı planlıyorken belinden yakaladım. Manyak ya bu. Bir de bana derler. Ben sadece aşırı kaşınana vuruyorum.
"Bırak kızım yolacam şunu!"
"Saçmalama salak! Yanlışlıkla olmuş işte!"
"Özür dilesin be o zaman! Yelloz! Gel kız buraya!"
Sonuç olarak Badem'i taşıyan ben oldum. A noktasından b noktasına. Yoksa kızın kaşını bile sağ komaz bu. Dellendi.
"Dur kız cadı."
"Asya napıyosun ya."
"Ne biliim kızım, millete ne saldırıyorsun. Senin yüzünden ben de kavgaya dahil olacağım. Zaten adım çıkmış dokuza inmiyor sekize."
"Bir şey olmaz. İki yolup bırakırdım."
"İyi git yol. Alla alla. Zaten acıktım ben. Yediğimiz her şey eridi."
"Nasıl bir miden var?"
"Ben böyleyim kızım. Az yerim sürekli yerim."
"Çerez dağıtırlar herhalde."
"Ne zaman?"
"Kına yakılsın öyle."
"Ohooooo." yalandan iki ağlayıp kendime sandalye çektim. Açım uleğğn. Ayaklarım da acımaya başladı zaten. Benim neyime topuklu ayakkabı. Oynadığımız için üşümüyorum. Üşürüm sanmıştım. Bak üşümediğim iyi oldu.
Badem de sandalye çekip yanıma oturdu. "Kanka, sence Arda beni sevecek mi?"
"Zaten seviyor ya gerizekalı."
"Ya öyle değil. Aşk olarak."
"Bilmem ki. Sevilmeyecek kız da değilsin şimdi. Ama Arda ne düşünüyor bilemeyiz."
"Hani bana yardım edecektin?"
"Edeceğim. Edeceğim de fırsatım olmadı. Hastaydım kızım."
"Doğru."
"Merak etme çözeceğiz. O iş bende. Bu gece bir şeyler düşünürüm."
"Cansın yaa." kollarını bana sardı. Ben de ona sarıldım. Bacım benim. Açlıktan duyguya bile giremiyorum.
"Aha başlıyor. Mumlandı millet."
Güldü. "Gözün aydın. Birazdan çerezler gelir." eheheheh.
Müzik o kadar acıklı ki sinirim bozuldu. Bu ne arkadaş. Kız ağlıyor evlenirken, erkek anca oynuyor. Erkek de ağlasın bana ne. Zalım dünya.
Biraz sonra avuçlarıma dakikalardır arzuladığım çerez paketi düştü. İçinden birkaç taneyi ağzıma attım.
"Hadi kalk gidelim, işimiz kalmadı burada."
"Aynen ya zaten sıkıldım ben de. O kızı da yoldurtmadın."
"Yürü yürüüü."
"Dur anama söyleyelim."
"Tamam hadi."
Zümrüt teyzeye haber edip eve doğru yola çıktık.
"Ehhh sıktı bu ayakkabı da." eğilip ayakkabıları çıkardım. Bağlarından tutup omzudan arkaya sarkıttım. Badem de aynısını yapınca güldük.
"Koşalım mı?" diye sordum. Başını salladı. Elimizde son kalan çerezleri de ağzımıza atıp koştuk. Tam bir şey söyleyecektim ki Badem öksürmeye başladı. Durdum hemen onu da tuttum. "Lağğn nefes al." alamıyor gerizekalı.
Sırtına vurdum vurdum olmadı. Ölüyo lağğğn. Ben de arkasına geçip kollarımla onu kavradım. Yumruklarımı ona bastırıp bir iki kere kendime çektim. Boğazında kalan fıstıklar yere fırladı. Becerdim lan.
Gülerek bana döndü.
"Lan ne gülüyosun ölüyodun salak." dayanamadım ben de güldüm. Koluma girdi, yine koştuk.
Eve girerken hâlâ o âna gülüyorduk. Salona gittiğimizde sadece Yusuf amca vardı.
"Ooo kızlar. Çok güzel olmuşsunuz."
"Sağ ol babacığım. Abimler nerede?"
Babacığım... Babacığım.
