
Sevgili Dostlar,
Yine uzun bir bölümle merhaba diyorum. Tatlı okumalar. 💗
🖤
Endişe ve gerginlikle yumruklarını sıktı. "Nasıl böyle bir şey yapabilirler? Neden yaptılar?"
"Biz de bilmiyoruz bir anda gelip saldırdılar abi." Badem'in cevabıyla tatmin olmayan İskender bakışlarını yatakta oturan Sinan'a çevirdi. Sinan'ın dudağı patlamış düşüşünden ötürü başından yara almıştı. Yüzünün sol tarafı büyük oranda hasarlıydı. Neden olduğunu o da bilmiyordu. Kendini zorlasa da aklına hiçbir şey gelmiyordu.
Arda sandalyeye oturmuş kendi yarasını düşünmemeye çalışıyordu. Burnuna yediği yumruktan dolayı üstüne akan kan midesini bulandırıyordu. Bu kadar kana rağmen bayılmadığı için yine de kendini tebrik ediyordu. Kendi kanı söz konusu olunca daha güçlü kalabildiğini düşünmeye başlamıştı.
İskender kavganın sonuna yetişmiş birkaç kişiyi yumrukladığı an öğretmenler tarafından ayrılmak durumunda kalmıştı. Badem yere itildiği için kolunda sıyrıklar vardı.
Hastanede Sinan'ın sonuçlarını bekliyorlardı. Güven hızla odaya girdi. "Oğlum." Sinan'a yaklaşıp yaralarına baktı. "İyi misin? Ne olduğunu tam anlayamadım fakat... O kızla aranda ne geçti?"
"Ne kızı?"
"Senin ona dokunmaya çalıştığını söylemiş. İsmini aklımda tutamadım."
Sinan kaşlarını çattı ardından olayın saçmalık seviyesine güldü. "Saçmalık."
"Hasteneden çıkınca okula dönmek zorundayız. Bu konu yüzünden."
Sinan'ın içinden savurduğu küfürleri İskender bakışlarından anladı.
"İyi misin oğlum? Çok ağrın var mı?"
"Ağrı kesicinin geçirmediği ağrılarım var."
Oğlunun saçını okşamak istese de yapamadı. Dudaklarını birbirine bastırıp geri çekildi. "Asya nerde?"
İskender yutkunup tekrar yumruklarını sıktı.
"Fatih hocayla o. Kolu incindi galiba." cevabı Badem verdi.
"O nasıl oldu?"
"Sinan'ı korumaya çalışırken." çaresiz bakışlarını önüne eğdi Badem.
Nefes verip oğluna döndü Güven. "Senin onu koruman gerekirdi, onun seni değil. Başak'a ne diyeceğim ben?"
Sinan yutkunup başını eğdi. O sırada Asya beden eğitimi öğretmenleri Fatih ile odaya girdi. Herkes onlara döndü.
"İyi misin Asya? Kolun..." İskender Asya'nın sargıdaki kolunu süzdü bir süre. Daha önce orada olamayıp ikisini de koruyamadığı için acı çekiyordu.
Fatih Bey, Asya'nın omzunu ovdu. "Kolu kırılmış. Ama iyi olacak." Asya öğretmenine gülümseyip Sinan'a yaklaştı.
"Sen iyi misin?"
Sinan ona bakarken bile vicdan azabı çekiyordu. O yüzden kızdı. "Ne diye beni korumaya çalışıyorsun? Bunu yapmak zorunda değildin. Yappma."
"Başka çaremiz yoktu."
"İskender'i bekleseydin. Birilerini çağırsaydın. Beni deli ediyorsun."
"Her şey için çok geç olabilirdi. Ben... Geri dönülmez bir şey olmasın diye... Öldüresiye vuruyorlardı."
"Kolun kırılmış farkında mısın?"
"Pişman değilim. Bir şey yapamadan seyretmek daha fazla acı veriyor. İçimdeki insan yaptığımdan memnun. Senin memnun olup olmaman umrumda değil. Ne yaptın bilmiyorum ama ölmeni istemem."
"Ah şu kız..!" Sinan yumruğunu sıkıp başını çevirdi. Acıdan bilincini kaybetmek üzereyken üzerinde yumuşak dokunuşları hissetmişti. Onun acılı sesini duyduğu an yerden kalkabilmek için neler vermezdi. Durum böyleyken aldığı kararları uygulaması daha zordu. Her şeye rağmen bundan sonra onu koruyacaktı.
"Gidelim artık. Bıktım buradan." dedi beline kadar örtülü çarşafı iterek.
"Sonuçların çıkması gerekiyor." Badem Sinan'a yaklaşıp örtüyü geri örttü.
"İyiyim ben. Başlarım sonuçlara."
"Sinaaan. Otur oğlum."
Sinan nefes verip pes etti. Arda kalkıp sandalyeyi Asya'ya yaklaştırdı. "Sen otur."
"Sen iyi misin? Rengin solmuş."
"Kan yüzünden."
"Yok yok sen otur, bayılırsın falan."
"Şimdiye kadar bayılmadım, iyiyim."
Asya başını iki yana sallayıp Arda'yı oturttu. Sonra aklına gelenle kaşlarını çattı. "O kız... O kız yaptırdı."
"Hangi kız?" İskender de kaşlarını çattı.
"Hani birlikte sunum yapmıştınız. Deniz... Deniz de oradaydı. Gülüyordu."
"Deniz mi? Neden böyle bir şey yaptırdı? Sinan'ın ona dokunmaya çalıştığını söyleyen de o öyleyse."
"Ne? O yüzden mi sapık diye bağırıyorlardı?" Asya Sinan'a dönünce Sinan kaşlarını çattı.
"Öyle bir şey yapmadım. Bana güvenme hiçbir konuda ama asla öyle bir şey yapmam."
"Heyy yapmadığını zaten biliyorum. Kızlar sana dokunmak istiyor asıl." kendini tutamayarak Asya'nın söylediğine güldü. Bu gülüşe gülümsedi Asya.
🖤
Öfkeden kudurmak üzereyim. Kız yalanlarını sıraladıkça cinnetim seviye atlıyor. Bir de yapmacık yapmacık konuşuyor, ağız burun eğe eğe. Dayanamicam artık." Gerçekten söylediklerin doğru olsa böyle konuşamazdın. Öyle şeyler yaşamış insanlar bu kadar rahat konuşamaz. Sende ne öfke var ne de acı çeken bir bakış. Hatta Sinan dayak yerken gülüyordun. Bu yalanlarınla o insanlara da hakaret etmiş oluyorsun."
Kız cevap vereceği sırada Sinan'ı döven oğlanların biri lafa atladı." Bir sapığı koruduğunun farkında mısın? Kendinden utan. Bir de kız olacaksın."
"Yav yürü git! Gerçekten birinin yardıma ihtiyacı olsa böyle toplanıp gitmezsiniz! Sinan öyle bir şey yapmadı!"
"Yapmadı öyle mi! Kanıtınız var mı!"
"Sizin kanıtınız var mı! İftira bu!"
"Öyle şeylerin kanıtı olmaz!"
"İnanmanın da kanıtı olmaz!"
Müdür elini masaya vurdu. "Kesin şunu!" bu toplantıda doğru bir karar çıkacağını sanmıyorum.
"Hocam, yalan söylüyorlar." Badem ve Arda'yı dinledikten sonra odadan gönderdi. Bize de gitmemizi söyledi ancak Sinan'ı onlarla yalnız bırakmamak için İskender'le kaldık. "Eğer Sinan öyle bir şey yapmış olsaydı o kızın gelip size haber vermesi gerekmiyor muydu? Birilerini toplayıp Sinan'ı dövdürtmesi çok kocaman bir hata. Ayrıca onların da öldüresiye vurması normal değil. Kaç kişi toplanmış bir kişiyi dövüyorlar. Resmen linç edeceklerdi çocuğu!"
" Asya!"
" Asya haklı hocam. Sinan öyle bir şey yapmaz. "
" Her gün başka bir kızla sevgili olan biri her şeyi yapabilir. Yanılmıyorum dimi. Bütün kızlar bundan bıkmış durumda." çocuğun olayı çektiği noktaya bakar mısınız?
Sinan yumruklarını sıktı. Yazık Sinan'a. Dayak yediği yetmiyor bir de şunlarla uğraşmak zorunda.
" İkisi çok ayrı konu. Kızlar sevgililik konusunda gönüllüler. Bu bir suç değil. Fakat Sinan Deniz'in söylediği türden bir şey yapmaz." İskender'in desteği olmasa kafayı yerdik.
Deniz denen o kız ağlamaya başlayınca göz devirdim. "Yalandan ağlamaya utanmıyor musun! Yalancı!
" Sizi yeterince dinledim çıkın dışarı! "
" Ama hocam. "
" Kızım çık dışarı. Siz ikinizin anlatacak başka bir şeyi kalmadığını düşünüyorum. Diğerlerine gelince hepsi yaptığının karşılığını alacak. Sinan arkadaşınız diye çok güveniyor olabilirsiniz ancak bu şaka değil ciddi bir durum. Deniz durup dururken böyle bir şey çıkarak bir öğrenci değil. Sinan'ın kız düşkünlüğünü siz de teyit ettiniz yanlış mı anladım? Öyle bir şey yapmamışsa bile şu an şüpheli durumda, o yüzden mevzunun üstünü kapatamam. Siz çıkın."
"Bu haksızlık!" diye bağırdım.
"Çık dışarı!"
"Haksızlık!!" İskender'le aynı anda bağırdık bu sefer.
"Kesin şunu!"
"Haksızlık!" ve yine.
"ÇIKIN DIŞARI!" Müdür'ün bağırışı herkesten daha korkunç.
"HAKSIZLIK!" Son kez yükseldik ve odadan çıktım. İskender de arkamdan geldi. En azından iyi mücadele ettik. Dudaklarımı birbirine bastırıp Badem'le Arda'nın yanına gittim. "Ne oldu?" diye sordu Bado.
"Müdür bizi kovdu." dedim.
"Bize inanmıyor. Fakat Sinan'a saldıranlar da ceza alacak." İskender'in söylediği az da olsa içimi rahatlattı. Sağlam bir kanıt bulursak her şeyi çözebiliriz; ama kanıt nasıl bulacağız? Kız ne demişti? Üçüncü teneffüs bodrum katta yaşandı her şey. Kameranın görmediği alanda dokunmuşmuş. Sinan'ın anlattığına göre ise Deniz onu oraya konuşmaya çağırmış. Arayarak çağırmış belli ki yoksa Sinan mesajları gösterirdi.
"Bir bakıma iyi. Sinan da aklanırsa daha iyi olur." Arda'ya katılıyorum o yüzden başımı salladım.
Kızın itiraf etmesini sağlasak.. Sesini kaydetsek falan.. Yutar mı ki? Kızı döve döve mi konuştursam? Kolun kırık salak. Bugün olmasa da birgün gerçekleri ortaya çıkaracağız.
" Kızıım! " annem mi o? Niye haberi oldu ki şimdi? Öffff. Yanıma gelip beni süzdü, sonra yüzümü avuçları arasına aldı. "İyi misin? Çok canın yanmıyor ya. Kızım sen delirdin mi niye böyle şeyler yapıyorsun? Başka biri mi yoktu? Neden sen?"
"Yavv anne. İyiyim."
"Kolun kırılmış. Bu mu iyi halin?"
"Abartma anne. Küçükken de diğer kolum kırılmıştı. İyileşmiş bak."
"Senin yüzünden aklımı oynatacağım sonunda!"
Ellerinden kurtulup sırıttım.
"Bir de gülüyor musun! Ama ben göstereceğim onlara! Nerdeler?"
"Odadalar. Müdür bizi kovdu."
"Öyle mii?" Ne yapacak sanki. Başını hızlı hızlı sallayıp müdürün odasına daldı. Yok artık.
Koridorun başına yeni gelen Güven bey annemi öyle görünce yanımıza koştu. Hepimiz merakla kapıdan içeriye baktık.
"Noluyor hanımefendi!" Biraz da anam azar işitsin müdürden. Ahahahah.
"Asıl burada noluyor! Ben kızımı bu okula kolunu kırsınlar diye göndermedim! Ne biçim okul burası! Hepinizi dava edeceğim! Böyle okul olmaz efendim olmaz!" ohaa şaşırtıyor beni.
"Bakın hanımefendi kızınızın kolunu kıranları savunmuyorum ancak başına gelenlere oğlunuz sebep oldu."
"Asıl siz bakın! Yani çocuklara bakın! Düzgünce!" çocuklara döndü. "Hanginiz kırdı benim kızımın kolunu! Aynısını size yapayım mı!" Sinan'ın babası hemen içeriye girip annemin kolunu tuttu.
"Hayatım sakin olur musun?" hayatımmış.
Annem kolunu çekti. "Ne sakin olması! Benim kızım sahipsiz değil!" Rezil mi oluyorum emin değilim.
"Başak lütfen. Ben konuşup halledeceğim."
"Neyi halledeceksin be! Olan olmuş zaten! Yapabileceğimiz tek şey bunları şikayet etmek."
"Oğlunuzun yaptığı şeyin farkında değilsiniz herhalde."
"Ne olursa olsun bu yaşananları meşrulaştırmıyor müdür bey!"
"Ya sabııır. Hanımefendi bu konunun faili ben değilim!"
"Eşime bağırmazsanız sevinirim. Herkesi çıkarın yalnız konuşalım."
Müdür'ün işaretiyle Sinan hariç hepsi çıktı. Çünkü Sinan'ı annemin eşi olduğunu iddia eden adam durdurdu. Kapı kapanacakken içeriye sıvıştım. Benim de duymam gerekiyor.
"Oturun lütfen." Annemle Güven Bey yan yana koltuklara oturdu. Biz öğrenci köleler ayakta kaldık. Annem bize baktı. "Otursanıza çocuğum."
Sinan'ın kolunu tutup koltuklara yaklaştım. Ben oturdum o da yanıma oturdu. Bakalım neler olacak.
"Dinliyorum Güven Bey."
"Oğlumun öyle bir şey yapacağını sanmıyorum. İftira olduğu açık. Bunun geri kalan hayatını karartmasına göz yumamazsınız."
"Bilemeyiz. İftira olmayabilir. Bu çok ciddi bir konu biliyorsunuz. Diğer öğrencileri de korumalıyız."
"Ben korunmuş bir öğrenci göremiyorum."Anneme ne oldu? Müdür yine sabır çekti.
" Bu işin sonunda siz zararlı çıkarsınız Kerem Bey. "
" Ne demeye çalışıyorsunuz Güven Bey? Tehdit mi ediyorsunuz?"
" Hayır. Oğlumun masumiyeti eninde sonunda kanıtlanacak. Fakat siz böyle davranmaya devam ederseniz okul birincisini kaybedeceksiniz. Oğlumun yeni okulunda da birinci olacağını düşünüyorum. Tabi oğlumu başka okula gönderip kızımı burada bırakmak olmaz. E ikisi de bu okulda olmayacağına göre okula yaptığım maddi desteğe de gerek kalmayacak. Sizi de bu haksız muameleniz ve oğlumla kızımın aldığı zarar yüzünden şikayet edeceğiz. Okulun bahçesinde çocuğumun linç edilmesi ne demek.! Kızım da onu korumaya çalışırken zarar görüyor. Teneffüslerde bahçede hiç mi öğretmen yok. Oğlum canından olsaydı bunun hesabını nasıl verecektiniz? Bence daha iyi düşünün ve öyle karar verin." kızınız değilim ama benden daha iyi avukatlık yapıyor gibisiniz Güven Bey. Müdürün rengi değişti. Dudaklarını birbirine bastırıp düşüncelere daldı. Bu herif annemi de böyle mi kandırdı yoksa? Gözlerimi kısıp o herifi süzdüm.
" Pekâla... Dediğiniz gibi olsun. Okul birincisini kaybetmek istemeyiz. Fakat göstermelik de olsa bir ceza vermem gerekiyor. Bir hafta okuldan uzaklaştırsak nasıl olur?" vayy müdüre bak sen. Nasıl da döndü hemen.
"Oğlumun masum olduğu anlaşılınca bu cezadan da pişman olacaksınız ancak kabul ediyorum. Hadi size kolay gelsin." hemen doğruldu.
Müdürümüzün verdiği nefesten sıkıntıda olduğu anlaşılıyordu. Onu sıkıntısıyla baş başa bırakıp odadan çıktık. Çıkarken bizimkilere sırıttığım için yüzleri aydınlandı. Onlara doğru gidemeden anam beni yakaladı.
" Artık bizimle kalıyorsun. Bu halinle anneannen seninle ilgilenemez." yoo çok da güzel ilgilenir.
"İlgilenir ilgilenir."
"Olmaz. Aklım sende kalır. İyileşene kadar bizimle kal. Anneannen zaten yaşlı."
"Offfffff. Ben anneannemi istiyorum."
"İyileşince gidersin dedim. Yaşlı kadın bir de seninle mi uğraşsın. Seni çok boş bıraktım zaten. Biraz sıkıp bunaltmam lazım." kaçarım ki. Anneannemden beni kimse ayıramaz. O sevgisiyle annemi cebinden çıkarır. Cağğnım tontişim.
🖤
Sol kolumla hayata alışmamız gerek. Sağ kolum sargıda olduğu için solak gibi yaşamaya çalışıyorum. Her şey o kadar ters ki. Tek kolay olan telefon kullanmak.
Arkadaşlarla odamda oturuyoruz. Badem, Arda ve ben yatakta; İskender ve Sinan sandalyede. Bir tane sandalye vardı diğerini Sinan odasından getirdi. Annemler de tüm eşyalarımı buraya taşıdılar. Sanki sonsuza dek burada kalacağım. Fırsat bulunca nineme kaçacağım tabi. Tutsak gibi hissediyorum. Kolum da kırık zaten çaresizim. Dövüş dersi de veremem böyle. İyileşmesini beklemem gerekiyor. Fakiranlıkta zirve.
Badem yanağımı sıkınca dudaklarımı büzerek ona döndüm.
"Ne oldu çanaağğğ?"
"Ananemden kopardılar beniğğğ."
"Kıyamağğm."
"Kıydılar amağğğ."
"Döverim ben onları üzülme çen."
"Timam."
"Hem ben yardım ederim yerleşmene."
"Zaten sol elim iş görmüyor. Keşke solak olsaydım." İskender güldü dediğime. O solak ya tabi. Kıskandım.
"Her şey hallolur da yazı nasıl yazacaksın böceğim? En zoru o."
Yüzümü ağlamaklı bir hâle soktum. "Sol elimle biraz fazla mesai harcamalıyız sanırım."
"Biz notları veririz de sınavda yazman gerekecek." dedi Sinan.
"Artık bir çare düşüneceğim." annemin ıvır zıvırlarımı doldurduğu bez çanta devrildi. İçendeki küçük misketlerim etrafa saçıldı. Tarağım, toka kutum falan da.
Badem kalkıp onları toplamaya başladı. Misketlerimi çantaya koyarken duraksadı. Onları içine atıp küçük fotoğraf çerçevesini çıkardı. "Yaa bu sen misin?"
"Güzelse benimdir." başka kim olacak. Çerçeveyle yanıma gelip oturdu. Arda başını fotoğrafa uzattı. Sonra kahkaha attı.
"Çok sevimlisin." e tabi.
Badem çerçeveyi İskender'e uzattı. O da alıp Sinan'la birlikte fotoğrafıma baktı.
"Hiç değişmemişsin. Gülüşün aynı." İskender gülümsüyordu.
"Bence çok değişmiş. Bu fotoğraf çok tatlı." boşuna turşu demiyorum ben buna. "Elbisesi bembeyaz, melek gibi gülüyor. Şimdi tam tersi. Yılan yılan."
"Abartma lan. Aynı işte baksana." İskender fotoğrafımı okşayacak gibi oldu hemen başka tarafa kaçırdım bakışlarımı. Bir de o mesele vardı değil mi? Kocaman bir sevgi ve ben altında eziliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sinan'ın söylediğini yapmak da çok zor.
" Canım sıkıldı benim. Bir şeyler mi yapsak?" belki eğlenceli bir şeyler yaparız ve kafam dağılır.