"Onlar terasa çıktı."
"Ha iyiii, gidelim." yine kolumu tuttu, beni terasa kadar çekiştirdi. Terasa çıktığımızda üçlü kafa kafaya vermiş Arda'nın elindeki telefona bakıyordu.
"Kız mı kesiyorsunuz?" Badem'in sorusuyla üçünün de bakışları bize kalktı.
"Saçmalama. Ben ne zaman öyle bir şey yaptım." dedi İskender. Sinirlendi galiba.
"Genelde kızlar beni kesiyor ama yine de sen bilirsin." Aman. Yesinler bunun egosunu. Turşu nolacak.
Arda elindeki telefonun ekranını bize doğru döndürdü. "Oyun oynuyoruz."
Sinan Arda'nın elindeki telefonu çekti. "Ver lan telefonumu yeter artık."
"Yavv şarjım yok niye anlamıyorsun."
"Bana ne salak. Taksaydın."
Arda telefonu geri çekti. "Biraz daha."
Sinan yüzünü buruşturdu. "Al lan. Naparsan yap gerizekalı."
İskender nefes verdi. "Erken geldiniz kızlar."
"Sıkıldık." Badem otururken beni de yanına çekti.
"Ben hâlâ açım ya mutfağa mı gitseydik?" napim doymadım Alla alla.
"Boğzımda kaldı zaten o çerezler." anlamsız bakışlarımız birbirimizi bulduğunda kahkaha attık.
"Kızım ölüyodun." gülerek elimi koluna vurdum.
"Deme deme." o da gülerek sırtıma vurdu.
"Ahh yavaş lan, açken hassas oluyorum."
"Ne mide var arkadaş."
"Ama ben sana kendimi açıkladım. Az yiyorum çok acıkıyorum işte dedim ya."
"Tamam kızım ya. Pizza söyleriz."
"Bunlar ne ara bu kadar yakın oldular lan?" gözlerini kısmış bizi süzüyordu Sinan.
"Harbiden." Arda da bizi incelemeye aldı. İskender gülümsüyordu.
"Biz artık ahiretliğiz." Badem yanağını yanağıma koyup sıkıca sarıldı bana. Ben de karşılık verdim.
"Bacı olduk."
"Saçmalık." Sinan'a göre her şey saçmalık zaten.
"Kıskanmayın beğğ. Dimi Asya."
"Evet."
"Ne kıskancağız kızım. Her şeyi abartıyorsunuz. Şu tiplere bak. Biri sataşmadı dimi size gelirken. Sapık mapık çıkmadı karşınıza. Etekler biraz kısa. Biraz da değil baya kısa. Dize kadar olsa yine gideri olurdu. Bu ne kızım."
"Sinan ne diyorsun Allah aşkına." dedi Badem umursamaz bir sesle.
"Sapık diyorum sapık. Karşınıza çıktıysa ben ona ne yapacağımı bilirim de."
Nefes verdi Badem. "Karşımıza bir Allahın kulu çıkmadı gelirken."
"İyi. Hâlâ ayrılmıyorlar şunlara bak. Yeter yapıştınız birbirinize."
"Sinan karışma. Ne güzel anlaşıyorlar işte." Aynen İsko.
Sırıttı Arda. Birden fotoğrafımızı çekti.
"Lannn. Benim telefonumla niye çekiyorsun."
"Şarjım yok dedim ya."
"Git tak o zaman."
"Siz pizza sipariş edin biz de üstümüzü değiştirip geliyoruz." diyerek kollarını benden ayırdı Badem. Ben de onu bıraktım.
"Yok yaa, başka emriniz."
"Abur cubur falan da olabilir. Hadi canım." bu kız fena.
"Tamam ben hallederim." İskender ya.
"Aslında aşağı iniyoruz, mutfaktan bir şeyler getirirdik." boşuna yük olmayalım kimseye.
"Hayır pizza istiyorum. Hem abim zengin oldu bir zahmet alsın." zengin mi? Ödülün parasından mı bahsediyor? Ahahah
"Zaten size yemek ısmarlamayı düşünüyordum. Fırsat olmamıştı. Pizzadan emin misiniz? Belki başka bir şey..."