"Olur. Ne yapacağız?" ben de bilmiyorum Arda.
"Bilmem ki. Tiyatro falan mı yapsak?" bilmezken aklıma fikir geldi. Eski bir fikir yeniden doğdu diyelim.
"Harika. Hangi oyunu oynayacağız?"
"Bilmiyorum oyun. Uydururuz. Konu bulalım."
Arda'ya sardı bu durum. Sırıtıp düşünmeye başladı. İsko ve Sinan hâlâ fotoğrafıma bakıyor. Badem de boşluğa düşmüş başka âlemlerde. Onunla Arda'yı yakınlaştırmalı bir şey yapalım. Vuhhuuu. Bu haldeyken bile yılmadan devam ediyorum.
" Ben kötü kraliçe olmak istiyorum. Niahahahahha." sürekli oturur havalı havalı konuşurum.
"Ben ne olsam eheheh? Süper kahraman mı olsam?" ahahahah. Arda'nın içindeki cevher çıkmaya başladı.
"Badem de masum prenses olsun onu kurtar."
"Olur."
"Bir dakika ne?" ooo günaydın Bademcik. Göz kırptım.
"Onlar ne olacak?" İsko'yla Sinan'ı işaret etti Arda.
"Onlar benim askerlerim."
"Biri de kral olsun." Arda'yı cimciklediğimde fikrinden vazgeçmeye gönüllü oldu. Asla bir zorunluluk söz konusu değil. "Tamam başlayalım o zaman. Eheh."
"Bak şimdi ben prensese gıcık olup onu öldürmek için askerimi göndereceğim. Sen de askeri yenip Badem'i kurtaracaksın taam mı Darda?" başını salladı.
"Keşke tacımız da olsaydı. Ahah." Badem haklı. Annemin gelinken giydiği tacı mı çalsak?
"Ben hemen geliyorum."
"Nereyeee?"
"Geliyom Bado bekle." odadan çıkıp annemin odasına gittim. Tacını aynanın kenarına asmış. Hemen onu çalıp diğerlerinin yanına döndüm. Kapıyı ayağımla kapatıp Badem'in yanına uçtum. Tacı ona uzattım.
"Sen tak. Kraliçe sensin."
"Ama ben kötü karakterim. Niahahahha."
"Olsun yine de kraliçesin."
"Ben de toka takarım."
Tacı alıp başıma taktı. "Böyle olsun."
"Peki o zaman. Heyy askerler amma da oturdunuz." yatağa oturdum. Arda uzaklaşıp kendini kahramana benzetmek için tuhaf hareketler sergilemeye başladı. Sinan söylenerek İskender ise gülerek sandalyesini bana yaklaştırdı.
"Ben napayım?"
"Imm sen çiçek topluyormuş gibi yap. Prensessin sonuçta. Seversin öyle şeyleri." Badem de gülüp biraz uzaklaştı yere çöktü. Çiçek topluyormuş gibi halıyla uğraştı. Ahahahah.
Kraliçe moduna girdim. Bacak bacak üstüne atıp vücudumu dikleştirdim. "Şuna da bak nasıl sevimli ve iğrenç. Güzel her şeyden nefret ediyorum. Ondan kurtulmam gerekiyor." gözlerimi tavana dikip kötü kraliçe kahkahası attım. Sinan ve İskender de kahkahama eşlik etti.
İskender'e döndüm. "Bu görev senin. Diğer askerin hasar kaydı var. Sana güveniyorum. Sakın ona acıma. Eğer onu öldürmeden geri gelirsen ölecek olan kişi sen olursun." İskender kalkıp önümde eğildi.
"Emredersiniz güzel kraliçem." elimle yolu işaret ettim. İskender bir asker gibi sert hareketlerle selam verdi ve arkasını döndü. Badem'e doğru yaklaştı. Badem onu yeni görmüş gibi şaşkın bakışlar atıp geri geri yürüdü. Çok iyi lann. Sarıyo.
"Hoşça kal küçük prenses." vay vay vay. Kılıcını belinden çekip Badem'e savururmuş gibi yaptı. Arda kayarak olaya dahil oldu. Badem'le İskender'in arasına girdi.
"Arkamda kal prenses seni koruyacağım." sırıtarak Sinan'a döndüm. O da gülüyordu ama tuhaf bakışlarla. Tekrar oyuncularımıza çevirdim bakışlarımı. İskender'le Arda güya dövüşüyorlardı. Çocukluklarına geri döndüler işte daha ne istiyorlar.
Arda olmayan kılıcını İskender'in kalbine sapladı. Sonra geri çekti. İskender elini kalbine götürüp dizleri üstüne çöktü. Ben "Olamazzz." diye bağırırken yana yatıp gözlerini yumdu.
"Kahramaanııım." Badem Arda'ya sarıldı. Arda da tek kolunu Badem'in beline sardı, güya diğer elinde kılıç var puahahha.
"Hayır hayır, bu olamaz! En güvendiğim askerim... Sağ kolumu kestiler. Nefret ediyorum hepinizden!" hızlı hızlı nefes alıp verdim. "Bunun bedelini ödeteceğim size! Vıcık vıcık sevgi pıtırcıkları sizi!" sert bakışlarımı Sinan'a kaydırdım. "Sıra senin. İntikamımızı al. Biliyorum en acımasız askerim sensin. Son kozumsun. Onları parçalayıp kalplerini bana getir. Hemen."
Sinan yarım ağız gülerek ayağa kalktı. "Emredersiniz yılan kraliçem." yumruklarını sıkıp ikiliye doğru yürüdü. "Nihahahahahahah. Ölümün tadına siz de bakın." kötü kraliçe olmaya bayıldım. Ahahahha.
Sinan onlara yaklaşınca Arda yine Badem'i arkasına çekti. "Uzak dur ondan."
"Önce sen sonra o. İşiniz bitti." İkisi sözde dövüşürken İskender sahneden uzaklaştı.
Biraz sonra güya Sinan da ölünce haykırdım. "Hayıığrrr! Sol kolummm!" sinirle kalkıp hayal ettiğim sihirli küreyi elimin tersiyle ittim.
Ardem yine birbirine sarıldı. Sonra gülerek bana yaklaştılar. "Bakın burada kim varmış. Kötü çirkin kraliçe." çı çı çı.
"Askerlerin de yok seni koruyacak. Ne yapmayı düşünüyorsun kötü kraliçe?" kaçacam napacam. Kaçacam da nereye?
"Gelmeyin lan! Vıcık şeyler. Size büyü yaparım."
"Kraliçeye nasıl bir ceza versek kahramanım?"
Arda kocaman sırıttı. "Ömür boyu gıdıklanma cezasıııı."
"Neee! Hayır hayır!"
Badem ve Arda gülerek beni gıdıklamaya başladılar. Lağğn zaten kolum kırık. Yatağa düştüm. Gıdıklandığım için mecburen gülüyorum. Bir yandan da isyankâr sesler çıkarıyorum.
"Heyy yılan kraliçemi rahat bırakın." Sinan Badem'i belinden kavrayıp benden uzaklaştırdı.
Badem "Sen öldün yağğğğ." diye isyan ederken İskender de Arda'yı kenarı çekti.
"Dirildik."
Zorla doğrulup sol kolumu kendime sardım. Bu ikisi çok tehlikeli.
"Dirilmek diye bir şey yook. Bırak beni. Sinaaan."
"Yılan kraliçemi korumak için ölsem de geri gelirim."
"Öyle bir şey yok." ulan Arda.
"Lan kızın kolu zaten kırık. Kendini savunamıyor. Yapmamalıydınız." beni anladığın için sağ ol İskender.
"Tamam daha yapmicaz." Badem bacaklarını sallayınca Sinan onu bıraktı.
İskender de Arda'yı bırakıp ikisini göz hapsine aldı. Askerlerim geri geri yürüyerek sandalyelerine kuruldular. Ahahah. Artık korumalarım var ama yine gıdıklanabilirim diye Ardem'den tırsıyorum.
İskender tacımı düzeltip bana gülümsedi. "Merak etme. Onları sana yaklaştırmayacağız."
"Sağ olun. Canım askerlerim. Artık kötü kraliçe değil mağdur kraliçeyim. Hüğğğ."
Arda ve Badem ikilisi gülerek yere oturdular ve dolaba yaslandılar. "Bu kadar çok gıdıklandığını bilmiyorduk kız." hain Bado. Ben senin için uğraşıyorum senin yaptığına bak.
"Senden prenses olmaz lan. Sen cadısın. Ne diye prenses yaptıysam seni. Arda'dan da kahraman olmaz zaten. Kötü büyücü olur."
"Senden de kötü kraliçe olmaz. Gıdıklanan kraliçe olur."
"Pis Darda." pis desem bile gülüyor. Pis.
"Bu kadar oyun yeter. Sohbet edelim düzgünce."
"Ne konuşacağız ki İsko?" aklımda hiçbir şey yok çünkü.
"Mesela... En büyük korkun ne?" zor soru.
"Kararsızım."
"Dürüst ol."
"Gerçekten kararsızım. Mesela en sevdiğim şarkıda da kararsızım. Çoğu şeyde kararsızım."
"O zaman karar veremediklerini söyle."
"Hımm... Mesela boşuna yaşamaktan korkarım. Hayalimi gerçekleştirememekten. Sevdiğim birini kaybettim ama diğer sevdiklerimi kaybetmekten de korkarım. Yanmaktan korkarım. Örümceklerden de. En büyüğü hangisi bilmiyorum."omzumu kavrayıp baş parmağıyla okşadı. "Sen peki? Senin en büyük korkun ne?"
"Sevdiğim insanların zarar görmesi. Üzülmesi, acı çekmesi." vay be.
"Benim en büyük korkum da şeyy... Yemeklerin beni yemesi. Bir çizgi filmde öyle bir sahne vardı. Korkunççç." Arda yağğ. Ahahahah. Gerçek korkusu bu mu acaba yoksa asıl korkusunu böyle mi gizliyor? Belki de gizliyordur.
Kaşlarımı çattım. "Yalan söyleme. Gerçek korkunu söyle." gözleri büyüdü. Gerçekten yalan mı yani? Kim öyle saçma bir şeyden korkar ki zaten. Her zaman saçma şeylerle gerçeklerini örtüyor olmalı.