"Eminiz eminiz. Pizza olsun." Badem'in gerçekten pizza yiyesi gelmiş.
"Asya?" bakışlarımız birleştiğinde gülümsedi.
"Pizza olsun." şu an öyle açım ki yiyecek bir şey olsun yeter. Zaten Badem de pizza diye tutturdu.
"Pekâla. O zaman pizza yiyoruz."
"Ben belki dürüm istiyorum. Ne öyle hemen karar veriyorsunuz." Sinan'a döndük. Badem; yarım saat etrafta dolanıp, sesiyle de rahatsızlık veren kara sineğe bakar gibi bakıyordu ona. Ahahahhaha.
"Tamam sana dürüm söyleriz." dedi sakince İskender.
"Yanında da ayran."
"Tamam Sinan."
"Diyeceğim diyeceğim deyip unutuyorum. Senin alnına ne oldu Sinan? Morarmış biraz." oha harbiden mi? Hiç belli olmuyor lan. Sadece benim tepeciğim çıktı sanıyordum. Ne göz var kız sende Bado.
Görebilmek için Sinan'a doğru eğilip gözlerimi kıstım. Elini alnıma koyup beni geriye itti. Kızarır geçermiş pehhh. Morarmış. Puahahahha. İyi vurmuşum.
"Harbiden lan. Senin alnına ne oldu?" Arda merakla Sinan'a baktı.
"Ne olacak! Delinin biri... Kapıyı alnıma çarptı."
İskender'in gözleri bana kaydı. "Senin de alnın bir yere çarpmıştı."
"Aaa dimi. Tek sakar ben değilmişim. Başkaları da kapılara çarpıyormuş. Gerçi ben kapıya çarpmadım."
"Sakar değilim ben. Delinin biri çarptı dedim ya."
"Deli meli ama iyi çarpmış. Ahahahah."
"Sen kendi alnına bak. Sana çarpan daha iyi çarpmış."
"Siz birbirinize çarptınız dimi." Badem çaktı mevzuyu.
Arda gülmeye başlayınca Sinan tarafından omzuna yumruk atılmak suretiyle yamultuldu. "Ahhhh."
"Nasıl başardınız?" İskender neden bu kadar ciddi?
"Şöyle oldu..." anlatmayı planlıyordum ki Sinan elini ağzıma kapatıp başımı dizlerine düşürdü.
"Napıyorsun Sinan!" diye bağırdı İskender. Ben de parçalicam şu Sinan'ı. Elini ağzımdan çekmeye çalıştıkça daha sıkı bastırıyor.
"Saçma sapan konuşacak şimdi. Size ne nasıl çarptıysak çarptık. Oldu işte bir şekilde."
"Lan boğdun kızı gerizekalı." Yani ölmedim ama haklısın Bado. Sinan'ın bakışları bana indi.
"Yoo nefes alıyor."
Öldürücü bakışlarımı fark ettiğinde sırıttı. Ne sırıtıyon lan! İntikam almayacağımı mı sanıyorsun!
Elini ısırdım. Ahahahah. Bağırarak elini çekti. "Lağğn!"
"Elin... Elin.. Elin kanıyor..." Arda ciddi olamazsın. Ben doğrulurken Arda Sinan'ın dizlerine doğru düştü.
"Lan o ruj izi gerizekalı! Bayıldım demee!" Badem Arda'ya yaklaşıp yanaklarını tokatlamaya başladı.
Allahım herkes mi manyak? Hahahah. Öyle galiba. İskender hariç tabi. Ona baktım. Bana gülümsedi. Ben de gülümsedim.
"Ayılsana lan!" Sinan'ın tokatıyla Arda doğruldu. Elini yanağına koydu.
"Yavaş vursana be!" Sevdiceğine de kıyamazmış Bademcik.
"Sizle mi uğraşacam lan sabah akşam deli deli hareketler!" sanki sen manyak değilsin Sinan.
Sert vurmuş he, Arda'nın yanağı kızarmış. Yazık çocuğa. Badem üzgünce sevdiğinin yanağını okşadı.
İskender ve Sinan'ın bakışlarını görmeliydiniz. Uyuyan devleri ben mi uyandırdım acaba? Geçen yaptığım yolla. Çünkü önceden yakınlıkları bu kadar gözlerine batmıyordu. Eyvah o zaman. Benim ne suçum var caaanım. Hiç.