Bakışlarını kaçırınca diğerleri de farkına varmış oldu.
"Söyle lan. Delirtme insanı." Sinan'ın tarzı biraz şeyy.. Şey işte.
Arda başını eğdi. "Babam... Babam gibi biri olmak." kıyamam. Dışı gülistan içi virane. Badem üzgünce Arda'nın omzunu ovdu. Bizimki hemen kendini toplayıp Badem'e gülümsedi. "Senin korkun ne?" Arda aniden sorunca Badem ne diyeceğini bilemedi. Elini çekti.
"Ben.. Ben... Bilmiyorum."
"Biliyorsun biliyorsuuun."
"Şey. Ben de sevdiği... Sevdiklerimi kaybetmekten korkarım." bu cevaba sırıttı Arda. Hepimiz Sinan'a çevirdik bakışlarımızı.
"Sıra sende." dedim sorgulayıcı bir şekilde.
Dudakları kıvrıldı. "Sevdiğim kız. Ha bir de dostlarımı kaybetmek." sevdiği kız mı? Gökçe'den niye korkuyor? Çok tuhaf. Galiba ilk defa birini seviyor o yüzden olabilir. Bak bu mantıklı.
En korkak ben miyim lan! Bir sürü korku sıraladım. Ama onlar en çok korktukları şeyleri söyledi senin korkun da kararsız. Bir de asker olacaksın püğğğ sana. Püğğ bana. Yenerim lan hepsini. Ben Asyayım. Evet yenerim. Aferin bana.
"Peki sizi en çok ne mutlu ederdi? Beni yemek orası kesin de. Bu sefer doğru söylüyorum."
Arda'nın dediğine güldüm. "Bu sefer inandım."
"Beni sevdiklerimle olmak." dedi İskender.
"Beni de." Badem de aynı şeyle mutlu oluyormuş.
"Beni de siz." Sinan bugün coştu. Bu ne dost sevgisi. Ahaha.
Bu defa oklar bana döndü. "Para. Ahaha." bir kerecik yalan söylesem ne olur. Gerçekler hüzünlü.
"Yalan söylesen de biz gerçeği biliyoruz Asya." Badem'le çok yakın olmanın sonuçları.
"Hadi başka bir şey soralım. Ne sorsak? Ne sorsak..." geçiştirmeye çalışmak... Keşke biri beni desteklese.
"Ne tür erkeklerden hoşlanırsın?" yuhhh. Gözlerimi belerterek Sinan'a baktım. Böyle soru mu olur?
"Ne bileyim ben lan. Ne biçim soru bu."
"Sen bilmeyeceksin de biz mi bileceğiz?" sırıttı. Çak ağzının üstüne.
"Herkes gidince seni boğacağım." geveledim ağzımın içinde.
"Efendim? Hı? Duyamadım da." kesin duyamadın kesin. Nefes verdim.
"Kesinlikle sapık olmayan biri olmalı. Çok yakışıklı olmasa da olur ama gideri de olsun yani. Bakan bir daha bakarsa ölür çünkü. Cesur olsun. Özgürlüğüme dokunmaya çalışırsa da o ölür. Basarım tekmeyi. Çok romantik olmasın çarpılırım. Çok da odun olmasın ben çarparım. Ben zaten ayarsızım onun ayarı olsun."
"Öyle birini bulursan bize de söyle. Gerçi bulursun. Kılıbık birini arıyon sen."
" Söylediklerimden bunu mu anladın Sinan? "
" Evet. Özgürlüğüne dokunmayacakmış... Pehh. Kıskanmayan biri yani. Kıskanırsa senden dayak yiyor ama sen onu kıskandığın için çok yakışıklı olmamalı."
"Ya sabıırrrrrr."
"Kızım üç karış etek giydiğinde karışmayacak adam mı var? Kılıbıklığından karışamayan olur anca. Bir de basarım tekmeyi diyorsun. Kesin evde kalacaksın. Babamın mirasına konacaksın." deli mi ne?
"Üç karış etek mi giyiyorum lan ben! Hem giysem bile bu benim tercihim olur. Benim tercihlerimi yok sayan adam benim adamım olamaz. Saygı duymayı bilmeyen insanla işim olmaz."
"Adam kıskandığı için eteğine karışır saygı duymadığı için değil. Anla lan şunu. Siz kızlar gerçekten..."
"Karışması demek saygı duymaması demek. Kıskanmakmış. Pehhh. Siz erkekler gerçekten..."
"Yürü git lan. Kılıbık bul kendine. Sonra bu herif niye böyle diye tekmeyi basarsın. Yine evde kalıyon. Ulannn. Kurtulamicak mıyız senden?"
"Ya sabııır. Evde kalsam da sanki senin evinde kalacam. Kendi evimde kalacam. Ne dert ediyorsun?"
"Belli olmaz. Zaten zeki değilsin."
"Sağ kolum kırık dimi. Evet. Ama sol kolum çalışıyor. Ulann." sol elimle Sinan'ın saçına yapıştım.
"Lağğğn! Bu halde bile rahat durmuyorsun!"
"Sen de bu halde bile sinirimi bozuyorsun!"
"Demek böyle böyle kavga ediyorsunuz. Gayet normal geldi şu an. Anlayabiliyorum. Sinir bozuculuk seviyeniz aynı." hızımı alamayıp Badem'i de mi yolsam? Aman yok gıdıklar falan şimdi.
Sinan'ın saçını bıraktım. "Bu soruyu bir de sen cevapla bakalım Bademciğim." İntikam sen ne güzel şeysin öyle. Hahhahahhahah
Tek kolumu kendime sarıp kaşlarımı kaldırdım. Badem yutkundu. "Ben şey... İyi kalpli, merhametli, eğlenceli, komik... Cesur olmalı evet ya. Korkak erkekten olmaz. Ben kıskanç erkek severim. Kıskanıp delirsin." başı Arda sonu Sinan gibi ahahah. Gerçi İskender de öyle. Kıskanç bir abi.
"Siz de cevaplayın lan erkek bireyler."
"Biz erkeklerden hoşlanmıyoruz."
"Ciddi misin Arda? Tövbe tövbeee. Nasıl kızlardan hoşlanırsın olarak düşüneceksin soruyu." bu çocuk beni delirtiyor.
"Hee tamam. Valla pek emin değilim ama yemek yapabilen kızlara yükselirim gibi geliyor. Bir de kafa dengim olması gerek. Güzel olmalı kesinlikle. Bir de sıcakkanlı olsun." Badem'i al sus işte. Alla alla.
"İyi iyi beğendim. Aferin oğlum."
"İskender gardaşım sıra sende."
İskender ne diyecek acaba? Baksam mı bakmasam mı?
" Tatlı, fedakâr, masum, güçlü, cesur, biraz da sert, özel, güzel, pamuk kalpli, minik... " yuhh. Bu kadar şey ben olamam. Mal gibi kaldım la. Sus Asya. İçinden de konuşma.
" Eee Sinan? Sen? Her renkten sevgilin olduğu için dış görünüş konusunda kararsızsın anlaşılan." ortamın havası değişsin.
"Laf dinleyen biri olursa iyi olur. Ben ne dersem onu yapacak. Gerekirse benim için on kere kıyafet değiştirecek. Çok da konuşup başımı şişirmesin. Yemek yapmasını da bilsin. Kız dediğin yemek yapar." yüzümü öyle buruşturdum ki.
"Iyyy. Sevgili mi istiyorsun köle mi? Iyyyy. Orman adamı. Kusacağım. Umarım söylediğinin tam zıttı birine âşık olursun da ona yemek yaparsın. Öyle başına buyruk biri olur ki kafayı yersin. Geveze de olsun. AMİİİİN." ohh be rahatladım.
"Sus lan. Hayırsız dua mı edilir?"
"Müstehak sana. Zavallı kız. Üzüldüm ona."
"Çı çı çı. Ben de intikam alayım o vakit."
"Ne intikamı laan!"
"İnşallah kıskanç, her şeye karışan bir erkeğe âşık olursun. Özgürlüğün yerine onu seçersin. Yakışıklı da olsun, herkes ona baksın kıskançlıktan delir. Senin gibi ayarsız olsun. Ya romantik olsun sen delir ya da tam kütük olsun kafayı kır. Amiiiin!"
" Lağğğn! "
" Puahahahahahah." çıldıracağım.
" Parçalarım lan seni! "
" Sen yaparken iyiydi. Puahahaha."
" İnşallah evde kalırım. Pişman olursun. Konarım mirasa. "
" Yok yok git sen. Bak dua ettim sana ne güzel. Yeni kocan hayırlı olsun. Puahahahhs."
" Ulannn. Belki de benim duam kabul olur. Nihahahha."
" Belki de başına buyruk seviyorumdur. Sen kendini düşün. Puahahahhaa."
"Lağğn. Yalan mı söyledin? Yanlış dua ettim o zaman."
Yarım ağız gülüp arkasına yaslandı. Ben bunu boğarım. Kafasına mı vursam? Yok lan bugün çok dayak yedi zaten. Gülerken bile yüzü acıyor olmalı. Ama gülüyor. Çok fena dayak yedi hemen düzelmesi imkansız. Ağrı kesiciler sayesinde bir şey hissetmiyor belki de. Neyse. Tutmaz zaten bunun duası. Bir söz vardı da aklıma gelmiyor. Uu fena bir sözmüş. O kadarını da diyemem.
"Tamam neyse. Siz çıkın da biz Asya'nın eşyalarını yerleştirelim."
"Biz niye çıkıyoruz kurtlu Badem." bu cümlenin üstüne Badem gözleriyle Arda'ya ateş açtı. Arda tırsarak ayaklandı. Ahahah. Benim kocam da benden böyle korkmalı işte.
Erkekler çıkınca Badem'le birbirimize bakıp kahkaha attık. Valizlere yaklaşıp yere çöktüm. Birini açtım.
" Bıktım sürekli döküp yerleştirmekten. Bu kaçıncı oldu."
"Sen neyi nereye koyacağımı söyle ben halledeyim."
"Bütün işi sana yıkamam."
"Senin zaten kolun sargıda. Söyle yapayım."
"Galiba gerçekten en iyi arkadaşımsın."
"Galiba mı?" eline geçen ilk şeyi yani minik minderimi bana fırlattı. Sol kolumu kendime siper ettim.
"Ahahah. Tamam sensin sensin." Yoksa canımızdan olacaz. Hahah.
"Çı çı çı çı. Sen benimsin."
"Gökçe'yle de iyi anlaşıyorum aslında." eheheh.
"O kızı sevmedim ben."
"Niye lan? Normal bir insan evladı. Hem Sinan onu seviyor."
"Bir de soruyor musun? Isınamadım ve Arda onu güzel buldu."
"Kız çok güzel ondan olabilir. Biz de kendimize göre güzeliz ama onu herkes beğenir bence."
"Yine de Arda beğenmesin bana ne. Kıskandım işte. Hem yemekhanedeyken bize göz devirdi. Senle bana."
"Ahahah çünkü kıskandığını baya belli ettin. Hem zaten sana daha yakınım biliyorsun. Onunla selamlaşıyorduk sadece, şimdi de Sinan için ona yakın davranıyorum."
"Sinan kendi halletsin hıh."
"Çı çı çı çı o sana yardım ediyor. Sen de ona et."
"O kızı sevmedim bana ne. Olmasın Sinan'la. Hem Sinan'ı dövmesi için abisini falan yollamıştı o. Ne çabuk unuttunuz. Sinsi o."
"Biz onları dövdük ama. Ahahah. Yav napalım Sinan seviyor demek ki onun için normal bir şey kızın öyle yapması."
"Normal değil bana neeğğğ. İstemiyorum o kızı."
"Beni de istemiyordun ama âşık oldun ahahah."
"Sen de beni istemiyordun."
"Evet lan niye böyle oldu? Ayrılalım."
"Nayıırrr. Bırakmam. Gökçe kapar falan mazallah."
"Hey Allahım. Sinan için Gökçe'yi kabullenmen gerek."
"Bana diyene bak.. Sen annen için Güven amcayı kabullendin mi?"
"Aynı şey mi?"
"Benzer işler. Hem sen niye bu kadar istiyorsun ikisinin olmasını?"
"Bir şey itiraf edeceğim ama kimseye söyleme."
"Gönder gelsin."
"Sinan da mutlu olsun istiyorum. Onun da bir kalbi var. O da insan."
Badem hönküre hönküre gülünce az önceki minderle ben onu dövdüm. Bunun nesi komik! Yerde yuvarlanarak gülmeye devam etti.
"Sinan da insan. Ahahah." ee yalan mı? Orman adamı olsa da insan. Saçma şeylere gülme konusunda Sinan'la yarışırlar.
"Seni Sinan'a söylicem lan. Sana insan dedim diye güldü dicem."
Gülerek doğruldu. "Söyleyiş şekline gülüyorum ben. Ahahahah. Hem sen ne ara Sinan'ı bu kadar düşünür oldun. Birbirinizi boğmaya çalışmıyor muydunuz?"
"Hem boğarım hem düşünürüm. Ortağız biz. Anlaşma imzaladık o kadar."
"Yok yok sen baya baya ısındın Sinan'a. Onu korumalar falan..."
"Yooo. Hepsi görev icabı. Başına bir iş gelirse sizi yapmamda nasıl bana yardım edecek? Hiç düşündün mü bunu? O olmasa ben pes etmiştim bile."
Islık çalıp kolunu omzuma attı. "Bunları kesinlikle Sinan'a söylemeyeceğim. Belki kuşlar falan söyler."
"Lağğğn! Hainlik yapma! Söylersen saçını başını yolarım."
"Çı çı çı. Ben de seni gıdıklarım. Ahahah."
"Baadeem!"
"Seni küçük sinirli ve tatlı şey."
"Acıyım ben acı. Acıtırım."
"Tabi tabi." kollarını bana sarıp yanağımı öptü. Sinirim gitti. Bu kız çok şeytan bir şey. Ahahah.
Bu aralar kendimi daha bir savunmasız hissediyorum. Teslim olmuş gibi. Kalbimi açtım yanlışlıkla. Yumuşak birine dönüştüm. Kontrol bende değil. Sev işte sorgulama Asya. Kendini akışa bırak. Hiç yoktan iyi dostların oldu. Bu büyük bir şans. Hepsi birbirinden farklı ve özel. Hayatın hediyesi belki de.
Hayat, hediyelerini geri almasını iyi bilir.
🖤
Bugün, okula gitmemem gerektiğini söyleseler de dinlemedim. O evde akşama kadar ne yapacağım ki? Okulda sıkılırsam anneanneme kaçarım hem.
Biraz da yalnız takılmak istiyorum. Diğerlerine bahçeye çıkmak için teklifte bulunmadım. Sessiz ve yalnız bir yürüyüş yapacağım. Yalnızlığım küsüp beni terk etsin istemiyorum. Onu da ihmal etmemek gerek.
Arka bahçe şu an o kadar güzel ki. Sonbahar yapmış yapacağını. Benim gibi tipler için harika dertlenme alanı.
Ağacın birinin gövdesine elimi koydum. İçinde bir yerlerde sihirli bir şeyler var mı? Bakmayı bilen gözler seni rengârenk görür mü? Hisseder misin beni veya ben seni hissedebilir miyim?
Bu tuhaf düşüncelerim küçük bir örümceği görene kadardı. Hemen geri çekildim. Bu bacaklı canlı beni neden korkutuyor? Üzerimde yürüdüğünü düşünüp irkildim. Bence bu korkumu yenmem için ideal zaman.
Elimi örümceğin ilerlemekte olduğu yöne koydum. Elimi fark edince durdu. Ne yapacak? Korkunun üstüne gitmelisin Asya! Sevimli ve küçük bir canlı. Üstünde gezinse ne olur? Dudaklarımı birbirine bastırıp kendimi sıktım. Ardından kısılan gözlerimi de yumdum.
Elimin üzerinde minik yürüyüşler hissedince tek gözümü araladım. Cırlayıp zıplamamak için kendimi zor tutuyorum.
Bir şey yapmadığını biliyorum ama yine de... Ahhh delireceğim. "Git artık küçük canlı. Benden olmuyor." lan gitsene. Zaten diğer kolum servis dışı.
Bak henüz bir şey olmadı. Korkacak bir şey yok. Evet, yenebilirim. Örümcek tarafından. Ağğğğ. Kurtarın beniğğğ.
Elimin altına başka bir el uzandı. Hızla o kişiye döndüm.
" Sana âşık olmamak imkânsız." ne diyorsun be Yavuz? Yüzüme bakmayan haline yeni alışmıştık.
"Saçma."
"Anlamıyorsun."
"Sen de beni anlamıyorsun."
"Çok cesursun. Bu bende hayranlık uyandırıyor."
"Bilgin olsun elimin üstündeki örümcekten ölesiye korkuyorum. Ama o yine de orada işte. Hayat böyle bir şey. Korksan da yaşamak zorundasın. Cesur değil mecburum."
"Sinan'ın önüne atlamaya da mecbur muydun?"
"Evet çünkü hayatı kırmızı alarm veriyordu."
"Ya senin hayatın? Sana yanlış bir darbe gelseydi ve..." gözleri sargıdaki koluma kaydı. "Daha fenası olabilirdi."
"Hedefleri Sinan'dı."
"Yine de zarar gördün. Yani birileri ayırmasaydı..."
"Birilerinin geleceğini biliyordum. Ama birileri gelene kadar Sinan için çok geç olabilirdi."
"Ne kadar da düşünceli bir kardeşsin öyle." imalı konuşuyordu. Elimin üstündeki örümceğin hareketleri dikkatimi dağıttı. Ona baktım. Benim elimden Yavuz'un eline geçti. Hemen elimi çektim.
"Ne demek istiyorsun?"
"Sinan'a gerçekten güveniyor musun? Sana yaptıklarından sonra... Onu savunuyorsun fakat gerçekten tanıyor musun? Öyle bir şeyi yapmış olma ihtimali yok mu?"
"Yapmaz. Tanıyorum tabi."
Kahkaha attı. "O kadar safsın ki. O sertliğin, soğukluğun, duygusuzluğun nereye kayboldu öyle?"
"Ne saçmalıyorsun? Hâlâ soğuk, sert ve duygusuzum. Ayrıca saf da değilim."
"Hemen güvendin. Onun için yaptıkların sıradan şeyler mi sence?"
"Seni ilgilendirmez."
"Bence sen tercihlerini biraz daha gözden geçir. Kime güveniyorum, kimin yanındayım diye sorgula kendini." kaşlarımı çatıp hızla uzaklaştım. Ne yapmaya çalışıyor bu da? Kime güvendiğimden ona ne? Hem ben Sinan'a güveniyor muyum ki? Emin değilim. Sadece öyle bir şey yapmazmış gibi geliyor.
Sinan yani. Bizim Sinan. Hem hadi ben tanımıyorum diyelim. İskender onu çok iyi tanıyor. Ve o da yapmaz dedi.
O kız zaten samimi gelmedi bana. Offf.
Herkes yanlış yolda ben doğru yoldayım. Hııııh!
Öğle arası yemekhanede yemeye karar verdik. Bugün kuru fasulye pilav var. Bir tık şanslı hissettim. Fakat tadına güvenmiyorum. Önce turşuyu denedim. Ve pişman oldum.
"Bu turşuları nasıl yapıyorlar ki bu kötü tadı veriyor. Anneannemin turşuları hiç böyle değil."
"Mehlika teyzenin turşularıyla bunları mı kıyaslıyorsun? Hazır turşu anca bu kadar olur."
Badem'e yan bakışlar atıp ağzımdaki kötü tadı gidermek için ekmek yedim. "Doğal gaz gibi kokuyor."
Arda kahkaha attı. "Doğal gazda dinlendirilmiş turşu. Bomba etkisi yaratır." Ben de ona güldüm.