"Gitsenize siz artık. Bir türlü gidemediniz." Sinan tarafından kovulunca ayağa kalktı Badem.
"Aynen gidin de yemek söyleyelim." Erkek değil mi hepsi aynı. Abi olunca bir şey oluyor bunlara. Baygın bakışlarımla doğrulup Badem'in koluna girdim. Zavallı Darda'yı iki devin arasında bırakarak uzaklaştık. Ben bu işi nasıl yapacağım? Yarın akşam kesinlikle anneanneme sormalıyım. O beni aydınlatır. Gerekirse Sinan'la İskender'i bile döver onlara engel olmalarını engellerim. Döverim demi. Döverim döverim. Aferin bana. Aferin.
🎀
"Ehehehehehehehehehehehhehehe"
"Ne salak salak gülüyorsun lan! Attığım tokat kafa mı yaptı acaba? İyi misin dostum?" tek eliyle Arda'nın yanaklarını kavradı Sinan ve başını sağa sola çevirdi.
Yatağına oturmuş olan İskender enerjisiz bakışlarıyla ikisini izliyordu. Saat yeterince geç olmuştu ve yarın okul vardı. Hâlâ didişip duruyor yatmıyorlardı. En iyisi ağırlığını koymak ve onlara kendisini dinletmekti. "Yatın artık, geç oldu. Biriniz de kapatın ışığı."
Arda yüzünü Sinan'ın elinden çekip başını hızla iki yana salladı. "Ne yatması. Kızlar orada pijama partisi yapıyor biz niye hemen uyuyoruz. Hem uzun zaman sonra böyle bir aradayız."
"Uykum var çünkü, yarın da okul var. Kızlar gibi pijama partisi mi yapmak istiyorsun. Yat uyu." İskender'in sert tepkisiyle Sinan da kaşlarını çattı.
"Olum niye sinirleniyorsun? Çocuk kötü bir şey demedi. Hem onunla yer yatağında yatmak zorunda kalan benim sana noluyo lan!"
"Sinan kafam kaldırmıyo artık. Yatın."
"Olmağğğğzzzzz. Ben boşuna mı şey yaptım! Nassla."
"Ya sabıır." İskender yatağına uzanıp gözlerini yumdu. Bu şekilde uyuması imkansızdı ancak belki diğerlerini ikna edebilirdi.
Sinan gözlerini kısarak Arda'yı süzdü. "Hani senin şarjın yoktu lan. Telefonun elinde."
Arda sırıtınca Sinan'ın kaşları çatıldı. "Lağğn. Benim telefonum nerde! Naaptın lan telefonumu!"
"Eheheheheh. Ben de tam onu söyleyecektim."
"Söyle lan deli etme! Ne yaptın!"
Arda telefonunun ekranını Sinan'a doğru çevirdi. "Teknik olarak şu an seninle konuşuyorum."
"Ne zırvalıyorsun gerizekalı! Bu ne! Beni aradıysan... Telefonum nerde salak!"
"Bağırma Sinan! Başım şişti zaten!"
Sinan İskender'in babanne gibi uyarısına üfleyip Arda'nın yakasını kavradı. "Ne yaptın lan.."
Dişlerini çaktı Arda. "Kızların odasına sakladım. Onları dinleyebilmek için. Bizim sesimiz oraya gitmiyor ama... Bi bırakırsan"
Sinan şaşkınca Arda'nın yakasını bıraktı. Arda konuşmayı hoparlöre aldı. Kızların gülüşme sesini duyan İskender hemen doğruldu.
"Olum sen manyak mısın? Nasıl düşündün lan bunu? Sende o kadar zeka var mıydı?"
"A aaa aşk olsun Sinan. Bilmiyor musun? Ben çok zeki bir çocuğum aslında."
"Öhhöm. Bu doğru değil. Kapat onu. Kızlar özel şeyler konuşacaklar belki." neden gerildiğini bile bilmiyordu İskender.
"Orada konuşulan şeyler devlet sırrı kadar önemli. Onları duyarsak var ya..."