İnsanların bakışlarını fark edince duruldum. İskender'le benim dedikomun yerini Sinan'ın dedikodusu almış. Hatta herkes bana da sapıkmışım gibi bakıyor, Sinan'ı destekledim diye. Bir sapık olmadığımız kalmıştı. Ulan hiçbiri de demiyor ki belki Deniz yalancı. Sinan'a temiz bir sopa çekmek gerek, gidip doğru düzgün insanlarla çıksana. Gerçi kendi de doğru düzgün değil ki. Bütün erkekleri nasıl kudurtmuşsa hiçbiri onun masum olabileceğine inanmıyor. Kızlar da ayrı hikâye tabi. Önceden ona nasıl âşık olduklarını sorgulayan kısım -bak bu kısım biraz mantıklı düşünüyor- Sinan'ın teklifini reddettiğini söyleyen kısım -bu kısmın yarısının yalan olduğuna inanıyorum- Sinan'a göz ucuyla bile bakmadığı için kendiyle gurur duyan kısım var. Ki bu sonuncusu da biraz abartı geldi, illa gözleri değmiştir yani.
Nefes verip çatalımı bıraktım. "Bir şeyler yapmamız gerek. Herkes Sinan'ın dedikodusunu yapıyor. Sinan'ı temize çıkarmanın bir yolu olmalı."
"Haklısın. Ama ne yapabileceğimizi bilmiyorum. Deniz'in gerçekleri söylemesinden başka bir yol yok gibi." dedi İskender.
"Aslında sen Deniz'le konuşsan... Arkadaşındı sonuçta." idi çünkü bu saatten sonra arkadaşı olamaz.
"Sinan benim en yakın arkadaşım. Deniz'in bana gerçekleri anlatacağını sanmıyorum."
"O zaman biz Badem'le döve döve konuşturalım." Badem' e göz kırptım. O da sırıttı.
"Sakınn. Başımıza yeterince iş açıldı zaten."
"Eee o zaman nasıl çözmeyi planlıyorsunuz Yazar Efe'ndi?"
"Siz güzelce konuşabilirsiniz."
"Valla ben bu saatten sonra kimseyle güzelce konuşabileceğimi zannetmiyorum abi."
"Badeeem, beni sinirlendirme."
"Ama abiii. O kızla nasıl güzelce konuşalım?"
"Sinan için bunu yapabilirsiniz."
"Sinan için yapabileceklerimizin de sınırı var." dediğimle hepsi tuhaf tuhaf bana baktı.
"Onun için kolunu kırdın kızım, ne sınırından bahsediyorsun."
"Kolumu kırmak o kızla insan gibi konuşmaktan daha evla Acıbadem." Badem ve Arda gülerken İskender nefes verdi. Haksız mıyım ama? Haklıyım bence. Benim o kızla normal konuşmayı başarmam imkansızz. Laf sokmazsam kaşınırım. Kaşıntı tutar. Hadi hiçbir şey yapmadım diyelim bakışlarımı nasıl kontrol edeceğim? Denesem mi acaba? Olmazsa döverim ve İskender'e olayı biraz farklı açıklayabilirim. Tek elle mi dövecen Asya? Ben delirirsem öyle bile saldırırım. O da rahat dursaydı.
"Biraz daha düşünelim öyleyse. Yarına kadar iyi bir plan yapıp onu uygulayalım. Herkes iyi düşünsün. Şimdi yemeğinizi yiyin." başımızı sallayıp yemeğimize odaklandık. Galiba İskender bu grubun lideri. En büyük ve olgun o sonuçta.
Yalnız ben lider tanımam. Sadece kendimi dinlemeyi seviyorum. Liderliğini mi çalsam? Nasıl yapacam ki ahahah. Planı ben yaparsam lider ben olurum. Çok düşün Asya. Mantıklı düşün. Derde bak yiaa. Ahahah
Eve düştüğüm gibi pek sevmediğim odama çıktım. Çantamı kenara atıp binbir zahmetle hırkamı çıkardım. Yatağa oturamadan kapım çalındı. Hırsız kim acaba?
"Gel."
Sinan içeriye girip kapıyı kapattı. "Bensiz okul çok sıkıcıydı kesin." yaklaşıp omzuma bastırarak oturmamı sağladı. Sonra sandalyeyi çekip karşıma oturdu. "Nasıl geçti bugün? Biri sana bulaşmadı değil mi?"
"Sorguya mı çekiyorsun?"
"Ne fark eder? Konuş." Gerçekten bu bir sorgu galiba.
"Kimse bana bulaşmadı ama herkes seni konuşuyor. Hatta senin yüzünden bana sapıkmışım gibi bakıyorlar. Bu kadar güvenilmez olmayı nasıl başardın? Kimse sana güvenmiyor."
"Peki sen? Gerçekten inanıyor musun? Yoksa inanıyormuş gibi mi yapıyorsun?" ne saçma bir soru.
"Eğer sapık olduğunu düşünsem herkesten önce ben döverdim seni."
"Beni ne kadar tanıyorsun ki?" ne yani inanmamam mı gerekiyor? Bence benimle oynuyor. Ben de onunla mı oynasam?
"Bugün aynısını Yavuz söyledi. Ona mı inanmalıyım yoksa?"
Hemen kaşlarını çattı. "Hani biri sana bulaşmamıştı." odaklandığı yere bak.
"Bulaşmadı sadece konuştu."
"Ne söyledi lan!"
"Bağırma lan!"
"Cevap ver."
"Yanlış kişiyi koruyorsun dedi. Ne kadar tanıyorsun onu falan filan gibi şeyler. Bir düşünmedim değil aslında."
Yumruklarını sıktı. Söylemese miydim? Söyledim bir kere artık yapacak bir şey yok. Sen de her şeyi söylüyorsun Asya. Evet lan. Ben niye her şeyi buna anlatıyorum?
"Sana yaklaştı mı?"
"Yaklaşmak? Bağırarak konuşmadık tabi birbirimizi duyabilmemiz için yaklaşması gerekti."
"Öyle değil salak. Yakınlaşmak, dokunmak, kolunu falan tutması gibi..."
"Kim bana dokunabilir lağğn! Kolum kırık olabilir ama ayaklarım çalışıyor. Tekmeyi koyarım."
Gülerek başını eğdi. "Doğru, zararlı bir varlıksın sen."
"Öyleyim. Hem Yavuz öyle biri değil. Düzgün bir çocuk sadece biraz ısrarcıydı. Beni uyarıyor işte kendince. Yoksa bugüne kadar yüzüme bile bakmıyordu."
"Ona daha çok inanıyorsun gibi geldi."
"Senin sorunun insanlar ne düşünürü umursamadan istediğini yapman. Onları düşüncelerinde serbest bıraktığın için herkes her şeyi düşünebiliyor. Hayır öyle değilim desene. Sapık değilim, kız düşkünü değilim, kalpsiz değilim, duygusuz değilim..."
"Onlarla mı uğraşacağım? Herkesin düşüncesini nasıl tutabilirim?"
"Bu konuda haklısın ama... Ahhh neyse. Plan yapacağız. Seni temize çıkaracağız merak etme. Adın çıktı evde kalırsın falan, uğraşamam."
"Nasıl yapacaksınız?"
"Niye masum konuşuyorsun? Kendine gel." böyle normalimsi davranınca tuhaf geliyor.
"Deli misin kızım sen?"
"Hah bak böyle iyi." ciddiyet az olunca kimse dertlenmiyor.
"Napacaksınız?"
"Düşünme aşamasındayız. İlk aklımıza gelenleri beğenmedik. Sağlam düşüneceğiz. Yarına kadar buluruz bir şey herhalde."
"Aslında beni Deniz'le bir odaya kapatsanız ben onu konuştururum." dudakları kıvrılınca gözlerimi kıstım.
"Ne diyorsun lan sen?"
"Konuştururum diyorum. Cazibeme dayanabileceğini sanmıyorum." deli lan bu. Kahkaha attım.
"Yok artık. Bunu bizimkilere söylesem İskender kesin kızar. Başımıza iş almayalım der. Çünkü bu riskli olur. Zaten sana sapık diyorlar bir de onunla aynı odaya kilitlersek, her şey ters giderse... Bu sefer gerçekten hayatın biter."
"Biliyorum. Ama her şey düz de gidebilir."
"Çok riskli. Ya konuşturamazsan? Ya da o bu durumu kullanırsa? Saf birine benzemiyor. Saf biri zaten iftira atamaz."
"Ben herkesten daha kurnazım. Onu kandırmam zor olmaz."
"Sen kendini doğru düzgün savunmadın lan. Gerçekten kötü bir şey yaptığında daha iyi savunuyorsun. Bozuk musun acaba?"
"Öfkeliydim ve konuşunca yüzüm acıyordu."
"İyi misin? Şu an ağrın var mı?"
"Yine ağrı kesici içtim. İyiyim."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu dünya gerçekten de adaletsiz. İçimde adalet diye bağıran canlı kalbimi yumrukluyor. Öfkeli.
"Sırtın morluk dolu değil mi?"
"Bir şey değil onlar. Daha önce çok dayak yedim."
"Niye rahat durmuyorsun? Çı çı çı."
"Teksem bile dövüşürüm, geri adım atmam ben."
"Olum erkekliğin onda dokuzu kaçmaktı hani?"
Güldü. "Adamlar kaçmaz. Erkekler kaçar." ooooo. Lafa bak.
"Allahtan ikisi de değilim. Gerçi kaçarım ben, kaçamadığım zaman hepsinden daha büyük bir bela olurum."
"Aferin. Akıllara zararsın."
"Dalga geçme lan!"
"Dalga geçmiyorum gerizekalı. Yakama yapışan ilk kız sensin. Beni dövebileceğini sanman bile komikken sen buna ölümüne inanıyorsun. Kafadan gidiksin galiba."
"Allah Allah. Kafadan gidik değilim ama kafamı gittirirsen tabi döverim. Tamam belki daha güçsüz ve küçük görünebilirim ama sen benim bu kadar olduğumu mu sanıyorsun? Kafamı bozmayın benim."
Alaycı gülüşüyle sinirlerim bozuldu. "Gerçekten kafadan gidiksin. Puahahahha." yumruğunu sıkıp kasını işaret etti. "Buna ne diyorsun?" aynı şekilde karşılık verirsem yine dalga geçecek. Sinir bozucu yaratık.
"Attığım tekme hafızanda yer etti mi bilmiyorum. Çok acıdığına eminim." bacak bacak üstüne atıp tek kolumu kendime sardım.