"Saçmalama Arda. Özel diye bir şey var."
"Off İskender. O kadar zekice plan yapıyorum sen çomak sokuyorsun."
"Ya sabııırrr."
Sinan'ın dudakları kıvrıldı. "Aç sesini aç. Dinleyelim."
İskender Sinan'a inanamayan bakışlar attı.
"Ama oraya nasıl soktuysan telefonumu öyle geri alacaksın. Tabi yakalanmazsak."
"Hiiiç bir şey olmaz. Bana güven."
"Hıı tabi." hiç güvenmiyordu. Telefonu Arda'nın elinden alıp sesini yükseltti. Yatağın üzerine koyup dinlemeye koyuldu. Arda sırıtıyordu, İskender ise vicdan azabı ile birlikte telefona kulak verdi.
"Ayy Asya abartma."
"Öff boşver."
"Ne gündü ama. Az daha boğuluyordum." aynı anda güldüklerinde İskender gülümsedi.
"Ölme kızım işimiz gücümüz var."
"Daha gencimm yaşamak istiyorum."
"Şey... Sana bir şey diyeceğim ama.. Sır."
"Oo söyle. Zaten gizli şeyler konuşmalıyız."
"Ulan böyle şeyler bana çok tuhaf geliyor. Söylemek de tuhaf."
"Kızım söylesene Allah Allah. Meraktan çatliim mi?"
"Yavuz var ya.."
İskender ve Sinan'ın kaşları aynı anda çatıldı.
"Eeee?"
"Benden hoşlanıyormuş. Aşk itirafı gibi bir şey yaptı."
"Nee!" İskender ve Sinan yükselince Arda ikisinin sırtına vurdu.
"Ne vuruyon lan zaten duymuyorlar."
"Bütün ev duydu."
İskender yumruklarını sıktı. Bir Yavuz'un aşk itirafı eksikti.
Badem'in tepkisiyle eş zamanlı bağırdıkları için orayı duyamamışlardı. Geri kalanı dinlemek için sessizleştiler.
"Ne diyeceğim kızım. Olmaz dedim. Bir şey hissetmiyorum ki."
"İyi yaptın."
"Kendimi o kadar odun hissediyordum ki anlatamam."
Badem'in gülüşü duyuldu. "Alışkın olmalısın."
"Ne alışkını hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Kimse daha önce beni sevmedi ki."
"Nee? Yok artık."
"Niye şaşırıyorsun ki? Doğru söylüyorum."
"Güzel de kızsın yani. Yoksa sen de erkeklerle kanka falan mı oluyordun hep? Arkadaşların hep erkek miydi?"
"Hayır erkeklerle hiçbir zaman anlaşamadım ben. Hele ortaokulda, o kadar gereksiz tavırları vardı ki yumruklayasım geliyordu."
"Sen benim her şeyimi öğrendin neredeyse, ben senin eski hayatını pek bilmiyorum. Anlat hepsini kaçışın yok."
"Anlatıyorum işte." Güldü ve devam etti Asya. "Üç tane arkadaşım vardı. Ecem, Defne ve Seda. Ortaokuldan sonra hiç konuşmadık. Yani benim o zamanlar telefonum yoktu, sosyal medya hesaplarımı da kapatınca iletişim kuracağımız bir alan kalmadı. Zaten sadece okulda görüşüyorduk. Ecem'le Defne birbirine daha yakındı. Seda ise bazen bizle bazen başkalarıyla takılıyordu. Küsüp barışıyorduk saçma sapan. Lisede zaten kimseyle muhatap olmuyordum. Yani babamı yeni... Kaybetmiştim. Kimseye katlanamıyordum. Kendime bile... "
" Asyaa.. " sesine şefkat ve hüzün karışmıştı. Asya'nın omzunu ovdu. Asya gülümseme ile karşılık verdi.
" İyiyim. Galiba yani."
" Kıyamam. " Asya'yı kendine çekip kollarını ona sardı.
" Ortaokulda böyle değildim. Daha duygusuzdum. Ahahah. Erkekler sadece arkadaşlarımla konuşabilmek için bana yaklaşıyordu. Ben de onları kaçırıyordum. Kız olmadığımı bile düşünüyor olabilirler ama ben de onların insan olmadığını düşünüyordum."
Badem gülerek Asya'dan ayrıldı. "Ne yapıyorlardı ki o kadar?"
"Şahit olduğum şeyleri tahmin bile edemezsin. Sen erkeklerle büyüdün hiç şahit olmadın mı?"
"Yok bee bizimkiler normaldi. Yani en azından benim yanımda normaller. Benden gizli bir şeyler yapıyorlar mıydı bilmiyorum."
"İyi bari."
"Demek Yavuz sana âşık he. Ne yaptın çocuğa? Ahahha."
"Ne yapacağım be. Hiçbir şey yapmadım. Hatta çok odunca konuştuğumu düşünüyorum. Acaba yanlışlıkla flört mü ettim?"
"Yanlışlıkla mı hahahah"
"Bilerek bir şey yapmadım. Yani beraber ödev falan yaptık, ara sıra mesajlaşıyorduk ama çok düzdü hepsi. Hem o futbol oynadığımız günden beri hoşlanıyormuş, öyle dedi. Bu kadar kolay hoşlanılıyor mu birinden?"
"Ohooo daha ne olsun. Umutlanmış."
"Ben umut vermedim. Hatta biri benimle benim gibi konuşsa o kişiyle arama mesafe bile koyardım."
"Erkekler farklı düşünüyor demek ki."
"Çok ısrarcılar. Hayır dediysek hayır işte. Yok sonra konuşuruz, yok duyguların değişir belki, yok bir şans ver... Tamam iyi çocuk ama biraz daha ısrar ederse kafasını kıracağım."
"Hahahah Asya."
"Sinirlendim bak. İyi biri diye kalbini kırmak istemedim. Şimdiye kadar bir yanlışını görmedim ama gel kafamı kır diyor gibi."
"Tamam tamam sakin."
"Sakinim."
"Belli."
"Sakinim."
"Ahahah tamam. Pekiii bizim hakkımızda ne düşünüyorsun? Aramızda en çok kimi seviyorsun?"
"Alınmak yok ama."
"Çı çı çı."
"En çok Arda'yı seviyorum."
Arda sırıtınca İskender ve Sinan'ın öldürücü bakışlarıyla karşılaştı.
"Alındım hıh. Neden Arda?"
"Bebek çünkü. Çok masum. Ayrıca baştan beri sinirimi bozmayan tek kişi. Hayatımda bu kadar zararsız bir insan görmedim. Tabi İskender de çok iyi bir insan ama Arda bir başka. Öyle bakma."
"Devam et devam et."
"Arda benim küçük kardeşim gibi. Hatta keşke gerçekten kardeş olsak. Gülru teyze annem olsaydı. O kadın da çok iyi. Çok tatlılar. Kötü şeyler yaşamalarına rağmen çok huzurlu evleri var. Hüznü geride bırakıp eğleniyorlar. Bebeksi mutlulukları var. Benim çok hoşuma gitti. Çok samimi."
"Peki ben? Bana geç artık."
"Seni ben de başlarda ciddiye almamıştım. O yüzden pek takmıyordum. Çorbama biber koyduğunda, saçıma yapıştığında, dalga geçtiğinde falan seni çok kafaya takmadım. Hatta o mektup olayını senden hiç beklemiyordum. Senin niyetin falan gözlerinden okunuyor gibiydi. Sinsi olduğunu asla düşünmemiştim. "
" Gömüyorsun resmen. "
" Ahaha. Napim kızım. Olanları anlatıyorum. Eğer o mektup olayı olmasaydı zaten sana ısınıyor gibiydim. Fakat bir sıcak bir soğuktun. Anlam veremiyordum. Ne bileyim yüzüme gülüp arkamdan plan yaptığını."
"İntikam mı alıyorsun? Pişman oldum ben Asya. "
"Biliyorum. Alınma. Sizinle bir daha görüşmeyi düşünmüyordum. Ama gerçekten pişman oldunuz ve çabaladınız. Ben de çaresiz kaldım. O gün yanımda ağladığında dayanamadım. Sonra öyle bir şey yaptınız ki... Zaman makinam oldunuz."
"Yiaa sen iste yine oluruz."
"Sağ olun."