"Onu engelleyebilirdim. Eğer öyle bir şey yapacağını kestirebilseydim..." hee tabi tabi. Yapabilemezdin. "Dene istersen." o da kollarını kendine sarıp arkasına yaslandı. Bacağını diğerinin üzerine attı. Ulan okulu ateşe vermiş herkes onu konuşuyor bundaki rahatlığa var. Asıl deli o.
"Badem'le Arda arasında bir değişiklik yok. Yalnız bir şey yapamıyorum."
"Hafta sonu yaparız."
"Planın mı var?"
"Benim yok ama annenlerin var."
"Annemlerin mi?"
"Pikniğe gidecekmişiz toplanıp. Hava almamız gerektiğini düşünmüşler."
"Hımm. Normalde itiraz eder gitmezdim ama... Bunu kullanabiliriz."
Başını salladı. "Ama oralarda kafana göre basıp gitme yoksa kurtlar yer seni."
"Nee! Ne kurdu? Nereye gidiyoruz lan?"
Sırıttı. "Benim bölgeme. Ormana. Orman adamıyım sonuçta."
"Normal bir yer yok mu da ormana gidiyoruz? Saçmalık."
"Korktun mu?" beni sinirlendirmeye çalışıyor. Başka işi gücü yok.
"Korkmadım."
"Tabi tabi. Hiiç korkmadın."
"Gerekirse ben kurtları yerim. Onların dişi var da benim yok mu?" hıı tabi. Kurdun olduğu yere niye gidelim zaten? Beni korkutmaya çalışıyor işte.
"Göreceğiz."
"Göreceğiz." alçılı kolumu ısırtırım dişleri kırılır hııh. Manyak mısın Asya? Böyle sorular sorma lütfen. Herkes gerçeğin farkında. Yeni fobimin kilidi açıldı. "Neyse neyse... Piknikte herkesin içinde onları nasıl yapacağız?"
"Düşünürüz."
"Sen düşün."
"Ben niye düşünüyorum lan?"
"Çünkü benim düşünmem gereken başka bir şey var."
"Neymiş?"
"Seni kurtarma planı. İskender'den önce bir fikir bulmam gerek."
"Ne alaka? Yarışıyor musunuz?"
"Planı ben yaparsam lider ben olurum. İskender'in liderliğine göz diktim."
"Çı çı çı. İskender'in lider olduğunu nereden çıkardın?"
"Sessiz gibi görünüyor ama herkese kendini dinletiyor. Arda her şeyin dalgasında, Badem kötülüğe meyilli ama abisi salmıyor. Sen zaten iplik delisin. Beni saymıyorum harika bir insanım ama keşfedilmedim henüz. E liderlik İskender'e kalıyor. Susun diyor susuyoruz, yemek yiyin diyor yemek yiyoruz. İkna da ediyor. Kimseyi ötekileştirmiyor. Herkesi kucaklıyor. Hatta bir keresinde şey demişti... Ben onları böyle eğitiyorum falan. Ahahah."
"Hey Allahım. İskender sabırlı biri evet."
"Evet. Olgun da."
"Ama sende hiçbiri yok. Nasıl lider olmayı planlıyorsun?"
"Ben de kendi tarzımda lider olurum."
"Neymiş senin tarzın?"
"Bilmiyorum. Yaşayıp öğrenmem lazım."
"Şaka mı bu?"
"Yoo."
"Hiç sınıf başkanı oldun mu?"
"Ortaokulda olmuştum."
"Ee? Sonuç."
İstemsizce sırıttım. "Üç gün sürdü."
"Ne? Üç gün mü? Puahahahah. Nasıl başardın üç günde atılmayı?"
"Fazla geldim be onlara. Özgürlük verdim hepsi nankör çıktı. Gürültüsüz eğlenmenin yollarını buldum. Konuşun ama hayvan gibi bağırarak değil dedim. Ben de keyfime bakıyordum. Şikayet ettiler. Sorun bende değil onlarda. Ben de bilirdim hepsini not alıp öğretmene şikayet etmeyi. Başkanlıktan atılınca da hep konuştum hiç susmadım. Hep benim adım gidiyordu öğretmenlere. " baygın bakışlarımı devirerek kelebeğin kanat çırpması gibi göz kapaklarımı çırptım.
" Harbiden ne gereksiz bir şey lan başkanın not alıp öğretmene vermesi."
"Sen oldun mu başkan?"
"Geçen yıl başkandım. Gayet de serttim. Bizimkileri bile konuşturmuyordum. Boş iş gibi geliyor şu an." haklı gibi.
"Bu sene kime oy verdin?"
"Arda'ya verdim başka kime vereceğim lan."
"Doğru keşke o kazansaydı."
"Sen kime verdin?"
"Ben boş attım."
"Niye lan manyak mısın? Arda'ya verseydin ya."
"Ona vermek istedim ama diğerleri de çok yalvardı bana. Ben de kimseyi seçmemeye karar verdim."
"Senin sorunun da bu işte."
"Kafam karışık zaten. Bazen alakasız kararlar veriyorum. Kararsız biri olmak çok zor."
"Anî kararların daha da kötü. Ama o kadar düşünüp en kötü kararı nasıl verebiliyorsun?"
"Bilmiyorum. Gerçi ne kötü karar verdim ki? Ben genelde pişman olmam." pişman olsam da çaktırmaya ne gerek var?
Tek kaşını kaldırdı. "Öyle mi? Bunun tek bir anlamı var."
"Neemiş?"
"Burnun yere düşse almazsın."
"Bazen alırım."
"Dengesiz." öyle değilim demeye yüzüm yok. Bazen ne yaptığımı bende bilmiyorum. Ters ters bakmakla yetindim. Konuyu değiştirem bari.
"Gökçe'yle bugün hiç konuşmadık. Masum olduğun ortaya çıkınca bir şeyler yaparız artık."
Nefes verdi. Sevdiği kişinin ona inanmaması üzücü olmalı. Neşelendirsek mi ne yapsak? Düşündüğüm şey biraz rezillik olabilir. Olsun nolacak?
"İlerde bir gün zengin olursaam gelin etrafımda oturun emmi.... " devamını hatırlamadığım için sustum. Sağlam elimin parmaklarını şıklatarak nakarata geçtim. "Kaşı gözü karaa yârim, saçlarını taraa yârim, al beni kaçır diyon daa hani cepte paraa yârim..." saçma olduğu için güldüm ve devam edemedim. Ciddiyetini bozmadı. İnsan yalandan güler de mahcup etmez karşısındakini. Buna da güldüm. Arda olsa benle gülerdi. Cağğnım yaa. Hatta oynardı bile. Bu Sinan tam kereste.
" Dört mevsim gibisin."
"Hı?"
"Delisin deli." elleriyle deli işareti yaparak kalktı. Sandalyeyi yerine koyup odadan çıktı. Gülen deli mi oluyo yani? Ne yapsam delisin diyor. Amacım moralini düzeltmekti ama daha da batırdım sanırım. Dalga geçtiğimi mi sandı? Özür mü dilemeliyim? Ahhh hiç hoş değil. Hem benim niyetim kötü değildi. Keşke yapmasaydım. Gökçe'den hiç bahsetmemeliydim. Amannn. Kötü bir şey yapmadım ben. Sinan'ı artık kaçırabiliyorum ahahaha. O da iyiymiş.
Üzerimi değiştirmeye üşendiğim için öylece uzandım yatağa. Özgürce yatamıyorum kolum böyleyken. Yine de yatmak güzel. Ama aç aç uyuyamam. Mutfağa gitmeye de üşeniyorum. Baygın gibi yatmaktan başka seçeneğim kalmadı.
Lağğn hayır. Plan düşün. Açken salağım lan ben. Ben düşünmeyim o kendi gelsin. Olmaz mı?
Aslında Sinan'ın dediğine benzer bir şey mi yapsak? Beni kilitlesinler kızla odaya. Ben nasıl konuşturacağım? İskender'i kilitlesek acı çeker çocuk. Badem de benden beter. Arda? Kararsız kaldım. Kızın arkadaşlarını da sorgulamalıyız. Onları ikna edemeyiz muhtemelen. Ses kaydı alsak suç. Mahkemeye vermicez sonuçta müdür ve öğrenciler inansın yeter. Canlı yayında konuştursak ne güzel olurdu. Ahahah. Ya da müdürün hoparlöründen falan... O biraz zor gibi. Kızın anlamayıp konuşması, müdürün de odada olmaması gerek. Diğer şeyleri hallederiz de kızın anlamamasını nasıl sağlayacağız? Sesi çok vermeyip camları falan kapatsak?
Biraz daha düşünmem gerek. Yemekten sonra mümkünse. Aynen aynen. Onları yine buraya mı çağırsam? Yoksa mesajlaşsak mı? Mesaj daha iyi gibi geldi. Herkesin ödevi var. Benimkini yapmasam da olur. Nasıl yazacağım değil mi? Ahahahah. Canım kendim. Muaah.
🖤
Yemekten sonra odayı turlayıp kendimce bir plan yaptım. Hemen gruba ses kaydı attım. Sol elle yavaş yazarım.
"Arkadaşlar, bir planı olan var mı?" yatağa oturup cevap bekledim.
Bademcik: Ben hâlâ aynı fikirdeyim. Döverek konuşturalım.
Yazar Efe'ndi: Badeeeeem!
Bademcik: Öffff.
Hassas Kelebek: Bence arkadaşlarını sorgulayalım. Konuşturup seslerini kaydedelim.
Bademcik: Mantıklııı.
Yazar Efe'ndi: Zaten başka bir çaremiz yok. Siz ikna edemeyeceğinizi söylediniz. Saldırmayın diye bu tür bir şey yapmalıyız.
Gülerek konuştum. "Saldıralım saldıralım."
Bademcik: 😁😁😁
Yazar Efe'ndi: Kızlaaar. Öyle bir şey olmayacak. Ben konuşacağım Deniz'le siz de arkadaşlarıyla konuşun.
"Ya söylemezlerse Efe. Bence bir hakkımız var ve bunu iyi değerlendirmeliyiz. Onlar şeytansa biz deccal olmalıyız." huh.
Bademcik: Evet evet. Niye insan gibi konuşuyoruz?