"Ne demek. Artık ahiretliğimsin kaçışın yok."
"Ahahah tamam."
"Sinan'dan devam et."
İsminin zikredilmesiyle dikkat kesildi Sinan.
"O beni delirtiyor. E tabi ben de onu. Aslında baştan beri ona daha sert olabilirdim. Olmamamın tek bir sebebi var."
"Neymiş?"
"Hani bakkalda camları indirdiğimiz gün var ya."
"Evet delirmiştiniz. Ahah"
"O gün annemler beni odama kilitlemişti. Ben de onları kandırıp evden kaçtım. Sinan'ı gördüm, çok kötü görünüyordu. Size haber vermek istedim ama öyle bir imkanım yoktu. Ben de onu takip ettim. Mezarlığa gitti. O kadar yıkılmıştı ki. Çok öfkeliydi. Mezarı tekmeliyordu. Onun o öfkeli acısı bana çok tanıdık geldi. Empati yaptım. Yardım etmek istedim ama çok alakasızdım. Sonra İskender geldi zaten. Yarısını dinlemesem de çok güzel dertleştiler. O zaman gerçekten çok yalnız olduğumu anlamıştım. Neyse o gün empati yaptığım için ona onun gibi karşılık veremedim. Gelinliği parçaladığını öğrendikten sonra intikam almak istedim ama onu da yapamadım. Anlıyorum galiba onu. Yani hüznünü."
"Sinan aslında göründüğü gibi biri değil. Babasızlık çok zordur eminim ama annesizlik, sevgisizlik ondan daha zor. Sevilmemiş bu çocuk sevgisini nasıl ifade etsin. Güzel duygularını hep gizlemeye çalışıyor. Kırıyor, döküyor, parçalıyor çünkü başka bir şey görmedi. Küçükken bizden gitmek istemiyordu çünkü babası duvar gibiydi. Şimdi biraz daha iyi tabi." Badem'in açıklamalarıyla Sinan'ın dudağı kıvrıldı.
" Biliyorum."
"Herkes bana sırtını döndüğünde sadece o destek oldu. Benim yüzümden arada yanan olmasına rağmen. Canım süt kardeşim."
"İlk şüphelim oydu. Çünkü her şey onun başının altından çıkıyordu. Bir de çok kurnaz, beni yine kandırıyor diye düşündüm."
"Bir de tokat attın çocuğa."
"Hak etti. Bana yaptığı muameleyi kime yapsa tokat yerdi. Zaten sinirden patlıyordum bir de bana erkek düşkünü muamelesi yaptı. Kendisi bin tane kızla konuşunca sorun yok ben birileriyle arkadaş olduğumdan, hatta iftira atılan mektup yüzünden aşağılanıyorum. Sonradan Sinan'ın boynu büküklüğüne üzülsem de o tokat için pişman değilim. Zaten karşılığını verdi. Beni boğuyordu."
"Seni de anlıyorum. Peki bana niye saldırmadın? Ben yapmıştım."
"Elimi kirletmek istemedim."
"Ya Asya!"
"Gücüm kalmış mıydı sanıyorsun? Ağlayasım gelince çekip gittim."
"Yaa özür dilerim."
"Sorun yok geçti gitti zaten."
Gülümsedi Badem. "Sen de herkesi tokatlıyorsun." Sonra kahkaha attı.
"Herkesi değil hak edeni. Sevda da hak etmişti."
"Ne yaptı ki. Bak onu da bilmiyorum."
"Saçmalık işte. Ben mutfakta çay alıyordum. Geldi saçmalamaya başladı. İskender'den uzak dur falan filan. Sanki İskender'e napıyorum. Altı üstü kitap muhabbeti yapıyorduk. Öyle şeyler demesinden değil de bu bana üstünlük tasladı orda. Boyu da uzun zaten, üstten bakıp beni ezmeye çalışıyordu. Yanağıma dokunuyordu vururmuş gibi. Benim de şarteller attı yapıştırdım tokadı. Sen kimsin kardeşim."
"Çı çı çı. Abimle arasında hiçbir şey yok. Olmadı da. Öyle yapması çok alakasız."