Yazar Efe'ndi: Başınızı belaya sokmayın diye. Müdürün odasına gitmekten bıkmadınız mı? Oturun oturduğunuz yerde.
Bademcik: 😒😒
" Benim bir planım var."
Hassas Kelebek: Anlat.
Bademcik: Meraklandım bak. Hadi hadi.
"Öhhömm. Ben bu Deniz'le konuşurken ona saldıracağım. Biraz yoluşunca bizi müdür odasına götürecekler. Müdür bize kızarken İskender ve Arda siz birbirinizle kavga edin. Badem gelip müdüre söylesin. Müdür odadan çıkınca ben Deniz'i laflarımla oyalarken Badem müdürün hoparlörünü açsın. Deniz sinirlenip gerçekleri söylediğinde bütün okul duysun. Durumu anlarsa eğer.... " " O zaman müdür bize kızar muhtemelen. Fakat tekrar Deniz'le konuşmaya gittiğimde başaramadığımız için daha rahat olacak. Alay bile edebilir. İşte o zaman sesini kaydetmiş olacağım. Çünkü dümdüz konuşursak söyleyecek kadar saf birine benzemiyor. Her şey ters gitse bile bir şansımız daha olmuş olur. Ne dersiniz?"
Hassas Kelebek: Sen ne yiyip ne içiyorsun? Ben de ondan istiyorum. Eheheh.
Bademcik: Ben niye saldırmıyorum? Senin kolun bile kırık. Hıııh.
Yazar Efe'di: Badeem! Sizin şu saldırma sevdanız da beni benden aldı. Kızsam da Badem'e hak veriyorum. Senin kolun sargıda bir de kavga mı edeceksin? Sizi hizada tutmak ne kadar da zor.
"Ooof. Efe ya! Eğlenceli bir plan yaptım uygulayalım işte. Hem o kız beni dövemez. Kendime güveniyorum."
Yazar Efe'di: Kolun kırık Asya. Kolun kırık.
"Ama kıza benim saldırmam daha beklenen bir şey. Ve Badem içeriye girip hoparlörü açtığında daha az şüphe çeker."
Yazar Efe'ndi: Olmaz.
"Olur."
Ortak: Benim için kendinizi tehlikeye atmayın döverim sizi.
Bademcik: Sen sus beeğğ!
"Sana soran kim turşucuk."
Ortak: Asyağğğğ! Odana gelmem on saniye sürmez.
"Bağırma lan, kulağımda yankılandı sesin. Ahahah."
Ortak: Sabır sınavı mısın?
"Hayır, sen karışma meselemize. Git matematik çöz."
Ortak: Dediğim gibi, kendinizi tehlikeye atarsanız döverim.
Bunlar da he. Plan yaptık şurda uygulatmıyorlar. Sinan'ı gruptan mı atsak? Ahahah. Benim öyle bir yetkim yok şu an. Yaparsa Darda yapar.
"Madem öyle... Oylama yapalım. Ben planı uygulamaktan yanayım."
Bademcik: Ben de onaylıyorum.
Yazar Efe'ndi: Ben hayır diyorum.
Ortak: Ben de olmaz diyorum.
Ulaaannn. Arda'nın cevabı belirleyecek.
Hassas Kelebek: Ne desem acaba? Eheheh
Ortak: Hayır de yoksa dayak yersin.
Yazar Efe'ndi: Bu sefer ben bile korumam seni.
Çı çı çı
"Biz koruruz seni Arda. Özgürce cevap verebilirsin."
Bademcik: Sana dokunamazlar.
Ortak: Sizi de döverim lannn.
"Gel döv lan. Çok uzakta değilim."
Ortak: Kaşınma Asya.
Yazar Efe'ndi: Abartma Sinan.
Nihahahahahahah.
Ortak: Lan dur senin yüzünden evet diyecek Arda.
Yazar Efe'ndi: Yine de öyle deme. Kıza mı vuracaksın lan? Döverim lan seni.
Ortak: Kafan mı güzel?
Ahahahahahha.
Bademcik: Hadi Ardaaaa.
Hassas Kelebek: Bence de uygulayalım eğlenceli duruyor.
Ortak: Ulağğğn dövecem seni. Sakın karşıma çıkma.
Hassas Kelebek: 🥲
Kahkahamı kaydettim uzun uzun ve gönderdim. Badem de aynı karşılığı verdi.
Yazar Efe'ndi: Yine de önce ben konuşacağım. Ben halledemezsem senin planını uygularız. Tek şansımız yok bence.
Bademcik: Ya amaa
Yazar Efe'ndi: Ama mama yok. Beni dinleyin. Ben ne dersem o.
"Öyle bir şey yok. Niye seni dinliyoruz?"
Yazar Efe'ndi: Dinlemeyin isterseniz. Kafanıza göre takılın. Olacakları birlikte görürüz.
"Ne olacakmış?"
Bademcik: Ya tamam zaten halledemezse biz devreye gireceğiz.
Lann.
Hassas Kelebek: İskender gardaşım öyle diyorsa bir bildiği vardır.
Ulannn.
Ortak:Puahahahahahahahahahahahha.
Gıcıklar.
"Ne olacakmış? Efe bey."
Yazar Efe'ndi: Belki sana bir şey olmaz ama onlara ne olacağını kendileri biliyordur.
"Lannn aydınlatın beni. İki kuruşa satıldım mı?"
Bademcik: Annemi ve babamı devreye sokar.
Hassas Kelebek: Benim her türlü can güvenliğim yok.
Çı çı çı.
"Püğğ size. Yalnız kaldım lan. İyi be. Küstüm oynamıyorum."
Yazar Efe'ndi: Küsme Asya. Böylesi daha iyi. Önce bir deneyelim yok yere canınız yanmasın.
"Bana ne. O kadar düşünüp beynimi yordum. Böyle olacaktı madem düşünmezdim hiçbir şey. Emeğe saygı yok. Yazık yazık."
Yazar Efe'ndi: Asyaaa, zaten ben başaramazsam uygulayacağız planını.
"Başaramazsın inşallah."
Yazar Efe'ndi: Çı çı çı. Amacımız ne bizim? Kimin başarıp başaramaması önemli mi? Sonuç önemli.
Benim derdim başka hıhh. Yine seni dinliyoruz. Beni dinlemiyoruz. Bunu söyleyesim de yok. Geri adım atasım da. Öfff.
Ortak: Onun için önemli. Yerinde gözü varmış.
Neğğ. Hain lan bu.
Yazar Efe'ndi: Yerimde gözü mü varmış?
Ortak: Lider olmak istiyormuş.
Birazdan gidip döveceğim. Hak etti. Rezillik. İspiyoncu pis. Yanlış kişiyle ortaklık kurmuşum.
Yazar Efe'ndi: Demek öyle. 😂
"Ne gülüyon lan. Oturdun koltuğa kalkmasını bilmiyon. Yeni yüzler görmek istiyoruz."
Yazar Efe'ndi: Seneye koltuğum boş kalıyor. Sana devrederim.
"Niye lan? Niye boş kalıyor?"
Yazar Efe'ndi: Mezun olacağım ya bu sene. Üniversiteye gideceğim.
"Aaa doğru ya. Ya ama üzüldüm bak şimdi."
Yazar Efe'ndi: Üzülme. İzmir'i düşünüyorum zaten. Sürekli gelirim.
"Yine de eskisi gibi olmayacak. Okulu birbirine kattığımızda kim bizi durduracak? Başımız belaya girince kim kurtaracak? Sen gidersen bu grup dağılır he. Sinan bizi takmaz. Badem, Arda ortada kalır. Benim de gel gitlerim var."
Yazar Efe'ndi: Keşke gitmek zorunda olmasam.
Ağlarım. Sus lan duygusala bağlama.
" Hepimiz bir gün gideceğiz. Üzücü olsa da. Ama sizi asla unutmayacağım. Hepinizi çok sevdim." benim dönüşüm olmayacak.
Gözlerim dolunca mesajlaşmadan çıktım. Salaksın kızım. Bir karar aldıysan böyle her küçük şeyde acı çekme. Ağlayasım geliyor ama.
Ağlamayacağım.
🖤
Herkes grupta Asya'ya iyi dileklerde bulunurken Sinan her şeyin farkındaydı. Birkaç kez Asya'nın ses kaydını dinleyip mesajlaşmadan çıktı. Sandalyesinden kalkıp yatağına uzandı. Tavanı seyredesi gelmiyordu. Beyazlığı çok sinir bozucuydu. Kendisi karaydı. "Bana bakıp bakıp gülüyor musun? Beni yutmaya mı çalışıyorsun beyazlığınla?" sinirle güldü. "Aynı annem gibisin. Cevapsız bir soru." göz devirip yan döndü.
Kendini iyi hissetmek için telefonundaki fotoğraflar uygulamasına girdi. Dostlarıyla olan fotoğrafları onu neşelendirirdi, fotoğraf çekilirken bir sürü laf etmesine rağmen. O öyleydi, laf etse de içten içten sevilmeyi beklerdi.
Sevgiye, sevmeye kızgınlığı vardı. Sevilince canı yanıyor gibi tepki veriyordu. Yanıyor muydu sahi? İstiyordu. İsteyince de öfkeleniyordu. Düşüncelerine sinirlenip nefes verdi.
Gülümsemek için doğru fotoğrafı ararken karşısına Asya ve Badem'in yanak yanağa sarıldığı fotoğraf çıktı. Arda'nın bu fotoğrafı çektiği ânı hatırladı. Dudakları kıvrıldı.
Sevgiye benzeyen o gülüşe sevgiye verdiği tepkiyi veriyordu zihni. "Neden böylesin be kızım?"
"Neden hem kendine hem de bize acı veriyorsun?"
Yutkunup fotoğrafı gruba gönderdi ve telefonunu kapattı. Işığı söndürüp kendini karanlığın huzuruna bıraktı.
🖤
Karanlıklar lordu Sinan ahahahahha
Bölüm nasıldı arkadaşlar?
Asya'nın planı peki?
İskender'in liderliği nasıl? Gruba bir lider seçmek isteseniz bu kim olurdu?
Daha çok şey var ama işim var :/
Sevgilerimle 💗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 761 Okunma |
112 Oy |
0 Takip |
34 Bölümlü Kitap |