"Yanlış yolda bence. İskender iyi bir insan, onunla olabilmesi için bence onun da iyi olması gerek. Bir de almış başını gitmiş."
"Boşver gitsin. Abim zaten onu sevmiyor."
"Öyle işte."
"Abim hakkında da bir şeyler söyle."
"İskender çok iyi birisi, çok iyi bir dost. Herkesin istediği türden bir dost. Yargılamaz, dinler, anlar. Hem de kibar. Dostu için elinden geleni yapar. Bazen birbirimizi yanlış anlasak da gerçekten çok iyi dostuz."
"Dost mu? Ama ben sizi yakıştırıyorum."
İskender'in kalbi tekledi o an.
"Sus kız. Ne yakıştırması. Arkadaşız işte."
"Hayır, yakışıyorsunuz."
"Badeeem."
"Yakıştırmak suç mu?"
"Sen kendi işine bak."
İskender'in telefonu çalınca erkek tarafı paniğe yakalandı. Sinan hoparlörü kapatıp telefonu kulağına dayadı. İskender Asya'nın annesiyle konuşurken Sinan kızlardan bir sır daha kaptı.
"Demek Arda he." diye mırıldandı. Yan bakışlarını Arda'ya sabitleyip aramayı sonlandırdı. "Telefonumu git al lan. Nasıl alacaksan artık."
Arda kendi telefonunu Sinan'ın elinden alıp odadan çıktı. Sinan İskender'e döndü. "Ne olmuş?"
"Asya'nın annesi aradı. Asya'ya ulaşamamış, senin telefonun da meşgul çalıyormuş. Yattılar dedim."
"Anladım. Yatalım bence de. Geç oldu."
"Asya başka bir şey söylemedi mi?"
"Telefon kapandı."
İskender dudaklarını birbirine bastırıp yatağa girdi. Sevdiği hâlâ arkadaş olarak görüyordu onu. İç çekti. Bir de Yavuz çıkmıştı. Asya'nın yüz vermediğini düşünüp gülümsedi. Kendisi de bir gıdım ilerleyememişti ki. Hep arkadaş, hep dost. Neden olmuyordu? Belki zamanı değildi. Belki sabretmesi gerekiyordu. Sabretmek çok zordu. Dayanamıyordu. Yakın olmak istiyordu, daha yakın. Olamıyordu. Nefes verip sırtını döndü. Kalbi sıkışıyordu olmadıkça. Demek Sevda'ya o sebepten tokat atmıştı. Yine Asya haklıydı. Belki de hiç sevilmeyecekti. Kalbindeki yağmuru susturmaya çalışarak gözlerini yumdu.
Sinan yeni öğrendiği bilgilerden başka bir şey düşünemiyordu. Hem Arda'yı hem de Yavuz'u dövmek istiyordu. Çaktırmadan bunu yapmanın bir yolu olmalıydı. "Okulda Asya'yı yalnız bırakmayalım. Her teneffüs birimiz yanına gitsin. O Yavuz gene yapışabilir."
"Haklısın. Yapalım."
Sinan sırıtıp yer yatağına uzandı. Asya'yı bir şekilde konuşturup öğrendiklerini tekrar öğrenebilirdi. Böylece birilerini dövmesi tuhaf kaçmazdı. Asya'yı biraz daha delirtmenin kimseye bir zararı olmazdı. Eğleniyordu ne de olsa. Şimdi kıvrılan dudaklarıyla huzurlu bir uykuya merhaba diyebilirdi.
🎀
Eee bacılar ne düşünüyorsunuz?
Ahiretlikler nasıldı? Beğendiniz mi dostluklarını?
Arda'nın planı peki? Göründüğü kadar saf değil bu çocuk. Bir de yine bayıldı boş yere ahahahahha.
İskender ve Asya arasında geçen küçük sahneler? Asya'nın dost olarak görmesi İsko'nun dertlenmesi?
Sinan'la Asya'nın atışmaları?
Yavuz'un itirafını da öğrendiler shshjsjs.
Sinan başka bir şey daha öğrendi. Neler olacak acaba?
Gelecek bölümde neler olabilir?
İstek sahneniz var mı?
Görüşürüüüüüz. Sizi seviyorum. 💗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 761 Okunma |
112 Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |